İYİ Parti Lideri Akşener, CHP’lilerden Oy Talep Etti

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan İYİ Parti Lideri Meral Akşener, CHP’lilerden İYİ Parti’ye de oy vermelerini istedi. Kendi parti tabanının Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanması için var gücüyle çalışacağını söyledi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını daha fazla bekletmemek için kısa bir konuşma yapacağını söyleyen İYİ Parti Lideri Akşener, güçlendirilmiş parlamenter sistemle birlikte başbakan olma isteğini yineledi.

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

“Bir Kemal’e Bir Meral’e… Öncelikle bu meydanı doldurduğunuz için, şereflendirdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Haklarınızı helal edin. Cenab-ı Hak başta Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere hepimizi önce kendi huzurunda sonra sizlerin karşısında utandırmasın inşallah.

14 Mayıs elbet burası gösteriyor ki Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olarak seçildiği ve alkışlar içinde inşallah Çankaya Köşkü’ne beraberce götürdüğümüz bir akşam olacak. Sizin helal oylarınızla Sayın Kılıçdaroğlu, 13. Cumhurbaşkanı olacak. Ben de… ‘Başbakan Meral’ diyorsunuz ya. Oylarınızla başbakan olmak istiyorum. Bizim Anadolu’da yaptığımız bütün mitinglerde İYİ Parti seçmeninden tek bir şey istiyorum ben: Bir oy Kemal’e bir oy Meral’e.

“Birleşe birleşe kazanıyoruz”

Şimdi burada hem İYİ Parti’nin hem CHP’nin seçmenleri var. Birleşe birleşe kazanıyoruz. Ama minicik bir isteğim var sizden. Her CHP’li aileden sadece tek bir oy istiyorum. Ama biz bütün İYİ Partililer, bütün oylarımızı Sayın Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı için oraya şak diye basacağız.

Türkiye… Ben siyasetçi bir ailenin kızıyım. 30 yıldır kendim siyaset yapıyorum. Toplamında 50 yıllık bir hafızam var. Hayatımda bu kadar rezil bir seçime ilk defa gidiyoruz. Hakaretlerin, küfürlerin, iftiraların havada uçuştuğu, tehditlerin havada uçuştuğu bir seçim… Milletine ilk defa ‘işgalci’ diyen bir dil… Türk milletine işgalci, darbeci diyen bir dil… Allah’ım bütün psikiyatrları bu ağabeyleri tedavi için davet ediyorum. Gerçekten cezai ehliyetleri kalmadı. En tepesinden bugün bakanlık makamında oturanlara hepsi aynı.

İkide bir kasetten bahsediliyor. Recep bey Recep bey… Var mıdır yok mudur belli olmayan bir kasetten bizzat bahsediyorsun da yahu dün sizin en yakın aile dostunuz seninle beraber başına bir iş gelmesin diye hapse giren Yeşildağ ailesinin bir ferdi bir kaset yayınladı. O kasette çok enteresan nasıl hırsızlık yapıldığını anlatıyor. Diyor ki Ali Yeşildağ: Antalya Havaalanı yıl 2007’de havaalanının işletmesi satışa çıkıyor. Bir firma 5 milyar euro veriyor. Buna karşılık o firmanın dosyasından evrak çalınıyor. Yakınlardan birine 3 milyar euroya veriliyor. 1 milyar euro cep ediliyor. Bu iddia bizzat Recep Bey tarafından 1 milyar euro alındığını söylüyor.

Recep Bey, Recep Bey… Hazır kaset orada. Bu iddiaları soruşturman gerekiyor. Sen Cumhurbaşkanısın. Bize sövmek yerine sen bu videoyu bir sorgula bakalım. Bu bir milyar dolar kimin cebine girmiş? Ali Yeşildağ’ın iddiasına göre senin cebine girmiş.

Bir şey daha var.Köprüler, tüp geçitler var. KÖİ deniliyor. Şimdi çıkacak diyecek ki: Bugünler diyecek daha iyi günler diyecek. Ondan sonra al başına belayı. Adamla beni dövüştüreceksiniz. Bu demin saydığım havaalanları, köprüler… Onlar da 3 milyar dolara yaptırılacak 11 milyara yaptırıldı. 5 milyarlık yeri 3 milyara verdiğinde 1 milyar, cebelleziymiş. 3 milyara bitecek yeri 11 milyara bitirttiğin zaman cebellezi ne kadar oldu?

Benim son söz olarak sizden isteğim şudur: Bakınız 14 Mayıs günü yani cebinizden giden paraların, çocuklarınızın geleceğinden giden paraların devamını istiyorsanız ki istemiyorsunuz. Hakkında böyle söylentiler çıkmamış, dürüstlüğüne hepimizin kefil olduğu 13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu seçeceksiniz.”

Paylaşın

Ahmet Davutoğlu: İstanbul Milli İrade Dersi Veriyor

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, İstanbul’un “anlayana hoca olduğunu” vurgulayarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçimler için “siyasi darbe” sözüne tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Ahmet Davutoğlu, “Seçimlere siyasi darbe diyen bir bakana, toplumu bölerek kardeşi kardeşe düşüren bir söylem kullananlara milli irade dersi veriyor İstanbul” dedi.

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

“Her vesile ile söylerim, İstanbul anlayana bir hocadır, ders verir. Bugün İstanbullular bir milli irade dersi veriyor. Seçimlere ‘siyasi darbe’ diyen bir bakana; toplumu, milleti bölerek, kardeşi kardeşe düşman kılan bir söylem kullananlara milli irade dersi veriyor İstanbul.

Bugün Hıdırellez. Hıdırellez; insanın toprakla, suyla, havayla barışmasıdır. İnsanı, insanla barıştırmaya, kardeş kılmaya geliyoruz. Bugün bahar ve Hıdırellez. 15 Mayıs ise siyasetin Hıdırellez’i olacak.

13. Cumhurbaşkanımız Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları ile yaptığımız görev taksiminde bana, Millet İttifakı’nın tarım ve gıda güvenliği politikalarını anlatmak düştü. Vaktimiz az. Ama size tarım ve gıda güvenliğini anlatırken iki zihniyeti anlatmaya çalışacağım.

Önce toprak. Ondan geleceğiz, ona gideceğiz dediğimiz toprak. Bir zihniyet der ki; toprak ranttır, kupon arazidir, üzerine gökdelen dikerek milyarlar kazanırız. Bir zihniyet de yani biz de deriz ki toprak bizim dostumuzdur, ondan geldik ona gideceğiz. Toprak, bir rant alanıdır diyenler. Bundan üç ay önce, şubat ayında; deprem bölgesine diktikleri binalarla büyük acılar yaşattılar. Malatya Bostanbaşı Kayısı Mahallesi’nde, kayısı dikilen bahçelerde gökdelen diktiler. Şimdi mücadele kim ile kim arasında?

Toprağa bereket diye bakan, aslını toprakta görenlerle; toprakta rant görenler arasında. 2017 – 2020 arasında 2 milyon 370 bin dekar toprak, tarımdan uzaklaştırıldı. Sadece geçen sene 1 milyon büyükbaş, 1 milyon 300 bin küçükbaş hayvanımızı kaybettik. Envanter düştü. Siz niye pahalı et yiyorsunuz? Çünkü hayvancılığı öldürdüler. Çünkü bunlar toprakla savaşanlardır. Biz toprakla barışanlardanız.

Bir eski Başbakan. Bugünlerde çok konuşuyor. Seçimlerde yabancı istilacılara karşı, 14 Mayıs’ta; bu ülkeyi yabancı istilacılara bırakmayacağız. İstanbullular siz ona iki kere ders verdiniz değil mi? Bir yetmedi, iki kere. İzmirliler de ders verdiler. Girdiği her seçimi kaybeden, Başbakanlık makamını da gasp eden bir adam, çıkmış bizi yabancı işgalcilerle bir arada tutuyor. Haddini bil, haddini. Millet İttifakı, yabancı istilacılara da, toprağı işgal eden rantiyeye karşı da kurulmuştur.

Çok net söylüyoruz. Toprak, tarım politikamızın başında şu var: Toprağı rant alanı olarak gören bu zihniyet gidecek, toprağı bereket olarak gören çiftçilerimiz toprağa geri dönecek. İmar baronları gidecek, milletin efendisi köylü gelecek.

İkincisi su… KOP, GAP projesi kaldı. Ama bunlar Kanal İstanbul yapmak peşindeler. Çünkü rant var. Hiç hak etmedikleri, büyük servet birikimleri var. Bunlar tüketici ile üreticiyi birbirine düşman etti. Et, süt fiyatı artarsa, tüketici alamıyor; düşerse üretici kar edemiyor. Biri de çıktı ki, bunlardan biri; ‘Biz TOGG diyoruz, onlar soğan diyor’ dedi. Tam bir zihniyet fukarası. Sovyetler Birliği çökerken de böyle demişlerdi. Biz ise şunu diyoruz: ‘Hem İHA, hem SİHA, hem TOGG; hem soğan.’ Hiçbir zaman savunma sanayisini soğanın karşısına koymadık, bunlar koyarlar.

Bu seçim, halkla birlikte halkın kaderini paylaşanlarla; halkı gıda enflasyonu karşısında ezdirenlerin seçimi olacak. Size söz veriyoruz. Bütün milletime sesleniyorum: Millet İttifakı’nın iktidarında, gıda enflasyonunun altında bir cümle olmayacak. Yiğidi bir kuru soğana muhtaç edenler gidecek; Anadolu yiğitleri geri gelecek.

Çiftçi yaş ortalamamız 56 olmuş. Yani 20 yıl daha tedbir almazsak, maalesef çiftçilerimiz kalmayacak. Şimdi biz genç çiftçilerimiz için özel teşvikler uygulayacağız. Hazine garantili alanlar genç çiftçilere tahsis edilecek. Kiralamada kolaylıklar olacak. Sakın çiftçiliği uzak alanlar diye düşünmeyin. Kent tarımı yapacağız. Kırsal dönüşüm yapacağız. Türkiye’nin ovalarını gökdelenlerle imar baronlarına yedirmeyeceğiz. İstanbul çevresi ile birlikte tarım kenti de olacak.

Pandemi döneminde yaşadık. Lojistik zorlaştı. Kentlerimizin etrafındaki tarım alanlarını rantiyeye kurban etmeyeceğiz. Bütün tarım alanlarında, yarım kalan sulama projelerinin hepsini tamamlayacağız. Biz Kanal İstanbul’a değil, Anadolu’ya suyla bereket getireceğiz.

Ürün girdilerini kontrol edeceğiz. Bunlar; lüks yatlara mazotu ÖTV’siz veriyor. Biz çiftçiye ÖTV’siz vereceğiz. Lüks yatlara mazotta ÖTV’yi kaldıranlar gidecek, çiftçiye ÖTV’siz verenler gelecek. Yem ve tohumda yapılan bütün harcamaların yüzde 50’si çiftçiye geri verilecek. Türkiye, ithalatla çiftçilerin terbiye edildiği bir ülke olmayacak. FAO, Dünya Gıda Örgütü’nün rakamlarına göre, bir yıl içinde gıda fiyatları dünyada yüzde 21 düştü.

Hani bunlar ekonomik kriz olduğunda demiyorlar mı, dünyada da kriz var. Dünyada yüzde 21 düşerken, et fiyatları Türkiye’de yüzde 234 nasıl arttı? Süt 30 liraya nasıl dayandı. Bunlarda vicdan yok. Bunlar kendileri; manda yoğurdu ile ejder meyvesi ile beslenip halka soğanı çok görenler… Sofralarında ejder meyvesi ile beslenenler gidecek. Anadolu’nun temiz gıdası ile Türkiye’yi kendine yeter yapanlar geri gelecek.

Kur korumalı mevduat adı altında, faizcilere kaynak aktardılar. Biz; kur korumalı tohum getireceğiz. Kur korumalı mazot, kur korumalı yem, kur korumalı gıda… Yani kur tehdidi altından, maaliyetleri çıkaracağız. Bunlar köprülerden geçiş için alım garantisi verdiler. Biz ise ürünlerde çiftçimize alım garantisi vereceğiz. Çiftçilerimiz en başında bilecekler, ne ekersem karşılığında ne alırım.

“Tüm bu rantiyeye son vereceğiz”

Ne yapacağız biliyor musunuz? Hani bir banka var, adı Ziraat Bankası. Ama kendisi ziraat dışında her işi yapan bir banka. Medya patronlarına kredi verir. Yandaş medya kurabilmek için Ziraat Bankası fonlarını kullananlar gidecek. Ziraat Bankası’nı çiftçilere ve milletin gıda ihtiyacını karşılamak üzere tarım sektörüne ayıranlar gelecek. Tüm bu rantiyeye son vereceğiz.

Kuracağımız Tarım ve Gıda Güvenliği Bakanlığı ile yepyeni bir dönemi başlatacağız. Çiftçimiz mutlu olacak. Gerçek anlamda Hıdırellez’i kutlayacaklar. Tüketicimiz temel gıdasını alacak. Bu bizim sözümüzdür. Millet İttifakı’nın 13. Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı yardımcılarının ortak sözüdür.

Gelecek hafta, bütün bu rant dönemine son vereceğiz. Kendi halkına dönüp kitapsızlar diyenler, küffar diye konuşanlar… Dinimizi, vatanımızı, milletimizi ve milli değerlerimizi istismar edenler gidecek. 14 Mayıs günü kimler gidecek, kimler kalacak? 14 Mayıs gecesi, 15 Mayıs sabahı; yeni bir baharda yasaklar gidecek, özgürlükler gelecek. 15 Mayıs sabahı kutuplaşma gidecek, kucaklaşma gelecek. Kucaklaşacak mıyız? Millet İttifakı ile her kesim birbiriyle kucaklaşacak mı?

Yargıya talimat veren hukuk anlayışı gidecek; hak, hukuk, adalet gelecek. Mülakat gidecek, liyakat gelecek. Her gün, her akşam bir videoları yayınlanan; işte dün akşam da Antalya Havalimanı’nda ne döndüğü yayınlanan; o yolsuzluk sistemi gidecek, siyasi ahlak gelecek. Gelecek mi? Bütün bunların sebebi olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gidecek, güçler ayrılığına, demokratik hukuk devletine dayalı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem gelecek mi? Oy vermeye hazır mısınız?

15 Mayıs günü; yalana, yolsuzluğa, yasaklara, yoksulluğa boğulmuş, Cumhur İttifakı gidecek, milleti bereket ile buluşturacak olan Millet İttifakı gelecek. Söz mü? 14 Mayıs günü, sandıkları yeni bir Türkiye, yeni bir bahar için buluşturacak mıyız? Haydi Türkiye, hep beraber.”

Paylaşın

DP Lideri Uysal: Onların Tokluk Sınırını Bilmiyoruz

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan DP Lideri Gültekin Uysal, Türk-İş’in aylık olarak açıkladığı açlık sınırı verilerinin altını çizerek, “Biz bu ülkenin kaynaklarını kendisi için beytülmal zannedenlerin tokluk sınırını açıklayamıyoruz. Onların tokluk sınırını bilmiyoruz. Onların tokluk sınırını bilsek bir şey söyleyeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / DP Lideri Uysal, ayrıca, Bakan Soylu’nun seçimle ilgili sözlerini hedef aldı. Hükümetinin görevinin darbeyi önlemek olduğunu dile getiren Uysal, “Seçimleri iptal mi edeceksiniz? O yüzden bunların düşünceleri, zihin dünyaları ortaya döküldü. Türkiye’ye dair, bu milletin kalkınmasına dair hiçbir hayalleri yok” ifadelerini kullandı.

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

Mitingde konuşan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, şunları söyledi:

“14 Mayıs 2023 milletin yeniden kaderine hakim olacağı bir gün olacak Allah’ın izniyle. Türkiye’yi kendilerini vazgeçilmez zannedenlere, kendi varlıklarını kaçınılmaz bir kadere dönüşmek için Türkiye’yi risklere mahkum edenlere, bu büyük ülkenin kaynaklarını 85 milyona değil de bir avuç insana sunanlara karşı elbette ne diyeceğiz? Yeter diyeceğiz. Çünkü dünya hızla değişiyor. Zaman hızla akıyor.

İşte bu 14 Mayıs’ı çağın ritmini yakalayacağımız bir gün haline getirmek durumundayız. Aziz İstanbullular, değerli vatandaşlarım bugüne bir günde gelmedik. Güzel bir söz var; ‘bir anın arkasında asırlar vardır’ diye. İşte bu noktaya yürüne yürüne, mücadele edile edile, emek verile verile, alın teri akıtıla akıtıla sizler getirdiniz. Ve işte bugün bu an bunu taçlandırma günüdür. Sadece 4-5 yıllık bir siyasi dönemi değil 20 yıllık bir iktidar dönemini değil bir buçuk asırdır sürdüre geldiğimiz gelişim çizgisi içerisinde bir devri kapatıyoruz.

Bu büyük ülke tarihi fırsatları kaçıramaz. Çağın bize emrettiği demokrasisine, hukukuna, eğitim sitemine, ekonomisine bu çağın icap ettirdiği derinliği katmak zorundayız. Ama bugün milyonlarca insanımız eğer sefalet içinde ise bunun sorumluluğu elbette yönetenlerdedir. Yakında TÜRK-İŞ yoksulluk ve açlık sınırını açıkladı. Türkiye’de açlık sınırı 10 bin 135 lira.

TÜRK-İŞ açlık sınırını açıklıyor da biz bu ülkenin kaynaklarını kendisi için beytülmal zannedenlerin tokluk sınırını açıklayamıyoruz. Onların tokluk sınırını bilmiyoruz. Onların tokluk sınırını bilsek bir şey söyleyeceğiz. Cumhuriyetimizin 100. yılını bile anlamlandıramıyoruz. Niye? Cumhuriyet ve demokrasiye lafzen inananlar var ruhen inanmıyorlar. Demokrasi ve hukuk onların lehine işliyorsa kabulleri, lehlerine işlemiyorsa kabullerine değil.

“Geldikleri noktada söz bitmiş. Yalanları da bitmiş”

Şimdi birileri çıkmış diyor ki ’14 Mayıs bir darbe girişimidir.’ Bir İçişleri Bakanımız var çıkmış aynen böyle diyor. Darbeyse sizin vazifeniz darbeyi önlemek. Seçimleri iptal mi edeceksiniz? O yüzden bunların düşünceleri, zihin dünyaları ortaya döküldü. Türkiye’ye dair, demokrasiye dair, hukuka dair, bu milletin kalkınmasına dair hiçbir hayalleri yok. 21 yılın sonunda Sayın Erdoğan seçim beyannamesini açıkladı.

Milletimize ne vaat ediyor değerli İstanbullular? Kendisiyle beraber kurumsal hale gelmiş mülakatı kaldıracağını taahhüt ediyor. Neyi taahhüt ediyor? Bozduğu ekonomiyi 2022 şartlarına getirmeyi taahhüt ediyor. Neyi taahhüt ediyor? İktidar dönemince sayısını bile bizim hatırlayamadığımız imar affı çıkmış şimdi imar aflarını yasaklamayı taahhüt ediyor. Geldikleri noktada söz bitmiş. Yalanları da bitmiş.”

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Yoksulluk Mu Zenginlik Mi?

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan’ın konuşmasının ana hatları ekonomi üzerineydi. Enflasyonu iki yıl içerisinde tek hanelere düşüreceklerini söyleyen Babacan, cebinden çıkardığı 200 TL’nin dolar karşısındaki değerinin yıllar içerisinde büyük bir düşüş yaşadığını hatırlattı.

Haber Merkezi / Babacan, ülkede sağlanacak adalet, hak ve özgürlüklerin, demokrasinin ekonomiyi de iyileştireceğini belirtti ve “İşte siz ülkemizdeki demokrasi güçlendirmezseniz üstüne sağlam bir ekonomiyi asla inşa edemezsiniz. Olmaz. Olmuyor” dedi.

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

 “Bugün sizlere Türkiye’nin dört bir köşesinin, Anadolu’nun, Trakya’nın sevgisini getirdik. Ülkemizin her yerinden yükselen demokrasi çığlını bugün buraya İstanbul’a getirdik. İstanbul, bu demokrasi çığlını duyuyor musun? Tüm dünya duyuyor, herkes Türkiye’yi izliyor.

Türkiye’de demokrasi kazanacak, bütün dünyadaki demokratlar umutlanacak. Sağcı solcu demeden, Sünni Alevi demeden Kürt Türk Arap Laz Çerkez demeden her beraber daha fazla demokrasi diyecek miyiz? Hep beraber Sayın Kılıçdaroğlu’nu 13’üncü Cumhurbaşkanımız yapacak mıyız? Hep beraber Millet İttifakı olarak TBMM’de çoğunluğu sağlayacak mıyız?

Sevgili İstanbullular, siz bu ülkenin ekonomisini en iyi bilenlersiniz. Bu pahalılığı da yoksulluğu da en iyi hissedenlerdensiniz, bilenlerdensiniz. 2010’da İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olmuş muydu? Tek haneli enflasyonla ve Avrupa Birliği standartlarına ulaşmak için yaptığımız reformlarla başarmıştık bunu. Şimdi, ülkeyi getirdikleri şu hale bakın.

Bakın, size bu 200 liralık banknotun, bir hikayesini anlatmak istiyorum; bu banknot 2009 yılında tedavüle çıktı. Yıl 2009… Kaç dolar ediyordu biliyor musunuz? 134 dolar ediyordu. Bugün ne kadar ediyor? 10 dolar bile etmiyor. Döviz bürosuna gidin bakın, kur 20,5 oldu mu? 9 lira küsur ediyor. Ben şimdi soruyorum, herkesin cebindeki bu 200 liradan 134 dolar ederken; 9 dolara düşüren yani tam 124 doları kim çaldı ya? Bu enflasyon, tam baş belasıdır. Ekonomiyi kötü yönetirseniz yüksek enflasyona mahkûm edersiniz bu ülkeyi.

“Devlet kadroları tek bir kişinin oyuncağı oldu”

Şu an, Türkiye’de kurum murum kalmadı. Şu anda ülkede devlet kurumu neredeyse kalmadı. Her şey tek bir kişinin keyfine bağlı, şu anda bu ülkenin bir ekonomi politikası yok. Ne var? Zır cahillik var. Merkez Bankası’ymış, BDDK’ymış, bu kurumlar neredeyse yok hükmüne geldi. Devlet kadroları tek bir kişinin oyuncağı oldu. Ama arkadaşlar, endişeye mahal yok.

Ne yapacağız, Türkiye’yi bu güzel ve güçlü ülkeyi hızla düzlüğe kavuşturacağız. 2002’de ülke çok kötü bir durumdayken, başarmıştık. Şimdi çok daha iyisini yapacağız. İlk bir ayda, kurumları ayağa kaldıracağız. Altı ayda mevcut kriz iklimini sona erdireceğiz. En geç 2 yılda da enflasyonu tek haneye indireceğiz. Bunu hep beraber başaracağız. Millet olarak bunu başaracağız.

Değerli dostlarım, hep söylüyorum. Ne kadar adalet, o kadar ekonomi. Ne kadar hak ve özgürlük, o kadar ekonomi. Ne kadar demokrasi o kadar ekonomi. İşte siz, ülkemizdeki demokrasi zeminini güçlendirmezseniz, üstüne sağlam bir ekonomiyi asla inşa edemezsiniz. Olmaz. Siz her gün hukuku ayaklar altına alıp bu ülkenin ekonomisini büyütemezsiniz.

Onun için olmuyor. Bunu anlamıyorlar ve ülkemizi bir krizden diğerine savuruyorlar. İşte bunun için biz ne diyoruz, ‘hak hukuk adalet’ diyoruz… İşte biz, hakkın düştüğü yerden kaldıracağız. Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız ve adalet ile yöneteceğiz. Ancak o sağlam zemin üzerine sağlam bir ekonomiyi inşa edeceğiz. Çürük zemine sağlam ekonomi inşa edemezsiniz.

İktidara geldiğimiz gün hemen durum ve hasar tespit çalışması yapacağız. Halının altına süpürülen her şeyi ortaya çıkaracağız. Enflasyon ile mücadele önceliğimiz olacak. Çünkü çağımızın bu en büyük hırsızlık yöntemine dur demek zorundayız. Merkez Bankası’nın bağımsız ve itibarlı bir kurum olmasını sağlayacağız. Tüm kadroları bilgili, deneyimli, dürüst isimlerle donatacağız.

Reel sektörle ve bankacılık sektörü arasındaki sorunları hepsini tek tek çözmeye başlayacağız. Hızla toparlanacağız. Endişeye mahal yok, bu ülke şu anda içinde bulunduğu duruma bu kötü yönetim sebebi ile düştü. Dürüst ve ehli insanlar yönetmeye başlayınca derhal ayağa kalkacak bu ülke. Başaracağız, hep beraber başaracağız. Biz buradayız… Yüz binler burada… 86 milyon birden büyüktür. Türkiye birden büyüktür. İnanın böyle.

“Güven sağlamadan toplumdaki refahı artıramazsınız”

Bakın, güven olmayınca olmuyor. Güven olmayınca asla mümkün değil. Güveni sağlamadan bir ülkenin ekonomisini ayağa kaldıramazsınız. Güven sağlamadan toplumdaki refahı artıramazsınız. Güven olmadan olmaz. Ben böyle söyleyince bazen, gençler bana soruyor. Diyorlar ki; ‘Başkanım, şu güveni nasıl kazanacağız? Anlatsana’ diyorlar. Ben de bir dakikada, 8 maddede özetliyorum. Güveni nasıl kazanacağız? Bir, konuşunca doğruyu söyleyeceğiz. Merkez Bankası’na yalan yanlış işler yaptırmayacaksın. TÜİK’e yalan yanlış enflasyon açıklattırmayacaksın. İki, söz verince tutacaksın.

Üç, emanete hıyanet etmeyeceksin. Dört, adaletle yöneteceksin. Beş, ehliyetli, liyakatli kadroları getireceksin. Altı, istişareyi asla elden bırakmayacaksın. Yedi, şeffaf olacaksın. Merkez Bankası’nın arka kapısından 250 milyar doları gizli saklı satmayacaksın. Son madde 8, her zaman hesap vermeye hazır olacaksın. Bu sekiz maddeyi yerine getirin, korkmayın. Güveni kazanırsınız, güveni kazandıktan sonra da sırtınız yere gelmez. İşte o zaman bu ülke çok hızlı bir şekilde Avrupa Birliği standartlarına ulaşan yüksek gelir grubuna ulaşan bir ülke olur.

Değerli arkadaşlarım, seçime gidiyoruz. Ama aslında bu seçim, özünde bir referandum. İki seçenekli bir referanduma gidiyoruz. Önümüzde iki tane tercih olacak. Şimdi bu iki tercihi ben İstanbul’a soracağım; otoriterlik mi, demokrasi mi? Keyfilik mi, hukuk mu? Baskı mı özgürlük mü? Tek akıl mı ortak akıl mı? Korku mu umut mu? Öfke mi sevgi mi? Kavga mı barış mı? Kriz mi huzur mu? Yoksulluk mu zenginlik mi? Arkadaşlar, kara kış mı bahar mı? İşte biz demokrasi, özgürlük, zenginlik diyoruz.

İstanbul cevabını veriyor. Bahar diyoruz. Seçimlerin olacağı son gün 14 Mayıs Anneler Günü. Gelin bu 14 Mayıs’ta annelerimize baharı hediye edelim arkadaşlar. ‘Oyumu sana hediye ediyorum anneciğim’ diyelim ve adaleti, barışı, huzuru annelerimize hediye edelim.”

Paylaşın

İmamoğlu’ndan Seçimi “İlk Turda Bitirelim” Çağrısı

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan İBB Başkanı İmamoğlu, Cumhurbaşkanlığı seçimi için “ilk turda bitirelim” çağrısı yaptı. Hükümeti işaret ederek, “Bakın bu alevereciler dalavereciler var ya, hani ‘bir iş oldu ama ne iş oldu’ diye işi karıştıran insanlar, ikinci tura gittiğinde ellerinden geleni yapacaklar” diyen İmamoğlu şöyle devam etti

Haber Merkezi / “Her şeye rağmen karşılığını veririz. Ama ikinci tura bu işi bırakmayın. Her türlü numarayı çeker bunlar. Bunların fıtratında var. Bunun cevabı 31 Mart seçimidir. Bunlar dövize de, ekonomiye de her türlü zevali getirirler. İnanın emekliye de, işçiye de, memura da her türlü zararı verirler.”

İmamoğlu, Gezi davasında tutuklu bulunan Tayfun Kahraman’ın isminin yer aldığı bir pankarta da atıfta bulunarak, “Suçsuz yere hapiste olan herkes için” adaletin sağlanacağını söyledi:

“Hiçbir suçu yokken, Gezi davası dahil haksız yere, hukuksuz yere hapiste tutulan herkese adalet istiyoruz. Adalet kişiye göre olmaz. Adalet iktidara yakınlığına göre olmaz. Adalet millete göre olur, millete adalet olur. Devlet insanı, vatandaşına iyi davranır, düzgün davranır. Devlet güçlü olur. Devletimiz güçlü olacak. Ama devletimiz, insanına gücünü değil, şefkatini, vicdanını, adaletini, erdemini gösterecek.”

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

İstanbul, tarihi mitingler yaşamış bir şehirdir. Kurtuluş Savaşı döneminin Sultanahmet mitinglerinden bugüne, bu milletin en güçlü, en gür sesi İstanbul’dan yükselir. İstanbul mitingleri, Türkiye’nin tarihini şekillendirir. Bugün de tarihi bir buluşma yaşıyoruz. Bu muhteşem tablo gösteriyor ki…Türkiye değişiyor dostlar, Türkiye değişiyor. Kazanıyoruz, kazanıyoruz, kazanıyoruz… Birliğimizi kazanıyoruz, kardeşliğimizi kazanıyoruz, geleceğimizi kazanıyoruz, barışı-sevgiyi kazanıyoruz. Bugün, Türkiye tarihinin unutulmaz 6 Mayıslarından birini yaşıyoruz.

Bundan 4 yıl önce, 6 Mayıs 2019 günü, bir yargı darbesiyle karşı karşıya kalmıştık. (Yuh sesleri yükselince) Genelde yuhalamayın derim ama bu kararı alanları yuhalayın ki bir daha cesaret edemesinler. İstanbulluların iradesini beğenmeyenler seçimi iptal ettirmişlerdi. O gün utanmadan ‘Sandıktan biz çıkmazsak, o seçim geçerli sayılmaz’ dediler. Sonra millet onlara öyle bir demokrasi tokadı attı ki saymayı öğrendiler. Hem milletin kararına saygı duymayı hem de oyları saymayı öğrendiler. 23 Haziran’da, 806 bin oy farkını tek tek saydırdı bu millet onlara. 14 Mayıs’ta da milyonlarca oy farkını tek tek sayacaklar. Milletin iradesine saygı duyacak, iktidarı millete teslim edecekler. Milletin iradesine saygı duyacak, iktidarı millete teslim edecekler, millete.

“Patates- soğan güle güle Erdoğan güle güle kardeşim, güle güle…”

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözü altı dolu bir sözdür. Bugün hep beraber ekonomiyi konuşuyoruz, konuşacağız. Ama onlar, ekonominin e’sini ağızlarına almaya cesaret edemiyorlar tarihin en büyük ekonomik krizini unutturmak için, kötü dillerini, milletimizi bölmek için kullanıyor. Sanıyorlar ki, bu milleti kandıracaklar. Yemez… Artık yemiyor bu numaralar, yemiyor… Millet güzel bir slogan buldu: Patates- soğan güle güle Erdoğan güle güle kardeşim, güle güle…

Bunlar, kötülüğü o kadar büyüttüler ki artık miting alanlarında eşlerimizin görüntülerini yayınlayarak oy kapma ucuzluğuna başladılar. Biz sana benzemeyiz, eyy benzersiz kötülüklerin sahibi, biz kutsal saydığımız aileleri, oy uğruna seçim meydanlarına katmayız. Eşleri, çocukları siyaset mücadelesinden muaf tutarız. O yüzden, bugün buradaki yüzbinlerce insana görüntüler izletip, aileleri hedef yapmayız. Oysa ne kadar kolay, o kadar çok malzeme verdiniz ki ama biz aileye kutsal olarak yaklaşırız.

Siyasi rakiplerimizin eşlerini, çocuklarını hiçbir zaman hedef haline getirmeyiz. Miting meydanlarında görüntülerini sergilemeyiz. Bizim aile terbiyemizde, ahlakımızda, vicdanımızda bunu yapmaz. Biz de mertlik vardır. Serde mertlik vardır, kadına çocuğa dokunmayız biz. Çünkü biz anne-babamızdan bu ahlakı aldık, sevgiyle büyütüldük. Allah kalbinde sevgi olmayana da iyilik versin. Allah, ona da doğru yolu göstersin inşallah. Ahlakı ve erdemi bulmasına vesile olsun inşallah. İşin özü; Allah senin iyiliğini versin be kardeşim.

Milyonlarca vatandaş hakkıyla işe girecek hak, hukuk, adalet mücadelesinin simgesi, 13’üncü Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin birleştirici gücüdür. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde, bir devir kapanacak. Bir avuç insanın torpilli yaşamı bitecek, millet huzura erecek. 15 Mayıs’tan itibaren, Türkiye güçlü ülke olma yolunda büyük adımlar atacak. Güçlü ülke, herkesin ‘çalışır kazanırım, ne ihtiyacım varsa kendim alırım’ diyebildiği ülkedir. Türkiye öyle bir ülke olacak. Eli ekmek tutanların, işiyle gurur duyanların ülkesi olacak. Bu yolda atılması gereken ilk adım, yöneticilerin, vatandaşa iş bulma sorumluluğunu hissetmeleridir. Biz, İstanbul’da bu sorumlulukla hareket ediyoruz.

Bizden önceki 25 yıl İstanbul’u yönetenlerin, insanlara iş bulmak gibi bir derdi hiç olmadı. Biz göreve gelir gelmez, Bölgesel İstihdam Ofisleri açmaya başladık. 100 binden çok yurttaşımızın özel sektörde işe yerleşmesini sağladık. 100 bin hanenin geliri arttı. 100 bin hanenin huzuru ve mutluluğu arttı. Bu yönetimin, uyguladığı model istihdam yaratmıyor hükümetin böyle bir derdi yok. Türkiye OECD ülkeleri arasında yüzde 54’e yakın bir oranla en düşük istihdam oranına sahip ülke.

Ekonomide güven ve istikrar ortamını tesis edeceğiz. Böylece, yatırım ortamını iyileştirerek sürdürülebilir büyümeyi sağlayacağız. Çok yönlü ve kapsayıcı işgücü ve mesleki eğitim politikaları uygulayarak işsizlikle ilgili yapısal sorunları çözüme kavuşturacağız. İstihdamda ve eğitimde yer almayan gençlere öncelik vereceğiz. Gençlerin doğru istihdamı için ‘Garantili Yetenek Programları’ başlatacağız.

Kadınların iş gücüne daha aktif katılımını sağlamak amacıyla İstanbul’da başlattığımız kreş seferberliğini tüm Türkiye’ye yayacağız. İstanbul’da nasıl yaptıysak, Türkiye’de de yapacağız. Maalesef iş bulma ümidini kaybetmiş veya uzun süredir işsiz olan insanlarımız/gençlerimiz var. Bu bireylere yeni beceriler ve yetenekler kazandırarak istihdama geçmelerini sağlamayı amaçlayan yapılar oluşturacağız. Bizden önce İstanbul’u yönetenlerin, kadınların çalışmasını sağlamak gibi bir derdi hiç olmadı.

Biz, ilk kez üst düzey yönetim kadrolarına kadın yöneticiler atadık. Bizden önce, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 12 meslek dalında kadınlara fırsat verilmemişti. Mesela hiç kadın otobüs şoförü, vatman, zabıta, cankurtaran, Şehir Hatları’nda denizci yoktu. Bugün 90 bin çalışanımız arasında o meslekleri yapan yüzlerce kadın çalışanımız var. Kadınlar, torpilleri veya tanıdıkları olduğu için değil liyakat sahibi oldukları için çalışıyorlar. Bu memlekette liyakat zincirini yok ettiler. Mülakat çöpe liyakat memleketin gündemine.

Milletin iktidarında böyle olacak. Erkekler, kadınlar, gençler, engelliler Milyonlarca vatandaş hakkıyla işe girecek. Bizden önce İstanbul’u yönetenlerin, çiftçileri desteklemek gibi bir dertleri hiç olmadı. Biz göreve geldik ve İstanbul’un çiftçilerini, hayvan yetiştiricilerini, arıcılarını ve balıkçılarını desteklemeye başladık. İstanbul’da 700’ün altına inmiş olan çiftçi sayısı bugün tam 8 bin 200’ün üzerine çıktı.

Halk Ekmek buğdayımızı ve ücretsiz dağıttığımız HalkSüt’ü artık tamamen İstanbullu çiftçilerden alıyoruz. İstanbul’da tarım da var. Bin mahalle bakkalını İstanbulkart ile alışveriş yapılabilir hale getirdik. Sosyal destek sunduğumuz binlerce yurttaşımız doğrudan Halk Bakkallardan alışveriş yapıyor. Milletin iktidarında da böyle olacak. Aracı olmayacak yancılar, komisyoncular olmayacak, Halk kazanacak. Gıda fiyatları düşecek.

Bunların hepsi nasıl olacak? diye düşünebilirsiniz. Diyebilirsiniz ki bunlar 20 yıldır iktidarda, siz daha yenisiniz. Kaygı duyanlar olabilir. Bu kaygıların çok güzel bir yanıtı var. Bakın, az önce yanıtında biri buradaydı Mansur Başkanım, o Ankara’da başardı. Değil 20 yıl bunlar 25 yıldır iktidardaydı. Ankara’ya Mansur Başkanım geldi. 25 yıllık kadrolaşmanın üstüne.

Adana’da başardık, Mersin’de başardık, Antalya’da İstanbul’da başardık. Üstelik her işimize köstek olan hükümete rağmen. Ankara’da İstanbul da bugün en güzel günlerini yaşıyor. Ankara’da da İstanbul’da da bugün 4 yıl önce bize duyulan halk desteğinin 10 puan daha önünde destek alıyoruz. Her işimize köstek olan hükümete rağmen, bu kadar iş yapıyorsak, şu iktidarı bize verin de cümle aleme iş nasıl yapılır bir gösterelim.

“Her şey çok güzel olacak”

Bu memleketi uçuracağız. Bir gösterelim… Bu fırsatı verecek misiniz? O zaman bu iş ilk turda bitsin. Bak bu alavereci dalavereci iktidar, 2. tura kalırsa ellerinden geleni yapacaklar. Ama 2. tura bu işi bırakmayın, her türlü numarayı çeker. Bunların fıtratında var, 31 Mart seçimi örnektir. Dövizi de patlatır, borsayı da çökertir, emekliye maaş bile vermez daha beter işler de yaparlar sonra da suçu bize atmaya kalkarlar.

Bu işi ilk turda bitirmek farzdır farz. Artık bu ülkede ‘ben devri’ bitecek, ‘biz dönemi’ başlayacak. 15 Mayıs sabahı, 13. Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile güneş bir başka doğacak. Milletin ittifakıyla bu memlekete güneş bir başka doğacak. 15 Mayıs sabahı kalktığınızda içinize derin bir nefes aldığınızda diyeceksiniz ki ‘Mis gibi demokrasi kokuyor, mis gibi cumhuriyet kokuyor, mis gibi eşitlik kokuyor.’ Haksızlığa uğrayan herkese adalet istiyorum.

Tayfun kardeşim bir yıldır Gezi davasında haksız yere hapiste tutuluyor. Hiçbir suçu yokken, Gezi davası dahil haksız yere, hukuksuz yere hapiste tutulan herkese adalet istiyoruz. Adalet kişiye göre olmaz. Adalet iktidara yakınlığına göre olmaz. Adalet millete göre olur, millete adalet olur. Devlet insanı, vatandaşına iyi davranır, düzgün davranır. Devlet güçlü olur. Devletimiz güçlü olacak. Ama devletimiz, insanına gücünü değil, şefkatini, vicdanını, adaletini, erdemini gösterecek. Her şey çok güzel olacak.”

Paylaşın

ABB Başkanı Yavaş: Hukuk Herkese Adil İşleyecek

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın ana gündemi hukuktu. 14 Mayıs’tan sonra hukukun üstünlüğünün mutlaka yerini bulacağını belirten Mansur Yavaş, “Hukuk herkese adil işleyecek” dedi.

Haber Merkezi / ABB Başkanı Yavaş, ayrıca, AK Parti’nin seçim propagandasında askeri girişimleri dahil etmesini eleştirdi ve “Seçime gidiyoruz fakat nasıl bir seçim anlamadık. 21 yıllık iktidar, yaptıklarını anlatıp, yeni vaatler ileri sürmesi gerekirken tankları, tüfekleri gösteriyor, gemileri gösteriyor. Seçim mi yapıyoruz, savaşa mı hazırlanıyoruz belli değil” ifadelerini kullandı.

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

“Bu kalabalıklar bir şey söylüyor, 14 Mayıs’ta değişimin müjdesini veriyor. Seçime gidiyoruz fakat nasıl bir seçim anlamadık. 21 yıllık iktidar yaptıklarını anlatıp yeni vaatler ileri sürmesi gerekirken tankları tüfekleri, gemileri gösteriyor. Seçim mi yapıyoruz, savaşa mı hazırlanıyoruz belli değil.

Bu eserlerin hepsi bizim eserlerimiz gurur kaynağımız ama 14’ünden sonra insanlarımız şununla karşı karşıya kalacak; kiracı-ev sahibi, kredi kartları, pahalılık, enflasyon, uyuşturucu, mülteci. Bu sorunlarla karşı karşıya kalacak ama bunların konuşulmasını istemiyor. Seçim zamanı mevsimlik birazcık milliyetçilik sosu birazcık muhafazakarlık sosu. İnsanlar bununla tartışsın başka bir şey konuşulmasın istiyorlar.

İstanbul düştü ama her şey çok güzel oldu. Gerçeklerin yine bu seçimde konuşulmasını istemiyorlar bir sürü iftira atıyorlar. Kulak asmıyoruz. Korkuyorlar mı? Neden korkuyorlar, hesap vermekten değil mi? Biz 15 Mayıs’ı bekliyoruz. 14 Mayıs’tan sonra hukukun üstünlüğü de mutlaka yerini bulacak ve hukuk herkese adil işleyecek. Millet İttifakı’ndaki 6 parti hakikaten uzlaşmış bir araya gelmiş.

Öbür taraftakiler bir acayip, HÜDA PAR var. Bir kısmı ittifakta bir kısmı değil diyor, ee berabersiniz. Seçime giderken milli, gayri milli laflarının hepsini reddediyoruz. Mevsimlik milliyetçiliklerinizi, muhafazakarlıklarınızın hepsini reddediyoruz. Bizim yaklaşımımız şu; 31 Mart’ta 25 yıldır hiçbir yönetim görmeyen, eskilerin de belediyecilik yaptığını sana halk 11 Millet İttifakı büyükşehir belediye başkanını göreve getirdi ve aradaki farkı anladı.

Ülkemizin de buna ihtiyacı var. 21 yıldır o gün 10 yaşında olan gençler 30 yaşına geldi bir başkasını görmedi. İnşallah Türkiye’de de bu fırsat verilirse Türkiye nasıl yönetilir, şeffaf olunur hepsini göstereceğiz.

Cumhurbaşkanı başından beri Millet İttifakı’nın bütün mensuplarını fertlerine kadar sürekli suçluyor. Ağza alınmaması gereken laflarla suçluyor. Dün akşam birdenbire bir tweet, biz 31 Mart’ta bekledik o tweeti. Bin 400 belediye başkanını bugün seçtin, 2019’da.

Yarından itibaren bize düşen hep beraber ülkemiz için çalışmak sözünü cumhurbaşkanından beklerken topal ördek ithamları ile karşı karşıya kalmıştık. Bugün seçime giderken ilk defa hepimizi kucaklayan bir mesajı attı. Çok şaşırdık, uzun zamandır cumhurbaşkanının ağzından böyle güzel şefkatli bir cümle duymamıştık. Uçağa gelirken gördük ki hepimizi sandıkta mezara gömecekmiş, ne diyeyim ben.

Artık biz tatlı dilli, azarlamayan, herkesi kucaklayan, herkesin cumhurbaşkanı olacak bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var, o da geldi. Az kaldı, gençlerine iyi telefonu layık gören, gençlerini azarlamayan, onları dinleyen, gençlerden akıl alan ve onların en iyisini talep etmelerini onlarda bir hak gören bir anlayışla 14 Mayıs’ta sandığa gidiyoruz ve birleşe birleşe kazanıyoruz.

14 Mayıs’tan sonra nasıl 11 Millet İttifakı büyükşehir ve diğer Milet İttifakı belediyelerinde yaşayan halk için huzur, bereket geldiyse, mutlu oluyorlarsa, şimdi ülkemizin bu mutluluğu, huzuru ve bereketi tatma zamanı geliyor. 14 Mayıs’ta güzel ülkemizde kin, nefret tohumları ortadan kalksın, artık mutluluk, refah ve bahar gelsin memleketimize diyor, başarılar diliyorum. Güzel günlerde görüşmek üzere.”

Paylaşın

SP Lideri Karamollaoğlu: Değişiklik Yapmaya Mecburuz

Millet İttifakı’nın İstanbul mitinginde konuşan SP Lideri Karamollaoğlu’nun eleştirileri arasında Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi vardı. Karamollaoğlu, 6 Şubat’taki depremlere geç müdahale edilmesinin “başkanlık sistemi” nedeniyle yaşandığını söyledi.

Haber Merkezi / Bu sistemin mutlaka değişmesi gerektiğinin altını çizen Karamollaoğlu, “Mecburuz. Sizin dertlerinizle dertlenebilmek için bu değişiklikleri yapmaya mecburuz. Şunu bilin bütün dertler sıralandı. Adalet başta olmak üzere her konuya el atacağız” dedi.

Millet İttifakı, 14 Mayıs seçimlerine sekiz gün kala İstanbul Maltepe sahilinde, tüm siyasi liderlerinin katılımıyla büyük bir miting düzenledi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sırasıyla birer konuşma yaptı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, mitingde yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

“Sizin şu ortaya koyduğunuz tablodan da inşallah 14 Mayıs’ta mührü Millet İttifakı’na vereceğinizin işaretini görüyorum. İnşallah 15 Mayıs yeni bir dönemin başlangıcı, Sayın Kılıçdaroğlu’nun da Cumhurbaşkanlığı’nın tescili olacak.

Muhterem kardeşlerim, hava biraz serin. İlk konuşmayı da bana verdiler Canan hanımdan sonra sizi çok uzun zaman burada tutmayı arzu etmiyorum. Sadece birkaç kelimeyle düşüncelerimi, fikirlerimi, hissiyatımı size arz etmek istiyorum. Biz altı siyasi parti olarak bir araya geldik. Ülkemizin son 21 yıldır içine sürüklenmiş olduğu sıkıntılardan kurtulabilmek için.

Sizin sıkıntılarınızı biliyoruz. Onlara derman olacak projeleri, ilkeleri de son 1,5 yıldır hazırladık ve inşallah 15 Mayıs’tan sonra da bunları tatbikata başlayacağız. Bizim derdimiz belli bir makama, mevkiye gelmek değil. Bizim derdimiz, sizin derdinizle dertlenebilmek, sizin içine sürüklenmiş olduğunuz problemlerden bir an önce kurtulmanızı sağlayabilmek.

“Herkesin dert babası olacağız”

Muhterem kardeşlerim, en önemli meselelere yaklaşırken düşüncemiz, hissiyattan kurtulmak. Hislerimiz değil, aklımız, vicdanımız, tecrübelerimiz bu ülkenin içine sürüklenmiş olduğu problemlerden nasıl kurtulacağımızı bize gösterecek. Bizim her konuda; kanun hükmünde kararname mağdurları, atanamayan öğretmenler, bunun dışında farklı sebeplerle mahkemelere gidip haklarını almalarına haklarını mahkemede alıp, devlet nezdinde alamayanların derdi de bizim derdimiz.

Her mağdur insanın derdiyle dertlenmeyi kendimize ilke kabul ettik. Elbette toplum kesimleri, her birinin birbirinden farklı sıkıntıları var. Sözgelimi esnaf, bizim memleketimizin bel kemiğini oluşturur. Türkiye’mizin tamamını düşündüğümüzde milyonun üzerinde esnaf kardeşlerimiz var. İstanbul’da 300 binden fazla esnafımız var.

Esnafımız aslında toplumun temel direklerinden bir tanesi ama derdiyle dertlenenler maalesef şu anda yok. İktidarda bulunanlar onların derdini kendilerine sadece hatırlatmak için bir vazife olarak görüyorlar. Ama 21 yıllık iktidarları esnasında esnafın problemini çözmediler, çözemediler. Tam tersi arttırdılar.

Bundan dolayıdır ki, sözgelimi esnafın derdiyle dertlenmek, onun kredi problemlerini, ödeyemedikleri vergi problemlerini halletmek bizim en önemli görevimiz olacak. Şundan emin olun, biz sadece vaatte bulunmuyoruz. Biraz önce de ifade ettim, çok farklı programları olan altı siyasi parti Genel Başkanları olarak bir araya geldik.

Meselelerimizi birlikte mütalaa ettik, komisyonlar kurduk. Arkasından da bu problemlerin üstesinden nasıl geleceğimizi kamuoyuna deklare ettik. Açıkladık. Gizli kapaklı bir şeyimiz yok. Onun için mağdur olan kim olursa olsun, siyaseten bizim aynı duygu ve düşünceleri paylaşmasa bile onun derdini biz kendi derdimiz bileceğiz, bundan emin olun.

Herkesin dert babası olacağız. Mutlaka dertli olan insanlarla dertleşeceğiz. Mutlaka her kesimin problemlerini çözeceğiz. Türkiye’yi biz bir bütün olarak görüyoruz. Diyarbakır’dan Edirne’ye kadar, Kars’tan ta Muğla’ya kadar her bölge bizim derdimiz.

Bir deprem yaşadık. 11 ilimiz yerle bir oldu. Sırf bugünkü başkanlık sisteminden dolayı müdahaleye bu iktidar iki gün geç teşebbüs edebildi. Düşünebiliyor musunuz, bir depreme bile bugünkü sistemden dolayı iki gün geç müdahale eden bu iktidar, mutlaka değişmesi icap eden bir yapı hâline geldi. Mecburuz. Sizin dertlerinizle dertlenebilmek için bu değişiklikleri yapmaya mecburuz. Şunu bilin, bütün dertler sıralandı. Adalet başta olmak üzere, her konuya el atacağız.

Mutlaka sanayide bir devrim yapacağız. Neye ihtiyacınız varsa, ihtiyacımız varsa, mutlaka onu gidereceğiz. Ülkemizin her bölgesinde her ilinde yatırımlar gerçekleştireceğiz. Herkes iş bulmak, karnını doyurmak için İstanbul’a gelmek mecburiyetini hissetmeyecek. Biz herkes iline dönsün demiyoruz. Ama her ilinde yaşayan insan, kendi karnını kendi ilinde mutlaka doyursun istiyoruz. Onun için planlı çalışmaya ihtiyacımız var. Gündelik taleplere uyarak problemler çözülemez.

Hasbelkader, ben hayata devlet dairelerinde başlarken, Devlet Planlama Teşkilatı’nda başladım. Şunu gördüm, plansız ne yaparsanız yapın, boşa gider, emeğinizin büyük bir kısmı. Planı doğru yaparsanız o da. Doğru yapmazsanız zaten bu memleketin kurtulmasını sağlamak mümkün değildir.

“Var mısınız?”

14 Mayıs için bir taahhüt istiyoruz. Eğer bu taahhütte bulunur, yetkiyi Millet İttifakı’na verirseniz, gelecek sene bu mevsimde bir araya gelirsek, Allah nasip ederse problemlerinizin büyük bir kısmının çözülmüş olduğunu hep birlikte göreceğiz. Bu desteği görmekte sizden taahhüt istiyorum. Var mısınız? Var mısınız? Var mısınız? İnşallah ülkemizin bugünkü sıkıntılardan kurtulacağı günleri çok kalmadı, kısa bir zaman sonra birlikte idrak edeceğiz. Başarıya da ulaşacağız.”

Paylaşın

Şarkıcı Gülşen’e 10 Ay Hapis Cezası!

İstanbul Ataşehir’de 30 Nisan 2022’de verdiği bir konserde imam hatip liselilere yönelik sözleri nedeniyle “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan yargılanan Gülşen Bayraktar Çolakoğlu, hakim karşısına çıktı.

Haber Merkezi / Savcının “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla 1 yıldan 3 yıla kadar hapsini talep ettiği Gülşen’e 10 ay hapis cezası verildi. Heyet hükmün açıklanması geriye bırakıldı.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa verilen hapis cezasının 2 yıldan az olması halinde verilecek hükmün açıklanmasının 5 yıl süreyle geriye bırakılmasına denir ve kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.

Sanatçı, 25 Ağustos’ta tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderilmiş, 29 Ağustos tarihinde tutukluluğuna yapılan itirazın kabul edilmesiyle konutu terk etmeme adli kontrol şartıyla tahliye edilmiş, bu şart da 12 Eylül’de kaldırılmıştı.

Gülşen’in ‘yurtdışına çıkış yasağı’ da 250 bin TL’lik güvence miktarı yatırması karşılığında mahkeme tarafından kaldırıldı.

Gülşen kimdir?

29 Mayıs 1976 yılında Çapa’da dünyaya gelen Gülşen, Şehremini Anadolu Lisesi’ni bitirmiştir. Lisenin ardından ise İstanbul Teknik Üniversitesi’nde konservatuvara girse de aynı esnada barlarda da çalıştığı için eğitimini yarıda bırakmıştır. 1995’te sahne aldığı bir barda keşfedilerek albüm teklifi alan isim Raks Müzik ile albüm anlaşması imzalamıştır.

1996 yılında ilk albümü Be Adam ile çıkış yaparak adından söz ettirse de evliliğine odaklanması sonucunda birkaç sene müzikal kariyerini geri plana atmıştır. 2004 yılında dördüncü albümü Of… Of… ile daha büyük bir çıkış yapmış ve aynı adlı hit şarkıyla hem Altın Kelebek hem de Kral TV Video Müzik Ödülü kazanmıştır.

MÜ-YAP sertifikalı Yurtta Aşk Cihanda Aşk (2006) albümünden sonra satış başarılarını sürdürerek Beni Durdursan mı? (2013) albümüyle Türkiye’de yılın en çok satanı olmuştur, bunu senenin en çok satan ikinci albümü olan Bangır Bangır (2015) takip etmiştir.

“Yurtta Aşk Cihanda Aşk”, “Bi’ An Gel”, “Yeni Biri”, “Sözde Ayrılık”, “Yatcaz Kalkcaz Ordayım”, “Kardan Adam”, “İltimas”, “Bangır Bangır” ve “Bir İhtimal Biliyorum” şarkılarıyla Türkiye Resmî Listesi’nde haftalarca bir numarada kalmıştır.

Şarkılarının yanında müzik eleştirmenlerinden olumlu geri dönüşler alan şarkı yazarı kimliğiyle de öne çıkmış olan şarkıcı Gülşen, özellikle kariyerinin erken döneminden sonra kendi yazdığı şarkıları seslendirmeye başlamıştır ve meslektaşları için liste başarıları yakalayan pek çok hit şarkı hazırlamıştır.

Paylaşın

Bloomberg’den Dikkat Çeken İddia: BOTAŞ, Kapalıçarşı’dan Döviz Alıyor

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB), İstanbul’un en eski çarşılarından olan Kapalıçarşı’dan döviz topladığı haberleri basına yansımıştı. İletişim Başkanlığı ise konuya ilişkin haberi yalanlamıştı.

Bloomberg,  kasalarla para alan kurumun Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi (BOTAŞ) olduğunu öne sürdü.

‘Türkler bankaları atlayıp liralarını çöpe atmak için Kapalıçarşı’ya gidiyor’ başlıklı haberde, Kapalıçarşı esnafının kasalarla taşınan dövizin BOTAŞ’ın da aralarında olduğu büyük şirketlere gittiğini aktardıkları belirtildi.

Şirketlerin artan döviz talebinin serbest piyasada kurun yükselişindeki en önemli neden olduğu ifade edildi.

Haberde, Kapalıçarşı esnafının teklif fiyatlarını artıran şeyin şirketlerin döviz talebi olduğunu söyledikleri aktarıldı. Habere göre Kapalıçarşı’da dolar, bankalar arası kurun yüzde 5,2’sinden daha fazla primle satılıyor.

Öte yandan BOTAŞ, konuyla ilgili Bloomberg’e dönüş yapmadı.

Haberde, Kapalıçarşı’daki döviz kuruyla bankacılık sektöründeki döviz kuru arasındaki farkın yüzde 5’i geçtiği belirtildi.

Pazar esnaflarından biri, “Ne yaparsanız yapın ama Türk Lirası tutmayın. Beyaz peynir almak bile daha iyi bir yatırım” değerlendirmesini yaptı.

Ekonomim gazetesinden Yener Karadeniz, 10 Nisan’da yayımlanan haberinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın, “tekerlekli demir sandıklarla” her gün Kapalıçarşı’dan dolar topladığı haberleştirmişti.

Haberde belirtilen detaylara göre, sadece Merkez Bankası, demir sandıklar ile çarşıya her gün 5 milyar TL getiriyor ve karşılığında 260 milyon dolar topluyordu.

İletişim Başkanlığı ise haberi yalanlamış ve “Bahse konu araçlar, gün sonunda Kapalıçarşı’da kuyumcu ve döviz bürolarının kasalarında tutmak istemedikleri nakit veya altınların taşınması için kullanılan özel şirket araçlarıdır. Araçlardaki ‘Kamu hizmeti aracıdır’ yazısı, Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı’nın gördüğü lüzuma binaen bulundurulmaktadır” açıklaması yapmıştı.

Paylaşın

Yakalama Kararı Reddedilen Önder: Ben Valizi Kapının Ağzına Koymuştum

Hakkındaki yakalama kararının mahkeme tarafından reddedildiğini açıklayan Sırrı Süreyya Önder, Hem vallahi hem billahi ben valizi kapının ağzına koymuştum Daha yukarı çıkarmamıştım. Dedim gene de dursun, bu sistemin ne yapacağı belli olmaz. O orada duruyor” dedi ve ekledi:

“Tabii ki seçimlerin sonucuyla çok yakından alakalı. Bu mütalaanın açıklanmasını ve bu tutuklama talebinin yapılmasını öyle bir hızlandırdılar ki, Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır mitingiyle aynı güne denk getirdiler. Bütün usul, esas, her şeyini yok sayarak yaptılar.”

Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Adayı Sırrı Süreyya Önder, Kobane Davası’nda hakkındaki yakalama kararının mahkeme tarafından reddedildiğini açıkladı.

Artı Gerçek’ten Remzi Budancir’in aktardığına göre Adıyaman, Kahta’da bulunan Önder, gazetecilerin sorularına şu yanıtları verdi.

“Öncelikle bunun son aşamasını belirteyim. Mahkeme o talepleri reddetti. Dolayısıyla hakkımda artık yakalama talebi yok. O talep kalktı. Hem vallahi hem billahi ben valizi kapının ağzına koymuştum Daha yukarı çıkarmamıştım. Dedim gene de dursun, bu sistemin ne yapacağı belli olmaz. O orada duruyor.

Tabii ki seçimlerin sonucuyla çok yakından alakalı. Bu mütalaanın açıklanmasını ve bu tutuklama talebinin yapılmasını öyle bir hızlandırdılar ki, Cumhurbaşkanı’nın Diyarbakır mitingiyle aynı güne denk getirdiler. Bütün usul, esas, her şeyini yok sayarak yaptılar.

Seçilmiş siyasetçilerimizden neredeyse cezaevi görmeyen kalmadı. Bu bir siyasi imha operasyonudur. Kürt halkı ve onun dostları da ağır bir bedel ödediler, ama teslim olmadılar. Geldik bugüne. Bugün önümüzde bir sandık var ve değişen birkaç tane durum var.”

Karar duruşması 3 Temmuz’da

Kobanê Davası’nda son duruşmasında savcı, aralarında Sırrı Süreyya Önder’in de bulunduğu 12 siyasetçi hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmasını talep etmiş, karar duruşması 3 Temmuz’a bırakılmıştı.

Kararı değerlendiren Önder “Evet, sınırlı imkânlara ve zamana rağmen seçim kampanyası yürütüyoruz. Bunların üzerine bir de savcı, sizin de içinde olduğunuz insanların tutuklanmasını, hatta hemen yakalanmasını istiyor” demiş ve eklemişti:

“Ne yapayım? Eve geldim. Valizimi hazırladım, beklemeye başladım mahkeme ne karar verecek diye. Böyle bir temsiliyet ve sorumlulukla yola çıkınca bunlara da dikkat etmek gibi büyük bir sorumluluğumuz var.”

Önder, açıklamasının devamında, “Ama özetlemek gerekirse milletvekilliğine, temsiliyete hazırlık çalışmalarından cezaevine hazırlık aşamasına geçtim. Durum budur kabaca ve kısaca.” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın