Kılıçdaroğlu: Demokrasinin Gelişmediği Hiçbir Ülke Gelişmemiştir

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde konuşan Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, emokrasi ve güçlü parlamenter sistemi savunduklarını belirterek, “Demokrasinin gelişmediği hiçbir ülke gelişmemiştir. Dolayısıyla dünyaya baktığınızda, kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. Türkiye Büyük Millet Meclisi mi? O da denetlenir. Kim? Anayasa Mahkemesi denetler. Yanlış bir yasa yaptıysanız Anayasa Mahkemesi’ne gidilir ve Anayasa Mahkemesi, parlamentoya, ‘Yanlış yaptın, lütfen hatanı düzelt’ der ve o hata düzeltilir.”

Konuşmasının devamında, “güçlü bir sosyal devlet inşa” edeceklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin ama hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul, bir kesimi varsıl olursa orada huzur olmaz. Orada bereket de olmaz.

Huzurun olması, yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, güzel bir Türkiye’yi, demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz. Hiç kimsenin kendisini devletin gölgesi altında, güvence altında hissetmediği değil, hissettiği bir devleti inşa etmek zorundayız.” ifadelerini kullandı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, beşinci gününde sürüyor.

“Geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz” sloganıyla bugün düzenlenen “Millet İttifakı Genel Başkanlar Buluşması” oturumuna; CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale katıldı.

CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Böylesine anlamlı bir toplantıyı gerçekleştiren Büyükşehir Belediye Başkanı’mıza hepinizin huzurunda yürekten teşekkür ederim. İkinci yüzyılı birlikte inşa edeceğiz. İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Ama birinci yüzyılın kongresinde de o dönemin liderlerinin işlerinin kolay olmadığını onlar da biliyorlardı. Güzel bir Türkiye, yaşanabilir bir Türkiye, barış içinde bir Türkiye, kalkınan ve büyüyen bölgesinde ve dünyada saygınlığı olan bir Türkiye, hepimizin idealinde olan bir Türkiye.

Zor zamanlardan geçtiğimizin farkındayım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, ben hep iki temel ilke ile anarım. Çok farklı şekillerde anlatılır. Benim gönlümdeki ve yüreğimdeki Gazi Mustafa Kemal’in iki temel ilkesi vardır. Bir; siyasi bağımsızlık. Kendi sözleriyle ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ der. Bayrağımın altında özgürce yaşamak isterim. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır.

İzmir’de yüzyıl önce yapılan kongrede Gazi Mustafa Kemal şöyle söyler: ‘Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisat zaferleri ile taçlandırılmazsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner.’ Siyasi bağımsızlığın kalıcılığını sağlayan temel unsur, ekonomik bağımsızlıktır. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Zaman zaman büyük krizlerin yüz yıl içinde çıktığını biliyoruz. Ama öyle bir sistem, düzen kuralım ki; kim iktidara gelirse gelsin, en azından bir daha bu tür krizlerle Türkiye karşı karşıya kalmasın.

Dört ayaklı bir stratejiden söz edeceğim. Birinci ayak, güçlü bir demokrasi, güçlü bir parlamenter sistem. Altı lideri bir araya getiren temel felsefenin özünde demokrasi yatıyor. Demokrasinin gelişmediği hiçbir ülke gelişmemiştir. Dolayısıyla dünyaya baktığınızda, kişi başına gelirin en yüksek olduğu ülkelerin tümünde güzel bir demokrasi anlayışı ve geleneği vardır. Biz de demokrasimizi geliştirmek zorundayız.

Kuvvetler ayrılığını getirmek zorundayız. Yasama, yargı ve yürütmeyi sağlıklı işleyen, biri birini denetleyen güçler haline getirmek zorundayız. Sağlıklı işleyen hiçbir demokraside denetimsiz alan yoktur. Her alan mutlaka denetlenir. Türkiye Büyük Millet Meclisi mi? O da denetlenir. Kim? Anayasa Mahkemesi denetler. Yanlış bir yasa yaptıysanız Anayasa Mahkemesi’ne gidilir ve Anayasa Mahkemesi, parlamentoya, ‘Yanlış yaptın, lütfen hatanı düzelt’ der ve o hata düzeltilir.

Özgür medya… Özgürlüğün olmadığı yerde zaten demokrasi olmaz. Medyanın da özgür olması lazım. Bunun altyapısının koşulsuz sağlanması gerekir. Demokrasi dediğimiz işin özü, her gücün mutlaka denetlenebilir olmasıdır. Denetimsiz bir güç, demokrasilerde yoktur. Bunun ayırdına varmak ve mutlaka hayata geçirmek gerekiyor.

Siyaset kurumunun hesap vermesi gerekir. İktidar sahipleri eğer halka hesap veremiyorsa orada demokrasi yoktur. Demokrasinin varlığı, halktan toplanan vergilerin hesabının halka verilmesidir ve devlette saydamlığın sağlanmasıdır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçerken, bunu vaat ederken Millet İttifakı olarak dedik ki, ‘Ulusal Vergi Konseyi kuracağız.’

Bir daha ifade edeyim, Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. 85 milyondan toplanan vergilerin nerelere harcandığını, Ulusal Vergi Konseyi, her yıl toplanacak bir rapora bağlayacak, Resmi Gazete’de yayınlanacak. Tüm Türkiye’de işçisinden emeklisine kadar, sanayicisinden esnafına kadar herkes bilecek; benim ödediğim vergiler nerelere harcandı. Altı lider bunu taahhüdünü yaptık, altına imza attık.

Başka bir şey daha; sağlıklı işleyen demokrasilerde siyaset kurumunun lekelenmemesi lazım. Temiz kalması lazım. Bu konuda da bir irade ortaya koyduk. Siyasi Ahlak Kanunu, Siyasi Etik Kanunu çıkaracağız diye altı lider altına imzayı attık. Eğer siyaset ahlak zemininde yürürse pek çok sorun kendiliğinden çözülmüş olur zaten. Siyasetle, siyasetçi ile halk arasında güvenin büyük ölçüde sarsılması, siyasi etik yasasının olmamasındandır; böyle bir yasa olduğu zaman çok farklı bir Türkiye’yi inşa etmiş olacağız.

Ve elbette siyaset kurumu, yani iktidar sahipleri parlamentoya bütçe getirirler. Yani halktan topladıkları vergileri, yaptıkları borçlanmaları, yani yaptıkları özelleştirmelerle elde ettikleri gelirlerin nerelere harcandığını belirlerler. Dolasıyla harcanan paraların sağlıklı bir şekilde harcanıp harcanmadığının hesabının verilmesi lazım. Nereye? Aynı zamanda parlamentoya da verilmesi lazım.

Bunun için yine altı lider oturduk, tartıştık ve önemli bir karar daha aldık. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Plan ve Bütçe Komisyonu dışında bir de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız dedik. Yani bir yıl önceki bütçenin kaynaklarının nerelere harcandığının hesabını verelim diye. Bir şey daha yaptık, bizim tarihimizde ilk. Kesin Hesap Komisyonu’nun başkanı ana muhalefetten olacak. Yani iktidar sahipleri gelecek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde hesabını verecek.

Nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizi; ayakları yere basan, ahlaklı bir siyasetin egemen olduğu, harcanan her kuruşun hesabının verildiği, medyanın özgür olduğu güzel bir Türkiye. Bütün bu kurumları oluşturmak için daha başka benzer kurumlar da var ama süre 15 dakikayla sınırlı olduğu için burada izin verirseniz birinci ayağı, demokrasiyi burada keseyim. Sayıştay var, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetim yapan Sayıştay‘ın raporları Allah nasip eder göreceksiniz bizim iktidarımızda asla makaslanmayacak, o raporların tamamı gelecek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne.

İkinci hedefimiz, ikinci ayak, üreten Türkiye. Türkiye’nin üretmesi lazım. Her alanda üreten bir Türkiye. Sanayiden tarıma kadar, kültürden başlayarak hayatın her alanında üreten bir Türkiye. Üreten Türkiye, güçlü Türkiye’dir. Kaynaklarınız, yeriniz, yurdunuz, tarlalarınız, ovalarınız, dağlarınız, güzel çalışkan insanlarınız var ama üretimden koparılıyor. Herkes üretecek. Herkes üretim zincirinin önemli bir parçası olacak.

Herkesin ürettiği bir Türkiye, güçlü bir Türkiye’dir. Herkesin ürettiği bir Türkiye, dışarıya el avuç açmayan bir Türkiye’dir. Herkesin ürettiği ve kazandığı bir Türkiye, komşularına yeri geldiğinde her türlü yardımı yapabilecek güce ve kapasiteye sahip bir Türkiye demektir. Ama 21’inci yüzyıldayız, neyi nasıl üreteceğimizi çok iyi bilmek zorundayız. İnsanoğlu, tekerleği 1 milyon yılda keşfetti, şimdi her saniye birden fazla buluş var.

21’inci yüzyılın ekonomisi, artık bir tarım, bir sanayi ekonomisi değil, 21’inci yüzyılın ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi nerede üreteceğiz? Üniversitelerde. O nedenle bizim iktidarımızda, Millet İttifakı’nın iktidarında üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak.

Hiç kimse farklı düşündü diye üniversiteden atılmayacak. Üniversiteler birer bilgi yuvası olacak ve üniversiteler bilgi üretecek. Üniversitelerin ürettiği bilgiler, sanayici tarafından elle tutulur metaya dönüştürülecek. Bilgi üreten, teknoloji üreten, teknolojiye yabancılaşmayan bir Türkiye. Hedefimiz gayet güzel ve bu hedefi gerçekleştireceğiz.

Benim dünyanın teknoloji yaratan bir numaralı üniversitesi MIT’ye gidişim pek çok kesim tarafından eleştirildi. Biz, Amerika’nın ve dünyanın en önemli teknoloji üreten üniversitelerin birisi olan MIT’de, çalışan, Türkiye üniversitelerinden mezun olmuş ve oraya gidip çalışan hocaları kendi ülkemize getirmek durumundayız. Burada çalışmalılar, burada üretmeliler, burada bütün yaratıcı güçlerini ortaya koymalılar.

Bunları yapacağız. Yani biz, katma değeri yüksek ürün üretmek zorundayız. Katma değeri yüksek ürün üretemeyen bir Türkiye gelişemez, büyüyemez, kalkınamaz, söz sahibi olamaz. Katma değeri yüksek ürün üreten bir Türkiye inşa etmek zorundayız.

Katma değeri yüksek ürün üretmenin yolu, üniversitenin bilgi üretmesi, sanayicinin üretilen bilgiyi metaya dönüştürmesidir. Bugün hepimiz cep telefonu kullanıyoruz ve hiç birisi bize ait değil. Bilgi ekonomisine sahip olan ülkeler üretiyor, biz onların pazarıyız. Açık ve net söylüyorum; Millet İttifakı iktidarında göreceksiniz, biz başkalarının pazarı değil, biz üreten ve dünyaya mal ihraç eden bir ülke olacağız. İddiamız güçlü ve kuvvetli.

20’nci yüzyıl, petrol yüzyılıydı ve petrol savaşları vardı. 21’inci yüzyıl, çip savaşlarıdır. Çipi kim üretecek? Petrolün nerede olduğunu biliyoruz, nasıl çıkarılacağını da biliyoruz. Ama çipin nerede üretileceğine biz karar veririz, yani insan karar verir, yani bilgi üretenler karar verir.  21’inci yüzyılın Türkiye’sinin temel hedefi bilimde, sanayide, teknolojide çip üreten bir ülke olmaktır. Hedefi yüksek koyacağız ve o hedefi mutlaka yakalayacağız. Bilgi üreten hocalarımız var. Dünyanın her tarafından bu hocalarımız alınıyor. Büyük bedeller ödeniyor. Ama biz, bu insanları kendi ülkemizde tutamıyoruz.

Öğrenciliğimde, Ankara Akademi’de okurken Hamza Eroğlu’nun Devrim Tarihi kitabı vardı, orada bir anekdotu hiç unutmam; İkinci Dünya Harbi’nden hemen sonra Amerikalı general, Alman generale şunu söyler: ‘Almanya yerle bir oldu ve siz asla sırtınızı bir daha doğrultamazsınız.’ Alman generalin verdiği cevap, tarihi bir cevap. Evet diyor Amerikalı generale, ‘Evet, Almanya yerle bir oldu ama bir şeyi sakın unutmayın, Almanya’nın üniversiteleri ayakta.’ Evet, bugün Almanya, yerle bir olan Almanya, bugün Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkesi olarak kendisini ortaya koydu. Bilginin ve bilgi üretmenin ne kadar değerli olduğunu artık hepimiz bilmek zorundayız.

Değerli arkadaşlarım; üçüncü ayağımız; güçlü bir sosyal devlet inşa edeceğiz. Güçlü bir sosyal devlet inşa edemezseniz istediğiniz kadar üretin, ama hakça bölüşmezseniz, toplumun bir kesimi yoksul bir kesimi varsıl olursa orada huzur olmaz, orada bereket de olmaz. Huzurun olması, yaratılan kaynağın hakça bölüşülmesine bağlıdır. Yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi demokrasiyle, sosyal devletle yeniden inşa edebiliriz. Hiç kimsenin kendisini devletin gölgesi altında, güvence altında hissetmediği değil hissettiği bir devleti inşa etmek zorundayız.

Anayasa Mahkemesi bir kararında sosyal devleti şöyle tanımlar: ‘Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir.’ Bugün, Anayasa Mahkemesinin bu kararına rağmen, bu kararına karşın Türkiye’de sosyal devlet büyük yara almış durumdadır. Özellikle son beş altı yılda Türkiye’de, alt gelir gruplarından bir avuç üst gelir grubuna milyarlarca dolarlık kaynak aktarılıyor. Ve bir yoksullaşma süreci tabanda başladı. Bunu düzeltmek bize nasip olacak, Millet İttifakı’na nasip olacak, bunu da yapacağız. 102 numaralı sözleşme,

Uluslararası Çalışma Örgütünün kabul ettiği, yani Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi… Sekiz sigorta dalı hayata geçti, 1971 yılında kabul edilmiştir Meclis’te, 29 Temmuz 1971. Dokuzuncu sigorta dalı uygulanmıyor, hayata geçirilmiyor, yasası çıkmıyor; Aile Destekleri Sigortası. Bunu da inşallah yapacağız, her ailenin, her bir bireyin kesinlikle güvencesi olacak. Ve sosyal devlet yardım yaparken kişinin yoksulluğunu asla ve asla afişe etmeyecek. İnsan onuruna yakışır bir düzeni inşa edeceğiz sosyal devleti inşa ederken.

Dördüncü ayağımız, sürdürebilirlik. Gayet güzel, demokrasiyi getirdiniz, ürettiniz Türkiye’de, sosyal devleti inşa ettiniz ama durduğunuz andan itibaren geriye gidersiniz. Dünya hızla değişiyor. Bilimde, teknolojide büyük değişimler oluyor, siz bu değişime ayak uydurmak zorundasınız. Sürdürülebilirliğin kilit anahtarı, devlette liyakattir. Yani birikimli insanların devlet yönetiminde olmasıdır. Yani birikimli, üreten insanların üniversitelerde olmasıdır. Yani burada değişime ayak mı uyduracağız, değişime öncülük mü yapacağız, bunun kararını vermek zorundayız. Biz, değişime ayak uydurmak istemiyoruz. Onlar yaptı, biz de yapalım. Hayır, biz yapalım, onlar bizi izlesinler. Dolayısıyla değişime, dönüşüme, atılıma öncülük yapan bir Türkiye’yi, sadece kendi bölgesinde değil gerekirse dünyada öncülük yapan bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz.

Bir şey daha burada önemli olan, devletin kurumları vardır ve her kurumun kendi kültürü vardır. Tarihsel süreç içerisinde o kültürler sıcak siyasetin müdahale edemeyeceği kadar güçlü bir hal alırlar. Merkez Bankaları böyledir, bakanlıklar böyledir; kendi kültürleri vardır ve bu kültürlere sıcak siyaset müdahale etmez. Dolayısıyla o kültürler devlet dediğimiz kurumu güçlü hale getirir.

Ve daha önemlisi sürdürülebilirliğin temel anahtarlarından birisi de eğitimdir. Eğitimin yeniliğe açık olması lazım, eğitimin merak duygusunu büyütmesi lazım. Eğer merak duygusunu büyütebiliyorsak daha çocuk okula başladığı andan itibaren merak duygusunu büyütebiliyorsanız ve çocuk yaşamı sorgulama yeteneğine kavuşabiliyorsa o zaman Türkiye hızla büyümenin ve sürdürülebilirliğin önünü açmış olur. Biz, eğitim sisteminde de köklü değişikler yapacağız. Çocuklarımız neyi merak ediyorlarsa araştırabilecekleri alanlar… Onları suçlamadan, cezalandırmadan, ‘neden soru soruyorsun’ demeden… Ne kadar çok nitelikli soru sorabilirlerse eğitimin de o kadar değerli olduğunu göreceğiz. Bu sürdürülebilirliğin liyakatle beraber temel anahtarlarından birisidir.

Sözlerimi burada bitiriyorum, hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Saygıdeğer Genel Başkanlarıma da içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum.”

Paylaşın

TİP Lideri Erkan Baş: Asrın Hesaplaşması Geliyor

İzmir Newroz’unda konuşan TİP Lideri Erkan Baş, “Kardeşlerim, o yoğun acı günlerimizde bizi yalnızlığa terk ettiler. Yıllardır bölmeye, ayrıştırmaya çalıştıkları halklarımız birbirine el uzattı ve biz sadece birbirimizin elini tutarak hayatta kaldık. Şimdi hepsinin hesabını yine birlikte soracağız. ‘Asrın felaketi’ diyorlardı, asrın dayanışmasını örgütledik. Şimdi hazır olsunlar, asrın hesaplaşması geliyor!” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kardeşlerim bunlar bizi, bu meydanda toplananları, bu ülkenin milyonlarca onurlu, namuslu insanını, şimdiye kadar açlıkta birleştirdiler. Bunlar bizi yoksullukta birleştirdiler, bunlar bizi zindanlarda, kanlı meydanlarda birleştirdiler. Şimdi zafer için birleşiyoruz!”

Erkan Baş, konuşmasının devamında, “Sevgili kardeşler, sadece bir avuç para babası daha zengin olsun diye, sadece iktidarlarını devam ettirmek için bir düzen kurmuşlardı. Bugün İzmir Meydanı’ndan sesleniyoruz: Bu sülale devrini bitiriyoruz. Sülale devri bitiyor! Buradan tüm Türkiye’ye sesleniyoruz: İzmir eşitlik diyor, İzmir özgürlük diyor, İzmir barış diyor, İzmir yaşasın halkların kardeşliği diyor.” ifadelerini kullandı.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, İzmir’de Gündoğdu Meydanı’ndaki Newroz kutlamasına katıldı. Sabah erken saatlerden itibaren kentin çeşitli noktalarından gelen yurttaşların Newroz kutlamasında, Baş da meydanda kurulan sahneye çıkarak kalabalığa seslendi.

“Kardeşlerim, 20 yıllık bir diktatörlüğün, 20 yıllık bir karanlığın hep birlikte sonuna doğru geliyoruz. Bunun umuduyla, bunun kararlılığıyla, bunun inancıyla bugün bu alanda beraberiz” diyen Baş, Maraş merkezli depremlerin arından yaşananlara da değinerek, “Halklarımızı enkaz altında, açlıkta ve soğukta ölüme terk edenlere karşı alanlardayız. Bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaketi, Saray Rejimi’ni ortadan kaldırmak için beraberiz. Yıllardır sevdiklerimizi esir aldılar, yıllardır bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Bizi ayrılıkla, zindanlarla, tutsaklıkla ayırmaya, susturmaya çalışanlara sesleniyoruz: İşte buradayız, bir aradayız.!” ifadelerini kullandı.

Depremlerin ardından gerekli çalışmaları yapamayan iktidara yüklenen Baş, “Kardeşlerim, gerçekten çok ağır bir depremi hep beraber yaşadık. Ama canımızı daha fazla yakan bir şey var… Biz can derdiyle uğraşırken onlar bizi saraylarından sadece ve sadece seyrettiler. Zindan yapmakla övünenler, ihtiyacımız olduğunda bir tane çadırı bize getiremediler. Bakın bunlar 20 yıldır inşaat yapmakla övünüyorlar, yol yapmakla övünüyorlar. Biz can derdindeyken bir tane iş makinesini getirip enkazları kaldıramadılar. Bunlar, Ankara’daki Saray’da oturanlar kendi saraylarıyla övünüyorlardı, ihtiyacımız olduğunda bir tas çorba getiremediler” diye konuştu.

‘Asrın hesaplaşması geliyor’

TİP Genel Başkanı, “hesaplaşma” iddialarını bir kez daha ortaya koyarak sözlerine şöyle devam etti:

“Kardeşlerim, o yoğun acı günlerimizde bizi yalnızlığa terk ettiler. Yıllardır bölmeye, ayrıştırmaya çalıştıkları halklarımız birbirine el uzattı ve biz sadece birbirimizin elini tutarak hayatta kaldık. Şimdi hepsinin hesabını yine birlikte soracağız.

‘Asrın felaketi’ diyorlardı, asrın dayanışmasını örgütledik. Şimdi hazır olsunlar, asrın hesaplaşması geliyor!

Kardeşlerim bunlar bizi, bu meydanda toplananları, bu ülkenin milyonlarca onurlu, namuslu insanını, şimdiye kadar açlıkta birleştirdiler. Bunlar bizi yoksullukta birleştirdiler, bunlar bizi zindanlarda, kanlı meydanlarda birleştirdiler. Şimdi zafer için birleşiyoruz!

Sevgili kardeşler, sadece bir avuç para babası daha zengin olsun diye, sadece iktidarlarını devam ettirmek için bir düzen kurmuşlardı. Bugün İzmir Meydanı’ndan sesleniyoruz: Bu sülale devrini bitiriyoruz. Sülale devri bitiyor! Buradan tüm Türkiye’ye sesleniyoruz: İzmir eşitlik diyor, İzmir özgürlük diyor, İzmir barış diyor, İzmir yaşasın halkların kardeşliği diyor.

Kardeşlerim bu işaret zaferin işareti; barışın, özgürlüğün, Türk ve Kürt halkının ayrılmazlığının, Deniz Gezmiş ile Deniz Poyraz’ın yan yana gelişinin işareti. Şimdi bütün Türkiye’yi zafer gününe hazırlıyoruz hep birlikte. Bu iktidar şunu yapmaya çalışıyor, diyor ki ‘HDP’yi susturacağız, Kürt halkını susturacağız’.

Buradan, İzmir Gündoğdu Meydanı’ndan Saray’a sesleniyoruz: Ey Tayyip Erdoğan! HDP asla yalnız kalmayacak, Kürt halkı asla yalnız kalmayacak. Bir kez daha söz veriyoruz, son sözümüz budur: Siz Kürt halkının iradesini kapatamazsınız ama biz sizin Sarayınızı kapatmaya geliyoruz. O Saray kapanacak!

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Yolumuz açık olsun, başarılar diliyorum kardeşlerim.”

Paylaşın

Yüz Binler Newroz Alanlarına Akın Etti

Türkiye’nin pek çok kentinde vatandaşlar Newroz kutlamaları için bir araya gelirken, kutlamaların İstanbul’daki adresi Yenikapı’daki miting alanı, Ankara’da Newroz’un adresi Anıtpark oldu.

Haber Merkezi / İstanbul Yenikapı Meydanı’nda, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) öncülüğünde organize edilen ve “Hükümet istifa” sloganlarıyla başlayan etkinliğe, olumsuz hava koşullarına rağmen halkın ilgisi büyük oldu.

Başkent Ankara’daki Newroz etkinliği de Kahramanmaraş depremleri sebebiyle, İstanbul’da olduğu gibi, geçen yıllara oranla daha durgun, ağıtlar eşliğinde yapıldı.

İstanbul

İstanbul Yenikapı’daki miting alanı tamamen dolarken, vatandaşlar, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri; “Newroz ateşiyle özgürlüğe yürüyoruz” şiarıyla düzenlenen kutlamalar için sloganlarla miting alanına yürüdü.

“Hükümet istifa” sloganlarının atıldığı miting alanında Newroz ateşi, Barış Anneleri tarafından yakıldı.

İstanbul Yenikapı Meydanı’nda, “Her der Newroz, her dem azadî” ve “Newroz ateşiyle özgürlüğe” şiarıyla yüz binlerin katılım gerçekleştirdiği Newroz’un son bulmasının ardından dağılan kitleye müdahale eden polis, yaklaşık 200 kişiyi gözaltına aldı.

Gözaltına alınanların Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği’ne götürüldüğü belirtildi.

Ankara

Ankara Anıtpark’ta gerçekleşen Newroz’da flama ve “Kapitalizmi Newroz ruhuyla enkaza çevireceğiz”, “ Bedeniyle newrozlaşanların ruhuyla tecridi kıracak, faşizmi yeneceğiz” yazılı pankartlar açılırken, “Newroz piroz be”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Jin, jiyan, azadi”, “katil devlet hesap verecek” sloganları atıldı.

Diyarbakır Newroz’unda katledilen Kemal Kurkut şahsında tüm yaşamını yitirenler anısına 1 dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi, ardından program başlatıldı.

İzmir

İzmir’de çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturduğu Newroz Tertip Komitesi tarafından düzenlenen Newroz kutlamaları başladı. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi ve Cumhuriyet Meydanı olmak üzere iki noktada toplanan yüzlerce kişi, kutlamaların yapılacağı Gündoğdu Meydanı’na yürüdü.

Yürüyüşte sık sık “Faşizme karşı omuz omuza”, “Newroz piroz be”, “Berxwedana zindana” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları atılırken, “Deprem değil iktidar öldürdü”, “Newroz piroz be”, “Dem dema HDP’ye” ve “Emeğin özgürlüğün ülkesini kurmak için geliyoruz” dövizleri dikkat çekti.

Bursa

Bursa’daki Newroz’un adresi ise Arabayatağı Pazar Alanı oldu. 7’den 70’e her yaştan katılımın olduğu coşkulu Newroz’da, giyilen yöresel kıyafetler, alanda renkli görüntüler oluşturdu. Yeşil Sol Parti ve HDP bayraklarıyla süslenen alana “6 Şubat 2023 Yastayız”, Edî bes e, geçinemiyoruz” ve “Faşizme karşı halkın iradesini savunuyoruz” pankartları asıldı. Binlerin bir araya geldiği Newroz’da binlerce kişi hep bir ağızdan “Bijî Serok Apo”, “Bê Serok jiyan nabe”, “Bijî berxwedana zindanan” ve “Jin, jiyan, azadî” sloganları atıldı.

Kocaeli

Kocaeli’nde halk, Gebze ilçesindeki Mevlana Kapalı Pazar alanında bir araya geldi. Soğuk ve yağmurlu havaya rağmen 7’den 70’e herkesin katıldığı Newroz alanı, “Her der Newroz, her dem azadî”, “ Newroz ateşiyle özgürlüğe”, “Newroz zalim Dehak’ların saltanatına son verecektir”, “Çağdaş Kawaların izinde Newroz ateşini büyütüyoruz” ve “Newroza gelê şoreşger pîroz be” pankartları ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Yeşil Sol Parti bayraklarıyla donatıldı.

Tekirdağ

Tekirdağ’da, Newroz HDP öncülüğünde Ergene ilçesinde kutlandı. Yöresel kıyafetleriyle Newroz alanında bir araya gelen halk Newroz halayına durdu. Alandan sık sık, “Bijî Newroz”, “Newroz pîroz be” sloganları yükseldi. Tekirdağ’daki Newroz, yapılan konuşmaların ardından son buldu. Halkın dağılımı esnasında ise 1 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi.

Muğla

Muğla’nın Bodrum ilçesine Bağlı Yalıkavak Pazar Yeri’nde Newroz ateşi yakıldı. Kadınlar Newroz’a yöresel kıyafetleriyle katılırken, gençlerin yoğun katılımı dikkat çekti. Newroz’a HDP ve Yeşil Sol Parti flamaları ile katılan yurttaşlar sık sık, “Direne direne kazanacağız”,”jin, jiyan, azadî”,”Bijî Serok Apo” sloganları attı. Öfke ve isyanın hakim olduğu Newroz’da yurttaşları selamlayan Muğla Newroz Tertip Komitesi üyeleri, 2023 Newrozu’nun sorumlulardan hesap sorma Newrozu olduğunu belirtti.

Aydın

Aydın’da Newroz ateşi Efeler ilçesi Osmanyozgatlı Mahallesi Newroz Alanı’nda yakıldı. Newroz, sanatçı Ayşenur Kolivar ve Dengbej Erhan Kaya’nın seslendirdiği ezgilerle sona erdi.

Denizli

Denizli’de Newroz ateşi Esenetepe Pazar Yeri’nde yakıldı. Yüzlerce kişinin katıldığı Newroz’da “Hükümet istifa”, “HDP halktır, halk burada”, “Direne direne kazanacağız” sloganları atıldı.

Balıkesir

Balıkesir’de Newroz ateşi Ayvalık ilçesine bağlı Yenimahalle’de yakıldı. Newroz’da “Newroz Pîroz Bê”, “Direne Direne Kazanacağız” ve “Jin, Jiyan, Azadî” sloganları atıldı.

Konuşmaların ardından Koma Servan ve Ömer Ökkeş Ruhurevan’ın seslendirdiği şarkıların ardından Newroz programı son buldu.

Batman

Batman’da sağanak yağışa rağmen alanları dolduran yüzbinler, depremde yaşamını yitirenleri anarak 14 Mayıs’ta hesap soracaklarını mesajını verdi.

Van

Van’da yağışlı havaya rağmen Van Kalesi’nde bulunan Newroz Parkı alanını dolduran yüz binler Newroz coşkusunu yaşadı.

HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, “Bu seçim, barışın gerçekleşmesi için aklını, fikrini barış için harcayan İmralı’ya 24 aydır tecrit uygulayan iktidardan kurtulma seçimidir” diye konuştu.

Mersin

Mersin’de Newroz Akdeniz İlçesi’nde bulunan Tırmıl  Alanı’nda gerçekleştirildi. Yurttaşlar, ulusal kıyafetleri ile Newroz alanına girerken, alanda kurulan platforma “NEWROZ 2023″ yazılı büyük pankart asıldı.

Antalya

Antalya’da Newroz, “Her der Newroz, her dem azadî” şiarıyla Turgut Özal Spor Salonu önünde gerçekleştirildi. Alan Halkların Demokratik Partisi (HDP), Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Partisi) bayraklarıyla donatıldı.

Manisa

Manisa’da Lale Meydanı’nında bir aya gelen halk Newrozu çoşku ile karşıladı. Mersin’deki programa HDP Amed Milletvekili Remziye Tosun ve HDP MYK Üyesi Naci Sönmez katıldı.

Paylaşın

Türkiye Yaşlanıyor: Yaşlı Nüfus Oranı Dünya Ortalamasını Geçti

Türkiye’de yaşlı nüfusun son beş yılda yüzde 24 arttığını ifade eden CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu, 2021 yılı itibari ile Türkiye yaşlı nüfus oranının dünya ortalamasını geçtiğini söyledi.

CHP’li Purçu, “Ağır hayat koşulları ve yaşlılara uygun olmayan şehirlerden dolayı yaşlılar evlerinden çıkamıyorlar. Bu yüzden hem aktif bir hayattan uzak kalıyorlar hem de psikolojik sorunlar yaşıyorlar” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Özcan Purçu, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) verdiği araştırma önerisi ile Türkiye’de 65 yaş sınırının kritik sınır olarak kabul edildiğini belirterek, 65 yaşından sonra kişilerde psikolojik ve fiziksel gerilemelerin meydana geldiğini söyledi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) istatistiklerine bakıldığında Türkiye’de yaşlı nüfusun son beş yılda yüzde 24 arttığını ifade eden Purçu, 2021 yılı itibari ile Türkiye yaşlı nüfus oranının dünya ortalamasını geçtiğini söyledi.

Purçu konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

  • TÜİK rakamlarında açıklandığı üzere; Türkiye’de 65 yaş üstü nüfus, 2016’dan 2021’e 1,5 milyon kişi artarak 8 milyonu aşmıştır.
  • 65 yaş üstü nüfusun yaklaşık yüzde 65’ini 65-74 yaş grubu, yüzde 27’sini 75-84 yaş grubu ve yüzde 8’ini 85 ve daha üzeri yaş grubu oluşturmaktadır.
  • Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, ‘2030’da Türkiye’de yaşlı nüfus oranının yüzde 12,9’a çıkacağı öngörülüyor’ diyerek Türkiye’de yaşlanma gerçeğini kabul etmiştir.

2022 Eylül itibari ile açlık sınırının 7 bin 500 TL, yoksulluk sınırının ise 23 bin 600 TL olduğunu ifade eden Özcan Purçu, buna karşılık yaşlı nüfusunun büyük bir kesiminin 3 bin 500 TL gibi asgari ücretin altında bir maaş aldığını, temmuz ayında yapılan 1684 TL zammın ise yüzde 130’luk enflasyon karşısında eridiğini söyledi.

Purçu, bu koşullarda yaşlılara neredeyse “Ne halin varsa gör” dendiğini belirtti.

Yaşlıların barınma sorunu

Barınma sorunu yaşayan yaşlılara da değinen Purçu, şöyle dedi:

“Barınma sorunları ya da hayat sorunları nedeni ile huzurevine yerleşmek isteyen yaşlılar ise ne kamuya ne özele yerleşebiliyor.

“Kamu huzurevlerinin yetersiz kapasitesi ve çok uzun bekletme sürelerinden dolayı yaşlılar yerleşemiyorlar. Halihazırda 452 huzurevinde kalan 14 bin 535 yaşlı var. Buralara yerleşmek isteyenlerin aylarca, hatta yıllarca sıra bekledikleri bilinmektedir.

“Özel huzurevleri ise Bakanlık kararı ile taban ve tavan fiyat uygulamasına sahipler. Taban fiyat 1390 TL, tavan fiyat ise 12 bin TL olarak belirlenmiş durumda. Dar gelirli yaşlılar bu fiyatlandırmasında ötesinde her ay depozito ödemekteler ve ayrıldıklarında da depozitolarını alamıyorlar. Gerek özel gerek kamu huzurevlerinde ise yaşlıların zaman zaman kötü muameleye maruz kaldıkları bilinmektedir. ”

Yaşlıların hayatı eve sığmıyor

Son olarak “Ağır hayat koşulları ve yaşlılara uygun olmayan şehirlerden dolayı yaşlılar evlerinden çıkamıyorlar. Bu yüzden hem aktif bir hayattan uzak kalıyorlar hem de psikolojik sorunlar yaşıyorlar,” diyen Purçu, yaşlıların mağduriyetlerine karşı TBMM’de bir komisyonun kurulmasını teklif etti.

Paylaşın

Hazine Ve Maliye Bakanı Nebati, 10 Ayda Neler Dedi?

CHP Milletvekili Kılıç, ”Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.” sözleriyle uzun süre gündemde kalan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin 10 ayda gündeme gelen diğer sözlerini hatırlattı.

Kısa Dalga‘da yer alan habere göre, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Başkanlık Divanı Katip Üyesi Sevda Erdan Kılıç’ın, “AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fiyat artışları hakkında yaptığı açıklama” ile ilgili soru önergesini yanıtladı.

Bakan Nebati’nin geçen günlerde Ekonomik Dönüşüm Zirvesinin açılışında yaptığı konuşmada, ”Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöroekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.” şeklindeki ifadelerini hatırlatan Kılıç, şunları kaydetti:

“Bakan Nebati enflasyonun neden arttığını; ‘Salgın döneminde jeopolitik gelişmeler ile birlikte, küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki görünümün sebep olduğu negatif arz şokları ve tedarik zincirindeki bozulmalar enflasyonun artmasında etkili olmuştur.’ cümlesi ile açıklamayı tercih etmiştir

Nebati’nin ilk röportajında, ekonominin çok hızlı bir şekilde düzeleceğini savunurken, ‘sen maaş alıyorsun, en fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin; ama ben bu işi düzeltmezsem eğer bin çalışanımla beraber bütün varlığımı kaybederim, bunu göze alır mıyım?’ demesi, ileride ‘epistemolojik kopuş, heterodoks yaklaşım, nöroekonomi’ gibi ilginç kelimeleri kullanacağının ilk sinyallerini verdiriyordu aslında!

Henüz bu sözlerin şoku atlatılmamışken Nebati, bu sefer devlet televizyonu TRT’de, ‘gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz? Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır’ gibi hamaset kokan ifadeler kullandı.

‘Herkesin Nureddin Nebati’nin gözlerindeki ışıltıyı aradığı!’ bir ortamda Bakan, bu sefer bir televizyon programında, “ekonomi ile olan müktesebatınız nedir?” sorusuna, ‘piyasadan geliyorum demek şu: Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak doğmuşsunuz. Doğal olarak benzin istasyonunuz olur. Akaryakıt işini bilirim, otomobil işini bilirim.’ diyerek ekonomi ile olan bağlantısını ortaya koydu!

Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenen uluslararası yatırımcı kahvaltısındaki sözleri, Türkiye’nin nasıl yönetildiğini, halkımızın yanı sıra yabancıların da öğrenmesini sağladı! Bakanın, ‘en sevmediğim konu da şu yatırımcılara zorluk çıkaran mevzuat ya da bürokrasidir. Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var rahat olun, mevzuatı da değiştiririz.’ sözleri ülke gündemine oturdu!

Antalya’daki bir toplantıda söylediği, ‘faiz ve kur odağında, sığ bir alanın içerisinde Türkiye ekonomisini kurtardık’ sözleri, ‘Türk ekonomisi kimden kurtarıldı? Zira 20 yıldır aynı parti iktidarda. Nebati’nin de mensubu olduğu partinin ekonomisini kim batırdı? Ya da kurtarılmış Türk ekonomisi bu mu?’ sorularının sorulmasına neden oldu. Ancak göstergeler ekonominin kurtarılmak bir yana her geçen gün daha da kötüye gittiğine işaret ediyordu.

Bakan Nebati’nin, ‘Türk Lirası en zayıf durumda. Gideceği bir yer yok. Vatandaş rahat olsun.’ ifadeleri vatandaşlarımızı rahatlatmasa da Bakanın ekonomi literatüründe yerini aldı!

Nureddin Nebati’nin gözlerini kapatarak dediği, ‘şimdi uyuyun, 6 ay sonra uyanın. Çok farklı noktalara gideceğiz.’ sözleri de ekonomi gündemine damga vurdu! Ancak bu 6 aylık süreçte; enflasyon yüzde 36.08’den yüzde 73.50’ye fırlayınca, 11.86 TL olan Dolar kuru 16.74 TL’yi görünce, 12 kiloluk mutfak tüpü 218 liradan 335 liraya çıkınca, benzin 11.64’ten 27.37’ye, motorin de 11.43’ten 29.94’e yükselince uykusundan uyananlar, yaşananların rüya olması temennisinde bulundu!”

Ekonominin ‘E’ sinden anlamayan bir yapı Türkiye’yi uçurumun dibine attı. Faturayı ise halk ödüyor. Parayı zenginler paylaşıyor, borcu halk ödüyor.”

Paylaşın

‘Deniz Poyraz Davası’ 14 Ekime Ertelendi

Onur Gencer tarafından öldürülen Deniz Poyraz’ın İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasının beşinci duruşmasında kolluk kuvvetleri salonda biber gazıyla müdahale etti. Yaşanan arbede nedeniyle mahkeme heyeti salonu terk etti. Dava ise dava Şakran Cezaevi Kampüsüne nakledildi.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne  silahlı saldırı düzenleyen ve partili Deniz Poyraz’ı öldüren Onur Gencer hakkında açılan davanın 5’inci duruşması İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada sanık Onur Gencer hazır bulundu.

Deniz Poyraz’ın ailesi,  HDP Sözcüsü Ebru Günay, HDP milletvekilleri Murat Çepni, Serpil Kemalbay, Oya Ersoy, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, birçok baro başkanı ve kadın örgütleri de  duruşmayı takip etti.

Duruşmada, önceki oturumlarda da olduğu gibi, mahkeme heyeti, yetki belgesiyle görevlendirilmiş avukatların dosyada taraf olmadığını söyleyerek ara kararla müdahil olamayacaklarını belirtti ve İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel’in açıklama yapmasına izin vermedi. Bunun ardından, karara itiraz eden avukatlar ile mahkeme heyeti arasında tartışma başladı.

Sanık Onur Gencer, o sırada duruşma salonuna getirilen Deniz Poyraz’ın tutuklu ağabeyi Kamuran Poyraz’a el kol hareketi yaptı. Gencer’e karşılık veren Kamuran Poyraz’a jandarma müdahale edince, salonda gerilim arttı ve izleyiciler sanığa su şişeleri fırlattı.

Çıkan tartışma ve arbedede salonda bulunan polisler duruşma salonuna biber gazı sıktı. Duruşmaya ara verildi. Sıkılan gaza rağmen katılan vekilleri ve izleyiciler duruşma salonundan çıkmadılar.

Aradan sonra devam eden duruşmada mahkeme heyeti, güvenlik sebebiyle duruşmanın yapılamayacağını bu nedenle duruşmanın cuma günü (14 Ekim) saat 10:00’da İzmir Şakran Cezaevi Kampüsü’nde bulunan duruşma salonunda yapılmasına karar verdi.

Yücel: Olayı jandarma başlattı

Katılan vekilleri adına söz alan İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, “Yargılamanın uzamaması açısından tanık dinlenilmesine geçilmesini istiyoruz. Gerekli güvenlik önlemleri alınmıştır. Ayrıca zapta geçtiğiniz hususta avukatlarla jandarma arasında arbede yaşandığını söylediniz. Fakat jandarma katılana vurmak suretiyle olayı başlattı. Bu kişinin kimliğinin tespitinin ve savcılığa bildirilmesini istiyoruz” dedi.

Sanık Onur Gencer ise “HDP kapatma davasındaki dosyanın kendi dosyama eklenmesini istiyorum. Çünkü olay budur” dedi.

Paylaşın

HDP’li Vekil Habip Eksik, Polis Müdahalesinde Yaralandı

Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye’den ayrılmasının yıldönümünde Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve bazı sivil toplum örgütleri tarafından, Diyarbakır, Van, İstanbul, Urfa, Mardin, İzmir, Hakkari’de yapılmak istenen yürüyüşlere polis müdahale etti.

Haber Merkezi / Hakkari Yüksekova’daki yürüyüşte HDP Iğdır Mİlletvekili Habip Eksik darp edildi. Yaralanan Eksik hastaneye kaldırıldı. Müdahalede 20 kişi de gözaltına alındı.

Özgürlükçü Hukukçular Deneği Hakkari şubesinin Sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda “Yüksekova’da bugün yapılması planlanan yürüyüşte çok sayıda üyemiz, parti üye ve yöneticileri darp edilerek gözaltına alındı. Vekiller de darp edildiler. Hukuksuzlukların takibini yapmak için alanda ve karakoldayız” ifadeleri yer aldı.

Van’da 55 gözaltı

İzmir’de gerçekleştirilen protesto eyleminde HDP İl Eşbaşkanları Berna Çelik ve Çınar Altan ile ismi öğrenilmeyen 1 kişi gözaltına aldı. Van’da gerçekleştirilen yürüyüş ve açıklamada aralarında HDP’li yöneticilerin de olduğu 55 kişi gözaltına alındı.

Diyarbakır’da 31 gözaltı

Diyarbakır’da HDP Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz, HDP PM üyeleri Beybün Aslan ve Raci Bilici, DBP İl Eşbaşkanı Hayrettin Altun, HDP İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyat Ceylan, HDP İl Eşbaşkan Yardımcısı Mervan Yıldız, Emine İnan, Şadiye Hayme, MEBYA-DER Eşbaşkanı Meryem Soylu, Figen Ekti, Mehmet Zeki Bağcık, Halil Memiş, Mithat Altaç, Mehmet Ali Altınkaynak, Hüsnü Aslan, Mehmet Şirin Gürbüz, Mehmet Asana, Sedat Yiğit, Murat Çoban, Şirin Şehir, Mehmet Oruç, Muharrem Bulat, Meryem Yıldız ve soy isimleri öğrenilemeyen Meryem, Leyla, Hebun, Sümeyye, Beytocan, Abidin ve Vedat’ın da aralarında olduğu en az 31 kişi gözaltına alındı.

İstanbul’da 26 gözaltı

İstanbul İstiklal Caddesi, Kadıköy ve Esenyurt’ta yapılan yürüyüşlerde HDK Eşsözcüsü Esengül Demir ile Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Esra Solin Dal ve Ömer İbrahimoğlu’nun da aralarında olduğu en az 26 kişi gözaltına alındı.

Paylaşın

Bir Hafta İçinde İzmir’de 4, Türkiye Genelinde 9 Kadın Öldürüldü

Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarak devam ediyor. Son bir hafta içinde İzmir’de dört, Türkiye genelinde dokuz kadının katledildi. Cinayetleri protesto eden kadınlar, devletin kadınları korumamasına tepki gösterdi. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), bir hafta içerisinde gerçekleşen cinayetleri İzmir, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde protesto etti.

Eylemde bu hafta katledilen kadınların hikayeleri okunarak, adalet istendi. Katledilen kadınların fotoğraflarının taşındığı eylemde kadın katliamlarına karşı sık sık sloganlar atılarak, hesap sorulacağı vurgulandı.

Devlet korumuyor

Açıklamayı yapan KCDP üyesi Elif Tunca, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından bu yana 409 kadın cinayeti ve 328 şüpheli ölüm gerçekleştiğini söyledi. Sözü edilenin sayılar değil, yaşamlar olduğunu ifade eden Tunca, “O yaşamlar devlet için önemsiz olacak ki, hiçbirini korumadı, önlemedi. Üstüne faillere cesaret verdi” dedi.

Katledilen kadınlar haklarını biliyorlardı

Son haftada katledilen kadınlara dikkati çeken Tunca, “Ezgi defalarca koruma kararı çıkartmış, Beyza’nın babası 35 kere şikayetçi olmuş. Hanife’nin koruma kararı mevcutmuş. Bu kadınlar haklarını bilmeyen kadınlar değildi, aileleri de bunun farkındaydı.” dedi.

“Artık çoğu kadın hakkını biliyor, hukuki imkanlarını biliyor. Kadınlar şiddete uğrarsa nerelere başvurabilir biliyor ve o kurumlar ne yapmak zorunda olduğunu biliyor. Onlar yapılmadığında kadınlar defalarca başvurmaya devam ediyor” diye belirtti.

Tunca, kadın katliamlarını durduracaklarını yineleyerek,”Kadınları devlet korumuyor” dedi. “Bunun için mücadeleye devam edeceğiz.”

(Görsel: MA)

Paylaşın

HDP Yönetici Ve Üyelerine Beş Kentte Gözaltı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) üye ve yöneticilerine yönelik gözaltı kararları birçok kentte protesto edildi. HDP’liler iki gün içerisinde Mersin, Hatay, Adana, İzmir ve Manisa’da gözaltına alındı.

Van İl Örgütü’nde ise önceki gün Nurullah Pekbay, Şiyar Akti, Ferhat Azan ve Şerif Sarıbulak isimli dört HDP Gençlik Meclisi Üyesi’nin gözaltına alınmasına dair bugün bir basın açıklaması düzenledi.

İpekyolu ilçe binası önünde yapılan açıklamaya, HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç’la birlikte başta HDP ve BDP olmak üzere çok sayıda parti ve kurum katıldı. Açıklamada, “Genç başladık genç başaracağız” yazılı pankart açıldı.

“Gençliğin adresi HDP”

Açıklamada söz alan HDP Gençlik Meclisi Üyesi Şervan Beyazit, hukuksuz bir şekilde parti üyelerine yönelik saldırıların devam ettiğini söyledi. Bu saldırılarla demokratik siyasetin kriminalize edilmeye çalışıldığını vurgulayan Beyazit, “Başka birçok ilde de gençlik meclisi üyelerimizin ve HDP’lilerin gözaltına alındığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır. İktidarın tüm saldırılarına rağmen gençliğin adresi HDP’dir. HDP Gençlik Meclisi yozlaşmaya, yolsuzluğa ve asimilasyoncu politikalara karşı dimdik ayaktadır. Partimize yönelik bu saldırılara karşı sessiz kalmayın. Saldırıya uğrayan Kürt diye susmayın. Bu hukuksuzluk sizi de vurur,” dedi.

Mersin

Mersin’in Tarsus ve Silifke ilçesinde bu sabah saatlerinde 10 eve polis baskın düzenledi. Adreslerinde bulunmayan iki kişi hariç, toplamda sekiz HDP’li Mersin Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü.

Hatay

İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı 2015 İskenderun Newrozu’nda atılan sloganları gerekçe göstererek, “Örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla soruşturma başlattı.

Soruşturma kapsamında polis bu sabah Erzin ve İskenderun’da çok sayıda eve baskın düzenledi. Baskınlarda HDP Parti Meclis (PM) üyesi Zeki Koç, HDP Erzin İlçe Eşbaşkanı Diyadin Sırça, Yeşil ve Sol Gelecek Partisi Erzin İlçe Eşbaşkanı İsmet Katran ve üye Ali Taylan ile HDP’li Behçet Aslan ve Fırat Töre gözaltına alınırken, Mehmet Oturmak evinde bulunmadığı için gözaltına alınamadı. Gözaltına alınanlar emniyetteki işlemlerinden sonra serbest bırakıldı.

Adana

Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında 13 Ağustos’ta kent merkezi ve Ceyhan ilçesinde yapılan ev baskınlarında aralarından çocukların da bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 14 kişinin emniyetteki işlemlerinin tamamlanması ile serbest bırakıldığı, altı kişinin ise hâlâ gözaltında tutulduğu öğrenildi.

İzmir ve Manisa

Manisa ve İzmir’de sabahın erken saatlerinde evlere baskın düzenlendi. Yapılan baskınlarda İzmir’de dokuz, Manisa’da altı kişi gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi bilinmezken, gözaltına alınanların il emniyet müdürlüklerinde tutuldukları öğrenildi.

İzmir’de Sibel Aktulum, Leyla Demirkaya, Cengiz Küçükgöl Köy, Emre Yalçın; Manisa’da ise Doğan Alpar, Havva Sevilen, Ali Aslan, Memduh Ektiren, Ekrem Taş ve Muhammed Ezver Toplu gözaltına alındı.

Paylaşın

5 Yılda Yabancılara 200 Bin Konut Ve İş Yeri Satıldı

CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, son 5 yılda ve 2021 yılında yabancılara ne kadarlık veya kaç adet konut, arsa, gayrimenkul satışı yapıldığına ilişkin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesine gelen yanıtla ilgili yazılı açıklama yaptı.

Kılıç, “Bakan Kurum’un cevabı ülkemizin ve topraklarının parsel parsel yabancılara peşkeş çekildiğini ortaya koymaktadır” dedi. Bakan Kurum’un, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün “İstatistik Bilgi Sistemi” kayıtlarından alınan bilgilere göre önergesine yanıt verdiğini belirten Kılıç, şunları kaydetti:

“Türkiye’de son beş yılda yabancı gerçek kişiler 10 bin 419 ana taşınmaz (arsa, arazi, tarla, bağ, bahçe vb.) 197 bin 555 de konut, işyeri vb. taşınmaz satın aldı. Yabancılar son beş yılda en çok İstanbul’da ana taşınmaz ile konut ve işyeri satın aldı. Yabancıların son beş yılda İstanbul’da aldığı ana taşınmaz 2 bin 492 adet; konut, işyeri vb. taşınmaz ise 93 bin 909 adet olarak gerçekleşti. Bakan Murat Kurum, cevabında 2021 yılında yabancı gerçek kişilere yapılan ana taşınmazlar ile konut ve işyeri satışları hakkında da bilgi verdi. Buna göre; geçen yıl yabancılar 3 bin 794 ana taşınmaz, 62 bin 124 adet de konut ve işyeri satın aldı. Yabancılara geçen yıl en çok ana taşınmaz ile konut ve işyeri satışı yine İstanbul’da yapıldı. İzmir’de 2021 yılında yabancılara 76 adet ana taşınmaz (arsa, arazi, tarla, bağ, bahçe vb.), bin 518 de konut ve işyeri satışı gerçekleştirildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kurum cevabında, taşınmaz satışı ile ilgili verilen rakamların ‘aktif taşınmazları’ içerdiğini, süreç içerisinde yabancıların Türk vatandaşı veya tüzel kişilere yaptıkları devirlerin ‘pasif istatistikler’ olduğunu ve hesaba dahil edilmediğini kaydetti.”

“Gerçek rakam daha yüksek”

Sevda Erdan Kılıç, Kurum’un verdiği yanıtı şöyle değerlendirdi:

“Bakanın bu cevabı ülkemizin ve topraklarının parsel parsel yabancılara satıldığını ve peşkeş çekildiğini tüm gerçekliği ile ortaya koymaktadır. 2017 yılından beri yabancılara 200 bin konut ve işyeri satılmış ve bu satışın 62 bini de geçen yıl gerçekleşmiş. Yani son beş yıldaki toplam satışın yaklaşık üçte biri 2021 yılında gerçekleşmiş. Bu da yıllar içerisinde yabancılara ülkemizde satılan konut ve işyeri sayısının arttığını ortaya koymaktadır. Tabi bunda AKP iktidarının ‘Önce 250 bin dolara sonra 400 bin dolara konut alanlara Türk vatandaşlığı vermesinin’ de etkisi olduğu muhakkak. Üstelik cevapta belirtilen yabancılara satış rakamlarının, bakanın da ‘Süreç içerisinde yabancıların Türk vatandaşlarına yaptıkları devirlerin hesaba dahil edilmediği’ sözleri ile belirttiği gibi daha yüksek olduğu gerçeği ortadadır.

“Oy hesabı yapıyorlar”

Ülkemizi, ormanlarımızı, dağlarımızı, ovalarımızı, en verimli arazilerimizi, deniz kenarlarındaki hazine arazilerimizi yabancılara peşkeş çektikleri yetmezmiş gibi, üstüne bir de 400 bin dolara Türk vatandaşlığını yabancılara sattılar ve satıyorlar. Ülkemiz adeta istila edilmektedir, işgale uğramaktadır. Tabi yabancılara vatandaşlık hakkını niye bu kadar kolay verdiklerini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Yapılacak seçimde yabancıların AKP’ye oy vermelerinin hesabını yapmaktadırlar. Ama istediklerini yapsınlar, ister tüm yabancılara vatandaşlık vererek oy hakkı tanısınlar isterlerse mezarda bulunanlara oy hakkı tanısınlar, Türkiye’nin geleceğinin belirleneceği seçimde, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı iktidarını engelleyemeyecekler.”

(Kaynak: Gerçek Gündem)

Paylaşın