DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye eş başkan adayı Murat Çepni, “İstanbul DEM Parti’nin odak noktalarından birisi, herhangi bir kent değil bizim için. Bu sebeple İstanbul’un herhangi bir sorunu da kendisine özgü değil. İstanbul’un sorunlarını tüm Türkiye açısından değerlendirmek gerekiyor” dedi ve ekledi:
“İstanbul bir zenginlik kenti gibi anlatılmaya çalışılsa da yoksulların da kenti, deprem kenti, gençlerin ve kadınların kenti; bir ekoloji kenti ve aynı zamanda ekolojik yıkımın en yaygın yaşandığı kentlerden biri, tarım açısından en yoksunlaştırılan kentlerden aynı zamanda. Dolayısıyla bu kentin bütün sorunlarına dair partimizin çok fazla çalışması var ve bütün sorunlara dair çözüm önerilerimiz var. Ama bizim projelerimiz AKP’nin ya da benzerlerinin süper projeleri gibi değil.”
Çepni açıklamasının devamında, “Biz bu kente muazzam bina dikmeyi önermeyeceğiz, Kanal İstanbul gibi rant ve yıkım projeleri önermeyeceğiz. Biz bu kentteki deprem, kentsel dönüşüm, kadın yoksulluğu, işçi sınıfının yaşadıkları, gençlerin sorunları, emeklilerin sorunlarına dair daha öncesinde programatik olarak ortaya koyduğumuz görüşleri İstanbul özelinde özelleştireceğiz. Bu sorunlara dair çalışan bilim insanlarıyla, akademisyenlerle bulaşacağız ve bu sorunları birlikte çözeceğiz. Biz bu kenti bu şekilde yönetmeye talibiz” ifadelerini kullandı.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye eş başkan adayları Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni, yaklaşan seçim gündemiyle ilgili Yeni Yaşam gazetesine açıklamalarda bulundu. Adayların açıklamalarından bir kısmı şöyle:
İstanbul gibi binlerce yıldır kültür beşiği olan bir kenti halklarla beraber yönetmek için talip oldunuz. DEM Parti de biraz İstanbul’a benziyor diyebiliriz. Peki İstanbul’a nasıl projelerle geliyorsunuz?
Beştaş: İstanbul Türkiye demek. Bizim İstanbul’a ilişkin projelerimiz ve çözüm yöntemlerimiz, partimizin programı ve ilkeleri doğrultusunda İstanbul’u daha mutlu daha yaşanılır, daha huzurlu, daha güvenli bir kent yapma iddiası içeriyor. Bizim kendi hazırlıklarımız şüphesiz var ve bunu önümüzdeki günlerde paylaşıyoruz olacağız ama şu anda öncelikli olarak kentin dinamikleriyle bir araya gelmeye çalışıyoruz. Biz kentin sorunlarını sadece merkezi bir şekilde ele alıp şunu istiyoruz, şunu yapacağız demekten ziyade çevreyle, Kanal İstanbul’la, doğa talanıyla, imarla, depremle ilgili kurumlarla görüşüp onların önerilerini dinleyip bu sorunlara dair ortak bir çözüm derdindeyiz.
Ayrıca şunu da hemen ifade etmek isterim; paydaşlarla beraber Kürt halkının talepleri meselesinde kafamız oldukça berrak. Kreşlerde anadilde bakım ve eğitim, kadınlara ilişkin hizmetlerde çalışmalarımız her şekilde devam ediyor. İstanbul’a dair çok güzel düşüncelerimiz, önerilerimiz ve yaşama geçireceğimiz projelerimiz var.
Çepni: İstanbul DEM Parti’nin odak noktalarından birisi, herhangi bir kent değil bizim için. Bu sebeple İstanbul’un herhangi bir sorunu da kendisine özgü değil. İstanbul’un sorunlarını tüm Türkiye açısından değerlendirmek gerekiyor. İstanbul bir zenginlik kenti gibi anlatılmaya çalışılsa da yoksulların da kenti, deprem kenti, gençlerin ve kadınların kenti; bir ekoloji kenti ve aynı zamanda ekolojik yıkımın en yaygın yaşandığı kentlerden biri, tarım açısından en yoksunlaştırılan kentlerden aynı zamanda. Dolayısıyla bu kentin bütün sorunlarına dair partimizin çok fazla çalışması var ve bütün sorunlara dair çözüm önerilerimiz var.
Ama bizim projelerimiz AKP’nin ya da benzerlerinin süper projeleri gibi değil. Biz bu kente muazzam bina dikmeyi önermeyeceğiz, Kanal İstanbul gibi rant ve yıkım projeleri önermeyeceğiz. Biz bu kentteki deprem, kentsel dönüşüm, kadın yoksulluğu, işçi sınıfının yaşadıkları, gençlerin sorunları, emeklilerin sorunlarına dair daha öncesinde programatik olarak ortaya koyduğumuz görüşleri İstanbul özelinde özelleştireceğiz. Bu sorunlara dair çalışan bilim insanlarıyla, akademisyenlerle bulaşacağız ve bu sorunları birlikte çözeceğiz. Biz bu kenti bu şekilde yönetmeye talibiz.
DEM Parti hep ‘kent uzlaşısı’ hareket edeceğini söyledi ve ‘kent uzlaşısı’ sadece seçime dair bir şeymiş gibi algılandı. Oysa ‘kent uzlaşısı’ bir model. Sizler İstanbul’da seçildiğinizde nasıl bir ‘kent uzlaşısı’ sistemi işletmeyi planlıyorsunuz?
Çepni: Akademik demokratik mücadele yürüten bütün kesimler aslında bizim ‘kent uzlaşısı’ dediğimiz şeyin içerisinde. Birlikte yürüteceğiz yani. Seçim sürecinde kastettiğimiz buydu. Sadece temsili olmaktan öte bazı partileri, bazı kurumları muhatap almaktan öte; kentlerdeki sorun alanlarının çözümü için çalışan tüm kesimlerle demokratik ve özgürlükçü temelde bir araya gelmemizdi. ‘Kent uzlaşısının’ nasıl bugün içini dolduruyorsak, seçimlerden sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Bunun ABC’si şu; sorunlar belli, bu sorunlara rantçı, kar odaklı bakmayan, insan odaklı bakan tüm kurumlarla çalışmaya ve beraber yönetmeye devam edeceğiz.
DEM Parti seçmeni birçok kez muhalefet partilerine şans tanıdı ve İstanbul gibi metropol kentlerde kilit parti rolü üstlendi. Bu kilit rolüne rağmen, özellikle Kürt seçmen, ne muhalefet ne de iktidar tarafından görülmemeye devam etti. Öte yandan DEM Parti kendi adayları ile girince de hedefe oturtulmaya çalışıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel “DEM Parti’nin stratejisi bize kaybettirecek” diyebildi. AKP adayı Murat Kurum, puşi takıp Kürtçe konuştu, hemen ardından başka bir yerde bozkurt işareti yaptı. Bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Beştaş: Her şeyden önce samimi bulmuyoruz. Popülist, bulunulan yere uygun tutum sergileme tutumu kabul edilemez tabi ki. Halka sadece oy verinceye kadar şirin görünüp, herkesin istediği dili kullanmak ya da onun taleplerini kabul ediyormuş gibi göstermek DEM Parti açısından asla kabul edilemez. Biz meselelere ilkesel yaklaşıyoruz. Murat Kurum’a da cevap vermiştim; Kürtler ve bozkurt işareti yan yana olmaz diye. İki kelime öğrenip Kürtçe bir şeyler söyleyeceksin sonra Kürtçe tiyatro yasaklanınca çıtın çıkmayacak; Kürtçe konuştuğu ya da müzik yaptığı için Taksim’in göbeğinde insanlar şiddette uğrayacak yine bir şey demeyeceksin! Bu sadece Kurum için değil aynı zamanda İmamoğlu için de geçerli.
Kürtçe yasaklara dair bugüne kadar kendisinden bir şey duymadık. Tiyatro yasaklarına, saldırılara dair herhangi bir söz etmiş değil. Kürtler söz konusu olduğunda partilerin birbirinden farkı yok. Kürtlere dönük, Kürt halkının taleplerine dair yaklaşımları aynı. Farkları yok bizim için, tekçilik zihniyeti diye ifade edebilirim. Kilit parti olmaya dair ise bu seçimde biz ne kilidiz ne de anahtar; biz kendimiziz diyebilirim. 2019’da kalan bir algı var. Biz, “Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacağız, anahtar rolünü yerine getireceğiz ve iktidarın tekçi, zulmeden, baskıcı politikasına bir dur diyeceğiz” demiştik.
Deyim yerindeyse sarı kart göstereceğiz dedik ve bunu da başardık. Ama bu seçim için böyle bir şey söz konusu değil. Bu tartışmalar aslında DEM Parti’nin etki gücünün ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. Bizim İstanbul’daki adaylığımız üzerinden kıyamet kadar yorum yapılıyor. Yapılmasının bizim açımızdan bir sıkıntısı yok ancak bize dair başkalarının arka bahçesi, ön bahçesi, şununla temas halindeler, şuna kaybettirip buna kazandıracaklar gibi tartışmalar yapmamaları tavsiyemiz. Biz ne kimseye kaybettirmek için yola çıktık ne de kimseye kazandırmak için. Biz Türkiye yurttaşlarına, halklarına; İstanbul’da da bütün İstanbullularla DEM Parti olarak niye İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne aday olduğumuzu, bu kenti en iyi şekilde yönetebileceğimizi anlatacağız. Emin olun İstanbul ve DEM çok uyumlu. Ama DEM Parti’yi tartışmayı çok seviyorlar.
Çepni: Söz konusu partilerin birbirinden farkı birisinin iktidarda bir diğerinin muhalefette olması. Meselelere özünde aynı yaklaşımlara sahipler, çözüm yöntemlerinde ise bazı nüans farklılıkları var. Bunu şöyle somutlayabiliriz; DEM Parti’nin İstanbul’daki seçim yarışına girişini yalnızca DEM Parti’nin alacağı oy oranıyla tartışmıyorlar. DEM Parti’nin buluştuğu her insan DEM Parti’nin özgürlükçü programıyla buluşmuş olacak demek, DEM Parti’nin programı demek kadim sorunların çözümü demek.
Örneğin Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenen siyasi anlayışlar topluluğunun yerle bir olması demek. Biz İstanbul’da şovenizmle zehirlenmiş milyonlarca işçiyle, emekçiyle, halklarımızla buluştuğumuzda ve onlara DEM Parti’yi anlattığımızda artık AKP’nin de CHP’nin de anlatacağı bir şey kalmayacak. DEM Parti’den korkunun asıl sebebi budur. Kara propagandanın da sebebi budur. Biz kimsenin reddiyesi üzerinden tanımlamıyoruz, bizim paradigmamız enternasyonal bir paradigmadır, tüm dünya için bir çözüm modelidir. Biz DEM Parti olarak kendi adaylarımızla programlarımızla seçime giriyoruz ve kazanmaya odaklanmış durumdayız.