HDP’li Gergerlioğlu, Meclis’te sabahladı

Hakkındaki kesinleşmiş yargı kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla vekilliği düşen HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Meclis’te sabahladı. Sosyal medya hesabından görüntülü bir paylaşım yapan Gergerlioğlu, “Uyduruk cezalar, karar okumalar milletin verdiği vekilliği, iradeyi elimizden alamaz. Direniyorum, direniyoruz. Gerçek demokrasi nöbetimiz, direnişimiz devam ediyor” dedi.

Haber Merkezi / ‘Terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası alan HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun cezası, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onandıktan sonra, kararın TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla vekilliği düşürülmüştü.

Meclis’te sabahlayan Gergerlioğlu, sosyal medya hesabından yaptığı görüntülü paylaşımda, “Uyduruk cezalar, karar okumalar milletin verdiği vekilliği, iradeyi elimizden alamaz. Direniyorum, direniyoruz. Gerçek demokrasi nöbetimiz, direnişimiz devam ediyor” dedi.

Gergerlioğlu, açıklamasının devamında, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeyim. Ayrılmadım. Dün milletvekilliğim düşürüldü ama ben direniş yolu seçtim. Genel kuruldayım ve daha sonra HDP toplantı odasındayım. Arkadaşlarımla birlikte buradaydık geç saatlere kadar. Daha sonrasında da ben meclisten ayrılmadım ve milletvekili arkadaşlarım da refakat etti ve burada sabahladık” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

CHP’li Özkoç: Andımızı kaldıran saray iktidarıdır

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Andımızın kaldırılmasıyla ilgili yargı kararına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Andımızı kaldıran saray iktidarıdır. Şimdi mahkemelerin, kendi yönettikleri mahkemelerin ardına sığınarak, “Hayır biz yapmadık, mahkemeler böyle karar alıyor” deyip de kendilerini sıyırmaya çalışan da saray iktidarı ve onların destekçisi MHP ve mafyadır” dedi.

Haber Merkezi / CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, TBMM’de gündeme ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Özkoç , basın toplantısında, saray iktidarında, bir avuç insan zenginleşirken, halkın yoksulluk ve borç batağına saplandığını belirterek, “Bir yanda milyonerler artıyor, bir yanda intiharlar” dedi.

CHP’li Özkoç, HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, hakkındaki yargı kararı okutularak vekilliğinin düşürülmesiyle ilgili, “Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiçbir milletvekilinin, süresi dolmadan vekilliğinin düşürülmesi doğru değildir” ifadelerini kullandı.

Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın açıklamasında şunları söyledi:

“Erdoğan dün yaptığı açıklamada, Doğu Akdeniz’deki kargaşa ile ilgili bir tabir kullandı. Dedi ki, “kimin eli kimin cebinde belli değil”. Doğu Akdeniz’de kimin eli kimin cebindedir bilmiyorum ama Türkiye’de kimin eli kimin cebinde biliyorum. Erdoğan’ın eli, milletin cebindedir. Sarayın eli, milletin cebindedir. Türkiye, bir yanda yoksullukla uğraşırken, öbür yanda çaresizce intihar eden insanların haberleri çalkalanırken; son bir yıl içerisinde binlerce insan işsiz kalıp, işsizlik sayısı 11 milyonu aşmışken; vatandaşın borcu 244 milyar, esnafın borcu 233 milyar, çiftçinin borcu 21 milyarı artmışken; ülkenin öbür yanında bir avuç insan servetine servet katmaya devam ediyor.

Bir yıl içinde Türkiye’deki milyoner sayısı tam 82 bin 837 kişi arttı. Bir yanda yoksulluktan, çaresizlikten artan intiharlar, öbür yanda yükselen milyoner sayısı, vicdanları sızlatmaktadır. Saray iktidarı, tam da işte budur. Pandemi sürecinde Türkiye, dünyada halkın en az doğrudan destek verilen ülkelerden biridir. Milli gelirin yüzde 1,1’i kadar halka doğrudan destek yapıldı. Bu oranla Türkiye, gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin, geri kalmış ülkelerin tamamının ortalamasının altında kaldı. Ak Parti iktidarı, pandemide acaba ne yaptı gerçekten? Halkın borcunu erteledi, borç katlandı. Bankalardan kredi kanallarını açtı. Ne oldu? Borç katlandı.

Artık Türkiye’de vadesi gelen borç, can alıyor, intiharlara neden oluyor. Çare diye önümüze yeni bir ekonomik reform paketi konuldu. Artık insanlar bu reform paketlerine hiç inanmıyorlar. Kaçıncı reform paketi? Bu reform paketleri gerçekten esnafa, işçiye, iş insanına, Türkiye’ye çare oluyor mu? Kesinlikle çare olmuyor. Fabrikalar, tersaneler, kamu arazileri Türkiye’de tek tek satıldı. Türkiye’nin ne zenginliği varsa elden çıkartıldı. Yedek akçeye kadar Türkiye’nin birikimleri yok edildi. Merkez Bankası’nın döviz rezervi ortada yok. Biz 128 milyar doları sorduk. İlk önce inkar ettiler, sonra sıkıştılar. Dövizlerin eridiğini, sattıklarını ifade ettiler.

Biz de tam bu noktada milletimize soruyoruz: Merkez Bankası gibi Türkiye’nin ekonomiyle ilgili can damarı olan Merkez Bankası, 128 milyar doların büyük bir kısmını eğer döviz alarak satışa çıkarttıysa, bunu önceden bildirdi mi kamuoyuna ve ihale yaptı mı? Soruyoruz, cevap alamıyoruz. Tam 128 milyar dolar, halkın parası, yandaşların, faiz lobilerinin cebine gitti. Bu para bizim milli gelirimizin beşte 1’i demektir. 10’dan fazla Türk Telekom demektir, 16 TÜPRAŞ demektir, 32 PETKİM, 21 ERDEMİR demektir. Yüzbinlerce insanımıza iş demektir, aş demektir, ekmek demektir. 83 milyonuz, bu para en basit hesapla Türkiye’deki büyük-küçük her bir vatandaşa, 11 bin 500 lira yardım demektir. İşte tam da söylediğimiz bu. “Para yok” diyorlar ya, para var, kimin için var? Yandaşlar için var. Faiz lobileri için var. O yüzden tekrar soruyoruz: Millete vermediğiniz 128 milyar doların, halkın cebinden çaldığınız, kasasından çaldığınız 128 milyar doların hesabını verecek misiniz, vermeyecek misiniz? Bugün vermezseniz, er geç vereceksiniz. “

“Halkın yastığının altındaki altınlar bitti”

Engin Özkoç, kuyumcuların teminat olarak kamu bankalarına 500 gram altın teminat yatırmaları yönündeki düzenleme çalışmasına işaret ederek, “Halkın yastığının altındaki altınlar bitti, şimdi kuyumculardaki altınlara göz koydular” dedi

Özkoç, “Hiç utanmadan, dünyada skandal olabilecek bir şeyin altına imza atıyorlar. Diyorlar ki, kuyumculardan 500 gram altın, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na yatırılacaktır. Ne için? Merkez Bankası rezervlerini bitirdiğiniz için. 128 milyar doları yandaşlara ve faiz lobilerine sattığınız için. Yedek akçeyi tükettiğiniz için. İşsizlik fonundaki parayı kullandığınızı için. Şimdi ne oldu şimdi? Şimdi, insanların helal kazanç ile elde ettikleri paralara göz koydunuz. Bugün bunu yapan, yarın bankadaki mevduatlara da göz koyar. Devlet bu noktaya gelmiştir” diye konuştu.

Ülkede her sektörün zor durumda olduğunu belirten Özkoç, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP milletvekillerinin yurdun dört bir yanını dolaştığını, halka bir araya geldiğini söyledi.

Bugün bir grup milletvekilinin de Şırnak, Hakkari, Mardin ve Urfa’da temaslarda bulunduğunu dile getiren Özkoç, “Ben de sokaklardayım, Sakarya’dayım. Bölgemde yaptığımız çalışmalarda, yük taşımacılığı yapan yani TIR şoförlüğü yapan, kamyonculukla uğraşan insanların da feryat seslerini işittik. Onlar diyorlar ki, ‘Avrupa uyum yasaları konusunda alınan kararlara saygı duyuyoruz. Evet 9 saat çalışalım, çift şoför kullanalım; peki nasıl para kazanacağız’ diyorlar. Sadece sorun dinlemiyor, sorunu konuşmuyoruz. Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla çözüm için taban fiyat uygulanması, akaryakıtta indirimli ÖTV, köprü geçişlerinde belirli saat aralıklarında indirim gibi önlemleri içeren bir düzenleme üzerinde çalışıyoruz” dedi.

CHP’li Özkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün dile getirdiği “Tersine beyin göçünü destekliyoruz, ülkemizin sunduğu fırsatlardan istifade etmeye davet ediyoruz” şeklindeki sözlerine işaret ederek, “Allah aşkına soruyorum; saray iktidarı bilim insanlarına ne fırsat sundu? Üniversite rektörlüklerine, AKP eski milletvekilleri atanmadı mı? Öğrencilerin başını eğmeye çalışan, damgalamaya çalışan bu iktidar değil mi? Ne Akademi’ye, ne ülkeye özgürlük getirmeyen bu iktidar değil mi?” şeklinde konuştu.

Üniversite öğrencilerinin yüzde 80’inin yurt dışına gitmek istediğini belirterek, halkın yüzde 65’inin ifade özgürlüğünün bulunmadığına inandığını ve böyle bir Türkiye’de bilim insanlarına sunulacak “fırsat” olamayacağını vurgulayan Özkoç, özetle şunları söyledi:

“Boğaziçi Üniversitesi’ndeki çocuklarımıza kampanya yaptı. Artık ülkemizde dinlenemediğimi ve istenmediğini hissediyorum. Ülkem adına çok üzgünüm” dediler. Bugün ise duruşmaları var. Arkadaşlarımız, il başkanlarımız, milletvekillerimiz, Grup Başkanvekilimiz Özgür Özel orada. Haksız uygulamalar karşısında açılan bütün mahkemelerde, patlamalarla insanlarımızın yok edildiği süren davalarda, tren kazalarında mağdur edilen insanlarımızın her davasında Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri var. Onlar, halkımızın sesi olmaya devam ediyorlar.”

“İmamoğlu’na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler”

Belediye Başkanlarının yetkilerini tırpanlayan Danıştay kararına da değinen Özkoç, şöyle konuştu:

“Milyonlarca insanın oyunu almış, AKP’li adaylara fark atarak seçimi kazanmış belediye başkanlarımızın elinin kolunun bağlanmasına devam ediyorlar. Önce, belediyelere yapılan yardımlara el koydular. Sonra, vatandaşa yapılan yardımları engellemeye çalıştılar. Daha sonra da belediye meclislerine takoz koydular. Erdoğan, ‘belediye meclislerindeki çoğunluk bizde, hadi bakalım bütçe yapsınlar, hadi bakalım çalışsınlar’ diye tehdit etmişti. Yani Erdoğan diyor ki: “Belediyeler AKP’li olmazsa, ben millete hizmet verdirmem” diyor. Tehdit ettiği Türkiye insanı, tehdit ettiği bizim insanlarımız ve Türkiye’nin geleceğidir.

Bugün de Ordu’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’na uydurma gerekçelerle bir ceza verdiler. Bu hukuksuz cezayı, millet iradesine saldırı olarak nitelendiriyoruz. Yol geçen yerine dönen VIP kapısından, herkes gelip geçiyor. Ama söz konusu olan İstanbul Büyükşehir’e aday olan belediye başkanımız olunca kıyametler kopuyor. Devletin ve milletin valiliğinden vazgeçenler, iktidarın ve sarayın valisi olarak jandarmalık yapıyorlar ve orada “Hayır, sen bu kapıdan geçemezsin” diye ona engel oluyorlar. Sonra da ceza veriyorlar. Ceza verdiğiniz kişi, bir kere seçimi kazanıp o seçimden sonra “bu seçim kazanılmış bir seçim değildir” diyerek, oy fazlasına rağmen ikinci bir seçime gittiğiniz, bu sefer de 16 milyon oyun çok daha fazlasında, o oyların içerisindeki en fazla oyu alarak tekrar büyükşehir belediyesine başkan olan Ekrem İmamoğlu dur. Siz onları engellemeye devam edin. Onlar milletimiz için, insanlarımız için hizmet etmeye devam edecekler.”

“ANDIMIZI KALDIRAN SARAY İKTİDARIDIR”

Andımızın kaldırılmasıyla ilgili yargı kararına da değinen Özkoç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Siyasetçilerin ikiyüzlü olmaması gerekir. Siyasetçiler, verdikleri sözlerin arkasında durması gerekir. Ama maalesef iktidar ve iktidarın ortağı cumhur-mafya ittifakı, verdiği sözlerin arkasında değil ama yüzleri de kızarmıyor. Neden mi? Söyleyeyim; Andımızı kaldıran saray iktidarıdır.

Şimdi mahkemelerin, kendi yönettikleri mahkemelerin ardına sığınarak, “Hayır biz yapmadık, mahkemeler böyle karar alıyor” deyip de kendilerini sıyırmaya çalışan da saray iktidarı ve onların destekçisi MHP ve mafyadır. Şimdi ben buradan milletimize soruyorum: Gerçekten inanıyor musunuz? Bir barış süreci komedisi esnasında, PKK terör örgütüyle, yani Abdullah Öcalan da masaya oturmuş, yani Kandil’de Karayılan’la masaya oturmuş, devletin görevlilerini buraya göndererek Öcalan’dan ve Karayılan’dan talimat alan bu iktidar; kendileri andımızı kaldırarak, Türkiye’de bir ilke imza atan bu iktidar, “Bunun sorumlusu biz değiliz” demeye çalışıyor. Siz sadece bunu yapmadınız. Siz, tabelalardan TC’yi de kaldırmaya çalıştınız.

Siz, madalyalardan Atatürk resmini de kaldırıyorsunuz. Aslında sizin içinizden gelen şey belli, cumhuriyeti yok etmeye çalışıyorsunuz. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve silah arkadaşlarının canı ve kanı pahasına kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, Çanakkale Savaşı’nda Türkiye’de destan yazan insanlarımızın kanıyla sulanmış bu topraklarda cumhuriyeti, özgürlüğü, demokrasiyi, laik parlamenter sistemi sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz.”

“Türkiye layık olduğu yönetime er ya da geç kavuşacak”

CHP Grup Başkanvekili Özkoç, basın toplantısının sonunda basın mensuplarının sorularını şöyle yanıtladı. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında yargı kararı okutularak milletvekilliğinin düşürülecek olmasına ilişkin soru üzerine Özkoç, şu karşılığı verdi:

“Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun, hiçbir milletvekilinin, milletvekilliği süresi bitmedikten sonra milletvekilliğinin düşürülmesi doğru değildir.

Bunun örneğini Enis Berberoğlu’nda gördük. Enis Berberoğlu ile hukuk dışı bir yol izlenerek, Meclis Başkanı’nın da alet olduğu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde milletvekilliğinin düşürülmesi için alınan karar okutularak milletvekilliği düşürüldü. Şimdi Enis Berberoğlu nerede? Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. İnsanları mahkemeler kurarak, FETÖ terör örgütünün yollarını ve yöntemlerini deneyen; FETÖ terör örgütüyle kol kola girip de Haberal’ları Tuncay Özkan’ları, Soysal’ları, subaylarımızı, genelkurmay başkanımızı, akademisyenleri, yazar-çizerlerimizi cezaevlerinde tutanlar, yaptıklarından vazgeçmiyorlar. Onlar, genelkurmay başkanımızın yerine Fethullahçı Terör Örgütüne mensup subay ve generalleri getirerek bir darbeye neden oldular. Şimdi de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda milletvekillerine sopa gösteriyorlar. Yargıyı teslim almışlar. Teslim aldıkları yargıyla, milletvekillerinin vekilliklerini düşürüyorlar. Belediye başkanlarının, belediye başkanlıklarını düşürüp kayyum atıyorlar. Derneklerin yönetim kurullarına varıncaya kadar, bir tek kişi dahi suça karışırsa dernekleri kapatmaya çalışıyorlar. Halkı susturmaya çalışıyorlar.

Neden mi? Çünkü Türkiye’yi yönetemiyorlar. Neden mi? Türkiye açlıkla karşı karşıya. Neden mi? Pandemi sürecini doğru yönetemedikleri için insanlarımız, sağlıkçılarımız ölüyor. Neden mi? Yedek akçeye varıncaya kadar her şeyi sıfırladıkları için, şu anda Türkiye açlık ve yoksullukla karşı karşıya.

Peki, milletin sesi kim? Milletin sesi, vekiller. Onun için ne yapıyorlar? Onları da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yok etmeye çalışıyorlar.

Diyorlar ki “Gerekirse parti kapatırız. Sonra muhalefeti değiştiririz. Biz muhalefete de provokasyon yaparız, çeşitli oyunlar yaparız, onları terörle ilişkiliymiş gibi gösteririz, böyle bir algı yaratmaya çalışırız ve muhalefeti de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yok eder, yandaş muhalefet anlayışı dizayn ederiz” diyorlar. Ama buradan sözümüz söz, Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakının milletvekilleri olarak, asla vazgeçmeyeceğiz. Ülkemiz laik, demokratik, özgür parlamenter sisteme kavuşuncaya kadar; Türkiye de liyakat sistemi gelinceye kadar; milletin sesi olan milletvekillerimizin sesinin kısılmayacağı güne kadar; insanlarımızın özgürce, huzur içinde bir ülkede yaşadığı güne kadar; bilim insanlarımızın, öğrencilerimizin, işçilerimizin, nakliyecilerin, Türkiye’de çalışan herkesin, iş insanlarının mutlu, huzurlu bir ülkede üretim yaptığı güne kadar; hep birlikte direneceğiz ve sonunda kötüler kaybedecek, biz kazanacağız. Zalimler kaybedecek, iyiler kazanacak ve göreceksiniz ki, Türkiye layık olduğu yönetime er ya da geç kavuşacak.”

Paylaşın

“8 Mart’ın resmi tatil olması” kanun teklifi TBMM’ye sunuldu

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün resmi tatil günü ilan edilmesine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) kanun teklifi sundu.

HDP’li Güzel, aynı zamanda pandemide kadın emeği ve kreş hakkına ilişkin Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a da soru önergesi sundu.

Pandemi sürecinde kadın işsizliğinin arttığına dikkat çekilen önergede, DİSK Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) yayınladığı son rapora göre kadın işgücünün son bir yılda 867 bin kişi azalarak 10 milyon 596 bine gerilediğinin altı çizilen önergede, kadın iş gücünün son bir yılda yüzde 8,2 azaldığı kaydedildi.

HDP’li Güzel, Bakan Selçuk’un cevaplaması istemiyle şu soruları yöneltti:

– DİSK-AR’ın açıkladığı verilere ve kamu işyerlerinde örgütlü konfederasyon KESK’in açıklamalarına göre artan kadın işsizliği ve yoksulluğuna dair Bakanlık olarak yürütmekte olduğunuz bir çalışma var mıdır? Kadın işsizliğini azaltmak ve istihdamını arttırmak için hangi politikalar yürütülmektedir?

– Kadınların iş yaşamına ve toplumsal yaşama eşit biçimde katılımını sağlamak adına işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilip, sendikal haklar ile sağlık ve sosyal güvenlik hakkının güvence altına alınması, bakım emeğinin kamusal, kurumsal hizmetler olarak sunulması için yürütmekte olduğunuz çalışmalar nelerdir?

– Kamu kurum ve kuruluşlarında kadın istihdam ve yönetici oranı nedir? Bu oranın kurumlara göre dağılımı nedir?

– Pandemiyle birlikte yaygınlaştırılan esnek çalışma biçimlerinin uygulandığı sektörler hangileridir?

– Türkiye’de 0-4 yaş aralığı için hizmet veren kreş sayısı kaçtır? Bunların ne kadarı kamu kesiminde ne kadarı özel sektördedir?

– Pandemide yaygınlaştırılan evden, esnek çalışma biçimiyle kadınlar için artan bakım emeği ve iş yüküne karşı ne gibi önlemler alınmıştır?

– Pandemi ile birlikte yaygınlaştırılan esnek çalışma biçimiyle, kadınların sosyal, ekonomik ve özlük haklarının korunmasına dair ne gibi tedbirler alınmış ve uygulanmıştır?

– Pandemi ile yaygınlaştırılan esnek, yarı zamanlı çalışma biçiminin kadın emeği sömürüsünü derinleştirdiğine dair tepkiler bu denli yükselmişken, kadınların tam zamanlı ve güvenceli işlerle işgücüne katılımını sağlamak için gerekli adımlar atılacak mıdır?

Paylaşın

Meral Akşener: YSK Eliyle Darbe Yapıldı

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, YSK’nın İBB Başkanlığı seçiminin tekrarlanmasına ilişkin kararını eleştirerek, 6 Mayıs’ta, milletin iradesine karşı YSK eliyle bir darbe yapıldığını söyledi.

Akşener, konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir çağrı yaparak, “Saray’dan bir çıkın sönen ocakları, dağılan yuvaları, umutsuz gençleri görün. Sonra bir karar verin, ya damat ya millet” dedi.

İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında, yaşanan ekonomik sorunlar üzerinden de iktidarı eleştirerek, Türkiye’nin ekonomik büyüme oranları bakımından Sudan, Azerbaycan, Uruguay gibi ülkelerin gerisinde kaldığını söyledi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlenen grup toplantısında konuştu.

Akşener’in açıklamalarının devamında şunlar öne çıktı:

“Gelelim bu haftaki damattan masallar bölümümüze. Burası çok önemli. Yine bir paket açıklamış. Her pakete de üşenmeyip isim koyuyor. Bu paketin adı İvme. Yani ileri verimli milli endüstriymiş. Sanki bu güne kadar fabrika açtılar da adına milli endüstri koymuş. Milletin parası damada teslime edileli 10 ay olmuş, 8 paket açıklanmış, açıklanan her paketle daha da ekonomi kötüye gitmiş

Beş tane yandaş gelince kaynak bol ama millete gelince kaynak yok diyor. İşte EYT’lilerin durumu ortada. Seslerini duyurmaya çalıştılar Yenikapı’da ama duyan olmadı. Bunların bir baltaya sap olamamış ne kadar çocuğu yakını varsa bu beylerin hepsi, müteahhit oldu, müdür oldu, zengin oldu. Bizim pırıl pırıl gençlerimiz işsiz. Adını soy adını yazamayan ne kadar yakını varsa ihya ettiler.

“Vakıflarla belediyeleri vakumluyorlar”

Vakıflarla belediyeleri vakumluyorlar. Hepsini ismini sayayım mı? Şunu yazın bir kenara artık her şey gün yüzüne çıkıyor. Geçen günlerde Sayın Mansur Yavaş bir ihale sonucunu açıklardı. Bu beylerin 3 yıl önce 1 milyar liraya ihale ettikleri iç bugün 180 milyon liraya ihale edildi. İnsaf. Neredeyse beş katı. Bunlar sadece devleti değil belediyeleri de borç batağına batırmışlar. 17 yıllık ekonomi politikasının özetidir bu. Milletin çocuklarına yok çekenler milletin kaynaklarını işte böyle yağmalıyorlar

Sayın Erdoğan’a sesleniyorum sizi yıllarca sırtında taşıyan millete sırtınızı dönmeyin. Unutmayın ki siz milleti değil bu cefakar millet sizi doyuruyor. Milletin dertleriyle ilgilenin. Söyleyecek yeni şeyleriniz yok. Saray’dan bir çıkın sönen ocakları, dağılan yuvaları, umutsuz gençleri görün. Sonra bir karar verin, ya damat ya millet.

“Ülkemizin geleceğini 15 defa çöpe attılar”

Eminim ki milleti yok sayanları milletimiz de yok sayacak. 17 yıldır iktidardalar, bu süre içerisinde eğitim sistemimizi tam 15 kere değiştirdiler. Her gelen bakan alfabeden harf çekti yeni bir isim uydurdu. Bu seferkinin adı da eğitim sistemi oldu. Sistem dediğiniz şey bir yap-boz tahtası değildir. Ülkemizin geleceğini 15 defa çöpe attılar.

Her seferinde bu son diyorlar. İşin değişik yanı da 1’den 15’e kadar her yap-bozu müjde diye sundular. Anne babalar tedirgin. öğretmenlerimiz gözlerinin içine bakan evlatlarımıza sistemi anlatamıyorlar. Çünkü kendileri de anlamıyorlar. Tarih dersini hangi aklıselim zorunlu olmaktan çıkarma fikrini sundu? Evlatlarımız tarihi sizin gibi televizyon dizisinden mi öğrensin istiyorsunuz?

“Eğitime yeniden itibarını kazandıracağız”

Üniversitelerimizi dünyanın en iyi üniversiteleriyle buluşturacağız, eğitime yeniden itibarını kazandıracağız. Bu memleketin evlatları aslında nasıl bir hazineye sahip olduklarını anlayacak. Çünkü onlara yalanlar söylemeyecek, hayallerini satmayacak, hayallerini gerçekleştirme imkanı sunacağız. İYİ Parti gelince Türkiye yeniden hak, hukuk, adalet ülkesi olacak. Anadolu’yu yeniden bir bayram sofrası yapacağız.”

Paylaşın

Akşener: Beka Sorunu Diye Milleti Birbirine Düşürenler Beka Sorunudur

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin Meclis’teki grup toplantısında yaptığı konuşmada iktidarı sert bir dille eleştirerek, “beka sorunu diye milleti birbirine düşürenler beka sorunudur” dedi.

Konuşmasında, Tekirdağ’da Göknur Damat isimli vatandaşın Ekrem İmamoğlu için bağış yaptığı haberinin yayılması sonrası bıçaklanmasına değinen Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Kendi manevi kızını koruyamayan bir adam, bu milleti nasıl koruyacak?” ifadelerini kullandı.

YSK’nın İstanbul kararıyla millet iradesine darbe yapıldığını söyleyen Meral Akşener, “Sayın Erdoğan, Kenan Evren’i bile geride bırakıp sandığı devirdi” dedi.

Akşener, gazeteci Yavuz Selim Demirağ’a saldıranların serbest bırakılmasına tepki göstererek, “Saldırırken ‘öldürün’ diye bağıranları korumayın!” ifadelerini kullandı.

Sözlerine, 13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangını anarak başlayan ve 301 madencinin yaşımını yitirdiği kaza için “İş kazası değil gerçek anlamda bir iş cinayetiydi Soma. Madencilerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum. 301 madencimizin ruhları için sizlerden bir Fatiha okumanızı istiyorum. Allah hepinizden razı olsun” diyen Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Dün milletçe kahrolduğumuz Soma maden faciasının yıl dönümüydü. 301 kömür gözlümüzü toprağa verdik ama sorumluları elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Hayatını kaybeden madencilerimiz için Allah’tan rahmet diliyorum.

Aynı zamanda bugün ilk hür ve adil seçimlerin yapıldığı 14 Mayıs 1950’nin yıl dönümü. Ne acıdır ki biz şafağa hasret milletimizle bir kez daha karanlıktan geçiyoruz. Aziz milletimizin iradesine vurulan darbeden daha büyük bir karanlık var mıdır? Bıkmadan korkmadan şu gerçeği ısrarla vurgulamaya devam edeceğiz: 6 Mayıs 2019 günü aziz milletimizin iradesine darbe yapılmıştır. Bu darbeye sessiz kalmayacağız. Bağımlı yargı yoluyla millet iradesinin gasp edilmesi ikinci bir 28 Şubat darbesidir.

“İktidar partisi seçmenin iradesini yok saydı”

28 Şubat’ta Sayın Erdoğan Belediye Başkanlığından uzaklaştırıldı. Bugün aynısını 6 Mayıs’ta yaptılar. Bugün aynı hukuksuzluğa karşı Sayın İmamoğlu’nun yanında olacağız. Sayın Erdoğan, Kenan Evren’i bile geride bırakıp sandığı devirdi. Parti devleti rejimine dönüş yapıldı anayasa askıya alındı. İktidar partisi seçmenin iradesini yok saydı. Milletin ve devletin akıbeti Erdoğan’ın iki dudağının arasında değildir.

İstanbul’da bazı sandık başkanları memur değil diye seçimleri iptal ettiler. İktidarın İstanbul’da seçim kaybetmemesi için seçim yenilemek demokrasi göstergesi oldu. Ekran ekran gezen şovmenleri de ıkınıp sıkılıyorlar çünkü yaptıklarının mantığı yok. Demokrasiden otokrasiye dönüş sürecinde millet çaresiz değildir. Büyük Türk milletine söz veriyorum. Türkiye, Venezuela ya da Kuzey Kore Olmayacak. Gün darbeye karşı hukuk saflarında buluşma günüdür. Gün, kaos ve çatışma isteyenlere karşı dik durma günüdür.

Mesele Darbe ile demokrasi arasında tercih yapma meselesidir. Mesele, iradesine yapılmış bu darbeye karşı milletin iradesini kurtarma meselesidir. Türk milleti sandığı devirenleri hiçbir zaman affetmemiştir. Milletimiz hep birlikte demokrasinin yanında yer alacak ve 6 Mayıs darbesini savuracaktır. Sandığın devrildiği ülkede siyasi ve ekonomik huzur olmaz. Şahsi hırsları için demokrasiyi ve millet iradesini hiçe sayıyorlar.

“Berat harikalar diyarında!

Ekonomi bakanı damat ve kayın pederi ‘krizi savuşturduk, patlıcan yemeseniz ölmezsiniz’ diyorlar ama mesele açlık farkında değiller. 2019 yılı için açıklanan fitre bedeli 23 lira. Yani bir kişinin karnını doyurmak için gereken para 23 lira. 4 kişilik bir ailenin karnını doyurmak için 92 lira gerekiyor. Asgari ücretin altında emekli maaşı var. Asgari ücretin altın çalışan var. İktidar artık milletimizle alay ediyor.

Damat bakan utanmadan tünelin ucunda ışığın göründüğünü söyledi. Berat harikalar diyarında! Hem dengelenmişiz hem de Hazine Merkez Bankası’ndan 40 milyar dolar istedi. Çarşıda pazarda vatandaşım her şeyi görüyor da sayın bakan siz neyi göremiyorsunuz? Dengelendi uçacağı kaçacağı söylenen ekonomimiz ihtiyat akçesine muhtaç hale geldi. Hiçbir siyasi kazanç tek bir vatandaşımızın saçının telinden kıymetli değildi.

“Gazetecilerin esir olamasına müsaade etmeyeceğiz”

Son birkaç günde yaşadığımız Türk milliyetçiliğinin sağlam kalemi Yavuz Selim Demirağ’a saldırı bunlardan biri. Kendisini ziyaret ettim. Saldıranların trafik magandası gibi serbest bırakılması hukuksuzluğu gösteriyor. Daha önce de inek hırsızından kahraman yapmışlardı. Türkiye’de gazetecilerin esir olamasına müsaade etmeyeceğiz. Saldırırken ‘öldürün’ diye bağıranları korumayın. Erdoğan’ın manevi kızı bıçaklı saldırıya uğradı. İmamoğlu’na destek verdiği için. Türkiye Sayın Erdoğan’ın yönetemediği bir ülke haline geldi. Kendi manevi kızını koruyamayan Sayın Erdoğan milleti nasıl korusun? Nerede milletin adamı?”

Dün tankla uçakla yapamadıklarını bilim ve sanatla yapmaya çalışıyorlar. Biz yerimizde sayarken onlar hızla ilerliyor. Üreten ve üretmeyen arasındaki fark geleceği belirliyor. Geçmişe takılanlar ve gelecek için vizyonu olmayanların en büyük beka sorunudur. Cephe savaşlarının yerini bilim ve teknoloji savaşları aldı. Biz büyük bir savaşın içindeyiz ama vizyonsuz yönetim yüzünden silahsız kaldık. 875 bin otomobil satışı yaptık ama elde ettiğimiz kar elma logolu telefon satanların karını ancak karşılıyor.

“Borç dileniyorsan kendine milliyetçi diyemezsin”

21 yüzyılda beka ve milliyetçiliğin tanımı yeniden yapılmalıdır. Milliyetçilik sadece bir parti adı değildir. Mustafa Kemal gibi eylemle milliyetçi olacaksınız. Beka sorunu diye milleti birbirine düşürenler beka sorunudur. Bizim rakibimiz Almanya’dır Amerika’dır, Rusya’dır, Güney Kore’dir. Bizim birbirimizle uğraştığımız her an zaman kaybıdır.

İnnovasyon günün büyüttüğü ABD şirketleri bazı ülkelerin ekonomik büyüklüğünü aştı. Almanya 255 milyar dolar dış ticaret fazlası verdi. O parayı Saraylara harcamak yerine deniz üzerine santraller kuruyor. Yerli ve milliyim diyerek milliyetçi olunmuyor. Benim vatandaşım Polonya’nın refahından daha iyi şartlarda yaşamıyorsa sen kendine milliyetçiyim diyemezsin. Avrupa’nın en büyük güneş enerjisi potansiyaline sahipken güneş görmeyen ülke senden 20 kat daha fazla güneş enerjisi üretiyorsa kendine milliyetçi diyemezsin. Yabancının kapısında borç dileniyorsan kendine milliyetçi diyemezsin. Bu ülkenin büyük beka sorunudur”

 

 

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye Sert Sözler: Şimdi Kimin Gölgesindesin

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisine ve partisine yönelik eleştirilerine yanıt verdi. 

Kılıçdaroğlu, konuşmasında, CHP’ye ve kendisine yönelik eleştirilerde bulunan ve “Sayın Kılıçdaroğlu ve çevresi unutmasın, biz de gericiyiz” diyen Bahçeli’ye yanıt vererek, “Ülkücü kardeşlerime sözüm var. Onların bayrak, vatan, insan sevgisi benim yüreğimde de aynen vardır. Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmaz, medet ummayız” dedi.

Konuşmasında, MHP Lideri Bahçeli’nin, 2014’te “Her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz” dediğini hatırlatan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin?” diye sordu.

Konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hiç kimseyi özel olarak suçlamadım hiç kimseyi! Ne bir siyasal parti lideri, ne de bir başka kişiyi özel olarak suçlamadım. Eğer bir yanlışı varsa, yanlışını hatırlattım. Özellikle bir şeye de özen gösteririm; muhalefet partilerini eleştirmem, çünkü muhalefet partilerinin, onların da hedefinin iktidar olması lazım, iktidarın yanlışlarını söylemesi lazım” diyen Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Bahçeli’ye hatırlatmak istiyorum”

“Eğer muhalefet partileri birbirlerini eleştirirlerse, zaten en büyük avantajı sağlamış olurla iktidara karşı. Bugün Sayın Bahçeli beni eleştirmiş, partimizi eleştirmiş. Sayın Bahçeli’ye hiçbir şey söylemiyorum, hiçbir şey! Sadece şunu söylüyorum, onun ağzından söylüyorum, ben demiyorum. Şimdi okuyacağım sözler bana ait değil, Sayın Bahçeli’ye ait, ona hatırlatmak istiyorum. 8 Nisan 2014’de şunları söylüyor: “Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye’ye cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olmayacaktır.” Devam ediyor:“Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz.” Devam ediyor: “Her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz” diyor. Kim diyor? Sayın Bahçeli diyor.

“Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız”

Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin, ben sana ne söyleyeyim şimdi? Ne söyleyeyim ben sana? Ben sana bir şey söylemiyorum, senin sözlerini sana hatırlatıyorum o kadar. Ama ülkücü kardeşlerime sözüm var, ülkücü kardeşlerimin bayrak sevgisi, ülkücü kardeşlerimizin vatan sevgisi, ülkücü kardeşlerimizin insan sevgisi benim gönlümde ve benim yüreğimde de aynen vardır. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, insan sevgisi aynen vardır.

Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız, hiç kimsenin! Hiç kimseden medet ummayız. Bizim sevgimiz vatan sevgisidir, bizim sevgimiz bayrak sevgisidir, bizim sevgimiz insan sevgisi. Birilerinin önünde diz çöküp yalvarmayıp yakarmayız, biz ayrıyız. O nedenle ülkücü kardeşlerim bilsinler, onlara hiçbir sözüm yok, onların benim başımın üstünde yeri var. Ama partisine sahip çıkmayanları, kusura bakmayın onun sözleriyle vurmak zorunda kaldım.”

 

Paylaşın

HDP’li 10 Vekil, TBMM’de Açlık Grevinde

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da aralarında bulunduğu 10 milletvekili, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması ve cezaevinde açlık grevi başlatan Hakkari Milletvekili Leyla Güven’e destek olmak amacıyla TBMM’de iki günlük açlık grevine başladı.

Açlık grevine katılan isimler şöyle: HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, DTK Eşbaşkanı ve Ağrı Milletvekilleri Berdan Öztürk, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, HDP Meclis Başkanvekili Mithat Sancar ile milletvekilleri Kemal Bülbül, Şevin Coşkun, Serpil Kemalbay, Habip Eksik, Züleyha Gülüm ve Erdal Aydemir.

“Bu eyleme kulak verilmelidir”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, açlık grevine ilişkin yaptığı açıklamada, “Bugün sabah itibariyle 2 günlük açlık grevimizi Meclis çatısı altında başlattık. Hakkari Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güven’in 27 gündür Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için başlattığı açlık grevine destek amaçlı yapıyoruz bu eylemi. Leyla Güven’in açlık grevinin amacı İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasıdır. Bu meselenin en fazla konuşulması gereken yer Meclis’tir” dedi.

“Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede yaşanan hiçbir krizin çözülemeyeceği bir gerçektir” diyen Buldan, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“3 buçuk yıldır ağırlaştırılmış bir tecride maruz bırakılan Sayın Öcalan üzerindeki bu tecridin kalkması için Leyla Güven’in başlattığı açlık grevine ses vermek amacıyla Meclis çatısı altından 2 günlük açlık grevi eylemi başlattık. Bu sorun Meclis çatısı altında çözülmeli, bu eyleme kulak verilmelidir. Bu sorun sadece Leyla Güven’in ve sadece HDP’nin değil, bir bütün olarak Türkiye’nin sorunudur.

Bu açlık grevinin en kısa zamanda amacına ulaşmasını umuyorum. Tecridin kaldırılması Türkiye’nin geleceği, barışı ve demokrasisi açısından önemlidir.

Biz iki gün burada açlık grevinde olacağız. Bu direniş başka yerlerde, başka mekanlarda devam edecek. Elbette bu eylemimiz semboliktir ama burada yapılması tarihi bir öneme sahiptir.”

 

Paylaşın

CHP’li Adıgüzel: Suriyeliler Kayıt Dışı Çalışmaya Devam Ediyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, geçici koruma altında bulunan Suriyelilerin çalışma koşullarını Meclis’e taşıdı. Adıgüzel, Resmi istatistiklere göre Türkiye’de 21 Eylül itibariyle 3,564,919 Suriyelinin bulunduğunu söyledi.

Adıgüzel, “Geçici koruma statüsü altındaki Suriyelilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve kayıt dışı istihdam ile mücadele etmek amacıyla 2016 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla, Türkiye’de geçici koruma altında bulunan yabancılara çalışma iznine başvuru hakkı tanınmıştı. Ancak aradan geçen 3 yıla yakın zamana rağmen Suriyelilerin büyük bir bölümü kayıt dışı şekilde ve iş sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atan ağır sömürü koşullarında çalışmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi.

Adıgüzel önergede şu ifadelere yer verdi:

“Bilindiği üzere, Ocak 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla ‘Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik’ ile Türkiye’de bulunan Suriyelilere belirli koşullar altında çalışma izni tanınmıştı. Ancak çıkarılan yönetmeliğin kayıt dışılıkla mücadelede etkili olmadığı ortada. Suriyelilerin özellikle tarım, inşaat ve tekstil gibi sektörlerde kayıt dışı, güvencesiz, düşük ücretli ve sağlıksız koşullarda çalışmaya zorlandığı bugün bilinen bir Türkiye gerçeği. Milyonlarca Suriyeliye kapıları açmakla övünen iktidar ise, bu gerçeği görmezden gelmeye, düşük ücretli kayıt dışı istihdama göz yummaya devam ediyor.”

“250 Kişiyle Başlayan Göç Dalgası, Bugün 3,5 Milyonu Geçti”

Öte yandan, Suriyelilerin Türkiye’deki istihdam piyasasına etkisinin kayıt dışılıkla sınırlı olmadığına dikkat çeken Adıgüzel, “2011 yılında 250 kişiyle başlayan göç dalgası, bugün 3,5 milyonu geçmiş durumda. Buna ek olarak, Türkiye’de kayıt dışı bulunan Suriyelileri eklediğimizde bu sayının 4 milyona yaklaştığını görüyoruz. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 21 Eylül itibariyle, İstanbul’da 561.119, Şanlıurfa’da 468.983, Hatay’da 438.108, Gaziantep’de 399.026, Adana’da 225.220, Mersin’de 206.948 kayıtlı Suriyeli mevcut. Yalnızca Kilis’te nüfusun yüzde 93’ü Suriyeliler’den oluşuyor. Suriyelilerin Türkiye’de illere göre dağılımına bakıldığında İstanbul’un ardından Güney bölgemizdeki sınır illerinin büyük bir nüfusa ev sahipliği yaptığını görüyoruz. Özellikle bu illerde Suriyelilerin yerli istihdam piyasasına yönelik; ücretlerin düşmesi, yerli iş gücünün işsiz kalması gibi olumsuz etkilerine birebir şahit oluyoruz. Buna karşın iktidarın, 2011’den beri bu yana devam eden krize bir çözüm üretemediği ortadadır” dedi.

Adıgüzel soru önergesinde şu sorulara yer verdi:

-Türkiye’de kayıt dışı çalışan tahmini Suriyeli sayısı kaçtır?
– Bakanlar Kurulu’nun 11.01.2016 tarihli ve 2016/8375 sayılı kararının yürürlüğe girmesinden bugüne, kaç kişi çalışma iznine başvurmuştur? Kaç kişiye çalışma izni verilmiştir? Reddedilen çalışma izni başvurularının reddedilme gerekçeleri nelerdir?
-Verilen izinlerin, yaş, cinsiyet, eğitim, il ve mesleklere göre dağılımı nasıldır?
-Söz konusu düzenlemenin, kayıt dışılık ve emek sömürüsü ile mücadelede yeterli olduğunu düşünüyor musunuz?

Paylaşın

CHP’li Ağbaba: OHAL Bitti, Komisyonu Kaldı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Veli Ağbaba, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamudan ihraçlardaki mağduriyetleri gidermek için kurulan ‘OHAL Komisyonu’ hakkında açıklamada bulundu.

Ağbaba, “OHAL bitti yıkıcı etkileri devam ediyor. 4 ay sonra görev süresi dolacak OHAL Komisyonun önünde 88 bin dosya bekliyor. Her 15 kişiden 14’ünün başvurusu reddediliyor. Bu şartlarda adalet beklemek saflık olur” dedi.

OHAL’in ilan edilmesinden yaklaşık 6 ay sonra 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, 22 Mayıs 2017 tarihinde dosyaları incelemeye başladı. Komisyon KHK’lerde adı geçen ve başta ihraç edilenler olmak üzere kamu çalışanlarının başvurularını incelemeyi sürdürüyor. OHAL İnceleme Komisyonun son açıkladığı verilere göre 118 bin 660 başvurudan 30 bin dosyanın incelendiği, bin 900 kişinin göreve iade edildiği, 28 bin 100 dosyanın reddedildiği, 88 bin 660 müracaatın incelenmesine devam edildiği belirtilmişti.

“OHAL komisyonunun kendisi OHAL kadar mağduriyet yaratmaktadı”

Haksız hukuksuz yere kamudan ihraç edildiklerini söyleyen yüz bini aşkın insanın hayalleri ile oynamanın kimsenin hakkı olmadığını belirten Ağbaba, “OHAL komisyonunun kendisi OHAL kadar mağduriyet yaratmaktadır. AKP Hükümeti binlerce kişinin AİHM’e başvuru yapacağını bildiği için bu komisyonu mağdurların iç hukuk yollarını tüketmesini engellemek için kurduğu bir gerçektir. Süreç uzadıkça mağduriyetler de artmakta, geri dönüşü olmayan yeni sorunlar ortaya çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Bu şartlarda adalet beklemek saflık olur”

“OHAL bitti yıkıcı etkileri devam ediyor” diyen Ağbaba, 4 ay sonra görev süresi dolacak OHAL Komisyonun önünde 88 bin dosya bekliyor.Bu gidişle komisyonun görev süresi defalarca uzatılacak. 2 yılda her 4 dosyadan biri incelendi. Her 15 kişiden 14’ünün başvurusu reddedildi. Bu şartlarda adalet beklemek saflık olur.”dedi.

“Kağnı hızında ilerleyen bu süreç…”

Ağbaba, OHAL Komisyonunun ağzından kerpetenle laf alındığını belirterek, alınan kararlar sadece başvurulan kişilere gönderiliyor. Kabul veya ret kararlarının nasıl verildiğini, hangi kriterlere göre değerlendirildiğini ne mağdurlar ne de avukatları göremiyor. Uzmanlar başvurusu reddedilenlerin önünde idari yargı, istinaf, Danıştay, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uzun bir yargı yolu olduğunu, en son ihraç edilen kişinin AİHM’ye kadar önünde en az 10 yıl olduğunu belirtiyor. Kağnı hızında ilerleyen bu süreç zaten hukuksuz olan binlerce ihraç mağdurları ve ailelerinin hukuka inançlarının yitirilmesine sebep oldu” ifadelerini kullandı.

Paylaşın