“Şimdiye kadar hiç kimse bu garip olgunun nasıl ortaya çıktığını açıklayamadı, ve karanlık enerjiyi açıklamak modern bilimin en zorlu sınavlarından biri olmaya devam ediyor.”
Haber Merkezi / Üsteki alıntı, yazar ve fizikçi Guido Tonelli’nin “Madde: Muhteşem İllüzyon” adlı eserinden.
“Madde: Muhteşem İllüzyon”, karanlık enerjinin keşfini ve evrenin genişlemesini yönlendirdiği bilinen bu garip olguyu açıklamaya yönelik çok sayıda araştırmayı yeniden değerlendiriyor.
Karanlık enerjinin keşfi, herkes için tam bir sürprizdi. Bilim insanları, karanlık enerjiye ilişkin veriler karşısında gözlerine inanamadılar. Ama, veriler karanlık enerjinin varlığına ilişkin şüpheye yer bırakmıyordu.
Evrenin genişlediği hız sabit değildi; aksine, bir süredir her şey her şeyden giderek daha hızlı bir şekilde uzaklaşıyordu.
Bilim insanlarının gördükleri, bekledikleriyle çelişiyordu; durum, evrenin ivmeli genişlemesi fikrine aykırıydı. Bilim insanları, yerçekiminin uyguladığı kuvvetin uzay – zamanın genişleme hızını azaltacağını bekliyordu, ama tam tersi oluyordu.
Bilim insanları, uzun yıllar boyunca, verilerin işaret ettiği şeyin gerçek olup olmadığını veya ölçümlerde hatalar yapılıp yapılmadığını anlamaya çalıştılar, ve sonunda verilerin doğru olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar.
Yeni bir doğal olgunun gözlemlendiğine dair hiçbir şüphe yoktu, ancak bu durum tamamen beklenmedikti.
Stockholm’deki İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, karanlık enerjinin keşfini gerçekleştiren Saul Perlmutter, Brian Schmidt ve Adam Riess’in araştırmalarını kabul etti ve bu bilim insanlarını keşiflerinden dolayı 2011 Nobel Ödülü ile ödüllendirdi.
Her şeyi her şeyden uzaklaştıran ve kesinlikle bilinmeyen bir enerji türü: Karanlık enerji.
Karanlık enerjiye ilişkin bir grup bilim insanı, bir tür anti yerçekimi, çekici olmaktan çıkıp itici hale gelen aşırı garip bir yerçekimi fikrini öne sürerken, bir grup bilim insanı da, pozitif bir enerji fikrini öne sürdü.
Pozitif enerji fikri yıllar öncesine dayanır, bu fikri ilk ortaya atan Albert Einstein’dı.
Bu gizemli enerji biçiminin kökenini anlamaya çalışan bilim insanları, evrenin genişleme hızının, farklı bölgelerde, aynı olup olmadığını saptadılar, ve bu olgunun sonradan baskın hale geldiğini fark ettiler. Evren, uzun bir süre boyunca, şu anki hızından farklı bir hızda genişledi.
Ancak, şimdiye kadar hiç kimse karanlık enerjinin neden veya nasıl ortaya çıktığını açıklamayı başaramadı ve karanlık enerji modern bilimin en zorlu sorularından biri olmaya devam ediyor.
Karanlık enerjinin kökenine dair bilinmezlik devam etse de, karanlık enerjinin evrenin geometrisi ve maddenin yoğunluğundaki mekansal dalgalanmalar üzerindeki etkilerinin ölçümleri, bu bileşenin evrenin maddi bileşimindeki ağırlığının ölçülmesini mümkün kılmıştır.
Sonuç, karanlık enerji evrenin toplam kütlesinin yaklaşık yüzde 68’ine katkıda bulunuyor. Evrenin yaklaşık üçte ikisi bu bilinmez bileşenden oluşuyor.
Karanlık enerjinin katkısını da topladığımızda, evrenin yüzde 95’i hakkında hiçbir şey bilmediğimizi kabul etmek zorunda kalıyoruz.