Ahmet Uysal kimdir?

29 Mayıs 1938’de Balıkesir’in Savaştepe İlçesinde dünyaya gelen Ahmet Uysal, 03 Temmuz 2011’de Balıkesir’in Edremit ilçesinde hayatını kaybetti. Sağlığında Edebiyatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Dil Derneği üyesiydi. Tam adı Seyit Ahmet Uysal’dır.

Haber Merkezi / 1950 yılında Manisa Gazi İlkokulunu, 1957 yılında ise Savaştepe İlköğretmen Okulunu bitirdi. Buradan mezun olunca ilkokul öğretmeni olarak Çanakkale’de göreve başladı. 1958 yılında Yedek Subay olarak askere gitti. Askerlik dönüşü Gökçesu Köyü, Gönen, Balıkesir’de tekrar ilkokul öğretmenliği yapmaya başladı. 1968’de Gazi Üniversitesinden mezun olduktan sonra ilköğretim müfettişi olarak Yozgat’a atandı.

1968-1970 arası Yozgat’ta, 1970-1973 arasında Sorgun’da görev yaptıktan sonra Bursa’ya atandı. Burada müfettişlik, yöneticilik, rehberlik uzmanlığı görevlerinde bulundu. Daha sonra 1980 yılında müfettiş olarak Balıkesir’e atandı. 1986 yılında İlköğretim müfettişliğinden emekliye ayrıldı.

Emekli olduktan sonra Balıkesir’e yerleşerek kitapçılıkla uğraştı. 1990’lı yılların sonlarında Balıkesir’de yayımlanan Yaklaşım ve Bursa’da yayımlanan Düşlem dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra birkaç yıl Ankara’da yaşadı. Sonraki yıllarında yaşamını ve çalışmalarını, vefatına kadar Balıkesir’in Altınoluk beldesinde yerleştiği bir köyde sürdürdü. Balıkesir’in Edremit ilçesinde hayatını kaybetti. Sağlığında Edebiyatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Dil Derneği üyesiydi.

Edebiyat dünyasında yazmış olduğu çocuk kitapları ile tanınan Ahmet Uysal edebiyata, 1960’lı yıllarda şiirler yazarak başlamıştır. İlk ürünlerini Ilgaz, Şairler Yaprağı, Demet, İmece, Çaltı, Türk Sanatı ve Varlık ’ta yayımlamıştır. Daha sonra, şiir, hikâye ve eleştirilerini; Yeni Dönem, Yansıma, Yelken, kendi çıkardığı Çocuklara Öykü (1975, 4 sayı) dergileri ve Yeni Ortam, Cumhuriyet, Politika, Akşam, Yeni Halkçı gazetelerinde yayımlamış olan Uysal daha sonraki dönemlerde çocuk edebiyatı sahasına yönelmiştir.

Yeni Toplum, Dönemeç, Türk Dili, Sesimiz, Oluşum, Türkiye Yazıları gibi dergilerde eğitim, edebiyat ve çocuk kitapları üzerine yazılar yazmaya başlamıştır. Çocuklar için pek çok masal, öykü, şiir ve roman yazmış olan yazarın 100’e yakın çocuk kitabında imzası bulunmaktadır. 1990’lı yıllarda, çocuk edebiyatına dönük çalışmalarının yanı sıra, yeniden şiire ağırlık vermeye başlamıştır. Ahmet Uysal, Harç Kovası ile 1975 yılında Antalya Festivali Hikâye Yarışmasında mansiyon, 1992 yılında Çankaya Belediyesi – Damar dergisinin ortaklaşa düzenlediği yarışmaların çocuk şiiri dalında ikincilik aldıktan sonra, Suyla Sınanmış Şiirler ( Uzak Yazlarda adıyla kitaplaştı) dosyasıyla 1998 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülünü almıştır. 1999 yılında yazdığı Acının Gümüşü adlı kitabıyla da Yusuf Nadi Şiir Ödülünü kazanmıştır.

1992’de Kırmızı Fare Çocuk Dergisinde düzenlenen öykü yarışmasında çeşitli öyküleriyle ödülleri toplamıştır. Kitaplarından bazılarının adları şöyledir: Alaca Baykuş (öykü), Çöpçü Martı (öykü), Keloğlan’ın Diliyle (masal), Yaban Kedisi (öykü), Çöp Toplama Yarışı (öykü), Anası Bulut Babası Yağmur (roman), Mağara Gölünde Serüven (öykü), Ayda Yaz Uykusu (bilimkurgu roman), Keloğlan’ın Düşü (masal), Yaban Kedisi adlı kitapları Almanya’da Türkçe/Almanca olarak iki dilde basılmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ahmet Telli kimdir?

1946 yılında Çankırı’nın Eskipazar İlçesi’nde dünyaya gelen Ahmet Telli, köy enstitülü sanatçılar kuşağındandır. Telli, Hasanoğlan ve Pazarören köy enstitülerinde eğitim görmüş, daha sonra Gazi Eğitim Enstitüsü’nden mezun olmuştur.

Haber Merkezi / Kastamonu, Ankara ve Kırıkkale gibi çeşitli illerde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 1981’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenlik yaparken sıkıyönetimce tutuklanarak görevine son verilmiş, yargılanması sonucu aynı yıl beraat etmiştir.

Fakat daha sonra sakıncalı bulunan bir yazısından ötürü 142. maddeden hüküm giymiştir. Ahmet Telli, meslekten atıldığı için bu dönemde yayıncılık, editörlük ve yayınevlerinde yöneticilik gibi işler yapmıştır. 1993’te mahkeme kararıyla öğretmenliğe dönen yazar kısa bir süre sonra emekli olmuştur.

Ahmet Telli, 1970 sonrası toplumcu gerçekçi şiir kuşağının önemli temsilcilerinden biridir. “Modernist-toplumcu estetik doğrultusunda konumlandırdığı şiirleriyle bilinen ve daha sonraki yıllarda da aynı estetiği hemen hemen koruyan” Telli, şiirlerinde hem biçimsel hem de anlamsal olarak derinleşme ve gelişme seyrini sürdürmüştür.

Yapıtları; Yangın Yılları, Hüznün İsyan Olur, Dövüşen Anlatsın, Saklı Kalan, Su Çürüdü, Belki Yine Gelirim, Çocuksun Sen, Kalbim Unut Bu Şiiri, Ben Hiçbir Şey Söylemedim, Sulara mı Yazıldı, Kalmasın, Kül ve Kil

Ödülleri; Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü (1980), Yazko Şiir Özendirme Ödülü (1982)

Paylaşın

Ahmet Özer kimdir?

19 Ocak 1946 yılında Trabzon’un Maçka İlçesi’nde Zehra Hanım ve öğretmen İsmail Özer’in oğlu olarak dünyaya gelen Ahmet Özer, 1964’te Trabzon Lisesi’nden mezun olduktan sonra Fatih Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi.

Haber Merkezi / Bununla yetinmeyen Ahmet Özer, sonrasında ise Anadolu Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Mezun olduktan sonra 29 yıl öğretmenlik yapan yazar, Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi’nde 1996-2015 yılları arasında Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi Kıyı ve Bilkent Üniversitesi Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi 4 Mevsim dergilerinde sanat yönetmenliği yaptı.

İlk ödülünü 1981 Nevzat Üstün Şiir Başarı Ödülü’yle alan Ahmet Özer, sonrasında; 1982 Ömer Faruk Toprak Şiir Mansiyonu, 1989 TRT İstanbul Radyosu “Gecenin İçinden” Programı Öykü Ödülü, 1991 Kökten Kitabevi Öykü Ödülü, 1993 Yunus Nadi Yayımlanmamış Şiir Kitabı Ödülü, 1998 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü, 2000 Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Yılın Sanat Ödülü, 2002 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü, 2002 Sabahattin Sağıroğlu Trabzon’a Hizmet Ödülü ve 2016 İsmet Kemal Karadayı Onur Ödülü’nün (Şiir dalında) sahibi oldu.

Farklı dergilerde yazıları yayımlanan yazarın yine gazetelerde pek çok köşe yazısı yayımlanmıştır. Bazı dergi ve gazeteler yaşamı ve sanatı üzerine özel sayı çıkarmıştır. Şairin şiirleri farklı dillere de çevrilir. “Denizin Sesiyle” adlı şiir kitabı Yaprak Damla Yıldırım tarafından İngilizce olarak yayımlanır.

Yapıtları; Ayrı Beraberlikler, Günle Dokunan, Gecenin Kanayan Yerinden, Söyle Yüzüm Tanığımsın, Aşklar Yedeğinde Ömrümüzün, Aşkın Taçyaprağı, Sözümüz Vardı

Ödülleri; 1981 Nevzat Üstün Şiir Başarı Ödülü, 1982 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü Mansiyon, 1993 Yunus Nadi Yayımlanmamış Şiir Kitabı Ödülü, 1998 Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü, 2002 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü

Paylaşın

Ahmet Özbek kimdir?

Kars’ın Sarıkamış İlçesi’nde dünyaya gelen Ahmet Özbek, 1986’dan beri çeşitli dergilerde şiirler, sanat ve edebiyat üzerine yazılar yayınlıyor. Ahmet Özbek, aslen resim öğretmeni ve resim sanatçısıdır.

Haber Merkezi / Yurt içinde çok sayıda resim sergisine katıldı, sergiler açan Ahmet Özbek, Ankara Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği üyelerinden. 1986’dan beri çeşitli dergilerde şiirler, sanat ve edebiyat üzerine yazılar yayınlıyor. Bunlardan bazıları: Çağdaş Türk Dili, Fanatik, Evrensel Kültür, Yeni Biçem, İle ,Ünlem, Akatalpa, Edebiyat ve Eleştiri, Sınırda, Özgür Edebiyat, Eliz edebiyat…

“Karanfil Vakti Erken”

bu
yıldızlarına
el koyduğunuz gök

işkencede
maviliği denizlerin

sahiller
karanfil boyu hüzün

silinmiş
aşk sözcükleri
dalgalar üzerinden

çivilenmiş parmakları
aşkların
kapı kapı
fişlenmiş yüzler

siz
su akşamı
riya karanlığı,

vicdan burkulması
derinden

radyoda ilk bildiri
saat üç buçuk belki
ölgün şehir
sabaha vakit varken:

kimler sevgideydi
yüzyıllar boyu erken
vuruldular
karanfil vakti kalplerinden

“Solarken Ülkem”

ayıp onurlara
ışığın lanetiyle

sabah

bir ağaç devrilir/susar
diğerleri, ta ki
baltaların ucu bir gün
dallarına dokunur

yeşil

bir yaprak delinir/susar
diğerleri, ta ki
ölümlerin ucu bir gün
çiçeğine dokunur

gece kaplar bütün ormanı
birden

Paylaşın

Ahmet Oktay kimdir?

21.01.1933’te Ankara’da dünyaya gelen Ahmet Oktay, 3.3.2016’da 83 yaşında vefat etmiştir. 1950’lerden beri edebiyat hayatının içerisinde olan Ahmet Oktay, başta şiir olmak üzere inceleme, eleştiri, deneme, edebiyat tarihi, hatıra, tiyatro oyunu türlerinde örnekler vermiş bir sanatçıdır. Asıl adı Ahmet Oktay Börtecene’dir.

Haber Merkezi / Soyadını kullanmama sebebi hem şiire başladığı dönemde iki sözcüklü adların tercih edilmesi hem de soyadını bir şair için uzun bulmasıdır. İlkokulu 1941-1945 yılları arasında Ankara Mimar Kemal İlkokulu’nda ortaokulu ise Cebeci Üçüncü Ortaokulu ve Cebeci Dördüncü Ortaokulu’nda okumuştur. Ardından Ankara Atatürk Lisesi’nde eğitimine başlamıştır. Bu yıllarda Yılmaz Gruda, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Şevki Akşit gibi isimlerde oluşan bir çevresi olmuştur. Atatürk Lisesi’nde iken Nazım Hikmet’in kitaplarını okula getirdiği için okul disiplin kuruluna verilmiş ve okulda bir soruşturma geçirmiştir. Atatürk Lisesi’nde başlayan lise eğitimini Bursa Lisesi’nde devam etmiş ancak lise eğitimini siyasal sebeplerden tamamlayamamış ve 1952’de Ankara’ya dönmüştür.

Ankara’ya dönünce de iş hayatına atılmıştır. İlk olarak Malul Gaziler Derneği’nde ardından da İstatistik Genel Müdürlüğü’nde çalışmıştır. 1957’de ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş ve kısa bir süre Oğuz Haluk’un açtığı dil kurslarına yazılı metinler hazırlamıştır. 1957-1958 yıllarında İsmet Ay, Sevim Burak, Ömer Uluç, Fikret Hakan, Demir Özlü, Özdemir Asaf, Metin Erksan, Asaf Çiğiltepe, Selahattin Hilav gibi isimlerle arkadaşlık etmiştir. 1958’de askerliğini yapmak üzere Sivas’a gitmiştir. 1960’ta askerden dönmüş ve bir süre Mustafa Nevzat İlaç Laboratuvarı’nda muhasebecilik yapmıştır. Kısa bir süre içerisinde buradan istifa edip gazeteciliğe adım atmış ve Yeni İstanbul gazetesinin Ankara muhabiri olmuştur. Yeni İstanbul’daki işinden sonra Ankara Ekspres gazetesinde parlamento muhabirliği ve fıkra yazarlığı yapmıştır. Buradaki işi de uzun sürmemiş ve 1962’de buradan ayrılmıştır. Bu evrede ileride eşi olacak Tülay Tura ile tanışmıştır. İşsizliğe daha fazla dayanamayarak 1962’de İstanbul’a dönmüştür. Ankara’da çıkartılacak olan İktisat ve Piyasa adlı yayın organından iş teklifi alınca tekrar Ankara’ya gitmiştir. 1964’te Tülay Tura ile evlenmiştir. İktisat ve Piyasa’nın kapanması üzerine bir başka gazete olan Vatan’da çalışmaya başlamıştır.

1965’te ise TRT Ankara Haber Merkezi’ne geçmiş ve buradaki görevini 1976’ya kadar sürdürmüştür. 1976’da TRT’den ayrıldıktan sonra Ak Ajans ve Dünya gazetesinde görev almıştır. 1978’de tekrar TRT’ye geri dönmüş ve İstanbul Radyosu Haber Şubesi Müdürü olmuştur. 1982’de emekli olana kadar da bu görevini sürdürmüştür. Emekli olduktan sonra Milliyet gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yapmış ve bu görevini de 1993’e kadar yürütmüştür. 1993’te çalışma hayatına veda etmiş ve zamanının bütününü yazıya, edebiyata ayırmaya başlamıştır. Bir çocuk sahibi olan sanatçı 03.03.2016’da, 83 yaşında vefat etmiştir.

Ahmet Oktay, 1965 yılında Her Yüz Bir Öykü Yazar ile Yeditepe Şiir Ödülü’nü; 1987 yılında Yol Üstündeki Semender ile Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü; 1991 yılında Ağıtlar ve Övgüler ile Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen Yılın Şairi Ödülü’nü; 2002 yılında Hayalete Övgü ile Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü’nü; aynı yıl Yalova Belediyesi tarafından düzenlenen 4. Uluslararası Şiir Akşamları’nda Türk şiiri ve edebiyatına katkılarından dolayı Onur Ödülü’nü ve TÜYAP 12. İstanbul Sanat Fuarı’nda Türk plastik sanatına katkılarından dolayı yine Onur Ödülü’nü; 2006 yılında şiirin gelişimini önceleyen şiir çalışmaları sebebiyle Homeros Şiir Ödülü’nü; 2008 yılında PEN Şiir Büyük Ödülü’nü; 2010 yılında çağdaş poetikanın gelişimine katkılarından dolayı 12. Nüzhet Erman Şiir Ödülü’nü; 2012 yılında ise edebiyat çalışmaları dikkate alınarak 6. Mersin Kenti Edebiyat Ödülü’nü almaya hak kazanmıştır.

Şair, deneme yazarı, edebiyat tarihçisi, eleştirmen, gazeteci Ahmet Oktay, kendini öncelikli olarak şair görmüştür. Şiire olan ilgisi ortaokul yıllarında başlamıştır. Bu dönemde yazdığı ilk şiirleri hece ölçüsüyledir. Lise yıllarında edebiyat öğretmeni sayesinde Nazım Hikmet’in şiiriyle tanışmış ve Marksist şairlere yakınlık duymuştur. İlk şiiri 1952’de Aziz Nesin yönetiminde çıkan ve Türkiye Sosyalist Partisi’nin yayın organı niteliğindeki Gerçek dergisinde yayımlanmıştır (Cengiz 2004: 25). Şiir ve yazıları Kaynak, Mavi, Şairler Yaprağı, Dünya, Pazar Postası, Yeditepe, Papirüs, Cumhuriyet, Birikim, Gösteri, Milliyet Sanat, Cogito, Kitap-lık gibi gazete ve dergilerde çıkmıştır.

1952’de çıkmaya başlayan Mavi dergisinde yazmış, Attila İlhan’ın dergide toplumcu gerçekçi yazılar yazmasını sağlayarak derginin toplumcu çizgiye kaymasını sağlamıştır. 1956’da yayın hayatı son bulan Mavi dergisi, İkinci Yeni şiirinin ve 1950 sonrası hikâye ve romanının ortaya çıkışında etkili olmuştur. Sanatçı, anlamın bütünüyle şiirden uzaklaşmasına karşı olmakla birlikte İkinci Yeni’nin imgeyi ve farklı anlatım tekniklerini öne çıkaran tutumunu olumlu karşılamış, kendi şiirlerinde uygulamıştır.

İlk şiirlerinde Nazım Hikmet, “okulum” dediği Enver Gökçe ve Ahmet Arif’in etkisi görülen şair, 1960’ların başında bu etkiden sıyrılmıştır. Esas itibarıyla Marksist-toplumcu gerçekçi damardan vazgeçmeyen şair, varoluşçuluktan etkilenerek bireyi şiirine dahil etmiştir. Sürgün, sosyal adaletsizlik, yoksulluk, intihar, ölüm, yaşam, varoluş, hüzün gibi temaları toplumcu bir anlayışla bireye odaklanarak irdelemiştir. Şiirlerinde toplumcu tavırla hayatın farklı yönlerini kapsamlı bir şekilde gözlemlemiş ve bunu şiirine yansıtırken bireyi, yazınsallığı, imgeselliği ön planda tutmuş, yaşananların birey üzerindeki etkilerini işlemiştir. Ahmet Oktay anlamı dışlamamış ama şiirde anlamın kendini kolayca ortaya koymasınada sıcak bakmamış ve imgesel anlatımı tercih etmiştir. Ahmet Oktay temaları ağır bir dil yerine arı bir Türkçeyle işlemiştir. Şiirinin dili bir taraftan konuşma dilinden diğer taraftan belirli bir kültür düzeyinin anlayabileceği dilden beslenmiştir. Şair, arı bir dil kullansa da kolay anlaşılabilen şairlerden değildir. Biçim açısından kendini tekrar etmek istememiş, şiirlerinde çeşitli biçimleri kullanmıştır. Bu yönleriyle şair, toplumcu anlayışla İkinci Yeni anlayışını birleştirmiştir. Bu özellikler Ahmet Oktay’ı toplumcu duyarlılığı olan modern bir şair kılmaktadır.

Ahmet Oktay, edebiyatın farklı meseleleri hakkında yazılar yazan bir sanatçıdır. Şiiriyle beraber ilerleyen yazı hayatının ilk örneğini 1950’de Güney dergisinde yayımlamıştır. Yazılarında, incelemelerinde edebiyatın çeşitli hususları üzerine tespitler, eleştiriler, çözümler sunmuştur. Eleştiri yazılarında Marksist anlayış ekseninde değerlendirmeler yapmakla birlikte farklı eleştiri yöntemlerinden yararlanmıştır. 1980’lere kadar Marksist estetik ve sanat algısıyla inceleme ve eleştiriler kaleme alan sanatçı 1980’lerden sonra Marksist estetik anlayışını korumakla birlikte Frankfurt Okulu’nun estetik anlayışındanda etkilenmiştir. Kültür endüstrisi ve popüler kültür kavramlarını öne çıkaran yazılarında Marksist estetik anlayışının eksikliklerini ifade etmekten geri kalmamıştır. Eleştiride her zaman ideolojik bir tutumun gerekliliğini savunan sanatçı, ideolojiye körü körüne bağlanmaya, gelişmelerden uzak kalmaya karşıdır.

Denemelerinde popüler kültür, modernizm, postmodernizm, medya, siyaset, ideoloji, küreselleşme konularını Marksist anlayıştan hareketle inceleyer. Tplumsal hayatı, gelişmeleri takip eden yazar, tespitlerini, düşüncelerini denemelerinde sunmuştur. Bununla birlikte sanatçının denemelerini şiirinden ayrı tutmak mümkün değildir. Ahmet Oktay’a göre her ikisi de yazma işidir; aralarındaki fark sadece biçimdir.

Edebiyat tarihi alanında da çalışan Ahmet Oktay, 1923-1950 yıllarını kapsayan Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı adlı bir edebiyat tarihi kitabı kaleme almıştır. Sanatçının şiir dışında ortaya koyduğu tek edebî eser örneği Kurt Dişi adlı bir tiyatro oyunudur. Kitap halinde yayımlanmayan bu eser 1971-1973 yıllarında Devlet Tiyatroları’nda sahnelenmiştir.

1950’lerden beri edebiyat hayatının içerisinde olan Ahmet Oktay, başta şiir olmak üzere inceleme, eleştiri, deneme, edebiyat tarihi, hatıra, tiyatro oyunu türlerinde örnekler vermiş bir sanatçıdır. Edebî hayatı boyunca, eser ürettiği her alanda değişime, gelişime açık olmuş, dönemindeki gelişmeleri takip etmiş ve konumunu buna göre belirlemiştir. Hayatının her evresinde Marksist estetik anlayışına bağlı kalmış ama bu anlayışın eksik yönlerini tespit edip eleştirdiği de görülmüştür. 1950’li yıllarda Türk kültür ve edebî hayatında etkili olan varoluşçuluk akımından, 1980’lerde Frankfurt Okulu’nun düşüncelerinden etkilenmiştir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Ahmet Necdet Sözer kimdir?

01 Mart 1933’te Bursa’nın İnegöl İlçesi’nde dünyaya gelen Ahmet Necdet Sözer, 5 Mayıs 2010’da hayata gözlerini yumdu. Sözer, Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği ve Türkiye Edebiyatçılar Derneği üyesidir.

Haber Merkezi / İlkokulun ilk üç yılını İshakpaşa İlkokulu’nda son iki yılını Merkez İlkokulu’nda okudu (1944). Orta öğrenimini İnegöl’de tamamlayan Sözer, liseye Bursa Lisesi’nde başladı. İki yıl sonra İstanbul Kabataş Lisesi’ne geçti. Çapa Erkek Lisesi’nden 1950’de mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü’nü 1954’te bitirdi.

1954’te Van Lisesi’nde coğrafya öğretmenliğine başlayan Sözer, 1955’te askere gitti. Konya’da öğretmenliğe yeniden başladı. Atatürk Üniversitesi’ne asistan olarak atandı. Coğrafya alanında 1963’te doktor, 1968’de doçent, 1974’te profesör oldu. 1998’de Uludağ Üniversitesi’nden emekli oldu.

Sanatçı, Gün Yüzleri isimli kitabıyla 1994’te TDK Şiir Ödülü, Aşk Ey ile 2002’de Yunus Nadi Şiir Ödülü aldı. Kanşaubiy Miziev’le birlikte Puşkin’den çevirdiği Yevgeniy Onegin (2003) isimli şiir-roman ise, Dünya Kitap Dergisi tarafından En İyi Çeviri Kitabı ödülüne layık görüldü.

Şiirlerinde Ahmet Necdet adını kullanan sanatçının edebiyat alanındaki ilk eseri Çağdaş Fransız Şiiri isimli çeviri antolojidir (1959).

İlk şiir kitabı ise Uzuneşek (1977)’tir. Bu kitapta yer alan Uzuneşek isimli şiirde ”Salvador Dali’nin bıyıklarından” ve ”Çıkıp da gelmiş gibi Naili Divanı’ndan” mısraları Sözer’in şiirlerinde eski ve yeniyi harmanlayan bir üslubu benimsediğini kanıtlar niteliktedir.

İnce Divan (2004) adlı eserinden itibaren dilin anlatım olanaklarından sonuna kadar yararlanmayı amaçladı. Farklı şiir anlayışlarını birleştirmeyi denedi. Şiirlerinde Garip şiirinin mizahi ve ironik söyleyişini, II. Yeni şiirinin dilsel ve söz dizimsel sapmalara ağırlık veren tekniklerini ve halk şiirinin ölçülü, vezinli yapısını bulmak mümkündür. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Yapıtları; Uzun Eşek (Şiir, 1977), Bademlerden Say Beni (Çeviri Şiir, 1983), Dünya Gülü (Çeviri Şiir, 1986), Mutlu Aşk Yoktur (Çeviri Şiir, 1988), Ne Çok Enkaz (Şiir, 1988), Sana Bunca Yangından (Şiir, 1991), Kırk Kötülük Çiçeği (Çeviri Şiir, 1991), İnegöl, Hey İnegöl (Şiir, 1992), Gün Yüzleri (Şiir, 1992), Kün (Şiir, 1994), Ay Kasidesi (Şiir, 1995), Zümrüt Longa (Şiir, 1998), Modern Türk Şiiri, Aşklar Şiirle Kanar

Deneme, inceleme söyleşi; Bir Bölük Anka (2003)

A. Necdet’in hazırladığı antolojiler; Çağdaş Fransız Şiiri, (1959), Modern Türk Şiiri (1993), Bugünün Diliyle Divan Şiiri Antolojisi (1995), Baudelaire’den Günümüze Fransız Şiiri Antolojisi (1997), Tekke Şiiri Dini ve Tasavvufi Şiirler Antojisi (1997), Latin Şiiri Antolojisi (Jean-Louis Mattei ile, 1998), Yahya Kemal’den Günümüze Tematik Türk Şiiri Antolojisi (2000)

Paylaşın

Ahmet Muhip Dranas kimdir?

1908’de Sinop’ta dünyaya gelen Ahmet Muhip Dranas, 1980’de Ankara’da hayata gözlerini yumdu. Dranas’ın naaşı Sinop’ta toprağa verildi. Ortaöğrenimini Ankara Erkek Lisesi’nde tamamladı. Ankara Hukuk Fakültesi’nde iki yıl kadar süren yüksek öğrenimini yarıda bırakarak İstanbul’a geldi. Hakimiyet-i Milliye gazetesinde çalıştı.

Haber Merkezi / Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi, bir yandan da Güzel Sanatlar Akademisi’nde kütüphane müdürlüğü, Dolmabahçe Resim ve Heykel Müzesi Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu. 1938’de Ankara’ya Döndü, Çocuk Esirgeme Kurumu yayın müdürü ve başkanlığı, Anadolu Ajansı, Türkiye İş Bankası yönetim kurulu üyeliği, Devlet Tiyatrosu Edebi Kurul Başkanlığı gibi üst düzey bürokratik görevler yaptı.

Lisedeki edebiyat öğretmenleri Faruk Nafiz Çamlıbel ve Ahmet Hamdi Tanpınar, şiir sevgisinin gelişmesinde etkili oldul. “Ankara Lisesi’nden Muhip Atalay” imzasıyla ilk siiri 1926 yılında Milli Mecmua’da yayınlandı, ilk şiirinden sonra Servet-i Fünun, Görüş, Varlık, Çığır, Ağaç Gündüz, Oluş, Ülkü, Sanat ve Edebiyat, Yücel dergilerinde yayımladığı şiirlerle tanındı

Fransız şairlerinden Baudelaire, Rimbaud çizgisi üzerinde hece ölçüsü sınırlarında kalarak ama yapısal güzellikleri ön plâna alıp, durak ve vurgu yerlerini değiştirerek gelenekselde çağdaşlığı yakalayan, çağrışım gücü yüksek; izlenimi çok aşan derinlikler içinde, değişik benzeti dünyaları çizerek lirizminden bir şey yitirmeden, yurdu, insanı ve doğası ile barışık; alışılmadık deyiş örgüsüyle unutulmaz şiirler yazdı. (Kaynak: siirakademisi.com)

Yapıtları; Şiirler, Kırık Saz

Paylaşın

Ahmet Kutsi Tecer kimdir?

4 Eylül 1901’de Kudüs’te dünyaya gelen Ahmet Kutsi Tecer, 22 Temmuz 1967’de İstanbul’da hayata gözlerini yumdu. Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi. Ahmet Kutsi Tecer, yaşadığı dönemde önemli roller üstlenen, Türk şiirine şekil ve içerek yönünden katkı yapan önemli bir ses oldu.

Haber Merkezi / İlk ve orta öğrenimini Kırklareli’nde Numune Mektebi İdadisi’nde, lise öğrenimini Kadıköy Sultanisi’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi Felsefe Bölümü’nden ve İzmir Halkalı Ziraat Okulu’ndan mezun oldu. Bir bursla Fransa’ya gittı, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde eğitim gördü. Bir süre edebiyat öğretmenliği yaptı. Sıvas Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı.

Sivas’ta görevliyken Halkevleri aracılığı ile folklor çalışmalarını ve halk şairlerini örgütleme çalışmalarını başlattı. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Dairesi üyeliği, Devlet Konservatuarı Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Adana ve Urfa’dan milletvekili seçildi. İki yıl öğrenci müfettişi olarak Fransa’da kaldı. Unesco Merkez Yönetim Kurulu üyeliğine getirildi. Türkiye’ye döndükten sonra bir süre daha öğretmenlik yaptı.

Edebiyat dünyasına şiirle giriş yaptı. İlk şiirleri 1921’den sonra Dergâh ve Milli Mecmua dergilerinde yayımlandı. Sonraki yıllarda Varlık, Oluş, Yücel ve Ankara Halkevi’nin çıkardığı, Ülkü gibi dergilerde şiirlerini ve folklor araştırmaları yayınladı. Hecenin Beş Şairi’ne bağlanmayarak sanatını tek başına kurdu; samimi ve ince, duygu ve memleket şiirleriyle tanındı, heceye yeni imkanlar aradı. Halk edebiyatı ve folklor konularında çeşitli incelemeler yaptı, oyunlar yazdı. İlk ve en önemli oyunu Köşebaşı’nda Batı’ya özentiyi eleştirdi. Ünlü halk ozanımız Aşık Veysel’in keşfedilip Türkiye’ye tanıtılmasında önemli rolü vardır.

Yapıtları;

Şiir; Şiirler, Tüm Şiirleri (Hazırlayan: Vecihi Timuroğlu)

Oyun; Yazılan Bozulmadan, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Köroğlu

İnceleme; Köylü Temsilleri

Paylaşın

Ahmet İnce kimdir?

1950’de Trabzon’un Tonya İlçesi, Karaağaçlı Köyü’nde dünyaya gelen Ahmet İnce, 1971 yılında Trabzon Fatih Eğitim Fakültesi’ni bitirdi. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde ve yurt dışında Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.

Haber Merkezi / Öğretmen örgütlülüğü içinde yer aldı. Demokratik Öğretmen Hareketini inceledi ve yazdı. Yazıları ve mücadelesi nedeniyle bir süre tutuklu kalan İnce halen Trabzon’da görev yapmaktadır.

Dergi ve gazetelerde şiirleri ve yazıları yayınlandı. Kesintili bir şiir geçmişi, zorluklara, haksızlıklara karşı savaşımcı bir yaşamı olan şairin şiirlerde ince bir duyarlık, çarpıcı bir lirizm, büyülü bir ahenk, fırtınalı bir sevgi, yumuşak bir erotizm, ateşli bir özlem, güçlü bir umut ve toplumcu bir bakış dikkat çekmektedir. İnce’nin yayımlanmış dört yapıtı bulunmaktadır.

Yapıtları; Umudun Fısıltısı, Özlemin Çağrısı, Demokratik Öğretmen Hakları ve Sendikal Birlik

“Acılar Umuda”

sıcacık duygular içinde
demlenir taze şarkılar

yolları ayrılsa da sevdaların
sen yine uğraşacaksın
toplamaya
düşüp kalkan yolcuları
ortasında karanlıkların

öfkeli bir ırmak şimdi
arıyor karanlıkta
kendini çoğaltan gücü

varsın bitimsiz soğukları
toplasın da gelsin gece
yeni baharlar yaratır
güzelim doğa
acılar umuda yürür
sevgiler mutluluğa

Paylaşın

Ahmet Haşim kimdir?

1887’de Bağdat’ta dünyaya gelen Ahmet Haşim, 4 Haziran 1933’te vefat etmiştir. Ahmet Haşim, denemeler ve makaleler de yazmakla beraber asıl olarak şairliğiyle şöhret kazanmış, çağdaşlarına ve sonraki dönemlere etki etmiş önemli bir sanatçıdır.

Haber Merkezi / Babasının memuriyeti nedeniyle çocukluğu Arabistan geçti. Düzgün bir ilköğrenim dönemi yaşadı, sadece Arapça öğrenebildi. 7 yaşında annesini kaybetti. 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul’a geldi ve Galatasaray Sultanîsi’ne (Lisesi) yatılı olarak kaydedildi. Mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Memuriyeti sırasında bir süre Mekteb-i Hukuk’a devam etti. Daha sonra hukuk öğrenimini yarıda bırakarak Fransızca öğretmenliği ve çevirmenlik yapmaya başladı. Birinci Dünya Savaşının başlaması üzerine yedek subay olarak askere alındı.

Dört yıl süreyle Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki askerî birliklerde görev yaptı. Savaş sonrası Sanayi-i Nefise Mektebi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri öğretmenliği, Mülkiye Mektebi’nde (Siyasal Bilgiler Fakültesi) Fransızca öğretmenliği yaptı ve Harp Akademisi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Sağlığının bozulması üzerine 1924 ve 1928 yıllarında Paris’e, hastalığının ilerlemesi üzerine 1932’de Frankfurt’ta gitti, iyileşemeden döndü. 4 Haziran 1933 tarihinde İstanbul’da öldü. Mezarı Eyüp’tedir.

Ediyat yaşamı Galatasaray Lisesi’nde öğrenci iken edebiyat öğretmeni Ahmed Hikmet’in yönlendirmesiyle başladı. Okul arkadaşları İzzet Melih, Hamdullah Subhi, Emin Bülend ve Abdülhak Şinasi ile bir sanat gurubu oluşturan Haşim’in ilk şiiri Hayâl-i aşkım 7 Mart 1901 tarihli Mecmua-i edebiye’de çıktı. İlk şiirlerinde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin’in etkisi görülmektedir. Lise sonda Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bu tarihten sonra kendi şiir dilini ve poetikasını geliştirmeye başladı.

Avrupa şiirini çok iyi inceledi. Aşiya, Musavver Muhit, Resimli Kitap, Servet-i Fünun, Rebab, Dergâh, Yeni mecmua ve Yeni Türk dergilerinde, daha nitelikli, hayal zenginliği, iç ahengi kuvvetli şiirler yayımlandı. Yaşantısı süresince hiç bir siyasi ve edebi akım içinde yer almadı. Fecr-i ati topluluğuna girdiyse de ilişkisi topluluğun yayın organı Servet-i Fünun dergisine şiir vermekle sınırlı kaldı. Göl Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı.

Şiir anlayışını “Şiirde Mana ve Vuzuh” adlı makalesinde açıklayan Haşim, Fransız simgecilerinin özelliklerini taşıyan, farklı, kapalı, çağrışımları dar bir kesime seslenen, şiirimizin mecaz ve eğretileme söz sanatlarını kullanarak; aşk ve doğa konularında, müzikalitesi yüksek, aruz ölçüsü ile 80 kadar şiir yazdı. İçine kapanık ve hassas bir kişiliğe sahip şair şiirlerinde gerçek yaşamdan uzaklaşma, hayalî bir âleme sığınma isteği görülür. Şiirlerinde daha çok çocukluk anıları, aşk ve tabiat temalarını işledi. Şiir dışında, nesir alanında fıkra, deneme, gezi notları ve hatıra türünde yazılan yazıları da vardır. Nesir dili şiirlerinden daha sadedir. Nesirlerinde açık, berrak, nükteli, bazen de alaycı ve iğneleyici bir üslûp kullandı.

Yapıtları;

Şiir; Göl Saatleri, Piyale

Fıkra ve Sohbet; Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan

Gezi; Frankfurt Seyahatnamesi (Kaynak: siirakademisi.com)

Paylaşın