Meme kanseri nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Kanser, hücre büyümesini düzenleyen genlerde mutasyon adı verilen değişiklikler meydana geldiğinde ortaya çıkar. Mutasyonlar, hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünmesine ve çoğalmasına izin verir. Meme hücrelerinde gelişen Meme kanseri, memenin lobüllerinde veya kanallarında oluşan durumdur.

Lobüller süt üreten bezler, kanallar ise, sütü bezlerden meme ucuna getiren yollardır. Kanser, göğsünüzdeki yağlı doku veya lifli bağ dokusunda da ortaya çıkabilir.

Kontrolsüz kanser hücreleri genellikle diğer sağlıklı meme dokusunu istila eder ve kolların altındaki lenf düğümlerine de gidebilir. Lenf düğümleri, kanser hücrelerinin vücudun diğer bölgelerine hareket etmesine yardımcı olan birinci yoldur.

Risk Faktörleri;

  • Kadın olmak
  • 50-70 yaş arasında ve menopoz sonrası dönemde olmak
  • Ailesinde (anne veya baba tarafında) meme kanserine yakalanmış akrabaları olmak, (Akrabalık derecesi ne kadar yakın ve meme kanserli akraba sayısı ne kadar fazlaysa risk o kadar yükselir)
  • Daha önce meme kanserine yakalanmış olmak
  • Adet başlama yaşının erken, menopoz yaşının geç olması
  • Hiç doğum yapmamış olmak
  • İlk doğumunu 30 yaşından sonra yapmak
  • Doğum yapmış fakat bebeğini emzirmemiş olmak
  • Uzun süreli hormon tedavisi almak
  • Modern şehir yaşamı ortamında yaşamak
  • Sigara ve tütün ürünleri kullanmak
  • Şişmanlık; özellikle menopoz sonrası fazla kilo almak ve doymuş yağlardan zengin gıdaları fazla miktarda tüketmek
  • Fiziksel aktivite azlığı

Belirtileri;

Meme kanseri belirtilerini bilmek meme kanserini erken evrede yakalamak ve tedavinin başarıya ulaşması için çok önemlidir. Meme kanseri belirtileri arasında en belirgini memede ele gelen kitledir. Ele gelen kitle meme dışında koltuk altında da olabilir. Eğer kitle büyümüş ise meme ucunun içeri doğru çekilmesi de meme kanseri belirtilerindendir.

Çok nadir görülse de meme ucundan kanlı ya da kansız akıntı da meme kanserini işaret edebilir. Meme kanserine neden olan tümör çok büyürse meme derisinde ödem oluşur ve şişme görülebilir. Aynı zamanda kızarıklık ve portakal görünümü de karşılaşılan meme kanseri belirtilerindendir. Eğer meme kanseri yayılmış ise yayıldığı bölge ile ilgili şikayetler de görülebilir.

Meme kanseri belirtilerini tanımak meme kanserinin ilerlemesine engel olabilmek adına çok önemlidir. Bu nedenle kişinin kendi meme yapısını tanıması ve risk faktörlerini bilmesi gerekir. Meme kanseri belirtilerini fark edebilmek için her kadın 20 yaşından sonra kendi meme muayenesini yapmaya başlamalıdır. Kendi kendine meme muayenesi adet bitiminden 5-7 gün sonra; adet görmeyen kadınlar ise ayda bir belirdikleri yapılmalıdır.

Meme kanseri belirtilerini şöyle sıralayabiliriz;

  • Meme üzerinde genellikle ağrısız, sert yapılı, hareket
  • Memede; genellikle ağrısız, sert yapılı, hareket ettirilebilen veya yerinden oynamayan, zamanla büyüyebilen yapıda ve karakterde ele gelen şişlikler
  • Gözle görülebilir şekilde, meme boyutunda veya şeklinde değişiklik
  • Meme cildinde kızarıklık, morluk, yara, damar genişlemesi, içeri doğru çöküntü, yaygın küçük şişlikler, portakal kabuğu görünüşü gibi noktasal çekintiler
  • Meme başı ve çevresinde, renk ve şeklinde değişiklik, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar ve yaralar
  • Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelmesi
  • Koltuk altında görülebilen, elle fark edilen ağrılı ya da ağrısız şişlikler

Meme kanseri evreleri;

Meme kanseri belirtiler açısından her evrede farklılık gösterebilir. Meme kanseri belirtileri resimli olarak incelendiğinde evreler arasında cilt dokusundaki farklılaşma gözlenebilir. Meme kanseri, 5 ayrı evreden ve 3 alt evreden oluşur:

  • Evre 0; Duktal carcinoma in situ DCIS (duktal karsinoma in sutu) ve LCIS (lobuller karsınoma in sutu). Kanser oluşum aşamasındadır. Çevre dokulara yayılmamıştır. Oluşmaya başladığı alan ile sınırlıdır
  • Evre 1; Yayılabilen meme kanserinin başlangıç aşamasıdır. 1. evre tümörün 2 cm.’ den fazla geniş olmadığı ve kanser hücrelerinin memeden başka yere (lenf bezlerine) yayılmadığı durumdur.
  • Evre 2A; Evre 2A’da memede tümör yoktur, ancak koltuk altındaki lenf bezleri kanser vardır; veya tümör 2 cm veya daha küçüktür ve koltuk altındaki lenf bezlerine yayılmıştır; veya tümör 2 cm’den büyük, 5 cm’den küçüktür ve koltuk altı lenf bezlerine yayılmamıştır
  • Evre 2B ‘de; 2 cm’den büyük, 5 cm’den küçüktür ve koltuk altı lenf bezlerine yayılmıştır; veya 5 cm’den büyüktür ancak koltuk altı lenf bezlerine yayılmamıştır
  • Evre 3A; Memede tümör yoktur, ancak koltuk altı lenf bezlerinde birbirine veya çevre dokulara yapışık kanser vardır; veya tümör 5 cm veya daha küçüktür ve çevre dokulara veya birbirine yapışık koltuk altı lenf bezlerine yayılmıştır; veya tümör 5 cm’ den büyüktür ve koltuk altı lenf bezlerine (birbirlerine veya çevre dokulara yapışık olabilir) yayılmıştır
  • Evre 3B; Tümör herhangi bir boyut da olabilir ve memeye komşu dokulara (deri veya göğüs duvarı, kaburgalar veya göğüs duvarındaki kaslar) yayılmıştır ve meme içerisindeki lenf nodlarına veya kolun altındaki lenf nodlarına yayılabilir
  • Evre 3C; Kanser köprücük kemiği altındaki ve komşu boyun boyunca uzanan lenf nodlarına yayılmıştır ve kanser kolun altındaki ve meme içerisindeki lenf nodlarına ve memeye komşu dokulara yayılabilir
  • Evre 4; Uzak metastatik kanserdir. Kanser vücudun diğer bölgelerine sıçramıştır. Bu evre tedavisinde hastanın yaşam süresini artırmak ve yaşam kalitesini yüksek düzeyde tutmak hedeflenir

Evre 3C ameliyat edilebilir ve ameliyat edilemez olarak ikiye ayrılmaktadır.

  • Ameliyat edilebilir Evre 3C meme kanserinde; Kolun altındaki lenf nodlarında 10 veya daha fazla sayıda lenf nodunda tutulum vardır veya memedeki tümörle aynı taraflı köprücük kemiği altındaki lenf nodları ve komşu boyun lenf nodlarında yayılım vardır veya meme içindeki lenf nodları ve kolun altındaki lenf nodlarında yayılım vardır
  • Ameliyat edilemeyen Evre 3C meme kanserinde; Kanser köprücük kemiği üstündeki lenf nodlarına yayılmıştır ve memedeki tümörle aynı taraftaki komşu boyun bölgesindeki lenf nodlarında tutulum vardır

Meme kanseri tanısında kullanılan yöntemler;

Belirtiler doğrultusunda uygulanacak olan meme kanseri tedavisi programı için doktorunuzun yapacağı testler, tümörün başladığı alan ile sınırlı olup olmadığını (lokal) ya da vücudunuzun diğer bölgelerine (metastaz) yayılıp yayılmadığını anlamak için yapılır.

Meme kanseri tedavisinde tanı için aşağıdaki yöntemler kullanılmaktadır.

  • Mamografi; Meme dokusunun röntgen ışınları ile incelenmesi esasına dayalı bir yöntemdir. Hastanın her hangi bir yakınması yok iken çekilen ilk mamografi baz mamografidir. Mamografi tarama amaçlı veya tanı amaçlı yapılabilir. Tarama amaçlı mamografi hiçbir yakınması olmayan kişilere yapılırken, tanı amaçlı yapılan mamografide şüpheli kitle veya bölgenin daha detaylı tetkiki olanağı vardır
  • Ultrasonografi; Ses dalgalarının dokulardan geri yansıması esası ile çalışır. Mamografide bulunan bir şüpheli kitle veya alanın, veya hastanın eline gelen kitlenin sıvı veya katı olduğunu anlamak için kullanılır. İçi sıvı dolu olan kitleler yani kistler kanser açısından önemli bir tehdit oluşturmazlar. Buna karşılık, içi katı olan yani “solid” kitleler memenin tümörleridir. Bunların iyi veya kötü huylu olduğu ayrımını düzenli takipler veya başka ileri yöntemlerle yapmak gerekir
  • Galaktografi; Meme başından içeri ilaç verip süt kanallarının filminin çekilmesidir. En çok meme başı akıntısı yakınması olanlarda uygulanır
  • İnce iğne biyopsisi; Standart enjektör iğnesi ile hücresel düzeyde örnek alıp mikroskop altında bunların incelenmesidir
  • Kalın iğne biyopsisi; Bu amaç için yapılmış, kalın bir iğne ile doku parçası alınarak bunun incelenmesidir
  • Stereotaksik biyopsi; Kitlenin yerinin özel bir cihazla tespit edilip tam o noktadan örnek alınmasıdır
  • Stereotaksik işaretleme; Özel bir cihaz ile şüpheli alanının görülüp içine ince bir tel bırakılmasıdır
  • Cerrahi biyopsi; Ameliyathanede yapılan ve kitlenin tamamının çıkartılıp mikroskop altında incelenmesidir

Tedavisi;

Hastalığın evresine, hastanın özelliklerine ve genel sağlığına bağlı olarak tedavi seçenekleri bir veya birden fazlasını içerebilir: Cerrahi, radyasyon tedavisi, hormon tedavisi, kemoterapi veya hedefe yönelik tedavi gibi…

Cerrahi Tedavi

Genellikle kanserle savaşın ilk aşamasıdır. Çoğu hastanın tedavisi kanserli dokunun cerrahi olarak çıkarılması ile başlar. Sentinel lenf (bekçi lenf nodu) biyopsisi yapılarak beraberinde gerekiyorsa koltukaltı lenf bezleri de temizlenir.

Günümüzde meme kanserinin tedavisinde, cerrahi girişimin birkaç farklı uygulaması vardır. Bu uygulamalar temel olarak, memenin alınmadan korunmasına yönelik olanlar ve memenin tümünün çıkartılmasına yönelik olanlar olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Son dönemdeki medikal gelişmeler ışığında sadece kanserli bölgenin çıkarılması ve memenin korunması , koltukaltı lenf bezlerinden ise örnekleme yapılması sayesinde hastalarda benzer başarılı sonuçlar alınabilmekte ve aynı gün evlerine gidebilmektedirler. Memenin tümünün alınması gerektiği durumlarda ise plastik cerrahi teknikler ile yeniden meme rekonstrüksiyonu yapılması mümkündür.

Radyoterapi (Işın Tedavisi)

Işın tedavisi, X-ışınlarının (röntgen ışınları), meme bölgesine ve koltuk altına uygulanmasıyla, cerrahi girişimden sonra kalma olasılığı olan kanser hücrelerinin yok edilmesini sağlamak amacı ile yapılır.

En sık kullanılan yöntem harici ışınlama (external beam radiation) yöntemidir. Operasyondan sonra 4-6 hafta süreyle uygulanır. Özel bir lineer akseleratör kullanılmak suretiyle, harici olarak, tüm meme ve bazen de koltukaltı hedeflenerek ışınlanır. Işın genellikle 4-6 hafta boyunca, haftada 5 gün olarak verilir.

Radyoterapinin yan etkileri; Bu tedaviyi gören kadınların çoğu halsizlikten yakınırlar. Memede şişme ve ağırlık hissi ortaya çıkabilir. Tedavi edilen bölgedeki deri, güneş yanığı rengini alabilir. Bu yan etkiler yaklaşık bir yılda kendiliğinden kaybolur. Merkezimizde kullanılan Novalis destekli TrueBeam STx isimli lineer akseleratör ile sağlıklı dokuya minimum oranda zarar verilerek bu yan etkiler en aza indirilir.

Kemoterapi (İlaç Tedavisi)

Kanser hücrelerini öldürücü ilaçlarla yapılan tedavidir. Bu ilaçlar ağızdan veya damardan verildikten sonra tüm vücuda yayılır. Genellikle, aynı anda birkaç ilaç birlikte verildiğinde daha etkili olduklarından, değişik kombinasyonlar halinde verilirler. Kemoterapi, kürler halinde verilir. 4-6 kür planlanır. Her kür arası yaklaşık 3 haftadır. Bu da toplam 3 ile 5 aylık toplam kemoterapi süresi demektir.

Bazı olgularda yapılan cerrahi tedaviye ek olarak, ilaç tedavisi de eklemek gerekebilir. Hastalarda cerrahi tedavi sonrası yapılan tetkiklerde, herhangi bir bölgede kanser kalmamış olsa bile, koruyucu önlem olarak bir süre ilaç tedavisi yapılabilir. Bu tedaviye adjuvan kemoterapi denir.

Neoadjuvan kemoterapi ise Evre 3 kanseri olan hastalarda mevcut tümörün boyutlarını küçültmek ve cerrahiye uygun hale getirmek amacıyla yapılır. Neoadjuvan kemoterapinin bir faydası da yapılan kemoterapinin tümör üzerine etkinliğinin izlenmesidir. Kemoterapiyle ilgili daha fazla bilgi için tıklayınız.

Hormono Terapi (Hormon Tedavisi)

Bazı meme kanseri hücreleri, içerdikleri hormon reseptörleri (algılayıcıları) aracılığı ile östrojene duyarlı olabilir. Yani, östrojen hormonu bu kanser hücrelerinin büyümelerine ve artmalarına neden olabilir. Hormon tedavisinde amaç, bu şekilde östrojen reseptörü içeren ve bu hormona duyarlı olan kanser tiplerinde, östrojen etkisinin ortadan kaldırarak kanserin gelişmesinin önlenmesidir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mastoidektomi nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Mastoidektomi, iltihaplanmış mastoid hava hücrelerinin alındığı cerrahi bir prosedürdür. Kulağınızın arkasında bulunan kısım olan Mastoid, hava hücreleriyle dolu ve bal peteğine benzeyen kemiksi yapıdır. Bu ameliyat eskisi kadar yaygın değildir.

Antibiyotikler genellikle enfeksiyonları tedavi eder, ancak antibiyotikler başarısız olursa Mastoidektomi bir seçenek durumuna gelir.

Mastoidektomi çeşitleri;

  • Basit mastoidektomi; Cerrahın mastoid kemiğini açtığı, enfekte olmuş hava hücrelerini çıkardığı ve orta kulağı boşalttığı
  • Radikal mastoidektomi; Cerrahın mastoid hava hücrelerini, kulak zarını, orta kulak yapılarının çoğunu ve kulak kanalını çıkarabileceği
  • Modifiye radikal mastoidektomi; Orta kulak yapılarının tümü olmasa da bazıları ile birlikte mastoid hava hücrelerinin çıkarılmasını içeren daha az şiddetli bir radikal mastoidektomi durumudur.

Radikal ve modifiye edilmiş bir radikal mastoidektomiden bir miktar işitme kaybı beklenebilir.

Neden mastoidektomi?

Mastoidektomi, kronik orta kulak iltihabının (COM) komplikasyonlarını tedavi edebilir. COM, orta kulağınızda devam eden bir kulak enfeksiyonudur. Bir deri kisti olan kolesteatomun komplikasyonu olabilir. Kist zamanla yavaş yavaş büyür ve aşağıdakiler gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir:

  • Beyindeki apse
  • Sağırlık
  • Baş dönmesi
  • Yüz felcine neden olan yüz sinirinizde hasar
  • Menejit veya beynin zarlarının iltihabı
  • Labirentit veya iç kulağınızın iltihabı
  • Devam eden kulak drenajı

Mastoidektomi nasıl yapılır?

Genellikle genel anestezi kullanarak bir mastoidektomi gerçekleştirilir. Bu hastanın ağrı hissetmemesini sağlar. Basit bir mastoidektomi için;

  • Kulağın arkasından yapılan bir kesi ile mastoid kemiğinize erişilir
  • Mastoid kemiğini açmak için mikroskop ve küçük bir matkap kullanılır
  • Cerrahi alanı kemik tozundan uzak tutmak için emme irrigasyonu kullanılır
  • Enfekte olan hava hücreleri temizlenir
  • Operasyon bölgesi dikilir
  • Yarayı temiz ve kuru tutmak için bölge gazlı bezle örtülür

Cerrah, ayrıca ameliyat sırasında yüz sinir monitörü kullanabilir. Bu, fasiyal sinirin yaralanmasını sınırlamaya yardımcı olur.

Mastoidektomi sonrası iyileşme süreci;

Ameliyat sonrası baş ağrısı, rahatsızlık ve biraz uyuşukluk yaşayabilirsiniz. Doktor ameliyat sonrası şunları yapacaktır;

  • Ağrıları azaltmak için ağrı kesici
  • Gelişebilecek herhangi bir enfeksiyonu tedavi etmek için antibiyotik
  • Yara kontrolü, bandaj ve dikişin çıkarılması için planlama

Banyo yapabileceği zamanların yanı sıra yaranın bakımı konusunda da doktorun özel talimatları olacaktır. Ameliyata bağlı olarak en az iki ila dört hafta boyunca tüm yorucu aktivitelerden kaçınmalı. Ayrıca kulağa baskı uygulanmamalı.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mastektomi nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Mastektomi, genel anlamda memede bulunan kanser dokusunun çıkarılması işlemine verilen isimdir. Mastektomi operasyonu tek meme üzerinde gerçekleştirilebileceği gibi aynı anda iki meme için de uygulanabilir. Meme kanseri, meme dokusu hücrelerinin kontrolsüz çoğalmaya ve büyümeye başlamasıyla birlikte oluşan tümör ile başlar.

Mastektominin ardından hastanın sağlık durumu ve tercihine bağlı olarak meme rekonstrüksiyonu olarak da adlandırılan uygulamalarla meme yeniden şekillendirilebilir. Bu işlem mastektominin hemen ardından yapılabileceği gibi farklı bir tarihte yeni bir operasyon şeklinde de planlanabilir.

Mastektomi kimlere uygulanır?

Mastektomi operasyonu, meme kanseri sebebi ile memesinin bir kısmı veyahut tamamı alınması gerekli olan bireylerde uygulanmakta olan cerrahi bir girişimdir. Mastektomi, memede kanser tanısı konulmuş olan hastalarda tanı alınmasının sonrasında her yaşta hastaya yapılabilmektedir. Bu kanser tanısı, kesinliği yerine oturmuş olan kişilerde yapılması gereken bir ameliyattır.

Aynı zamanda yüksek derecede riski bulunan hastalarda memeyi koruyucu amacı güdülerek de yapılabilmektedir. Bu önleme Profilaktik Mastektomi denmekte olup memenin içinde ileri zamanlarda oluşabilecek olan kanser riskini önlemek için boşaltılıp plastik cerrahlar tarafından memenin yeni baştan şekillendirilmesi ve memenin yeni baştan oluşturulması (meme rekonstrüksiyonu) işlemi yapılmaktadır.

Mastektomi çeşitleri;

Mastektomi ameliyatı uygulama amacına ve kapsamına göre farklı şekillerde uygulanabilmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilmektedir;

  • Basit mastektomi
  • Cilt koruyucu mastektomi, meme başı-areola koruyucu mastektomi, vb.
  • Modifiye radikal mastektomi
  • Radikal mastektomi

Total mastektomi olarak da tanımlanan basit mastektomi; tüm meme dokusunun (meme ucu ve areola dahil) alındığı yöntemdir. Bu yöntemde koltuk altı lenf bezleri ile meme bölgesindeki kas doku alınmamaktadır. Meme kanseri tedavisinde sık kullanılan basit mastektomi işlemi, her iki memeye de uygulanıyor ise bilateral mastektomi olarak adlandırılmaktadır.

Bilateral mastektomi meme kanseri riski yüksek olan kadınlarda oldukça sık uygulanmaktadır. Meme cildinin büyük kısmının korunduğu basit mastektomi yöntemine cilt koruyucu mastektomi; meme başı ve etrafındaki koyu renkli alanın, areola bölgesi, korunarak yapılan basit mastektomi yöntemine ise meme başı-areola koruyucu mastektomi adı verilir.

Bu tip mastektomi yöntemlerinden sonra eş zamanlı meme rekonstrüksiyonu (meme estetiği) uygulanabilmektedir. Modifiye radikal mastektomi işleminde koltuk altı lenf nodlarının bir bölümü de meme dokusu ile birlikte alınmaktadır. Radikal mastektomi ise daha geniş kapsamlı bir operasyon yöntemidir; meme dokusunun tamamı, koltuk altındaki lenf bezleri, göğüs duvarındaki kaslar alınmaktadır. Günümüzde kullanılan bir mastektomi şekli değildir.

Mastektomi hangi durumlarda yapılır?

Meme kanseri teşhisi alan veya memede kanser gelişme riski yüksek olan hastalarda tedavi olarak meme dokusunun çıkarılması için mastektomi operasyonunun yapılması gerekir. Bir memenin çıkarılması tek taraflı mastektomi, iki memenin birden çıkarılması ise bilateral mastektomi olarak adlandırılır.

Bir diğer meme kanseri tedavi yöntemi olan lumpektomide ise tüm memenin değil yalnızca tümörün ve çevresindeki küçük bir sağlıklı alanın çıkarılması işlemidir. Bu operasyonlardan hangisinin tercih edilmesi gerektiği tamamen hastanın sağlık durumuna ve kanserin evresine göre belirlenir. Mastektominin bir tedavi yöntemi olarak gerekli görülebildiği durumlardan bazıları şunlardır:

  • Erken evre (aşama 1 ve 2) ve ileri evre (aşama 3) meme kanserinin tedavisi
  • Birinci derece akrabalarında meme kanseri öyküsü bulunan ve meme kanserine yakalanma olasılığı yüksek görülen hastaların önleyici (profilaktik) tedavisi
  • İnflamatuar meme kanseri
  • Paget hastalığı

Total mastektomi, meme koruyucu cerrahinin uygun olmadığı hastalarda tek tedavi yöntemidir. Bunun haricinde lumpektomi yerine mastektomi operasyonunun tercih edildiği durumlar ise şu şekildedir:

  • Memenin farklı bölgelerinde birden fazla tümörün bulunması
  • Daha önceden radyoterapi almış hastalarda yeniden nüks görülmesi
  • Kanser olduğu belirlenen meme genelinde yaygın mikrokalsifikasyon (kalsiyum birikimi) bulunması
  • Hamilelik dolayısıyla radyasyon tedavisi alınamaması
  • Lumpektomi sonrasında memede halen kanser bulunması
  • Memede yeniden kanser gelişme olasılığının yüksek görülmesi
  • Meme boyutuna göre tümörün büyük olması
  • Hastada radyasyonun yan etkilerinin göze alınamayacağı farklı sağlık sorunlarının bulunması

Mastektomi nasıl yapılır?

Mastektomi ameliyatı için tarif edilen ameliyat kesileri farklılık gösterir. Yapılması planlanan mastektomi yöntemine uygun olarak meme cildinde yapılacak kesi modifiye edilir. Amaç tüm meme dokusunun çıkartılmasıdır. Ameliyat sonrasında dren takılmasına ihtiyaç duyulabilmektedir. Hasta ameliyat sonrasında anestezi etkisi bitince birkaç saat sonra yemek yemekte ve kalkıp yürüyebilmektedir. Ağrı kontrolünün sağlanması amacı ile doktorun önerdiği ağrı kesici ilaçların aksatılmadan kullanılması önerilmektedir.

Mastektomi sonrası iyileşme süreci;

Mastektomi ameliyatı sonrasında iyileşme süreci genellikle hızlıdır. Özel durumlar dışında kol hareketlerinde belirgin bir kısıtlama olmamaktadır. Mastektomi flepleri altına sıklıkla dren konmaktadır. Bu süreçte yara bakımı ve pansuman uygulamaları uzmanlar tarafından yapılmalıdır. Ameliyattan yaklaşık 1 hafta sonra, dren çekildikten sonra kol hareketlerine başlanması gerekmektedir ve bu süreçte birtakım egzersizler yapılması gerekebilmektedir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mantar hastalığı nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Milyonlarca mantar türü olmasına rağmen, yaklaşık 300 türü insanlarda enfeksiyonlara neden olabilir. Cildinizi etkileyebilecek birkaç tür mantar enfeksiyonu vardır. Bu yazıda, en yaygın deri mantar enfeksiyonlarından bazılarına ve bunların tedavi edilip önlenebileceği yollara daha yakından bakacağız.

Mantarlar her yerde yaşayabilirler. Bitkilerde, toprakta ve hatta cildinizde. Cildinizdeki bu mikroskobik organizmalar, normalden daha hızlı çoğalmadıkça veya bir kesik veya lezyondan cildinize nüfuz etmedikçe, herhangi bir soruna neden olmaz.

Mantarlar ılık, nemli ortamlarda geliştiğinden, mantar cilt enfeksiyonları terli veya nemli bölgelerde gelişebilir. Örnek olarak; ayaklar, kasıklar ve deri kıvrımları. Bu enfeksiyonlar, ciltte kaşıntı, pul pul döküntü veya renk değişikliği olarak görünür .

Mantar cilt enfeksiyonları genellikle doğrudan temas yoluyla yayılır. Bu, giysiler veya diğer eşyalar üzerindeki veya bir kişi veya hayvan üzerindeki mantarlarla temas etmeyi içerebilir.

Mantar hastalığı çeşitleri nelerdir?

Mantar hastalıkları çeşitleri konusundan geliştikleri bölgelere göre farklı alt gruplara ayrılır. Bunlardan en yaygın görülen mantar türleri şu şekildedir:

  • Tırnak mantarı; Genellikle ayak baş parmağında görülür, tırnakta sarı veya beyaz renkli renk değişiklikleri ile kırılganlaşma, şekil bozukluğu gibi sorunlar ortaya çıkar. Zamanla kapladığı alan genişleyebilir, farklı tırnaklara da yayılım gösterebilir
  • Vajinal mantar; Vulva ve vajinayı etkileyen vajinal mantar kadınlar arasında oldukça yaygındır. Şiddetli kaşıntıya neden olması sebebiyle günlük yaşamı önemli ölçüde zorlaştırabilir. Tedavi edilmemesi halinde ise şiddetlenerek üreme organlarını etkileyebilecek sorunlara yol açabilir
  • Kasık mantarı; Erkek bireyler arasında daha yaygın görülen kasık mantarında kaşıntı ve yanma sorunu oldukça rahatsız edici olabilir. Bazı durumlarda cinsel organları da etkileyen kasık mantarı vücudun farklı bölgelerindeki mantar enfeksiyonlarından bulaşma yoluyla da kasığa yerleşebilmektedir
  • Saçkıran; Saçta veya sakallarda görülen saçkıran, bulunduğu bölgede boşlukların açılmasına neden olur. Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde görülebilen bu enfeksiyon ciltte kızarıklık ve pul pul dökülme gibi sorunları da beraberinde getirir
  • Ayak mantarı; Ayakların ayakkabı içerisinde uzun süre nemli kalması veya ortak kullanım alanları nedeniyle oluşan ayak mantarı ayaklarda tahriş, kaşıntı, kızarıklık ve kötü kokuya neden olabilir
  • Tinea capitis; Trikofiton ve mikrosporum gibi etkenlerden kaynaklı olarak ortaya çıkan Tinea Capitis genellikle çocukları etkileyen ve bulaşıcılığı oldukça yüksek olan bir mantar hastalığıdır
  • Atlet ayağı; Çok yaygın görülen bir mantar enfeksiyonu olan atlet ayağı, genellikle ayak parmaklarının aralarındaki perdelerde oluşur. Kaşıntı, pullanma, iltihaplanma, kötü koku, çatlama, şişlik ve ağrıya neden olabileceği gibi tedavi edilmemesi durumunda bakteriyel enfeksiyonlarla da birleşebilir
  • İntertrigo; Nemli iklimlerde yaşayan bireylerde ve özellikle de kilolu bireylerde sıklıkla görülen intertrigo, derinin katlanma yaptığı bölgelerde ortaya çıkar. Bu bölgelerde sürtünme, nem ve sıcaklık artışına bağlı olarak görülen mantar enfeksiyonu genellikle kaşıntı ve yanma ile kendini gösterir
  • Makat mantarı; Makat bölgesinde oluşan mantar enfeksiyonu genellikle Candida Albican adlı mantar türünden kaynaklı oluşur, şiddetli kaşıntı ve yanmaya neden olarak günlük yaşamı zorlaştırabilir
  • Dil mantarı; Dil yüzeyinde beyaz veya yeşil renkli bir tabakanın oluşması ile karakterize olan dil mantarı ağızda kötü koku, sürekli tekrarlayan boğaz enfeksiyonu, tat alma sorunları gibi olumsuzluklara yol açabilir

Risk faktörleri;

  • Sıcak veya ıslak bir ortamda yaşamak
  • Ağır terleme
  • Cildinizi temiz ve kuru tutmamak
  • Giysi, ayakkabı, havlu veya yatak takımı gibi öğeleri paylaşmak
  • İyi nefes almayan sıkı giysiler veya ayakkabılar giymek
  • Sık sık ciltten cilde teması içeren faaliyetlere katılmak
  • Enfekte olabilecek hayvanlarla temas halinde olmak
  • Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar , kanser tedavisi veya HIV gibi durumlar nedeniyle zayıflamış bir bağışıklık sistemine sahip olmak

Belirtileri;

İnsanlarda mantar hastalığı, her ne kadar geliştiği bölgeye göre farklılık gösterse de çoğu zaman benzer türde belirtilere yol açar. Deri üzerinde oluşan vücut mantarlarının yaygın belirtileri arasında şunlar yer alır:

  • Kaşıntı
  • Tahriş
  • Deride pullanma ve döküntüler
  • Kızarıklık ve şişlik
  • Deride kabarcıklar

Bunların yanı sıra yaygın görülen mantar enfeksiyonlarından bir tanesi olan tırnak mantarında tırnak üzerinde renk değişikliği, şekil bozukluğu gibi belirtiler söz konusudur.

Vajinal mantar yaşayan bireylerde ise kaşıntı ve kızarıklığın yanı sıra genellikle peynir kesiği benzeri bir vajinal akıntı görülür.

Tüm bu belirtiler mantar enfeksiyonunun tipik belirtileri arasında yer alır ve bu belirtileri yaşayan bireyler bir an önce sağlık kuruluşlarına başvurmalı ve muayeneden geçmelidir.

Nedenleri;

Mantar hastalığı, mantarların deri yüzeyinde bulunan ölü keratin hücrelerini enfekte etmesi ile ortaya çıkar. Mantarların çoğalarak enfeksiyona yol açmasında risk faktörü olarak değerlendirilebilecek bazı nedenler şunlardır:

  • Obezite
  • Duş sonrasında veya terleme nedeniyle cildin tam olarak kurumaması ve nemli kalması
  • Dar kıyafetler giymek
  • Hava geçirgenliği düşük, terlemeyi artıran kumaşlara sahip giysiler giymek
  • Ayakların gün içerisinde çok uzun süre boyunca ayakkabı içerisinde kalması
  • Hamilelik
  • Antibiyotik kullanmak
  • Bağışıklık sistemini zayıflatan hastalıklara sahip olmak veya buna yol açan ilaçlar kullanmak
  • Sağlıksız ve dengesiz beslenme
  • Mantar enfeksiyonu olan bir birey veya hayvan ile temas halinde olmak
  • Havuz, duş, küvet gibi ortak kullanım alanlarını kullanmak veya havlu, çarşaf, terlik, ayakkabı gibi bulaşma ortamı oluşturan kişisel eşyaları başkalarıyla ortak kullanmak
  • Hijyene gereken özeni göstermemek, iç çamaşırlarını yeterli sıklıkla değiştirmemek
  • ilt sağlığına uygun olmayan kimyasal içerikli veya uygunsuz pH’taki bakım ürünleri ile cildi veya vajinal bölgeyi temizlemek

Tedavisi;

Antifungal ilaçlar mantar enfeksiyonlarını tedavi edebilir. Mantarları doğrudan öldürebilirler veya büyümelerini ve gelişmelerini engelleyebilirler. Antifungal ilaçlar, OTC tedavileri veya reçeteli ilaçlar olarak mevcuttur;

  • Kremler veya merhemler
  • Haplar
  • Tozlar
  • Spreyler
  • Şampuanlar

Mantar cilt enfeksiyonunuz olduğundan şüpheleniyorsanız, durumu gidermeye yardımcı olup olmadığını görmek için bir OTC ürünü denemek isteyebilirsiniz. Daha inatçı veya şiddetli vakalarda, doktorunuz enfeksiyonunuzun tedavisine yardımcı olması için daha güçlü bir mantar önleyici ilaç yazabilir.

OTC veya reçeteli antifungal almanın yanı sıra, mantar enfeksiyonundan kurtulmanıza yardımcı olmak için evde yapabileceğiniz bazı şeyler vardır. Bunlar şunları içerir:

  • Etkilenen alanı temiz ve kuru tutmak
  • Cildinizin nefes almasına izin veren gevşek giysiler veya ayakkabılar giymek

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mamografi nedir, nasıl çekilir? Detaylar

Göğüs kanserini tespit etmek ve teşhis etmek için kullanılan Mamografi, memenin röntgen filmidir. Düzenli klinik muayeneler ve aylık kendi kendine meme muayeneleri ile birlikte mamogramlar, meme kanserinin erken teşhisinde anahtar unsurdur.

Meme kanseri, cilt kanserinden sonra kadınlar için en yaygın ikinci kanserdir. Bazı uzmanlar, 40 yaş ve üstü kadınların her 1-2 yılda bir mamografi yaptırmasını önermektedir. Aile geçmişinizde meme kanseri varsa, doktorunuz taramalara daha erken başlamanızı, daha sık yaptırmanızı veya ek teşhis araçları kullanmanızı tavsiye edebilir.

Doktorunuz, herhangi bir kanseri veya değişikliği kontrol etmek için rutin bir test olarak bir mamogram sipariş ederse, tarama mamografisi olarak bilinir. Bu tür bir testte doktorunuz her memeden birkaç röntgen çekecektir.

Bir yumru veya başka bir meme kanseri semptomunuz varsa, doktorunuz teşhis amaçlı bir mamogram isteyecektir. Göğüs implantlarınız varsa, muhtemelen bir teşhis mamogramına ihtiyacınız olacaktır. Teşhis amaçlı mamogramlar, tarama mamogramlarından daha kapsamlıdır. Memenin birden çok pozisyondan görüntülenmesi yapılacaktır.

Mamografiye nasıl hazırlanırım?

Mamografi randevu gününüzde belirli kurallara uymanız gerekecektir. Deodorant, vücut pudrası veya parfüm kullanamazsınız. Ayrıca göğüslerinize veya koltuk altlarınıza herhangi bir merhem veya krem ​​sürmemelisiniz. Bu maddeler görüntüleri bozabilir veya kireçlenme veya kalsiyum birikintileri gibi görünebilir, bu nedenle bunlardan kaçınmak önemlidir.

Hamileyseniz veya emziriyorsanız muayeneden önce radyoloğunuza söyleyin. Genel olarak, böyle bir durumda bir tarama mamografisi alamazsınız, ancak gerekirse doktorunuz ultrason gibi başka tarama yöntemleri isteyebilir.

Mamografi sırasında ne olur?

Belden yukarısını soyunduktan sonra, bir teknisyen size önden bağlanan bir önlük veya önlük benzeri birşey verecektir. Mamografi sırasında ayakta durabilir veya oturabilirsiniz.

Her göğüs düz bir röntgen plakasına oturur. Daha sonra bir kompresör, dokuyu düzleştirmek için memeyi aşağı doğru iter. Bu, memenin daha net bir resmini sağlar. Her resim için nefesini tutmanız gerekebilir. Az miktarda baskı veya rahatsızlık hissedebilirsiniz.

Doktorunuz görüntüleri gözden geçirecektir. Net değilse veya daha fazla dikkat edilmesi gerekiyorsa, farklı görüşler gösteren ek görüntüler sipariş edebilir. Bu oldukça sık görülen bir durumdur.

Bazen dijital mamogramlar kullanılır. Bunlar, özellikle yaşlı kadınlardan daha yoğun göğüsleri olan 50 yaşından küçük kadınlar için yararlıdır.

Dijital bir mamogram, X-ışınını bir bilgisayara kaydedilen göğsün elektronik bir resmine dönüştürür. Görüntüler hemen görülebilir, böylece radyoloğunuzun görüntüleri beklemesi gerekmez. Bilgisayar ayrıca doktorunuzun normal bir mamogramda pek görünmeyen görüntüleri görmesine yardımcı olabilir.

Mamografi ile ilişkili komplikasyonlar nelerdir?

Her tür röntgende olduğu gibi, mamografi sırasında çok az miktarda radyasyona maruz kalıyorsunuz. Ancak, bu maruziyetten kaynaklanan risk son derece düşüktür. Bir kadın hamileyse ve doğum tarihinden önce mutlaka mamografiye ihtiyaç duyuyorsa, işlem sırasında tipik olarak kurşun önlük giyecektir.

Sonuçlar ne anlama geliyor?

Bir mamogramdan alınan görüntüler, göğsünüzdeki kireçlenmeleri veya kalsiyum birikintilerini bulmanıza yardımcı olabilir. Test ayrıca kistleri (bazı kadınların adet döngüleri sırasında normal olarak gelip giden sıvı dolu keseler) ve herhangi bir kanserli veya kanserli olmayan yumruları da bulabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Makrosefali nedir? Detayları

Makrosefali; aşırı büyük bir kafayı ifade eder. Başka bir ifadeyle, kafanın orantısız büyümesi ve bunun sonucunda büyük kafa yapısının oluşmasına verilen addır. Genellikle beyindeki komplikasyonların bir belirtisidir. Erkek cinsiyette kadın cinsiyete göre 3 kat daha fazla görülür. 

Çoğunlukla anne karnında yapılan muayeneler sonucu, doğum sırasında veya bebeklik döneminde tanı alır. Ancak bazı kişiler erişkin dönemde de tanı alabilir. Bu kişilerde genellikle nörolojik bir bozukluk olmaz, tesadüfen tanı konulur.

Makrosefali bir hastalık değildir. Hekimin kafa muayenesi sonucunda elde ettiği bir muayene bulgusudur. Pek çok benign (iyi huylu) ve malign (kötü huylu) nedenler makrosefaliye neden olabilir.

  • İyi huylu makrosefali; İyi huylu olan makrosefali hastalığı genetik bozukluklardan dolayı oluşur. Gebeliğin 6. ayına girilince bu durum ultrason muayenelerinde doktor tarafından tespit edilip anne adayı bilgilendirilir
  • Kötü huylu makrosefali; Bu makrosefali daha ciddi sebeplerden dolayı ortaya çıkar. Tümör, iltihap ya da  apse sebebi ile ortaya çıkan kafa büyüklüğüne kötü huylu makrosefali denir

Makrosefali nedenleri nelerdir?

Makrosefali oluşmasının bazı bilinen nedenleri vardır. Bunları sıralamak istersek;

  • Anne karnında geçirilen enfeksiyon hastalıkları
  • Genetik faktörler
  • Anne adayının uyuşturucu kullanması
  • Kafada su toplanması
  • Bazı sendromlar
  • Beyin kanaması geçirilmesi
  • Kafa içinde yer alan lezyonlar
  • Metabolik hastalıklar gibi nedenler sonucunda makrosefali görülebilir

Makrosefali belirtileri nelerdir?

Makrosefali genel olarak kafanın normal duruma göre giderek büyümesine ya da doğuştan büyük olmasına verilen addır. Ancak bunun yanında makrosefali pek çok nörolojik probleme de yol açabilir. Bu problemler hastalık belirtisi olarak yansır.

Bu belirtiler;

  • Büyük kafa; Anne karnındaki bebeğe çekilen ultrasonografi (USG) ya da bebeklik döneminde yapılan muayenelerde bebeğin kafasının olduğundan daha büyük ölçülmesine denir. Bu durumun altında pek çok iyi ve kötü huylu neden olabilir. Hastalar bazen sadece bu belirti ile hekime başvurabilir
  • Bulantı, kusma; Makrosefaliye sahip bireylerde en sık görülen bulgulardandır. Genellikle kötü huylu makrosefalide görülür. Kafa içi basıncının herhangi bir nedenle artması sonucu beyindeki kusma merkezi uyarılır ve beyinden mideye uyarılar giderek kusma gerçekleşir
  • Başını dik tutamama; Bebeklerde başı dik tutma 2.aya kadar gerçekleştirilmesi gereken nörolojik muayene bulgusudur. Bu muayene bulgusu pek çok nedenden dolayı ortaya çıkabilir. Bu nedenlerden biri de makrosefalidir. Özellikle kötü huylu makrosefalide bu muayene bulgusuna sık rastlanır. Sinir hasarının belirtisidir
  • Oturamama; Bebekler 5.aya kadar destekli; 8.ayda ise desteksiz oturmayı öğrenirler. Bu durumun zamanına uygun gerçekleşmemesi olası bir nörolojik problemi düşündürür. Bu problemlerden biri de makrosefalidir. Özellikle kötü huylu makrosefalide nörolojik problemlere ek olarak destekli, desteksiz oturamama görülebilir
  • Nöbet geçirme; Bazen makrosefaliye sahip bireylerde beyinde etkilenmiş bir odak bulunabilir. Bu odağın aşırı aktivasyonu sonucu vücutta epileptik nöbetler (sara hastalığındakine benzer kasılmalar) görülebilir.
  • Kas tonusu kaybı; Kas tonusu; bir kasın hareketsiz durumdaki kasılma gücünü gösterir. Nörolojik hasar oluştuğunda bu güç azalır. Hastada kaslar yumuşar, hareket zorlaşır. Makrosefalide bu muayene bulgusuna da rastlanabilir
  • Fontanellerin (bıngıldakların) açık kalması: Fontaneller kafatası kemikleri arasında bulunan, anne karnında ve doğum sonrası kafatası gelişmesine yardımcı olan dokulardır. Normalde ön tarafta bulunan fontanelin 12-18.aylarda; arka fontanelin ise 3.ayda kapanmış olması gerekmektedir. Bu fontaneller kapanmazsa bebeğin kafatası gelişimi devam eder ve kafa büyür. Bu durum makrosefali ile sonuçlanır

Makrosefali nasıl teşhis edilir?

Kafa çevresinin doğumdan itibaren belirli aralıklarla ölçülmesi Makrosefali teşhisi için yapılan en yaygın yöntemdir. Hastalığa dair bazı belirtilerin olması ve ailede başka bir bireyde de makrosefali olması hastalığın teşhisini kolaylaştırır. Bu hastalıkta genetik faktörler önemli olduğu için ailede birinde anne ve baba da makrosefali olması hastalığın olma riskini de arttırır.

Gerek görülürse eğer bebek veye çocuğa çeşitli nörolojik testler yapılır. Bebekte veya çocukta aşırı sinirlilik hali, kusma, baş ağrısı, gibi belirtiler olduğu zaman ultrason veya MR görüntüsü sayesinde beynin bazı bölümleri incelenir.

Makrosefali tedavisi;

Makrosefalinin tedavisi makrosefaliyi oluşturan nedene göre değişiklik gösterir. Ailesel makrosefalisi olan ve herhangi bir nörolojik problemi bulunmayan kişilerde tedaviye gerek yoktur. Bu kişiler herhangi bir nörolojik bozukluk oluşmadığı sürece takip edilir. Bozukluk oluştuğu zaman tedavi altına alınır.

Hastalarda nörolojik problemler, davranış bozuklukları, nöbet geçirme gibi belirtiler ortaya çıkmışsa fizik tedavi uygulamaları ve davranış terapileri yararlı olabilir.

Fizik tedavide hastanın tonusu azalmış kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizler yaptırılır. Davranış terapisinde hastadaki davranış bozuklukları (hırçınlık, aşırı uyku hali gibi) varsa tedavi edilir.

Kemik mineralizasyon bozukluğu (raşitizm) nedeniyle oluşan makrosefalide tedavi için D vitamini takviyesi verilip hastanın günde 15 dakika güneş görmesi istenir.

Kötü huylu makrosefalide neden hidrosefali, beyin tümörü, kemik tümörü gibi hastalıklarsa tedavide cerrahi müdahale gerekebilir. Hastalarda cerrahi müdahale sonrası kafa büyümesinin önüne geçilmek için bazı ilaçlar, kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları kullanılabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mide ülseri nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Mide Ülseri, mide zarında meydana gelen ağrılı yaralardır. Mide ülseri, bir tür peptik ülser hastalığıdır. Peptik ülserler, hem mideyi hem de ince bağırsakları etkileyen ülserlerdir. Mide ülseri, midenizi sindirim sıvılarından koruyan kalın mukus tabakası azaldığında ortaya çıkar.

Mide ülserleri kolaylıkla tedavi edilebilir, ancak uygun tedavi edilmezse daha şiddetli hale gelebilir.

Mide ülserlerine ne sebep olur?

  • Helicobacter pylori (H. pylori) bakterisi ile enfeksiyon
  • Aspirin, ibuprofen veya naproksen gibi nonsteroid antiinflamatuar ilaçların (NSAID’ler) uzun süreli kullanımı
  • Nadiren, Zollinger-Ellison sendromu olarak bilinen bir durum, vücudun asit üretimini artırarak mide ve bağırsak ülserlerine neden olabilir.

Bu sendromun tüm peptik ülserlerin yüzde 1’inden daha azına neden olduğundan şüpheleniliyor.

Mide ülseri belirtileri;

Mide ülseri ile ilişkili bir dizi semptom vardır. Semptomların şiddeti ülserin şiddetine bağlıdır. En yaygın belirti, göğsünüz ile göbek deliğiniz arasında karnınızın ortasında yanma hissi veya ağrıdır. Tipik olarak, mideniz boşken ağrı daha yoğun olur ve birkaç dakika ila birkaç saat sürebilir. Ülserlerin diğer yaygın belirtileri ve semptomları şunlardır:

  • Midede donuk ağrı
  • Kilo kaybı
  • Acı yüzünden yemek yemek istememek
  • Bulantı veya kusma
  • Şişkinlik
  • Kolayca dolu hissetmek
  • Geğirme veya asit reflü
  • Göğüste yanma hissi olan mide ekşimesi
  • Yediğinizde, içtiğinizde veya antasit aldığınızda iyileşebilecek ağrı
  • Yorgunluk, nefes darlığı veya soluk cilt
  • Kanlı veya kahve telvesi gibi görünen kusmuk

Mide ülseri nasıl teşhis edilir?

Teşhis ve tedavi semptomlarınıza ve ülserinizin ciddiyetine bağlı olacaktır. Mide ülserini teşhis etmek için doktorunuz, semptomlarınız ve aldığınız reçeteli veya reçetesiz satılan ilaçlarla birlikte tıbbi geçmişinizi gözden geçirecektir.

H. pylori enfeksiyonunu dışlamak için kan, dışkı veya nefes testi istenebilir. Nefes testi ile, berrak bir sıvı içmeniz ve daha sonra mühürlenen bir torbaya nefes vermeniz istenecektir. H. pylori varsa , nefes örneği normalden daha yüksek seviyelerde karbondioksit içerecektir. Mide ülserlerini teşhis etmek için kullanılan diğer testler ve prosedürler şunlardır;

  • Baryum yutması;  Üst gastrointestinal sisteminizi kaplayan ve doktorunuzun midenizi ve ince bağırsağınızı röntgende görmesine yardımcı olan kalın beyaz bir sıvı (baryum) içersiniz
  • Endoskopi (EGD); İnce, ışıklı bir tüp ağzınızdan mideye ve ince bağırsağın ilk kısmına sokulur. Bu test ülser, kanama ve anormal görünen dokuları aramak için kullanılır
  • Endoskopik biyopsi; Laboratuarda analiz edilebilmesi için bir parça mide dokusu çıkarılır

Mide ülserlerinin tedavisi;

Tedavi ülserinizin nedenine bağlı olarak değişecektir. Ülserlerin çoğu doktorunuzun reçetesiyle tedavi edilebilir, ancak nadir durumlarda ameliyat gerekebilir.

Bir ülseri derhal tedavi etmek önemlidir. Aktif olarak kanayan bir ülseriniz varsa, muhtemelen endoskopi ve ülser ilaçları ile yoğun tedavi için hastaneye kaldırılacaksınız.

Cerrahi olmayan tedavi;

Mide ülseriniz H. pylori’nin sonucuysa , antibiyotiklere ve proton pompa inhibitörleri (ÜFE’ler) adı verilen ilaçlara ihtiyacınız olacaktır . ÜFE’ler asit üreten mide hücrelerini bloke eder.

Bu tedavilere ek olarak doktorunuz şunları da önerebilir:

  • H2 reseptör blokerleri (asit üretimini de engelleyen ilaçlar)
  • Tüm NSAID’lerin kullanımını durdurma
  • Takip endoskopi
  • Probiyotikler ( H. pylori’yi öldürmede rolü olabilecek yararlı bakteriler )
  • Bizmut takviyesi

Ülserin semptomları tedavi ile hızla azalabilir. Ancak belirtileriniz ortadan kalksa bile, doktorunuzun yazdığı ilaçları almaya devam etmelisiniz. Bu, tüm bakterilerin yok edildiğinden emin olmak için H. pylori enfeksiyonlarında özellikle önemlidir. Mide ülseri tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri şunları içerebilir:

  • Mide bulantısı
  • Baş dönmesi
  • Baş ağrısı
  • İshal
  • Karın ağrısı

Bu yan etkiler tipik olarak geçicidir. Bu yan etkilerden herhangi biri aşırı rahatsızlığa neden olursa, ilacınızı değiştirmek için doktorunuzla konuşun.

Cerrahi tedavi;

Çok nadir durumlarda, karmaşık bir mide ülseri ameliyat gerektirir. Bu, şu ülserler için geçerli olabilir:

  • Dönmeye devam eden
  • İyileşmeyen
  • Kanamaya devam eden
  • Mideyi parçalayan
  • Yiyeceklerin mideden ince bağırsağa akmasını önleyen

Cerrahi operasyon şunları içerebilir:

  • Tüm ülserin çıkarılması
  • Bağırsakların başka bir kısmından doku almak ve ülser bölgesine yapıştırmak
  • Kanayan bir atardamarı bağlamak
  • Mide asidi üretimini azaltmak için mideye giden sinir beslemesini kesmek

Sağlıklı beslenme;

Geçmişte beslenmenin ülsere neden olabileceği düşünülüyordu. Artık bunun doğru olmadığını biliyoruz. Ayrıca, yediğiniz yiyeceklerin mide ülserine neden olmayacağını veya tedavi etmeyeceğini biliyoruz, ancak sağlıklı beslenmenin bağırsak sisteminize ve genel sağlığınıza fayda sağlayabileceğini de biliyoruz. Genel olarak, bol miktarda meyve, sebze ve lif içeren bir diyet yemek iyi bir fikirdir.

Bununla birlikte, bazı yiyeceklerin H. pylori’yi ortadan kaldırmada rol oynaması olasıdır . H. pylori ile savaşmaya veya vücudun kendi sağlıklı bakterilerini artırmaya yardımcı olabilecek yiyecekler şunları içerir:

  • Brokoli, karnabahar, lahana ve turp, ıspanak ve lahana gibi yapraklı yeşillikler
  • Lahana turşusu, miso, kombu çayı, yoğurt gibi probiyotik açısından zengin besinler (özellikle lactobacillus ve Sacharomyces ile )
  • Elma, yaban mersini, ahududu, çilek ve böğürtlen
  • Zeytin yağı
  • Ek olarak, mide ülseri olan kişilerde asit reflü hastalığı olabileceğinden, ülser iyileşirken baharatlı ve ekşi yiyeceklerden uzak durmak iyi bir fikirdir

Mide ülseri için ev ilaçları;

Sağlıklı yiyecekler yemenin yanı sıra, aşağıdaki maddeler birçok mide ülserinden sorumlu bakteri olan H. pylori’nin etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Bununla birlikte, bu takviyelerin reçeteli ilaçların veya mevcut tedavi planınızın yerini alması amaçlanmamıştır.

  • Probiyotikler
  • Bal
  • Glutamin (besin kaynakları arasında tavuk, balık, yumurta, ıspanak ve lahana bulunur)

Mide ülserlerinin önlenmesi

Mide ülserine neden olabilecek bakterilerin yayılmasını önlemek için ellerinizi düzenli olarak sabun ve suyla yıkayın. Ayrıca, tüm yiyeceklerinizi gerektiği gibi temizlediğinizden ve gerektiğinde iyice pişirdiğinizden emin olun.

NSAID’lerin neden olduğu ülserleri önlemek için, bu ilaçları kullanmayı bırakın (mümkünse) veya kullanımlarını sınırlayın. NSAID almanız gerekiyorsa, bu ilaçları alırken önerilen dozu takip ettiğinizden ve alkolden uzak durduğunuzdan emin olun. Ve her zaman bu ilaçları yiyecek ve yeterli sıvıyla birlikte alın.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Liposuction nedir, nasıl yapılır? Detaylar

Lipo, lipoplasti veya vücut şekillendirme olarak da adlandırılan Liposuction, vücuttaki fazla yağdan kurtulmak için yapılan estetik cerrahi işlemdir. Kişiler vücutlarının şeklini veya hatlarını iyileştirmek için liposuction yaptırırlar. Genellikle; kalçalar, karın bölgesi, kollar, boyun veya sırt gibi bölgelerdeki fazla yağdan kurtulmak için tercih edilir.

Diyet ve egzersiz yaparak yağlardan kurtulmak isteyen kişiler, bu yağlardan kurtulamadıkları durumda liposuctionı denerler. Liposuction bir kilo verme tedavisi değildir. Ciddi riskleri ve olası komplikasyonları vardır, bu yüzden düşünmeden önce doktorunuzla konuşmanızı öneririz.

Liposuction kimlere yapılabilir?

Her cerrahi operasyonda olduğu gibi bu işlemde de öncelikle bir uzman doktor görüşü gerekmektedir. Liposuction uygulaması bir zayıflama yöntemi değildir, yalnızca bölgesel incelmeyi ve vücut hatlarının daha düzgün hale gelmesini sağlayan bir yöntemdir. Eğer bölgesel dirençli yağlanmalar dışında bir kilo probleminiz varsa öncelikle kontrollü bir diyet ve spor programı uygulayarak kilo fazlanızdan kurtulmanız, bunun ardından diyetle uzaklaşmayan yağ fazlalıkları için bu yönteme başvurmanız daha uygun olacaktır.

Liposuction sistemik bir sağlık problemi bulunmayan, hamile ya da yeni doğum yapmış olmayan herkese uygulanabilen bir yöntemdir. Ancak kalp hastalığı, diyabet vb. sistemik sağlık problemleri olan kişilere uygulama endikasyonu koymadan önce mutlaka bir takım testler uygulanarak risk faktörleri belirlenmeli ve tehlike arz edecek durumlara karşı gerekli önlemler alınmalıdır. Her ne kadar yaş bu uygulamaya bir engel teşkil etmese de deri elastikiyetinin yaşa bağlı kaybından dolayı bazı ileri yaştaki hastalara uygulanamaz.

Liposuction hangi bölgelere uygulanır?

Erkek ve kadın vücut yapılarının birbirinden farklı olması, yağlanma çeşitlerinin de farklı bölgelerde yoğunlaşmasına neden olur. Örneğin, kadınlar sıklıkla basen, göbek, kalça gibi inatçı yağlanma bölgeleri için uygulamayı tercih ederken erkekler daha çok sırt, karın, meme ve belin yan tarafları gibi bölgelerdeki yağlanmaların giderilmesi için çaba gösterir. Teknolojinin tıp ve estetik alanda gösterdiği gelişmeler, uygulamanın da giderek daha fazla alanda yapılabilmesine imkan tanır. Kadınların “tuzluk” bölgesi olarak adlandırdığı kol altı yağlanmaları, liposuction uygulamalarının başarıyla gerçekleştirildiği alanlar arasındadır.

Kilo alımında kolaylıkla yağlanmaya maruz kalan çene altı bölgesi, diyet ve sporla giderilemeyecek en inatçı yağlanma yerlerinden biridir. Liposuction, estetik bir uygulama olması sayesinde sürekli göz önünde bulunan çene altında herhangi bir iz bırakmadan uygulama yapılmasına imkan verir. Bir çeşit liposuction uygulaması olan Lazer lipoliz tekniğinin kullanıldığı vücut bölgeleri arasında, sürekli olarak terleyen koltuk altı bezleri gelir. Kişilerin hayatını büyük ölçüde kolaylaştıran koltuk altı bölgesine lazer lipoliz uygulaması, bu bölgedeki terlemenin önüne geçerek kişiye konforlu bir yaşam deneyimi sunar.

Operasyonun uygulanma aşamaları neler?

Liposuction kesinlikle ameliyathane şartlarında, bir anestezi doktorunun gözetimi altında uygulanmalıdır. Eğer alınacak yağ miktarı az ve alan küçük ise uygulama alanına lokal anestezik ilaçların enjeksiyonu ve damarlardan sedasyon yapılarak girişim uygulanabilir. Yatağında yapılan planlamadan sonra ameliyat masasına alınan hastanın antimikrobik temizliğini takiben, kanamayı ve ağrıyı azaltıcı karışım enjeksiyonu yapılır.

Etki için 10-20 dakika beklenir. Deride açılan 0.5 santimetrelik kesilerden yağ emen küçük kanüller yağlı alana sokularak vakum pompası veya özel enjektörlerle fazla yağlar dışarı alınır. Eğer daha önceden tesbit edilen ve doldurulması planlanan çukur bölgeler varsa özel enjektör ile alınan yağ bu alanları doldurmakta kullanılır. Girişim tamamlanınca, özel baskılayıcı bantlar yapıştırılır ve korse giyilir. Yaklaşık bir hafta bu korse çıkarılmaz. Düzgün bir iyileşme elde etmek için bu gereklidir.

Birinci haftadan sonra korse çıkarılarak masaj ve egzersize başlanır. Ameliyatın ağırlığına göre 1-4 günde işine dönmesine izin verilir. Üçüncü haftadan sonra yorucu aktivitelere başlayabilir. Uygulama alanında oluşan morluklar üç hafta içerisinde kaybolur. Bu süre içinde güneşlenmek zararlıdır. Ayrıca liposuction bölgesinde oluşan ameliyat ödemi (serum birikmesi) buralardan hiç yağ alınmamış izlenimi verebilir.

Bu ödem 4-6 hafta içerisinde gerileyerek tam iyileşme elde edilir. Bizimde tercih ettiğimiz yöntem olan tumescent tekniğinin kullanılması ile 3-4 litreye kadar yağ almada hastaya kan verilmesi gerekli değildir. Bu miktarların üzeride yağ alınacaksa ameliyat öncesi hastadan alınacak bir veya iki ünite kan(ototransfüzyon), girişimin sonunda hastaya geri verilerek başkasına ait kan verilmesi ve bunun getirecegi komplikasyonlar önlenmiş olur.

Liposuction uygulanan bölgede tekrar yağ birikmesi olabilir mi?

Liposuction eğer uygun ve yeterli olarak uygulanmış ise aynı bölgelerde yeniden yağ birikmesi olmaz. Kilo alınsa bile liposuction uygulanan bölgeler diğer alanlarla aynı oranda gelişir. Bu girişimde yağ hücrelerinin ve reseptörlerin sayısı azaltılarak vücudun diğer alanları ile aynı düzeye getirilir.

Liposuctionun riskleri nelerdir?

Uzman bir plastik cerrah tarafından yapılan liposuction ameliyatının risk oranı, diğer kozmetik girişimlerdekinden çok daha azdır. Yüzde 5-15 arası hastada aynı bölgeye tekrar liposuction yapılması gerekebilir. Kanama ve enfeksiyon nadiren görülür.

Hasta bu operasyonu yaptıracağı zaman nelere özen göstermeli, hekimini nasıl seçmelidir?

Liposuction yaptırmaya karar veren bir kişi diğer birçok ameliyatta olduğu gibi, iki hafta öncesinden aspirin ve benzeri antienflamatuar ilaçları almayı bırakmalıİ; sigara içiyorsa bırakmalı en azından ara vermelidir. Sonucun daha kalıcı olabilmesi için diyetle verebileceği kiloyu vermelidir. Böylece düzensizlikler daha belirgin hale gelir. Ameliyat öncesi ve sonrası yapması gerekenler ve sonucun nasıl olacağı hakkında doktoru ile görüştükten sonra, kafasında hiçbir soru işareti kalmadığı zaman kişi ameliyata hazır demektir. Liposuction cerrahi bir girişimdir.

Ameliyathane şartlarında, bu yöntemin doğru bilen ve uygulayan biri tarafından yapılmalıdır. Uzman olmayan kişiler tarafından yapılan liposuctionın doğurduğu kötü neticeler ve hatta sebep oldukları ölüm vakaları, yöntemin yetersiz ve tehlikeli olması gibi yanlış bir inanışa yol açmıştır. Güvenli ve etkili bir yöntem olduğu için ABD’de en fazla uygulanan estetik girişim liposuctiondır.

Lazer lipoliz nedir ve liposuction ile farkları nelerdir?

Lazer lipoliz, diod lazer uygulamasıyla direkt olarak yağ hücrelerinin zarlarının patlatılması yöntemidir. Tıpkı yağ aldırma yöntemlerinde olduğu gibi bölgesel yağ fazlalıklarından kurtulmayı sağlayan bu yöntem aynı zamanda özellikle çene altı ve yüz bölgesi gibi cilt gevşekliği görülebilen bölgelerde bu gevşekliğin giderilmesinde etkin olarak kullanılmaktadır. Bunların yanında terleme problemi olan kişilerde koltuk altına lazer lipoliz uygulanarak aşırı terleme engellenebilmektedir.

Lazer lipoliz ve liposuction arasındaki en temel fark yağ dokularının atılma şeklidir. Liposuction yönteminde yağ dokuları vücuttan kanüller aracılığı ile vakumlanarak atılırken lazer lipoliz yönteminde idrar yoluyla atılmaktadır. Bu sebeple yağ dokusunun idrarla atılamayacak kadar yüksek olduğu durumlarda liposuction uygulaması tercih edilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Lenfoma (lenf kanseri) nedir? Teşhisi, Tedavisi

Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülen genç erişkinlerde ortaya çıkan, çocukluk çağında karşılaşılan Lenf Kanserinin tıbbi adı Lenfomadır. Vücudun savunma hücreleri olan lenfositlerin kanserleşerek kontrolsüz büyümesi durumu olan Lenf Kanserinin en sık görüldüğü yerler; lenf bezleridir.

Lenf Bezi Kanseri tıbbi olarak Hodgin Lenfoma ve Nonhodgin Lenfoma olarak ikiye ayrılır. Nonhodgin Lenfoma daha sık görülmektedir. Her iki lenfoma çeşidinin alt tipleri bulunmaktadır. Bunlar hastalığın gidişatını ve tedaviyi belirler. Lenfoma hızlı ve yavaş ilerleyen olarak da gruplara ayrılmaktadır.

Risk faktörleri;

Hastalık genellikle nadirdir. Her yıl 100 bin kişilik bir nüfusta yeni 3-4 vaka ortaya çıkar.

  • Genç erişkin kişide kanıtlanmış infeksiyöz mononükleoz hastalık öyküsü, Hodgin lenfoma riskini genel popülasyona göre üç kat artırır
  • AIDS hastalığı Hodgin lenfoma geliştirme olasılığını artırır
  • Tonsillektomi ve appendektomi ameliyatları Hodgin olasılığını arttırır
  • Diğer tip kanserlerde görüldüğü gibi bazı vakalarda ailesel kümelenme saptanabilir. Hodgin lenfoması olan hastaların kardeşlerinde görülme sıklığı yüksektir

Belirtileri;

Hodgin lenfoma’da en sık görülen bulgu bir veya daha fazla büyük lenf düğümü varlığıdır. Bu düğümler genellikle ağrısızdır ve en sık boyun, göğsün üst kısmı, karın veya kasıklarda görülür.

  • Ağrısız bezeler; en sık görülen belirtidir. Lenf bezlerinde oluşan, ağrı vermeyen, genellikle çapı bir santimden fazla olan düğüm şeklinde şişliklerdir. Fark edilme ihtimali en yüksek olan bezeler, boyunda, koltuk altında veya kasık bölgesinde çıkar. Bu şişlikler ağrıya veya başka belirtilere yol açmaz, ancak sıklıkla boyutları giderek artar. Lenf düğümlerinin şişmesinin çok sık görülen bir durum olduğu unutulmamalıdır. Lenf düğümlerinde şişme olan kişilerin çok büyük bir kısmında lenfoma dışında tanılar söz konusudur. Lenf düğümlerinde şişliğin en yaygın sebebi infeksiyondur. Şişen lenf düğümleri genellikle infeksiyon iyileştikten sonra küçülür
  • Sebebi bilinmeyen ateş; ortada hiçbir neden yokken vücut sıcaklığının 38ºC’nin üzerinde olması ve bunun sebebinin açıklanamaması durumudur
  • Gece terlemesi; hastanın gece yatarken giyilen giysilerin ve çarşafların ıslanmasına neden olacak kadar şiddetli gece terlemesi olduğunu belirtmesidir
  • Kilo kaybı; altı ay içerisinde vücut ağırlığının %10’undan fazlasının verilmesidir
  • Sürekli yorgunluk; şiddetli ve devamlı halsizlik veya yorgunluk hali
  • Öksürük ve nefes darlığı
  • Deride kaşınma

Tanısı;

Eğer büyüyen lenf nodu ve diğer belirtiler lenfomaya işaret ediyorsa, bireyin hastalık ve aile öyküsü alındıktan sonra detaylı bir fizik muayene yapılıyor. Boyun, koltuk altı, dirsek, kasık ve diz gerisindeki çukurluk büyümüş lenf nodu varlığı için muayene ediliyor. Aynı zamanda dalak ve karaciğerde de olası bir büyüme varlığı için muayene yapılabiliyor. Ardından, tanının kesinleştirilmesi ve kanserin yayılımın saptanması amacıyla yapılabilecek kimi testler aşağıdaki gibidir:

  • Kan testleri; Tam kan sayımı ve biyokimyasal incelemeler (LDH, ürik asit gibi)
  • Akciğer filmi; Olası lenf bezi büyüklüğü ve diğer problemler araştırılıyor
  • Biyopsi; Büyüyen lenf bezinin kısmi veya mümkünse tam olarak çıkarılması gerekiyor. İğne ile yapılan biyopsiler genellikle sağlıklı sonuç verme ihtimalinin düşük olması nedeniyle, lenfoma şüphesi var ise, mutlaka lenf bezinin tamamı, bu mümkün olmuyorsa bir kısmının bir patolog tarafından incelenmesi şart. Hastalığın yaygınlığının belirlenmesi için kemik iliği biyopsisi de yapılabiliyor
  • Bilgisayarlı tomografi; Boyun, akciğer ve tüm karın bilgisayarlı tomografi detaylı bir şekilde ile incelenebiliyor

Tedavisi;

Lenf kanserinin tedavisi hematoloji-onkoloji servislerinde onkologlar tarafından yapılır. Modern kemoterapi ile lenfoma hastaları %70-80 oranında tedavi edilebilmektedir. Hastalığın gidişatını etkileyen faktörler; hastalığın evresi, hastanın tedaviye yanıt verip vermemesi, lenfomanın tipi, lenfomanın tekrarlaması, beraberinde şeker hastalığı veya böbrek hastalığı olup olmamasıdır. Hastalara kemoterapi ile birlikte radyoterapi uygulanır. Kemoterapide kullanılan ilaçlar hastanın bağışıklık hücrelerini ve kan hücrelerini düşürebilir. Bu durumda hastaya kan nakli gibi destek tedavileri uygulamak da gerekebilir.

Lenfoma tedavisinde kemoterapi ve radyoterapi dışında başvurulan bir diğer tedavi yöntemi immünoterapidir. İmmünoterapide laboratuvar ortamında üretilen ve damar yoluyla vücuda enjekte edilen antikorlar, kanserli hücrelerin yerini belirleyerek onları yok etmeyi ya da gelişimlerini engellemeyi amaçlar.

Lenfomanın tekrarlaması durumunda kemik iliği ve kök hücre nakline de sıklıkla başvurulur. Hastalığın nüksetmesi durumunda yüksek dozda kemoterapi uygulanması gerekir. Bu da kemik iliğine zarar vereceğinden kemoterapi öncesi hastanın kendisinden alınan kemik iliği, kemoretapi sonrası tekrar hastaya nakledilir. Kemik iliği tutulumu olan hastalarda  ise aile yakınlarından da kemik iliği nakli gerçekleştirilebilir.

Lenfoma tedavisinin yan etkileri var mıdır?

Lenfoma tedavisi esnasında ve sonrasında aşağıdaki bulgular ortaya çıkabilir.

  • Beyaz kan hücreleri (akyuvar, beyaz küre) düşüklüğü
  • Kırmızı kan hücreleri (alyuvar) düşüklüğü ve buna bağlı kansızlık
  • Ağızda yaralar
  • Bulantı, kusma, ishal
  • Kabızlık
  • İdrar kesesinde sorunlar
  • Kanlı işeme
  • Aşırı yorgunluk ve halsizlik
  • Ateş
  • Öksürük
  • Saç dökülmesi
  • Akciğer, kalp ve sinir sistemi problemleri

Lenf bezlerinde şişlik, uzun süren halsizlik ve belirtiler kısmında bahsettiğimiz diğer bulgulardan herhangi biri sizde veya yakınlarınızda varsa mutlaka bir uzman görüşü almalısınız.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Çıkık nedir, ilk yardım nasıl yapılır?

Eklem yüzeylerinin kalıcı olarak ayrılmasına çıkık denir. Çıkıklar kendiliğinden iyileşmezler. Çıkık olan eklemde deformite ve eklem hareket kaybı görülürken, ağrı kaçınılmazdır.

Çıkığın olma şekline bağlı olarak sinirlere bası ile sinir kaynaklı problemler de ortaya çıkabilir (uyuşukluk, hissizlik vs). Ortopedinin acil durumlarından birisidir. Küçük veya büyük hangi eklemde olursa olsun çıkık eklem biran önce redükte edilmelidir.

Çıkık çeşitleri;

Doğuştan çıkıklar; Çıkıklar gruplar halinde incelenir. Annenin gebelik sırasında kullanmış olduğu ilaçlar, genetik etkenler doğuştan gelerek bebeğede yansıması olasıdır. Annenin zayıf olması, bebeğin ters yönde olması gibi faktörlerde doğumsal çıkıklar arasında yer almaktadır.

Darbeye bağlı çıkıklar; Doğumsal çıkıklar dışında sportif yaralanma, trafik kazası, düşme gibi darbeye bağlı çıkıklar söz konusudur. Gelen kuvvetin etkisiyle eklemi yani iki kemiği bir arada tutan bağ ve kapsül yırtılır. İki kemik birbirinden ayrılarak ağrılı çıkık meydana gelir.

Kronik çıkıklar; Kemiklerin biribirini en küçük bir kuvvet karşısında bile terk etme halidir. Öyleki hapşırma, öksürme ve hatta elbise giyer yada çıkarırken bile ani çıkıklar meydana gelebilir. Kronik çıkıklar, akut çıkığın iyi onarılmamasından kaynaklanır. Bu durum kişinin yaşam kalitesini oldukça düşürür. Kronik çıkıklar tedavisinde cerrahi tedavi yöntemi kullanılır.

Belirtileri;

  • Yoğun ağrı
  • Şişlik ve kızarıklık
  • İşlev kaybı
  • Eklem Bozukluğu,

İlkyardım;

  • Eklem aynen bulunduğu şekilde tespit edilir
  • Çıkık yerine oturtulmaya çalışılmaz
  • Hasta / yaralıya ağızdan hiçbir şey verilmez
  • Bölgede nabız, deri rengi ve ısısı kontrol edilir
  • Tıbbi yardım istenir (112)

Komplikasyonları;

  • Kompartman sendromu; Çok ciddi bir komplikasyondur ve acil cerrahi gerektirir. Çıkık olan eklemin aşağı kısmında şişme, ağrı, hissizlik ile gider. Özellikle dirsek kırıklı çıkıklarında sık olarak karşılaşılan bir durumdur. Ekstremitenin kesilmesine kadar gidebilen durumlara neden olabilir.
  • Nörolojik (sinire ait) yaralanmalar; Geçici paresteziden (uyuşukluk) kalıcı sinir hasarına kadar geniş spektrumda olabilir. Çıkık olan eklemin yanında seyreden sinir veya sinirler hangileri ise o sinire ait sıkıntılar görülecektir. Örneğin kalça çıkığında siyatik sinire ait ayak bileğinin yukarı kaldırılamaması gibi.

  • Vasküler (damara ait) yaralanmalar; Komşuluk nedeniyle sinir yaralanmaları ile beraberlik sıktır. Hasarlanan damarın aşağısındaki nabızların alınamaması, ekstremitenin soğuk ve soluk olması önemli bulgulardır.  Eklem etrafında geniş bir morarmanın varlığı ve tansiyonun sürekli düşmesi damar hasarını akla getirmelidir.
  • Eklem instabilitesi; Bağ dengesinin bozulduğu durumlarda veya kırıklı çıkıklarda görülür. Tekrarlayan çıkıklara neden olur. Özellikle omuzda ve ayak bileğinde sürekli zorlanmalar neticesinde ameliyata gerek duyulabilir.
  • Eklem hareket kısıtlılığı; Eklem içi kırıkla beraber olan çıkıklarda, redüksiyonun geç yapıldığı durumlarda, redüksiyon sırasında veya çıkık sırasında eklem etrafındaki yapıların hasarının olduğu durumlarda, uzun süre immobilizasyon (hareketsiz bırakma) sonucunda görülebilir.
  • Artroz (eklem yüzeyinin harabiyeti); Çıkık sırasında veya redüksiyon sırasında eklem kıkırdak harabiyetinin derecesine bağlı olarak zaman içerisinde artroz meydana gelebilir.
Paylaşın