Konya: Sille Barajı

Sille Barajı; Konya’nın Selçuklu İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Sille Çayı üzerinde kurulmuştur.

Sille Barajı, sulama ve taşkın kontrolü amacı ile 1953-1960 yılları arasında inşa edilmiş bir barajdır.

Kaya gövde dolgu tipi olan barajın gövde hacmi 320.000 m3, akarsu yatağından yüksekliği 39,00 m’dir.

Normal su kotunda göl hacmi 3,10 hm3, normal su kotunda göl alanı 0,20 km2’dir. 260 hektarlık bir alana sulama hizmeti vermektedir.

Paylaşın

Konya: Alaeddin Camii

Alaeddin Camii; Konya’nın Selçuklu İlçesi, Hamidiye Mahallesi. Alaaddin Caddesi üzerinde yer almaktadır. 

Yapımına Selçuklu Sultanı I. Rükneddin Mesud (1116-1156) zamanında başlanan cami, I. Alâeddin Keykubad zamanında tamamlanmıştır (1221).

Cami, İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiş, üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. Yapıda Roma ve Bizans devirlerine ait kırkın üzerinde mermer sütun bulunmaktadır.

Caminin abanoz ağacından kündekâri tekniği ile Ahlatlı Mengü Berti tarafından 1155 yılında yapılmış minberi, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin şaheserlerindendir.

Çinilerle süslü mihrabın önünde yine çini süslü maksure kubbesi mevcuttur. Taç kapısında yapı ustası olarak Muhammed Bin Havlan el-Dımışkî’nin adı yazılıdır.

Konya Alâeddin Camisine defnedilen kişiler;

I. Mesud, II. Kılıçarslan, I. Gıyâseddin Keyhüsrev, II. Rükneddin Süleyman, III. İzzeddin Kılıçarslan, I. Alâeddin Keykubad, II. Gıyâseddin Keyhüsrev, IV. Rükneddin Kılıçarslan ile III. Gıyâseddin Keyhüsrev’in mezarları bulunan türbe ile yanında I. İzzeddin Keykâvus adına yaptırılmış ve yarım kalmış ikinci bir türbe daha bulunmaktadır.

Paylaşın

Konya: Aziziye Camii

Aziziye Camii; Konya’nın Karatay İlçesi adını verdiği Aziziye Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Kesme Gödene Taşı ile yapılan mabed son Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerindendir.

Yerindeki 1671-1676 yılları arasında Şeyh Ahmed eliyle yaptırılan camii yandığı için 1867 Sultan Abdülaziz’in annesi Pertenihal adına yeniden bugünkü Camii yaptırılmış ve bu adla anılmıştır.

Türk Baroku üslubunda yapılan caminin altı mermer sütuna oturan üç kubbeli son cemaat yerinin iki ucunda kaideleri şadırvanlı iki minaresi dikkat çeker. Üzeri ferah kubbe ile örtülüdür.

Paylaşın

Konya: Eşrefoğlu Camii

Eşrefoğlu Camii; Konya’nın Beyşehir İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Camii, 1134 de yaptırılmıştır.

Eşrefoğlu Beyliği’nin yadigarı olan Eşrefoğlu Camii, Beyşehir şehir merkezinde geçmişten günümüze gelen en önemli tarihi değerlerdendir.

Kuzeyden güneye uzanan dikdörtgen bir plan üzerine yapılan caminin kuzeydeki ana kapısının dışında doğuda ve batıda iki kapısı daha bulunmaktadır.

İlk olarak Selçuklu Sultanı, Sultan Sancar’ın emri ile 1134 de yaptırılan ve son şeklini Eşrefoğlu Süleyman Bey’in 1297 de yeniden inşası ile alan cami içerisindeki ağaç işçiliği ile dünyanın en önemli sanat harikalarından biridir.

Paylaşın

Konya: Hacı Veyiszade Camii

Hacı Veyiszade Camii; Konya’nın Selçuklu İlçesi, Devri Cedid Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır.

Konya’nın son dönemde yetiştirdiği tanınmış din âlimlerinden olan Hacı Veyiszade Mustafa Kurucu’nun adını taşıyan caminin yapımına, Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1986 yılında başlandı.

Şehir merkezinde yer alan ve caminin yanı sıra yayım, misafirhane, müftülük gibi ek tesisleri de barındıran cami, 10 bin cemaat kapasitesine sahiptir. Üçer şerefeli olarak yapılan iki minaresi, 78 metre yükseklikle bölgenin en uzun minareleri olma özelliğini taşıyor.

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yaptırılan Hacıveyiszade Cami ve Külliyesi, şehrin merkezinde geleneksel tarzda inşa edilmiş ve caminin yapımı 1996 yılında tamamlanarak ibadete açılmıştır.

Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi Kimdir?

Konya’nın manevî rehberlerinden biri olan Hacı Veyiszâde Mustafa Efendi, 1889 senesinde Konya’da dünyaya gelmiştir. İlk tahsiline babasının yanında başlamış, hafızlığını da onun riyasetinde ikmal ettikten sonra, yörenin âlimlerinden fıkıh, tefsir, hadis, ahlâk, hikmet ve İslâm tarihi alanlarında tedrisat görerek icazet almıştır.

Konya’daki Islâh-ı Medâris müderrislerinden Şeyhzâde Ziya Efendi’den Arapça, Cebir ve Ferâiz tahsil etmiş, Sultan Selim Camii Hatibi Mesnevihan Sıdkî Dede’den de Farsça öğrenmiştir. Hayatında, tasavvufun mühim bir yeri vardır. Hocası Ziya Efendi’nin babası Şeyh Mehmet Bahaeddin Efendi’ye intisap etmiştir.

Paylaşın

Konya: Hasan Paşa İmaret Camii

Hasan Paşa İmaret Camii; Konya’nın Akşehir İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Akşehir’deki tek Osmanlı camisidir.

Hasan Paşa tarafından 1510 yılında inşa ettirilmiştir. Yapı kesme taşlardan oluşmaktadır. Caminin tek büyük kubbesi sağırdır. Dört küşesinde askılık görevi yapan kubbecikler yer alır.

Dört mermer sütunun tuttuğu üç kubbe, cemaat yerini örter. Caminin önünde 12 tane sütunu olan bir şadırvan vardır.

İmaret Camii girişinin sol tarfındaki ilk sütunun aşağısındaki tunç bileziğin üzeri, Akşehir’e uğrayanların yazılarıyla bir anı defterei gibi doldurulmuştur.

Bu yazılardan en önemlisi Evliya Çelebi’ye aittir. Evliya Çelebi yazdığı metinde “Fakir Mehmed Sultan Murad Han – Tanrı Kendisini Teyit Etsin – askerleriyle beraber buraya geldi. Bunu 1048 yılı muharreminin 26. günü yazdı” demektedir.

Paylaşın

Konya: Sahip Ata Hamamı

Sahip Ata Hamamı; Konya’nın Meram İlçesi, Sahipata Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Sahip Ata Külliyesi’ndedir.

Hamam külliye içerisinde hankahın yol aşırı karşısında yer almaktadır. Hamamın yapım tarihi ve mimarı bilinmemektedir.

Hamamın Kırşehir Cacabey Vakfiyesinde (1272) zikrediliyor olması bu tarihten öncesine ait olduğunu gösterir. Muhtemelen caminin inşaatıyla birlikte başlanması ihtimali yüksektir.

Hamam farklı tarihlerde onarım görmüştür. İlk belge 1570 tarihli olup bunun dışında 1848, 1960-62 yıllarında da onarımlar görmüştür.

Sahip ata hamamın suyunun temini için Meram Çayından üstü açık bir kanal ve arkla ayrılan ve Şehir (Sahipata) Irmağı adı verilen suyolunu yaptırdığı Ayrıca hamamın yakından geçen bir kanaldan su deposuna dolaplarla su taşındığı belirtilir.

Paylaşın

Konya: Sahip Ata Türbesi

Sahip Ata Türbesi; Konya’nın Meram İlçesi, Sahipata Mahallesi sınırları içerisinde yer alan Sahip Ata Külliyesi’ndedir.

Türbe, külliye içerisinde caminin güney duvarına bitişik olup cami ile hankah arasında yer almaktadır. Türbeye geçit, caminin güney duvarındaki hacet penceresinin yan tarafındaki küçük bir açıklıkla, türbenin batı duvarındaki bahçeye açılan bir kapı ve hankahın kuzeydoğudaki bir holde yer alan bir kapıyla da giriş sağlanır.

Türbe ilk olarak Sahip Ata’nın iki oğlu Taceddin Hüseyin ve Nasreddin Hasan’ın, Akşehir Kozağaçta, Karamanoğlu Mehmet Bey’le yaptığı savaş sonucu (1277) şehit düşmesi üzerine 1277–1278 yıllarında türbe inşa edilerek buraya defnediliyorlar.

Daha sonra Sahip Ata burayı aile kabristanına çevirmek isteyince eski türbenin temelleri üzerine 1283 yılında bugünkü türbe inşa edilmiştir. Bu yapım tarihini, kubbenin oturduğu kemerin iç yüzündeki ayet kuşağının bitiminde yazmaktadır.

Sahip Ata Kimdir?

Sahip Ata Fahreddin Ali, Anadolu Selçuklu Devletinin XIII. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurmuş bir devlet adamıdır. Devlet kademesinde üstlendiği çeşitli görevler sonrası vezirlik makamına yükseltilen Sahip Ata, ülkenin Moğol tahakkümü altında bulunduğu 1258–1285 tarihleri arasında tüm yetkileri tekelinde toplamış ve önemli karaların tamamına tek başına imza atmıştır.

Söz konusu dönem, sultanın şahsında merkezi yönetimin zayıfladığı, buna karşın emir ve beylerin Moğol desteğiyle maddi ve siyasi güçlerinin arttığı yıllardır. Sahip Ata, devletin bu karmaşa yıllarının en önemli siyasi figürlerinden biridir. Siyasi kariyeri sırasında “Fahreddin (Dinin öğüncü), Kavvamü’l-mülk (Devletin dayanağı)” gibi sıfatlarla anılacak kadar başarılı olan ünlü vezirin, yaptırdığı hayır eserleri, halk arasında “Ebu’l-Hayrat (Hayırların babası)” olarak anılmasına sebebiyet vermiştir.

Tarihi kaynaklar, Fahreddin Ali’nin hayır müesseselerinin çokluğu konusunda da aynı düşünceyi paylaşmaktadırlar. Büyük bir kısmı günümüze ulaşamayan, cami, medrese, hânikah, türbe, han, hamam, çeşme, kaplıca, buz-hane gibi çeşitli yapılar ve onların vakıfları, Fahreddin Ali’nin Ortaçağ sanat ve kültür ortamına bani olarak özellikle XIII. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vurduğunu göstermektedir. 1271-1274 yıllarında vezirlik görevinden azledildiği günleri hayır eserlerinin tamiri, vakıf ve emlâkının vakfiye işleri ile geçiren Fahreddin Ali’nin, bu konuya çok önem verdiği görülmektedir.

Paylaşın

Konya: Sahip Ata Camii ve Külliyesi

Sahip Ata Camii ve Külliyesi; Konya’nın Meram İlçesi, Sahipata Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 1258 – 1283 yılları arasında inşa edilmiştir. Mimarı Abdullah Bin Kellük’tür.

Sahip Ata Külliyesi;

Selçuklu veziri Hacı Ebubekir Zade Hüseyinoğlu Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılan külliye; cami, türbe, hankâh, çifte hamam, çeşme ve dükkânlardan oluşur. Larende Caddesi üzerinde yer alan bu külliyenin inşasına ilk olarak 1258 yılında caminin yapımı ile başlanmış olup 1283 M yılında türbenin yenilenmesi ile tamamlanmıştır.

Külliye yerleşim planı; cami, caminin kuzey doğu köşesinde yapıdan bağısız halde bulunan çeşme, caminin güneyinde mihrap duvarına bitişik inşa edilmiş türbe, türbenin güney bitişiğinde hankâh, hankâhın doğu cephesinde dükkânlar ve yol aşırı karşısında da çifte hamam bulunur.

Külliyenin vakfiyesi bulunmamakta olup, 1863 tarihli bir şer’iyye sicil kaydında vakfın o yıllardaki mütevellilerinin, külliyenin 1278 tarihli vakfiyesini ellerinde bulundurduğu belirtir. Ancak bugün akıbeti hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Sahip Ata Camii: 

Cami eski Konya surunun Larende Kapısı civarında olduğu için “Larende Cami” olarak da anılmaktadır. Yapı Sultan II İzzettin Keykavus’un hüküm yıllarında 1258 yılında Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından yaptırılmıştır.

Yapının mimarı taç kapı üzerinde yer alan sağdaki sebilin mukarnas köşe dolgusunda ki madalyonlarda ismi zikredilmiştir. Bu madalyonlardan sağdakinde “Amele Kölük” diğerinde ise “Bin Abdullah” yazılıdır. Bu kişi Ortodoks olup İslamiyet’i seçerek Müslüman olmuş, sarayda nakkaş ve mimarlık yapmış daha sonra Sahip Ata’nın yaptırdığı birçok eserde imzası olan bir mimardır.

Eski cami 1871 yılında yıldırım düşmesi sonucunda yıkılmış ve yine bu yıllarda yenilenerek bugünkü şeklini almıştır. Mimar Kölük’ün yapmış olduğu cami; mihrap önü kubbeli olup daha geniş ve taç kapıya kadar uzandığı düşünülmektedir. Ancak yapının birçok yeri değiştirilmiş ve caminin ebatları küçültülmüştür.

Bu anlamda bizim düşüncemiz Selçuklu yapılarındaki taç kapıların cephelere oranları düşünüldüğünde genel anlamda 3/1 veya 5/1 oranında taç kapıların yerleştirildiğini gözlemlemekteyiz. Burada taç kapı 3/1 cephe düzenlemesinde yerleştirildiği düşünülürse 9.55 cm genişliğindeki taç kapının üç katı büyüklükte yani 29 m civarında bir genişliğin olması söz konusudur.

Yangından sonra orijinal kısımlardan; taç kapı, mihrap ve mihrabın yer aldığı duvar ve iki yanındaki fil ayağı şeklindeki payandalar kalmıştır. Bazı araştırmacılar Sivas Gök Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medrese gibi yapıları düşünerek bugünkü cami ile taç kapı arasındaki kalan kısımda bir medresenin olabileceğini ifade etmektedirler.

1825 tarihli şer’iyye sicilinde “…ekseni derunu cami olan karlık tamiri için 1600 kuruş…” ifadesi burada da Beyşehir Eşrefoğlu Camisinde bulunan kar kuyusuna benzer bir durumun da olduğunu göstermektedir.

Sahip Ata Hankahı:

Hankâh büyük merkezlerde yer alan ve genellikle büyük şeyhin, pirin türbesi bulunan geniş programlı tarikat yapılarına denir. Eşik anlamına da gelen “hankâh” Farsça’dan gelen bir kelime olup, bir yüceltme ve onurlandırma ifadesi olarak kullanılmıştır. İlahi kelimesi ile birlikte kullanıldığında “Allah’ın Katı” şeklinde bir mana kazanır. Hankâhlar birer dergâhtırlar.

Sahip Ata hankâhı plan olarak XIII. yüzyılın bilinen Selçuklu tekke ve hankâhları arasında en büyüğü ve simetriği olandır. Mimarı belli olmayan bu abidevi eserin Merv ve Tirmiz bölgelerindeki XI ve XIII. yüzyıllara ait merkezi kubbeli ve aksiyal eyvanlı Orta Asya evleri ile yakın benzerliği ile oldukça dikkat çekicidir.

Paylaşın

Konya: İplikçi Camii

İplikçi Camii; Konya’nın Meram İlçesi, Alaeddin Caddesi üzerinde yer almaktadır. Camii iplikçiler çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii adını almıştır.

Geçmişte, bitişiğinde bulunduğu bilinen ve zamanla yıkılarak ortadan kalkmış Altunapa Medresesi’nin 1202 tarihli vakfiyesinde, medresenin mütevellisi tâyin edilen iplikçi Necibüddîn Ayaz ile caminin yakınındaki İplikçiler Çarşısı dolayısıyla, her iki yapı da önce İplikçiler ve sonra da İplikçi adıyla meşhur olmuştur. Caminin kıble duvarına bitişik kubbeli yapının, yıkılan medresenin kubbeli odalardan birine âit olduğu düşünülmüştür.

Kuzey-batı güney-doğu yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine tuğladan inşa edilmiş olan yapı, hâlihazırda, zamanla yükseltilmiş olan cadde ve kaldırım dolayısıyla çukurda kalmıştır.

Caminin kuzey-batı ve güney-doğu cephelerinde basık kemerli birer kapı açıklığı bulunmaktadır; doğu köşesinde yükselen iki şerefeli tuğla minaresi yenidir. Aynı konumda yer alan ilk minarenin, tuğla örgülü bir kaideye oturan ve prizmatik geçişli bir pabuç kısmı üzerinde yükselen silindirik gövdeli bir kütle halinde tasarlandığı anlaşılmakla birlikte, şerefesinin aslî hâli bilinmemektedir.

Kuzey-doğu cephesindeki etrafı tuğla örgülü dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış basık kemerli kapı açıklığıyla dahil olunan ibâdet mekânı, tuğla örgülü sivri ve basık yuvarlak kemerlerle birbirlerine ve duvarlara gömülü kontroforlara bağlanan kare ve dikdörtgen planlı ayaklar vasıtasıyla, kıble duvarına paralel üç sahna taksim edilmiş; mihrap aksı üzerindeki sahın daha geniş tutulduğu gibi, sahnı oluşturan üç bölüm de elips formlu birer kubbeyle örtülmüştür. Mihrap önündeki sahın beşik tonozlarla, diğer iki sahın ise çapraz tonozlarla örtülüdür.

Caminin ilk inşaatına âit kitâbesi yoktur; yapının 12. yüzyılın sonları ya da en geç 1201 tarihinde inşa edildiği ve bânîsinin de Tebrizli Ebû’l-Fâzl Abdülcebbâr olduğu ileri sürülmekle birlikte, bazı araştırmacılar, caminin medreseden kısa bir süre sonra ve medresenin de bânîsi olduğu bilinen Selçuklu Atabeyi Şemseddîn Altunapa tarafından inşa ettirildiğini düşünürler.

Caminin kıble duvarındaki şimdiki mermer mihrabının altında ortaya çıkartılan turkuaz ve patlıcan moru sırlı çini mozaik mihrap kalıntısının ilk yapıya âit olduğu anlaşılmaktadır.

Caddeye açılan kapısı üzerindeki dört satırlık kitâbesinden, caminin, Kişçi (Somuncu) olarak tanınan El-hac Ebûbekir bin Mesûd tarafından 1333 yılında yenilendiği anlaşılmaktadır. 1431 tarihinde Turgut oğlu Ebû’l-Fâzl Ahmed Bey tarafından ihya edildiği bilinen yapı, bir yangın sonucunda harap olmuş ve 16.üzyılın sonlarına doğru tüccârdan Hacı Emrullah tarafından tekrar tâmir ettirilmiştir.

Paylaşın