HDP’li Buldan: Cumhuriyetin, Güçlü Demokrasiyle Buluşturulması Tarihsel Zorunluluktur

Partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Cumhuriyetin, ikinci yüzyılda güçlü demokrasiyle buluşturulması tarihsel bir zorunluluk olarak herkesin önünde durmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılda güçlü bir toplumsal barışla, gerçek bir adaletle ve evrensel hukukla, temel insan haklarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, emeğin hakkıyla ve ekolojik bir yaşamla buluşturulması hepimiz açısından tarihsel bir görevdir. Çünkü “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasi anlayışı etrafında, halkın iradesini ve mutabakatını esas alan yeni bir kurucu akılla, yeni bir siyaset anlayışıyla bu hedefe hep birlikte yürüyebiliriz. İşte bu kurucu akıl da halklarımızın ortak iradesinde elbette mevcuttur. Mesele siyasetlerin kazanması değildir, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona bir demokrasi döneminin kazandırılmasıdır. Bu dönem kesinlikle ve kesinlikle başlayacaktır.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuştu. Buldan’ın açıklamaları şöyle:

“Savaşın, sömürünün, yoksulluğun, toplumsal krizlerin peş peşe yaşandığı bir dönemde, krizlerden hep birlikte çıkmak için demokrasi, barış ve adalet mücadelesini daha da büyüteceğimiz önemli bir sürecin içerisinden geçtiğimizi belirtmek isterim. Siyasetin gittikçe daha fazla masa başı planlarına ve paylaşım hesaplarına dönüşmeye başladığı bir zaman aralığından geçiyoruz. Bu iklimde, toplumun tüm ötekileştirilmiş ve ezilen kesimleriyle birlikte en geniş ‘Demokratik Cumhuriyet Birlikteliğini’ oluşturmak temel hedefimizdir. Aynı zamanda HDP’nin mücadele hattıdır. Bu birlikteliği ortak değerler etrafında toplumsallaştırmak ve birlikte inşa sürecine dönüştürmek için en güçlü çabayı göstereceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

“Tekçilik bugün yaşanan bütün kırılmaların asıl nedenidir”

Tekçiliğe, ret ve inkâra, baskıya, yasaklara dayalı; demokrasiyi sürekli olarak dışlayan, toplumsal hak taleplerini yok sayan otoriter sistemin yarattığı çok büyük krizleri Türkiye toplumu ve Türkiye halkları olarak bu süreçte yaşıyoruz. Kürtleri, Alevileri, Ermenileri, bütün inanç ve kimlikleri, kültürleri ve anadilleri; tüm farklılıkları, renkleri, kadınları, gençleri, emekçileri dışlayan bir aklın yaratmaya çalıştığı tekçilik hegemonyası bugün yaşanan büyük toplumsal, tarihsel ve siyasal kırılmanın esas nedenidir.

Fabrikada iş kazasında bir işçiyi kaybettiğimizde sistem sermaye sahibine arka çıkıyorsa; sokak ortasında katledilen bir kadına karşı sistem erkek faili savunuyor ve koruyorsa; eşit yurttaşlık talep eden Alevi toplumuna sistem tek bir mezhebi dayatıyorsa; Kürtlerin bir halk olmaktan kaynaklı iradesini, eşit yurttaşlık haklarını ve anadilini inkâr edip yasaklıyorsa; kayyım rejimiyle yerel demokrasi ve halkın yerel yönetimlerdeki iradesini gasp ediyorsa; işkenceye maruz kalanı değil işkenceciyi koruyor ve cezasızlıkla ödüllendiriyorsa; kamunun gücüne dayanarak suç işleyenlerin suçunu kapatıyor ve hukuku askıya alıyorsa; hukukun yolsuzluklardan hesap sormasını engelliyorsa, farklı yaşam tarzlarını hedef alıyorsa; özgürlükleri her gün yasaklar cenderesine alıyorsa; işte bütün bunlar ülkeye dayatılan rejimin yarattığı büyük tahribatlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bu ülkeyi çöküşe götürmektedir.

“Demokratik Cumhuriyet çözüm anahtarıdır”

Cumhuriyetin, ikinci yüzyılda güçlü demokrasiyle buluşturulması tarihsel bir zorunluluk olarak herkesin önünde durmaktadır. Cumhuriyetin ikinci yüzyılda güçlü bir toplumsal barışla, gerçek bir adaletle ve evrensel hukukla, temel insan haklarıyla, toplumsal cinsiyet eşitliğiyle, emeğin hakkıyla ve ekolojik bir yaşamla buluşturulması hepimiz açısından tarihsel bir görevdir. Çünkü “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır.”

Katılımcı demokrasi ve müzakereci demokrasi anlayışı etrafında, halkın iradesini ve mutabakatını esas alan yeni bir kurucu akılla, yeni bir siyaset anlayışıyla bu hedefe hep birlikte yürüyebiliriz. İşte bu kurucu akıl da halklarımızın ortak iradesinde elbette mevcuttur. Mesele siyasetlerin kazanması değildir, eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona bir demokrasi döneminin kazandırılmasıdır. Bu dönem kesinlikle ve kesinlikle başlayacaktır.

“Kürt sorununun çözümsüzlüğü Cumhuriyetin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeldir”

Bu ülkedeki bütün sorunlara kaynaklık eden Kürt sorununun çözümsüzlüğü, Cumhuriyetin demokrasiyle buluşmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Kürt sorunu cumhuriyet ile demokrasi arasındaki en büyük çatlağı oluşturmaktadır. Cumhuriyet ve ona bağlı olarak ülkemizde yaşanan tahribatları bugün burada sıralamaya ne zamanımız ne günlerimiz yeter. Bu çatlağı görebilirsek, Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için bir şans doğacak ve özgür birlikteliği esas alan bir toplumsal mutabakatı hep birlikte güvenceye alacağız. Bu nedenle meselenin demokratik çözümü ve kalıcı barış, Cumhuriyetin demokratikleşmesi açısından tarihsel bir rol oynayacaktır.

“Hakikatlerle yüzleşmek bir daha aynı acıların yaşanmasını engeller”

Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında esas olan sadece Kürtlerin kazanması değil, dışarıda bırakılan tüm kesimlerin, bütün halkların bir araya gelerek ortak Demokratik Cumhuriyet’i kazanmasıdır. Hakikatlerle cesaretle yüzleşmek, hesaplaşmak, onarıcı bir adalet temelinde toplumsal yaraları sarmak bir daha aynı acılı süreçlerin yaşanmayacağına dair en güçlü teminat olacaktır. Kadınların eşit ve özgür yaşamının, yine farklı yaşam tarzlarının özgürlükçü laiklik anlayışıyla inşa edilmesi Demokratik Cumhuriyetin olmazsa olmazıdır. Bir ülke, bir cumhuriyet ancak kadınların özgürlüğü ve eşitliğiyle gerçek bir demokratik öze ve düzeye kavuşabilir.

Bu topraklardaki bütün kadim inançların eşitliği ve özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyete giden yolda önemli bir adım da olacaktır. İşte bütün bu inşayı hak temelli ve eşit yurttaşlığa dayanan yeni bir toplumsal sözleşmeyle ancak başarabiliriz. Cumhuriyetin demokratikleşmesi de bireyi reddetmeyen bir toplumla, farklılıkları esas alan demokratik birlikle, demokrasi, hukukun üstünlüğü, inanç özgürlüğüne dayanan bir “demokratik anayasa” ile mümkündür. Bu mümkünü gerçeğe dönüştürmek, ilk yüzyılda dışarıda bırakılanların düşünü hayatın kendisi haline getirmek bizlerin elindedir. Hepimizin sorumluluğudur.

“Yeni yaşama davet, kurucu siyasetin yol haritasıdır”

Bu miladın startını vermek için ortaklıklarımız ve farklılıklarımızla bir araya gelmeye, ittifaklar üretmeye özellikle de bu dönemde çok büyük ihtiyacımız var. Merkeziyetçiliğin yerine güçlü yerel demokrasiyi; oligarşi, vesayet ve statükonun yerine Demokratik Cumhuriyeti; temsili demokrasinin yerine katılımcı, müzakereci, güçlü demokrasiyi koymanın zamanı gelmiştir ve geçiyor. 7’den 70’e kadar örgütlenerek Demokratik Cumhuriyet’e katkıda bulunmalı, tuğla tuğla örerek bir çatı altında mutlaka buluşmalıyız. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken zamanın ruhu, kurucu siyaseti elbette bizleri çağırıyor. Statüko ve restorasyon değil yeni yaşama davet, kurucu siyasetin bir yol haritasıdır.

Bizler, her gün büyütmekte olduğumuz demokrasi ittifakımızla, yine bu ülkenin demokratları, aydınları, siyasetçileri, insan hakları savunucuları, emekçileri, kadınları ve gençleri olarak bu kurucu siyasetin sahibiyiz. Yeni dönemin sahibi de bizler olacağız, Türkiye halkları olacaktır.  Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. Birbirimizi anlayarak, dayanışmamızı daha fazla büyüterek, daha fazla yan yana gelerek ve ortak değerler etrafında toplanarak kazanmanın yollarını kesinlikle bulacağız ve çok büyük kazanacağız.

“Demokratik Cumhuriyet yürüyüşümüz yeni bir hikâyenin başlangıcı olacaktır”

Demokratik Cumhuriyet yürüyüşümüzün yeni bir hikâyenin başlangıcı olacağına inancımız tamdır. İlk yüzyıl biterken ortak inşa iradesi geliştirme imkânını hep birlikte yaratacağımıza olan inancımız tamdır. Bugün burada sizlerin yapacağı katkıların, sunumların, bu konferansın geleceğimizi belirleme açısından önemli olduğunu ifade ediyorum. Önümüzdeki yüzyıl açısından büyük kazanacağımız yolları yaratmanın bir kez daha bir araya gelmekle mümkün olduğunu ifade ediyorum. Teşekkür ediyor, yolunuz ve yolumuz açık olsun diyorum.”

Paylaşın

HDP’li Sancar: Tek Çıkış Yeni Demokratik Özgür Bir Başlangıç

Partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, toplumun büyük kesiminin çıkış yolu aradığını belirterek, Tek çıkış yeni demokratik özgür bir başlangıçtır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Hepimizin birlikte düşünmeye ve yürümeye ihtiyacı vardır. Tekçi anlayıştan kurtulmak özgür toplum için şarttır. Eskiyi restore etmek çare değildir. Bir süre sonra aynı şey olmaktan mukadderdir. Bizim parti olarak amacımız iktidar bloğunun kurmaya çalıştığı bu rejimi engellemektir. Bütün toplumun kazanacağı siyasete ihtiyaç vardır.”

Mithat Sancar, ‘Yeni yüzyıla girerken demokratik cumhuriyetin amacının birlikte yürümek’ olduğunu belirterek “Hedef eşit yurttaşlıktır” dedi. Sancar, cumhuriyetin önemli özellikleri ve kazanımları bulunduğunu belirterek çok acı tecrübeler yaşandığını, yurttaşlığın eşit temele oturtulmasının gerektiğini kaydetti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin İstanbul’da düzenlediği ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nda konuştu. Sancar’ın açıklamaları şöyle:

“Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz, baş göz üstüne geldiniz. Bu konferansta emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum. Kritik bir eşikte bulunuyoruz, toplumun büyük bir kesimi de bu krizden çıkış arıyor. Bu süreçte tartışarak, yan yana yürüyerek çözüm bulabileceğimiz inancıyla bu konferansı düzenliyoruz. Hedefimiz Cumhuriyetin yeni yüzyılına girerken, demokrasiyi geri dönülmez bir şekilde yerleştirmenin yollarını birlikte aramaktır. Demokratik Cumhuriyet Konferansının esas amacı da birlikte üretmek, birlikte yürümek ve birlikte başarmaktır. Hedef Demokratik Cumhuriyet, özgür vatan, eşit yurttaşlık ve birlikte yaşam sözleşmesi, toplum sözleşmesidir.

“Meşruiyetin gökyüzünden yeryüzüne indirilmesi demokrasiyi getirmiyor”

Tarihi anlatmayacağım, konferans deyince uzun uzun konuşacağım gibi bir şüphe uyanabilir. Olabildiğince kısa bir sunuş yapacağım. Bugün çok değerli akademisyenler, yazarlar fikirlerini sunacaklar. Cumhuriyet kavramının barındırdığı önemli kazanımlar var. Bunların başında hiç şüphesiz meşruiyeti gökyüzünden koparıp yer yüzüne indirmesidir. Bir diğer önemli özelliği de toplumsal ilişkileri yurttaşlık temeline oturtmasıdır.

Cumhuriyet deyince aklımıza gelen bu iki özellik önemlidir, her cumhuriyet fikri ve modeli için kazanım sayılır. Ama bunların tek başına yetmediğini bizler bu ülkede acı tecrübelerle yaşadık, görüyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz. Meşruiyetin gökyüzünden yeryüzüne indirilmesi, gelenekten koparılıp siyasal alana taşınması tek başına özgürlüğü ve demokrasiyi getirmiyor. Çünkü meşruiyetin nerede nasıl başlayacağı burada bu belirlemelerle ortaya çıkmıyor.

“Cumhuriyet, kuruluşundan bu yana tekçi anlayışı esas almıştır”

İşte aşamadığımız yüzyıllık tecrübe bunun en önemli işaretidir. Konferansın başlangıcı yüzyılın muhasebesi olacaktır.  Esas olan yurttaşlığın eşit temele oturtulması, meşruiyetin de topluma devredilmesidir. Oysa bizde yaşanan bunun tersi olmuştur. Meşruiyet gökyüzünden indirilmiştir ama topluma değil devlete tevdi edilmiştir. Yani meşruiyetin kaynağı devlet ve devletin çıkarları olmuştur.

Özgürlük burada devletin tanıdığı ve tanımladığı çerçevede var olabilmiştir, kimlikler devletin hoş gördüğü ve çizdiği bir çerçeve içinde yaşam bulabilmiştir. Böyle bir yurttaşlık anlayışının özgürlük sıfatıyla alınmasının mümkün olmadığını söylemekte herhangi bir zorluk yoktur. Yurttaşlık burada soyut ve tek tip bir insan yaratma anlayışına odaklanmıştır. O nedenle Cumhuriyet kuruluşundan bu yana tekçi anlayışı esas almıştır, özgür toplum ve özerk birey anlayışından uzak kalmıştır. Arada parantezler de yaşandı ama bu zihniyet günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

“Topluma güvenmemek, özgür bireyi kurucu özne olarak kabul etmemek Türkiye’ye bir yüzyıl kaybettirdi”

Otoriter modernlikten demokratik modernliğe geçiş çabaları elbette oldu. Geçmişte kuruluş sürecinde de oldu. Belki sadece 1920 Anayasasına genel olarak atıf yapmak yeterlidir, ancak bu da bir parantez olarak kalmıştır. Sonrası gelmemiş, tam tersine tekçi anlayış bu cumhuriyetin belirleyici özelliği olmuştur. Topluma güvenmemek, toplumu meşruiyetin kaynağı olarak görmemek, özgür bireyi kurucu özne olarak tanımamak, kimlikleri ve farklılıkları reddetmek bizleri yüz senedir kısır döngü içinde yaşatıyor. Bu kısır döngü sürekli kriz ve çatışma üretiyor. Çok tipik alanlar, en başta Kürt sorunu ama inançlar alanında da aynı sorunları yaşıyoruz.

Yani Kürt sorununa tekçi inkarcı yaklaşım, Cumhuriyetin bu korporatist diyeceğimiz özelliğinin dayatmacı toplumu kendisinde görmesinin en önemli sonucudur. Bugüne kadar Cumhuriyetin demokrasi ile buluşamamasının başında en önemli engellerden biri de Kürt sorununun demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi bir temelde çözülememiş olmasıdır. Aynı şey inanç toplulukları için de geçerli. Başta Aleviler olmak üzere, pek çok inanç grubu kendi kimliğini yaşama imkanı bulamamaktadır. Zaman zaman çeşitli açılımlar yapıldığı iddia edilse de yapılan şey devletin bu kimlikleri tanıması değil tanımlamaya çalışmasıdır. Son zamanlarda gördüğümüz şey de bunun çarpıcı örneğidir.

“Temel sorunlarla yüzleşmek bizlere yeni yollar gösterecek”

Demokrasiye giden yolu açabilmek, Cumhuriyeti demokrasi ile buluşturup geliştirmek ve kopmaz bir bağ içine yerleştirmek de bizim temel sorunlarımızla gerçekçi bir şekilde yüzleşmemize bağlıdır. Bu yüzleşme bize yeni yolları göstermeyi ve görmeyi mümkün kılacaktır. Yeni yüzyıl toplumun kendisini özgür olarak yaşayabileceği yeni bir cumhuriyet, demokratik bir cumhuriyet yüzyılı olarak hedeflenmelidir. Bizim bu konuda parti programımız açık.

Sadece o konudaki maddeyi sizlerle paylaşmak istiyorum: “…Partimiz, mevcut merkeziyetçi otoriter anti-demokratik siyasal sisteme/düzene itirazı olanların gücünü açığa çıkarmayı ve bu gücü örgütleyerek demokratik ve özgürlükçü bir siyasal düzen yaratmayı hedefler. Emekçilerin ve halkların eşit ve özgürce yaşadığı demokratik bir cumhuriyete ulaşma… farklılıkların eşit ve gönüllü beraberliğine dayalı bir toplumsal yaşam, özgürlükçü ve demokratik bir Türkiye hedefini önüne koymaktadır.”

“Birlikte hareket etmezsek yaşadığımız yıkımlar ağırlaşarak devam eder”

Hedefimiz budur. Bugüne kadar yaptıklarımız var; yapamadıklarımız, eksiklerimiz ve belki de yanlışlarımız var. Bunları zaman içerisinde tartışarak düzeltmek ancak birlikte olmakla, birlikte yürümekle ve birlikte konuşmakla mümkündür. Toplumun bütün kesimleriyle böyle bir temasın çok büyük bir dönüştürücü etkisi olacağına yürekten inanıyoruz. Başka zamanlarda söylediğim gibi bu kapsamlı anlamıyla temas mutlaka dönüştürür. Bu dönüştürme de mutlaka bizim çerçevede belirlediğimiz hedefe doğru olmalıdır. Aksi takdirde 100 yıldır yaşadığımız acılar yıkımlar önümüzdeki yüzyıla ağırlaşarak devredilecektir.

Şimdi ihtiyacımız olan şey siyaseti tam anlamıyla özgürleştirmek, bireyi özne olarak kabul etmek, toplumdaki bütün farklılıkların eşit birlikte yaşam imkanlarını yaratmak ve bir büyük barışı kurmaktır. Büyük barışı ancak bu temelde kurabileceğimize inanmamız gerçekten önemli. Ancak farklılıklarımıza eşit yaşama şartlarını yarattığımızda büyük barışı kurabiliriz. Ancak özgürlüğü bu toplumun kurucu dinamiği haline getirdiğimizde yaratabileceğiz. O nedenle bizim buradaki hedefimiz de yine büyük bir toplumsal sözleşmesi, özgür bir toplum sözleşmesi.

Toplum sözleşmesi ihtiyacımız da var, toplumsal sözleşme ihtiyacımız da var. Çünkü otoriter gelenek, otoriter cumhuriyet zihniyeti kendisini sürekli başka formlarda yeniden ürettikçe, bizleri bir şekilde biçimsiz ya da harcı zayıf bir topluluk olarak var olmaya mahkum ediyor. Oysa toplum olmak aynı zamanda kamusallığı paylaşmak demektir. Yani, kamusal alanı birlikte yaratmak demektir. Türkiye maalesef toplum olmaktan da uzaklaşmaktadır.

O yüzden şimdi toplum sözleşmesi kurmaya ihtiyaç vardır. Bu konuda ciddi çabalara ihtiyaç vardır. Bunun şartı da farklılığımızı eşit bir şekilde yaşayabileceğimiz özgür bir yaşam inşa etmektir. Onun üzerine elbette toplumsal sözleşme de gelecektir. Bunun adına anayasa diyebiliriz. Toplumsal sözleşmenin hukuki formu anayasadır ama birlikte yaşamın temel ilkelerini kurmak anlamında bir toplumsal sözleşmeyi de toplumun en geniş kesimlerinin özgür katılımıyla kurmamız gerekiyor.

“Aynı acıları bir yüzyıl daha yaşamamak için geçmiş acılarla yüzleşme mecburiyetimiz var”

Yüzyıl kavşağındayız. Yüzyılın muhasebesini bütün acıları, bütün tahribatları ve sorunları ile birlikte gerçekçi bir biçimde önümüze koyma mecburiyetimiz vardır. Gelecek yüzyılı aynı acılarla, aynı yıkımlarla, aynı kısır döngülerle yaşamamak için. Bu kısır döngüyü kırmak zorundayız. Çünkü gerilim, çatışma, ayrıştırma üreten bu siyasal çizgi, farklı siyasal zihniyetler ve akımlar tarafından gayet güzel sahiplenilebiliyor. Siyasal yelpazenin her kanadında yer alan çeşitli akımlar bu zihniyeti bir şekilde sürdürmeyi kendileri için bir büyük avantaj olarak görüyorlar. İşte bizler şimdi yeni yaşamı yeni bir başlangıçla Demokratik Cumhuriyete gidecek şekilde kurma görevi ile karşı karşıyayız. Bu kısır döngüyü kıramazsak, eski kodlarla restorasyon çabaları arasına sıkışıp kalacağız.

“Tek çıkış demokratik ve özgür bir başlangıçtır”

Ne mevcut rejim ne restorasyon çıkış olabilir. Tek çıkış yeni demokratik özgür bir başlangıçtır. Bunun için de hepimizin birlikte düşünmeye, üretmeye ve yürümeye ihtiyacı vardır. Büyük bir demokrasi birlikteliğini, Demokratik Cumhuriyet ortak hedefiyle mutlaka gerçekleştirecek iradeyi, bu toplumun en geniş kesimlerinde ortaya çıkarmaktır.

“İktidara kaybettirmek önemlidir ama kazanmadan kaybettirmek krizleri sadece erteler”

Daha fazla uzatmayacağım. Son olarak şu birkaç vurguyu yaparak konuşmamı tamamlayacağım. Devleti meşruiyet kaynağı olarak gören bu zihniyetten kurtulmak özgür toplum ve demokratik yaşam için şarttır. Eskiyi restore etmek çare değildir. Bir süre sonra aynı sıkıntılara düşmemiz neredeyse mukadderdir. Elbette mevcut otoriter gidişatı, AKP-MHP’nin oturtmaya çalıştığı yeni rejim sürecini durdurmaktan vazgeçmek ya da geri durmak söz konusu olamaz. Bizim parti olarak stratejik hedefimiz bu iktidar blokunun kurmaya çalıştığı rejimin yerleşmesini engellemek ve elbette bu iktidarı mutlaka seçimlerle, demokratik yollarla yenmektir.

Ancak bunu yaparken önümüze hedef de koyuyoruz. Kaybettirmek yetmez, birlikte kazanmamız gerekiyor. Yani bütün toplumun kazanacağı yollara, yöntemlere ve siyasete ihtiyacımız var. Kaybettirmek önemlidir, yeni bir başlangıç için çok değerli bir adımdır ama bütün toplumun kazanacağı yolları açmadan kaybettirmenin de sadece kısır döngüyü bir süre sakinleştirmek ve krizleri ertelemek gibi bir sonuç doğurabileceği tehlikesi vardır. Eşit yurttaşlık hedefine yönelik özgür bir toplum sözleşmesi ve büyük barış ve Demokratik Cumhuriyet. Yeni yüzyılda hedefimiz budur.

Bu hedefimize bütün alanlarda çalışmalarımızı ortak zeminlere taşımakla ve yürüyüşümüzü birlikte büyütmekle ulaşabileceğimize inanıyorum. Bunu başaracak güç ve irade bu toplumda vardır. Bu iradeyi hakim kılacak asıl sorumluluk sahipleri de burada bulunan bizler ve bulunmayan geniş dostlar kesimidir. Bir araya gelince mutlaka kazanacağız. Bugün sunacağınız katkılar için de hepinize teşekkür ediyorum. Bu konferansı onurlandırdığınız ve geleceğe ışık tutacak hazırlıklarınızı burada paylaşacağınız için sizlere minnettarız. Yolumuz açıktır. Teşekkür ediyorum.  “

Paylaşın

İstanbul’un Enflasyonu 92,97’den Yüzde 79,68’e Geriledi

İstanbul’un enflasyonu ocak ayında yüzde 92,97’den yüzde 79,68’e geriledi. Ocak ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 5,94, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 5,52 oranında arttı.

Haber Merkezi / İstanbul Ticaret Odası (İTO), ocak ayının İstanbul’un enflasyonu (Ücretliler Geçinme İndeksi) oranını açıkladı. İTO tarafından yapılan açıklama şöyle:

“Ocak 2023’de Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalarında yüzde 23,94, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında yüzde 15,92, Diğer Harcamalar grubunda yüzde 14,66, Gıda Harcamalarında yüzde 6,07, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında yüzde 4,17, Ev Eşyası Harcamalarında yüzde 3,62 ve Konut Harcamalarında yüzde 2,30 artış, Giyim Harcamalarında ise yüzde -0,83 azalış izlenmiştir.

Ocak 2023’ de Toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; İşlenmemiş Maddeler Grubunda yüzde 19,48, İnşaat Malzemeleri Grubunda yüzde 11,91, Madenler Grubunda yüzde 7,40, Kimyevi Maddeler Grubunda yüzde 2,70, Yakacak ve Enerji Maddeleri Grubunda yüzde 1,81, Gıda Maddeleri Grubunda yüzde 0,96, Mensucat Grubunda yüzde 0,40 artış izlenmiştir.”

İSO: Ocak ayı imalat göstergesi 10 ay sonra eşik değerin üzerine çıktı

Öte yandan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Ocak ayına ilişkin imalat satınalma yöneticileri endeksini (PMI) açıkladı. Aralık ayında 48,1 olan manşet PMI, Ocak’ta yeniden eşik değerin üzerine çıktı ve 50,1’e yükseldi. PMI, böylece 10 aylık daralma döneminin sona erdiği sinyalini verdi.

Endekste 50’nin üstündeki seviyeler büyümeye, altındaki seviyeler ise daralmaya işaret ediyor. Endeks 2022 Şubat ayında eşik değeri aşmış, sonrasında endekste eşik altı seviyeler kaydedilmişti.

İSO’dan paylaşılan bültene göre hem üretim hem de yeni siparişlerde yavaşlama Aralık ayına kıyasla hız keserken bazı firmalar talepte iyileşme belirtileri olduğuna dikkat çekti. Üretimde düşüş son 14 ayın en ılımlı düzeyinde kaydedildi. Yeni siparişlerdeki azalma ise Ekim 2021’de başlayan yavaşlama döneminin en düşük oranında ölçüldü.

Paylaşın

Kaftancıoğlu Ve İmamoğlu’ndan ‘Terör’ Soruşturmasına İlişkin Ortak Açıklama

Saraçhane’de ortak açıklama yapan Kaftancıoğlu ve İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı’nın İBB ile ilgili savcılığa dosya vermesiyle ilgili de değerlendirme yaptı. Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu’nun yanında olduklarını belirterek, “Geçmiş olsun demiyorum, çünkü iktidardaki kötülüğün yaptıklarının sınırı yok. Görünen o ki yapacaklarının da sınırı yok. Biz biliyoruz ki hep beraber, omuz omuza 85 milyonun başından bu kötülüğü defetmek için çalışacağız. Dün gece olanlar, bize bir kez daha bu kötülüğün sonunun olmadığını gösterdi. Sadece İstanbul’a değil, Türkiye’ye nefes aldıracağız.” dedi.

Haber Merkezi / İmamoğlu da savcılığa gönderildiği belirtilen dosyaya değinerek, Dün itibarıyla uydurma bir terör soruşturmasının savcılığa başvurma hali var. Birkaç gün önce malum bakan çıkıp ‘şöyle olursa görevden almam ama şu hallerde alırım’ dedi. Bu ne kibir, bu ne aymazlık? Ben milletimin vicdanını biliyorsam, o adalet yoksunu akıldan çıkan bu sözlerden sonra gelecek ile ilgili tarifim net. Bu tür işlere başvurması nafile, ok yaydan çıkmıştır. Bu memlekette değişim olacaktır. Zamanı şimdi” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, partisinin il-ilçe yöneticileri ve ilçe belediye başkanları ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na dayanışma ziyaretinde bulundu. İmamoğlu ve Kaftancıoğlu, ziyaret sonrası Saraçhane’de ortak basın açıklaması düzenlerken, İçişleri Bakanlığı tarafından İBB’ye ilişkin “terör” soruşturması raporunun başsavcılığa iletilmesine de değindi.

‘İktidardakilerin sınırı yok’

İlk sözü alan Kaftancıoğlu, “2 kez İstanbul’u kazanan, 3 yıl boyunca İstanbul halkına; engellemelere rağmen her türlü hizmeti sunan İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’na tüm İstanbul’u temsilen, dayanışmak ve yanında olduğumuzu göstermek üzere geldik. ‘Geçmiş olsun demiyorum’ dedim çünkü iktidardakilerin yaptıklarının sınırı yok ve görünen o ki bundan sonra da yapacaklarının sınırı yok. Dün gece olanlar (terör soruşturması) bize bir kez daha bu kötülüğün sonunun olmadığını gösterdi” ifadelerini kullandı.

Ardından söz alan İmamoğlu da “terör” soruşturmasına değinerek İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik eleştirilerde bulundu. İmamoğlu hakkındaki yargı kararı sonrası “görevden alabileceğini” söyleyen Soylu’ya, “Bu ne kibir, bu ne aymazlık?” diyerek seslenen İmamoğlu, “Bu tür işlere başvurması nafile, ok yaydan çıkmıştır. Bu memlekette değişim olacaktır” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle: “Hukuktaki tarafının vahameti açısından bu altı çizilmesi gereken bir olay. Bu zaman dilimine dahil olduğunuzda hiçbirimiz herhalde bunun çok kolay, pamuklar içinde, çok renkli, çok romantik bir diyalogla geçeceğini tahmin ediyorum hayal etmemiştir. Bunun yüksek dozda mücadeleci, yüksek dozda kavgalı geçeceğini düşünmüştür.

İsim vermeyeceğim. Sonradan bakan olmuş, milletvekili olduğunda, eskiden de tanıştığım birisiyle, 2015 Haziran-Kasım arasında yaşananlar… Haziran ayında seçim olmuştu. Yeni milletvekilleri seçilmişti. O sırada tesadüf oldu. Beylikdüzü Belediye Başkanı’ydım. Ankara’dan dönüyordum. Uçakta yanıma o şahıs oturdu. Tebrik ettim. Aynen şunu söyledim. Türkiye’nin önüne fırsat doğdu. Böylesi yüksek oranlı koalisyon muazzam bir restorasyon dönemi, hukukun iyileştirilmesi dönemini yaşatabilir.

Ülkemizin farklı noktalarda da nasıl tutum aldıklarını da görüyoruz. Bu nerede? Demokraside, hukukta, devletin farklı kademelerinde, atanmış bakanlarında. Bu yargı kararına imza atan hakim-savcıların çocukları için de çalışacağız. Biz onların çocukları hukuksuzluklarla muhatap olmasın diye de kazanmak zorundayız. Bu siyasi kararın karşısında sadece bizim ilişkilerimizi konuşmaya, konuşturmaya çalışan akıl, karar hakkında konuşmuyor.

‘Ok yaydan çıkmıştır’

Dün itibarıyla uydurma bir terör soruşturmasının savcılığa başvurma hali var. Birkaç gün önce malum bakan çıkıp ‘Şöyle olursa görevden almam ama şu hallerde alırım’ dedi. Bu ne kibir, bu ne aymazlık? Bu dil ve bu akıl Gaziosmanpaşa’da gidip çay içecek kahvehane bulamayacak. Selam verecek adam bulamayacak. Ben milletimin vicdanını biliyorsam, o adalet yoksunu akıldan çıkan bu sözlerden sonra gelecek ile ilgili tarifim net. Ama ben hangi köye gitsem misafir olabileceğimi biliyorum. Bu tür işlere başvurması nafile, ok yaydan çıkmıştır.

Bu memlekette değişim olacaktır. Zamanı şimdi. Önünde hiçbir engel tanımayan milyonlarca insan var. Aldığını bu karara otomatik olarak yanlıştır diyen vicdanı yüksek bir millete sahibiz. Yüzde 10-12 seviyesinde hırsı aklının önünde insanlar olabilir. Ama biz milletimizin yüce duygularına inanıyoruz. Milletin adaletinde karşılık bulmayan karar bizim vicdanımızda da yok hükmündedir. Biz dünden fersah fersah daha güçlü, kararlıyız. Biz buraya geldiğimiz gün ceketimizi alıp çıkacak gibi görev yapıyoruz. Birileri gibi doldurup çıkacak gibi görev yapmıyoruz. Koltuktan güç alan insanlar değiliz, o koltuğa güç katmaya gelen insanlarız.

İnsanın kendi siyasi ailesi en büyük güç aldığı kaynağıdır. Sayın genel başkanımızın Ankara’da gösterdiği derin sıcaklığa teşekkür ediyorum. Saraçhane’de liderlerin katkı sunması beni çok mutlu etmiştir. Büyük bir mutabakatla, muhalefetin güçlü duruşuyla bu aklı tarihin derinliklerinde bırakıp güçlü bir geleceğe bakacağız. Dünden daha kabul gördüğümüzü unutmayın. Sahaya daha güçlü çıkın. Toplumun bir kısmı ne olduğunu bilmiyor olabilir. Siyasetin önüne engel koyup engellemek istedikleri kişiler, gruplar var. 7/24 çalışmanın zamanı.”

Paylaşın

İstanbul’un Enflasyonu Belli Oldu: Yüzde 105,55

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan her veri ekonomik krizin derinliğini gözler önüne seriyor. Kasım ayında İstanbul genelinde enflasyon geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 105,55; bir önceki aya göre yüzde 3,1 olarak gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye’nin enflasyonuna dair öncü sinyal veren İstanbul Ticaret Odası (İTO) 2022 Kasım ayına ilişkin perakende ve toptan fiyat endekslerini yayımladı. Buna göre kasımda geçen yılın aynı ayına göre, İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi yüzde 105,55 Toptan Eşya Fiyatları Endeksi yüzde 95,72 arttı.

İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi yüzde 108,7 ile rekor kırmıştı. Böylece İstanbul enflasyonu kasımda zirveden gerilemiş oldu.

Kasımda perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 3,10, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 2,34 oranında arttı.

Kasım 2022’de perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Ev Eşyası Harcamaları’nda yüzde 5,31, Gıda Harcamalarında yüzde 4,52, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamaları’nda yüzde 3,84, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamaları’nda yüzde 1,53, Konut Harcamaları’nda yüzde 0,88, Giyim Harcamaları’nda yüzde 0,82, diğer harcamalarda yüzde 0,71, Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalar grubunda yüzde 0,14 artış izlendi.

Kasım 2022’de Toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; Mensucat Grubunda yüzde 4,77, İşlenmemiş Maddeler Grubunda yüzde 3,72, Kimyevi Maddeler Grubunda yüzde 3,31, Gıda Maddeleri Grubunda yüzde 2,93, Yakacak ve İnşaat Malzemeleri Grubunda yüzde 0,73, Enerji Maddeleri Grubunda yüzde 0,06 artış, Madenler Grubunda yüzde -1,83, azalış izlendi.

Paylaşın

İTO Açıkladı: İstanbul’da Enflasyon 27 Yılın Zirvesinde

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da, açıklanan veriler yaşanan derin ekonomik krizi gözler önüne seriyor. İstanbul’da tüketici enflasyonu ekim ayında yıllık bazda yüzde 108.7 oranında artarak 27 yılın zirvesine çıktı.

Haber Merkezi / İstanbul’da enflasyon göstergelerindeki yukarı yönlü ivme ekim ayında da devam etti. 2022 Ekim ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 3,96, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 5,89 oranında arttı.

İstanbul Ticaret Odası (İTO) 2022 Ekim’e ilişkin perakende ve toptan fiyat endekslerini yayımladı.

Buna göre, 2021 Ekim ayına göre 2022 Ekim ayında yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 108.77, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 104.21 arttı.

2022 Ekim ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 3.96, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 5.89 oranında arttı.

Böylece, ağustosta yıllık yüzde 99.91 oranında artarak yüzde 100’e dayanan; eylülde ise yüzde 100’ü aşan toptan fiyatlardaki artış, ekimde yüzde 108’e yükselerek son 27 yılın rekorunu kırdı.

En fazla artış giyimde 

Ekim 2022’de Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Giyim Harcamalarında yüzde 7.98, Ev Eşyası Harcamalarında yüzde 6.95, Gıda Harcamalarında yüzde 5.54, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında yüzde 2.97, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında yüzde 2.64, Diğer Harcamalarda yüzde 0,84, Konut Harcamalarında yüzde 0.31, Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalar grubunda yüzde 0.23 artış izlendi.

Ekim 2022’de Toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; İşlenmemiş Maddeler Grubunda yüzde 24.53, Yakacak ve Enerji Maddeleri Grubunda yüzde 4.64, Mensucat Grubunda yüzde 3.37, Gıda Maddeleri Grubunda yüzde 3.21, İnşaat Malzemeleri Grubunda yüzde 0.83 artış, Kimyevi Maddeler Grubunda yüzde -4.29, Madenler Grubunda yüzde -0.03, azalış izlendi.

Paylaşın

İstanbul’da İşçi Emekçi Mitingi Düzenlendi

İktidar ekonomide pembe tablolar çizmeye çalışsa da gerçekler, iktidarın açıklamalarıyla uyuşmuyor. İşçi Emekçi Birliği çatısı altında bir araya gelen emekçiler, İstanbul’un Kartal ilçesinde “Artık yeter. Emeğimiz ve haklarımız için işçi emekçi mitingi” düzenledi.

Mitinge,  İşçi Emekçi Birliği, 4. Vardiya İşçi Dayanışması, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Birleşik İşçi Hareketi, Birleşik İşçi Kurultayı, Devrimci Partili İşçiler, DEV TEKSTİL, Dostluk ve Kültür Derneği, Emek Adalet Platformu, Emekçi Hareket Partisi, İşçi Hareketi Koordinasyonu, İşçinin Kendi Partisi, Kaldıraç Hareketi, Komünist İşçi Hareketi (Söz ve Eylem), KÖZ, Proleter Devrimci Duruş, Sosyalist Dayanışma Platformu, Tüm Otomotiv ve Metal İşçileri Sendikası, Yeni Dünya İçin Çağrı, Avukat Dayanışması, Dersim Dernekler Federasyonu, DİSK Limter İş, İşçilerin Güç Birliği Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Sosyalist Emekçiler Partisi, Sosyalist Kadın Hareketi, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Taşeron Belediye İşçileri Birliği katıldı.

Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar‘ın aktardığına göre, işçiler Bartın’ın Amasra ilçesindeki madende gerçekleşen patlamada vefat eden 41 işçiyi andı.

Marmaray’ın Başak durağında bir araya gelen işçiler, 800 metrelik kortej oluşturarak sloganlar eşliğinde miting alanına yürüdü. Yürüyüşte, “Soma’dan Bartın’a madencilerin hesabını soracağız”, “Kaza değil katliam”, “Uzun çalışmaya son maaşlara zam” yazılı pankartlar taşındı. Öte yandan yürüyüş sırasında, “Kokuşmuş çürümüş işbirlikçi sarı sendikalar sendikalara son vereceğiz”, ‘İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” ve “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız” sloganları atıldı.

Miting devam ederken kürsüden, “Bartın’daki vahşetten sonra mitinge tüm öfkemizle başlıyoruz. Kardeşlerimiz yer altında mahsur kaldı. Arkadaşlarımız hayatını kaybetti. İşçi sınıfının başı sağ olsun. Biz faillerin kim olduğunu çok iyi biliyoruz” denildi.

ETF işçisi Ayşen Uyan kürsüden ortak açıklamayı okudu. Uyan, “Bartın’da yaşanan madenci katliamına karşı öfkesini kuşanıp gelenler, emeği ve hakları için direnenler, mücadele edenler, baskıya, sömürüye, şiddete boyun eğmeyenler, rant, talan, yolsuzluk düzenine karşı örgütlü mücadeleyi büyütenler olarak bugün buradayız” dedi.

“AKP-MHP iktidarı ve sermaye kendi yarattıkları krizin faturasını biz işçi ve emekçilerin sırtına yüklemeye çalışıyor” ifadelerini kullanan Uyan, sözlerine şöyle devam etti: “Artan işsizlik, hayat pahalılığı, fahiş kiralar, düşük ücretler belimizi büküyor. İnsanca koşullardan uzak, baskı ve mobbing altında çalışıyoruz. Madenlerde, inşaatlarda, fabrikalarda kâr uğruna alınmayan önlemler yüzünden iş cinayetlerine kurban gidiyoruz. Gerçeği yansıtmayan enflasyon ve işsizlik oranları ile bizleri oyalamaya çalışanlar servetlerine servet katıyorlar. Örgütlenme hakkımız sermaye ve iktidar eliyle engelleniyor. Bu gidişata ‘dur’ diyenleri baskı ve zorbalıkla sindirmeye çalışıyorlar. Rant, talan, yolsuzluk ve hırsızlıkta sınır tanımayanlar, kardeş halklara, Kürt halkına yönelik savaş ve saldırganlık politikalarını her gün daha da arttırıyorlar. Gençlerin eğitim hakkını, geleceğini çalıyorlar. Buldukları her fırsatta kadın düşmanlığını devreye sokuyor, kadınların kazanılmış haklarına saldırıyorlar, toplumsal yaşamın dışına itmeye çalışıyorlar. Göçmen düşmanlığını kışkırtıyor, biz işçi ve emekçileri bölüp parçalıyorlar. Emperyalist-kapitalist düzen yaşlı dünyamızı ve tüm canlı hayatını yıkıma sürüklüyor. Ülkemizde de sermaye sınıfı ve onun iktidardaki temsilcisi AKP-MHP iktidarı emperyalist-kapitalist efendileriyle birlikte büyük yıkımların altına imza atıyor. Sermaye iktidarı saldırılarına, yağma ve talana son gaz devam ederken birileri de bizlere “seçimi bekleyin” diyor. Ancak bizim kaybedecek vaktimiz, emeğimiz ve haklarımız için mücadele etmekten, birlik olmaktan başka seçeneğimiz yok.
Bu topraklarda eşitlik, özgürlük, sosyalizm mücadelesini büyütenler var.”

Talepler

Keyfi işten atmalara, sendika ve örgütlenme hakkının gaspına karşı direnen işçilerin olduğunu belirten Uyan, taleplerini şöyle sıraladı:

  • İşçi cinayetlerinin son bulması için,
  • İşten atmaların yasaklanması, herkese iş ve gelir güvencesi için,
  • İnsanca yaşanabilir ücret için,
  • Taşeron çalışmanın yasaklanması için,
  • İşyerlerinde taciz, baskı, mobbingin son bulması için,
  • KHK’lerin iptal edilmesi, güvenlik soruşturmaları ile işten atmaların son bulması için,
  • Sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri kaldırmak için,
  • EYT’lerin taleplerinin kabul edilmesi için,
  • Göçmen işçilere yönelik ayrımcılığa, saldırılara son verilmesi, eşit ve güvenceli çalışma hakkı sağlanması için,
  • Ranta dayalı dönüşüm politikaları ile barınma hakkının gaspına, fahiş kira zamlarını ortadan kaldırmak için,
  • Temel tüketim maddelerine yapılan zamların son bulması için,
  • Elektrik, su ve doğalgazın insani ihtiyaç oranında ücretsiz sağlanması için mücadele edelim!
    Bugün bu alanı dolduranlar olarak birliğimizi, örgütlü gücümüzü büyütelim!”

‘Rant, yağma ve sömürü düzenini yıkalım’

Uyan, sözlerini şöyle noktaladı: “Daha dün Bartın’da madenci kardeşlerimiz kapitalistlerin kâr hırsıyla katledildi. Göz göre göre gelen bu katliamların hesabını sormak için, en ufak hakkımızı dahi kazanmak için fiili-meşru mücadeleyi büyütmekten başka yolumuz yok. Kapitalist düzenin yarattığı tüm sorunları ortadan kaldırmanın yolu fabrikalarda, havzalarda, mahallelerde ve hayatın olduğu her yerde sınıf mücadelesini büyütmekten geçiyor. Fabrikalardan mahallelere her yerde komitelerimizi, birliklerimizi, meclislerimizi kurmak mücadeleyi örgütlemek bugünün en acil ihtiyacıdır. Geleceğimizi kazanmak işçi ve emekçilerin taban birliğine, inisiyatifine dayalı mücadelesiyle mümkündür. Bugün burada olan ve olmayan tüm sınıf kardeşlerimize geleceğimiz için başta çalışma alanları olmak üzere her yerde komiteler, meclisler, birlikler kurma çağrısını yineliyoruz. Kapitalistlerin bize dayattığı bu karanlık düzene karşı işçi ve emekçilerin iktidarını, sosyalizmi kurma mücadelesini büyütmeye davet ediyoruz. Rant, yağma, sömürü düzenini yıkalım. Hakkımız olanı hep birlikte kazanalım. İnsanca bir yaşamı kendi ellerimizle kuralım.”

Paylaşın

HDP’li Vekil Habip Eksik, Polis Müdahalesinde Yaralandı

Abdullah Öcalan’ın 1998’de Suriye’den ayrılmasının yıldönümünde Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve bazı sivil toplum örgütleri tarafından, Diyarbakır, Van, İstanbul, Urfa, Mardin, İzmir, Hakkari’de yapılmak istenen yürüyüşlere polis müdahale etti.

Haber Merkezi / Hakkari Yüksekova’daki yürüyüşte HDP Iğdır Mİlletvekili Habip Eksik darp edildi. Yaralanan Eksik hastaneye kaldırıldı. Müdahalede 20 kişi de gözaltına alındı.

Özgürlükçü Hukukçular Deneği Hakkari şubesinin Sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda “Yüksekova’da bugün yapılması planlanan yürüyüşte çok sayıda üyemiz, parti üye ve yöneticileri darp edilerek gözaltına alındı. Vekiller de darp edildiler. Hukuksuzlukların takibini yapmak için alanda ve karakoldayız” ifadeleri yer aldı.

Van’da 55 gözaltı

İzmir’de gerçekleştirilen protesto eyleminde HDP İl Eşbaşkanları Berna Çelik ve Çınar Altan ile ismi öğrenilmeyen 1 kişi gözaltına aldı. Van’da gerçekleştirilen yürüyüş ve açıklamada aralarında HDP’li yöneticilerin de olduğu 55 kişi gözaltına alındı.

Diyarbakır’da 31 gözaltı

Diyarbakır’da HDP Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Özlem Gündüz, HDP PM üyeleri Beybün Aslan ve Raci Bilici, DBP İl Eşbaşkanı Hayrettin Altun, HDP İl Eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyat Ceylan, HDP İl Eşbaşkan Yardımcısı Mervan Yıldız, Emine İnan, Şadiye Hayme, MEBYA-DER Eşbaşkanı Meryem Soylu, Figen Ekti, Mehmet Zeki Bağcık, Halil Memiş, Mithat Altaç, Mehmet Ali Altınkaynak, Hüsnü Aslan, Mehmet Şirin Gürbüz, Mehmet Asana, Sedat Yiğit, Murat Çoban, Şirin Şehir, Mehmet Oruç, Muharrem Bulat, Meryem Yıldız ve soy isimleri öğrenilemeyen Meryem, Leyla, Hebun, Sümeyye, Beytocan, Abidin ve Vedat’ın da aralarında olduğu en az 31 kişi gözaltına alındı.

İstanbul’da 26 gözaltı

İstanbul İstiklal Caddesi, Kadıköy ve Esenyurt’ta yapılan yürüyüşlerde HDK Eşsözcüsü Esengül Demir ile Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Esra Solin Dal ve Ömer İbrahimoğlu’nun da aralarında olduğu en az 26 kişi gözaltına alındı.

Paylaşın

İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 107.42

İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi eylül ayında geçen yılın aynı dönemine yüzde 107.42, bir önceki aya göre ise yüzde 6.06 artış gösterdi.

Haber Merkezi / İstanbul Ticaret Odası (İTO) 2022 Eylül ayına ilişkin perakende ve toptan fiyat endekslerini yayımladı.

İTO verilerine göre, eylül ayında İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi yıllık bazda yüzde 107.42, Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 98.17 arttı.

Verilere gör; ağustosta yıllık yüzde 99.91 oranında artarak yüzde 100’e dayanan toptan fiyatlardaki artış, eylülde yüzde 100’ü aşmış oldu.

Aylık artış yüzde 6.06

2022 Eylül ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre ise yüzde 6.06, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi da yüzde 2,94 oranında arttı.

Eylül 2022’de Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; diğer harcamalarında yüzde 53,23, kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 9,66, ev eşyası harcamalarında yüzde 9,54 ve giyim harcamalarında yüzde 8,63 artış gözlendi.

Enerji kullanımı azaldı

Sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 8.37, konut harcamalarında yüzde 6.43, gıda harcamalarında yüzde 3.64 artış yaşandı.

Eylül 2022’de toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 8.42, inşaat malzemeleri grubunda yüzde 5,39, kimyevi maddeler grubunda yüzde 3,58, mensucat grubunda yüzde 3,22, gıda maddeleri grubunda yüzde 2,32, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 2 artış ve madenler grubunda yüzde -1,.8, azalış izlendi.

 

Paylaşın

Kadıköy Belediyesi, İşçilerin Zam Taleplerini Reddetti

İstanbul’da Kadıköy Belediyesi işçileri toplu iş sözleşmeleri görüşmelerinde taleplerine karşılık bulamadı. Nerdeyse 2500’e yakın işçi, enflasyon ve ekonomik kriz etkilerinin göz önünde tutulmasını ve maaşlarına bu koşullar doğrultusunda zam yapılmasını istedi.

Fakat uzlaşma sağlanamadı. Genel İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Başkanı Murat Aydoğan sürecin belli noktalarda tıkandığını ifade etti.

Maltepe, Kartal, Ataşehir gibi ilçelerin ardından Genel-İş Sendikası, Kadıköy Belediyesi ile de masaya oturdu. Aydoğan yıl içinde iki altı aylık dönemde zam almayı talep ettiklerini bununla birlikte ikramiye, kapsam ve idari mevzuat hakkında olan isteklerini de belediyeye ilettiklerini ifade etti. Aydoğan ayrıca kapsam düzenlemeleriyle her ilçede aynı mesleğe mensup mühendis, tekniker, mimar vb. çalışanlarının kapsamlarını ayırdıklarını, artık Kartal, Ataşehir ve Maltepe Belediye’lerinde  çalışan aynı işi yapan kişilerin maaşlarının eşit olacağını vurguladı.

Diğer yandan Kadıköy Belediyesi’nde geçerli olan 4250 Tl’lik asgari ücret üzerinden %98 miktarında zam talep ettiklerini ama bunun belediye tarafından geri çevrildiğini söyledi. Aydoğan, Anadolu Yakası’nda Ataşehir, Kartal ve Maltepe’de Ocak 2023’te yüzde 20, Temmuz 2023’te yüzde 30 ve Ocak 2024’te yüzde 20 olmak üzere bir zam kazancı elde ettiklerini ama Kadıköy Belediyesi’nde bu sürecin tıkandığını da vurguladı.

Kötü giden ekonomik koşullar ve enflasyon karşısında talep ettikleri zamlarda haklı olduklarını düşünen Aydoğan, bir iki gün içinde grev kararı alacaklarını belirtti. Kararın alınmasının ardından altı iş günü içerisinde Kadıköy Belediyesi’nde işçiler greve gidecek.

Paylaşın