1 Mayıs: Emekçiler, Meydanları Doldurdu

Başta İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Van ve Batman olmak üzere birçok ilde on binlerce kişi emeğin sesini yükseltmek için “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olan 1 Mayıs’ta meydanları doldurdu.

Haber Merkezi / Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Türk Diş Hekimleri Birliği (TDB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) öncülüğünde bir araya gelen işçi ve emekçiler, Taksim Meydanı’na yürümek üzere Saraçhane Parkı’nda toplandı.

İstanbul Valiliği kararıyla yasaklanan Taksim Meydanı’na çıkan tüm yollar polis tarafından kapatılırken, bazı güzergahlarda ise TOMA araçları bekletildi.

İstanbul’da Taksim’e Saraçhane yönünden çıkmaya çalışan gruplarla polis karşı karşıya geldi. Bozdoğan Su Kemeri girişine gelen kortej burada yolun iki yönü boyunca kurulan polis barikatına takıldı. Korteje önce biber gazıyla ardından da plastik mermi ile müdahale edildi.

Geriye çekilen kortej tekrar barikatlara doğru hareket etti. Polis ise gelen kitleyi ablukaya almak için çember kurdu. Ardından polis de önceki pozisyona geri çekildi. Korteje ikinci kez gazla müdahale edilmesinin ardından polis, ‘toplantınız kanunsuz, derhal dağılın’ yönünde anonsu yaptı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği’nden (TDB) oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi Saraçhane’deki 1 Mayıs eylemini sonlandırdığını duyurdu.

Ankara

Ankara’da sendikalar, dernekler, odalar, siyasi partiler, gençlik örgütleri ve baro üyeleri ile yurttaşlar; 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla Ulus’taki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünde toplanarak, yağmur altında, kutlamanın yapılacağı Tandoğan (Anadolu) Meydanı’na yürüyüşe geçti.

Yürüyüş esnasında kitle sık sık, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz”, “Yaşasın 1 Mayıs”, “Kuruluş yok tek başına ya hep beraber hiç birimiz” sloganları atılırken, 1 Mayıs yürüyüşünün ana temasını ekonomik kriz oluşturdu.

Yürüyüş sonrası Tandoğan Meydanı’nda başlayan 1 Mayıs kutlamasına CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Genel Başkan Yardımcıları Gül Çiftçi, Suat Özçağdaş ile Grup Başkanvekili Murat Emir, milletvekilleri Cumhur Uzun, Deniz Demir, Talat Dinçer ve Mustafa Adıgüzel, DEM Parti milletvekilleri Sebahat Erdoğan Sarıtaş, Zeki İrmez, Ferit Şenyasar, Mithat Sancar, Yılmaz Hun ve Zeynep Oduncu da katıldı.

Emek ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşuyla başlayan kutlamalar, Adnan Yücel’in “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” şiirinin okunmasıyla devam etti.

Açılış konuşmalarının ardından DİSK, KESK, TTB, TMMOB tarafından hazırlanan ortak 1 Mayıs açıklaması Kürtçe, Türkçe ve Arapça okundu. Açıklamanın Türkçesini, DİSK İç Anadolu Temsilcisi Birgül Kaya okudu. Ortak basın metninde işçi ve emekçilerin talepleri 10 maddede sıralandı. Bu maddeler şöyle:

“Asgari ücret başta olmak üzere tüm ücretler artırılmalı, en düşük emekli aylığı en az asgari ücret düzeyine çekilmelidir.
Tüm güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmeli, herkese güvenceli istihdam sağlanmalıdır.
Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına yapılan zamlar geri alınmalı, faturalar tüm vergilerden muaf tutulmalıdır.
Anayasal hakkımız olan örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Kamu varlıklarının özelleştirilmesinden vaz geçilmeli, eğitim, ulaşım, sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri devlet eliyle ücretsiz verilmelidir.

Sendikalı olma, grev gibi hak arama yolları açık olmadır.
Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ortadan kaldırılmalıdır.
Çocuk işçiliğine karşı ve çocuk istismarının ortadan kaldırılması için koruyucu tedbirler ivedilikle alınmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi, işyerinde şiddete ve tacize karşı ILO’nun 190 sayılı sözleşmesi derhal uygulanmalıdır.
Gazze’de sivillere yönelik saldırıları şiddetle kınıyoruz! Direnen Filistin halkının yanındayız!
Emperyalizme karşı barışı, faşizme karşı halkların kardeşliğini savunarak, Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.”

İzmir

İzmir’de siyasi partiler, belediye başkanları ile temsilcileri, sendikalar, meslek örgütleri Basmane, Liman, Konak, Kültürpark ve Cumhuriyet Meydanı yönünden Gündoğdu Meydanı’na kortejler halinde yürüyüş ile Gündoğdu Meydana’na geldi.

Pankartlar dövizler hazırlayan emekçiler sık sık “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Hak hukuk adalet”, “Her yer Taksim her yer direniş”, “Yaşasın 1 Mayıs alanlardayız”, “Direne direne kazanacağız”, “Taksim’de düşene dövüşene bin selam” sloganları attı.

Mitingde tertip komitesinin hazırladığı ortak metin TÜRK-İş 3’üncü Bölge Temsilcisi Hayrettin Çakmak tarafından okundu. Haksızlığa, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe karşı itirazlarını haykırdıklarını belirten Çakmak, “Ekmeğimizin her gün ama her gün küçüldüğü; gelirde, vergide ve ülkede adaletsizliği arttığı, hak ve özgürlüklerimizin alabildiğine kısıtlandığı bu süreçte, itirazlarımızı Cumhuriyetin ikinci yüzyılında buradan yani 1 Mayıs meydanlarından başlatıyoruz” dedi.

Ücretli çalışanların geçim ve yaşam şartlarının her geçen gün zorlaştığını vurgulayan Çakmakçı, daha yılın ilk aylarında vergi oranlarının yükseldiğini, asgari ücret artışlarının enflasyon karşısında etkisini yitirdiğini söyledi. Çakmakçı, kadın işsizliği, güvencesiz, kayıt dışı çalışma ortamlarında taciz, şiddet ve mobbingin her geçen gün arttığına dikkati çekti.

Sermaye düzeninin yarattığı ağır tahribata ses çıkarılmaması için baskı rejimlerin desteklendiğini dile getiren Çakmakçı, şunları belirtti: “Sermayeyi emek sömürüsü de doyurmuyor. Doğa, sermayenin sınırsız yağmasına açılıyor; yetmiyor, savaşlarla milyonlar yerinden yurdundan ediliyor. Emperyalistlerin yürüttüğü savaşlar sonucu yerinden yurdundan edilen mültecilerle büyük bir insanlık krizi yaşanıyor. Gözümüzün önünde Çocuklar ölüyor, öldürülüyor, insanlar, doğa katlediliyor. Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin işler hale gelmesi için eşitlik, demokrasi ve adalet için inatla, ısrarla ve kararlılıkla mücadeleyi sürdüreceğiz.”

Çakmakçı, daha sonra taleplerini şöyle sıraladı:

Emeğin sömürülmediği,
Sendikal hak ve özgürlüklerin engellenmediği,
Grev hakkının yasaklanmadığı,
Herkesin güvenceli, kadrolu çalıştığı bir işinin ve insanca yaşamaya yetecek bir ücretinin olduğu,
KHK ve fiili OHAL rejimine son verildiği,
Ekonomik krizlerin, salgınların, depremlerin, afetlerin faturasının halkımıza ve emekçilere kesilmediği,

Emperyalist güçlerin yarattığı savaşların hiç olmadığı,
Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, barış ve kardeşliğin hakim olduğu
Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı,
Çocuk istismarının ve çocuk işçiliğinin olmadığı,
Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç olarak sayılmadığı,
Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir gelecek ve ülke için mücadeleye devam edeceğiz.”

Miting, konuşmaların ardından grup Moğollar’ın konseriyle sona erdi.

Van

KESK, DİSK, Van Barosu, Van-Hakkari Tabip Odası, Diş Hekimleri Odası ile Türk Mimar ve Mühendisler Odası Birliği (TMMOB) öncülüğünde “Emek bizim söz bizim” şiarıyla düzenlenen 1 Mayıs Van Bölge Mitingi yürüyüş korteji ile başladı.

Binlerce emekçi sabah saatlerinde Günpaş AVM önünde bir araya geldi. “Biji Yeke Gulane/ Yaşasın 1 Mayıs” sloganları atan emekçiler, ardından mitingin yapılacağı Musa Anter Parkı’na doğru yola çıktı. Sendika, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı kortejin en önünde ise Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG) yer aldı. “Susturamayacaksınız” pankartı ile yürüyen özgür basın emekçileri, “Özgür basın susturulamaz” sloganı attı.

Mitingde KESK EŞ Genel Başkanı Ahmet Karagöz, Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Neslihan Şedal, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ile DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğullları birer konuşma yaptı.

DİSK Genel İş Van Şube Başkanı Ömer Tekin yaptı. Tekin, şunları söyledi: “On yıla yakındır irademiz gasp edildi. Bu süre içerisinde binlerce arkadaşımız işten atıldı. Sendikalara sahip çıkan halka teşekkür ederim. 1 Mayıs, işçilerin, emekçilerin, yoksulların bir araya geldiği emek ve demokrasi taleplerini haykırdığı mücadele günüdür. Emek sömürüsüne ‘hayır’ deme günüdür. Yılmayacağımızı haykırıyoruz. İnsanca yaşam koşulları için taleplerimizi ısrarla haykırmaya devam edeceğiz. Daha iyi bir gelecek umuduna sarılacağız. Karanlığa karşı üzerimize düşeni yapacağız. Demokrasi ve emekten yana bir yönetime ihtiyacımız bar. 31 Mart bunun için bir fırsattı. Sendikal hak ve özgürlükler, demokrasi için mücadelemize devam edeceğiz.”

Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Neslihan Şedal, “Özgür ve demokratik toplumlar emekle örüldü. Emeğimiz üzerine kirli politikalar yürütülüyor. En kutsak değer emekçilerin ve gençlerin emeğidir. Emek mücadelesini sürdüreceğiz. Kirli politikalarla birçok emekçi arkadaşımız işinden edildi. KHK’liler ve emek mücadelesi verenler kalacak, siz gideceksiniz. Kadınlar ve gençlerin emeğini gasp etmek istiyorlar ama 31 Mart’ta da gösterdik, emeğimize sahip çıkacağız, şehrimize sahip çıkacağız. Bu alanı emeğin direnişi alanına çevirelim ve direnişimizi emekle süsleyelim. Yaşasın 1 Mayıs” diye konuştu.

İstanbul’da Taksim Meydanı’na yürümek isteyen emekçilerin engellendiğini vurgulayan KESK Eş Genel Başkanı Ahmet Karagöz, şunları söyledi: “Taksim’e yürüyen, adalet ve barış diyen emekçilere etten bir duvar örüldü. Yoldaşlarımıza biber gazı ile saldırılıyor ve gözaltına alınıyor. Bunu Van’dan protesto ediyoruz” dedi. Karagöz’ün konuşması sırasında sık sık ‘Her yer Taksim her yer direniş’ sloganları atıldı.

Karagöz “İradesine sahip çıkan Van halkını saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar, Aleviler, Kürtler, hepiniz hoş geldiniz. Ankara Gar Meydanı’nda katledilen , Suruç’ta, Diyarbakır’da katledilen barış güvercinlerini saygıyla anıyorum. Musa Anter, Uğur Mumcu, Deniz Poyraz’ı aramızdan aldılar. Berkin Elvan’ı, yeşil gözlü Veyselimizi, Ceylan Önkol’u katlettiler. Sürgünde hayatını kaybeden Ahmet Kaya, Yılmaz Güney ve Nazım Hikmet’i anıyorum” dedi.

Barış ve adalet vurgusu yapan Karagöz, şöyle devam etti: ‘En güzel şiirimiz barıştır. Savaşa karşı barışı , ölüme karşı yaşamı savunmak için buradan mesaj verelim. Barış Annelerine, Cumartesi Annelerine buradan selam olsun. KHK’lılar bizim onurumuzdur. Görevlerine iade edilene kadar yanlarında olacağız. Bir selam da Demirtaş’a, Yüksekdağ’a, Can Atalay’a, Osman Kavala’ya olsun. Halkın iradesini yok sayanlara yazıklar olsun diyoruz.

Kendi yarattığı kriz, emekçilere işçilere ödetiliyor. Bütün faturalar bizlere kesiliyor. Ülkenin kaynakları yandaşlara peşkeş çekiliyor. Emekçilere tasarruf tedbirleri uygulanıyor. 31 Mart’ta emekçiler ‘yeter’ dedi. Vanlılar iki defa ‘yeter’ dedi. Siz Van halkını kutluyorum. Bizi kapıkulu askeri olarak görenlere, yoksulluğu dayatanlara yazıklar olsun.

Örgütleneceğiz , büyüyeceğiz. Çocukların eğitimden mahrum bırakılmadığı, anadilde eğitim gördüğü bir Türkiye istiyoruz. Düşüncenin suç olmadığı bir Türkiye istiyoruz. Eşitlikçi özgürlükçü bir gelecek için bugün buradayız. ‘Jin, jiyan, azadi’ demek için bugün buradayız. Kürt sorunun çözümü için buradayız. Cezaevlerindeki antidemokratik uygulamalara karşı buradayız. Umudu, mücadeleyi, dayanışmayı büyütmek için buradayız. Yaşasın 1 Mayıs, Bijî 1 Gulan.”

İstanbul’da emekçilerin Taksim Meydanı’nda kutlama yapmasının engellenmesini eleştiren DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır da “Serhat’tan, Van’dan Taksim’e selam gönderiyoruz. Alın teri ile mücadele eden insanlarla el ele vereceğiz, zulümlerini yeneceğiz. Emekçiler kimseye boyun eğmedi. 31 Mart’ta Türkiye ve Kürdistan’daki emekçiler bir mesaj verdi. İktidar için Kürtler, demokratlar düşman görüldüğü gibi emekçiler de öyle görülüyor.

Çare var. Çare; Kürt ve Türk halkının ittifakıdır, emekçilerin ittifakıdır. El ele vereceğiz haklarımızı alacağız, özgürlüğümüzü güçlendireceğiz. 31 Mart’ta Van halkı nasıl bu zulüm karşısında durduysa Türkiye’deki emekçiler bir araya geldiğinde bu zulüm yıkılacak. Birlik ve ittifakımızı yükselteceğiz. İktidarlar ve devletler sermayeye, çetelere destek veriyor, emekçilere düşman. Bir olursak bu talanı yeneceğiz” dedi.

Özgürlük ve barış vurgusu yapan Bayındır, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürdistan’da talan, derin bir düşmanlık var. Türkiye’de de var. Dünyada da böyle. Kürdistan doğası talan ediliyor, 3-5 sermayedara peşkeş çekiliyor. Bizim alın terinizden çaldılar. Bu zalimler karşısında köylü, emekçi, kadın, genç el ele vereceğiz, bu zulme son vereceğiz. AKP-MHP ittifakı, Ankara Meydanı’nda hakkı için bir araya gelen insanlara saldırdı ve 102 insan hayatını kaybetti.

Bu iktidar en büyük düşmanlığı işçi ve emekçilere yapıyor ama bu bizim kaderimiz değil. Ölümü, açlığı kabul etmiyoruz. Kalkacağız, emeğimiz ve hakkımız için. Kürt meselesi demokratik yollarla çözülmediği sürece talan ve kriz sürecek. Bu yüzden emekçiler ‘hayır’ diyor. Kürt sorununun çözümünü istiyorlar, tecridi kabul etmiyorlar. Bu ülkeye özgürlük gelsin istiyorlar. Kürt sorunu çözülmezse savaş politikaları sürecek. Bu kirli bir savaş. Emekçi ve işçiler olarak özgürlük ve barış için bir araya geleceğiz.”

Van’da düzenlenen 1 Mayıs bölge mitinginde son konuşmayı DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yaptı. İstanbul’da Taksim Meydanı’na yürümek isteyenlere polisin gaz ve biber gazıyla engel olmasını hatırlatan Hatimoğulları şöyle konuştu:

“Haklarımız, işimiz, aşımız, ekmeğimiz ve barış için buradayız. Meydanlarda direnenlere selam olsun. Soma’da İliç’te iş kazalarında kaybettiğimiz işçi kardeşlerimize selam olsun. AKP başta Kürt halkına, halkalara, inançlara, işçilere, kadınlara hesap verecek. Bugün Taksim’de gazla müdahale etmişler. Van’dan Taksim’e direnişin köprüsünü kurmak için alkışlarla destek olalım. Türkiye’de 50 milyona yakın insan açlık ve yoksulluk sınırında yaşıyor. AKP, işçi ve emekçilere açlığı reva gördü. Grev hakkına göz diktiler” dedi.

31 Mart yerel seçimlerinde değinen Hatimoğulları, “Muhalefetin üzerindeki ölü toprağı bu seçimlerde biraz daha kalktı. Muhalefetin örgütleneceği, alana çıkacağı fırsatın kapısı açıldı. Özellikle Kürdistan’daa açlıktan dolayı gençlerin göç yolunu tuttuğunu biliyoruz. Mevsimlik işçilerin, kadınların çektiği acıları, emeklerinin nasıl sömürüldüğünü iyi biliyoruz. Ülkenin varlıkları beşli çeteye peşkeş çekildi. Herşeyi özelleştirdiler. Muhalif emekçileri ihraç ettiler. KHK’lıların direngen duruşlarını selamlıyoruz” diye konuştu.

İktidarın savaş politikalarını eleştiren Hatimoğulları, “Ekmeğimizin küçülmesinin en büyük nedenlerinden biri devam eden savaş politikalarıdır. Kürt sorununun demokratik çözümü konusundaki taleplerimize silah ve tankla cevap verdi bu iktidar. Soğan pahalı diyen bir kadına, ‘merminin fiyatını biliyor musun?’ dedi cumhurbaşkanı. Biz mermi fiyatını bilmek istemiyoruz çünkü savaş istemiyoruz.

Kürt sorunu barışçıl yöntemlerle çözülürse devasa bütçeler işçiye, emekçiye kalır ve ekmeğimiz büyür. Türk ve Kürt işçileri birbirinden ayrılıyorlar. Oysa bütün halkların emeği eşit bir şekilde küçülüyor. İşçilerin, emekçilerin arasındaki dayanışmayı ortadan kaldıran bu iktidara karşı dayanışmayı daha da büyütmek lazım. Birlikte aç kalıyorsak birlikte mücade etmemiz lazım. Barış diyoruz. Bir kez daha haykırıyoruz. Yaşasın işçilerin birliği, direnişi” dedi.

Batman

Bölge illerden Batman mitingine katılan emek örgütleri ve siyasi parti temsilciler Turgut Özal Bulvarı’nda bir araya geldi. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Sekreteri Döne Gevher ve Petrol İş Batman Şube Başkanı Veysel Kartal’ın konuşmacı olarak yer aldığı miting için bir araya gelen binlerce kişi sloganlarla yürüyüşe geçti.

8 Mart Kadın Parkı’nda gerçekleşen mitinge Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Serra Bucak, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Doğan Hatun, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Devrim Demir’in yanı sıra pek çok DEM Partili belediye başkanı da katıldı.

DEM Parti Milletvekilleri Halide Türkoğlu ve Beritan Güneş, Batman Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ve Mardin Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Devrim Demir, Batman’da 1 Mayıs kutlamalarına katıldı. DEM Partili kadınlar, ‘jin, jiyan, azadi’ (kadın, yaşam, özgürlük’ yazılı mor pankartla yürüdü.

Katılımcıların selamlanmasından sonra demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ardından tertip komitesi sahneye çıkarak emekçileri selamladı.

Tertip komitesi adına konuşan Petrol İş Şube başkanı Veysel Kartal, insanca yaşamak ve sömürüye karşı ses çıkarmak amacıyla bir araya geldiklerini vurguladı. Kartal, “Bugün emekli ücretine ve asgari ücrete gelen zamlar erimiştir. İşçiler ve kamu emekçileri için bıçak kemiğe dayanmıştır. Derhal yoksulluğa itilen işçileri koruyacak önlemler alınmalıdır. Ancak tam aksi yapılmakta ve ‘kemer sıkma politikası uygulayın’ denmektedir. Tüm emekçilere gittikçe güvencesiz koşullar dayatılıyor. Hiç olmadığı kadar beyin göçü yaşanıyor. İşçi ölümleri ile adeta katliamlar yaşanıyor. Hal böyleyken cebimize göz dikilmektedir. Bizler bodro mahkumu olmayı reddediyoruz. Vergiler az alandan az, çok alandan çok şekilde derhal düzenlenmelidir. Bizleri karanlıktan çıkaracak olan 1 Mayıs meydanlarında ortaya çıkan iradedir. Düşünce ve ifade özgürlüğünün suç sayılmadığı, aydınlık bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kapitalizme ve yoksulluğa karşı direneceğiz” diye konuştu.

KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher Koyun ise miting için kente emekçilerin Batman girişinde bekletilmesini eleştirdi. Koyun, şunları söyledi: “Tüm engellemelere rağmen Kürdistan’da bir araya gelen tüm emekçilere selamlarımı iletiyorum. Taksim’e selam olsun. Meydanları da alanları da özgürleştiren emekçilere selam olsun. Her sabah yoksulluğun artığı bir güne uyanıyoruz. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç çalışandan biri kayıtsız çalıştırılıyor. Çocuklarımızın geleceği ÇEDES projeleri ile karartılıyor.

Kürdistan’da tarımı bitiren güvenlikçi politikalar nedeniyle çiftçiler yine yollarda. Göçmenler asgari ücretin altında kölelik koşullarında çalıştırılıyor. Bir gecede KHK’larla işimizden ediliyoruz. İşimizi, aşımızı, emeğimizi elimizden almaya çalışıyorlar. Her gün ortalama beş canımız iş cinayetleri ile aramızdan ayrılıyor. En temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor. Hasta tutsaklar olmak üzere siyasi tutsaklar tahliye edilmiyor.

Cezaevleri yine direniş alanına dönüyor. Umut yine biziz. Yeter ki hep birlikte mücadeleye olan inancımızı daha da yükselterek barışın, demokrasinin hakim olduğu bir ülke için omuz omuza verelim. Umudunuzu kaybetmeyin, mücadeleyle kalın. Bijî tekoşîna kedkaran (yaşasın emekçilerin direnişi)” dedi.

DEM Parti Batman İl Eşbaşkanı Mustafa Mesut Tekik, iktidarın savaş politikalarını eleştirdi. Tekik, “Bazı sendikalar, yoksulluk ve açlık varsa ve Kürdistan’da hat safhadaysa bunu talanla gerekçelendiriyorlar. Evet bir nedeni elbette ki ülkeyi yönetenlerin talan ve gaspıdır ancak bunların en büyük sebebi ise 40 yıldır topraklarımızda yürütülen hegemonik ve militarist politikalardır. Demokrasinin rafa kaldırıldığı, tüm kaynakların savaşa harcandığı bir süreçte, tüm bu uğursuz politikaların karşısında direniyoruz, mücadele ediyoruz.

Bizler DEM Parti olarak sesimizi ülkeyi yönetenlere duyurmak istiyoruz. Savaş tamtamlarının çalınacağı bir sürecin arifesindeyiz. Bunu barışsevenler olarak asla istemiyoruz ve mücadelemizi bu uğursuz politikalar karşısında sürdüreceğiz. Türkiye’de mücadele eden emekçilere sesleniyorum. Yoksulluğu, açlığı zikrederken, bu savaş gerçekliğini unutmayın. Kaynakların nereye harcandığın vurgusunu yapın, Türkiye halklarını aydınlatın” dedi.

Batman’daki 1 Mayıs bölge mitinginde son konuşmayı DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar yaptı. Uçar, “1 Mayıs ahlaki politik toplumu yaşatmanın, özgür ve onurlu bir yaşamın adıdır. Bu ülkede yaşayan bütün işçiler, kadınlar, gençler karşılaştıkları baskıya karşı geri adım atmadılar. Bugün, bütün kolluk güçleri savaş varmış gibi İstanbul’a konumlandı. Karşısında işçiler, bu ülkeyi var edenler vardı. İşçilerin ve emekçilerin en büyük mücadelesi eşitlik talebidir. Bütün engellemelere rağmen Kurdistan’ın bütün illerinden işçiler, emekçiler, gençler ve onurlu yaşam isteyenler buraya geldi. Her birimiz kendi emeğimizle buralara geldi” dedi.

Ekonomik kriz ve yoksulluğa değinen Uçar, “Bu ülkede 3.5 milyon çocuk yatağa aç giriyor. Bunun sebebi kimdir? AKP-MHP iktidarıdır. Bu ülkedeki çözümsüzlük, AKP’nin tercihidir. 22 yıllık AKP iktidarında 33 bin işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Kiralık işçilik, mevsimlik işçilik diye işçinin emeğini sömüren iş alanları yarattılar. Türkiye çalışma süresinin en uzun olduğu bir ülke ve dünya sıralamasında ikinci. Peki bu işçiler ne kadar maaş alıyor? 17 bin 2 TL. Bu ülkenin emekçilerine, işçilerine hiçbir faydası olmayan sarayın, bir dakikalık gideri 17 bin 83 TL. Kendilerinin bir dakikalık giderlerini bu halka bir aylık gider olarak veriyorlar. Türkiye’de işçilerin sadece alın teri dökülmüyor, kanı dökülüyor. Güvencesiz koşullarda çalıştıkları için işçiler yaşamını yitiriyor” diye konuştu.

İktidarın savaş politikalarını eleştiren Uçar, “Ülke kaynakları savaşa aktarılıyor. Bu savaş işçilerin, emekçilerin savaşı değil. Ancak iktidar işçilerin, emekçilerin emeğini savaşla heba ediyor. Bugün yaşanan ekonomik kriz, insanların baş başa bırakıldığı açlık; savaş politikalarından ve bu iktidarın Kürt sorunundaki çözümsüzlüğünden ayrı değildir. Kürt gerçekliği bu coğrafyanın en eski ve en değerli gerçekliğidir. Savaşarak değiştiremediniz, inkar ederek değiştiremediniz, bundan sonra da değiştiremezsiniz” diye konuştu.

İktidarın Kürt sorununu çözümsüzlüğe ittiğini vurgulayan Uçar, “15 gün boyunca Büyük Özgürlük Yürüyüşü düzenledik. Kürdistan’da kent kent, mahalle mahalle, sokak sokak ziyaret yaptık. Halkımızla demokratik çözüm imkanlarını konuştuk. Milyonlarca insan, Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununda irade olduğunu haykırdı. Demokratik çözüm noktasında Sayın Öcalan’ın ne kadar önemli bir rol üstlendiğini biliyorlar.

Ama çözümü değil, savaşı tercih ediyorlar. Mücadelemiz bir olursa, bu ülkeyi emeğin ve özgürlüğün ülkesi yapabiliriz. Savaş politikalarıyla ayakta durmaya çalışan, Kürt sorunun çözmeyen bu iktidara, ve kayyımlara 31 Mart’ta Kürdistan halkı seçimde çok güçlü bir cevap verdi. Bu mesaj hem muhalefete hem de iktidara. Önümüzdeki tek yol var. Bundan sonra tek ses olmalı ve ortak mücadele yürütmeliyiz” dedi.

Uçar’ın konuşmasından sonra Azad müzik grubun sahne almasıyla Batman’daki kutlamalar sona erdi.

Gaziantep

Gaziantep DİSK, KESK, TÜRK İŞ, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği, CHP, DEM Parti, EMEK Partisi, Türkiye İşçi Partisi, BİRTEK-SEN, SOL Parti’nin yer aldığı kutlamaya binlerce işçi katıldı. Kutlama, Eğitim Sen Öğretmen Grubu’nun müzik dinletisiyle ve halaylarla son buldu.

İşçiler adına konuşma yapan Başpınar Halı dokuma işçisi Mikail Kılıçalp şunları söyledi: “Bu kentin patronları, zenginleri çocuklarına daha reşit olmadan milyonluk lüks arabalar alırken, başka ülkelere tatillere gönderirken, biz çocuklarına oyuncak bir araba bile alamayan, oyun çağındaki, okul çağındaki çocuklarını işe gönderen Başpınar işçileriyiz.

Çünkü fabrikalarda sömürdükleri emeğimiz, alınterimiz bu kentin patronlarına yetmiyor. Çünkü çocuklarımızı okutacak, insanca yaşamaya yetecek bir ücret veremeyecek kadar çok paraya ihtiyaçları var. Çünkü doymak bilmiyorlar! Emeğimizi, etimizi, kanımızı, ömrümüzü yedikçe semiriyor, semirdikçe daha çok sömürmek istiyorlar. İşte bu yüzden, bizim emeğimiz, etimiz, kemiğimiz yetmediği için, çocuklarımızı da atölyelerde, adı okul olan MESEM’lerde etiyle kemiğiyle çocuk işçi olarak patronların hizmetine sunuyoruz.

Biz Başpınar işçileriyiz! Bu Marka şehrin, ihracat rekorları kıran bu şehrin bütün zenginliklerini üreten, taşında, toprağında emeği, alınteri ve kanı olan ama o zenginlikten payına sadece sefalet düşen işçileriz. Biz Başpınar işçileriyiz! Bizi bu şehrin lüks merkezlerinde, mekânlarında göremezsiniz bizi.”

EMEK Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca ise şöyle konuştu: “Bu 1 Mayıs özellikle Şimşek Programı ile işçi ve emekçilere savaş açan iktidara karşı işçilerin, emekçilerin mücadele programını ortaya koyduğu bir 1 Mayıs oluyor. Enflasyon altında ezilen, işsizlik tehdidiyle karşı karşıya kalan, ağır çalışma koşullarıyla çok zorlu bir çalışma hayatının içinde, ekmek parası kazanmaya çalışan işçiler bugün 1 Mayıs alanında Şimşek Programı’nı kabul etmeyeceklerini ortaya koydular.

Elbette ki iş, ekmek ve özgürlüğün yanı sıra aynı zamanda Ortadoğu’daki savaşa karşı da burda sloganlar yükseldi. Antep’teyiz, Başpınar işçileri onlara sefalet ücreti dayatan patronlara 1 Mayıs alanında şu mesajı verdiler: ‘Biz buradayız, birlikteyiz, güçlüyüz.’ Önümüzdeki dönem bu birliği güçlendirmek için yan yana olmaya devam edeceğiz.”

Manisa

Manisa Emek, Barış ve Demokrasi Platformu, tarafından düzenlenen 1 Mayıs mitingi için yurttaşlar, Yunusemre ilçesi Sultan Cami önünde toplanarak Manisa Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Yürüyüş boyunca “Yeni bir başlangıç için emek için gelecek bizim”, “8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz” pankartları taşınırken sık sık “Savaşa hayır barış hemen şimdi” ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı.

Yüzlerce yurttaşın katılımıyla Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan mitingde Tertip Komitesi adına Eğitim Sen Manisa Şube Başkanı Mehmet Ramazan konuştu. Ramazan, “Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürle, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor. Ülkemizde İşsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri, kadınlarda ise her üç kadından biri işsiz. Bu bozuk düzen, bizim düzenimiz değil. Bu düzene artık yeter diyoruz. Bizler; emeğin sömürülmediği, herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin olduğu ve eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu bir ülke istiyoruz” diye konuştu.

Muğla

Muğla 1 Mayıs Tertip Komitesi, tarafından kentte yapılan miting için yurttaşlar Muğla Akyol Pazar Yeri’nde toplanılarak, Sosyo Kültürel Alan’a yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşte “Yaşam: toprak, hava, su ve güneşle. İnsanca yaşam: Örgütlü mücadeleyle” ve “Özgür ve eşit bir yaşam kuracağız” pankartları taşınırken, sık sık “Yaşasın 1 Mayıs, Bijî Yek Gulan”, “Taksim’e bin selam mücadeleye devam” ve “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganları atıldı ve cezaevlerindeki siyasi tutsaklara selam yollandı.

Mitingde komite adına KESK Dönem Sözcüsü Abidin Çelik ve Genel İş işyeri temsilcisi Feriştah Kaşıkçı Atasever konuşma yaptı. Okunan metinde, “Şimdi meydanlarda olmanın, korku imparatorluğuna teslim olmayan milyonlar olduğumuzu, emeğimizin hakkını alacağımız günleri ellerimizle kuracağımızı, bugünden yarına yaşamı örgütlemenin kararlılığını haykırmanın zamanı. Yaşam alanlarını yok etmesine karşı doğanın, insanın, hayvanların ve tüm canlıların yaşam haklarını Kaz Dağları’ndan Akbelen’e, Akkuyu’dan Deştin’e, Cerattepe’den Kızılcabük’e Munzur’dan Köyceğiz’e savunuyoruz. Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme 86 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var” ifadeleri yer aldı.

Dersim

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu ve sendikaların öncülüğünde 1 Mayıs İşçi Bayramı Seyit Rıza Meydanı’nda kutlandı. Sabahın erken saatlerinden itibaren işçi, emekçi ve sendikacılardan oluşan yurttaşlar bayraklar ve flamalarla toplanma noktası olan Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Kutlamalara Dersim Eş Başkanları Birsen Orhan ile Cevdet Konak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il ve ilçe yöneticileri katıldı. Alkış ve zılgıtlarla yürüyen kitle sık sık “Her yer direniş, her yer Taksim”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz”, “Jin Jiyan Azadi” sloganları attı. Yürüyüş, 1Mayıs’ın kutlanacağı Seyit Rıza Meydanı’nda son buldu.

Seyit Rıza Meydanı’nda program özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşu ile başladı. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Dersim Şube Başkanı Mehmet Aşkın, “Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyorlar. Her krizin faturası bizlere kesiliyor. Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsizdir. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor” dedi.

Dersim Emek ve Demokrasi Platformu adına konuşan EMEK Partisi Dersim İl Başkanı Ergin Tekin, Türkiye’nin dünyada işçi haklarında en kötü olan 10 ülkeden biri olduğunu hatırlattı. Kamu bütçelerinin eğitim ve sağlığa değil de, savaşa gittiğini vurgulayan Tekin, “Kapitalistler ve hükümetleri ücret artışını, sözde enflasyonu azdırır gerekçesiyle kabul etmiyor, kamu harcamalarını kısıp eğitim ve sağlığa giderek daha az bütçe ayırıyor. Ama iş silahlanmaya gelince kesenin ağzını açıyor. Silahlanmada sınır tanımıyor, savaş bütçelerini artırıyorlar. Bloklaşan emperyalistler arasındaki rekabet şiddetleniyor ve hegemonya çatışmaları silahla sürüyor. Üreticileri olan tekelleri zenginleştiren füze, tank ve uçaklar bizim vergilerimizle üretiliyor. Ukrayna savaşında olduğu gibi, savaş enerji ve tahıl fiyatlarını uçuruyor. Milyonlarca emekçi savaş, açlık ve yoksulluk nedeniyle göç yollarına düşüyor” şeklinde konuştu.

Bölgede yaşanan çatışmalar için tekrardan askeri üslerin kullanılmasının gündemde olduğunu söyleyen Tekin, şunları söyledi: “Kürt meselesinin çözümüne dair hiçbir adım atılmıyor. Halkların bir arada eşit bir şekilde yaşamasının önüne engeller konmaya ve inkârcı politikalar devam ettiriliyor. Başta işçi sınıfımız olmak üzere, her milliyetten halklarımız Kürt sorununun çözümü için mücadeleyi büyütmelidir. Yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, göçün ve savaşın en çok yaşandığı bir ilde yaşıyoruz ve bütün bu saldırılara karşı başta Dêrsim olmak üzere, tüm ülkede ve dünyada barış, eşitlik, özgürlük, ekmek ve adalet mücadelesini sürdürmeye devam edeceğiz. Zamlara hayır demek, savaşa karşı barışı savunmak, kıdem tazminatımıza dokundurmamak, insanca yaşamak ve çalışmak için her günümüzü 1 Mayıs’a çevirme zamanıdır.”

Ardından söz alan Dersim Belediye Eş Başkanı Birsen Orhan, Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamak için direnenlerin selamladı. Orhan, umudu yeniden yeşertmek için meydanlarda toplandıklarını iktidarında bundan koktuğunu söyleyerek, “Savaşa, sömürüye ve talana karşı yaşasın 1 Mayıs” dedi.

Dersim Belediye Eş Başkanı Cevdet Konak ise, şunları söyledi: “4 Mayıs 1937 Dersim Soykırımı’nın fermanının yazıldığı bir gündür. 40 bin insanımızın katledildiği, toprağa düşenlerimizin soykırıma uğradığı bir gündür. Mücadelemizde yaşayacakları anıların karşısında saygıyla eğiliyoruz. 1 Mayıs demokratik bir anayasanın, demokratik bir Türkiye’nin tüm halkların özgürce onurlu bir barış içerisinde yaşayacağı bir yaşama vesile olsun” dedi.

Konuşmaların ardından 1 Mayıs İşçi Bayramı, çekilen halaylarla kutlandı.

Paylaşın

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü: İstanbul’da Yoğun Güvenlik Önlemleri

İstanbul Valiliği’nin Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlaması izni vermediği için meydana çıkan tüm yollar polis tarafından kapatıldı. Meydana yürümek isteyenlere ise polis plastik mermi ve gazla müdahale ediyor.

Haber Merkezi / Anayasa Mahkemesi (AYM), Taksim Meydanı’nın emekçiler için “sembolik” anlamı olduğunu belirterek, burada yapılacak 1 Mayıs kutlamalarının yasaklanmasının hak ihlali olduğuna hükmetmişti.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü Taksim Meydanı’nda kutlamak isteyen sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri sabah erken saatlerde Saraçhane’de toplandı. İstanbul Valiliği kararıyla yasaklanan Taksim Meydanı’na çıkan tüm yollar polis tarafından kapatılırken, bazı güzergahlarda ise TOMA araçları bekletildi.

İstanbul’da Taksim’e Saraçhane yönünden çıkmaya çalışan gruplarla polis karşı karşıya geldi. Bozdoğan Su Kemeri girişine gelen kortej burada yolun iki yönü boyunca kurulan polis barikatına takıldı. Korteje önce biber gazıyla ardından da plastik mermi ile müdahale edildi.

Geriye çekilen kortej tekrar barikatlara doğru hareket etti. Polis ise gelen kitleyi ablukaya almak için çember kurdu. Ardından polis de önceki pozisyona geri çekildi. Korteje ikinci kez gazla müdahale edilmesinin ardından polis, ‘toplantınız kanunsuz, derhal dağılın’ yönünde anonsu yaptı.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği’nden (TDB) oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi Saraçhane’deki 1 Mayıs eylemini sonlandırdığını duyurdu.

Tertip Komitesi adına Saraçhane Meydanı’nda açıklama yapıldı. Arzu Çerkezoğlu tarafından yapılan açıklamada, “Buradaki irade, bu yönetim anlayışına karşı memleketin sigortasıdır. Buradaki irade, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bu adaletsiz düzene karşı Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin, halkın iradesidir. Buradaki irade, bizi yoksullaştıracak olan politikaları hayata geçirirken bizleri ‘yerli halk’ olarak görenlere karşı Türkiye halkının irade beyanıdır. Bundan sonra attıkları her adımda bu iradeyi görecekler, bu iradeyi tanıyacaklar” dedi.

Açıklamanın ardından Tertip Komitesi, eylemin sonlandırıldığını açıklarken, meydanda bulunan yurttaşlar kararı yuhalayarak tepki gösterdi.

Gözaltılar

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) üyesi bir grup, taşıdıkları çeşitli pankartlar ve flamalarla sloganlar atarak Beşiktaş’ın ara sokaklarından Barbaros Bulvarı’na çıkmak istedi. Çevik kuvvet ekipleri, bulvara çıkışlarına izin vermediği gruba müdahalede bulunarak, yaklaşık 20 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltı otobüslerine bindirilen HKP üyeleri, emniyete götürüldü.

Şişli Darülaceze Caddesi’nde toplanan bir grup, trafiği kapatarak Taksim’e yürümek istedi. Slogan atan gruba müdahale eden polis ekipleri, 11 kişiyi gözaltına aldı. Polis, Kurtuluş’ta slogan atarak Taksim’e yürümek isteyen Umut-Sen üyelerine de müdahale etti. Ekipler, 13 kişiyi gözaltına alarak, emniyete götürdü. Dolapdere’den Taksim’e ilerlemek isteyen bir grubun yürüyüşüne de güvenlik güçleri müsaade etmedi. Polis, uyarıya rağmen dağılmayan gruptaki 5 kişiyi gözaltına aldı.

Çeşitli sendikaların üyelerinden oluşan 6 grup da farklı zamanlarda Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi önünde toplanmaya çalıştı. Bu gruplara müdahale eden polis ekipleri, gözaltına aldığı kişileri otobüslere bindirerek emniyete götürdü. Polis ekipleri, Mecidiyeköy Büyükdere Caddesi’nde de kol kola girerek sloganlar atan 4 kişiyi gözaltına aldı.

Sendikalar ve siyasi partilerden açıklamalar

1 Mayıs Tertip Komitesi’nde Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) yer aldı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane’deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Ekrem İmamoğlu ile birlikte medya mensuplarına konuştu. CHP örgütünün Saraçhane’ye çağrıldığını söyleyen Özel, “Hedef Taksim Meydanı’dır” dedi.

1 Mayıs’ın tarihi kutlama merkezinin Taksim olduğunu savunan Özel, Anayasa Mahkemesi’nin 2023 yılındaki kararını bir döviz üzerinde göstererek, engellemenin Anayasal suç olduğunu söyledi. Özgür Özel, günlerdir yapılan müzakereleri anlattı ve İçişleri Bakanı’na “Doğrusunu yapın, bunu (engellemeyi) yapmayın” dediğini aktardı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ise yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Son 5 yıldır Saraçhane hak arama noktasına dönüştü. Bugün de ne tesadüftür ve ne yazıktır ki 1 Mayıs ile ilgili bir hak arama buluşmasına dönüştü Saraçhane’deki buluşma. Saraçhane’de hak arama mücadelelerinin sonu her zaman başarıyla sonuçlandı, halkın isteği oldu. Muhtemelen bunun da sonu, eninde sonunda Taksim’de bir buluşmaya dönüşecek.

Ama bugün ama seneye. Bu hak arama mücadelesini umuyorum ki bu sürece karar verenler iyi izlerler ve vicdanlarıyla, hukuka uygun davranmalarıyla bir an önce bu tür sertleşen, şehri kıskaç altına alanlar, böyle bir bayramı yok saymaya gayret eden anlayıştan vazgeçerler. Temennimiz o ama 5 yıldır Saraçhane’de halk ne diyorsa o oluyor. Muhtemelen bundan sonra da böyle bir yolculuk başlar.”

Kortejde CHP’nin dışında DEM Parti, TİP, TKP, Sol Parti, Emek Partisi de yer aldı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Kutluyoruz, ‘bijî yek gulan’ diyoruz. DEM Parti, tabanımız, kitlemiz, emekçiler, Kürt yoksulları olarak, Taksim’de Türkiye emekçileriyle dayanışmak için bugün buradayız. Çok iyi biliyoruz ki işçilerin mücadelesiyle demokrasi ve özgürlük mücadelesini biraraya getirebilirsek güçlü bir mücadele zemini yaratabiliriz.

Bu ülkedeki yoksulluğu, yolsuzluğu, işçinin, emekçinin çekmiş olduğu zulmü bitirebiliriz. Önümüzdeki günlerde Kürt halkının hak arama mücadelesiyle, Türk emekçilerinin, yoksullarının, işçilerinin mücadelesinin ortak bir zeminde buluşmasının mücadelesini daha fazla vereceğiz. İşçiler, emekçiler, Kürtler, Aleviler, gençler ve kadınlar güçlü bir mücadele zemininde bir araya gelebilirlerse yaşamış olduğumuz yoksulluğu ve zulmü bitirmek bizim ellerimizdedir” dedi.

KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, “Öyle bir şiddet uygulandı ki kitleye ileriye yönlendiremiyoruz. Yöneticiler bu sorumluluğu nasıl alıyor? Polisi çeksinler Taksim’i açsınlar, bu önlemler nedeniyle yürüyemiyoruz. Yürümeye çalışmak başka riskler yaratacak” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, “5 kere görüştük, vali izin vermiyor, İçişleri Bakanı izin vermiyor diyor polis. Sendikaları dinlemiyorlar, kitle örgütlerini dinlemiyorlar, otoriter rejim bu işte. 1 Mayıs dünyanın her yerinde kutlanıyor, bir tek burada kutlanamıyor. Mevcut anayasaya uymayan bir siyasi iktidar, yurttaşlarına yeni sivil anayasa diyor, açın bu Taksim’i…” sözleriyle açıklamasını sürdürdü.

1 Mayıs ve Taksim Meydanı

Türkiye’de 1 Mayıs İşçi Bayramı, ilk defa 1911 yılında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde bulunan Selanik’te kutlanırken İstanbul’daki ilk kutlama 1912 yılında gerçekleştirildi. 1923 yılında 1 Mayıs’ın yasal olarak İşçi Bayramı ilan edilmesinden bir yıl sonra hükûmet, kutlamaların kitlesel olarak gerçekleştirilmesini yasakladı. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile de İşçi Bayramını kutlamaları tamamen yasaklandı.

Cumhuriyet döneminde yükselişe geçen işçi hareketi tarafından uzun yıllar kutlanamayan 1 Mayıs, ilk defa 1976 yılında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde yüz bini aşkın kişinin katılımı ile Taksim Meydanında gerçekleştirildi. 1977 yılına gelindiğinde ise Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu daha kitlesel bir kutlama için hazırlıklara başladı.

Tertip Komitesi ile İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyeti arasında yapılan görüşmeler sonucu iç güvenliği DİSK’in, dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı dış güvenliği ise emniyet güçlerinin sağlaması konusunda anlaştılar. Ulaşım kolaylığı ve merkezi konumu nedeniyle kutlama yerinin Taksim Meydanı olması konusunda da anlaşma sağlandı.

Bu süreçte, DİSK’in politikalarına karşı çıkan bazı Maoist gruplar da DİSK’in bu 1 Mayıs kutlamalarına katılmak istediklerini belirtmişlerdi. DİSK ise, kendi disiplinlerini bozacağını ve olay çıkaracağını düşündüğü bu grupların kutlamaya katılmalarını istemedi. Buna karşın söz konusu gruplar zorla da olsa Taksim Meydanı’na gireceklerini ilan ettiler. Bu koşullarda, 1 Mayıs öncesi dönemin gazetelerinin bazılarında 1 Mayıs’ta olayların çıkacağı, insanların ölebileceği yönünde köşe yazıları yayınlandı.

1 Mayıs 1977 günü İşçi Bayramı’nı kutlamak üzere çeşitli illerden İstanbul’a gelenler ile birlikte yüz binlerce kişi Taksim Meydanı’ndaki kutlamalara katıldı. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürdü, konuşmalar da uzadı.

Saat 19.00 sularında dönemin DİSK genel başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde Saraçhane tarafından Taksim Meydanı’na doğru yürüyüşün sonunda Sular İdaresi arkasına kadar gelen Maocu gruplar kordon oluşturmuş DİSK güvenlik görevlileriyle çatışmaya girerek ateş açmaya başladılar. Bunun ardından tüm Taksim Meydanı’nı saran silah sesleri duyulmaya başlandı.

Gerek DİSK gerekse kutlamaya katılan çeşitli kuruluşlardan Sular İdaresi binasının üstünden ve Intercontinental Oteli’nin (bugün The Marmara Oteli) üst katlarından ateş açıldığı iddialarında bulunuldu. Taksim Meydanı’nın dolduran kalabalık panik halinde kaçmaya çalışırken polis de ses bombaları ve panzerlerle kalabalığa müdahale etmeye başladı.

Meydandan kaçmak için Kazancı Yokuşu’na yönelen büyük bir kalabalık park edilmiş DİSK üyesi Teknik-İş sendikasına ait bir kamyonun önünde sıkışınca burada birçok kişi ezildi. Sonuç olarak, 28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi silahla vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak toplamda 34 kişi yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. DİSK’in yayınladığı listede ise 36 kişinin öldüğü belirtildi.

Olay sonrası 470 kişi göz altına alındı fakat hiçbirinin olayla ilgisi kurulamayarak serbest bırakıldılar. Tertip komitesi, bazı sendika ve sol gruplardan 98 kişi hakkındaki yargılamalar 14 yıl boyunca sürdü. Bu yargılamalardan kimse ceza almadı. Emniyet veya devlet yetkililerinden herhangi birinin yargılanmadığı dava zaman aşımına uğrayarak düştü. Bunun üzerine dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı. Bugüne kadar ateşi kimlerin açtığı tam olarak belirlenememiş ve olay aydınlatılamadı.

1980 askeri darbesinin yasaklarından 1 Mayıs da kurtulamadı. 7 yıl boyunca işçi kutlamalarına izin verilmedi.  1987’de sadece milletvekillerinden oluşan bir grup Taksim anıtına çelenk bırakabildi. 1989 ve 1990’daki kutlama girişimlerinde bir işçi hayatını kaybederken bir üniversite öğrencisi felç oldu.

2010, işçi bayramının yeniden binlerce kişi ile kutlandığı ilk yıldı. Taksim Meydanı’nı 200 bin kişi doldurdu, görkemli bir kutlama gerçekleştirildi. Fakat 2013’te mügelerin yerini yine göz yaşartıcı bombalar ve şiddet aldı. Sendikaların 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim Meydanı’nda kutlama ısrarı göstericilerle güvenlik güçlerini karşı karşıya getirdi.

1 Mayıs İşçi Bayramı

İlk kez 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesinden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler. 1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar.

Chicago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi, birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, ‘Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlandı.

Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı. Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik iş günü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde (Çin, Kuzey Kore, Vietnam, Laos, Küba, Venezuela, Nepal, Bolivya) ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs’ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.

Paylaşın

İmamoğlu, Economist’e Yazdı: Türkiye Seçeneksiz Değil

Yerel seçim sonuçlarına ilişkin The Economist dergisi için bir yazı kaleme alan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Türkiye artık seçeneksiz değil; yörüngesi yeniden demokrasiye doğru sağlam bir şekilde oturmuş durumda” ifadelerini kullandı.

Ekrem İmamoğlu, ayrıca, Erdoğan rejiminin gelecekteki çabaları ne olursa olsun, İstanbul ve Türkiye’nin özgürlük, demokrasi ve sosyal uyumun sembolü olarak kalacağını belirterek “Halkı önceleyen yeni bir siyasi ahlak, otoriter popülizme galip gelecektir” dedi.

31 Mart yerel seçimlerinde ikinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Ekrem İmamoğlu, The Economist dergisi için bir yazı kaleme aldı. İmamoğlu, yazısında şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye tarihinde 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin sonuçları bir dönüm noktasıdır. Seçmenler tarafından yerel iktidarın büyük bir kısmının siyasi muhalefete emanet edilmesiyle birlikte Türkiye artık seçeneksiz değil; yörüngesi yeniden demokrasiye doğru sağlam bir şekilde oturmuş durumda.

Özellikle devlet kaynaklarının iktidar partisi ve adaylarına tahsis edilmesi ve medyanın hükümet tarafından kontrol edilmesi gibi haksız rekabet koşullarına rağmen, üyesi olduğum muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçimlerden zaferle çıktı. İstanbul’da hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı, belediye başkanlığı seçimlerinde rakibimi desteklemek için aktif bir kampanya yürüttü. Geçen yılki seçimlerde CHP ile ittifak yapan diğer muhalefet partileri koalisyonumuzu terk edip kendi adaylarını çıkarsalar da biz kazandık.

Bu zafer, gerçek demokratik gücün halkın elinde olduğunu gösterdi. Bu, “İstanbul Modeli” olarak adlandırdığımız yeni bir belediye yönetimi biçimine yönelik bir güven oylamasıydı. Bu model eşitliğe, demokratik sürece sivil katılıma ve yerel düzeyde daha etkin ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarına öncelik vermektedir.

Seçmen otoriterliği reddediyor

31 Mart’ta seçmenler sadece İstanbul ve ilçelerinde değil, tüm Türkiye’de sosyal demokrat adayları seçerek seçim haritasını yeniden çizdi. Verdikleri mesaj açıktı. Bundan böyle hukukun üstünlüğü ve demokrasi ile yönetilen bir ülke görmek istiyorlar. Bölücü politikaları ve otoriterliği reddediyorlar. Kutuplaşmayla parçalanmış bir Türkiye değil, birleşmiş bir Türkiye hayal ediyorlar. Dahası, bu seçim sonucu derinleşen ekonomik krize karşı bir protestoydu: Yükselen enflasyon, artan işsizlik ve hayat pahalılığı.

İktidarı 22 yıldır elinde tutan mevcut hükümet, gençler, kadınlar, mavi yakalı işçiler ve emekliler gibi kilit seçmen gruplarının desteğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve partisi Adalet ve Kalkınma Partisi büyük şehirlerde ağır bir yenilgiye uğradı ve destekleri daha çok kırsal kesimde yoğunlaştı. Buna karşılık, CHP orta ve doğu Anadolu’da benzeri görülmemiş bir destek kazanarak Türkiye genelinde siyasi dinamiklerde bir değişimin sinyalini verdi.

Değişim için güçlü bir arzu var

Seçim sonuçları demokratik muhalefete yeni bir enerji aşıladı. Daha bir yıl önce seçmenler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Erdoğan’ı kıl payı desteklemişti. O zamandan beri CHP liderlik değişiklikleri yaptı ve programını kökten yenilemek için bir süreç başlattı. Türkiye halkı bu yön değişikliğinin farkına vardı ve memnuniyetle karşıladı. Değişim için güçlü bir arzuları var.

Bu seçim aynı zamanda vatandaşların siyasi elitlerden çok daha güçlü ittifaklar kurabileceğini göstermiştir. Partiler ve siyasi liderler demokrasiye olan umutlarını kaybetseler bile vatandaşlar kaybetmiyor. Türkiye’nin demokratları olarak bu taban ittifakını genişletmeye kararlıyız. Türk demokrasisinin geleceği ve ülkenin refahı buna bağlıdır.

Geçtiğimiz yirmi yıl, dünyanın dört bir yanında otoriter hükümetlerin iktidara gelmesiyle bir demokrasi krizine sahne oldu. Popülizm ve kutuplaşma tarafından yönlendirilen bu çalkantı, küresel belirsizlikleri körükledi ve insanları demokratik dönemin sonunun yakın olup olmadığını sorgulamaya sevk etti.

Ancak Türkiye için 31 Mart tam tersi bir anlam taşıyor: Demokrasinin erozyona uğramasının sonu.

Bu, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda yakın bölgesi ve ötesi için de derin anlamlar taşıyan bir dönüm noktasıdır. Otoriter eğilimlere nasıl meydan okunabileceğini göstermiş ve dünyaya örnek olmuştur. Pek çok ülkede seçmenler partizan aidiyetlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye bunun böyle olması gerekmediğini göstermiştir. Yönetim için tutarlı ve inandırıcı alternatifler sunulduğunda, seçmenler tercihlerini değiştirmeye ve popülist otoriterliği reddetmeye isteklidir.

Benim de aralarında bulunduğum seçilmiş belediye başkanlarına düşen görev, hesap verebilir yerel yönetişim için ortak bir kurallar dizisinin tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Bu yaklaşım, CHP’nin elindeki yargı bölgelerinde kamu hizmetlerinin güvenilir bir şekilde içten izlenmesini ve değerlendirilmesini gerektirecektir.

Aynı zamanda, başta deprem ve afet hazırlığı ve yönetimi olmak üzere, şehirlerimizin ve ülke genelinin kronik sorunlarını ele almak için hükümetle işbirliği yapmaya çalışacağız. Kapsamlı bir dizi reform önerisi geliştirerek ekonomimizi, demokrasimizi ve hukuk sistemimizi güçlendirmek için tedbirler alacağız.

CHP, Erdoğan’ın Ak Parti’sine karşı ülke liderliği için en güçlü alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki beş yıl boyunca Türkiye nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını ve ekonomisinin neredeyse yüzde 80’ini oluşturan belediyeleri sosyal demokrat belediye başkanları yönetecek. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine doğru ilerlerken, yerel düzeydeki değişiklikler ulusal düzeyde daha geniş çaplı değişikliklere zemin hazırlayacaktır.

Sayın Erdoğan’ın popülist rejiminin gelecekteki çabaları ne olursa olsun, İstanbul ve Türkiye özgürlük, demokrasi ve sosyal uyumun sembolü olarak kalacaktır. Halkı önceleyen yeni bir siyasi ahlak, otoriter popülizme galip gelecektir. Demokratik çürüme ve ekonomik gerilemenin damgasını vurduğu bir neslin ardından Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına demokrasiye olan inancını tazeleyerek giriyor.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Demokrasiye Darbe Vurulmak İstendi

Mazbata töreninde açıklamalarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Van’daki mazbata krizine dikkat çekerek, “İktidarın da vatandaşın da hukuk, demokrasi ve sosyal adalet talebini dikkate alıp gereğini yerine getirmesini diliyorum” dedi ve ekledi:

“Milletimizin sandıkta ortaya koyduğu sağduyunun hükümet içinde yol gösterici olmasını diliyorum. Hemen seçim sonrasında yaşanan bir kısım olaylar bu durumu zayıflatıyor. Hukuk dışı olaylarla milletin iradesini yok sayma gayretlerine tanık oluyoruz. Yargı kararlarıyla demokrasiye darbe vurulmak istendiğini görüyoruz. Milli iradenin üstünlüğü cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’de düzenlenen mazbata töreninde açıklamalarda bulundu. İmamoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“İktidarın da vatandaşın da hukuk, demokrasi ve sosyal adalet talebini dikkate alıp gereğini yerine getirmesini diliyorum. Milletimizin sandıkta ortaya koyduğu sağduyunun hükümet içinde yol gösterici olmasını diliyorum. Hemen seçim sonrasında yaşanan bir kısım olaylar bu durumu zayıflatıyor. Hukuk dışı olaylarla milletin iradesini yok sayma gayretlerine tanık oluyoruz. Yargı kararlarıyla demokrasiye darbe vurulmak istendiğini görüyoruz. Milli iradenin üstünlüğü cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz.”

Seçim gecesi söylenenlerin aksine Van’da gereksiz bir gerilimle hak gaspı çabalarına girildiğini üzülerek gördük. Ne mutlu ki YSK görevini yaptı. Teşekkür ederiz. Hukuk ve demokrasi dışı gidişata son verilerek yanlıştan dönülmesini sağlamıştır.

Ancak ülkenin pek seçim çevresinde olduğu gibi İstanbul’da da benzeri arayışlar devam ediyor. Bir yandan mazbata veriliyor, diğer yandan bir kısım çifte standart uygulamalarının yenileri sergileniyor. Bunun gözümüzden kaçtığını ya da bunları görmeyeceğimizi kimse düşünmesin. Aldığımız mazbatanın, diğer hukuksuz uygulamaları gölgeleyeceğini kimse düşünmesin. Bizim mazbatamızın daha önünde duran şey, milletimizin her bireyine uygulanan hukuka dair adil olmaya dair süreçlerdir. Her birisini tek tek takip ettiğimi ve bu hususta gereken adalet için, hukuk için eşitlik için gereken her tepkiyi göstereceğimi herkes bilsin ve duysun.

Üzülerek görüyorum ki kumpaslarla millet iradesini gasp etme gayretleri ortaya konuyor ve devam ediyor. İstanbul’da kazandığımız, Gaziosmanpaşa ve Beykoz’da oyların tekrar sayılması ve bu konuda, bence usulsüzce ve yapılan alınan kararlar asla amacına uygun olmayacak şekilde yürütürülürken bizim ucu ucuna kaybettiğimiz Fatih’te, Arnavutköy’de yeniden sayım taleplerimizin hiç umursamadan hızla reddedilmesini İstanbul halkının iradesini gasp etme girişimi olarak değerlendirceğimizden kimse kuşku duymasın. Bizim isteğimiz çifte standarttan kesinlikle vazgeçilmelidir.

“Neden vermiyorsunuz mazbatayı?”

Anlıyoruz ki bazı kurullar, bazı yerlerde ilçe ve şehrimizde dönem dönem il seçim kuruluna bazı yerlerden baskı geliyor. Bunları görüyorum. Sormak isterim; bakın örneğin açık farklı kazandığımız Tuzla’da mazbatayı benim genç yol arkadaşım ve başarılı olacağına inandığım Eren Ali Bingöl’e niçin vermiyorsunuz? Derdiniz ne, zamana mı ihtiyacınız var? Yüzde 11 farkla kazanmış adayımız mazbatayı ne zaman alacak belli değil. Amacınız ne? Öğreniyoruz Tuzla Belediye Başkanı’nın görevi bitmişken, seçimden sonra hem de 2 Nisan günü hemen 62 milyon liralık ihale yapıp birilerine veriyor.

Çok ayıp! Böyle bir kamu ahlakı olamaz, hangi yetki ile yapıyorsun. İBB müfettişlerini görevimi devralır almaz hemen görevlendirdim ihaleyi veren de alan da rahat olmasın, bire bir takip edeceğimi buradan söyleyeyim. Belediye Başkanı’nın yapmaya çalıştığı başka işler de var. Çok acayip şeyler deniyor panikle. Yıllar önce kişiliğini analiz etmiştim ama inandıramadım kimseyi. Bilgiler geliyor, bu sabık başkanla iş tutanlar varsa bu sürecin uzaması onlara da zarar verecek.

Bu anlamda ben Tuzla yapısı içerisinde bulunan devletimizin memurlarına, orada görev yapan alın teri döken namuslu insanlara sesleniyorum; bu devletin kurumlarında çalışan her devlet memuru bizim başımızın tacıdır, yeter ki görevini ahlaklı, namuslu yapsın. Keza Beykoz ve Gaziosmanpaşa’da tüm sandıkları tekrar saydırma konusundaki telaşınız ne? Süreci uzattıkça uzatıyorsunuz yapmayın. Haksızlık yapıyorsunuz ama haksızlığın ötesinde başka kötülüklere fırsat veriyorsunuz. Yaptığınız sadece sandıkları yeniden saydırma meselesi değil, bunun bedeli daha ağır yerlere gidiyor.

Beykoz’daki seçim sonucuna gözümün nuru gibi Gaziosmanpaşa’daki seçim sonucuna, buradaki her zaman en önde adaleti tutan çok saygıdeğer parti yöneticilerimle birlikte, milletvekillerimle, genel başkan yardımcılarımızla, il başkanımızla birlikte takip edeceğimizden kimse şüphe duymasın. Yaptığınız adaletsizlikler işinize yaramıyor. Bu tür politikalar nedeniyle sadece siz ve partiniz güç kaybetmiyor aynı zamanda ülkeye ve millete zarar veriyorsunuz. Soruyorum size içi boş gerekçelerle neler yaptınız neler…

Ben yöneticilerim burada, toplantıların kayıtları var; aylar öncesinden acil olması halinde bile izin alınması kaydıyla eleman alımını durduran bir belediye başkanıyım. Bunu bir siyasi çıkar olarak kullanmadık. Niçin bu gördüğünüz saray,  bina, belediye binası… Ben emanetçiyim, millet sahibi, millete hesap veren bir Ekrem İmamoğlu var, başka bir detay yok bu işte. Bu anlayışı sonuna kadar mücadele ile herkesin zihnine kazıyacağız.

İçi boş gerekçelerle bana açtığınız davalar, dönün bakın işinize yaradı mı? İş yapmamızı engellemek için yaptığınız o bahaneler sizi veya partiniz büyüttü mü? Büyütmedi, vazgeçin size bir faydası yok artık. Ülkenin meselelerine eğilin, enflasyonla mücadele edin, yoksullukla mücadele edin, emeklilere ve onların dertlerine eğilin. Hukukum üstünlüğüne dönün. Buradan tüm kurumları kayıtsız, şartsız, milli iradeye saygılı, demokrasiye ve hukuka bağlı olmaya davet ediyorum.

Tüm yargıçları, bürokratları, kimden gelirse gelsin yanlışa, hukuk dışı kararlara sonuna kadar milletimiz adına direnmeye davet ediyorum. Hukukçular ve bürokratlar kapı kulu değildir olamaz. Ben burada çalıştığım bütün devletimizin yöneticilerine, devletimizin bürokrasisine bu çatı altında onları gördüğümde önünü ilikleyerek saygı duymayı bilen bir belediye başkanıyım. Bu anlayış olmaz devlet büyümez. Bu anlamda sesleniyorum; sizler bir partinin değil bu asil devletin, milletin yargıçları ve bürokratlarsınız.

Devletin valisinin, emniyet müdürünün, kaymakamının veya her seviyeden bürokrasisinin katılmaya bile cesaret edemiyor olması bu ülkeye yakışıyor mu? Biz istiyoruz ki her kurum ve kademedeki devlet görevlileri görüşsünler, birbirleriyle çalışsınlar. Hem de milletin huzurunda, sırt sırta verelim. Ortak akılla, bilimsel yollarla, bu şehrin bütün şehirlerimizin sorunlarını birlikte çözelim. Bırakın bu işi, bu doğru bir iş değil. İnsanımızı insanımızdan uzaklaştırmayın. Hele hele devlet adına hareket eden kamu bürokrasini siyasilerle uzaklaştırmayın.

Bu ülkede adaletsizliğe karşı Ekrem İmamoğlu söz veriyor, bir nefer gibi çalışacağız bu kadar net. Hak ve özgürlükleri sadece kendisi için bilenlerden değiliz. 16 milyon şahittir, biz 5 yıl boyunca İstanbul’u bu eşitlikçi ve demokrat ruhla yönettik. Kendimizi şehrin sahibi asla değil, tam olarak şehrimizin muhafızı olarak gördük, muhafızı olmaya da devam edeceğiz. Bu kenti 16 milyon İstanbullu ile birlikte yönettik ve koruduk. İstanbul’un tarihinin doğasının rant uğruna talan edilmesine karşı muhafızlık görevimizi yerine getirdik.

Biz hiçbir zaman yarım yamalak hazırlanmış projeler, sözde vaadler söylemedik. Kampanya boyunca inançla ve kararlılıkla tam yol ileri dedik. Partimizin belediye başkan adayları çok büyük bir başarı gösterdi. Ben Ekrem İmamoğlu olarak, diğer belediye başkanlarımız ile halkımızın gösterdiği bu yüksek teveccühe layık olmak için gece gündüz çalışacağız. Hiçbir zaman geri durmayacağız buna söz veriyorum.

“Ulaşım ve trafik meselelerini çözmek için…”

Birbirimizi kollayacağız, denetleyeceğiz. Sistemli bir şekilde doğruları yukarıya taşımak, iyi işleri paylaşmak için çabalayacağız. Şehrimizin tüm sorunları tek tek çözmeye, büyük ve kalıcı yatırımlar yapmaya kültür hayatını canlandırmaya. Şehrin altını metro ağlarıyla örmeye devam edeceğiz. İstanbul’un su sorununu kalıcı olarak çözeceğiz. Ulaşım ve trafik meselelerini çözmek için kalıcı projeleri tek tek hayata geçireceğiz.

Hükümetin bu konudaki blokajını aşacağız. Tarım ve şehir arasında beton duvarları reddediyoruz. İstanbul iklim kriziyle mücadele eden bir şehir de olacak. En önemlisi bizi bekleyen deprem tehlikesi karşısında daha hızlanacağız. Gerçekçi ama radikal projelerle depreme hazırlık konusunda sistematik bir çalışmaya, çevre belediyeleri ve merkezi hükümet ile birlikte en üst düzeyde işbirliğine devam edeceğiz. İstanbul aynı zamanda adaletin de şehri olacak. Sosyal, hukuki ve siyasal adaletin şehri…

Başta yol arkadaşım Tayfun Kahraman olmak üzere, son yıllarda adaletsizliğe uğramış ve haksız yere cezaevinde tutulan tüm yurttaşlarımızla dayanışma içinde olacağız. Yolumuzun doğruluğuna bu yönde güvenimiz tamdır. Bu şehri refaha ve mutluluğa kavuşturacak yol haritasını tanımlamıştık. İstanbul’u kırılgan grupları gözeten, yoksullukla mücadele eden, eşitlik ve kentteki herkesin erişebilir bir kent haline getireceğimiz söylemiştik ve bunu başaracağız.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu: Bir Kişinin Vesayet Dönemi Bitmiştir

Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Milletimiz bize dedi ki ‘hızını arttır’. Halk bizi seçerek bize ne mesaj verdiyse hükümete de verdi. İstanbul’a hizmette seçilen seçene saygı gösterecek. Vesayet kuramaz. Kanal yok, İstanbul var. Bir kişi emir vermez. Bir kişinin vesayet dönemi bugün itibariyle bitmiştir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçlarına ilişkin Saraçhane’de konuşma yaptı. İmamoğlu’nun Saraçhane’de yaptığı konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

16 milyon İstanbullu kazandı. Kutlu olsun. Bu seçimin kaybedeni yok. Bizim olduğumuz yerde öteki yok. Milletin her ferdine, her inancına, bütün mezheplerine, bu şehrin Kürtlerine, her etnik kökenden insanına hayırlı olsun. Bu şehir bize Fatih Sultan Mehmet’in emaneti. Bir çağ kapattı bir çağ açtı. Biz de bu seçim ile birlikte bu kenti baskısı altına alan birçok kötülüğü kenara ittik.

Bu şehrin parasının çarçur edilmesini kenara ittik. Bu şehirde yeni bir kültür başladı. Milletin parası artık milletin oldu. Bundan yüz yıl önce bu şehir beş yıl işgal altında kaldıktan sonra tekrar bu şehrin kurtuluşuyla bu şehir aynı zamanda bize Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir.

Buradan bazı teşekkürleri etmek istiyorum. Bu yolculuğun en güçlü şekliyle birlikte tasarlayarak güçlü bir başarı elde etmemizi sağlayan Özgür Özel’e teşekkür etmek istiyorum. Partinin milletvekillerine, parti meclis üyelerimize teşekkür etmek istiyorum. İstanbul’da tek bir oyumuza bile zeval gelmemesini sağlayan il başkanımız Özgür Çelik’e teşekkür etmek istiyorum. Partimizin yöneticilerine teşekkür etmek istiyorum. İstanbul Gönüllüleri’ne teşekkür etmek istiyorum.

İstanbul ittifakı toplumun içselleştirdiği, 16 milyon İstanbulluya yürekten teşekkür ediyorum. Bizler bu seçimi bitirdikten sonra halk bize ne mesaj verdi diye düşünüyorum. Halk rakiplerimize, sayın Cumhurbaşkanına ne mesaj verdi?

“Milletimiz bize dedi ki hızını arttır”

Sizler bize dediniz ki İstanbul’da israf dönemi bitti. Partizanlık bitti bitti. Partizanlık yok, liyakat var. Halkçı belediyecilik var. Bu anlayış kazanmaya devam edecek. Her İstanbulluya eşit ve adil hizmetin ulaştığı dönem devam edecek. Milletimiz bize dedi ki hızını arttır. Halk bizi seçerek bize ne mesaj verdiyse hükümete de verdi.

İstanbul’a hizmette seçilen seçilene saygı gösterecek. Vesayet kuramaz. Kanal yok, kanal yok. İstanbul var.  Bir kişi emir vermez. Millet emir verir. Millet talimat vermez. Millet emir verir.  Bir kişinin vesayet dönemi bugün itibariyle bitmiştir. Millet her zaman kazanır demiştik, millet kazandı. Millet kazanmaya devam edecek. Çok daha güzel yelken atacak.

Artık Beyoğlu bizimle. Bayrampaşa, Beykoz, Çatalca, Silivri, Çekmeköy, Eyüpsultan, Sancaktepe, Tuzla, Şile, Üsküdar. Şu anda rekabetin devam ettiği ilçelerimiz var. Fatih, Gaziosmanpaşa, Pendik… Biz onların yaptığı saygısızlığı yapmadık yapmayız. Sandıktan çıkanı emir kabul ederiz.”

Paylaşın

Washington Post: İstanbul’da Kürtlerin Oyları Belirleyici Olabilir

Yarın yapılacak yerel seçimlere sayılı saatler kalırken, seçimlere ilişkin değerlendirmeler dış basında da kendine yer bulmaya devam ediyor. BBC Türkçe’nin aktardığına göre, ABD’nin The Washington Post (WP) gazetesinin “Erdoğan’ın popülerliğini ölçecek Türkiye’deki yerel seçimlerle ilgili bilinmesi gerekenler” başlıklı makalesinde öne çıkarılan başlıklardan biri de Kürt nüfusun oyları oldu.

Suzan Fraser imzalı, 26 Mart tarihli makalede, “Kürt seçmenler İstanbul’daki seçmenlerin yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor ve oyları belediye başkanlığı yarışında belirleyici olabilir” ifadelerine yer verildi:

“Artık Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) olarak bilinen Türkiye’nin Kürt yanlısı partisi, 2019 belediye seçimlerinde İmamoğlu’nu desteklemeyi tercih ederek kazanmasına yardımcı olmuştu. Ancak bu sefer parti, oyları İmamoğlu’ndan uzaklaştırabilecek bir hamleyle kendi adaylarını öne çıkarıyor. Yine de bazı gözlemciler, partinin mevcut belediye başkanını zımnen desteklemek amacıyla kasıtlı olarak iki düşük profilli aday seçtiğini söylüyor.”

Makalede dikkat çekilen bir diğer nokta ise iktidar ve muhalefet arasındaki ‘kampanyaların adaletsizliği’ oldu. Fraser şunları söyledi: “Önceki seçimlerde olduğu gibi Erdoğan, görevde olmanın avantajlarını kullanıyor ve kampanyalarını yürütürken sıklıkla devlet kaynaklarından yararlanıyor… Muhalefete göre, devlet yayın kuruluşu TRT kampanyanın ilk 40 gününde iktidar partisine 32 saat yayın süresi ayırırken, rakiplere 25 dakika ayırdı.

Kampanya sırasında Erdoğan, seçmenlere, eğer devletten hizmet almak istiyorlarsa, iktidar partisinin desteklediği adayları desteklemeleri yönünde üstü kapalı uyarılarda bulundu. Hükümetinin yüksek enflasyonu kontrol altına alma çabalarına rağmen hane halkını bir miktar rahatlatmak için asgari ücreti yüzde 49 oranında artırdı. Türk lider, kampanya mitinglerinde de ülkesinin savunma sanayisindeki başarısını sergilemeye devam etti…”

Öte yandan ABD’nin Foreign Policy dergisinde yayımlanan Türkiye iç ve dış politika uzmanı Doç. Dr. Sinan Ciddi imzalı makale, “Erdoğan’ın partisi ülkenin en büyük şehirlerini geri kazanırsa, bunu Türk siyasetinde büyük değişimler izleyebilir” öngörüsünde bulundu.

Erdoğan’ın görevine devam etmek için galip gelmesi durumunda ‘başka bir anayasa reformu daha gerçekleştirebilir’ diyen makale şu tespitlerle devam etti: “Erdoğan’ın popülaritesinin temelinde uzun zamandır AKP’nin inşaat ruhsatı verme, imar kontrolleri ve partizan destekçilerine kentsel sosyal yardım hizmetleri sağlama becerisi yer alıyor… Yerel seçimler Erdoğan için kritik öneme sahip çünkü bu seçimler ona, cumhurbaşkanının görev süresi sınırlamalarını ve yargı bağımsızlığının geri kalan unsurlarını ortadan kaldıracak yeni bir anayasa arayışına girme şansı verebilir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazanma şansını da sorgulayan makale, ekonomideki kötü gidişata vurgu yaptı ancak ‘Erdoğan faktörünün’ öne çıktığını söyledi: “Türkiye’de günlük yaşam vatandaşların büyük çoğunluğu için çekilmez durumda.

AKP, 2019’dan bu yana ana muhalefetteki CHP’nin yönettiği İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri geri kazanmayı başarabilirse, bu, AKP’nin belediye başkan adaylarının seçmenleri kendi partilerinin daha iyi hizmet sunabileceğine ikna etmesi sayesinde olmayacak… Eğer durum böyle olsaydı beş yıl önce büyükşehirleri CHP’ye kaptırmazlardı. AKP kazanırsa bunun temel iki nedeni olacak: Muhalefet partilerinin beceriksizliği ve Erdoğan faktörü.”

Makale, Erdoğan’ın pek tanınmamış da olsalar adaylarıyla sahneye çıkıp, Türkiye’nin uzay serüveni ya da savunma sektöründeki başarılarından konuşmasının seçmen üzerinde etkili olabileceğini belirtti:

“Bu girişimlerin hiçbiri halkın yaşadığı ekonomik zorlukları ortadan kaldırmıyor ancak Erdoğan’ın (ve buna bağlı olarak özenle seçtiği belediye başkan adaylarının) yalnızca küçük bir yerel makam için çekişen dağınık bir muhalefetten ziyade yönetişim meseleleriyle daha fazla ilgilendiğini gösteriyor. Erdoğan bu mesajı satmayı başarabilirse, AKP de oy çoğunluğunu elde etmeyi başaracaktır ki tek yapması gereken de bu.”

Ciddi, Erdoğan’ın seçimleri kazanması durumunda anayasal reform için destekçilerinin ‘laikliğin kapsamının, tanımın sınırlandırılması gibi uzun süredir arzu edilen hedeflere ulaşmak için güçlü bir ses isteyeceklerini varsaymak doğru olacaktır’ dedi ve ekledi:

“Türkiye’nin Batılı müttefikleri, Erdoğan’ın ülkeyi 2028’e kadar yöneteceği gerçeğini çoktan kabullenmiş durumda. Ancak artık bu ay yapılacak yerel seçimlerden sonra Türkiye demokrasisinin tamamen sönme yoluna girebileceğini düşünmeleri gerekiyor.”

Paylaşın

Özel’den, 17 Bakana ‘Murat Kurum’ Tepkisi

İstanbul Esenyurt’ta halka seslenen CHP Lideri Özgür Özel, Murat Kurum için oy isteyen 17 bakana sert tepki göstererek, “İstanbul’da taraf tutuyorsun, Murat Kurum için oy istiyorsun. Yazıklar olsun böyle adalete, böyle devlet yönetimine” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimler kapsamında partisinin İstanbul Esenyurt’ta düzenlediği halk buluşmasında konuştu. Özel, şunları söyledi:

“Esenyurt, 5 yıl önce iki kararı birden verdi. 15 yıldır Esenyurt’u yöneten AKP iktidarını değiştirdi, 25 yıldır İstanbul’u yöneten İstanbul Büyükşehir Belediyesini değiştirdi. O kararından bu kararına Esenyurt’u hiç pişman etmedik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Esenyurt’a, Bahçekent Haramidere otobüs hattından açılmasından tutun, Esenyurt Teknoloji Atölyesine, Yaşar Kemal Meydanından, Kıraç Esenyurt arası kavşak çalışmalarına, Gülten Akın Kütüphanesinden yükseköğretim öğrenci yurduna kadar, Esenyurt’a inanılmaz hizmetler verdi. An itibariyle Esenyurt’ta 10 bin 414 üniversite öğrencisine burs veriyoruz.

29 bin haneye nakdi destekte bulunuyoruz. Ayrıca 9 bin 706 aile doğrudan sağlık hizmeti alıyor. 1196 aileye yeni doğan paketi verildi ve 30 bin 718 haneye İstanbul Kart ile sosyal destek sağlıyoruz. Ekrem Başkan 5 yılda İstanbul ve Esenyurt’a çok önemli hizmetler yaptı. Sadece 65 kilometre mi metro yaptı, daha az mı yaptı diye polemik yaratanlar, kendileri bıraktığında 7 metronun inşaatı durmuşken, 10 metronun 15 bin kişi ile toprak altında her gün arı gibi, karınca gibi çalışanlar var.

11 kent lokantasıyla, 4 çeşit yemeğin 40 liraya verildiği kent lokantalarıyla, bir tane kreş yokken, kadını sosyal hayata, çalışma hayatına dahil eden tam 100 kreş açtık. Bir tane öğrenci yurdu yoktu. Çünkü öğrenci yurdunu yapmamayı, öğrencileri barıma sorunları ile baş başa bırakmayı, onları kendi cemaatlerine, tarikatlarına itmek olarak görenlere karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi 80 ilden gelen evlatlarımıza, özellikle doğudan, güneydoğundan gelen, Karadeniz’den gelen yoksul ailenin çocuklarına yapmış olduğu 14 yurt ile sahip çıktı.

Esenyurt’ta geçen seçim kampanyasının en önemli iddiası şuydu, CHP gelirse sosyal yardımları kesecek. Bunun yalan olduğunu söylemiştik, sizler de bize inanmıştınız. CHP geldi, sosyal yardımlar kesilmedi aksine 2 katına, 3 katına değil tam 6 katına çıktı. Bugün İstanbul’da Ekrem Başkana karşı artık adaylarının mücadeleyi tek başına yürütemediğini kabul edenler, 17 bakan ile İstanbul’a çıkartma, kuşatma yapıyorlar. Ancak bu tavır sizin gibi AKP’ye oy veren seçmeni de çıldırtıyor. Maliye Bakanı, Murat Kurum yerine oy peşine koşacağına emeklinin sorununa çare bulsun. Emeklinin sıkıntısını çözsün diyorlar. Çalışma Bakanı, Murat Kurum için oy toplayacağına, işsizlik sorununu çözsün diyorlar. Yargıya güven yüzde 30’un altına düşmüşken Adalet Bakanının İstanbul’da ne işi var diyorlar.

Bizim işimiz gücümüz Esenyurt, Ekrem Başkanın işi gücü İstanbul. Peki işi gücü yoksulluğu ortadan kaldırmak, işsizliğe çare bulmak, adalet getirmek, kadınları korumak, gençlerin umutlarını artırmak olan iktidarın bakanları güya tarafsız kalacaklardı. Güya bürokrat, teknokrat olacaklardı. İşlerine bakacaklardı. Siyaseti siyasetçiler yapacaktı. İçişleri Bakanı seçim güvenliğinden sorumlu olan sensin, polis, jandarma sana bağlı, seçim güvenliği senin için, sen gelmişsin İstanbul’da taraf tutuyorsun, Murat Kurum için oy istiyorsun. Yazıklar olsun böyle adalete. Yazıklar olsun böyle devlet yönetimine.

Geçen seçimi kumpas videolarla kazananlar, bir büyük yalanın arkasına sığınanlar. Efendim, açsın, yoksulsun, işsizsin ama tehlike büyük oyu bana vermelisin, yoksa ezanı susturacaklar, yoksa bayrağı indirecekler, vatanı böldürecekler yalanı ile insanları korkutan, korku ittifakına cevabımızı bir kez daha veriyoruz. Esenyurt, birlik, beraberlik, kardeşlik demektir. Barış demektir. Esenyurt ittifakı ve Türkiye ittifakı hepinizi mahcup edecektir. Buna inanıyor ve güveniyoruz.

“Hep beraber başaracağız”

Bizim birlikteliğimiz birilerini rahatsız etmiş. Bir sürü yalan atıyorlar. Adaylarımızı büyükşehir belediye meclis üyelerimizi karalıyorlar. Ahmet Özer bizim yol arkadaşımız, kardeşimiz. 10 yıldır birlikte siyaset yaptığımız, birlikte iddia koyduğumuz. Birlikte milletvekili adayı olduğumuz Ahmet Özer’i sanki partiden değilmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Hapırsanız da köpürseniz de çıldırsanız da Ahmet Özer Esenyurt’un, CHP’nin evladıdır. Hepimizin başkanıdır. Hep beraber başaracağız. Biz insan ayırmıyoruz. Biz Esenyurt’ta, evet sosyal demokratlardan oy istiyoruz. Oy alıyoruz. Milliyetçi, muhafazakar demokratlardan. Kürt demokratlardan. Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkes’i ile Esenyurt’taki herkesten, benim Esenyurt’taki göçmen akrabalarımdan, Selaniklilerden, Bulgaristan Türklerinden hepsinden oy istiyor ve oy alıyoruz.

Biz hep birlikte Esenyurt’uz, hep birlikte İstanbul’uz, hep birlikte Türkiye’yiz. Şimdi Esenyurt’ta bir büyük vazifeyi yapmaya devam edelim. Bayraklar değil sadece eller kalksın. Meydandaki emekliler bir ellerini kaldırsın. Sallayın şöyle. Bundan 1,5 ay önce ben emeklilerle aramda bir diyalog kurdum. Dedim ki emekliler, evde oturarak, susarak, üzülerek bu süreci götüremezsiniz. Size büyük bir haksızlık yapılıyor. Gelin meydanlara çıkalım. Benim sesime kulak verin. Sesime ses olun. Benimle birlikte olun. Söz veriyorum sizin sesinizi Türkiye’ye duyuracağız dedim. Sağ olun sizler de o günden beri adım adım bütün Türkiye’de bizimle birlikte oldunuz.

Şu gerçeği artık bütün Türkiye öğrendi. AKP, ilk geldiğinde 3 Kasım 2002’de en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Yani hiç ellemese, size hiç dokunmasa, hiç ilişmese bugün 1,5 asgari ücret 26 bin lira maaş alacaktınız. Ama dedi ki ben emekli zammını TÜİK’e göre yapacağım, enflasyona onları ezdirmeyeceğim. TÜİK ne demek, Tayyip’i üzmeyen istatistik kurumu. Tayyip Erdoğan’ı üzmedi ama sizi üzdü. Emeklileri üzdü. Emeklileri perişan etti. O gün 1,5 asgari ücret olan emekli maaşı bugün 0,59. Yani asgari ücretin yüzde 60’ının da altında. O gün en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı 2,5 çeyrek altın alıyor. Yani her emekli 5,5 çeyrek altın kaybetti, emekli maaşından.

Bir emekli, bir çeyrek altını düşürse, bütün gün onu arar. Öyle değil mi? Şimdi her emekli, bir kez değil. Her ay. Bir çeyrek altın değil 5,5 çeyrek altın kaybetti. Nerede kaybettiniz, bir seçim sandığında. Nerede arayıp bulacağız, yine bir seçim sandığında. 4 gün sonra önümüze gelen seçim sandığında bunun hesabını soracağız. Ayrıca Ramazan mübarek gündeyiz. Allah oruçlarınızı kabul etsin. Bakın, bundan sadece 6 yıl önce, 2018 yılında emekli olan birisi bin lira bayram ikramiyesi alıyordu. Bunu 2015’te Sayın Genel Başkanımız, buradan bir selam yollayalım. Kim söyledi, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu söyledi. Dedi ki ben 2 bayramda birer ikramiye vereceğim. Önce veremezsin dediler, sonra biz de vereceğiz dediler, sonra 3 Ramazan, 3 Kurban, 6 bayram sözleri olduğu halde hakkınızı yediler.

2018’de bir maaş değil bin lira verdiler. O beğenmediğimiz bin lira tam 24 kilo dana kıyma alıyordu. 24 kilo. Bugün Nisan’ın 2’sinde yatacak olan 3 bin liralık emekli ikramiyesi, emekli bayram ikramiyesi 6 kilo dana kıyma zor alıyor. 24 kilo nerede, 6 kilo nerede? Bayram sofranızdan, dolabınızdan, mutfağınızdan, evladınızın, torununuzun kursağından 18 kilo dana kıymayı çalmış durumdalar. Emekliler bunun hesabını sormaya hazır mıyız? Bunun hesabını hep beraber sandıkta soracağız. Esenyurt genç nüfusun yüksek olduğu ve genç işsizliğin çok yüksek olduğu bir kent.

Şimdi Esenyurt’un gençlerine sesleniyorum. Biliyorum, üzgünsünüz, küskünsünüz, 14 ve 28 Mayıs’ta bu yasakçı, baskıcı hükümeti değiştirmek istiyordunuz. Hep birlikte çok istedik ancak başaramadık. Şimdi gençler sakın enseyi karartmayın. Sakın başınızı öne eğmeyin. Sakın umudunuzu kaybetmeyin. Bütün hesapları bu. Gençler umudunu kaybederse, gençler küserse, gençler sandığa gelmezse, gücümüzü koruruz diye hesap yapıyorlar. Sizin umudunuzu bunun için kırmak istiyorlar.

Konserleri yasaklayanlara, festivalleri yasaklayanlara, gençleri barınma sorununu çözmeyenlere, özgürlük yerine gençlere baskı vaat edenlere karşı hep beraber bu ülkeyi savunacağız ve gençlerin umutlarını yeniden yükselteceğiz. Bunun için Esenyurt’taki tüm genç kardeşlerimi 31 Mart günü kendi geleceklerine, Esenyurt’a, İstanbul’a ve Türkiye’ye sahip çıkmaya çağırıyorum. Sandık başına davet ediyorum. Şu kadarını söyleyeyim. Biz Esenyurt’ta, bütün gençler baba evine davet ediyoruz. Biz CHP’yi baba evi olarak görüyoruz. Herkes doğduğunda baba evine doğar. Günü gelir kimi uzakta bir eve taşınır, ırakta oturur, kimi yakında oturur. Kimi büyüğünü arar, kimi küçüğünde razı olur. Günü gelince herkes bilir ki baba evinin çorbası kaynamaktadır, bacası tütmektedir.

Başım sıkışırsa, ihtiyaç duyarsam, orada yerim hazırdır. Partinin Genel Başkanı, bir abiniz, kardeşiniz olarak diyorum ki bu baba evinin kapıları sonuna kadar açıktır, bu baba evi size aittir. Hepimize aittir. Tapusu ne bendedir, ne Kemal Beydedir. Ne Bülent Ecevit’te vardı, ne rahmetli İsmet Paşa’da. Baba evinin tapusu bir kişiye kayıtlıdır. O da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Peki, bu baba evini kurarken, Gazi Paşa’nın yanında kim vardı. Vallahi herkes vardı. Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i oradaydı. Alevi’si, Sünni’si oradaydı. Yan yanaydı. Omuz omuzaydı.”

“Tayyip Erdoğan merak etmesin”

Şimdi bir beka sorunundan bahsediyorlar. Bu memleket bir beka sorunu yaşadı. Yabancılar bilim ve fenle uğraşırken, hurafe ile uğraşanlar, yükselme dönemindeki Fatih Sultan Mehmet’in, 6 dil yabancı dil bilen, mühendisliğe önem veren, İstanbul fetih edilsin diye en iyi top ustalarını dünyanın öbür ucundan getiren, gemileri karadan yürüten anlayış bir yana, son dönemde 200 yıl matbaayı geri bıraktılar. Biz hurafe ile uğraşırken, yabancılar bilim ve fenle uğraştılar.

Gün oldu, en kuvvetli gemilerle geldiler, oysa biz korkudan donanmayı 33 yıl Haliç’te çürütmüştük. O gün bir beka sorunu ortaya çıktı. O beka sorunu ortaya çıktığında birileri işgal donanmasına kırmızı halı sererken, birisi yanındaki yaverine baktı. ‘Korkma çocuk, geldikleri gibi gidecekler.’ Birileri İngiliz zırhlısına binip kaçarken, bizimkisi Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıktı. Oradan Kurtuluş Savaşını başlattı. O Kurtuluş Savaşında Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ile bu ülkeyi tek yumruk yaptı. Biz o gün Çanakkale’de, biz o gün Dumlupınar’da, Sakarya’da hep beraberdik. Tayyip Erdoğan merak etmesin.

Bir gün yeniden beka sorunu olursa, o çağırdı diye havaalanına ciplerle giden, cipten inen, altındaki pahalı ayakkabı, lüks kot pantolon, markalı sweatshirtlerle durup da Tayyip Bey gelince perdelik kumaştan yalandan kefen giyen 7 zibidi beka sorununu çözmez. O gün bir beka sorunu ortaya çıkarsa kot üstüne perdelik kumaştan kefen çekenler değil, dedesi Çanakkale’de koyun koyuna kefensiz yatanlar, Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ile bu memleketi yine birlikte kurtarırlar.

İşte Esenyurt o birlikteliğin kentidir, işte CHP birlikteliğin adayını, Ahmet Özer’i aday gösterdi. Gel Ahmet Başkanım, dosta güven dost olmayana endişe verelim. Esenyurt’un 1 Nisan belediye başkanı, hepimizin belediye başkanı, kardeşliğimizin, birlikteliğimizin simgesi, çalışkan bilim insanı. Ahmet Özer’i sizlere emanet ediyorum. Onu seviyor musunuz, ona güveniyor musunuz, 1 Nisan günü Ahmet Özer’i Esenyurt Belediye Başkanı yapıyor musunuz? Ben de hem ona hem de size güveniyorum.

Diyorum ki Esenyurt’ta Esenyurt ittifakı, İstanbul’da İstanbul ittifakı, bütün Türkiye’de Türkiye ittifakı. Ahmet Özer kazanacak Esenyurt kazanacak. Ekrem İmamoğlu kazanacak İstanbul kazanacak. Türkiye ittifakı kazanacak Türkiye kazanacak. Türkiye ittifakı gücünü milletimizden, halkımızdan, renklerini bayrağımızdan alır. Kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Kimseyi ayırmadan, herkesi birlikte kucaklayarak, Esenyurt’u saygı ile selamlıyoruz. Ahmet Özer, Ekrem İmamoğlu için en kuvvetli alkışlarınızı duyayım. Hepinizi seviyorum. Ahmet Özer’i Esenyurt’a, Ekrem İmamoğlu’nu Esenyurt’a, Esenyurt’u da Allah’a emanet ediyorum.”

Paylaşın

Ekrem İmamoğlu Duyurdu: 2027 Avrupa Oyunları İstanbul’da

Saraçhane’de basın mensuplarına açıklamalarda bulunan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Bugün buradan İstanbul’a ve ülkemize 2027 Avrupa Oyunlarını getirmenin gururunu tüm milletimizle ve şehrimizle paylaşmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

“İnanıyorum ki bu büyük başarı sadece kentimizin değil, spor camiamızın, ülkemizin, milletimizin ve devletimizin ortak bir zaferi olarak tarihteki yerini alacaktır. İBB ekipleri olarak 2027 Avrupa Oyunları’nı çok titiz bir süreci geride bırakarak ülkemize kazandırdık.”

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Saraçhane’de basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Değerli İstanbullular, bugün sporumuz, İstanbulumuz ve ülkemiz adına tarihi bir günün sevincini ve gururunu yaşıyoruz. Bugün dünyanın en güzel kentine adına yaraşır bir spor organizasyonunu kazandırmanın müjdesini vermek için burada, 16 milyonun evi olan tarihi Saraçhane binasında bir aradayız.

İnanıyorum ki bugün itibarıyla duyuracak olduğumuz etkinlik İstanbulumuza çok özel bir sportif değer katacaktır. Bugün buradan İstanbul’a ve ülkemize 2027 Avrupa Oyunlarını getirmenin gururunu tüm milletimizle ve şehrimizle paylaşmak istiyoruz. İnanıyorum ki bu büyük başarı sadece kentimizin değil, spor camiamızın, ülkemizin, milletimizin ve devletimizin ortak bir zaferi olarak tarihteki yerini alacaktır. İBB ekipleri olarak 2027 Avrupa Oyunları’nı çok titiz bir süreci geride bırakarak ülkemize kazandırdık.

Aslında 2023’ün ortalarında Avrupa Olimpiyat Komiteleri nezdinde başladığımız temaslar kısa sürede sonuç vermiş ve 2027’de oyunları düzenleyici şehir olması yolunda ön onayları birer birer almıştık. Buradan ilk olarak gösterdikleri sıcak ilgi ve yapıcı yaklaşım için değerli EOC Avrupa Olimpiyat Komiteleri Başkanı Spyros Capralos nezdinde tüm olimpiyat yetkililerine 16 milyon İstanbullu adına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. EOC ile görüşmelerimiz sürerken bir yandan da ülkemizdeki çeşitli otoriteleri ikna çabalarımız devam etti.

Türkiye’nin büyük organizasyon düzenleme konusundaki kaslarını yeniden harekete geçirmek üzere çalışmalarımız sürdü. Tüm büyüklüğüne rağmen, bugüne kadar 5 kere olimpiyat oyunlarına aday olmasına rağmen, bugüne kadar çok branşlı bir spor etkinliğine ev sahipliği yapmamış İstanbul için çok önemli bir gelişme için çalıştık. Kısa sürece önce toplanan EOC yönetim kurulu İstanbul’un 2027 Avrupa Oyunları’nın ev sahibi olduğunu bize bildirdi. Bu dakikalarda aynı duyuruyu tüm dünyayla paylaşıyorlar.

Bu hafta sonu yapılacak olan yerel seçimler nedeniyle resmi imza törenini önümüzdeki haftaya erteledik. Hiç kuşkusuz bu kadar büyük bir organizasyonu gerçekleştirmek büyük bir koordinasyon ve dayanışma gerektiriyor, biz bunu biliyoruz. Bunu da yoğun uğraşlar sonucunda sağlamaktan dolayı da çok memnunuz.”

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Erdoğan’ın Enflasyon Açıklamasına Yanıt: Trajikomik Bir Durum

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyon açıklamalarına ilişkin yaptığı açıklamada, “Trajikomik bir durum. Yakında sebep sonuç meselesi üzerinden suçluyu enflasyon ilan ederse şaşırmam. Bütün olanların sorumlusu enflasyon diyip enflasyonu kendisine bir rakip kabul edebilir, onunla kavga etmeye başlayıp bunu birilerine yutturmaya çalışabilir” dedi.

İktidarın başarısız ekonomi yönetimine vurgu yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bunun sebebi en az 8 yıldır çok kötü yönetilen ekonomi biçimi” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Gazete Pencere’nin aktardığına göre; Cumhur İttifakı’nın İstanbul adayı Murat Kurum’un kendisi için kullandığı “Bakanlıkların kapısından içeri bile giremezsin öyle bir liyakat yok. Seni ancak bakanlıkların içinden köfteci olarak alırlar” sözleri sorulan İmamoğlu, “Belli ki esnafla, esnaf olmakla sorunu var. 31 Mart’tan sonra her yediği köftede İstanbul seçimini hatırlayacak” diye konuştu.

Bakanların sahada AKP adayları için seçim çalışması yürütmesine tepki gösteren İmamoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti devleti ilk kez böyle bir zafiyet içinde. Umarım kendilerine çeki düzen verip görevlerinin başına gelirler. Umuyorum bir an önce akılları başlarına gelir. Bunun için seçimlerde büyük bir fark lazım” diye konuştu.

Kabine’nin ilk defa işlerini bu kadar boşlamış bir duruma evrildiğini belirten İmamoğlu, Dışişleri Bakanı’na, İçişleri Bakanı’na bakıyorum… Bir kere her şeyden önce sandık güvenliği İçişleri Bakanı’na ait. Sen seçim propagandası yaparsan bu devlet sana nasıl güvenecek?” diye sordu.

Bakanları, milletin aklıyla dalga geçmekle eleştiren İmamoğlu, “Her makamın ağırlığı var. Bakan olmanın da ağırlı var. Bu ağırlığı taşıyabilmelerini diliyorum. Çok yanlış yapıyorlar” dedi. “Seçim yasağı var hala propaganda yapıyorlar” diyen İmamoğlu, “Gerçek bir ders verilmeli” ifadesini kullandı.

Murat Kurum’un “Muhalefet ülke gündemini yerel seçime taşıyor” sözleri de sorulan İmamoğlu, şunları söyledi: “Ülke gündemi ne? Yoksulluk, enflasyon, işsizlik… Bunları anlamayan bir akıl İstanbul’a belediye başkanlığı yapamaz.”

Seçim güvenliğine yönelik sorulara yanıt veren İmamoğlu, “İnsanlarımız uzun zamandır tedirgin, kaygılı. O bakımdan sandıkta görev alma meselesini en üst seviyeye taşımama sebebimiz bu zaten. Çünkü büyük bir sorun var. Buna fırsat veren iktidar ama biz 2019’da bunu İstanbul’da başardık. Görevlilerimiz son derece donanımlı” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, sandıkta görev almak isteyenlerin İstanbul Gönüllüleri’ne başvurabileceğini de yineledi.

Erdoğan’a enflasyon yanıtı

Erdoğan’ın enflasyon açıklamalarını da değerlendiren İmamoğlu, “Trajikomik bir durum. Yakında sebep sonuç meselesi üzerinden suçluyu enflasyon ilan ederse şaşırmam. Bütün olanların sorumlusu enflasyon diyip enflasyonu kendisine bir rakip kabul edebilir, onunla kavga etmeye başlayıp bunu birilerine yutturmaya çalışabilir” dedi.

İktidarın başarısız ekonomi yönetimine vurgu yapan İmamoğlu, “Bunun sebebi en az 8 yıldır çok kötü yönetilen ekonomi biçimi” ifadesini kullandı.

İmamoğlu, AKP adayı Murat Kurum’un “Sen o bakanlıkların kapısından geçemezsin. Seni bakanlığa alsalar alsalar bakanlığın kantinine köfteci olarak alırlar” sözlerine yanıt verdi. İmamoğlu, “Sayın Kurum’un köfteciyle ilgili sorunu var. Ben ona bakan olamazsın demedim, köfteci olamazsın dedim. Bu söylemlerine bakılırsa esnaf olamaz. Esnaflığın ne anlama geldiğini bilmeyen bir insan, yüzde 30’a yakını esnaf olan İstanbul’a nasıl hizmet edecek? Köfte ile köfteciyle, esnaflıkla sorunu var. Ama bu seçim, 31 Mart’ta esnafın, köftecilerin zaferi olacak. Çok kötü bir sınav verdi ama umarım ona hayat dersi verir bu seçimin sonucu” dedi.

Paylaşın

İBB Başkanı İmamoğlu’ndan Bakanlara Tepki: Sizin Başka İşiniz Yok Mu?

Üsküdar’da halka seslenen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçim çalışması yapan bakanlara tepki göstererek, “İşin gücün yok mu senin? Sizin başka işiniz yok mu?” dedi.

Ekrem İmamoğlu, konuşmasında rakibi Murat Kurum’a da gönderme yaparak, “Bu Kent Lokantasını küçümseyen dersini çalışmamış ithal aday var ya ah bunu bir anlayabilse” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP’nin başkan adayı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da düzenlenen mitingde açıklamalarda bulundu. Bakanların seçim çalışmasına tepki gösteren İmamoğlu, şunları söyledi:

“Birkaç gün sonra mühür size gelecek. Mührü doğru yerde kullanacaksınız. Bu kullanacağınız mühür, sizlerin geleceği adanı en önemli kararın onayı olacak. İstanbul’da zaten işiniz kolay. İki tane aday var. O zaten 31 Mart’a kadar çalışsın, hayat dersi alsın, sonra Ankara’ya yollayacağız.

İstanbul’da dersine çalışmadığını başka kim düşünüyor? 17 tane bakan arkadaşı. Öyle düşünmesiler Ankara’dan buraya niye gelsinler? +1 Cumhurbaşkanı da geldi. Hepsi toplandı geldi. Hoş geldi sefa geldi. Bunlara misafirperverlik yapacak mıyız? 2019’daki gibi, 23 Haziran’daki gibi… 806 bin kez misafirperverliğe hazır mıyız?

Ankara’dan 17 bakan geldi ya, Cumhurbaşkanı geldi ya… Ciddi tarafı şu; devletin bakanı olmak şerefli bir görevdir. Atanmış kişilersiniz siz, bakan olarak görev yapacaksınız. İçinde Dışişleri Bakanı var, Adalet Bakanı var, İçişleri Bakanı var, Ekonomi Bakanı var…”

Murat Kurum’un seçim çalışmasına katılan bakanlara seslenen İmamoğlu, “Dönsene Ankara’ya, işin gücün yok mu senin? Sizin başka işiniz yok mu?” ifadelerini kullandı.

Paylaşın