Nemrut Dağı Milli Parkı; Malatya’nın Pütürge İlçesi, Büyüköz Köyü ile Adıyaman’ın Kâhta ilçesinin sınırları içerisinde yer almaktadır.
Güneydoğu Toroslar’ın bir uzantısı olan Nemrut Dağı’nın 2150 m yüksekliğinde, Geç Helenistik Dönem’den kalma anıt mezar bulunmaktadır. Bu anıt mezar, Anadolu’da Antik Dönem’e ait en görkemli ibadet yeri olarak ifade edilebilir.
Gün doğumu ve gün batımının muhteşem bir şekilde izlenebildiği butepede, yazıtlara göre Kommagene kralı I. Antiokhos (MÖ 69–36) kendisi için bir anıt mezar ve bunu çevreleyen kutsal mekânlar inşa ettirmiştir. O dönemde Kommagene, Roma İmparatorluğu’na bağlı olan zengin bir krallıktır.
Malatya: Hekimhan, Taşhan
Soyu, baba tarafından Pers kralı Dareios’a (MÖ 522-486), anne tarafından da Makedonya kralı Büyük İskender’e (MÖ 336-323) dayanan Kral I. Antiokhos, her iki kültür dünyasının tanrılarına ve inançlarına duyduğu saygıyı dile getirmek istemiş ve Yunan–Pers karışımı yeni bir din anlayışı (Sinkretizm) ortaya koymuştur.
Bu nedenle, Nemrut Dağı’nın teraslarına diktirdiği heykeller Zeus, Ahura-Mazda, Apollon, Mithra, Helios, Hermes, Herakles, Ares, Artagnes gibi hem Pers hem de Yunan tanrılarının adlarını taşımaktadır. I. Antiokhos kendisini de tanrı mertebesine yükseltip heykelini tanrı heykelleri arasına diktirmiştir.
Kuşkusuz I. Antiokhos’un kültürel ve siyasal amacı, doğu-batı düşüncelerinin karışımı olan yeni bir toplum düzeni kurmaktı. Ancak Nemrut Dağı’nda yapılan son araştırmalar, I. Antiokhos’un bu görkemli anıtı bitiremeden öldüğünü göstermektedir.
Nemrut Dağı’nın doruğunda, yumruk büyüklüğünde kalker taşlardan yığılmış bir tümülüs yer alır. Bunun altında, düzleştirilmek suretiyle meydana getirilmiş olan platform bulunur ve bu platform tümülüs tarafından “Doğu ve Batı Terasları” olarak adlandırılan iki ayrı terasa bölünmüştür. Her iki kült terası da, kralın anne ve babası tarafından ata resimlerini taşıyan stellerle kuşatılmıştır.
Her iki terasta da birbirleriyle özdeş olan ve ortak bir taban üstündeki tahtlarda oturan dev cüsseli beş tanrı heykeli bulunmaktadır. Yükseklikleri 8-9 m’ ye varan tanrı heykellerinin her iki yanında da, oturur biçimde betimlenen kartal ve aslan heykelleri bulunmaktadır.
7-8 tonluk blok taşların üst üste yerleştirilmesiyle inşa edilen bu heybetli tanrı heykellerinin arkasında yükselen dev tümülüs, etkileyici bir fon oluşturmaktadır. Kommagene Krallığı’nın tarih sahnesinden silinmesinin ardından, Nemrut Dağı’ndaki eserler yaklaşık iki bin yıl boyunca yalnızlığa terk edilmiştir.
1881 yılında Alman mühendis Karl Sester, görevli olarak yöreyi incelerken heykellere rastlamış; tanrı heykellerinin oturtulduğu kaidelerin arkasındaki Grekçe yazıtları göremediğinden Kommagene Krallığı’na ait olan bu harabeleri Asur harabeleri zannetmiş ve İzmir’de bulunan Alman konsolosunu bundan haberdar etmiştir.
Takip eden dönemde, 1882 itibarıyla Otto Puchstein ve Karl Sester; 1883 yılında Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) Müdürü Osman Hamdi Bey beraberindeki ekiple bölgeye gelerek Nemrut’ta çalışmışlardır. II. Dünya Savaşı’nın ardından Amerikan arkeolog Theresa Goell ve Alman Karl Doerner, yörede kazı, araştırma ve inceleme yapmışlardır.
Malatya’dan Nemrut’a, 92 kilometrelik Malatya-Pütürge-Tepehan yolu takip edilerek ulaşılmaktadır. 2010 yılında başlatılan yol iyileştirme çalışmalarıyla iki buçuk saat olan ulaşım mesafesi, bir saat on beş dakikaya düşürülmüştür.
Yeryüzünün en değerli kültür varlıklarından biri olarak kabul edilen bu anıt mezar ve çevresi, 1987’ de UNESCO’nun “İnsanlığın Kültür Mirası” listesine alınmış; 1988’ de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Milli Park olarak ilan edilmiştir.