Kayseri: İmam Kulu Kaya Kabartması

İmam Kulu Kaya Kabartması; Kayseri’nin Develi İlçesi, İmamkulu Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır.

İmam Kulu Kaya Kabartması, Şimşekkaya olarak da bilinir. Yaklaşık 3.6 metreye 2 metre boyutlarında olan kaya kabartması büyük bir kaya parçasının düzleştirilmiş yüzeyine oyulmuştur.

İlk olarak 1934 yılında M. Kemaleddin Karamete tarafından bir araştırma gezisi sırasında saptanmıştır. Doğal nedenlerle oldukça yıpranmış durumdadır. Sol tarafta elinde omuzunda yay ve elinde mızrak olan bir erkek figürü mevcutur.

Mızrağın üst tarafındaki Luvi hiyeroglifleri “Prens Kuwalanamuwa” olarak okunmuştur. Aynı isim buradan biraz daha güneyde bulunan Hanyeri anıtında da mevcuttur.

Kaya kabartmasının ortasında bir boğanın çektiği arabasında Fırtına Tanrısı yer alır. Tanrı figürünün hemen önündeki hieroglifler “Halep’in Fırtına Tanrısı” şeklinde okunmuştur. Fırtına Tanrısı ve arabası üç dağ tanrısının eğilmiş başları üzerinde resmedilmiştir. Dağ tanrılarını da hayvan başlı varlıklar taşımaktadır.

En sağdaki figürlerin ne olduğu daha tartışmalı olmakla birlikte muhtemelen tanrıça Iştar/Şauşka ve onun altında da bu tanrıçanın kutsal hayvanı aslan başlı çok kanatlı aviti resmedilmiştir. Rölyef genel olarak M.Ö. 13. yüzyıla tarihlenir.

Paylaşın

Kayseri: Soğanlı Vadisi

Soğanlı Vadisi; Kayseri’nin Yeşilhisar İlçesi, Soğanlı Köyü’nde yer almaktadır. Kayseri İl Merkezi’ne 80 km uzaklıktadır.

Binlerce yıldır farklı hayatlara tanıklık eden yeşillikler içerisindeki Soğanlı Vadisi, güvercinlik, mağra, barınak, kilise ve manastır olarak kullanılan ilginç kaya oluşumlarına ev sahipliği yapmaktadır.

Coğrafi olarak çok ilginç bir yapısı olan Soğanlı vadisi, çok eski bir yerleşim alanı olarak Roma devrinden kalan kiliseleri ile ünlüdür.

Bu kiliselerin en ünlüleri; Aziz Barbara (Tahtalı), Karabaş, Kubbeli ve Yılanlı kiliseleridir. Hıristiyanların inançlarını yaşatmak için 4. yüzyılda yerleşmeyi seçtikleri bu korunaklı vadide bugün rastlanan kilise kalıntıları arasındaki Kubbeli Kilise, İncil’den sahneler betimleyen güzel fresklerle süslü çok sayıda kilise bulunmaktadır.

Bugünkü yerleşim de tarihi kalıntılarla iç içe geçmiş durumda. Konuklarına gülen yüzleriyle karşılayan Soğanlı halkının bir özelliği daha var: rengarenk giysileri ve boncuklarıyla birbirinden güzel el yapımı Soğanlı bebeklerinin yaratıcıları onlar. Bezden yapılan bu bebekler çok popüler.

Paylaşın

Kayseri: Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi

Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi; Kayseri’nin Melikgazi İlçesi, Caferbey Mahallesi, Topaç Sokak üzerinde yer almaktadır.

Kayseri’de bilinen ilk Ermeni kilisesi 1191 yılında Surp Krikor ismiyle bilinir. Varlığını 17. yüzyıla kadar korumuş olan bu kilise 1653’te aynı şekilde karşımıza çıkar.

19. yüzyılın ilk yarısında harab olmuş veya yıkılmış olan bu kilise, 1859’da yeniden inşa edilir.  Kilise’nin iç sıvası ve altın varak kaplaması ise 1903’te yapılır.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra Kilise’de bazı onarımlar yapılır. Kilise, yüzyıllar boyu onarılarak ve yeniden inşa edilerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Paylaşın

Kayseri: Melikgazi (Zamantı) Kalesi

Melikgazi (Zamantı) Kalesi; Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi, Melikgâzi Köyü’nün kuzeyindeki yüksek bir tepe üzerinde yer almaktadır.

Zamantı vadisi içinde ve Kayseri-Malatya güzergâhını kontrol eden stratejik bir mevkide yer aldığı anlaşılan kale, hâlihazırda tamamiyle harap durumda olup, bazı sur duvarları ve burçlarıyla günümüze gelebilmiştir.

Kuzey-doğu güney-batı yönünde uzanan kalenin, topoğrafyanın eğim çizgilerini oluşturan kaya formasyonları üzerinde çeşitli kırılmalar yaparak ilerleyen bir surla çevrili olduğu anlaşılmaktadır.

Düzgün kesme taş kaplamalı kârgîr yapı kalıntılarından, sur çizgisi üzerinde yer alan burçların silindirik, çokgen ya da dikdörtgen planlı oldukları ve duvar örgüsü arasında ahşap hatılların kullanıldığı tesbit olunmaktaysa da, yerleşim alanını fizik-bütün olarak tanımlayabilmek için sistematik kazı ve sondaj çalışmaları yapılması gerekir.

Geçmişi Bizans çağına inen kalenin Dânişmendliler ve Selçuklu Sultanlığı tarafından kullanıldığı bilinmektedir.

Paylaşın

Kayseri: Hacı Kılıç Camii Ve Medresesi

Hacı Kılıç Camii Ve Medresesi; Kayseri’nin Kocasinan İlçesi, Gevhernesibe Mahallesi, İstasyon Caddesi üzerinde yer almaktadır.

Kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen planlı bir oturum alanı üzerine inşa edilmiş olup, cami ve medreseden oluşan birleşik bir yapı grubudur; kuzey kanadı revaklı avlusuyla medrese, güney kanadı ise cami olarak tasarlanmıştır.

Medrese kanadını oluşturan kuzey cephesi, kesme taş örgülü ve gerisindeki odalara açılan dört mazgal pencere dışında masif bir duvar yüzeyinden ibârettir. Batı cephesinin kaba yonu taş duvar örgüsü arasında devşirme taşlar dikkati çeker. Duvar yüzeyinde cami bölümüne açılan iki pencere ile cepheden dikdörtgen prizmal bir kütle halinde taşan kaş kemerli kapı açıklığı bulunur.

Kaba yonu ve düzensiz taş örgülü güney cephesinin duvar örgüsünde devşirme taşlar da kullanılmıştır. Cephenin orta bölümünde, dikdörtgen prizmal bir kütle halinde mihrap çıkması yer almaktadır.

Caddeye bakan ana cephe, düzgün kesme taş örgülüdür; cephenin güney-doğu köşesinde, köşeleri pahlanmış kare prizmal bir subasman üzerinde çatı kotunu aşarak yükselen silindirik gövdeli ve konik külâhlı bir köşe kulesi bulunur. Cephe üzerinde, cami bölümüne açılan dikdörtgen bir pencere açıklığı ile cami ve medresenin taçkapıları yer alır. Taçkapıların arasında ve kaidesi cami taçkapısına bitişik olarak geç dönemlerde inşa edilmiş minare, gerisindeki cami bölümüne açılan pencereyi kapatan bir kütle halinde önündeki kaldırıma da taşmaktadır.

Caminin taçkapısı, silindirik iki köşe sütuncesiyle sınırlandırılan düşey dikdörtgen prizmal bir kütle halinde çatı kotunu aştığı gibi, doğu cephesinden de çıkıntı oluşturmaktadır; üst çerçevesi, sonraki onarımlar sırasında tümüyle yenilenmiştir. Taçkapı nişini, farklı genişlik ve profiller halinde çevreleyen bordür ve silmeler üzerinde, bitkisel motifler ve geometrik kompozisyonlardan oluşan girift bir taş işçiliği dikkati çeker. Mukarnaslı başlıklara sahip silindirik birer sütunce üzerinde yükselen çift kademeli sivri kemerle kuşatılan taçkapı nişi, dokuz sıra mukarnas kavsaralıdır. Kemer köşeliklerinde hayli tahrip olmuş simetrik birer taş kabara yer alır. Taçkapı nişinin yan kanatlarında, karşılıklı olarak, sivri kemerli bir niş içine alınmış üç kenarlı ve beş sıra mukarnas kavsaralı birer mihrabiye bulunur.

Cephenin kuzey kanadında ve medreseye açılan taçkapı da benzer özelliklere sahiptir. Silindirik iki köşe sütuncesiyle sınırlandırılan düşey dikdörtgen prizmal bir kütle halinde çatı kotunu aşarak yükselen taçkapı, doğu cephesinden de çıkıntı oluşturmaktadır. Üst çerçevesi, sonraki onarımlar sırasında tümüyle yenilenmiştir. Taçkapı nişini, farklı genişlik ve profiller halinde çevreleyen bordür ve silmeler üzerinde, geometrik kompozisyonlardan oluşan girift bir taş işçiliği dikkati çeker. Mukarnaslı başlıklara sahip silindirik birer sütunce üzerinde yükselen çift kademeli sivri kemerle kuşatılan taçkapı nişi, yedi sıra mukarnas kavsaralıdır. Kemer köşeliklerinde hayli tahrip olmuş simetrik birer taş kabara yer alır. Taçkapı nişinin yan kanatlarında, karşılıklı olarak, sivri kemerli bir niş içine alınmış üç kenarlı ve beş sıra mukarnas kavsaralı birer mihrabiye bulunur.

İbâdet mekânı, kare planlı taş ayaklar üzerine oturan sivri kemerlerle mihraba kuzey-güney yönünde uzanan beş sahna taksim edilmiş; sahınların üzeri de sivri beşik tonozla örtülmüştür. Mihrap aksındaki orta sahnın kemer açıklığı daha geniştir. Mihrap önündeki kare alan, kıble duvarında iki gömme ayak ile L planlı serbest ayaklara oturan sivri kemerlerin taşıdığı bir maksûre kubbesiyle örtülüdür. Kıble duvarının ortasındaki dikdörtgen formlu taş mihrap, girift geometrik kompozisyonların işlendiği bordür ve silmeleriyle, Selçuklu çağının en dikkat çekici taş işçiliği örneklerinden biridir. Mukarnaslı başlıklara sahip kalın silindirik sütuncelerin üzerinde yükselen sivri kemerle kuşatılmış mihrap nişi, üç kenarlı ve yedi sıra mukarnas kavsaralıdır. Kavsaranın alınlığında, simetrik olarak yerleştirilmiş birer kabartma rozet, kavsarayı kuşatan kemer köşeliklerinde ise, simetrik olarak, yarım daire profilli kaval silmelerin meydana getirdiği ve Zengi Düğümü denilen geometrik birer kompozisyon yer alır.

İbâdet mekânının kuzey-doğu köşesinde ve medreseye dahil olunan taçkapının gerisindeki sivri beşik tonozla örtülü sofaya bir kapıyla irtibatlandırılmış dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü oda türbe olarak işlev görmektedir.

Caminin kuzey kanadında yer alan medrese, doğu-batı yönünde uzanan bir avlunun etrafında U plan meydana getirerek sıralanan kapalı ve yarı-açık mekânlardan oluşan ilgi çekici bir tasarımdır.

Avlu, kare planlı taş ayaklara oturan ve avlu cephesine sivri kemer gözleri halinde açılan bir revak ile çevrili durumdadır. Revakın batı kanadında, doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü bir eyvan ile eyvana kuzey duvarından bitişik ve bir kapı vasıtasıyla revakla irtibatlandırılmış sivri beşik tonozla örtülü geniş bir oda bulunur. Revakın kuzey kanadı, kuzey-batı ve kuzey-doğu köşelerindeki diyagonal yerleştirilmiş kapılarıyla revakla irtibatlandırılmış sivri beşik tonozla örtülü birer köşe odası ile batı kanadı boyunca birbirine bitişik ve kuzey-güney yönünde uzanan dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü altı odadan oluşmaktadır. Avlunun doğu kanadında, giriş eyvanı olarak işlev gören sofaya güney duvarından bitişik ve sofayla irtibatlanan bir oda ile eyvanın kuzey duvarına bitişik olarak sıralanan sivri beşik tonozla örtülü üç oda yer almaktadır. Odaların arasındaki bir koridor, taş basamaklı bir merdiven vasıtasıyla, zemin katı çatıyla irtibatlandırmaktadır.

Cami taçkapısındaki beyaz mermerden sülüs hatlı ve iki satırlık Arapça kitâbesinden, caminin, Selçuklu Sultanı II. İzzeddîn Keykâvus zamanında ve Ebû’l Kasım bin Ali el-Tusî tarafından 1249/50 yılında inşa ettirildiği anlaşılmaktadır.

Medreseye âit taçkapı üzerindeki beyaz mermerden sülüs hatlı ve iki satırlık Arapça kitâbeye göre, medrese de, Selçuklu Sultanı II. İzzeddîn Keykâvus zamanında ve Ebû’l Kasım bin Ali el-Tusî tarafından 1249/50 yılında inşa ettirilmiştir.

Paylaşın

Kayseri: Fraktin Kaya Kabartması

Fraktin Kaya Kabartması; Kayseri’nin Develi İlçesi, Gümüşören köyü yakınlarındaki su kenarındadır. 

Hitit sanatının en güzel örneklerini yansıtan bu kabartmalar M.Ö 14. yüzyılda yapılmıştır.

Burada bir tanrıya içki sunan (libasyon) kral ve kraliçe, yani III.Hattuşil (/M.Ö. 127501250) ve kraliçe Pudu-Hepa işlenmiştir.

Burada işlenen konu dinsel ve kralsal olup, hükümdar çifti libasyon yaparak, tanrıları kutsarken gösterilmiştir.

Paylaşın

Kayseri: Gülük Camii ve Medresesi

Gülük Camii; Kayseri’nin Melikgazi İlçesi, Kölük Mahallesi sınırları içerisinde yer alır. Doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen bir oturum alanı üzerine inşa edilmiş olup, cami ve medreseden oluşan birleşik bir yapıdır; kuzey yönündeki arsa üzerinde hâlihazırda harabe durumdaki hamamıyla birlikte bir külliye olarak inşa edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Cephe duvarlarında düzgün kesme, kaba yonu ve moloz taş örgülerdeki düzensizlikler, yapının çeşitli kereler onarıldığını açıklamaktadır; duvar örgüsü arasında devşirme yapı malzemelerinin de kullanıldığı dikkati çeker. Güney cephesinde, düzgün kesme ve kaba yonu taş örgülü ve dikdörtgen prizmal bir duvar kütlesi halinde cepheden taşan mihrap çıkması bulunur.

Cami ve medreseye, kuzey cephesi üzerindeki müstâkîl üç ayrı kapıdan dahil olunmaktadır. Cephenin takriben ortalarında ve mihrapla aynı aks üzerindeki kapı ile cephenin batı kanadındaki medrese kapısı, sivri kemer gözü halinde cepheye açılan dikdörtgen birer niş tasarımı halinde ve basık kemerli kapı açıklıklarına sahiptirler. Kuzey-doğu köşesinde ve pahlanmış cephe duvarı üzerindeki taçkapı ise, farklı genişlik ve profillerdeki bordür ve silmelerle, yanlardan ve üstten düşey dikdörtgen bir çerçeve içine alınmış ve cepheyle hemyüz olarak tasarlanmış bir kütledir. Taçkapı nişi, silindirik köşe sütuncelerine oturan sivri kemerle çevrelenmiş yedi sıra mukarnaslı kavsarayla örtülüdür; kemer köşeliklerine simetrik birer kabara yerleştirilmiştir. Taçkapının basık kemerli kapı açıklığının iki yanında, dört sıra mukarnas kavsaralı ve üç kenarlı birer mihrabiye nişi yer alır.

Taçkapıyla dahil olunan harim, mihrap aksında ve kuzey-güney yönünde derinlemesine uzanan sivri beşik tonozla örtülü orta sahın ile doğu ve batı kanatlarında kare planlı ayakların taşıdığı sivri kemerlerle bölüntülü yan sahınlardan müteşekkil bir düzenlemeye sahiptir. Doğu kanadındaki sahın, kare planlı dört ayak üzerine oturan sivri kemerlerle bölüntülü ve doğu-batı yönünde uzanan beşik tonozla örtülü beş sahna taksim edilmiştir.

Harimin, geçmişte medrese işlevi gören batı kanadının düzenlemesi farklıdır. Yapının kuzey cephesinin batı kanadındaki kapıyla dahil olunan tekne tonoz örtülü giriş mekânı, kare planlı ayakların taşıdığı sivri kemerlerle bölüntülü ve kuzey-güney yönünde derinlemesine uzanan sivri beşik tonoz örtülü iki sahınla irtibatlandırılmış; mekânın batı kenarına da, fevkânî kat düzenlemesiyle dikdörtgen planlı ve sivri beşik tonozla örtülü beşer medrese odası yerleştirilmiştir.

Caminin kıble duvarında ve mihrap önünde kare alanı, üçgen kuşağıyla geçilen bir maksûre kubbesiyle örtülüdür; tuğla örgülü olduğu bilinen kubbe, çokgen kasnağa oturduğu halde, çatı kotunda, taş kaplamalı küresel bir örtü halinde onarılmıştır.

Camide gerçekleştirilen onarım çalışmaları sırasında, orta sahnın merkezinde ve mevcut zemin kotunun altında bir kuyu ortaya çıkartılmıştır. Orta sahnın, kuzey-güney yönünde uzanan birer sivri beşik tonozla sınırlandırılmış dikdörtgen planlı merkezinde oluşturulan kare alan, hâlihazırda, pandantiflerle geçilen bir kubbe ile örtülüdür.

Caminin kıble duvarındaki çini mozaik mihrabı, Kayseri’deki Selçuklu çağı yapıları arasında üniktir. Bugünkü mihrabın, inşa edilen ilk camiye ait ve onarım sırasında zemin kotunun altında ortaya çıkartılan taş bir mihrabın üzerine, zemin tesviye edilmek suretiyle sonradan yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Duvardan pek az taşınan mihrap nişi, farklı genişlik ve profillerdeki silme ve bordürlerle çerçeve içine alınmış dikdörtgen bir kütledir; üst çerçevesinde turkuaz zemin üzerine patlıcan moru renkli palmet ve kıvrık dallardan meydana gelen bitkisel motiflerin işlendiği çinili bir akroter yer almaktadır. Mihrap nişini kuşatan bordürlerde, dökülen çinileri takliden kalemişi boyamalar yapıldığı dikkati çeker. Mihrabın üst çerçevesindeki dikdörtgen yüzeyde, turkuaz renkli çini mozaiklerden oluşan zeminin üzerine patlıcan moru renkli kesme çinilerden Tevbe Sûresi 18. âyeti yazılmıştır.

Altı sıra mukarnas kavsaralı niş örtüsünü kuşatan sivri kemerin köşeliklerine, turkuaz ve patlıcan moru renkli çini mozaiklerin kullanıldığı kaval silmelerle yüksek plastik bir kabartma şeklinde birer düğüm yapılmış ve ortalarına da turkuaz renkli ajurlu birer çini kabara yerleştirilmiştir.

Dikdörtgen planlı mihrap nişinin duvarında, mermerden üç kenarlı ve beş sıra mukarnas kavsaralı bir mihrabiye yer almaktadır; kavsaralar ve kavsaranın alt sırasından zincirle bağlanarak sarkıtılmış kandil tasviri altın yaldızla boyalıdır. Nişin üst bölümündeki üçgen yüzey, kare formlu ve desenleri birbirinden farklı 17. yüzyıl Osmanlı çinileriyle kaplı durumdadır. Nişin yan kenarlarındaki çini taklidi kalemişi bezemeler yakın zamanlarda yapılan onarımlar sırasında yapılmıştır.

Caminin inşa kitâbesi yoktur. Kuzey-doğu köşesindeki taçkapının üstündeki üç satırlık Arapça kitâbeden, Selçuklu Sultanı I. İzzeddîn Keykâvus zamanında ve Yağıbasanoğlu Mahmud’un kızı Atsuz Elti Hatun tarafından 1210/11 yılında tamir ettirildiği anlaşılmaktadır.

Caminin kuzey cephesindeki üzerindeki üç satırlık bir diğer Arapça kitâbede ise, caminin, Kölük Şemseddîn bin Alâmeddîn tarafından 1335 yılında tamîr ettirildiği yazılıdır.

Bu husus, ilk caminin 12. yüzyılda inşa edildiğini ortaya koyduğu gibi, muhakkak ki Kayseri’de yaşanan yıkıcı depremler sırasında meydana gelen tahribat dolayısıyla, 13. ve 14. yüzyıllarda tamîr edildiğini de açıklamaktadır. Caminin batı kanadındaki medrese ile çini mozaik mihrabın, bu fizikî müdahaleler sırasında ve 14. yüzyılda eklenmiş olduğu varsayılabilir.

Paylaşın

Kayseri: Köşk Medresesi

Köşk Medresesi; Kayseri’nin Melikgazi İlçesi, Gültepe Mahallesi sınırları içerisinde yer alır.  

‘’Köşk Dağı’’ adı verilen tepenin üzerinde bulunmaktadır.

Medresenin ortasında yer alan, kitabesine göre 1339 yılında inşa edilen kümbette, Eretna Devleti’nin kurucusu Alaeddin Eretna, oğulları ve eşinin mezarları bulunmaktadır.

Medresenin 1339’dan çok önce var olduğu ve Ahi Evren’in hocası Evhadüddin Kirmani’nin burada 23 sene ders verdiği rivayet edilmektedir.

Paylaşın

Kayseri: Aladağlar Milli Parkı

Aladağlar Milli Parkı; Kayseri, Adana ve Niğde illerinin sınırlarının kesiştiği noktada yer alır. Kayseri’nin Yahyalı İlçesi’nden gidilir.

Görkemli dorukları ve heyecan verici sarp beyaz kayalıklarıyla Aladağlar Milli Parkı, tırmanış için ençok tercih edilen rotalara sahip.

Aladağlar rengarenk çiçekler ve kıyısında kamp kurulan benzersiz doğa harikaları yedi göller sayesinde sporculara doyumsuz manzaralar ve güzel alanlar sunuyor.

Park, trekking içinde mükemmel bir çok yürüyüş parkuru var. Hacer ormanlarındaki boğaz ve Kapuzbaşı şelaleleri en çok bilinen rotalardan.

Milli park içinde dik kayalar arasında çoşkuyla akan Zamantı ırmağı ise rafting tutkunlarına hitap ediyor. Doğayı gözlemlemek ve benzersiz kareler fotoğraflamak içinde birebirdir.

Paylaşın

Kayseri: Yamula Barajı

Yamula Barajı; Kızılırmak Nehri üzerinde Kayseri’nin 25 km kuzeybatısında Yemliha Köyü yakınlarındadır.

27 Aralık 2003 tarihinde su tutmaya başlanmıştır. Yamula Barajı 65kmx10 km boyutlarında büyük bir göl görünümündedir.

Yamula Baraj gölünde, her yıl yelkenli, kürek, yüzme, off-shore ve kano yarışları düzenlenmektedir.

Paylaşın