Konya: Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi

Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi; Konya’nın Akşehir İlçesi, Seyyid Mahmut Hayrani Sokak üzerinde yer almaktadır.

Mevlana dergahına kapılanıp onun aşk potasından nasip alan velilerden birisi de Seyyid Mahmut Hayrani’dir. Mesut Paşa’nın oğlu olan Hayrani, Harran’dan Anadolu’ya göçmüş ve Konya’ya gelip yerleşmiştir.

Bir süre Hazreti Mevlana’nın yanında kalmış, onun hizmetinde bulunmuş ve ondan feyz almıştır. S. Mahmud Hayrani, daha sonra, Akşehir’e giderek inzivaya çekilmek istemişse de kapıldığı ilahi aşkın tesiriyle cezbeye tutularak dağlara düşmüş, bir süre dolaştıktan sonra, meczup bir halde Akşehir’e dönmüştür.

Seyid Mahmud Hayrani’yi çok seven Hz. Mevlana, vefatına kadar onu hiç unutmamış, gelip gidenlerden hep sormuştur. Pek çok kerametinden bahsedilen Hayrani, Hicri 667 Miladi 1268 tarihinde vefat etmiş, Sultan Dağı’nın eteklerinde, adını taşıyan, Sultan mahallesindeki türbesine defnedilmiştir.

Sanduka kitabesinin Türkçesi şöyledir. “Velilerin kutbu mesut şehit, merhum ve mağfur senedim ve efendim Seydi Mahmud İbni Mesut H. 667 yılında ölmüştür. Allah’ın geniş rahmeti üzerine olsun.” Türbede mevcut, Türk tahta işlemecilik ve oymacılık sanatının şaheseri olarak kabul edilen üç veya dört sanduka, Konya’da oturan Alman Konsolosunun teşviki ile, bir Ermeni tarafından çalınmış, bunlar yurt dışına çıkarılırken ikisi yakalanarak İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesine’ne kaldırılmıştır.

Büyük sanat özelliği taşıyan S. Mahmud Hayrani Türbesi’nin daha sonra yapılan Mevlana türbesine örnek olduğu ve aynı mimarın elinden çıkmış olabileceği ihtimali üzerinde durulmaktadır.

Paylaşın

Konya: Handevi Kandevi Türbesi

Handevi Kandevi Türbesi; Konya’nın Ilgın İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Türbe, kaplıcanın yanındadır.

Sahip Ata Fahreddin tarafından 1267’de Kıdanî zâviyesi yaptırıldığı vakıf kayıtlarından anlaşılmaktadır.

Bu zâviyeden günümüze hiçbir şey ulaşmamışsa da türbe hala ayaktadır. Bugünkü şekli ile kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü, baldeken tarzındaki türbenin, 16, 17. yüzyıllardan kaldığı düşünülmektedir.

Paylaşın

Konya: Ateşbâz-ı Velî Türbesi

Ateşbâz-ı Velî Türbesi; Konya’nın Meram İlçesi, Ateşbaz-ı Veli Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Kesme taş ve tuğladan kare plan üzerine sekizgen gövdeli, piramidal külah örtülü biçimde yapılmıştır. İki katlı olan türbenin alt katı cenazelik üst katı ise ibadethanedir.

Türbenin kıblesinde yer alan niyaz penceresinin üzerindeki kitabede şunlar yazılıdır:

“Bu kabir 684 yılı recep ayı ortalarında ölen, millet ve dinin güneşi, said, şehid, merhum Ateşbaz İzzüddin oğlu Yusuf’undur. Yüce Allah rahmet etsin. Allah affedicidir.“

Bugün dünyadaki tek aşçı türbesi olma özelliğini koruyan türbe, yerli, yabancı birçok insanın ziyaret ettiği yerlerden birisi olarak da önemini hâlâ korumaktadır.

Ateşbâz-ı Velî kimdir?

Doğum yeri ve tarihi tam olarak bilinmeyen Ateşbaz-ı Veli’nin,  Hz. Mevlâna’nın babası Bahaeddin Veled ile Horasan’dan Karaman’a oradan da Konya’ya geldiği kabul edilmektedir.

Asıl ismi “Yusuf Bin İzzeddin” olan Ateşbaz-ı Veli, Hz. Mevlâna’nın babasına, Hz. Mevlâna’ya ve Hz. Mevlâna’nın oğlu olan Sultan Veled’e hizmet ettikten sonra yaklaşık yüz yaşındayken 1284 yılında vefat ettiği bilinmektedir.

Paylaşın

Konya: Gevale Kalesi

Gevale Kalesi; Konya’nın Selçuklu İlçesi, Yeni Selçuk Mahallesi, Beyşehir Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Gevale Kalesi gerek bulunduğu yer gerekse de kalenin stratejik konumu açısından oldukça önemlidir. Bu özelliklerinden dolayı da Konya şehri genellikle Gevale Kalesi’nden müdafaa edilmiş, Konya’ya yapılacak olan saldırılarda ilk önce bu kalede karşılanmıştır. Gevale Kalesi’ne hakim olan Konya’ya da hakim olmuştur.

Konya ovasına hâkim bir tepe üzerine kurulmuş kalenin inşa tarihinin Helenistik çağa kadar geri gittiği tesbit edilmiştir. Roma ve Bizans çağlarında da kullanılan kalenin, Selçuklu çağında yenilendiği ve yerleşim alanına saray ve av köşkü (şikârhâne) inşa edildiği bilinmektedir.

Kayalık bir topoğrafya üzerinde ve kaya formasyonlarını takip eden iki sıra sur çizgisinden geriye sadece bazı kalıntılar gelebilmiştir. Eski yerleşimi kuzey yönünde çevreleyen sur çizgisindeki burcun Selçuklu çağına âit olduğu ileri sürülmüştür. Kalenin içinde tesbit edilen çok sayıda ve çeşitli tiplerdeki sarnıçların, farklı iskânlarla ilişkisi kurulabilir.

Kalenin doğu ve batı eteklerindeki bazı kaya mezarlarının M.Ö.1.bine inen bir tarihi geçmişi bulunduğu anlaşılmaktadır. Selçuklu çağında askerî bir işlevi olduğu anlaşılan kalenin, Karamanoğlu ve Osmanlı dönemlerinde de aynı işlevle kullanılmaya devam ettiği bilinmektedir. Yerleşim alanında ortaya çıkartılan çini ve seramiklerin Selçuklu çağına âit olduğu ortaya konulmuştur.

Paylaşın

Konya: Boncuklu Höyük

Boncuklu Höyük; Konya’nın Karatay İlçesi’ne bağlı Hayıroğlu Beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Boncuklu Höyük, MÖ 8.500-7.500 civarına tarihlenir.

Boncuklu’yu iskan eden topluluk genel anlamda yerleşik avcı-toplayıcı bir topluluktur.

Bunun yanında Boncuklu’da düşük ölçekli bir besin üretiminin varlığını kanıtlanmıştır. Bu nedenle, Boncuklu, Orta Anadolu’nun Konya Ovası’ndaki ilk çiftçi köylerindendir.

Boncuklu’da ekinlerin kullanımı uzun vadeli, istikrarlı ve küçük ölçekli bir seviyede seyretmiş olup, ani bir şekilde büyük ölçekli bir tarım ekonomisine dönüşümüne dair izlere rastlanmamıştır.

 

Paylaşın

Konya: Kuruçeşme (Hanönü) Hanı

Kuruçeşme (Hanönü) Hanı; Konya’nın Meram İlçesi, Kızılören Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Konya-Beyşehir güzergâhı üzerindedir.

Doğu-batı yönünde uzanan han, avlu ve kapalı/barınak bölümünden oluşan dikdörtgen planlı bir oturum alanına sahiptir.

Yapının doğu cephesinin ortasında, cepheyle hem yüz olarak tasarlanmış düşey dikdörtgen bir kütleden ibaret ve sivri kemerli bir göz halinde cepheye açılan taçkapısı yer almaktadır; basık kemerli kapı açıklığının irtibatlandığı sivri beşik tonoz örtülü derin bir giriş eyvanı vasıtasıyla dahil olunan dikdörtgen planlı avlu, kuzey ve güney kenarları boyunca uzanan ve kare planlı ayaklarla bölüntülü karşılıklı iki revak kuruluşu ile çevrili durumdadır.

Avluyu, giriş eyvanının kuzey ve güney kanatlarında yer alan ve düz atkılı birer kapıyla giriş eyvanıyla irtibatlandırılmış birer oda sınırlandırmaktadır. Her iki oda da dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülüdür; güney kanatta yer alan odanın kıble duvarındaki mihrap nişi, geçmişte mescit olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.

Avlunun batı kanadında yer alan kapalı/barınak bölümü, derinlemesine doğrultuda yerleştirilmiş kare planlı beşer ayakla sivri beşik tonoz örtülü üç sahna taksim edilmiştir; orta sahın daha geniş ve yüksektir.

Hanın inşaatında düzgün kesme ve kaba yonu taşlar kullanılmıştır; duvar örgüsü içinde antik devir yapı malzemesinin de devşirme olarak kullanıldığı görülür.

Kapalı/barınak bölümü taçkapısının alınlığı üzerindeki bir hayli bozulmuş mermer kitabesine göre, ribâd olarak nitelendirilen yapının, Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddîn Keyhüsrev’in ikinci saltanatı sırasında ve 1207 yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır.

Paylaşın

Konya: Kızılören (Yazıönü) Han

Kızılören (Yazıönü) Han; Konya’nın Meram İlçesi, Kızılören Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Konya-Beyşehir güzergâhı üzerindedir.

Kuzey-batı güney-doğu yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir oturum alanı üzerine avlu ve kapalı/barınak bölümünü ihtiva eden iki yapı kütlesi halinde inşa edilmiştir. Avlunun dış cephe duvarları, ön cephenin köşelerinde sekizgen prizmal birer köşe kulesi, yan cephenin ortası ile doğu ve güney köşelerinde de kare prizmal formlu ikişer payandayla desteklenmiştir.

Hanın kuzey-batı cephesi, müstâkil bir kütle olarak cepheye eklemlenmiş üç bölümlü ve fevkânî bir yapı halinde tasarlanmıştır. Cephenin ortasında yer alan ve basık tonozla örtülü bir eyvan kuruluşu halinde dış mekânı avluyla irtibatlandıran zemin katın giriş bölümü, aynı formdaki bir kemer gözüyle cepheye açılmaktadır.

Söz konusu bölüme kuzey kanadından bitişik kare planlı alan, ön cephedeki L planlı iki serbest ayak ile duvardaki iki gömme ayak arasına atılan sivri kemerlerin oluşturduğu bir baldaken kuruluşu halinde inşa edilmiş olup, çapraz tonozla örtülüdür. Avluya bitişik güney-doğu duvarındaki kalıntılar, duvar üzerinde bir çeşme nişi bulunduğunu açıklamaktadır. Giriş bölümüne güney yönünde bitişik kare planlı ve sivri beşik tonozla örtülü oda ise, doğrudan avluyla irtibatlanmaktadır.

Yapının üst katına, giriş bölümünün güney-doğu duvarındaki basık kemerli kapı açıklığıyla dahil olunan avludan ve sözkonusu duvarın arka yüzündeki tek kollu ve ara sahanlıklı iki ayrı merdivenle çıkılmaktadır. Kuzey kanattaki dikdörtgen planlı ve haç tonozla örtülü mekânın mescit işlevi gördüğü, kıble duvarındaki taş mihraptan da anlaşılmaktadır.

Farklı genişlik ve profillerdeki silmelerle yanlardan ve üstten kuşatılarak dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış mihrap nişi, yarım daire planlı olup, istiridye kabuğu formunda bir kavsarayla örtülüdür. Mescide bitişik dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü iki odaya da güney kanattaki odanın kapısı vasıtasıyla dahil olunmaktadır; iki odayı da, bölme duvarı üzerindeki bir kapı irtibatlandırmaktadır.

Kuzey-batı güney-doğu yönünde uzanan avlu, uzun kenarları boyunca mekânlarla çevrili ve dikdörtgen planlı bir alandır. Avluyu, kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan ve karşılıklı olarak yerleştirilmiş sivri beşik tonozlarla örtülü dörder eyvan çevrelemektedir. Avlunun kapalı/barınak bölümü duvarına bitişik doğu ve güney köşelerindeki karşılıklı birer eyvanın, hanın dış köşelerine yerleştirilmiş dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü birer odayla irtibatlandırılmış olması dikkati çeker.

Penceresi bulunmayan her iki odanın da, hanın, kiler işlevi gören depo mekânları olmaları muhtemeldir. Hanın güney-doğu kanadını oluşturan kapalı/barınak bölümünün taçkapısı, avluya bakan cephesinin ortasındaki dışa taşkın ve cephe duvarlarını aşarak yükselen dikdörtgen bir kütleden ibarettir; işlenmeden yalın olarak bırakılmış silme ve bordürlerle yanlardan ve üstten çevrelenen taçkapı nişi, sivri kemer gözünden ibâret yalın bir düzenlemeye sahiptir.

Taçkapının basık kemerli kapı açıklığıyla dahil olunan kapalı/barınak bölümü, kuzey-batı güney-doğu yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir mekândır; sivri kemerlerle birbirlerine bağlanan kare planlı toplam on ayak vasıtasıyla sivri beşik tonozlarla örtülü üç sahna taksim edilmiştir. Orta sahın daha geniş ve yüksektir.

Hanın inşaatında düzgün kesme ve kaba yonu taşlar kullanılmıştır. İnşa kitâbesi yoktur; 1980’li yılların ortalarına kapalı/barınak bölümünün taçkapısında bulunduğu bilinen mermerden sülüs yazılı dört satırlık kitâbesi bugün yoktur. 1960’lı yıllarda tesbit edildiği kadarıyla, sözkonusu kitâbeden, hanın, Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddîn Keyhüsrev zamanında ve Emîr Kandemir tarafından 1206 yılı Ağustos/Eylül ayında inşa ettirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Paylaşın

Konya: Şerafeddin Camii

Şerafeddin Cami; Konya’nın Karatay İlçesi, Aziziye Mahallesi, Mevlana Caddesi üzerinde yer almaktadır.

XII. yüzyılda Şeyh Şerâfeddin tarafından yaptırılmıştır. 1444 yılında II. Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından tamir ettirilmiş; zamanla harap olan câmi, 1636 yılında Mehmed Çavuşoğlu Memi Bey tarafından yıktırılarak yeniden yaptırılmıştır.

Cami gövdesi kesme taşlardan büyük bir kubbe ile örtülmüştür. On fil ayağının tutmakta olduğu ana kubbe, güneyinde bir yarım kubbe ile desteklenmektedir. Yarım bir kubbe ile örtülen mihrabın bulunduğu kısım dışarıya taşmaktadır.

Güney kısmı hariç diğer yönlerde ikinci kat mahfelleri bulunmaktadır. Camiin içi hat örnekleri ve kalem işi nakışlarla tezyîn edilmiş olup, mermer işlemeli minber ve mihrabı takdire değer sanat eserleridir. Yedi kubbeli son cemaat mahalli de bulunan caminin, tek şerefeli minaresi sonradan ilâve edilmiştir.

Caminin güney cephesinde yer alan ve 20. yüzyılın başlarında yıkılan Şeyh Şerâfeddin Türbesi, Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından 2010 yılında yeniden yaptırılmıştır.

Paylaşın

Konya: İstiklâl Harbi Şehitliği

İstiklâl Harbi Şehitliği; Konya’nın Karatay İlçesi, Aziziye Mahallesi, Dolapmektep Sokak üzerinde yer almaktadır.

İstiklâl Harbi Şehitliği, Mevlâna Müzesi ile Mevlâna Kültür Merkezi’nin arasında Üçler Mezarlığına bitişik olarak inşaa edilmiştir.

460 metrekare kapalı alandan oluşan İstiklâl Harbi Şehitliği, Çanakkale Harbi Cephesi, 1915 yılı sonrası Konya’nın durumu, İstiklâl Harbi hazırlığı, harp ve savaşın kazanılmasından sonraki Konya ve köy hayatını anlatan bir kompozisyon ile düzenlenmiştir.

Paylaşın

Konya: Ereğli Müzesi

Ereğli Müzesi; Konya’nın Ereğli İlçesi, İstasyon Caddesi, Sokullu Sokak üzerinde yer almaktadır. 1968 yılında hizmete açılmıştır.

Ereğli ve çevresinin tarihi ve eser zenginliği göz önüne alınarak 1967 yılında müze binasının inşasına başlanmış ve müze 1968 yılında hizmete açılmıştır. 1980 yılında onarılmış ve ayrı bir depo binası ilave edilmiştir.

Tek katlı olan müze binasında Arkeoloji ve Etnografya olmak üzere iki ayrı teşhir salonu bulunmaktadır. Arkeoloji salonunda yaklaşık beş yüz eser beş ayrı vitrinde kronolojik sıra ile sergilenmektedir.

Bir nolu vitrinde Neolitik Dönemden Geç Hitit Dönemine kadarki süreç içerisinde Ereğli ve çevresinde bulunan eserler (kaplar, taş aletler, obsidyenler, mühürler vs.) sergilenmektedir. İki nolu vitrinde Göztepe mevkiinde bulunan Göztepe tümülüsünde 1974 yılında yapılan kazılar sonunda bulunan eserler (Helenistik döneme aittir) ve Roma dönemine ait heykel parçaları, figürünler bulunmaktadır. Ayrıca çalışma konumuzu oluşturan kandiller de bu vitrinde sergilenmektedir.

Üç nolu vitrinde Ereğli’ye 40 km. uzaklıktaki Oymalı yer altı şehirleri kazısında bulunan eserler, Bizans Dönemine ait eserler ve cam unguantariumlar sergilenmektedir. Arkeoloji salonundaki dördüncü vitrini ise sikke vitrini olarak düzenlenmiştir. Sikkeler dönemlerine göre ayrılarak teşhir edilmektedir.

Beşinci vitrinde Ereğli ‘ye 17 km. uzaklıkta bir kasaba olan Zengen‘de kum ocaklarında yapılan çalışmalarda kepçeye takılarak tesadüfen bulunun mamut fosiline ait parçalar sergilenmektedir. Yaklaşık olarak yüzelli eserin sergilendiği Etnografya salonunda iki vitrin bulunmaktadır.

Vitrinlerde satın alma veya hibe yolu ile müzeye kazandırılmış yöresel kıyafetler, takılar, bakır tabaklar ile bir adet el yazması Kur’ân-ı Kerîm sergilenmektedir. Bahçe teşhirinde ise; mezar stelleri, sütunlar, sütun başlıkları, taş değirmenler ve küpler bulunmaktadır.

Paylaşın