AYM Başkanı Özkaya’dan “Tarafsızlık” Vurgusu

AYM Başkanı Kadir Özkaya, “Tüm hakim ve savcılar iç dünyalarındaki öznel duygu ve düşünceleri de dahil olmak üzere herhangi bir dışsal etki altında kalmadan, çekinmeden, endişe duymadan, tarafsız bir tutumla pozitif hukuk düzeninin öngördüğü çerçeve içinde özgürce karar vermelidirler” dedi.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Kadir Özkaya, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı Anayasa Mahkemesi’nin 63. Kuruluş Yıldönümü töreninde konuştu. Kadir Özkaya, konuşmasında şunları söyledi:

“Adalet; bir şeyi yerli yerince yapmak, her şeyi yerli yerine en uygun şekilde koymak, herkese hakkı olan şeyi vermektir. İnsan ruhunun manevi direği, toplumsal düzenin temel taşıdır. Adalet, insanlık tarihi boyunca hem ilahi kaynaklarda hem de beşerî sistemlerde kutsal bir hedef olarak yer almıştır. Toplumun huzuru, iç barışı, refahı ve güvenliği için adalet vazgeçilmez bir unsurdur. Adaletli toplumlarda huzur ön plana çıkar ve insanların birbirlerine olan güveni artar. Dolayısıyla toplumun düzeni ile bireylerin haklarının korunmasında en önemli etken adalettir.

Kutadgu Bilig isimli eserinde Yusuf Has Hacip ‘Ülkeyi korumak için güçlü bir ordu, güçlü bir ordu için zengin bir halk, zengin bir halk için ise adalet gerekir.’ der. Buna göre, her türlü gelişme, büyüme ve güç sahibi olabilme ancak adalet vasıtasıyla olabilir. Zira adalet hayatın üzerinde yürüdüğü temeldir. Devletin ve toplumun varlığını devam ettirmesinin ve gelişmesinin temel şartıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Önder Atatürk’e göre de bağımsızlık, gelecek, özgürlük her şey ancak adaletle var olabilir. Onun adalet anlayışı hukuk sistemimizin ve toplumumuzun adalet arayışının da esasını oluşturmuştur.

Hakkın ayakta tutulması ve adaletin sağlanması bakımından en önemli sorumluluk yargısal faaliyetlerin baş aktörleri olan hâkim ve savcılara aittir. Dolayısıyla tüm hâkim ve savcılar iç dünyalarındaki öznel duygu ve düşünceleri de dâhil olmak üzere herhangi bir dışsal etki altında kalmadan, çekinmeden, endişe duymadan, tarafsız bir tutumla pozitif hukuk düzeninin öngördüğü çerçeve içinde özgürce karar vermelidirler. Aklı ve bilimi daima başat bir konumda tutmalıdırlar.

Pozitif hukuka göre çok yakınlarının işlerine bakamadıklarını biliyorum. Ancak genel prensibi vurgulamak bakımından ifade etmek istiyorum ki ana-babaları, kardeşleri, diğer yakın akrabaları veya arkadaşları aleyhine ya da sevmedikleri, düşman olarak gördükleri kişiler lehine de olsa her daim  adaleti  ayakta  tutmalıdırlar. Hiçbir zaman hakkı (adaleti) kendi keyfî arzularına uydurmaya kalkışmamalıdırlar. Herkesi daima hakka çağırmalı ve hakla hükmetmelidirler. Haktan uzak yaşayanın, haksızlıktan yakayı kurtaramayacağını unutmamalıdırlar. Dolayısıyla bir topluluğa olan kinleri ve hırsları onları adaletsizliğe sevk etmemelidir. Her daim her yerde adaletin timsali olmalıdırlar. Hiçbir neden, hâkim ve  savcıları, hakkı ayakta tutmaktan asla alıkoymamalı; adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir.

“Adaletle hükmedilmeyen yerlerde kargaşa olur”

Kanaatimizce, adaletle hükmedilmeyen yerlerde kargaşa olur, düzen ortadan kalkar, herkes kendini haklı görmeye başlar. Bu yüzden, kargaşa çıkmaması için adalet terazisi daima hak ve haklıyı gözeterek kullanılmalı ve daima adaletle hükmedilmelidir.

Bununla birlikte haksız olduğu halde haklıymış gibi kavga çıkaranlara, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyenlere, hakkı olanı değil kendinden yana olanı adalet sananlara da hiçbir zaman hiçbir koşulda prim verilmemelidir. Daima hakka uyulmalı, hak ayakta tutulmalıdır. Yapılan iyilik veya kötülüğün hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklı da olsa, yahut göklerin veya yerin herhangi bir noktasında bile bulunsa, bir gün mutlaka karşımıza çıkacağı ve bizden bunun hesabının sorulacağı unutulmamalıdır.

Bu bağlamda Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in, kimseyi en küçük bir haksızlığa uğratmayacak, hardal tanesi ağırlığında iyi ya da kötü basit bir şey bile olsa yapılanları dosdoğru tartacak olan hassas terazilerin bir gün mutlaka kurulacağını, bugün her şeyi ve herkesi sorguya çekerek adalet dağıtmaya çalışan ve geçici olan bizlere de sıranın geleceğini, bizlerin de bir gün mutlaka sorguya çekileceğimizi söylediğini, aynı veya benzer kuralların diğer Kutsal Kitaplarda da yer aldığını da belirtmem gerektiğini düşünüyorum.

Dolayısıyla bir gün mutlaka mizan kurulacak, bütün defterler dürülecek, hesabı bizlerden sorulacak. Hal böyle olunca o günler gelmeden bugünün kıymetini bilelim, uygulamada adalet ve hukuk devleti ilkesine ilişkin kazanımlarımızı titizlikle muhafaza etmeye çalışalım.

Duyulması ve karşılık verilmesi umuduyla tüm dünyaya sesleniyorum. İnsanlık olarak geleceğimizi kendi ellerimizle çıkmaza düşürmeyelim. Unutmayalım ki barış, ancak ahlâk ve adaletin hüküm sürdüğü bir dünyada mümkündür. İnsanlığın ortak geleceği ve sürekli barış da ancak ahlaki değerlere ve adalete dönülmesiyle, yeryüzünde ahlâk ve adaletin hâkim kılınmasıyla mümkündür. Dolayısıyla insanlık, öteki olanla birlikte barış içinde yaşamayı istemek ve bunu sağlayacak dünya düzenini inşa etmek zorundadır. Zira insan çok kıymetlidir.

İnsanlık, geçmişte, uluslararası sistemdeki adaletsizliğin, bağnazlığın, güç ve zenginlik  kaynaklı üstten bakışın ve güç körlüğünün, öteki ile birlikte barış içinde yaşamayı reddetmenin nelere mal olduğunu ağır bir bedel ödeyerek öğrenmiş bulunmaktadır. Geçmiş unutulmamalıdır. ‘Biz ve öteki’ ayrımı sürekli olarak tekrar tekrar üretilmemelidir.

Malumları olduğu ve teorik olarak herkesçe kabul edildiği üzere, dünyanın dört bir yanında yaşayan her bir insan, insan haysiyetine uygun şekilde insanca yaşayabilmek için gerekli olan vazgeçilmez ve devredilemez nitelikte hak ve özgürlüklere sahiptir. İnsanlığın onuru olan söz konusu hak ve özgürlükler insanlığın ortak değeridir. Çoğulculuk ve hoşgörü de böyledir. Bu değerler dünyanın her yerinde önemsenmeli ve mutlaka hayata geçirilmelidir.

Yapılan zulümlere gözlerini ve vicdanlarını kapatanlar, zalimlere destek olanlar, sahip oldukları güce güvenerek adaleti hiçe sayan davranışlarını sürdürmekte ısrarcı olanlar, bebeklere, çocuklara, kadınlara zulüm yapanlar, yaptıkları zulmün yanlarına kalacağını sanmamalıdırlar. Bu bağlamda Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’den bir örnek vermek isterim. Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinde şöyle denilmektedir: ‘Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı (korkuyla donup kalacağı) bir güne erteliyor.’

Mahkememiz vermekte olduğu kararlarıyla, Türk Hukuku’nun özgürlük anlayışını evrensel standartlara taşımakta, teorik anayasal güvencelerin pratikte hayata geçirilmesini sağlamakta, böylece de birey ile anayasa arasındaki ilişkiyi somutlaştırmakta ve evrensel insan hakları standartlarının ulusal düzeyde daha hızlı uygulanmasına katkıda bulunmak suretiyle uluslararası insan hakları normlarının iç hukukta daha etkili bir biçimde uygulanmasına zemin hazırlamaktadır.

Mahkememize norm denetimi kapsamında, 31 Mart 2025 itibarıyla, son üç yılda, önceki dönemden devredenle (143) birlikte toplam 836 başvuru gerçekleşmiş, bunlardan 719 başvuruda 3177 kuralın Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmış ve karara bağlanmıştır. Elimizde 1 Nisan 2025 tarihi itibarıyla incelenmeyi bekleyen 117 başvuru kapsamında 830 kural bulunmaktadır.

Bireysel başvuru kapsamında ise 23 Eylül 2012 tarihinden itibaren 31 Mart 2025 itibarıyla toplam 666.627 başvuru yapılmış, yine aynı tarih itibarıyla bunların 561.441’i yani %85’i sonuçlandırılmıştır. 31 Mart 2025 itibarıyla önümüzde  derdest hâlde 105.186 bireysel başvuru bulunmaktadır. 23 Eylül 2012 tarihinden bugüne kadar makul sürede yargılanma hakkı hariç olmak üzere toplam 22.640 başvuruda başvurucuların temel hak ve özgürlüklerinden en az birinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bu yıl gerçekleştirmekte olduğumuz ve 37 ülke ile 7 uluslararası kurum ve kuruluştan 102 temsilcinin katıldığı bilimsel etkinliğin temasını ’21. Yüzyılda Anayasa Yargısının Geleceği’ olarak belirledik. Bu başlık bizlere, teknolojik gelişmeler, küreselleşme, bireysel haklar ve demokratik değerler ışığında anayasa yargısının nasıl şekilleneceğine dair çok yönlü bir tartışma alanı sunuyor. Düzenlediğimiz sempozyumun da anayasa yargısının geleceğine ışık tutacak önemli tartışmaların yapılacağı bir platform olacağına inanıyoruz.

Çağımızın en büyük dönüşümlerinden  biri yapay zekâ ve büyük veri analizlerinin yargı süreçlerine entegrasyonu olacaktır. Dijital dönüşüm ve yapay zekâ teknolojilerinin hızla gelişmesi, hukuk sistemlerini, yargı süreçlerini ve bireysel hakların korunmasını doğrudan etkilemektedir.

Dolayısıyla anayasa mahkemeleri de yapay zekâ destekli hukuk sistemleri kullanarak karar süreçlerini hızlandırabilir, önceki içtihatlarını daha iyi analiz edebilir ve hak ihlallerini öngören mekanizmalar geliştirebilirler. Mahkememizce de yapay zekanın hukuk uygulamalarında kullanımı konusunda ciddi çalışmalar yürütülmekte olup, önümüzdeki süreçte anayasal denetimin dijitalleşmesi, yapay zekâ destekli hukuk analiz sistemleri ve büyük veri analitiği ile hak ihlallerinin önlenmesi gibi alanlarda ilerlemeyi hedeflemekteyiz.

Yapay zekâ, bir yandan büyük fırsatlar sunarken aynı zamanda temel hak ve özgürlükler, adil yargılanma hakkı ve veri güvenliği gibi konularda ciddi hukuki tartışmaları da beraberinde getiren bir teknoloji olacaktır. Kanaatimce bu bağlamda karşılaşacağımız en önemli sorulardan birisi, yapay zekâ tabanlı sistemlerin anayasal hakları nasıl etkileyeceğidir.

Süreç içerisinde özgürlük-güvenlik dengesi, kişisel verilerin korunması ve yargısal süreçlerde algoritmik önyargılar gibi konular, anayasa yargısının temel meseleleri haline gelecektir. Sempozyumun ilk oturumunda, anayasa yargısında dijitalleşmenin getirdiği fırsatları ve potansiyel riskleri ele alarak, hukukun evrensel ilkeleri ışığında çözüm yolları aramaya çalışacağız.”

Kadir Özkaya, konuşmasını, “Ve son söz olarak; Hak ile Hak olursa bir kişi, Yanlış olmaz hiçbir işi, Hak Mevla yaparsa bir gün teftişi, Acep ne olur yanlış yapanın işi” sözleriyle bitirdi.

Paylaşın

AYM Başkanı Özkaya’dan ‘Bireysel Başvuru’ Açıklaması: Korunmalı

Bireysel başvuruyu kabul eden bazı ülkelerde de tartışmaların yaşandığını ve zaman zaman birtakım sorunların ortaya çıktığını belirten AYM Başkanı Kadir Özkaya, ilgili ülkelerde bu sorunların önlenmesi veya giderilmesine yönelik bazı tedbirler alındığını dile getirdi.

Haber Merkezi / AYM Başkanı Kadir Özkaya sözlerine şöyle devam etti: Bireysel başvuru yolunun, bugünkü işlevselliğiyle mutlak gerekliliği konusunda toplumumuzda ortak bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaatin de bir gereği olarak yapılabilecek anayasal veya yasal düzenlemelerde müessesenin bugünkü işlevselliğini kaybetmeden korunması gerektiğini düşünüyoruz.

Zira yaklaşık 12 yılını geride bıraktığımız bireysel başvuru yolu, geldiğimiz nokta itibarıyla, birçok dertlinin derdine derman olmak suretiyle insan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devleti olarak Cumhuriyet’in topluma dokunmasının, insanımızın temel haklara ilişkin sorunlarını çözmesinin bir aracı olarak kurumsallaşmış bulunmaktadır.”

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 62. kuruluş yıldönümü ve AYM üyeliğine seçilen Ömer Çınar için and içme töreni düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile yüksek yargı organlarının üyeleri katıldı.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Kadir Özkaya, törende yaptığı konuşmada yeni seçilen Üye Ömer Çınar’ı tebrik ederek kendisine görevinde başarılar diledi; üyeliğinin şahsına, ailesine, Anayasa Mahkemesine ve ülkemize hayırlı olmasını temenni etti.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun takdiri ile Başkanlık görevini devraldığını hatırlatan Özkaya “Necip Türk milletinin bizlerden beklediği adaletin tecellisine, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerinin korunması gayesine hizmet etmek iradesiyle, çok kıymetli mesai arkadaşlarımla birlikte bize emanet edilen bu bayrağı daha ileriye taşıyacağımıza olan inanç ve kararlılığımızı ifade etmek istiyorum.” dedi.

AYM Başkanı Özkaya konuşmasında adalet kavramına, adalet kavramıyla bağlantılı olarak adalet hizmetini yürüten kişi ve kurumlar ile Anayasa Mahkemesinin faaliyetlerine değindi.

Adaletin sosyal bilimlerin neredeyse her alanıyla ilişkili anlamlar yüklenmiş bir kavram ve ahlaki bir erdem olduğunu belirten Kadir Özkaya “Toplumun örgütlü şekli olan devletin temeli adalettir, toplumsal yaşamın olmazsa olmazıdır. Yalnızca söz ve söylem değil, davranış ve eylem meselesidir. Bir şeyi yerli yerince yapmak, her şeyi yerli yerine en uygun şekilde koymaktır.” dedi.

AYM Başkanı Özkaya adil olmanın, adaletli davranmanın insanlara ve toplumlara en üst seviyede değer katan bir özellik olduğunu vurgulayarak keyfî arzuların adalet ve hakkın önüne geçtiği takdirde yeryüzünde düzenin ortadan kalkacağını, zulmün egemen olacağını belirtti ve “Adalet terazisi hep hak ve haklıyı gözeterek, keyfî arzuların değil gerçek haklının memnun edilmesi için kullanılmalıdır. Adil olan insandan, adil olan toplumdan, adil olan akıldan ve adil vicdanlardan tüm kâinat yararlanır. Dolayısıyla hiçbir neden, insanları ve toplumları hiçbir zaman hakkı ayakta tutmaktan alıkoymamalı, adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir.” şeklinde sözlerine devam etti.

Hakkın ayakta tutulması ve adaletin sağlanması bakımından en önemli sorumluluğun hâkimlere düştüğünü ifade eden AYM Başkanı Özkaya, hâkimlerin mesleğin vakarını korurken aynı zamanda yeryüzü gibi geniş ve alçak gönüllü olmalarının, aklı ve bilimi ölçüt almalarının gerekliliği üzerinde durdu.

Hâkimlerin kişilik ve vicdanlarını asla kirletmemeleri gerektiğini belirten Özkaya “Hiçbir neden, onları hakkı ayakta tutmaktan hiçbir zaman alıkoymamalı, adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir. Çekinmeden, endişe duymadan, iç dünyalarındaki öznel duygu ve düşünceleri de dâhil olmak üzere herhangi bir dışsal etki altında kalmadan tarafsız bir tutumla özgürce karar vermelidirler.” diyerek bağımsız ve tarafsız yargının bağımsız ve tarafsız hâkimlerin varlığına bağlı olduğunu vurguladı.

Anayasa’nın Anayasa Mahkemesine bazı normların anayasaya uygunluğunu denetleme ve bireysel başvuruları karara bağlama görev ve yetkisini verdiğini hatırlatan Özkaya, Anayasa Mahkemesinin kamuoyunda tartışmaya konu olan çok az sayıda kararı olduğunu belirtti ve “Anayasa Mahkemesi adalet, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler gibi değerlerin gerçekleşmesine katkı yapmaktadır.” dedi.

Kadir Özkaya, bireysel başvurunun yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizin hukuk sistemimize ilişkin en büyük kazanımlarından biri olduğunu vurgulayarak bireysel başvuruya ilişkin istatistikleri paylaştı.

Bireysel başvuruyu kabul eden bazı ülkelerde de tartışmaların yaşandığını ve zaman zaman birtakım sorunların ortaya çıktığını belirten AYM Başkanı Özkaya, ilgili ülkelerde bu sorunların önlenmesi veya giderilmesine yönelik bazı tedbirler alındığını dile getirdi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Bireysel başvuru yolunun, bugünkü işlevselliğiyle mutlak gerekliliği konusunda toplumumuzda ortak bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaatin de bir gereği olarak yapılabilecek anayasal veya yasal düzenlemelerde müessesenin bugünkü işlevselliğini kaybetmeden korunması gerektiğini düşünüyoruz. Zira yaklaşık 12 yılını geride bıraktığımız bireysel başvuru yolu, geldiğimiz nokta itibarıyla, birçok dertlinin derdine derman olmak suretiyle insan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devleti olarak Cumhuriyet’in topluma dokunmasının, insanımızın temel haklara ilişkin sorunlarını çözmesinin bir aracı olarak kurumsallaşmış bulunmaktadır.”

“Kuvvetler ayrılığı ilkesi, iş birliğini gerektirmektedir”

Anayasa’da da belirtildiği üzere kuvvetler ayrılığının medeni bir iş bölümünü ve iş birliğini gerektirdiğini hatırlatan Kadir Özkaya “Temel anayasal prensiplerden biri olan kuvvetler ayrılığı ilkesinde yer alan ‘ayrılık’, aslında büsbütün bir ayrışmadan ziyade, başta temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi olmak üzere, devlete yüklenen görevlerin daha iyi yerine getirilmesi için işlerin anayasal organlar arasında bölünmesini ancak bunların tam bir uyum ve iş birliği içinde yerine getirilmesini ifade etmektedir.” dedi .

Yüksek mahkemelerin Anayasa ve kanunlarda kendilerine yüklenilen görevleri yapmakla mükellef olduğunu belirten Özkaya, her birinin görev ve yetkilerinin, işleyiş biçimlerinin, kararlarının niteliklerinin Anayasa ve kanunlarda açık bir biçimde düzenlendiğini dile getirdi ve “Bununla birlikte anayasal organlar (Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı organları, yasama ve yürütme) arasında iş birliği, düzen ve uyumun sağlanabilmesi için, bu organların insanlardan müteşekkil olması, insanın olduğu yerde her zaman için farklı yaklaşımların, farklı fikirlerin oluşabilmesinin ve ihtilaf doğabilmesinin muhtemel olması nedeniyle Anayasa ve kanunlara uygun hareket etmenin yanında, aralarında daima iyi bir iletişimin bulunmasına da ihtiyaç bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Gazze başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşanan zulümlere karşı gösterilen çifte standardı, ikiyüzlülüğü kabullenemediğini de dile getirerek sözlerine devam eden AYM Başkanı Özkaya, insanlığın ortak geleceğinin ve sürekli barışın ancak ahlaki değerlere ve adalete bağlı olduğunu vurguladı.

Kadir Özkaya konuşmasının sonunda bugüne kadar özverili çalışmalarıyla Anayasa Mahkemesine katkıda bulunan eski başkanlar, üyeler, raportörler ve idari personel ile hâlen büyük bir fedakârlıkla görev yapan başkanvekillerine, üyelere, raportörlere ve tüm çalışanlara teşekkür etti.

Özkaya’nın konuşmasının ardından and içme törenine geçildi. Öz geçmişi okunan yeni Üye Ömer Çınar yemin etti, Çınar’a kisvesi AYM Başkanı Kadir Özkaya tarafından giydirildi.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi, Yeni Başkanını Seçti: Kadir Özkaya

Kadir Özkaya, görev süresi sona eren Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan’ın yerine yeni AYM Başkanı olarak seçildi. Kadir Özkaya, 4 yıl AYM başkanlığı görevini yürütecek.

Haber Merkezi / Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı, Mahkeme Genel Kurulu tarafından, 15 üyeden en az 8’inin oyunu alarak salt çoğunlukla seçiliyor.

Kadir Özkaya, 15 AYM üyesinin 9’unun oyunu alarak seçilirken diğer bir başkan adayı Yusuf Şevki Hakyemez is 6 oy aldı. Görev süresi 20 Nisan’da dolacak olan Zühtü Arslan seçimde aday olmadı ancak oy kullandı.

Kadir Özkaya kimdir?

1963 yılında Mersin’in Tarsus İlçesi’nde dünyaya gelen Kadir Özkaya, Bandırma Ortaokulu’nun ardından Tapu Kadastro Meslek Lisesi’ni bitirdi. Kadir Özkaya, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden 1985 yılında mezun oldu.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde memurluk, Tarım Kredi Kooperatiflerinde kontrolörlük görevlerinde bulunan Kadir Özkaya, 4/2/1991 tarihinde başladığı idari yargı hâkimlik stajını tamamladıktan sonra 13/5/1993 tarihinde Danıştay tetkik hâkimliğine atanmıştır. 2004 yılı Kasım ayına kadar bu görevini sürdürdü.

21/10/2005 tarihinde ise Kasım 2004’te geçici olarak görevlendirildiği Anayasa Mahkemesi raportörlüğü görevine atanan Kadir Özkaya, bu görevi yürütmekte iken 2011 yılında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından Danıştay üyeliğine; 18/12/2014 tarihinde de Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiş ve 22/12/2014 tarihinde göreve başladı.

Kadir Özkaya, 2002 yılında Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlık Programı’nı Yerel Yönetimlerinin Seçilmiş Organlarının Organlık Niteliklerini Yitirmeleri konulu tezi ile bitirdi. Kadir Özkaya’nın Açıklamalı İçtihatlı İdari Yargılama Usulü Kanunu ve Belediye Başkanları Meclis Üyeleri ve Muhtarların Soruşturulmaları Yargılanmaları ve Düşürülmeleri isimli ortak çalışma ürünü iki kitabı bulunmakta.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca 12/3/2020 ve 5/3/2024 tarihlerinde yapılan toplantıda iki kez Anayasa Mahkemesi başkanvekilliğine seçilen Kadir Özkaya, seçildiği başkanvekilliği ve İkinci Bölüm başkanlığı görevini 4/4/2020 tarihinden itibaren yürütmekte.

Paylaşın