Sırrı Süreyya Önder: Parlamentoda Kilit Güç Olacağız

Sırrı Süreyya Önder, “Parlamento aritmetiği öyle gösteriyor ki kilit bir güç olacağız. Biz bu kilit gücü biz pazarlık unsuru olarak da yapmayacağız. Bir yaptırım aracı olarak da kullanmayacağız. Biz bunu ülkenin demokratik dönüşümü için bir payanda yapmaya hazır bir vaziyette bekleyeceğiz” dedi.

“Bu seçim çok önemli bir seçim olduğu söylenir ama bu seçim gerçekten bugüne kadar olmadık bir şekilde önemli bir seçim” diyen Önder “Özellikle Yeşil Sol Parti’nin tanıtımı, pusuladaki yeri ve bizim sandıklarda resmi gözlemci bulunduramamamızdan kaynaklı sorunlarda, sandıklara müdahil olma gibi meselelerde, yaşlılarımızı, deprem bölgesindeki yurttaşlarımızın organizasyonu, o konuda belki son kez bir özveri bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Yeşil Sol Parti’nin İstanbul Milletvekili adayı Sırrı Süreyya Önder, 2023 seçimleri, iktidarın ve muhalefetin izlediği politikayı, Yeşil Sol Parti’nin Kürt sorununun çözümü ve demokratik dönüşümdeki rolüne dair Mezopotamya Haber Ajansı’nın sorularını yanıtladı.

Memleket seçimlere gidiyor, 25 gün gibi az bir süre kaldı. Nasıl bir sürece giriliyor? 

İlk defa toplumsal güçler, kurumlar, sınıflar, yapılar, çevreler bugüne kadar devletin güttüğü paradigmanın dışında bir hizalanma arayışı içindeler. Bugün dünyanın geldiği nokta itibariyle bugüne kadar gelinen paradigmayla bundan sonrasını yürütebilmek muktedirler açısından imkansızlaşmış durumda. Bunu bir gerçeklik olarak tespit etmemiz gerekiyor. Ancak bunu tespit ettikten sonra peki yol ne? İkinci yüzyılı nasıl yaşayacağız sorusu orta yerde hayati bir şekilde duruyor olacak. Buna da bir çözüm bazlı yaklaşma yöntemini tercih edebiliriz. İki; böyle bugüne kadar getirdiğimiz gibi gidebileceğini düşünebiliriz.

İşte bugüne kadar getirdiğimiz gibi götürebiliriz diyenlerin hem kendileri açısından ağır bir yanılgı olacak. Hadi o önemli değil, oturup onların yanılgısına yanacak halimiz yok ama ülkemiz açısından, ortak geleceğimiz açısından artık toplumsal maliyetler üretecek derdimiz de budur. Bir yüz yılı daha ıskalamamak, bu seçimde tam böyle bir kavşakta hayati bir önemdedir. Aşağı yukarı her seçimde buna benzer değerlendirmeler yapılıyor. Bu seçim çok önemli bir seçim olduğu söylenir ama bu seçim gerçekten bugüne kadar olmadık bir şekilde önemli bir seçim.

Buna birçok farklı açıdan yaklaşmak mümkün. Yani sadece önemi bir kavşakta olmamız ve burada kullanacağımız tercih meselesiyle sınırlı değil. İlk defa toplumsal güçler, kurumlar, sınıflar, yapılar, çevreler bugüne kadar devletin güttüğü paradigmanın dışında bir hizalanma arayışı içindeler. Umutvar olmak için belki çok erken ama bunda da Kürt siyasi hareketinin bugüne kadar özveriyle yürüttüğü mücadelenin ödediği bedellerin önemli bir payı var. Dolayısıyla bir başka yönüyle de bu açıdan önemli. O anlamda hepimiz sahalara indik, bunu anlatmaya, bunu yaygınlaştırmaya ve mümkün olan en olumlu sonucu almaya çalışıyoruz.

Sırrı Süreyya Önder, kendi deyimiyle bütün yaşamı siyasetle geçti. 2018’den sonra sanatla ilgilendiniz. Ancak böylesi önemli bir seçimde siz de adaysınız, seçmenle buluşuyorsunuz. Nasıl bir hava var, toplumun beklentileri neler?

Sanırım Ramazan Ayı’nın etkisi, ağır geçim koşullarının etkisi, depremin yarattığı travmayla herkes açısından alanlar biraz şuan beklediğimiz noktada değil. Coşkuyu falan kast etmiyorum. Seçim havasında değil. Sanki memlekette seçim gibi gündem yokmuş gibi bir hava var.

CHP’lisi içinde böyle, AKP’lisi içinde böyle bir hava var. Bunun sebebini dediğim gibi ağır geçim koşulları, depremin travması, bir de toplumun terörize edilmesi gibi birçok şeye bağlayabiliriz. Bir basın açıklamasında silueti görünen insanlara yıllarca ceza verilen bir dönemden bahsediyoruz. İnsanlar sabırla o oy verme gününü bekliyorlar. Fakat bayramdan sonra o klasik alışa geldiğimiz seçim havasına gireceğimizi düşünüyorum.

Vallahi kişisel tercihime kalsaydı, evet sanat benim için hep yarıda kalmış, hatta başlangıcında kalmış bir alan olarak kaldı. Yaşım da bayağı ilerledi, orada bir şey yapma arzum hep devam ediyor. Cezaevindeyken karaladığım bir şeyler var. Bu arada yazdığım bir iki senaryo var. Biraz sağlık meseleleri yordu. Bütün bunların içinde arkadaşlarımız sorumluluk almam gerektiğini söylediler.

Bir iki kaytarmaya çalıştım ama bundan fazlası kibire girer. Ben anlayış olarak genç arkadaşlara, yeni arkadaşlara alan açılması, böyle siyasetin sürgit bir etkinlik gibi sürdürülmemesinden yanayım. Zaten bıraktığım zaman da devam edebilme opsiyonum varken, başka arkadaşlarımıza alan açmak gerektiğini düşündüm. Birçok arkadaşımız da böyle düşünüyor. Bizim yapımızın en önemli özelliği bu belki.

Bakın her dönem parlamento grubumuz yepyeni kimlikler kazandırır halka. Her birinin başka bir temsiliyet gücü vardır. O anlamda en üretken yapılardan birisiyiz. Fakat bu seçim, seçimden sonra ortaya çıkacak olan tabloda belli bir deneyimi ve hafızayı gerektiren kıvamda bir şey olacak. Bu, bugünden belli. Böyle olunca arkadaşlar da ısrarla göreve çağırınca, baş üstüne dedik, geldik.

İmralı Notları’ndan biliyoruz, PKK Lideri Abdullah Öcalan size sanatınızı sürdürmenize dair öneride bulunuyor. Tamamlayamadınız sanırım…

Yok, yüzüm kara o anlamda (gülerek), çok tamamlayamadım. Bakalım. Hayatın kendisi de bir sanat, biz politikayı da bir sanat gibi, sanatı da politik olarak yapmayı bilen ve bunu gözeten insanlarız. Hele bakalım, şuan barıştan kıymetli, demokratik bir dönüşümden kıymetli pek az şey var.

Seçim havası olmasa da siyasi partiler yoğun mesai harcıyor. İktidar ise seçim kampanyasını sizin üzerinizden, partiniz HDP üzerinden yürütüyor. Siz nasıl izliyorsunuz?

Acınacak bir şey olarak görüyorum. Bu memlekette daha önce değişik platformlarda ve parlamentoda söyledim; eğer biz olmazsak, bu parlamentonun karma olarak bütün partilerden üçte biri tercih edilmezdi. Üçte birinizin Kürt’e düşmanlık etmekten başka, özgürlüklere düşmanlık etmekten başka hiçbir vasfınız yok ve küfretmekten başka.

Siz sadece bu vasfınızla alınıp buralara istihdam ediliyorsunuz. Bu memleket düşman icat etmeden, memleket yönetebilme kabiliyetini hiç zaman gösterememiş ki. Cumhuriyetin bu yüzyıllık tarihinin önemli bir bölümünde daima bir düşman algısına ihtiyaç duymuş. Bu düşmanın adı değişmiş, günün konjonktürü neyi gerektiriyorsa. Onun için miting de yapmayacaktı, hani çok değişik bir şey olacaktı.

Bizim şu an kendimizi Türkiye toplumuna çok iyi anlatmamız gereken günler. Bu toplumun bir derin nefes almaya ihtiyacı var, hava gibi, su gibi bir ihtiyaç bu.

Şimdi sabah akşam, o miting senin, bu miting benim gezmeye başladılar. Biraz çaresizliğin, biraz paniğin ürünü bunlar. Bayramdan sonra bu çaresizlik havasının daha da artacağını düşünüyorum. Bütün medya kanalları ellerinde, bekliyor haber bültenleri girdiğinde, iftar programlarını ipotek etmiş, tartışma programı başladığında bir iki açılış, maçılış, kabul benzeri şeyler yapıyorlar.

Bu memlekette iktidarların basın yayını denetledikleri, işte denetlemeye çalıştığını, bu çabaları hepimiz gördük. Cumhurbaşkanı, başbakan konuşurken ona bağlanmayı da gördük. Yeni bir şey değil bizim için. Fakat susarken beklemeyi ilk bunların zamanında gördük. Cumhurbaşkanı bağlanıyor, ezan okunuyor, bir bekleyelim diyor. Bütün canlı yayında o sessizliği çekiyor. Geri stüdyoya dönmüyor yani. Bu sadece o paniğin ve karmaşanın havası, açıkçası onlarla ilgilenmemek gerek düşüncesindeyim.

Bizim şuan kendimizi Türkiye toplumuna çok iyi anlatmamız gereken günler. Bu toplumun bir derin nefes almaya ihtiyacı var, hava gibi, su gibi bir ihtiyaç bu. Yarınından, can güvenliğinden, özgürlüğünden, temel haklarından emin olacağı bir ülkeye ihtiyacı var. Karnının doyacağı, barınmanın sorun olmayacağı, geleceksizleştirilmeyen bir topluma ihtiyacı var. Bunlar çok yakıcı talep haline gelmişken, bize de düşen bu gerçekliği ve çözüm yollarını toplumumuza anlatabilmektir.

Muhalefeti nasıl görüyorsunuz? 

Millet İttifakı ve özelinde Sayın Kılıçdaroğlu’nu kast ediyorsak, yükü ve sorumluluğu ağır. Vaktinde çok ağır CHP eleştirileri yapmış birisiyim. Tümünün de arkasındayım, tümü de o konjonktür de bir gerçekliğe işaret ediyordu, bir gerçekliğin altını çiziyordu. Ama bugün için Sayın Kılıçdaroğlu bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu paradigmanın dışında bir cümle kurmaya çalışıyor. Bu çabayı yüksek değerde buluyorum. Ama bu sonsuz bir kredi anlamına gelmiyor. Bu krediyi verecek olan da ben değilim ayrıca.

Toplumda bu beklenti bir hayli yüksek, özellikle Kürtlerde bu çok daha yaşamsal olduğu için hem beklenti yüksek hem destek yüksek. Umuyorum ve diliyorum altında kalmadan, tekrar o kısır gelecek vaat etmeyen, nefret körüklemekten başka, nefreti yeniden yeniden üretmekten başka bir işe yaramayan o eski paradigmaya dönmez. Barışı ve özgür bir geleceği hep birlikte, bütün Türkiye halkları için ve bütün kesimleriyle geliştirmenin önünü açar. Bunun yolu çok basittir.

Demokratikleşmenin temel abecesi, yargının bağımsızlığı bir siyasi iktidarın sopa kullanılmasının önüne geçilmesi, insanların hele sosyal demokratların boynun borcu olan insanların bir sosyal devlet, barınması, temel gıdaya erişebilmesi, temiz suya erişebilmesi, temiz bir havayı soluyabilmesi, temiz bir çevrede yaşayabilmesi gibi şeyler için yükü ağır, çabaları olumlu, bekleyeceğiz, bakacağız, göreceğiz. Parlamento aritmetiği öyle gösteriyor ki kilit bir güç olacağız. Biz bu kilit gücü biz pazarlık unsuru olarak da yapmayacağız. Bir yaptırım aracı olarak da kullanmayacağız. Biz bunu ülkenin demokratik dönüşümü için bir payanda yapmaya hazır bir vaziyette bekleyeceğiz. Gerisi onların göstereceği pratiğe ve iradeye bağlı.

Kılıçdaroğlu’nun Kürtler videosunu izlediniz mi?

Şimdi artık bunun üzerinden cümle cümle, kelime kelime onu deseydi, bunu demeseydi gibi bir değerlendirmeyi faydasız buluyorum. Şuanda atılacak her adım, beyan edilecek her iradeyi kıymetli buluyorum. Fakat en önemli mesele şudur, bu mesele artık bölgesel bir mesele haline gelmişse, bunun konuşarak, müzakere edilerek çözülmesi için imkanlar sonuna kadar zorlanmalıdır. Demokratik bir dönüşümün en kestirme ve en insancıl yolu budur.

Peki bunun için ne lazım? Bunun için bu konuda her görüş kendisini herhangi bir baskı altında hissetmeden kendisini barışçıl yollarla ifade edebilmelidir. Şuan, şu konuda söylenecek 10 laftan 9’unun karşılığı, onlarca yıl hapis. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’dan beklediğimiz cümle terkibi olmamalı, onu öyle kurmalıydı, bunu böyle söylemeliydi değil. Kılıçdaroğlu’dan beklediğimiz birinci turu nitelikli bir çoğunlukla, net bir çoğunlukla alması, ardından ülkede bu meselenin kendi koyacağı iradenin yanında, bu meselenin rahatça konuşulabileceği bir demokratik düzlem yaratması.

Bu iktidar giderse çözüme kapı aralanır mı? 

Yaşayıp göreceğiz, aralanmazsa, Kürt meselesi bugün Pervin Buldan başkanımızın dediği gibi, “Çözmeyeni çözen” bir mesele.

Kürt sorununa gelmişken, İmralı, Kandil, Meclis üzerinden muhatap tartışması yürütülüyor. Siz 2013 ile 2015 yılları arasında Kürt sorununda demokratik çözümün tarihi dönüm noktası olan bir sürecin aktörlerinden birisiniz. Muhatap kim, nasıl çözülür bu sorun? 

Bütün paydaşlarını içermeyen ve bütün boyutlarıyla ele alınmayan hiçbir planın yürüme şansı yoktur. Ama dediğim gibi bütün bunlar için önce memlekette demokratik bir düzlemin oluşması gerekiyor. Bu olmadan, bunun bir sonraki aşamalarını konuşmanın hiçbir faydası yok.

Peki nasıl bir süreç bekliyorsunuz? 

Çözüm sürecinin bir döneminde umudumuz çok yükselmişti. Onun dışında hep kaygı ve kuşku hakimdi. Bu dönem, epeyce yüksek olduğu o dönem kadar umutluyum. Valla bizim kişisel olarak şeylerimizi konuşmak ayıp. Bu kadar yoldaşımız, arkadaşımız çok ağır bedeller ödediler, ödemeye devam edenler var, hayatını kaybedenler oldu. O anlamda biz kişisel olanı, bu kısımdan çıkarıp, şuraya taşımak gerekiyor. 21’inci yüzyılın paradigmasında bu işi daha üst bir kavramsallaştırmayla biraz mevcut kavram haritamızla mesele tıkandı ve ilerleyemiyor.

Bu algoritmanın dışında bir mimari yapabilir miyiz? Bunun koşullarını araştırmak… Bunu hep düşünüyorum zaten. İki, süreçte bizden kaynaklı, sürecin kendi konjonktüründen kaynaklı ve muhataplarımızdan kaynaklı sıkıntılar nelerdi, biz acaba bunda daha farklı, daha yaratıcı bir şey yapabilir miydik? Hata bizde miydi, ne kadarı bizdeydi? Karşıda mıydı, değil miydi? Kasıtlı mıydı, değil miydi? Sürekli böyle bunların muhasebesini yapmakla ve o hafızayı tekrar hatırlamakla meşgulüm.

Son olarak da dünya deneyimlerine tekrar bir göz atmakla meşgulüm. Artık bu inovasyon çağında sanki başka bir yol ve yordam yanına eklemlenebilir. Yani bir ulusun, bir halkın kendi ulusal demokratik kimliğini ötekileştirmeden, yok saymadan ifade edebilmesi boyutu baki kalmak üzere, bize düşen başka birtakım düzlemler yaratabilmek, onun için biraz böyle tefekkür halindeyiz. Bakalım.

Önümüzdeki dönem açısından umutlu musunuz? 

Evet, çözüm sürecinin bir döneminde çok umudumuz yükselmişti. Onun dışında hep kaygı ve kuşku hakimdi. Bu dönem, epeyce yüksek olduğu o dönem kadar umutluyum.

O dönem 7 Haziran sürecini getirdi. Bugünkü havayı 7 Haziran’a benzetenler var, siz bir benzetme yapıyor musunuz? 

Bir şeye benzetmemeyi tercih ediyorum. Çünkü bu tür analojiler sıkıntı doğuruyor. Dar bir alana hapsediyor. Her süreç kendi özgünlüğünü taşır. Biriciktir. Bundan sonrası da öyle olmak zorundadır. En azından biz kendimizi bu benzetmelerden beri tutmak zorundayız. O benzetilen dönemlerdeki yaşananları yok sayma anlamına gelmiyor. Oradaki benzerlikler, ortaklıklar yada aykırılıkları hep hatırda tutmak ama hiçbir dönemi başkaca hiçbir dönemin kendisi gibi ele almamak gerektiğini düşünüyorum.

HDP son seçim olan 2019 yerel seçimlerinde “kazanma ve kaybettirme” stratejisiyle hem kayyım atanan belediyeleri geri aldı, hem de büyükşehirlerde AKP’ye kaybettirdi. Bu dönem için aynı stratejisi sonuç alır mı? 

Biz bu sürecin, bu dönüşümün yapısal mimarlarından birisi olacağız. Onun için kazanma-kaybettirmenin üstünde bir yerdeyiz.

Bu dönemin kazanma ve kaybettirme aralığının dışında bir karakteri var. O noktadan daha ilerideyiz. Bu dönem bir demokratik dönüşümün kurucu mimarları arasındayız. Muhalefet yada iktidar bu konumumuzu istediği kadar tahfif etsin. Başka türlü anlamlandırsın yada adlandırsın önemli değil. Biz bu sürecin, bu dönüşümün yapısal mimarlarından birisi olacağız.

Bizdeki birikim ve deneyim, bizdeki politik perspektifin dışında süreci karşılayacak bir siyasal pratik yok. Ne sağda ne solda. Onun için kazanma-kaybettirmenin üstünde bir yerdeyiz. Biz demokratik bir cumhuriyete dönüştüreceğiz. Bundan da diktatörler hariç kimsenin korkmasına gerek yok. Hatta onların da korkmasına gerek yok, çünkü evrensel ve genel bir hukuk içerisinde sorumlulukları tartışılacak. Onun için biz kazanma-kaybettirme aralığından çıkmış bir durumdayız şuanda.

Seçime 25 gün gibi kısa bir zaman kaldı. Seçmene bir çağrınız var mı? 

Şimdi epeyce seçim yaşadım, birçoğunda adaydım, birçoğunun da temel mutfağında çalıştım. Neredeyse 4-5 ayrı bölgede ve ülke genelinde. Açıkçası halklarımıza çağrı yaparken bir parça mahcubuz. Onlar her çağrımızın hakkını verdiler, biz zaman zaman yetemedik onların ortaya koyduğu iradeyi daha da güçlendirmeye.

Ama bu dönem özellikle Yeşil Sol Parti’nin tanıtımı, pusuladaki yeri ve bizim sandıklarda resmi gözlemci bulunduramamamızdan kaynaklı sorunlarda, sandıklara müdahil olma gibi meselelerde, yaşlılarımızı, deprem bölgesindeki yurttaşlarımızın organizasyonu, o konuda belki son kez bir özveri bekliyoruz. Özellikle bayramdan sonra hep beraber mobilize olacağız. Şuan benim evimde yapıyoruz, sabah çıktık, bu saate geldik, röportajı da ancak bu saate bırakabildik.

Önümüzde yaklaşık bir ay var, gece demeden, gündüz demeden çalışırsak, bu çabaların sonucunu en net alabileceğimiz bir seçim olacak. Bu başka bir siyasal parti seçmeni için yaşamsal önemde olunduğunun farkında olmayabilir. Herkes için yaşamsal ama bunu en iyi biz biliyoruz, bu seçim ortaya çıkacak sonucun yaşamsal öneme haiz olduğunu. Onları saygıyla selamlıyorum, hep birlikte başarı dileklerimiz gönderiyorum ve başarı sözü veriyorum. Şimdiden iyi bayramlar dileğimi de eklemiş olayım.

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Gençlere Çağrı: Mutlaka Oy Kullanın

Giresun’da konuşan İBB Başkanı İmamoğlu, gençlere seslenerek, “Gençler, hiçbirinizin hakkınızı yedirmeyeceğiz. Gençlerimizin sesinin kısıldığı değil, sesinin gür çıktığı bir Türkiye var edeceğiz. Bu ülkenin teminatı olan gençlerimiz, mutlaka ve mutlaka oy kullanın.” dedi.

Haber Merkezi / Erdoğan’ın ‘mülakatı kaldıracağız’ açıklamasına tepki gösteren İmamoğlu, “Geçen hafta bir konuşmasında sayın Cumhurbaşkanı “artık mülakat yok” dedi. Siz, acaba 21 yılda kaç milyon kişilik hukuksuzluk yaptınız, kaç milyonun hakkını yediniz? 21 yıl sonra mı aklınıza geldi ‘Artık mülakat yok’ demek. 21 yıl yönettiniz efendim mülakat yok” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Ekrem İmamoğlu, Giresun’da halka seslendi. İmamoğlu, şunları söyledi:

“Geçen hafta bir konuşmasında sayın Cumhurbaşkanı “artık mülakat yok” dedi. Siz, acaba 21 yılda kaç milyon kişilik hukuksuzluk yaptınız, kaç milyonun hakkını yediniz? 21 yıl sonra mı aklınıza geldi ‘Artık mülakat yok’ demek. 21 yıl yönettiniz efendim mülakat yok.

21 yıl yönettiniz efendim İstanbul’da deprem sorununu beş yılda çözeriz diyorsunuz. 21 yıl bu ülkeyi yönettiler, şimdi size gelip ‘fındığın sorununu biz çözeriz’ diyecekler. Giresunlular bunlara kahkahayla gülün. Bunların dediğine inanmayın sakın. Ama biz size söz veriyoruz. Tek bir vatandaşımızın dahi hakkını yedirmeyeceğiz.

Biz liyakata önem vereceğiz. Biz memleketimizin evlatları ile bu ülkeyi yöneteceğiz. Sadece bir avuç insanıyla, akrabasıyla, damadıyla, kızıyla ülkeyi yönetme devrine son vereceğiz. Onlara ‘Evinize gidin hadi, güle güle’ diyeceğiz.

86 milyon insanın fikrinin alındığı, devletin vatandaşa gücünü değil, devletin vatandaşa şefkatini, anlayışını, güzel duygularını gösterdiği bir dönem geliyor. Devletin başındaki insanın çocukları, gençleri, yetişkinleri hanımefendileri beyefendileri fırçaladığı değil, Atatürk’ün gözünün içine baka baka dinlediği bir dönem geliyor.

Somurtkan, yüzü asık, konuşurken döver gibi söver gibi konuşan değil, güler yüzlü… Bakın Cumhuriyet nedir biliyor musunuz? Devletin yöneticilerinin vatandaşa karşı haddini bildiği bir yönetimdir. Cumhuriyet öyle bir sistemdir. Yani yöneticinin vatandaşa haddini bildirdiği değil vatandaşa karşı haddini bilecek.

Devletin başındaki insan sanki 25 yıldır yönettiği şehri malı mülkü zanneden o bir avuç insandan söküp aldık ya sanki malını aldık bizimle görüşemiyor bile… Niye? Ekrem İmamoğlu Cumhuriyet Halk Partili, Ekrem İmamoğlu Millet İttifakı’nın belediye başkanı… Yahu Allah aşkına, ne bu devlet senin, ne bu şehir senin, 86 milyon insanın malı.”

Paylaşın

Millet İttifakı Adayı Kılıçdaroğlu: Kul Hakkı Yiyenden Hesabını Soracağım

Çanakkale’deki Millet Buluşması’nda halka seslenen Kılıçdaroğlu, “Amerika’ya, İngiltere’ye gönderdikleri paranın tamamını getireceğim. Beşli Çeteler beni istemezler. Sakın ha Kılıçdaroğlu olmasın derler. Beşli Çeteler değil beş binli çeteler olsa da kul hakkı yiyenden hesabını soracağım. Son kuruşuna kadar getireceğim o paraları ve milletimize vereceğim” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bir hafta içinde siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. İş takipçiliği yapan, malı götüren milletvekili olmayacak. O defteri tamamen kapatacağız. O nedenle istemiyorlar Bay Kemal’i… Kimin olursa olsun, halkın cebine hortum bağlıysa, onu keseceğim. Hiç endişe etmeyin”

Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile cumhurbaşkanı yardımcısı adayları Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Çanakkale’deki Millet Buluşması’nda halka seslendi.

Kürsüye ilk önce Mansur Yavaş, çıktı. Yavaş “Her seçim bıktık artık, kendileri gibi düşünmeyen herkes terörist”dedi.

Yavaş’ın ardından mikrofonu alan İmamoğlu,“Yağmur yağıyor. Yağmurda da ıslanacağız, pırıl pırıl güneşte de hep beraber güzel günlere adım atacağımız günler yaklaşıyor” dedi.

Yavaş ve İmamoğlu’ndan sonra kürsüye çıkan Kemal Kılıçdaroğlu ise şunları söyledi:

“Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getireceğiz, gerçekten de hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek, gerçekten de bu ülkeye işi aşı getireceğiz. Gerçekten de hiçbir anne çocuğunun beslenme çantasına ne koyacağını düşünmeyecek.

Emekliler… Hiç merak etmeyin. 2015’ten bu yana emeklilere asgari ücret kadar ramazan ve kurban bayramında birer maaş ikramiye verilsin dedik. Yapmadılar. Eksik yaptılar. Göreceksiniz önümüzdeki kurban bayramında emeklilerin aylığı 15 bin lira olarak banka hesaplarına yatacak.

Hiçbir ailede yoksulluk sınırının altında gelire izin vermeyeceğiz. Her ailenin asgari gelir güvencesi olacak. Gençler en büyük şikayetinizin torpil olduğunu biliyorum. Ama size sözüm söz devlette liyakati sağlayacağız. Sözlü sınavı kaldıracağız. KPSS’den ne aldıysanız atamanızı yapacağız. Aşınız olacak, işiniz olacak. Çalışmanız için her türlü çabayı göstereceğiz. Sizin hayalleriniz Bay Kemal’in hedefi olacak.

Biz tek adam rejimine karşıyız, bu ülkenin çıkarları için tek adam rejimine karşıyız. Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkeyi tek adama teslim edemeyiz. Bizim milliyetçiliğimiz onlarınki gibi lafta değil. Bizim milliyetçiliğimizi öğrenmek istiyorlarsa rahmetli Ecevit’e bakacaklar.

Dünyada hastanesi olmayan tek ordu bizim ordumuz. Hastanelerini ellerinden aldılar. Bir ordunun hastanesi yoksa ciddi sorun var demektir. Bir hafta. Bir hafta içerisinde GATA’yı açacağız, askeri hastaneleri açacağız. Şanlı ordumuza teslim edeceğiz.

Onlar ayrıştırmaya çalışıyorlar, biz ayrışmayacağız. Bayrağımızın altında bir olacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar. Bakın hâlâ ne yapacaklarını söylemediler. Biz neyi nasıl yapacağımızı biliyoruz.

İklim değişikliği var. Yaz aylarında Akdeniz havzasında ciddi yangınlar çıkabilir. Bunun için yangınları söndürecek uçaklara ihtiyacımız var. Size sözüm söz 16 cumhurbaşkanlığı uçağını satacağım, yangın söndürme uçakları alacağım.

“Beşli çeteler beni istemeler”

Amerika’ya, İngiltere’ye gönderdikleri paranın tamamını getireceğim. Beşli Çeteler beni istemezler. Sakın ha Kılıçdaroğlu olmasın derler. Beşli Çeteler değil beş binli çeteler olsa da kul hakkı yiyenden hesabını soracağım. Son kuruşuna kadar getireceğim o paraları ve milletimize vereceğim.

Bir hafta içinde siyasi ahlak yasasını çıkaracağız. İş takipçiliği yapan, malı götüren milletvekili olmayacak. O defteri tamamen kapatacağız. O nedenle istemiyorlar Bay Kemal’i… Kimin olursa olsun, halkın cebine hortum bağlıysa, onu keseceğim. Hiç endişe etmeyin.”

Paylaşın

Kaftancıoğlu’ndan Muharrem İnce’ye Yanıt: İnce Hesaplarla Uğraşanlara…

MP Lideri İnce’nin “Millet İttifakı kurulurken davet edilmedik, yok sayıldık” sözlerine CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu, “Kendi gerçekliğini görmeden ince hesaplarla uğraşanlara da halk dersini verecek” şeklinde yanıt verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Memleket Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Muharrem İnce’nin “Millet İttifakı kurulurken davet edilmedik, yok sayıldık” sözlerine sosyal medya hesabından yanıt verdi.

Canan Kaftancıoğlu, İnce’nin sözlerini alıntıladığı paylaşımında “Yaptıklarını ya da yaşadıklarını gerekçelendirmek için aynaya bakmak yerine bahanelere sığınanlardan hazzetmedim hiç. Ne güzel söylemiş atalarımız Sorumluluk denilen şey önce iğneyi kendine batırmakken, kendi gerçekliğini görmeden ince hesaplarla uğraşanlara da halk dersini verecek.

29 Mart’ta CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeye ilişkin de konuşan Muharrem İnce, şu ifadeleri kullanmıştı:

“29 Mart’tan önce veya sonra Kılıçdaroğlu’yla hiçbir görüşmem olmadı. Yakınındaki kişilerin bazıları kendilerini siyasi aktör yapmak için çıkıp açıklamalar yaptı. Önemsemedim. Ben Sayın Kılıçdaroğlu’yla görüşmeyen birisi değilim.

Özel telefonlarımızı bilmeyen insanlar değiliz. Ama herhangi bir görüşmemiz olmadı. Millet İttifakı’nı kurarken davet edilmedik, mutabakat metinleri yapılırken davet edilmedik. Yok sayıldık. Biz ittifaklara karşı değiliz ama ittifaklar omurgalı olmalıdır. Onlarınki menfaat ittifakı.”

Paylaşın

Kaftancıoğlu Açıkladı: CHP İstanbul İl Başkanlığı Binasına Silahlı Saldırı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, partinin Seyrantepe semtindeki il başkanlığı binasına düzenlendiği düşünülen bir silahlı saldırı olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / Canan Kaftancıoğlu, konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Bugün saat 05.00 sularında TEM Otoyolu Seyrantepe mevkiinde bulunan il başkanlığımıza yönelik düzenlendiği düşünülen bir silahlı saldırı gerçekleşmiştir.

Binada görev yapan nöbetçi polis memuru ile binanın bulunduğu alandaki özel güvenlik görevlisinin ifadelerine göre olayda 6-7 el ateş edilmiştir.

İlk belirlemelere göre İl Başkanlığımıza isabet eden mermi bulunamamış, olay mahalinde boş kovanlar bulunmuştur. Olayla ilgili savcılık tahkikatı devam etmektedir. Gelişmeler sizlerle paylaşılacaktır.”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan açıklama

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP İstanbul İl Başkanlığını hedef aldığı belirtilen saldırıyla ilgili emniyetin kamera ve tespit çalışmalarının devam ettiğini belirtti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada “TEM otoyolu üzerinde CHP İstanbul il Başkanlığı karşı istikametinde, havaya araç içerisinden bir kaç el ateş ediliyor, binaya isabet yok, emniyetin kamera ve tespit çalışmaları devam ediyor.” denildi.

Olayla sosyal medya hesabından paylaşım yapan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ise iktidarın kutuplaştırıcı diliinin etkili olduğunu idddia etti.

“İstanbul il Başkanlığımıza silahlı saldırıda bulunuldu. Kimseye siz yaptınız diyemeyiz Kimseye siz yaptırdınız da diyemeyiz Cumhur İttifakının kutuplaştırıcı dilinin bunları tetiklediğini söyleyene de haksızsın diyemeyiz. Saldırıyı kınıyor faillerin yakalanmasını bekliyoruz.”

İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binası da kurşunlanmıştı

İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binası da 31 Mart’ta kurşunlanmıştı. Olaya ilişkin inşaat bekçisi Melihşah E. gözaltına alınmıştı.

Melikşah E.’nin savcılık ifadesinde şu ifadeleri kullanmıştı:

“Şantiyenin güvenlik hususuyla benim ilgilenmem gerekiyor. 30 Mart günü E-5 tarafında tel örgülerde farklı yerlerde kesilmeler olduğunu gördüm. Saat 18:40 sıralarında şantiyede çalışan başka biri beni arayarak yine şantiyenin çevre tellerinin kesildiğini, malzemelerin tellere yakın bölgeye atıldığını söyledi.

Ben bu esnada evde iftarı bekliyordum. Saat 21.00 sıralarında bulundurma ruhsatlı silahımı da yanıma alarak tekrar şantiyeye geldim. Silahımı yanıma alma sebebim hırsızlarla bir münakaşa yaşayabilme endişemdendir.

Daha sonra şantiyenin E-5 tarafından 3 kişinin TIR’ın fren ön diski dediğimiz ağır malzemeyi taşımaya çalıştıklarını gördüm. Hatta bu olayla ilgili olarak gündüz şirket patronumuza çektiğim fotoğrafları da attım. Bahsettiğim parçaların çalınmaya çalışıldığından bahsettim.”

Melikşah E. ifadesinin ardından serbest bırakılmıştı.

Paylaşın

Erdoğan, Demirtaş Üzerinden Millet İttifakı’na Yüklendi

İstanbul Bağcılar’da toplu açılış töreninde konuşan Erdoğan, “Siyaset sahnesinde yaşananları sizler de takip ediyorsunuz. Milletimizin karşısındaki tablo gayet açık ve nettir. Bir taraftan 15 Temmuz’da kurulan Cumhur İttifakı var, diğer tarafta çıkarlarının bir araya getirdiği 7’li koalisyon var.” dedi ve ekledi:

“Bu terör örgütlerinin parlamentodaki uzantısı hangi parti? HDP. HDP’yi ziyaret etti mi bay Kemal, ne sözü verdi? Hadi açıkla… Ne diyor, Demirtaş’ı serbest bırakacakmış. Bunları serbest bırakma gayretinde olanlara biz 14 Mayıs’ta gereken cevabı vereceğiz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Bağcılar’da toplu açılış töreninde konuştu

Erdoğan, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i eleştirdi.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun 31 Mart’ta İstanbul’da katıldığı iftar sonrası vatandaşlarla çekilen bir fotoğrafta yerde seccade olmasını gündemine alırken, İYİ Parti İstanbul İl Binasının kurşunlanmasıyla alakalı da Meral Akşener’e yüklendi.

Erdoğan seccade tartışması üzerinden Bağcılar’da törene katılan kalabalığa Kemal Kılıçdaroğlu’nu yuhalattı. Meral Akşener’e de ‘utan’ dedi.

Erdoğan “Fazla kalmadı 40 gün. Bu 40 gün içerisinde birileri seccadelerin üzerine ayakkabılarla basabilir. Çünkü bunlar Pensilvanya’dan alıyorlar talimatı. Onlara göre meşrudur, yapabilirler” diye konuştu.

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Deprem bölgesinde 31 bin 663 konutun temelini attık, 1 yıl müsaade istedik, bir yıl içinde 319 bin konutu depremzedelere teslim edeceğiz. Toplamda inşa edeceğimiz konut sayısı 650 bini bulacaktır. Tüm şehirlerimizi eski görkemine kavuşturana kadar durmayacağız.

Bay Kemal, sen İzmir’in milletvekilisin, belediye sende ne yaptın söyle bakalım. Çok çalışacağız, 14 Mayıs’ta gereken dersi vereceğiz.

Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Bağcılar’ı asla ihmal etmiyoruz. Bağcılar’ın kalbimizde ayrı bir yeri var. Buranın Bakırköy’e bağlı olduğu dönemde buralarda çizme ile çok dolaştık.

Kahramanmaraş depremlerinde dönüşümün önemini gördük. Yıllardır CHP zihniyetinin acımasız şekilde eleştirdiği TOKİ binalarımız deprem imtihanından alnının akıyla çıktı. Buralarda hiçbir can kaybı, yıkıntı yaşanmadı.

Meral Akşener’in saldırı açıklamasına tepki

Beni çok asabi görmüş, bana papatya çayı tavsiye ediyor. Biz de kendisine rezene çayı tavsiye ettik. Bizim yönlendirmemiz şeklinde kurşunlandığı yalanını yaydı. Tayyip Erdoğan’ın hayatında bu tür ahlaksızlık, bu tür adilik olmamıştır.

Senin geçmişinde varsa bilemem. Failler ortaya çıktı şimdi özür dileyebiliyor musun? Dileyemez, bu bir cibiliyet meselesidir. Özellikle hanım kardeşlerimden bu hanımefendi bir ders vermenizi istiyorum.

Selahattin Demirtaş üzerinden Millet İttifakına yüklendi

42 gün sonra sandıklara gideceğiz ve nasıl bir siyasi anlayışla yönetileceğimizi tayin edeceğiz. Çok önemli bir karar alacağız.

Siyaset sahnesinde yaşananları sizler de takip ediyorsunuz. Milletimizin karşısındaki tablo gayet açık ve nettir. Bir taraftan 15 Temmuz’da kurulan Cumhur İttifakı var, diğer tarafta çıkarlarının bir araya getirdiği 7’li koalisyon var.

Bu terör örgütlerinin parlamentodaki uzantısı hangi parti? HDP. HDP’yi ziyaret etti mi bay Kemal, ne sözü verdi? Hadi açıkla… Ne diyor, Demirtaş’ı serbest bırakacakmış. Bunları serbest bırakma gayretinde olanlara biz 14 Mayıs’ta gereken cevabı vereceğiz.”

Paylaşın

İstanbul’da 242 Ürünün 112’sinde Fiyatlar Arttı

Mart ayında İstanbul’da 242 ürünün 112’sinin fiyatı artarken, 33 ürünün fiyatı düştü, 97 ürünün fiyatı ise değişmedi. Geçen ay gıda harcamaları yaş kuru sebze ve meyveler alt grubunda yer alan soğan, yüzde 22,42 ile fiyatı en fazla artış gösteren ürün oldu.

Haber Merkezi / İstanbul’da geçen ay konut, kültür, eğitim ve eğlence harcamaları grubunda yer alan maç giriş bileti ücreti yüzde 24,12 gerileme göstererek fiyatı en fazla azalan ürün oldu.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), kentteki enflasyonun aylık bazda arttığını açıkarken, mart ayına ilişkin ürünlerdeki fiyat artışlarına dair verileri de paylaştı. Perakende fiyatı artan ve azalan ürünler değişim oranlarıyla açıklanırken, piyasa şeffaflığını korumanın amaçlandığı kaydedildi.

İTO verilerine göre İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi’nde yer alan 242 ürünün 112’sinin perakende fiyatı artarken, 33 ürünün fiyatı düştü, 97 ürünün fiyatı ise değişmedi. Geçen ay gıda harcamaları yaş kuru sebze ve meyveler alt grubunda yer alan soğan, yüzde 22,42 ile fiyatı en fazla artış gösteren ürün oldu.

Fiyatında artış yaşanan diğer ürünler; gıda harcamaları grubundan yüzde 18,55 ile taze fasulye, yüzde 17,99 ile dana eti, yüzde 16,63 ile balık, sağlık ve kişisel harcamalar grubundan yüzde 15,96 ile ilaçlar, ev eşyası harcamaları grubundan yüzde 15,38 ile yemek odası takımı, gıda harcamaları grubundan yüzde 15,24 ile hazır çorbalar ve yüzde 14,16 ile tuz olarak belirlendi.

Fiyatı en fazla azalan ürün maç bileti

Geçen ay konut, kültür, eğitim ve eğlence harcamaları grubunda yer alan maç giriş bileti ücreti yüzde 24,12 gerileme göstererek fiyatı en fazla azalan ürün oldu.

Fiyatında azalış izlenen diğer ürünler; gıda harcamaları grubundan yüzde 22,92 ile salatalık, yüzde 20,95 ile yeşil soğan, yüzde 17,50 ile patlıcan, ev eşyası harcamaları grubundan yüzde 17,17 ile porselen mutfak eşyası, gıda harcamaları grubundan yüzde 12,24 ile bakla, ulaştırma ve haberleşme harcamaları grubundan yüzde 11,96 ile şehirler arası otobüs bileti ücreti ile gıda harcamaları grubundan yüzde 9,96 ile kabak olarak belirlendi.

Paylaşın

İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 74,22

Mart ayında İstanbul’da enflasyon bir önceki aya göre yüzde 2,95, bir önceki yılın aynı ayına yüzde 74,22 arttı. En yüksek fiyat artışları giyim harcamalarında görüldü. Giyim harcamalarını sağlık ve kişisel bakım harcamaları takip etti.

Haber Merkezi / En az artış ise ulaştırma ve haberleşme harcamalarında görüldü. Ulaştırma ve haberleşme harcamalarını ise ev eşyası harcamaları takip etti.

İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı verilerine göre, İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi için mart ayı verileri açıklandı.

Martta bir önceki aya göre yüzde 2,95, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 4,96 artış kaydetti. Söz konusu veriler yıllık bazda incelendiğinde, perakendede yüzde 73,02, toptan fiyatlarda ise yüzde 74,22 olarak gerçekleşti.

Martta perakende fiyatlarda önceki aya göre, diğer harcamalar grubunda yüzde 8,89, giyim harcamalarında yüzde 5,32, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 4,70, gıda harcamalarında yüzde 3,97, konut harcamalarında yüzde 2,46, ev eşyası harcamalarında yüzde 0,36, ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 0,17 artarken, kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 4,23 azaldı.

Martta toptan fiyatlarda ise önceki aya göre, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 13,77, kimyevi maddeler grubunda yüzde 4,96, gıda maddeleri grubunda yüzde 4,82, inşaat malzemeleri grubunda yüzde 3,55, mensucat grubunda yüzde 1,45, yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 0,13 artış, madenler grubunda yüzde 1,64 azalış görüldü.

Paylaşın

İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’na Silahlı Saldırı: Muhalefetten Tepki

İstanbul Zeytinburnu’nda bulunan İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı binasına, henüz kimliği belirlenemeyen kişi ya da kişilerce sabaha karşı silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda binanın penceresine kurşun isabet ederken, ölen ya da yaralanan olmadı.

Parti binasındakilerin ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda polis geldi. Polis inceleme başlatırken saldırganın kaçtığı öğrenildi.

Saldırı sonrası kısa bir mesaj paylaşan İYİ Parti Lideri Akşener “Devri iktidarınızda; evime, dava arkadaşlarıma yönelen tüm saldırılar cezasız kalmıştı. Bugün de İstanbul İl Başkanlığımıza silahlı saldırı düzenlendi Recep Bey! Tehditlerini vazife bilerek üzerimize gelen kurşunları çek; eğer geleceksen, sen gel!” dedi.

İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz da silahlı saldırı ile ilgili açıklamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçladı. Poyraz, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullandığı tehdit dili sonrası meydana gelen bu saldırıyı millet vicdanına bırakıyoruz” dedi.

Sözcü Gazetesi Yazarı Aytunç Erkin’e konuşan İYİ Parti İstanbul İl Sekreteri Alper Akdoğan, “Kurşun ana giriş kapısındaki kafeteryalar bölümünde koltuğa saplanmış” dedi.

İBB İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan, “İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığımız kimliği belirsiz kişiler tarafından kurşunlandı. Olay yeri inceleme ekipleri araştırmalarına devam ediyor” dedi.

Saldırıya CHP’den tepki

Saldırı sonrası Genel Başkan Akşener’le görüştüğünü duyuran Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “Meral Hanım güçlü bir liderdir, Asena’dır, böyle korkutamazsınız. Faillerin derhal yakalanmasını ve yargı önüne çıkarılmasını bekliyorum” dedi.

CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu; İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Coşkun Yıldırım’ı arayarak geçmiş olsun dileklerini ve dayanışma mesajını iletti. Kaftancıoğlu, Twitter’dan yayınladığı mesajda, “İyiliğin karşısında kurşunlarınızın bile etkisi olmaz, olmayacaktır. Geçmiş olsun” ifadelerini kullandı.

Akşener’i arayarak geçmiş olsun dileklerini ileten Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun da gün içinde İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığı’nı ziyaret edeceği açıklandı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, saldırıyı kınadı ve geçmiş olsun dileklerini iletti. İmamoğlu, “Faillerin bir an evvel adalete teslim edilmesi beklentimizin de altını çiziyorum” ifadesini kullandı.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak da Twitter hesabından “Seçimlere 43 gün kaldı. Tehdit, şiddet yeniden sahnede. İYİ Parti İstanbul İl Başkanlığına yapılan hain saldırıyı kınıyor, @iyiparti’ye geçmiş olsun diyoruz” açıklamasını yaptı.

Ne olmuştu? 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Mart’ta katıldığı bir televizyon yayınında kendisini eleştiren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i hedef alarak “Bizim adımıza dikkat et. Benim adım Tayyip, soyadım da Erdoğan. Erdoğan’a da dikkat et, Tayyip ismine de dikkat et. Yalanla dolanla iş yapma. Yanlış yere kafanı çarpıyorsun. Beni kendinle uğraştırma” demişti.

Genel Başkanı Meral Akşener de dün deprem bölgesi Adıyaman’da “Sayın Erdoğan da beni iyi tanır ki ben, bugüne kadar hiçbir tehdide pabuç bırakmadım. Demirden korksak trene binmezdik. Ben buradayım, adresim belli, evimizi bastınız adres belli, partimin adresi belli, çantam elimde, benim için Silivri soğuk değil; buyurun Recep Bey. Bu sinire gerek yok. Ben sana tavsiye edeyim, eskiden tanıyan biri olarak; papatya çayına devam” açıklamasını yapmıştı.

Paylaşın

Buldan: 14 Mayıs’ta Seçimleri Kazanacak, Kendi Geleceğimizi İnşa Edeceğiz

İstanbul Newroz’unda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “AKP’nin ve küçük ortağının bu ülkeyi son kez yönettiğini herkes bilmelidir. Çok az zaman kaldı. Önümüzde iki aydan az bir zaman var. 14 Mayıs bizler açısından önemli bir fırsattır ve aynı zamanda milat olacaktır. AKP ve MHP’nin bu seçimlerde Türkiye halklarının ne kadar büyük olduğunu, Kürtlerin ne kadar iradeli olduğunu, kadınların gençlerin bu ülkeyi değiştirme ve dönüştürme yeteneğinin nasıl ortaya çıkaracağını göstereceğimiz bir tarihtir 14 Mayıs” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu meydanı dolduranlar şunu bilsin ki demokrasi meydanlarda yazılır, barış meydanlarda ilan edilir. Ama barışı da adaleti de demokrasiyi de özgürlüğü de bizler 14 Mayıs’ta sandıklarda ilan edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilsin ki Kürtlere hakaret ederek, Türkiye halklarına parmak sallayarak, her gün tehdit ederek bu süreci yönetemezsiniz, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Hakaretlerinize de parmak sallamanıza da tehditlerinize de boyun eğecek bir halk yok karşınızda.”

Buldan, konuşmasının devamında, “Kürtler de Türkler de Ermeniler de Süryaniler de bu ülkenin bütün inançları, kimlikleri, mezhepleri, renkleri bu ülkeyi değiştirmek için, yaşamı inşa etmek için kadınların özgürlüğü için gençlerin geleceği için el ele omuz omuza 14 Mayıs’ta seçimlerde sandıkları da koruyacağız, seçimleri de kazanacağız. Kendi geleceğimizi mutlaka inşa edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Olumsuz hava koşullarına rağmen on binlerce kişi İstanbul Newroz’unda bir araya geldi. Halkların Demokratik Partisi (HDP), HDK ile Yeşiller Partisi tarafından organize Newroz’a HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü İbrahim Akın, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, TUAD-FED Yöneticisi Salih Tekin ve milletvekilleri katıldı.

Burada konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan şunları söyledi:

“Merhaba gelê me yê hêja, gelê me yê delal, ez we hemûyan bi dil û can silav dikim. Hûn bi xêr hatine, ser seran ser çavan re hatine. Sevgili gençler, sevgili kadınlar ben de HDP adına hepinizin Newroz’unu kutluyorum Newroz pîroz be. Newroz zalimlere karşı, kötülüklere, baskılara, şiddete, hukuksuzluklara karşı Türkiye halklarının Kürtlerin, Türklerin, Ermenilerin, Süryanilerin, Lazların, Boşnakların, Pomakların bu ülkede baskı altında yaşayan, şiddet gören, haksızlığa ve hukuksuzluğa maruz kalan tüm kimliklerin, tüm inançların bir arada sesini yükselttiği gündür. İşte onun için bu meydanı dolduran tüm halklarımıza, renklerimize, kimliklerimize, inançlarımıza bir kez daha emeğinize sağlık diyoruz.

Newroz bu ülkeyi yönetenlere, Ankara’ya, siyasi iradeye buradan güçlü bir mesajımızın verildiği gündür. Newroz aynı zamanda savaş ve tecrit politikalarına, hukuksuzluklara, Türkiye halkları olarak karşı çıktığımız, gücümüzü bir kez daha gösterdiğimiz bir gündür. Newroz aynı zamanda direniştir, mücadeledir, barıştır. Savaş politikalarını yürütenlere karşı büyük bir barış istendiğini, çözümün diyalog ve müzakereden geçtiğinin anlatıldığı bir gündür.

Evet bu Newroz’u bir bayram havasında karşılayamadık. Bu Newroz’u acılarımızın, yasımızın, öfkemizin, depremden dolayı mağduriyetin gölgesinde kalan insanlarımızın yaşamını yitirdiği, deprem felaketiyle, sel felaketiyle büyük acıların yaşandığı bir dönemde karşılıyoruz. Onun için belki bir bayram havasında değil ama iktidara karşı depremde ölenlerin yaşamını yitirenlerin, enkazın altında kalanların öfkesinin olduğu bir dönemde geçiriyoruz. Bu yılki Newroz biraz buruktur, acılıdır, öfkelidir. Bu yılki Newroz depremde yaşamını yitirenlere adanmıştır. Bir kez daha can veren enkazın altında kalan bütün insanlarımıza allahtan diliyorum. Yaralılara acil şifalara diliyorum.

Depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen acıların dinmediğini, yaraların sarılmadığını hep birlikte gördük, tanık olduk. Ama bir şey daha ortaya çıktı. İnsanlık dayanışma, birlik ve beraberlik ortaya çıktı. Herkes bu dayanışma ile yaralarını sarmaya, acılarını dindirmeye çalıştı. Bizler bu ülkeyi yönetenlerin depremdeki duyarsızlığını gördük, bu ülkeyi yönetenlerin depremi bir kader olarak ifade ettiklerinde, depremdeki yaraları sarmadığını gördük. İnsanları açlıkla, soğukla terbiye etmeye çalıştıklarını gördük. Ama şunu bilsinler, deprem de AKP ve MHP ittifakı da bu ülkenin kaderi olmaktan çıkacaktır.

“14 Mayıs bir milat olacaktır”

AKP’nin ve küçük ortağının bu ülkeyi son kez yönettiğini herkes bilmelidir. Çok az zaman kaldı. Önümüzde iki aydan az bir zaman var. 14 Mayıs bizler açısından önemli bir fırsattır ve aynı zamanda milat olacaktır. AKP ve MHP’nin bu seçimlerde Türkiye halklarının ne kadar büyük olduğunu, Kürtlerin ne kadar iradeli olduğunu, kadınların gençlerin bu ülkeyi değiştirme ve dönüştürme yeteneğinin nasıl ortaya çıkaracağını göstereceğimiz bir tarihtir 14 Mayıs.

Bu meydanı dolduranlar şunu bilsin ki demokrasi meydanlarda yazılır, barış meydanlarda ilan edilir. Ama barışı da adaleti de demokrasiyi de özgürlüğü de bizler 14 Mayıs’ta sandıklarda ilan edeceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu ülkeyi yönetenler şunu bilsin ki Kürtlere hakaret ederek, Türkiye halklarına parmak sallayarak, her gün tehdit ederek bu süreci yönetemezsiniz, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Hakaretlerinize de parmak sallamanıza da tehditlerinize de boyun eğecek bir halk yok karşınızda.

“14 Mayıs’ta seçimleri kazanacak ve kendi geleceğimizi inşa edeceğiz”

Kürtler de Türkler de Ermeniler de Süryaniler de bu ülkenin bütün inançları, kimlikleri, mezhepleri, renkleri bu ülkeyi değiştirmek için, yaşamı inşa etmek için kadınların özgürlüğü için gençlerin geleceği için el ele omuz omuza 14 Mayıs’ta seçimlerde sandıkları da koruyacağız, seçimleri de kazanacağız. Kendi geleceğimizi mutlaka inşa edeceğiz.

Bu ülkeyi nasıl yönettiklerini biliyoruz. Bu ülkenin kaynaklarını nereye akıttıklarını biliyoruz. Bu ülkenin savaşa ihtiyacı yok, bu ülkenin toplumsal barışa ihtiyacı var. Kürtlerin kendi anadilinde eğitime, özgürlüğe ihtiyacı var. Bunun için akılcı bir politika ile bütün bunlar sağlanabilirken onlar kaynaklarımızı savaşa ve başka yerlere aktarıyor, bunu kabul etmiyoruz.

Türkiye halkları savaş istemiyor, tecrit istemiyor. Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin bir an önce kaldırılmasını istiyor. Biliyoruz ki tecritle sadece İmralı’yı da değil tüm Türkiye’yi tecrit alanına sıkıştırmak istiyorlar. Her ağzını açanı, cezaevine koyuyorlar, dava açıyorlar. Twit atan gençleri cezalandırıyorlar. Ama biz 14 Mayıs’tan sonra öyle bir ülkeye gözümüzü açacağız ki twtilerinizi de atacaksınız, halaylarınızı da çekeceksiniz, özgür bir yaşama uyanacaksınız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Sevgili kadınlar bu ülkede en fazla baskı gören şiddete maruz kalan, katliamlara maruz kalan biz kadınlarız. Size de söz veriyoruz. Sevgili kadınlara söz veriyoruz. 14 Mayıs’tan sonra kadınları ilgilendiren bütün yasaları yaşama geçireceğiz. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere, şiddetin olmadığı, baskının olmadığı, kadınları koruyan yasaların çıkarıldığı bir düzeni mutlaka inşa edeceğiz.

Sevgili gençler, gelecek sizindir, geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Ama sizlere bir görev vermek istiyorum. 14 Mayıs’ta bütün sandıklarımızı gençlerimize emanet ediyorum. O sandıklarda tek bir hilenin, usulsüzlüğün yapılmasına müsaade etmeyeceksiniz. İşte biz böyle kazanacağız. Gençlerimizle, kadınlarımızla geleceği Türkiye halklarıyla kazanacağız.

Cezaevindeki arkadaşlarıma özel selamlarımı göndermek istiyorum. Edirne Cezaevine, Selahattin Demirtaş’a, Selçuk Mızraklı’ya selamlarımı gönderiyorum. Kandıra Cezaevine sevgili Figen Yüksekdağ’a, Gülten Kışanak’a sevgilerimi gönderiyorum. Sincan Cezaevine sevgili İdris Baluken’e, Sabahat Tuncel’e sevgilerimi gönderiyorum. Cezaevlerinde de olsalar biliyoruz ki onlar buradalar, bizlerle birlikte Newroz’u kutluyorlar. Bir dahaki Newroz’da bütün arkadaşlarımızla el ele burada Newroz kutlayacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Hava soğuk, konuşmamı uzatmak istemiyorum. Üşümenizi istemiyorum. Hep birliktte bu iki ayda uzun çalışacağız, gece demeden, gündüz demeden her eli tutacağız, her kapıyı çalacağız, herkesin yüreğine dokunacağız hep birlikte. Hepimizin yolu açık olsun. Hepimize başarılar diliyorum. Gelecek bizimdir, yarınlar bizimdir. 14 Mayıs sonrası hepimizindir. Newroz pîroz be. An azadî an azadî.

Paylaşın