Akşener’in “İttifak Bitti” Sözlerine Kılıçdaroğlu’ndan Yanıt: İttifak Yok Ki Zaten

İYİ Parti kanadından gelen “ittifak bitti” sözlerini değerlendiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “İttifak zaten bitti. Şimdi bakın, ittifak yok ki zaten, ittifak seçim döneminde olur. Şimdi her birimiz ayrı partiyiz, şimdi ittifak yok ki. İyi Parti; onlar da bizim gibi yerel seçimlere hazırlanıyor. Diğer partiler de yerel seçimlere hazırlanıyor. Yani biz hep beraber gelip, “Arkadaşlar biz yerel seçimlere nasıl hazırlanalım diye konuşmak” öyle bir şey yok” dedi ve ekledi:

“Dolayısıyla yaptığımız çok değerli bir şey tartışma aramızda elbette tartışma olacak, onlar ayrı parti biz ayrı partiyiz dolayısıyla tartışma da olabilir, farklı adaylar da olabilir, farklı adaylar çıkarabiliriz. Dayanışma içinde olabiliriz. Belli yerlerde karşıt olabiliriz biz geçen seçimlerde de biz Uşak’ta biz de belediye başkanı adayı çıkardık onlar da çıkardılar. Yanlış hatırlamıyorsam Niğde’de biz de çıkardık onlar da çıkardılar. Yani bazı yerlerde beraber olduk bazı yerlerde ayrı ayrı olduk. Bunların hepsi oldu yani.”

“Değişim” tartışmalarına ve kendisine yönelik “istifa” çağrıları da değerlendiren Kılıçdaroğlu “Şimdi Kurultay’da göreceksiniz, demokratikleşmenin ne olduğunu herkes görecek, tanık olacak buna. Gerçekten partide herkes tanık olacak. CHP’nin şöyle bir özelliği var. Türkiye’deki büyük değişimlerin altında CHP’nin imzası vardır. Değişimin önü zaten açık bizde, kapalı hiç olmadı ki.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir grup gazeteci ile bir araya gelerek gündeme dair soruları yanıtladı. T24’ten Murat Sabuncu’nun aktardığına göre; Kılıçdaroğlu’nun verdiği demeçler şöyle:

Kemal Bey peki siz altılı masa ortakları birbirinizle helalleşebildiniz mi seçim sonrası? Meral Hanım’ın hem Kurultay’da hem sonrasındaki CHP’ye yönelik çıkışı, Ali Babacan’ın bir televizyon programında söylediği “CHP’nin kendi başına kazanması mümkün mü ya” cümlesi, sosyal demokrat kanattan gelen “Bu kadar fazla milletvekili neden muhafazakarlara verildi” eleştirisi… Seçim sonrası iktidar daha bir arada gözükürken muhalefet paramparça bir yapı arz ediyor. Bu yapıyla bu seçimlerin kazanılma imkanı var mı? Kendi aranızdaki bu tartışmanın nereye evrileceğini bekliyorsunuz?

Doğrusunu isterseniz ben öyle muhalefeti çok paramparça görmüyorum. Şimdi siz gazeteciler soru soruyorsunuz, doğal olarak onlar yanıt veriyorlar. Yani niye ayrı ayrı girdiniz veya neden 39 milletvekili verildi, soru soruyorsunuz. Onlar da gayet samimi bir şekilde cevap veriyorlar. Biz girmeseydik CHP tek başına girecekti. Fakat bu öyle bir algı yaratılıyor ki sanki biz sabah, öğle, akşam birbirimizle kavga ediyoruz. Yok öyle bir şey aslında, yani pekala telefon ediyoruz birbirimize, pekala birbirimizle konuşuyoruz, pekala onların eleştirileri varsa büyük bir dikkatle okuyoruz; biz de bakıyoruz yani.

Medya biz kanlı bıçaklıymışız, oturduk birbirimizi boğazlayacağız gibi veriyor. Aslında öyle bir şey yok. Yani biz pekala üç gün sonra da beş gün sonra da bir ay sonra da bir araya gelebiliriz. Oturup konuşabiliriz uygar insanlar gibi. Bizim siyaset dünyasında çok önemli bir şey yaptığımıza inanıyorum ben. Yani altı siyasi partinin ortak mutabakat metni hazırlaması, Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından bir anayasa metni hazırlaması ve bunun altına imza atması… Allah aşkına kimin yapacağı bir şeydir bu? Biz bunu yaptık bu ülkede, bunun altında hepimizin imzası var ve hiçbirimiz

‘imzamı geri çektim’ demiyoruz. Hala aynı yerdeyiz, yani bu sıradan bir olay değil.

Sayın Akşener ittifak bitti dedi…Ve yenisi için partisi pek gönüllü gözükmüyor.

İttifak zaten bitti. Şimdi bakın, ittifak yok ki zaten, ittifak seçim döneminde olur. Şimdi her birimiz ayrı partiyiz, şimdi ittifak yok ki. İyi Parti; onlar da bizim gibi yerel seçimlere hazırlanıyor. Diğer partiler de yerel seçimlere hazırlanıyor. Yani biz hep beraber gelip, “Arkadaşlar biz yerel seçimlere nasıl hazırlanalım diye konuşmak” öyle bir şey yok.

Dolayısıyla yaptığımız çok değerli bir şey tartışma aramızda elbette tartışma olacak, onlar ayrı parti biz ayrı partiyiz dolayısıyla tartışma da olabilir, farklı adaylar da olabilir, farklı adaylar çıkarabiliriz. Dayanışma içinde olabiliriz. Belli yerlerde karşıt olabiliriz biz geçen seçimlerde de biz Uşak’ta biz de belediye başkanı adayı çıkardık onlar da çıkardılar. Yanlış hatırlamıyorsam Niğde’de biz de çıkardık onlar da çıkardılar. Yani bazı yerlerde beraber olduk bazı yerlerde ayrı ayrı olduk. Bunların hepsi oldu yani.

Meral Hanım’ın masadan kalkması, sonra geri gelmesi konusunda ne oldu hala tam olarak kimse bilmiyor…

Meral Hanım’ın masadan kalkması sonra masaya gelmiş olması elbette onların takdirinde olan bir şey. Biz ‘neden masadan kalktın’, ‘neden masaya geldin’ diye bir sorgulama yapmayız.

‘Kovulduk’ da diyorlar.

Başka partiyi sorgulama gibi bir hakkımızın olduğunu da; yani ittifak içinde hakkımızın olduğunu da düşünmüyorum.

Bu kalkışın zarar verdiğini düşünüyor musunuz?

Onu bilmiyorum yani zarar verdi mi vermedi mi diye böyle özel bir çalışma yapmadık doğrusunu isterseniz yani.

Ama anketlerde oy oranı yüzde 17-18’di, 7’ye 8’e düştü diyenler var…

Gazetelerin yazdığı, sizlerin yazdığınız zarar verdi şeklinde. Bilmiyorum, yani dediğim gibi özel bir çalışma yapmadık bununla ilgili. Zaten özel bir çalışma yapacak zaman da yok. ‘Ne oldu, artısı mı oldu eksisi mi oldu’ öyle bir zaman dilimi de yok. Zaten yani her şey o kadar hızlı ilerliyor ki siz sabah bir şey düşünüyorsunuz, öğleden sonra gündem tamamen değişiyor akşam başka bir konuya odaklanıyorsunuz.

Bu noktada şu soru soruluyor:

Kemal Bey, “Başarılı belediye başkanlarını yeniden aday gösteririz” dediniz. Bir de “Biz önce kendi adaylarımızı belirleyip sonra ittifak ile  bir araya geleceğiz” dediniz. Şimdi başarılı deyince İstanbul, Ankara, İzmir Adana, Mersin bunlar mı kastediliyor?  Ekrem Bey aday adayıyım diye çıktı. Mansur Bey aday adayıyım diye ortaya çıktı. Birinci sorum her ikisi de sizinle bir istişarede bulundu mu, yani biz aday adaylığımızı açıklayacağız dediler mi size? İkincisi, bu konuda siz hem Ekrem Bey’in İstanbul’dan Mansur Bey’in Ankara’dan adaylığı konusunda genel başkan olarak görüşünüz nedir?

Kendileriyle zaman zaman yüz yüze görüşüyoruz veya telefonla görüşüyoruz. Başarılı olan belediye başkanlarını tekrar aday göstereceğimizi zaten defalarca ifade ettik. Yani yeni söylenen bir şey değil. Dolayısıyla arkadaşlar da kendilerini başarılı görüyorlar, doğru. Yani biz toplumun nabzını tuttuğumuzda da belediye başkanlarımızın başarılı olduğu görülüyor. Dolayısıyla tabii bunun son kararı bende değil, MYK da değil. Kararı Parti Meclisi verecek ama benim genel başkan olarak görüşüm, başarılı belediye başkanlarının görevlerini sürdürmeleri. Hele özellikle Ankara, İstanbul, Mersin, Adana gibi Antalya gibi bizim yeni aldığımız ve birinci  dönemlerinde güzel çalışmalar yapılan belediye başkanlarını ikinci dönemlerinde daha başarılı olacaklarını, devir aldıkları sorunları kalıcı çözmek için çalışacaklarını biliyorum.

Biliyorsunuz buraları büyük borçlarla devraldılar, büyük borçların bir kısmı tasfiye edildi. Şimdi ikinci dönemlerinde çok daha güçlü olarak, mali açıdan da çok daha güçlü olarak başlayacaklar. Örneğin İstanbul’da metro inşaatları tamamen durmuştu. Şimdi metrolar, inşaatlar büyük ölçüde tamamlandı. Bir kısmı açıldı hatta bir kısmının açılışına ben de katılmıştım. Benzer uygulamalar diğer illerimizde de oldu. Mersin’de de, Adana’da da, Antalya’da da benzer uygulamalar oldu. Dolayısıyla ben arkadaşların başarılı bir şekilde 2. dönem görevlerini yerine getireceklerine inanıyorum.

Ve bence en önemli kısım:

Yerel seçimde başarınız erken seçimi getirir mi?

Normalde etik kurallara uyan bir iktidarın yerel seçimlerde kaybederse seçime gitmesi lazım. Demokrasinin kuralı budur. Güven testini gerçekleştirmesi lazım ama Erdoğan bunu yapar mı bilmiyorum. Bunu yapması için demokrasi kültürünü içselleştirmesi lazım. Erdoğan’da bunu göremiyorum. Toplumsal baskı bunu ne kadar gündeme getirir ya da etkili olur bilemiyorum.

İmamoğlu CHP’nin, Yavaş İYİ Parti’nin adayı olsun formülleri de konuşuluyor ne dersiniz? İyi Parti’yle böyle bir işbirliği yapabileceğiniz konuşuldu mu?

CHP’li belediye başkanlarının olduğu yerde CHP’li belediye başkanları vardır, devam eder. Bunun ortası olmaz. Her halükarda Ankara’da da İstanbul’da da dominant olan parti CHP’dir. Öyle kabul etmek lazım.

CHP Genel Başkanı seçim yenilgisi sonrası parti içinde ‘değişim’ hareketi başlatan, Kurultay’da pek muhtemel karşısındaki adayı destekleyecek Ekrem İmamoğlu hakkında çok dikkatli bir dil kullanıyor. Özellikle siyasi yasak getirilmesi olasılığına “karşılarında 100 yıllık partiyi bulurlar” diye tepki gösteriyor:

“Bir büyükşehir belediye başkanını seçimle değil de yargıyı kullanarak seçim sisteminin dışına atıyorsanız, bu artık o ülkede iktidarın demokrasiden tümüyle vazgeçtiğini gösterir. Rakibinizi demokratik kurallar içinde yenerseniz toplum size saygı duyar. Devletin gücünü kullanarak rakibinizi elemine etmek onu sistemin dışına, seçimin dışına atmak isterseniz sizin demokrat olmadığınız, baskıcı bir yönetimi kullandığınız gerçeği ortaya çıkar. Biz Erdoğan’ın demokrasinden yana tavır takınmadığını gayet iyi biliyoruz. Rakiplerini yalanlarla, iftiralarla bazen yargıyı kullanarak sistemin dışına itmek istediğini de biliyoruz ama onun unutmaması gereken bir şey var. Onun karşısında 100 yıllık bir parti var, Cumhuriyet Halk Partisi var ve en azından bu son seçimlerde demokrasinden yana oy kullanan 25,5 milyon insan var.”

Kemal Kılıçdaroğlu kurultaya doğru parti içinde yarış ile ilgili şunları söyledi: “Parti içinde de MYK’de de Parti Meclisi’nde de her konuyu tartışırız. İnsanların idealleri olur, parti içi idealleri olur, parti dışı idealleri olur. Bizi diğer partilerden ayıran temel özellik de bu zaten. Yani biz demokrasiyi içselleştirmiş olan bir partiyiz. Bugün buraya gelmeden önce mesela eski partililer ile buluştum. Şikayet de ettiler, listede bizi koymadınız dediler, bir sürü şey anlattılar, bunları dinliyorum ben. Şimdi normalde diğer partilerde böyle bir tablo bulamazsınız. ‘Vay sen nasıl konuşursun’ diye başlanılır. Bizde bunların tamamını dinleriz, dolayısıyla niçin hangi gerekçelerle yapamadığımızı da anlatırız.

Yani bir anlamda eski partililerimize hesap da veririz. Yani ben MYK’ye de hesap veririm, belediye başkanları da, parti meclisi de, il başkanları da gelir. Onlar bizi eleştirirler, biz onları eleştiririz. ‘Neden yeteri kadar çalışmadınız’ deriz, eksiklikleri varsa tek tek söyleriz. Onlar da bizim eksiğimizi söylerler bize ama bu hani böyle bir kan davasına dönüşmez bizde. Bizde tartışılır, belli bir şey varsa, seçim varsa, yerel seçim varsa hep beraber gideriz. Yerel seçimlerde gücümüzü gösteririz oyumuzu kullanırız. Yerel seçimler biter, ondan sonra otururuz tekrar tartışırız. Bizi yüz yıllık parti yapan da zaten bu. Yani diğer partilerden ayıran temel kural da bu. Eğer bu tartışma kendi içinde dinamizmini kaybederse ve tartışma tümüyle yok olursa parti bir anlamda kendisini sonlandırmış olur.

Çünkü artısını eksisini tartışmayan bir partinin geleceği inşa etme şansı olmaz. Gelecek nasıl sağlıklı inşa edilir? Tartışılarak yapılır. Benim görmediğimi bir başka partili görür. Şimdi biz bu aslında demokrasinin de bir gereği ama toplum öyle bir hale geldi ki kendi içimizde demokratik tartışmalar bile ‘vay işte gördünüz mü siz Ak Parti gibi değilsiniz’. Orada tek adam rejimi var yani bir kişi konuşuyor, herkes esas duruşta. Orada aksini söyleyemez, her kimse söylediği zaman tasfiye edilir. Bizde öyle bir kural yok, olmaz da zaten öyle bir gelenekte yok partinin içinde. CHP’de eleştirilerde asla belli bir düzeyin altına inilmez. Yani belli bir saygı içinde o en sert eleştiriler yapılır. “

HDP aday çıkarırsa…

HDP’nin başta İstanbul aday çıkarma konusuna şöyle yanıt veriyor: “Doğrusunu isterseniz yani HDP aday çıkarır mı çıkarmaz mı ya da diğer partiler aday çıkarır mı çıkarmaz mı yani ittifak içinde olanlar aday çıkarır mı çıkarmaz mı onu bilmiyoruz yani. O gelişen olaylar, gelişen süreç içerisinde oturulur konuşulur.

Yeşil Sol Parti ayrı aday da gösterebilir yani geçmişte de belli yerlerde ayrı aday gösterdi. Bazen aday göstermedi, hangi belediye başkanını istiyorsa ona destek verdi. Dolayısıyla bizim HDP’nin iç işine karışmak gibi bir ne görevimiz ne de öyle bir etik dışı davranışımız olur yani, onların iç işlerine karışmayız . Onlara saygı gösteririz, diğer partilere nasıl saygı gösteriyorsak HDP’ye de aynı saygıyı gösteririz.”

Bir diğer soru…

Size seçimlerden sonra istifa çağrıları oldu. Siz bir şekilde partiye devam etme kararı aldınız. Partiyi güvenli limana yanaştırmaktan bahsettiniz. Bu Kurultay’la beraber bu güvenli liman olmuş olacak mı tekrar genel başkan olursanız?

Olacaktır.

Ondan sonra siz bunu teslim etmek için mi bir yol yürüyeceksiniz?

Şimdi Kurultay’da göreceksiniz, demokratikleşmenin ne olduğunu herkes görecek, tanık olacak buna. Gerçekten partide herkes tanık olacak. CHP’nin şöyle bir özelliği var. Türkiye’deki büyük değişimlerin altında CHP’nin imzası vardır. Partilerin demokratikleşmesi konusunda da kendi içimizde, bütün partiler için söyleyemiyorum, kendi içimizde demokratikleşmesi konusunda da çok önemli gelişmelere imza atacağız. Hepiniz tanık olacaksınız.

Siz bunun önünü açacaksınız yani.

Tabii yapacağız.

Değişimin önünü açacağınız mı anlaşılacak buradan? Tüzüğe mi atıfla?

Tabii tüzükle, başka ne ile olacak.

Yani sürprizler mi beklensin?

Tüzükte, yok yani tabii bir düzeni değiştirdiğinizde herkesin memnun olmasını bekleyemezsiniz ama bugün yaptığım toplantıda bir oranı açıkladığımda en çok alkışı erkekler verdi, kadınlar lehine.

Kurultay’da değişimin önünü açacağınızı söylediğinizi yazsak doğru bir cümle mi olacak?

Değişimin önü zaten açık bizde, kapalı hiç olmadı ki.

Genel başkan değişimini mi kastediyorsunuz?

Bir değişim yapacağız o kesin. Değişimin hukuki temellerini oluşturacağız o da kesin. Tabii bu bizim önerimiz, Kurultay bunu kabul eder mi etmez mi onu bilmiyorum. Çünkü ben geçmişte ön seçim için şeyi ön görmüştüm. Düzenli aidat ödeyenler, milletvekilini seçsinler. Böylece naylon üyeler bitecek, düzenli aidat ödeyen, kendi milletvekilini, belediye başkanını, belediye meclis üyesini belirleyecek. Kurultay bunu reddetti, kabul etmedi. Şimdi pişmanlar, keşke kabul etseydik diye şimdi getireceğiz, getireceğiz yeniden. Yani hiçbir partide olmayan bütün demokratik standartları getireceğiz.

Güvenli liman, Kurultaya getireceğim, Kurultaya bütün demokratik standartları getireceğim. Parti gerçek anlamda tam demokratik kuralların işlediği bir parti haline gelecek. Ondan sonra özgürce kendi genel başkanını seçecek. Yeri geldiğinde başkanı görevden alacak bir Kurultay olacak.

İşte söylüyorlar, güçlü genel sekreterlik olsun, olur. Eskiden vardı zaten, o kalkmıştı, dolayısıyla örgütün de beklentilerine uygun olarak ve gerçekten de siyasi partilerin demokratikleşmesi açısından da buna ihtiyaç var yani.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan “Parti Sağa Kayıyor” Eleştirilerine Yanıt

Seçimlerde müttefik sağcı parti üyelerinin CHP listelerinden aday gösterilmesine yönelik eleştirilere yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Diğer partilerle oluşturduğumuz milletvekili aday listelerine yönelik eleştiriler haksızdır. Yüzde 25 oyumuz var, yüzde 50’ye ulaşmak için müttefiklere muhtacız. Bu listeleri bahane ederek partimiz içinde sert ve öfkeli tepkiler örgütlendi” dedi ve ekledi:

“‘Parti sağa kayıyor’ haksız değerlendirmeleri yapıldı. Bazı ulusalcı seçmenler bu propagandanın da etkisiyle aşırı milliyetçi seçenekleri tercih etti. Bu partilerle yapılan ittifakın belgeleri olan ortak Protokol ve Anayasa değişiklik taslağı okunduğunda gelişmiş bir demokrasi programı hazırlandığı görülebilir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Serbestiyet’ten Oral Çalışlar’a konuştu. Çalışlar’ın konuşmadan aktardığı önemli kısımlar şöyle:

“Kılıçdaroğlu CHP genel başkanlığını sürdürmeye kararlı görünüyor. Kişi adı vererek kimseyi suçlamıyor. Sakin bir şekilde kongreleri izliyor.

Kamuoyu önünde bir özeleştiri yapsanız daha iyi olmaz mıydı?” soruma şöyle cevap verdi: “Seçimden birkaç gün sonra kamuoyu önüne ekibimle birlikte çıkıp hesap vermeyi, bir özeleştiri yapmayı gerçekleştirebilirdik. Aslında parti kademelerinde bunu yaptık. Ama açıktan herkesi bilgilendirici bir değerlendirme yapmamış olmamız bir eksiklik.”

Aynı soruyu Millet İttifakı için de sordum. “Millet İttifakı’nın bileşenleri ile böyle bir deneme yapılabilirdi ama onlar adına konuşmak doğru olmaz.” Ruh hallerini şöyle özetledi: “Üzerimizde seçim sonrası ağır bir baskı oluştu. Partiyi dağıtacak kadar sert bir baskı. Bu hâlâ sürüyor.”

“Kurultay’da yönetim açısından bir sorun çıkmaz. CHP’de şu anda il ve ilçe örgütlerinin başındaki arkadaşlarımızın çoğu eski gençlik kollarında çalışanlar. Parti bu şekilde de yenileniyor.” Seçimlerde müttefik sağcı parti üyelerinin CHP listelerinden aday gösterilmesine yönelik eleştirileri şöyle cevapladı:

“Diğer partilerle oluşturduğumuz milletvekili aday listelerine yönelik eleştiriler haksızdır. Yüzde 25 oyumuz var, yüzde 50’ye ulaşmak için müttefiklere muhtacız. Bu listeleri bahane ederek partimiz içinde sert ve öfkeli tepkiler örgütlendi. ‘Parti sağa kayıyor’ haksız değerlendirmeleri yapıldı. Bazı ulusalcı seçmenler bu propagandanın da etkisiyle aşırı milliyetçi seçenekleri tercih etti. Bu partilerle yapılan ittifakın belgeleri olan ortak Protokol ve Anayasa değişiklik taslağı okunduğunda gelişmiş bir demokrasi programı hazırlandığı görülebilir.”

Kemal Kılıçdaroğlu’na göre, oy verme ihtimali bulunan ‘tereddütlü kitle’ önemliydi: “İktidardan kopuş eğiliminde olan muhafazakâr kitle, sonucu tayin etti. Bu aday listelerine gösterilen aşırı tepkilerden, söz konusu kitle olumsuz yönde etkilendi. Kararsız muhafazakârlar, ‘Ulusalcılar iktidara gelirse yeniden eski günlere dönebiliriz korkusu’ ile oylarını dönüp tekrar Erdoğan’a verdiler.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Organize Suçlara Dikkat Çekti: İktidar Göz Yumdu

Suç örgütlerine ve uyuşturucu baronlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşüyor. Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyor. Aileler çaresiz… Peki neden?” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Çünkü uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumdu.”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Uyuşturucu baronları paralarıyla birlikte Türkiye’ye gelsinler diye, birden fazla özel kanun dahi çıkardı. Böylece uyuşturucu baronları, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de yuvalanma imkânı buldular… Sonuç, kafelerde, AVM’lerde birbirleriyle çatışmaya, hesaplaşmaya başladılar. Özellikle İstanbul, dünya suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının çatışma alanına döndü.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı bir dizi açıklamayla ülkedeki suç örgütlerine ve uyuşturucu baronlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, iktidarı eleştirdi. Kılıçdaroğlu’nun sosyal medya hesabında yaptığı açıklamalar şöyle:

“İstanbul’da uyuşturucu baronları tarafından kahraman polisimiz Hakan Telli’nin şehit edilmesi ve iki silah arkadaşının yaralanması; emniyet güçlerimizin, zorlu şartlar ve siyasi baskılara karşın verdiği azimli mücadeleye rağmen, yüzleşmemiz gereken acı bir gerçeği önümüze koydu.

Gencecik çocuklarımız, evlatlarımız birer birer uyuşturucu çetelerinin ağına düşüyor. Uyuşturucu bağımlılığı bulaşıcı bir hastalık gibi hızla yayılıyor. Aileler çaresiz… Peki neden? Çünkü uyuşturucu baronlarının kirli parasına muhtaç olacak kadar memleketi ekonomik bir soykırıma maruz bırakan siyasi iktidar, gün geldi sadece kirli paranın değil sahiplerinin de Türkiye’ye girmesine göz yumdu.

Uyuşturucu baronları paralarıyla birlikte Türkiye’ye gelsinler diye, birden fazla özel kanun dahi çıkardı. Böylece uyuşturucu baronları, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de yuvalanma imkânı buldular… Sonuç, kafelerde, AVM’lerde birbirleriyle çatışmaya, hesaplaşmaya başladılar. Özellikle İstanbul, dünya suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının çatışma alanına döndü.

Daha garip olanı ise dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucu operasyonu” dediği operasyonda nasıl olduysa herkes serbest kaldı. İsrail Dışişleri Bakanı ise, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığından 10 yıl hüküm giyen Danny Awka’nın diplomatik temas sonucunda serbest bırakılacağını açıkladı ve dışarıdan talimat alan Saray Hükümeti uyuşturucudan hükümlü İsrailli’yi bıraktı. Malum papazı da böyle bırakmıştı…

Türkiye eskiden uyuşturucunun transit bölgesiydi. Şimdi ise Saray ve şürekâsının desteğiyle Türkiye uyuşturucunun pazarı haline geldi. Saray iktidarı resmen, çocuklarımızı uyuşturucu baronlarına kurban verdi. Ne uğruna? Üç gün daha iktidarda kalmak uğruna. Uyuşturucu parası ile cari açığı finanse edebilmek uğruna.

Biraz rakam paylaşayım: Emniyet Genel Müdürlüğü bir rapor yayınladı. Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre; ülkemizi kuşatan metamfetamin kullanımı son 2 yılda 5,5 kat arttı. Met olaylarındaki şüpheli sayısı ise bir yılda yüzde 61,5 arttı. Uyuşturucu kullanımı 10 yaşına kadar düştü.

Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezi’nin raporuna göre; İstanbul metamfetamin kullanımında Avrupa’daki 106 merkez arasında 10’uncu sırada. İktidarda kalabilmek uğruna, kirli para uğruna kendi ülkesinin evlatlarını bile gözden çıkaran Saray Hükümetinin önünde tek bir hedef var: Milletimizi manipüle ederek, kentlerimizi tümüyle baronlara teslim etmek. Buna, milletimizle birlikte dur diyeceğiz!”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Milletvekillerine “Akşener” Talimatı: Cevap Vermeyin

İYİ Parti Lideri Meral Akşener’in CHP’yi hedef alan konuşmaları sonrası CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun milletvekillerine Akşener’e cevap niteliğinde açıklamalar yapmamalarını istediği öğrenildi.

Özellikle ittifakla ilgili konularda partide çok seslilik olmamasının istendiğini kaydeden bir CHP yöneticisi şunları söyledi: “Bu ittifak kolay kurulmadı. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirlerde belediye başkanlıkları kolay kazanılmadı. Bu seçim döneminde de bazı işbirlikleri yapılması gerekiyor.

Aksi durum sadece AKP’nin işine yarar. Her kafadan bir ses çıkması doğru olmaz. Aynı duyarlılığı seçimde ittifak yaptığımız partilerden de bekliyoruz. Yapılan açıklamalardaki sözlere de dikkat edilmeli. Her zaman siyasette nezaketi elden bırakmamalıyız, çok sert açıklamalardan kaçınmalıyız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, milletvekillerine 26 Ağustos’ta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in CHP’yi hedef alan konuşmalarına cevap niteliğinde açıklama yapmamalarını istedi.

Sözcü’den Saygı Öztürk‘ün aktardığına göre; bazı CHP milletvekilleri, bu konuda açıklamanın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu veya parti Sözcüsü Faik Öztrak tarafından yapılabileceğini, kendilerinin bu konuda açıklama yapmamalarının istendiğini söylediler.

Özellikle ittifakla ilgili konularda partide çok seslilik olmamasının istendiğini kaydeden bir CHP yöneticisi şunları söyledi: “Bu ittifak kolay kurulmadı. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyük şehirlerde belediye başkanlıkları kolay kazanılmadı. Bu seçim döneminde de bazı işbirlikleri yapılması gerekiyor. Aksi durum sadece AKP’nin işine yarar.

Her kafadan bir ses çıkması doğru olmaz. Aynı duyarlılığı seçimde ittifak yaptığımız partilerden de bekliyoruz. Yapılan açıklamalardaki sözlere de dikkat edilmeli. Her zaman siyasette nezaketi elden bırakmamalıyız, çok sert açıklamalardan kaçınmalıyız.”

Öte yandan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu 31 Ağustos’ta gazetecilerle bir araya gelerek gündeme ilişkin soruları cevaplandıracak.

Ne olmuştu?

Afyonkarahisar’da, iktidarın seçim sonrası adımları ve partisinin yerel seçim kararına kadar pek çok konuda açıklamalarda bulunan Akşener, kaybedilen 2023 seçimlerine ilişkin, isim vermeden Kılıçdaroğlu’na yüklenmişti.

Akşener, konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı: “Sadece iktidar mensuplarıyla değil, biz bu seçimin kaybedilmesi için çalışanlarla da mücadele ettik. Biz önce millet, önce memleket dedik. Ama ‘önce şahsım, önce ben’ diyenlerle uğraştık. Biz milletimizin geleceği için şahsi çıkarlarımızdan vazgeçtik ama koltuğundan başka hiçbir şeyi düşünmeyenlerle uğraştık.

En nihayetinde maalesef olmadı, olduramadık. 2023 seçimlerindeki yenilgiye maalesef engel olamadık, Ben iktidarı sandıkta yenmenin yeterli olacağını gördüm ama asıl sorunun kendi saflarımızda olduğunu göremedim. Onların yolunu kapatanlara maalesef engel olamadım”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, Akşener’in Kendisine Yönelik Suçlamalarına Yanıt Vermedi

İYİ Parti Lideri Akşener’in kendisine yönelik isim vermeden yaptığı suçlamalara yanıt vermeyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Sayın Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları yanıtlarsam Sayın Akşener’e saygısızlık yapmış olurum, nezaketsizlik yapmış olurum” dedi.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinin ardından yapılan sandık boykotu çağrılarına ilişkin olarak da konuşan Kılıçdaroğlu, “Siyaset bir anlamda geçmişten ders çıkarıp geleceğe odaklanma işidir. Dolayısıyla yaşama küsmek, geleceği inşa etmekten vazgeçmek asla ve asla doğru değildir. Bizler en zor koşullarda bir otoriter yönetimin kuşatması altında seçimlere girdik.

İftiraların, yalanların, devletin otoriter Saray yönetimine hizmet ettiği bir süreci yaşadık. Dolayısıyla günlük kızgınlıkları, küskünlükleri kronik hale getirmek, hele hele demokrasiyi savunanların otoriter bir yönetime sandığı teslim etmeleri düşünülemez.” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’te Miyase İlknur’a konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Yerel seçimlerde ittifak kapısını tam kapatmasa da tümüyle açtığı da söylenemez. Yerel seçimlerde Akşener’in koyduğu çekinceler üzerinden konuyu ele alırsak geçen seçimde alınan iller yeniden muhalefetin olur mu?

Sayın Akşener’in sözlerinin yorumuna dayalı soruları yanıtlarsam Sayın Akşener’e saygısızlık yapmış olurum, nezaketsizlik yapmış olurum. Sorunuzun diğer bölümü ise 2019 seçimlerindeki başarının tekrarına ilişkin…

2019 yerel seçimleri muhalefet açısından çok önemli kazanımlara neden oldu. Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya kazanıldı. İzmir, Eskişehir, Hatay, Muğla, Aydın büyükşehir belediyeleri yeniden kazanıldı. Bu başarının en önemli nedenlerinden biri İYİ Parti’yle yapılan işbirliği. Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin de desteği son derece kıymetli.

Aynı zamanda adaylarımız sadece bu üç partinin oyunu almadı. O kentte, beldede yaşayan her bir bireyin oyuna talip oldu. AK Parti, MHP, HDP, TİP, SOL Parti seçmeni diye kimseyi ayırmadı. “Ben bu kenti daha iyi yönetirim” dedi ve kentinde yaşayan herkesin oyuna talip oldu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinden sonra sandık boykotu çağrıları yapılıyor. Sizce bu boykot etkili olabilir mi?

Siyaset bir anlamda geçmişten ders çıkarıp geleceğe odaklanma işidir. Dolayısıyla yaşama küsmek, geleceği inşa etmekten vazgeçmek asla ve asla doğru değildir. Bizler en zor koşullarda bir otoriter yönetimin kuşatması altında seçimlere girdik. İftiraların, yalanların, devletin otoriter Saray yönetimine hizmet ettiği bir süreci yaşadık.

Dolayısıyla günlük kızgınlıkları, küskünlükleri kronik hale getirmek, hele hele demokrasiyi savunanların otoriter bir yönetime sandığı teslim etmeleri düşünülemez. Şunu herkesin bilmesini isterim: “Saray iktidarı”nın ahlaki ve siyasi meşruiyeti yoktur.

Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir iktidara karşı demokratik yollarla mücadele etmek de her vatandaşın görevidir. Demokratların sandığı boykot etmesi, ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan Saray iktidarının da en büyük arzusudur.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Kendisini Ve CHP’yi Hedef Alan Erdoğan’a Sert Yanıt

Erdoğan’ın kendisini ve CHP’yi hedef alan açıklamalarına yanıt veren Kılıçdaroğlu, “Sevgili Erdoğan; yolsuzluğu, adaletsizliği, liyakatsizliği, 5’li çetelere hizmeti hiçbir zaman “kalite” ve “kalibre” olarak görmedik, görmeyeceğiz de. Bu senin ve Saray sosyetesinin işidir dedi ve ekledi:

“22 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendine ve Saray sosyetesine benzetmeye çalıştığını söylüyorsun… Boşuna uğraşma; devleti soyanların, uyuşturucu baronlarına hizmet edenlerin, hudutları namus olmaktan çıkaranların asla CHP’de yeri yoktur, olmaz da!”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 22. Kuruluş Yıldönümü Programı’nda konuştu. Muhalefete oldukça ağır yüklenen Erdoğan, Kılıçdaroğlu için “Onurluca geri çekilmeyi dahi beceremedi” dedi.

Erdoğan, “Kalibremize uygun bir muhalefet maalesef bulamadık. Her şeyi değiştirdik ama ülkemizin ana muhalefet partisini tek parti faşizminin boyunduruğundan kurtaramadık. Yıllar geçiyor, ülke değişiyor, dünya değişiyor; hatta eski çamlar bardak oluyor ama CHP’nin faşist kodları asla değişmiyor” şeklinde konuştu.

“Senin ve Saray sosyetesinin…”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından Erdoğan’a şöyle yanıt verdi: “Sevgili Erdoğan; yolsuzluğu, adaletsizliği, liyakatsizliği, 5’li çetelere hizmeti hiçbir zaman “kalite” ve “kalibre” olarak görmedik, görmeyeceğiz de. Bu senin ve Saray sosyetesinin işidir.

22 yıldır Cumhuriyet Halk Partisi’ni kendine ve Saray sosyetesine benzetmeye çalıştığını söylüyorsun… Boşuna uğraşma; devleti soyanların, uyuşturucu baronlarına hizmet edenlerin, hudutları namus olmaktan çıkaranların asla CHP’de yeri yoktur, olmaz da!“

Paylaşın

Eski İYİ Partili Aytun Çıray: Masadan Kalkma Krizi Yaşanmasaydı…

Masadan kalkma olayı hiç yaşanmamış olsaydı Kılıçdaroğlu’nun çok daha fazla oy alacağını dile getiren eski İYİ Partili Aytun Çıray, ‘‘MAK Araştırma’nın sahibi Mehmet Ali Kulat, ‘İYİ Parti yüzde 13 alsaydı Kemal Bey kesinlikle seçilirdi’ diyor. Oyların o denli düşmesinin temel nedeni, Sayın Akşener’in ‘Benim başıma tabanca dayasalar masadan kaldıramazlar’ dedikten sonra masadan kalkması” dedi ve ekledi:

“Bu derin bir hayal kırıklığı yarattı, toplumun beklentilerini yok etti. İYİ Parti’nin oyları büyük oranda önce Muharrem İnce’ye daha sonra da Sinan Oğan’a gitti.”

14 Mayıs seçimlerinden önce İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Altılı Masa’dan ayrılması ve sonrasında masaya dönmesi sürecinde tanık olduklarını sosyal medya hesabından paylaşan Akşener’in o dönemki Genel Başkan Başdanışmanı Aytun Çıray, konuyla ilgili yeni açıklamalarda bulundu. Çıray, masadan ayrılma hamlesinin ardından İYİ Parti’nin oylarının düştüğünü ve Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybettiğini söyledi.

Cumhuriyet’ten İklim Öngel’in sorularını yanıtlayan Çıray, masadan kalkma olayı hiç yaşanmamış olsaydı Kılıçdaroğlu’nun çok daha fazla oy alacağını şu sözlerle dile getirdi: ‘‘MAK Araştırma’nın sahibi Mehmet Ali Kulat, ‘İYİ Parti yüzde 13 alsaydı Kemal Bey kesinlikle seçilirdi’ diyor. Oyların o denli düşmesinin temel nedeni, Sayın Akşener’in ‘Benim başıma tabanca dayasalar masadan kaldıramazlar’ dedikten sonra masadan kalkması. Bu derin bir hayal kırıklığı yarattı, toplumun beklentilerini yok etti. İYİ Parti’nin oyları büyük oranda önce Muharrem İnce’ye daha sonra da Sinan Oğan’a gitti.”

Süreç boyunca birçok hatanın yapıldığına dikkat çeken Çıray, masa krizinin çok travmatik olduğunu vurguladı. Çıray, “Kemal Bey 2.5 puan daha alsaydı kazanacaktı. Bazı bürokratlar masalarını toplamaya başlamışlardı. Kaybettiklerini görüyorlardı. Ama o hadise moral bozukluğu yarattı ve bu öfkeye dönüştü. Eğer son kriz yaşanmasaydı, matematik Kemal Bey’in kazanabileceğini gösteriyordu” ifadelerini kullandı.

Çıray paylaşımında kendisinin de sorduğu ‘Bu hamle kime yarıyordu’ sorusuna ise, “Cumhurbaşkanlığı seçimini kim kazandıysa ona yaradı” yanıtı verdi.

Çıray açıklamalarının İYİ Parti’nin 26 Ağustos toplantısı öncesine denk gelmesinin “tesadüf” olduğunu belirterek, “Eğer İYİ Parti milletvekili söz konusu konuşmayı yapmamış olsaydı, konunun tarihe yanlış bir şekilde geçeceğini görerek bu açıklamayı yaptım. Yoksa böyle bir açıklamayı durduk yerde yapmazdım. Bizim devlet terbiyemiz buna müsait değil ama o kadar yalan yanlış açıklamalar yapılıyor ki izin veremezdim. Tarihin doğru yazılması lazım” ifadelerini kullandı.

“Siyasi olarak etik değil”

İki belediye başkanı fikrinin Erdoğan Toprak’tan yani CHP’den geldiğini söyleyen Çıray, “Bazı şeyler konuşulur, sorun varsa çözülür ondan sonra durduk yerde pişirip pişirilip karşı tarafın itibarını sarsacak şekilde gündeme getirilmez. Bu iki belediye başkanı yanına konulmasaymış Kemal Bey 40’larda bir oy alacakmış. Bu siyasi olarak etik değil. Herkes elini yıkayacak, bir tek Kemal Bey tek başına bu yenilgiyi yaşamış, tüm hatalar ona ait. Seçilemeyeceğini bile bile ortaya çıkmış bir insan tarifi yapılıyor. Bu hem tarihe hem de Kemal Bey’e haksızlık” dedi.

Aytun Çıray, o dönem Kılıçdaroğlu’nun belediye başkanlarını Akşener’e gönderdiğine dikkat çekerek, “İlginç olan şu, belediye başkanları ‘Biz aday olalım’ diye gitmiyorlar. ‘Masaya oturun Kemal Bey aday olsun’ diye gidiyorlar’’ dedi. Konunun kişisel ve duygusal olmadığına söyleyen Çıray, “Öyle olsaydı ben CHP’den ayrılıp sonuçları ne olacağı belli olmayan bir maceraya girerek İYİ Parti’ye kurucu olmazdım. Arka arkaya gelen birçok açıklamadan sonra bu açıklamayı yapmayı tarihe ve milletvekilliğini yaptığım CHP’ye bir borç kabul ettim” diye konuştu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan KKM Açıklaması: Bu Ağır Yükü 85 Milyon Beraber Ödeyeceğiz

Merkez Bankası’nın Kur Korumalı Mevduat kararını değerlendiren CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz bunların olacağını daha önce söyledik. Saray Hükümetini defalarca uyardık. Bu sıkıntıları nasıl aşacağımızı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” ile ortaya koyduk. Bugün geldiğimiz noktada haklı çıkmaktan hiç mutlu değiliz. Bu ağır yükü 85 milyon hep beraber ödeyeceğiz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bütüncül bir program yerine, parça başına alınan kararlarla bu sorun çözülemez. KKM bu şekilde tasfiye edilemez. Parça başına alınan kararlar vatandaşlarımızı ve piyasaları daha da ürkütebilir. Kaş yapayım derken, göz çıkarılabilir. TCMB’nin son aldığı kararlarla ya bankalar mevduat faizlerini ciddi şekilde artıracak; ya da yüksek enflasyon ortamında millet KKM’den dövize koşacak. Peki, kasada döviz yokken bu nasıl karşılanacak?”

Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında, “Artık havanda su dövmeyin. Önümüzdeki bir yılda çevrilmesi gereken dış borç 206 milyar dolar. Hazine’nin sadece önümüzdeki dört ayda ödeyeceği dış borç 4,5 milyar dolar. Ama diğer tarafta ülkemizin döviz pozisyon açığı arşa çıkmış.

Vatandaşlarımıza ve piyasalara güven verecek bir programı artık derhal açıklayın. Eylül’de açıklayacağınız Orta Vadeli Program bu çerçevede önemli bir fırsattır. Herkese güven verecek para, maliye politikalarıyla, tutarlı bir makro ihtiyati çerçeveyi ortaya koyun.

Bu programla orta vadede KKM’den nasıl çıkacağınızın yol haritasını kamuoyuna açıklayın. Dolarizasyonu ve ülkemizin risk primini gerçekten düşürmek istiyorsanız, bu söylediklerimi mutlaka yapın. Aksi halde millet ve tarih huzurunda çok ağır vebal ödersiniz.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) Kur Korumalı Mevduat (KKM) kararını değerlendirdi. Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Haftasonu piyasalar kapalıyken yine “kervan yolda dizilir” anlayışıyla, birtakım kararlar açıklandı. Alelacele alınan bu kararlar elbette sebepsiz değil. “Harç bitti, yapı paydos!” dememek için; suyunu çeken tulumbaya dolambaçlı yollardan su taşımaya çalışıyorlar.

TCMB, bir yandan bankaların yabancı para zorunlu karşılıklarını artırarak kuruyan döviz rezervlerini makyajlamaya; diğer yandan bankaların menkul kıymet tesisleriyle oynayarak, kapısının önüne terk edilen Kur Korumalı Mevduatın (KKM’nin) yükünü hafifletmeye uğraşıyor.

Rakamlar ortada… 17 Ağustos itibariyle, “TCMB net döviz pozisyon açığı (SWAP dahil)” 61 milyar $. “Kasa sıfır” demek için; 61 milyar $’a ihtiyaç var. TCMB’nin bilançosunda takip ettiği henüz gerçekleşmemiş kur farkı zararı ise 706 milyar lira.

Yine 17 Ağustos itibariyle TCMB’nin, büyük ölçüde KKM’den kaynaklanan zararı 565 milyar lira. Hazine’nin geçen yıldan bu yana KKM için ödediği 152 milyar lira da cabası. Bu ülke böyle bir ekonomik yıkım ve soykırımla daha önce hiç karşılaşmadı.

“En kötü senaryoda bile Hazine’ye yük gelmiyor” dedikleri KKM uygulaması; ülkenin kaynaklarını emen koca bir kara deliğe dönüştü. Sebep oldukları yüksek enflasyon Türk Lirasının “değer biriktirme” işlevini tamamen yok etti. KKM, dolarizasyonu çok yüksek seviyelerde katılaştırdı.

Biz bunların olacağını daha önce söyledik. Saray Hükümetini defalarca uyardık. Bu sıkıntıları nasıl aşacağımızı “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” ile ortaya koyduk. Bugün geldiğimiz noktada haklı çıkmaktan hiç mutlu değiliz. Bu ağır yükü 85 milyon hep beraber ödeyeceğiz.

Bütüncül bir program yerine, parça başına alınan kararlarla bu sorun çözülemez. KKM bu şekilde tasfiye edilemez. Parça başına alınan kararlar vatandaşlarımızı ve piyasaları daha da ürkütebilir. Kaş yapayım derken, göz çıkarılabilir.

“Kasada döviz yokken…”

TCMB’nin son aldığı kararlarla ya bankalar mevduat faizlerini ciddi şekilde artıracak; ya da yüksek enflasyon ortamında millet KKM’den dövize koşacak. Peki, kasada döviz yokken bu nasıl karşılanacak?

Artık havanda su dövmeyin. Önümüzdeki bir yılda çevrilmesi gereken dış borç 206 milyar $. Hazine’nin sadece önümüzdeki dört ayda ödeyeceği dış borç 4,5 milyar $.  Ama diğer tarafta ülkemizin döviz pozisyon açığı arşa çıkmış.

Vatandaşlarımıza ve piyasalara güven verecek bir programı artık derhal açıklayın. Eylül’de açıklayacağınız Orta Vadeli Program bu çerçevede önemli bir fırsattır. Herkese güven verecek para, maliye politikalarıyla, tutarlı bir makro ihtiyati çerçeveyi ortaya koyun.

Bu programla orta vadede KKM’den nasıl çıkacağınızın yol haritasını kamuoyuna açıklayın. Dolarizasyonu ve ülkemizin risk primini gerçekten düşürmek istiyorsanız, bu söylediklerimi mutlaka yapın. Aksi halde millet ve tarih huzurunda çok ağır vebal ödersiniz.”

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Çelik: Kılıçdaroğlu, Siyaseten Yok Hükmündedir

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerini eleştiren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Kılıçdaroğlu’nun bugün söyledikleri siyaseten yok hükmündedir” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise aziz milletimizin her defasında artarak yinelenen desteği ile Cumhurbaşkanı olarak milletimize hizmet etmeye, ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunmasına liderlik etmeye devam etmektedir.”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabından, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerini hedef alan açıklamalarda bulundu. Çelik’in açıklamaları şöyle:

“Demokrasi tarihi açısından siyasi katılım oranı yüksekliği ve şeffaflığı ile çok yüksek standartlara sahip olan bir seçim gerçekleştirdik. Bu seçimin net ve tartışmasız sonucunda aziz milletimiz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçmiş ve Yüce Meclis’te çoğunluğu Cumhur İttifakı’na vermiştir.

Bu gerçeği anlamayan tek kişi defalarca sandıkta hezimete uğramasına rağmen Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Dün yaptığı açıklamada yine Cumhurbaşkanımıza ve seçim sonuçlarına saldırmış. Sayın Kılıçdaroğlu’nun nitelikli bir siyasetçi olmadığını biliyorduk. Yaptığı açıklamalarla zerre miktar demokrasi adabına sahip olmadığını da gördük.

Cumhurbaşkanlığı seçim süreci boyunca terör odağı Kandil’e karşı net bir tavır koyamayan, Kandil’den yapılan geceli gündüzlü kendisine destek açıklamalarını net bir şekilde reddedemeyen Kılıçdaroğlu, halen seçim sonuçlarının şaibeli olduğundan bahsediyor.

Kılıçdaroğlu’nun söz konusu tutumuna, aziz milletimiz sandıkta gerekli cevabı vermiştir; Kılıçdaroğlu sayısını hatırlamakta zorlandığımız kez sandıkta hezimetle karşılaşmıştır.

Kılıçdaroğlu, CHP’ye gönül veren vatandaşlarımızın demokratik iradesini istismar etmeye devam ediyor. Bu iradeye saygı duymak yerine, kendi koltuğunu sağlama almak için çirkin sözlerle milli iradeye saldırıyor.

CHP’ye gönül veren vatandaşlarımızın da tanıklığı ile Kılıçdaroğlu’nun gerçeklikle bağı kopmuş, siyasi tutumu demokrasi karşıtlığına dönüşmüştür.

Terör odağı Kandil’in “Cumhuriyeti yeniden kurma, siyasi özerklik, terörist başına imtiyaz”dan bahsettiği dönemde suskun kalan Kılıçdaroğlu’nun bugün söyledikleri siyaseten yok hükmündedir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise aziz milletimizin her defasında artarak yinelenen desteği ile Cumhurbaşkanı olarak milletimize hizmet etmeye, ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunmasına liderlik etmeye devam etmektedir.”

Paylaşın

CHP İstanbul’da Kılıçdaroğlu, “Değişimciler” Karşısında Önde

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP), 14 ve 28 Mayıs seçimleri sonrası başlayan “değişim” tartışmaları devam ederken, CHP İstanbul ilçe teşkilatlarında 5 Ağustos’ta başlayan ilçe kongreleri sürüyor. Şu ana kadar 17 ilçede seçimler yapıldı. Kalan 22 ilçenin seçimleri ise 3 Eylül’e kadar tamamlanacak.

Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın parti içi yarışın İstanbul ayağında şu ana kadar ‘köklü değişim’ talebini sürekli dile getiren İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yakın isimler geride kalmış görünüyor.

Tamamlanan seçimlerde il kongresinde oy kullanacak 230 kurultay delegesi seçildi. Bu delegelerin 150’sinin genel merkeze yakın isimler, 80 delegenin ise İmamoğlu’na yakın ve değişimi destekleyen partililer olduğu belirtiliyor.

İstanbul’da ‘değişimciler’ ile genel merkezin tercih ettiği isimler arasında 5 Ağustos’ta başlayan yarış 3 Eylül’e kadar devam edecek. Seçimleri tamamlanan 17 ilçeden Bağcılar, Silivri ve Başakşehir’de ilçe başkanları İmamoğlu’na yakın isimler oldu.

Yine İmamoğlu’na yakın olduğu bilinen Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün ise ilçe kongresinde delege listesine alınmadı. Önceki dönemlerde hep delege seçilen Akgün’ün adı böylece ilk defa listede yer bulamadı. İddiaya göre Akgün’ün isminin listeye eklenmesini İlçe Başkanı Halis Çiçekçi istemedi.

Bülent Kerimoğlu delege olamadı

Genel merkeze yakın isimlerden ise Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu ilçe kongresinde delege olmak istemedi. Kerimoğlu’nun bu tercihinin gerekçesine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı.

Kongre süreci başlamadan kısa bir süre önce Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul ilçe başkanlarıyla bir toplantı düzenlemişti. O toplantının amacının 39 ilçenin ‘değişim’ yönünde bir fotoğraf vermesi olduğu belirtilmişti. Ancak toplantıya sadece 12 ilçe başkanı katılınca fotoğraf da verilmemişti.

5-13 Ağustos tarihleri arasında 17 ilçede yapılan seçimlerde göreve gelen ilçe başkanları şöyle oldu:

Ataşehir: Celal Yalçın
Beylikdüzü: Mülayim Demirtaş
Gaziosmanpaşa: Hakan Bahçetepe
Tuzla: Eren Ali Bingöl
Zeytinburnu: Metin Doğan
Avcılar: Erdal Nas

Bağcılar: Murat Sönmez
Bakırköy: Gizem Başaran Arslan
Başakşehir: Beyzade Kayabaşı
Bayrampaşa: Hasan Mutlu
Beşiktaş: Alican Şen

Büyükçekmece: Halis Çiçekçi
Çatalca: Mehmet Seddar Çoban
Çekmeköy: Melda Tutan
Esenyurt: Hüseyin Ergin
Sancaktepe: Muharrem Aydın
Silivri: Berker Esen

22 ilçede yapılacak seçimler

Geriye kalan 22 ilçedeki seçim tarihleri ise şöyle:

19 Ağustos: Arnavutköy, Bahçelievler, Beykoz, Esenler, Ümraniye.
20 Ağustos: Eyüpsultan, Kağıthane, Maltepe, Şişli, Sultanbeyli.
26 Ağustos: Adalar, Beyoğlu, Küçükçekmece, Sultangazi, Üsküdar.
27 Ağustos: Pendik, Kadıköy.
3 Eylül: Şile, Güngören, Sarıyer, Fatih, Kartal.

Paylaşın