Koku Kaybı Yaşlılarda Kalp Yetmezliğinin Habercisi Olabilir

Yeni yayınlanan bir araştırma, yaş ilerledikçe koku alma yeteneğinin kaybolmasının kalp yetmezliğine yol açabileceğini, hatta katkıda bulunabileceğini öne sürüyor.

Haber Merkezi / American Heart Association Dergisi’nde yayınlanan araştırma, koku alma duyusunun zayıf olmasının, yaşlanan yetişkinlerin sağlığını nasıl etkileyebileceği konusundaki mevcut bulgulara yenilerini ekliyor.

Araştırmanın başyazarı Michigan Eyalet Üniversitesi’nden Pro. Dr. Honglei Chen, koku kaybının parkinson hastalığı ve bunama gibi bazı beyin bozukluklarının habercisi olduğunun bilindiğini söyledi.

Koku alma duyusu zayıf olan yaşlı yetişkinlerdeki yüksek ölüm oranının yalnızca yüzde 22’sini beyin bozuklukları oluşturduğundan, Dr. Chen ve ekibi bu duyusal gerilemenin başka sağlık sorunlarıyla bağlantılı olup olmadığını araştırmak istedi.

Ekip, araştırmasında 2 bin 500’den fazla katılımcının verilerini analiz etti. Araştırma, yaşlanmayla ilgili durumlar, yaşam tarzı faktörleri ve fiziksel yeteneklerdeki değişiklikler arasındaki bağlantıları incelemeyi amaçladı.

Araştırmadaki tüm katılımcılar 70 ila 79 yaşları arasındaydı. Araştırma ekibi, 1999 veya 2000’de katılımcıların koku alma duyularını test etti ve sonra onları 12 yıla kadar takip etti. Araştırmacılar bu dönemde, kalp krizi, felç, göğüs ağrısı veya kalp sorunları nedeniyle meydana gelen ölümleri kaydetti.

Koku alma duyularını test etmek için katılımcılardan dört olası seçenekten oluşan bir listeden 12 farklı kokuyu tanımlamaları istendi. Her doğru cevap için 0 ila 12 arasında bir puan aldılar. 8 veya daha düşük bir puan zayıf koku alma duyusu olarak kabul edildi.

Araştırma, koku alma duyusu düşük olan katılımcıların normal koku alma duyusuna sahip olanlara kıyasla kalp yetmezliği geliştirme olasılığının yaklaşık yüzde 30 daha fazla olduğunu ortaya koydu. Ancak, kötü koku alma ile kalp hastalığı veya felç gibi diğer kalp sorunları arasında net bir bağlantı yoktu.

Dr. Honglei Chen, zayıf koku alma duyusunun kalp yetmezliğine doğrudan katkıda bulunup bulunmadığının hala belirsiz olduğunu söyledi.

Indiana Üniversitesi’nden Dr. Khadijah Breathett, araştırmaya ilişkin değerlendirmesinde, araştırmanın bir bağlantı gösterdiğini ancak neden – sonuç ilişkisi kurmadığını vurguladı.

Paylaşın