1978 yılında İzmir’de dünyaya gelen Mehmet Erte, Sakarya Üniversitesi Fizik Bölümü’nden mezun oldu. Yayımcılık dünyasında çalışmaya başladı. İki yıl süreyle Yasakmeyve dergisinin yayın müdürlüğünü yaptı.
Haber Merkezi / Mehmet Erte, halen Varlık Yayınları’nda editörlük görevini yürütüyor. İlk şiiri “Yıldırımları Beklemek” Aralık 1999’da Varlık dergisinde yayımlandı. Şiir, öykü, deneme, söyleşi ve çevirileri Kitap-lık, Varlık, Özgür Edebiyat, Milliyet Sanat, E, Yasakmeyve, Akşam-lık, Kül Öykü dergilerinde yayımladı. ‘Suyu Bulandıran Şey’ adlı dosyası ile 2003 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’nü kazandı.
Eserleri;
Suyu Bulandıran Şey / Şiir (Varlık Yayınları, 2003)
Bakışın Kirlettiği Ayna / Öykü (YKY, 2008)
Alçalma / Şiir (YKY 2010)
Ödülleri;
Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü (2003)
“Olmamak”
Ne kadar yaklaşırsam yaklaşayım doldurmuyor aynayı yüzüm
Burdayım ben, gözlerimin içinde oturuyorum
Gözlerim yüzüme atılmış bir çarpı
Islık çaldım ve bozdum düzenini yıldızların
Bir çanağa su koydum ve yazgısıyla oynadım denizlerin
Üstüme biraz kan bulaştıysa, benim kanım.
Hiçbir şey duymadım
Hiçbir ulak varmadı buralara
Hiçbir çağrıya uymadım ömrüm boyunca
Bozacak tek bir yeminim olmadı
Tek bir tövbe etmedim şimdiye değin
Ne anlatabilirdi ki zeytin ağaçları, küstüm gölgelerine
Denize girdim fakat vermedi bana dokunduğu kıyıların tadını
Hiçbir kıyıda görmedim uzaklara çatılmış bir ufuk
Ama vardı yine de her yerde bir oluş
Ama nerdeydi benim gözlerime denk olan bakış
Nerdeydi benim nesnem
Nerdeydi benimle birlikte şavkıyacak olan?
Bir şeyler olmaktadır başlangıçtan beri
Çalılar arasında bir şeyler olur, yosunlar arasında bir şeyler
Rüzgârlar arasında.. dalgalar arasında…
Yusuf’un gömleği olur, Musa’nın asası
Davud’un sapanı olur, İsa’nın çarmıhı
Olur yine bir şeyler daha bir şeylerin yanı sıra
Ben de olurum belki ama önce bir şey bulmak gerek
Sözgelimi, elime bir asa alabilirim ama bana vuracak kaya gerek
Öyle bir yaşarım ki bir çarmıhı hak ederim ama çarmıha İsa gerek
Beni de saysınlar artık olanların arasında
Beni de katsınlar hesaba
Bensiz olunca eksik kalanı bulayım
Denize bir taş attım ve dedim ki ben de taşla birlikteyim
Ama taşın düştüğü yere düşmüyorum
Aynaya baktım ve dedim ki işte benim çarmıhım
İşte ben burdayım, gözlerimin içinde!
Madem taşamıyorum kabımdan, devrilip döküleyim
Dökülsün dudaklarımdan
Dökülsün rüzgârın bütün limanlarda yaktığı ağıt
Madem demir alamıyorum, dalgalar söküp alsın beni
Düşünmek istemiyorum artık ötesini
Yelkenim yırtılır, bordam dağılır diye korkmuyorum.
“Çatılar prensesi”
bütün gün çatılarda yürümüşsün
uzanmışsın ve kıvranmışsın
besbelli ki uyumuş ve terlemişsin
işte nemlisin
ve ben okşadıkça
yaymış oluyorum lekelerini
ayakların kiremit rengini benimsemiş
ve ben öyle öpüyorum ayaklarını
ayakların dudaklarımı ellerimi her yerimi boyuyor
üzerimde yürüyorsun
bütün gün çatılarda yürüdüğün gibi
uzanıyorsun ve kıvranıyorsun
şehrin bütün çatılarında sevişiyoruz bir bir
kiremitten dalgalarla tartaklanan bir sahil bedenlerimiz
saniyeler ayak izleri gibi siliniyor kıyımızdan
zamanı seviştikçe uzayan saçlarından anlıyoruz
bütün şehri kapladığında saçların
gün doğuyor
ve sen
şehrin bütün çatılarına dağılıyorsun