Interpol’den “Mafya” Uyarısı: Ülkeler Mücadeleyi Kaybetmek Üzere

Interpol Genel Sekreteri Jürgen Stock, “Dünya, organize suçla mücadeleyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya” dedi. Stock, etkin mücadele için ülkelerin polis teşkilatları arasında iş birliğinin artırılması gerektiğini belirtti.

10 yıllık görevin ardından Kasım ayında Interpol’den ayrılacak olan Jürgen Stock’un yerine Brezilyalı Valdecy Urquiza’nın geçmesi bekleniyor.

Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) Genel Sekreteri Jürgen Stock çetelerle mücadelenin uluslararası düzeyde kaybedilmek üzere olduğu uyarısında bulundu. Kasım ayında görevini yeni bir isme bırakacak olan Stock, Alman haber ajansı dpa’ya verdiği röportajda, “Dünya, organize suçla mücadeleyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya” diyerek çetelerin Avrupa’da da istikrarsızlık yaratabilecek kapasiteye sahip olduğunu ifade etti.

Kökeni İtalya’nın Kalabriya bölgesi olan ‘Ndrangheta mafyası gibi daha önce bölgesel faaliyet gösteren grupların ayak izlerinin artık her kıtada olduğunu aktaran Stock, söz konusu yapılar ile ilgili olarak “Küresel suçlular haline geldiler ve tıpkı küresel şirketler gibi davranıyorlar” dedi.

Çetelerin temel gelir kaynağının uyuşturucu ticareti olduğunu belirten Jürgen Stock, Hamburg, Rotterdam ve Anvers gibi limanlarda rekor miktarda uyuşturucu ele geçirilse de Avrupa sokaklarında ne fiyatın değiştiğini ne de arz sorunu yaşandığını dile getirdi. Yapılan çok sayıda başarılı operasyona rağmen piyasada bir uyuşturucu kıtlığı yaşanmadığına dikkat çeken Stock’un verdiği bilgiye göre, güvenlik güçlerinin müdahale edebildiği yasa dışı uyuşturucu ticaretinin genele oranı sadece yüzde 15 ila 20 seviyesinde.

Stock limanlardaki yolsuzluğun uyuşturucu ile mücadeleyi sekteye uğrattığını, Avrupa’ya uyuşturucu akışının devam etmesinin ancak bazı liman personelinin iş birliği ile açıklanabileceğini dile getirdi. Interpol Genel Sekreteri, uyuşturucu ticaretinde kaynağın Güney Amerika ülkeleri olduğunu, ayrıca Kuzey Afrika’daki karışıklıkların buralardaki limanlardan Akdeniz’e uyuşturucu taşınmasını kolaylaştırdığını aktardı.

Stock uyuşturucunun tüketiciye ulaştırıldığı son aşamada, özellikle rakip çeteler arasında yaşanan mıntıka mücadelesinin Almanya’ya sıçradığını da kaydetti. Son aylarda özellikle Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde peş peşe silahlı saldırı ve kundaklama olayları meydana gelmişti. Polis birbiriyle bağlantılı olduğu düşünülen bu olayların arkasında rakip uyuşturucu çeteleri olduğunu değerlendiriyor.

“Yetkililer en büyük 10-15 çeteyi dağıtmaya odaklanmalı” diyen Stock etkin mücadele için ülkelerin polis teşkilatları arasında iş birliğinin artırılması gerektiğini belirtti. 10 yıllık görevin ardından Kasım ayında Interpol’den ayrılacak olan Jürgen Stock’un yerine Brezilyalı Valdecy Urquiza’nın geçmesi bekleniyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Dev Mafya Operasyonu: En Az 100 Gözaltı

İtalya, Almanya, Belçika, Fransa, Portekiz ve İspanya’da dünyanın en büyük organize suç örgütlerinden biri olarak kabul edilen Ndrangheta’ya yönelik operasyonda 100’den fazla kişi gözaltına alındı.

Polisten yapılan açıklamada, suç örgütünün kara para aklama, çete benzeri vergi kaçakçılığı, ticari çete dolandırıcılığı ve uyuşturucu kaçakçılığıyla suçlandığı bildirildi.

Soruşturmanın 2019’da Belçika’nın Gent şehrindeki bir pizzacının, mafya ile bağlantısının tespit edilmesi üzerine başlatıldığı kaydedildi.

İtalyan organize suç örgütü Ndrangheta’ya yönelik sürdürülen soruşturma kapsamında 6 Avrupa ülkesinde Çarşamba günü düzenlenen operasyonlarda haklarında yakalama kararı bulunan çok sayıda örgüt mensubu gözaltına alındı. Salt Almanya’da yakalanan örgüt mensubunun 100 civarında olduğu belirtiliyor.

Europol ve Avrupa’da suç soruşturmalarında adli işbirliğini koordine eden Eurojust tarafından yürütülen koordineli bir soruşturmanın parçası olan operasyonlar İtalya, Almanya, Belçika, Fransa, Portekiz ve İspanya’da gerçekleştirildi.

Dünyanın en büyük mafya yapılanması olarak kabul edilen Ndrangheta hakkında kara para aklama, vergi kaçakçılığı, dolandırıcılık ve uyuşturucu kaçakçılığı suçlamaları yapılıyor.

İtalya ve Belçika makamları söz konusu suç örgütünün Ekim 2019 ile Ocak 2022 arasında 25 ton kokain kaçırdığını, ayrıca İtalya’da kısmi özerk bölge Kalabria’dan Belçika’ya 22 milyon eurodan fazla para aktardığını ileri sürüyor.

Almanya’da beş eyalette operasyon

Bavyera eyalet polisi baskınların, “Eureka Operasyonu” olarak adlandırılan ve üç yılı aşkın süredir devam eden bir soruşturma neticesinde gerçekleştirildiğini açıkladı.

Alman güvenlik birimlerinden yapılan açıklamada operasyonlar kapsamında Bavyera eyaletinde dört, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinde 15 ve Rheinland Pfalz eyaletinde 10 kişinin yakalandığı, ev ve ofisler de dahil olmak üzere onlarca mekanda yapılan aramalarda ise delil niteliği taşıyabilecek çok sayıda belgenin ele geçirildiği bildirildi.

Düsseldorf, Koblenz, Saarbrücken ve Münih savcılıkları ile Bavyera, Kuzey Ren-Vestfalya, Rheinland-Pfalz ve Saar eyaletleri asayiş soruşturma büroları tarafından yapılan ortak basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Bavyera’da 130’u aşkın özel tim mensubu 10 mülkte arama yaptı. Aramalarda AB tarafından haklarında tutuklama kararı çıkarılmış dört kişi yakalandı. Kuzey Ren-Vestfalya’da 500 civarında polisin katıldığı operasyonlarda toplam 51 mülkte (ev, apartman, ofis ve iş yerleri) arama yapıldı. Aramalar sonucunda 15 kişi yakalandı. Rheinland-Pfalz’da da yaklaşık 500 polisin katıldığı baskınlarda 50 arama emri uygulandı, 10 kişi tutuklandı. Polislere federal hükümetin ve diğer eyaletlerin özel birimlerinin yanı sıra gümrük ve vergi soruşturma birimleri de destek verdi.

Açıklamada aranan bazı şüphelilerin İtalya ve diğer ülkelerde yakalandığı belirtildi.

İtalyan ANSA ajansının haberinde de operasyon çerçevesinde Katanzaro, Vibo Valentia, Pescara, Milano, Salerno, Katanya, Savona, Bolonya, Vicenza, L’Aquila, Ancona, Roma ve Cagliari’de Ndrangheta ile bağlantılı kişi ve kurumlara ilişkin yerlere baskınlar düzenlendi.

İtalya’nın en tehlikeli suç örgütlerinden biri olarak bilinen ‘Ndrangheta’nın, çoğunlukla Belçika ve Hollanda’daki büyük ticari konteyner limanlarını kullanarak Güney Amerika’dan Avrupa’ya büyük miktarlarda kokain kaçırdığına inanılıyor.

Müfettişlere göre, grubun kara para aklama ağı esas olarak Almanya, Belçika ve Portekiz’de faaliyet gösteriyor ve çeşitli ülkelerde restoranlara ve gayrimenkullere yatırım yapıyordu.

Ndrangheta, Calabria’nın yarımada ve dağlık bölgesinde yerleşik, 18. yüzyılın sonlarına kadar uzanan, önde gelen bir İtalyan Mafya tipi organize suç örgütüdür. Dünyanın en güçlü organize suç gruplarından biri olarak kabul ediliyor.

Paylaşın

Yabancı Suç Örgütlerinin Hedefinde Neden Türkiye Var?

Son yıllarda yabancı suç örgütlerinin hedefinde neden Türkiye var? sorusuna eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, İstanbul’un metropol bir kent olduğuna işaret ederek “Çok fazla insan hareketliliği var. Buraya her türlü insan geliyor. Bunlar arasında mafya unsurları da var” şeklinde değerlendiriyor.

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş de “Mafya nasıl ortamları ister, suç örgütleri nerede daha rahat hareket eder?” sorusunu sorarak, “Hukuksuzluğun, adaletin olmadığı yerlerde. Devlet organları içinde bağlantı kurabildikleri yerlerde mafya siyaset ilişkilerinin bürokrat ilişkilerinin daha rahat yapılabildiği yerlerde hareketli olurlar. Faaliyetlerini yürütürler” tespitini yapıyor.

Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı’nın (Interpol) kırmızı bültenle aradığı uyuşturucu baronu Sırbistan vatandaşı Zeljko Bojanic’in 4 Kasım’da İstanbul Sarıyer’de saklandığı villada sahte pasaportla yakalanması, gözleri Türkiye’deki yabancı mafya sorununa çevirdi. Son dönemde Türkiye, yabancı mafya infazlarına sahne oldu. Bu infazlar, yabancı kökenli suç örgütü liderlerinin Türkiye’yi merkez olarak kullandığı yorumlarına neden oluyor. Özellikle Azeri, Rus ve Balkan kökenli suç örgütlerinin Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı gözlemleniyor.

Yabancı suç örgütlerinin takip edilmesi konusunda bir zafiyet olabileceğini düşünen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, tedbir alınmasını istiyor. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş ise yabancı mafyanın Türkiye’ye gelmesinde kara paranın girişine izin verilmesinin etkisi olduğuna işaret ediyor.

İranlı uyuşturucu kaçakçısı Zindaşti

Türkiye, son yıllarda birçok yabancı suç örgütü liderinin adının karıştığı olayla gündeme geldi. Bu konuda en dikkat çeken örnek Naci Şerif Zindaşti.

İranlı uyuşturucu kaçakçısı, 2007 yılında İstanbul Büyükçekmece’de ele geçirilen 75 kilogram uyuşturucu nedeniyle tutuklandı. Zindaşti, Ergenekon soruşturması kapsamında “terazi” kod adıyla gizli tanık yapıldı, ardından tahliye edildi. 2017’de husumetlisi olduğu Orhan Üngan’ın avukatı Kudbettin Kaya’nın öldürülmesi olayında suçlandı. Bu cinayetin ardından tutuklanan Zindaşti, İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimi Cevdet Özcan’ın verdiği şaibeli bir kararla tekrar tahliye edildi ve kayıplara karıştı. Açığa alınan ve halen yargılanan hâkim Özcan ifadesinde tahliye kararı için AKP’li Burhan Kuzu’nun devreye girdiğini öne sürdü.

Zindaşti’nin kızı ve şoförü, 2014’te Büyükçekmece’de öldürüldü. Aynı dönemde Hollanda’da uyuşturucu ticaretinin kilit ismi Aliekber Aygün, İstanbul’da trafik ışıklarında beklerken infaz edildi. Zindaşti’nin kızının öldürülmesinin azmettiricisi olarak kırmızı bülten ile aranan İlhan Ünğan ise Kadıköy’de 2019 yılında öldürüldü. Cinayetin arkasında Zindaşti’nin olduğu iddia edildi.

İstanbul-Antalya hattında Azeri mafya hesaplaşması

İstanbul ve Antalya kentleri ise mafya infazlarına da sahne oldu. Azeri suç örgütü üyesi Ali Gamidov, 2013 yılında İstanbul Bahçeşehir’de lüks bir villada öldürüldü. Cinayet şüpheli olarak Azerbaycanlı bir başka suç örgütü lideri Rövşen Caniyev gösterildi.

Caniyev, Interpol tarafından aranırken İstanbul’a geldi. 18 Ağustos 2016’da iki kişi, Beşiktaş’ta bulunduğu sırada Rövşen Caniyev’i uzun namlulu silahlarla infaz etti. Cinayetten yine başka bir Azerbaycanlı mafya lideri olan “Lotu Quli” lakaplı Nadir Salifov sorumlu tutuldu. Antalya’da emekli özel harekât polisleri tarafından korunan 49 yaşındaki Azeri suç örgütü lideri, 2020 yılında bir koruması tarafından öldürüldü. Azerbaycan’da hapis yattıktan sonra Türkiye’ye gelen ve 2018’de yakalanarak sınır dışı edilen Salifov’un daha sonra yasa dışı yollardan yeniden Antalya’ya geldiği anlaşılmıştı. Salifov’un Dubai’de bulunan Sedat Peker’le fotoğrafları ortaya çıkmıştı. Salifov’un kardeşi Namık Salifov ve Kazak mafya lideri Vahşi Arman, Alaattin Çakıcı’yı ziyaret etmiş ve kaftan hediye etmişti.

Ekim 2022’de ise Caniyev’in adamlarından Azerbaycan uyruklu Elnur Gasimov İstanbul Ataşehir’de öldürüldü.

Antalya’nın Kemer ilçesinde yaşayan ve Rusya’da “Gia Kutaisi” olarak tanınan Gürcistan uyruklu mafya lideri Gayoz Zviadadze Longinozovich de evinde kar maskeli kişilerce 2018 yılında infaz edildi.

Sırp mafya lideri İstanbul’da öldürüldü

Türkiye, yalnızca Rus veya Azeri kökenli mafya gruplarının hesaplaşma alanı haline gelmedi. Balkan kökenli mafya liderleri de Türkiye’de boy gösterdi. İstanbul Şişli’de 7 Eylül 2022’de Sırbistan kökenli suç örgütü liderlerinden Jovan Vukotiç öldürüldü. 2018’de Türkiye’den sınır dışı edilen ve uyuşturucu ticaretine adı karışan Vukotiç’in 2021’de yeniden İstanbul’a geldiği tespit edildi. Vukotiç’in Karadağ kökenli mafya grubu Kavac çetesi tarafından öldürüldüğü belirlendi.

Cinayetin ardından Kavac’ın liderleri Radoje Zivkovic ile Zdravko Perunovıc’ın arasında bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. Cinayetin taşeronluğunu ise suç örgütleri lideri Binalı Camgöz ve Barış Boyun’un üstlendiği ve adamlarını görevlendirdiği iddia edildi. Camgöz, Karadağ’da, Boyun ise İtalya’da tutuklu bulunuyor.

Yabancı mafya neden Türkiye’ye geliyor?

Peki son yıllarda yabancı suç örgütlerinin hedefinde neden Türkiye var? Uzmanlar, konuyu DW Türkçe’den Alican Uludağ’a değerlendirdi.

Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, İstanbul’un metropol bir kent olduğuna işaret ederek “Çok fazla insan hareketliliği var. Buraya her türlü insan geliyor. Bunlar arasında mafya unsurları da var” diyor. Uzun zamandan beri, yabancı mafya gruplarının Türkiye’ye gelişinde artış yaşandığını belirten Avcı, “Sovyet Rusya ülkeleri, Balkanlar, Araplar ülkelerinden çıkar amaçlı suç örgütleri geliyor. Devletin bunları hassasiyetle izlemesi, tedbir alması ve bunlara yönelik çalışma yapması gerekiyor” diye konuşuyor.

Türkiye’ye yönelik insan hareketliliğini anımsatan Avcı, turistlerin yanı sıra Suriye, Afganistan gibi savaştan kaçanların, sosyal çalkantıların olduğu İran’dan gelenlerin olduğuna işaret ediyor ve “Türkiye’ye yönelik insan göçü var. Sosyal çalkantılar dolayısıyla insan hareketi var. Bu da ne oluyor; İstanbul gibi büyük metropollere yoğunlaşma oluyor” tespitini yapıyor.

“Yabancı mafyayı izlemede zafiyet olabilir”

Devletin Gülen yapılanması ve PKK gibi örgütlere yoğunlaştığını anlatan Avcı, Türkiye’de günlük siyasi gelişmelerin istihbarat örgütlerini etkilediğini düşünüyor. Bunun devletin yabancı mafya gruplarını görme ve hazırlık yapma konusunda zafiyet oluşturabileceğini kaydeden Avcı, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“O yapı hükümetin anlayışına, durumuna göre çalışıyor. Onun da ötesinde sadece ülke güvenliğine, suç gruplarına göre yoğun hazırlık yapılması, plan yapılması, tedbir alınması, uygun organizasyonlar oluşturulması, istihbarat kanallarının açık tutulması gerekiyor. O konuda bir zafiyet olabilir. Bir eksiklik olabilir. Bizim istihbarat günlük ihtiyaçlara daha çok koşuyor. Bu da yabancı mafyanın daha az görülmesine, daha az kaynak ayrılmasına neden olabilir.”

Avcı, son yıllarda sıcak paranın ülkeye girişi için uygulanan politikaların yabancı suç örgütlerinin gelişini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığı sorusuna ise “İnsanların geliş gidişlerinin kolaylaştırılmasının belli etkisi vardır. Türkiye’deki yabancıların geliş-gidişleri, vize politikasının seyahatleri belli oranda etkiler” yanıtını veriyor.

Cevat Öneş: Hukukun olmadığı yere mafya girer

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş de “Mafya nasıl ortamları ister, suç örgütleri nerede daha rahat hareket eder?” sorusunu soruyor. Öneş, “Hukuksuzluğun, adaletin olmadığı yerlerde. Devlet organları içinde bağlantı kurabildikleri yerlerde mafya siyaset ilişkilerinin bürokrat ilişkilerinin daha rahat yapılabildiği yerlerde hareketli olurlar. Faaliyetlerini yürütürler” tespitini yapıyor.

Maalesef Türkiye’de devlet-siyaset-mafya ilişkileri konusunda birçok iddia ortaya atıldığını ancak bunun üzerine gidilmediğini belirten Öneş, şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Yargı, emniyet olsun veyahut da diğer bürokratlarla bağlantılı olsun, arzu etmediğimiz şartlar Türkiye’de gelişti. Ve denetlenemeyen hesap sorulamayan bir yapı ile karşı karşıyayız. Bunu genel olarak ifade ettiğimiz zaman demokratik sistemin zayıflaması, yargı sistemi üzerindeki siyasal baskılar, bürokrasi ile olan bu tip suç örgütlerinin liderlerinin bağlantıları ve Türkiye’de özellikle ekonomik açıdan ortaya çıkan sonuçlar, genel buhran durumu, kayıt dışı ekonomi; kara paranın sisteme girmesi durumunu yarattı.

Bu konuda Meclis’e verilen araştırmalardan sonuçlar elde edilemedi. Devletin kurumsal yapıları, itirafların takibini yapmadı. Hukuksuzluğun, adaletsizin derinlik kazandığı bir ortamda, son günlerde örneklerini gördüğümüz gibi mafya grupları Türkiye’yi çatışma alanı gördü. Bu suç örgütü grupları, özellikle uyuşturucu konusunda Türkiye’yi yalnızca bir köprü olarak, geçiş yolu olarak değil pazar bakımından, üretim bakımından yerleşilen bir yer olduğu görüyor.”

Paylaşın