Kemal Gündüzalp Kimdir? Hayatı, Eserleri

1953 yılında Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesinde dünyaya gelen Kemal Gündüzalp, ilk ve ortaokulu Ceylanpınar’da okudu. Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’ni ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu Radyo-TV Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / “Kültür ve Sanat Kavramından Ne Anlıyoruz?” başlıklı makalesi ile 1985 Hürriyet Gösteri Dergisi İnceleme / Araştırma Yarışması’nda, 1989 Milliyet Sanat Dergisi Abdi İpekçi Deneme Yarışması’nda, 2003 Cegerxwîn Sanat Edebiyat Yarışması Şiir dalında birincilik ödülü alan yazar 2003 Samim Kocagöz Öykü ödülü ve 2010 Ayfer Öneysan Çocuk Yazını Emek ödülüne layık görülmüştür

İlk şiiri 1971 yılında, ilk yazısı 1972, ilk öyküsü ise 1973 yılında yayımlanmıştır. Daha sonra 1976-2015 yılları arasında toplam yüz dokuz dergide altı yüzü aşkın şiir, öykü, eleştiri, deneme, tanıtma ve inceleme yazısı mevcuttur. Bazı şiirleri Farsça’ya çevrilen yazar şiir ve öykülerini Oluşum, Dönemeç, Somut, Yazko Edebiyat, Gösteri, Adam Sanat, Varlık, Broy, Yeni Düşün, Türk Dili, Milliyet Sanat, Karşı, Yazıt dergilerinde yayımlamıştır. Özdemir İnce’nin deyişiyle “yaşamsal gözlem ve deneyimlerinden çıkmış ve bütünsel bir imge yaratan şiirler” yazmıştır.

“Akşamüstü düşleri”

Taşralı bir memurun korkularını yaşıyorum her akşam
büyük kent kaçkını iki sevgili, yan yana oturmuş taşlara.

Ne çok kedi var sokak aralarında sahipsiz, yaralanmış
karanlığın ortasında yalnız bir yıldız, o ben miyim yoksa?

Peronlar ve köprüaltları neden hep sidik kokar, anladım
bir derginin orta sayfalarına akıtıyorum gözyaşlarımı.

Bir yanımda yargıç oturmuş, birinde avukat. Savcı kim?
çok önceden belirlenmiş benim büyük sanık olduğum.

Balkonu suluyor her akşam o kadın, bahçe kurumuş
burnumda mangalda közlenmiş kırmızı et kokuları.

Ardından ağlamaklı çocuk sesleri, gecedir artık
şuh bir kahkahadır sokaklara yayılan sarışınca
kendinden geçmiş, yalancı ve gülücük artıkları.

Akşamüstü gizli bir düşün içinde yakalanıyorum.

“Çıplak bir ten”

Tenimi bırakıyorum kapıya, çıplak bir nesne olarak kalsın
soyunup da hÜznü umuda bulararak koynunda dolaştırsın!
Kapı aralığında gizemli bir gÜlÜş olsun o kadınların bakışı
sen göğsÜnÜ siper et kendine ve dokunma çıplak bir tene!
Zehrin seni boğunca: Ten çırpınarak kül olur yalnızlığında.
Geceye soramadın hiç kendinin zulmünü, benim sandın tenini
hiç dokunamadın kendine, saklı ve gizemli büyülerle uyudun!
Ben de gidiyorum işte, düşerek kendime kazdığım bir gömüte
toprak örtülsün ama ben ateşlerde yanayım isterdim her zaman
külüm sayrulsun diye o eski sokaklara, aşkın olduğu yerlerde.

Paylaşın