İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 73

Ağustos ayında yüzde 74,15 olan İstanbul’un yıllık enflasyonu eylül ayında yüzde 73,18’e geriledi. Enflasyon aylık bazda en fazla “diğer harcamalar grubu” kategorisinde artarken, bunu giyim harcamaları ve kültür eğitim ve eğlence harcamaları takip etti.

Haber Merkezi / Ağustos ayında aylık enflasyon yüzde 6,65, yıllık enflasyon ise yüzde 73,18 olarak kayıtlara geçmişti. Ağustos ayında enflasyon aylık bazda en fazla “diğer harcamalar grubu” kategorisinde artarken, bunu giyim harcamaları ve kültür eğitim ve eğlence harcamaları takip etmişti.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2023 Eylül Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi, eylülde bir önceki aya göre yüzde 5.46, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları İndeksi ise yüzde 3,94 artış kaydetti.

Söz konusu veriler yıllık bazda incelendiğinde değişim oranı, perakendede yüzde 73,18, toptan fiyatlarda ise yüzde 67,79 olarak gerçekleşti.

Eylülde perakende fiyatlar önceki aya göre, diğer harcamalar grubunda yüzde 48,08, giyim harcamalarında yüzde 14,50, kültür eğitim ve eğlence harcamalarında yüzde 7,38, ev eşyası harcamalarında yüzde 4,47, gıda harcamalarında yüzde 4,31, sağlık ve kişisel bakım harcamalarında yüzde 3,50, konut harcamalarında yüzde 3,22 ve ulaştırma ve haberleşme harcamalarında yüzde 0,38 artış kaydetti.

Eylülde toptan fiyatlarda bir önceki aya göre, inşaat malzemeleri grubunda yüzde 7,28, gıda maddeleri grubunda yüzde 5,65, mensucat grubunda yüzde 5,15, kimyevi maddeler grubunda yüzde 2,77, yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 1,82, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 1,30, madenler grubunda yüzde 0,60 artış görüldü.

Paylaşın

“İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Görevden Alındı” İddiası

31 Mart 2024’te yapılması planlanan seçimlere ittifaksız gireceğini açıklayan İYİ Parti’de, İstanbul İl Başkanı Coşkun Yıldırım’ın tabandan gelen bir talep üzerine görevden alındığı iddia edildi.

Haber Merkezi / İYİ Parti kaynaklarından edinilen bilgiye göre, yerel seçimlere giderken tabandan gelen talepler üzerine ve İstanbul teşkilatının daha da güçlendirilmesi amacıyla İl Başkanı Coşkun Yıldırım görevden alındı.

Coşkun Yıldırım, 25 Eylül’de sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Görevimizin başındayız” ifadesini kullanmıştı.

Coşkun Yıldırım kimdir?

1964 yılında, Erzincan’da doğdu. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun olduktan sonra, lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi “Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği” bölümünde tamamladı.

İstanbul Üniversitesi’nde “Sosyal Yapı-Sosyal Değişim” üzerine yüksek lisans eğitimini tamamlayan Yıldırım’ın yönetim kurulu başkanlığı görevini yürütmekte olduğu şirketi, halen gayrimenkul ve inşaat sektöründe faaliyet gösteriyor.

Paylaşın

Yerel Seçimler: İYİ Parti, Ankara Ve İstanbul Adaylarını Sona Saklıyor

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlere ittifaksız girmeyi hedefleyen İYİ Parti’nin Ankara ve İstanbul adaylarını sona saklandığı öne sürüldü. Adayları belirlemede son kararın ise Akşener’de olduğu ifade ediliyor.

İstanbul için İYİ Parti adayının Memleket Partisi lideri Muharrem İnce olacağına ilişkin söylentilerin gerçeği yansıtmadığını belirtilirken, Ankara’da adaylık için Koray Aydın’ın isminin ağır bastığı ifade ediliyor.

Gazete Pencere’de yer alan habere göre; İYİ Parti’de, 2024 yerel seçimlerine “ittifaksız” girme ve 81 ilde aday çıkarma kararının ardından aday çalışmaları da hız kazandı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Eskişehir’den yedek genel idare kurulu (GİK) üyesi Melih Aydın’ın adaylığını açıklamaya hazırlanıyor. Ancak Aydın’ın adaylığının resmi olarak kesinleşmesi beklenen Eskişehir programı, Akşener’in enfeksiyon geçirmesi nedeniyle ertelendi.

Belediye başkan adaylığına çok fazla talep olduğu belirtilirken, Ankara ve İstanbul adaylarının belirlenmesinin sona saklandığı ve buraların adaylarını belirlemede kararın Akşener’de olduğu ifade ediliyor.

İstanbul ve Ankara

Bazı parti kurmayları ise İstanbul için İYİ Parti adayının Memleket Partisi lideri Muharrem İnce olacağına ilişkin söylentilerin gerçeği yansıtmadığını belirtiyor. Ayrıca, Ankara’da adaylık için Koray Aydın’ın isminin ağır bastığı ifade ediliyor.

Partinin Beşiktaş adaylığı için Mustafa Sandal’a resmi olarak teklif götürme hazırlığında olduğu da kulislerda konuşulanlar arasında.

Paylaşın

CHP İstanbul İl Kongresi: Kılıçdaroğlu’ndan Adaylara “Çalışın” Talimatı

CHP’de gözler, 8 Ekim’de yapılması planlanan İstanbul il kongresine çevrildi. Özgür Çelik, Cemal Canpolat, Gürsel Tekin, Mehmet Ali Yüksel, Selçuk Sarıyar gibi isimlerin başkanlık için çalışmalarına hız verdiği öğrenilirken, Kılıçdaroğlu’nun kendisiyle görüşen adayların her birine “çalışın” dediği belirtildi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen pazar günü İstanbul il merkezinde 39 ilçe başkanıyla bir araya geldiği toplantıda il başkanlığı adayını tarif etmişti. Toplantıda Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul il başkanlığı profiline ilişkin Canan Kaftancıoğlu ile çıta yükseldiği, çıtayı daha da yükseltecek birisinin olması gerektiği düşüncesinde olduğu vurgulandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) il kongreleri devam ederken gözler, 8 Ekim’de yapılması planlanan İstanbul il kongresine çevrildi. İl başkanlığı için adaylığı konuşulan Özgür Çelik, Cemal Canpolat, Gürsel Tekin, Mehmet Ali Yüksel, Selçuk Sarıyar gibi isimlerin çalışmalarına hız verdiği öğrenildi.

Cumhuriyet’ten Nagihan Yılkın’ın haberine göre, bu süreçte CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisiyle görüşen adayların her birine “çalışın” dediği belirtildi. Her adayın ‘ortak aday’ olma isteği de kulislere yansıdı.

Öne çıkan isimler hakkında henüz ortak bir kanıya varılamadığı çekişmeli bir yarışın süreceği gelen bilgiler arasında. Onursal Adıgüzel’in de adının geçtiği adaylık yarışında değişimciler adaylarının Bahçelievler ilçe başkanı Özgür Çelik olduğunu söyledi. Diğer tarafta da İBB Meclis Üyesi Selçuk Sarıyar’ın ismi ön plana çıkıyor.

Değişimcilere karşı olanların Selçuk Sarıyar’ı desteklediği iddiası gündemde. Ancak CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, bir aday belirlemeden kendi isminin herhangi bir adayla yan yana gelmesini istemediği ifade ediliyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen pazar günü İstanbul il merkezinde 39 ilçe başkanıyla bir araya geldiği toplantıda il başkanlığı adayını tarif etmişti. Toplantıda Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul il başkanlığı profiline ilişkin Canan Kaftancıoğlu ile çıta yükseldiği, çıtayı daha da yükseltecek birisinin olması gerektiği düşüncesinde olduğu vurgulandı.

Paylaşın

Yerel Seçimler: İmamoğlu’ndan Akşener’e “İttifak Şart” Yanıtı

İYİ Parti Lideri Akşener’in ‘İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde aday çıkaracağız’ açıklamasını değerlendiren İBB Başkanı İmamoğlu, “Türkiye’nin siyaseti artık bir ittifak siyaseti. İttifakın biçimleri seçimlerin zeminine ve bölgesine göre değişebilir” dedi ve ekledi:

“Bu anlamda ülkedeki genel seçim atmosferi de ittifak gerektirdi. Görüyoruz ki yerel seçimde de ittifak süreçleri etkili olacak. Bazen ittifaklar etkili olacak, bazen ittifakları bozmak etkili olacak. Bazen ittifaklara yanlış yaptırmak da etkili olabiliyor.”

İmamoğlu, açıklamasının devamında, “Bu anlamda ‘İttifak olmamalıdır’ diye bir fikre asla katılmıyorum. Her zaman ittifak şart. Kaldı ki en büyük ittifakın tabandaki toplumsal ittifak olduğunu unutmayalım. Bütün siyasi partiler için geçerli bu” ifadelerini kullandı.

Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz bugünü köşe yazısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yaptığı röportajı aktardı. Saymaz, İmamoğlu’na İYİP Genel Başkanı Meral Akşener’in ‘İstanbul ve Ankara dahil 81 ilde aday çıkaracağız’ açıklaması hakkında ne düşündüğünü sordu.

İmamoğlu, Akşener’in açıklamalarına ilişkin, “Şu anda sadece sayın Akşener’in basına yansıyan konuşmalarını okudum. Biraz zamana bırakıp analiz edip değerlendirmelerini biraz daha algılayıp gerekiyorsa kendisiyle yüz yüze konuşup İstanbul stratejisini daha net anlamak isterim. Diyalog her zaman iyidir. Onun için somut bir cevap verilecek bir husus olduğunu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, “İttifak kurulmazsa İstanbul için nasıl bir tesir yaratır?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Türkiye’nin siyaseti artık bir ittifak siyaseti. İttifakın biçimleri seçimlerin zeminine ve bölgesine göre değişebilir. Bu anlamda ülkedeki genel seçim atmosferi de ittifak gerektirdi. Görüyoruz ki yerel seçimde de ittifak süreçleri etkili olacak.

Bazen ittifaklar etkili olacak, bazen ittifakları bozmak etkili olacak. Bazen ittifaklara yanlış yaptırmak da etkili olabiliyor. Bu anlamda “İttifak olmamalıdır” diye bir fikre asla katılmıyorum. Her zaman ittifak şart. Kaldı ki en büyük ittifakın tabandaki toplumsal ittifak olduğunu unutmayalım.

Bütün siyasi partiler için geçerli bu. Çünkü bazen yerel seçim-genel seçim duyguları farklı refleksler oluşturabiliyor. O manada ben elbetteki siyasi partilerin ittifaklarını önemsiyorum. Ama en az onun kadar, belki daha fazlası, toplumun kendi içinde oluşturacağı ittifakları da önemsiyorum.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: CHP Değişecek, Türkiye Değişecek

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) kuruluşunun 100’üncü yılında CHP’deki değişim tartışmalarını da ele alan bir köşe yazısı yazan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Tespitim şu: CHP değişirse, Türkiye değişir. Vaadim de şu olsun: CHP değişecek, Türkiye değişecek” dedi.

Ekrem İmamoğlu, yazısında, “CHP geride bıraktığımız 100 senenin en önemli aktörlerinden biri oldu olmasına ama malum çok uzun zamandır iktidarda değil ve Türkiye’ye hizmeti ve katkısı yerel yönetimlerde ortaya koyduğu çok değerli performansı bir yana bırakırsak, ülkenin ana muhalefet partisi olmakla sınırlı. 1950’den beri neredeyse gerçek anlamda hiç iktidar olmamış CHP, uzun yıllardır sanki ülkeyi yönetiyormuş ve tüm olumsuzluklardan sorumluymuş gibi bir algının öznesi yapılıyor.

CHP’nin bu durumu üzerine düşünmemiz, hep beraber bu durumu değiştirmenin yollarını bulmamız gerekiyor. CHP son 43 yıldır zihni ve fiili bir değişememe sorunu yaşıyor. 1980’den bugüne dünya ve Türkiye muazzam biçimde değişirken, bu değişime ayak uyduramayan CHP kendisini adeta ebedi ve ezeli muhalefet partisi konumuna hapsetti.” ifadelerini kullandı.

İmamoğlu, yazısının devamında, “Değişmeyi başaramadığımız için kuruluşunda bu kadar büyük bir rol oynadığımız Cumhuriyetin ikinci yüzyılına, köklü kurumları zayıflamış bir devletle, işlevsizleşmiş bir meclisle, liyakatsiz bir bürokrasiyle, çökmüş bir adalet sistemiyle, demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülkeyle, yarısı yoksulluk sınırının altında bir nüfusla giriyoruz.

Vatandaşlarımızı yerli ve milli olanlar ve olmayanlar diye ayrıştıran, muhalefete tahammülsüz, hukuku paramparça etmiş, eğitimi çökertmiş, borç batağına batırdığı ülkemize eşi daha önce görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatan bu iktidarla giriyoruz.

Ancak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına, aynı zamanda, iktidarın değişebileceğine inancın azaldığı bir toplumsal ruh haliyle de giriyoruz. Bu hali kabullenemeyiz. CHP’nin bu duruma katkısıyla yüzleşmek zorundayız. Bu güzel ülkeye karşı tarih huzurunda sorumluyuz ve ben partimin bundan daha iyisini yapabileceğine tüm kalbimle inanıyorum. CHP’nin de Türkiye’nin de değişeceğine inanıyorum. Çünkü CHP değişirse Türkiye değişir” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin kuruluşunun 100’üncü yılında CHP’deki değişim tartışmalarını da ele alan bir köşe yazısı yazdı. Yazı, Cumhuriyet gazetesinde “Geçmişin İlhamıyla Geleceğin Vizyonuna” başlığıyla yayınlandı. İmamoğlu’nun yazısı şöyle:

“100 sene önce bugün, Kurtuluş Savaşımızı zafere ulaştıran kurucu liderimiz Mustafa Kemal ve arkadaşları o zamanki adıyla Halk Fırkası’nın programını 9 umdeye dayandırdılar ve partimizi kurdular. Kurulan bir partiden öte bir ay kadar sonra ilan edilecek genç Cumhuriyetin ilk sesi, egemenliğin hanedandan millete geçişinin ta kendisiydi.

1923’ten beridir yasalar önünde herkesin bir diğeriyle eşit vatandaş olduğu bir Cumhuriyet’te yaşıyor olmamızda CHP’nin imzası var. Cumhuriyetin ilanında olduğu gibi millet iradesine dayanan bir devletin ve vatandaşlık esasına dayalı bir milletin inşa edilmesinde de CHP’nin imzası var.

CHP’yi ve Cumhuriyeti kuranlar devleti gerçek anlamda güçlendirmenin yolunun güçlü ve milli bir ekonomi yaratmak ve toplumun refahını yükseltmek olduğunu gayet iyi biliyorlardı. 1923’te İzmir İktisat Kongresini yaparak, 1929’da ise Dünya Ekonomik Krizine anında ve doğru tepki vererek milli bir ekonomi kurdular. O günün koşullarında mucize sayılabilecek bir şeyi gerçekleştirdiler. Ülkede sermayenin çok ama çok kıt olduğu koşullara rağmen ulaşım alt yapısını oluşturdular ve temel ihtiyaçların üretimi için fabrikalar, bankalar, ekonomi teşekkülleri kurdular.

Bu bir sıçrayarak kalkınma hamlesiydi. Tam anlamıyla bir ulus için çağ atlamaydı. Cumhuriyet tarihimizde yalnızca bir kez yapabildiğimiz ve şimdi yeniden yapmak zorunda olduğumuz bir hamle.

“Demokratik rejime geçişi CHP sağladı”

Tarihin o büyük zorlukları altında yapılanlar sayesinde ülkemizle dünyanın güçlü ve gelişmiş ülkeleri arasındaki fark azaldı. Dünya siyasetinde bağımsız bir ülke olarak yerimizi aldık. Yalnızca büyük sıçramayı değil aynı zamanda çok partili demokratik rejime geçişi de CHP sağladı.

İkinci Dünya Savaşı’nın dehşetinden ve yarattığı büyük yıkımdan da CHP yönetiminin sayesinde uzak durabildik. 80 Milyon kişinin öldüğü o büyük küresel yıkımdan CHP yönetiminin diplomatik ferasetiyle hasarsız çıkmayı başardık.

Cumhuriyetin ilk çeyrek asrının her anına damgasını vuran CHP 1950’den sonra iktidarda olmadığı dönemlerde de ülke siyasetine yön verdi.

1970’lerde dünyada yükselen eşitlik ve özgürlük dalgasının ülkemizde “Ortanın Solu” konumlandırmasıyla sosyal demokrasi anlayışı olarak tecelli etmesinde CHP’nin imzası var. 1970’lerde “toprak işleyenin su kullananın”, “ne ezilen ne ezen, hakça düzen” diyen CHP oldu. Yine 1970’lerde MSP’yle koalisyon kurarak farklı toplum kesimlerinin aynı ideal etrafında buluşabileceğini, ulusal meselelerde ayrışma yerine birleşmenin mümkün olabileceğini de CHP gösterdi. 1974’te Kıbrıs Barış Harekatını yaparak hem müttefiklerimize hem de hasımlarımıza güç ve kararlılık gösteren devletimizin direksiyonunda CHP vardı.

CHP geride bıraktığımız 100 senenin en önemli aktörlerinden biri oldu olmasına ama malum çok uzun zamandır iktidarda değil ve Türkiye’ye hizmeti ve katkısı yerel yönetimlerde ortaya koyduğu çok değerli performansı bir yana bırakırsak, ülkenin ana muhalefet partisi olmakla sınırlı. 1950’den beri neredeyse gerçek anlamda hiç iktidar olmamış CHP, uzun yıllardır sanki ülkeyi yönetiyormuş ve tüm olumsuzluklardan sorumluymuş gibi bir algının öznesi yapılıyor.

“Türkiye değişirken CHP atalete düştü”

CHP’nin bu durumu üzerine düşünmemiz, hep beraber bu durumu değiştirmenin yollarını bulmamız gerekiyor. CHP son 43 yıldır zihni ve fiili bir değişememe sorunu yaşıyor. 1980’den bugüne dünya ve Türkiye muazzam biçimde değişirken, bu değişime ayak uyduramayan CHP kendisini adeta ebedi ve ezeli muhalefet partisi konumuna hapsetti. Halbuki, 600 yıllık bir imparatorluk çökerken, 1923 şartlarında dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratarak doğrusunu yapanların partisi olarak kurulan CHP, 1960’larda ve 1970’lerde dünyanın ve Türkiye’nin değişimine ayak uydurarak da doğruyu yapmıştı. Ne var ki, 1980’den sonra aynı kabiliyeti gösteremedi. Dünya ve Türkiye değişirken CHP atalete düştü.

Ne yazık ki atalete düşmemizin maliyeti büyük oldu. Türkiye’nin yönetilmesinde etkin olamadığımız gibi Türkiye’yi adım adım otoriter bir iktidara teslim ettik. Birbiri peşi sıra iş basına gelen sağ iktidarlar, gelir dağılımını bozdu, Cumhuriyetin en önemli gücü ve dayanağı olan yetenekli ve girişimci orta direği eritti. Bugün toplumun %10’u ulusal zenginliğin yüzde yetmişine sahip olacak bir noktaya geldiyse, bizim de kusurumuz var. Emeğin asli temsilci olarak CHP’nin iktidar olamayışının bedeli bu denli ağır oldu maalesef.

Değişmeyi başaramadığımız için kuruluşunda bu kadar büyük bir rol oynadığımız Cumhuriyetin ikinci yüzyılına, köklü kurumları zayıflamış bir devletle, işlevsizleşmiş bir meclisle, liyakatsiz bir bürokrasiyle, çökmüş bir adalet sistemiyle, demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülkeyle, yarısı yoksulluk sınırının altında bir nüfusla giriyoruz.

Vatandaşlarımızı yerli ve milli olanlar ve olmayanlar diye ayrıştıran, muhalefete tahammülsüz, hukuku paramparça etmiş, eğitimi çökertmiş, borç batağına batırdığı ülkemize eşi daha önce görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatan bu iktidarla giriyoruz.

“CHP değişirse Türkiye değişir”

Ancak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına, aynı zamanda, iktidarın değişebileceğine inancın azaldığı bir toplumsal ruh haliyle de giriyoruz. Bu hali kabullenemeyiz. CHP’nin bu duruma katkısıyla yüzleşmek zorundayız. Bu güzel ülkeye karşı tarih huzurunda sorumluyuz ve ben partimin bundan daha iyisini yapabileceğine tüm kalbimle inanıyorum. CHP’nin de Türkiye’nin de değişeceğine inanıyorum. Çünkü CHP değişirse Türkiye değişir.

Değişimin yeni vizyonu CHP’yi, dünya ölçeğinde kriz yaşayan sosyal demokrasiye ilham veren, küresel seviyede saygın ve güçlü bir parti haline getirmek olmalıdır. Değişimin yeni vizyonu, bu ülkeye bir sıçrama daha yaşatarak, gelir dağılımını kökten düzelterek, yetenekli ve girişimci insanlara adil fırsatlar sunacak mekanizmalar kurmak olmalıdır.

1923’lerin CHP’si dünyanın tüm mazlum milletleri için ilham kaynağı olmuştu. Bunu bir kez daha tekrar etmeliyiz. Etmeliyiz çünkü dünyamızda ağır yaralar açan vahşi kapitalizmi, yalnızca kamu aklını ve bilimi yeniden insani kalkınmanın motor gücü ilan eden bir siyasetle dönüştürebiliriz.

Türkiye 70 yıldır borçla büyüyor, krizle sarsılıyor ve dünyanın hızlı ilerleyişi karşısında her gün biraz daha geride kalıyor. CHP’nin yeni misyonu bu tekerrüre son vermektir. CHP bu berbat tekerrürü kırmak ve buna bir son vermek için değişmek zorundadır. Değişimin temeli; Türkiye’yi sıçrayarak kalkındıracak planı ortaya koymaktır. Bunun için CHP’yi, kamu aklını Türkiye’nin ve dünyanın dehasıyla bir araya getiren daha kapsayıcı, icraatçı ve reformcu bir parti kılacak şekilde değiştirmeliyiz.

İlk yapmamız gereken şey vatandaşlarımızı dikkat ve empatiyle dinlemektir. Onlara kulak verdiğimizde duyduğumuz insanlarımızın zengin, güçlü, itibarlı bir ülkede özgürlük ve refah içinde yaşamak istedikleridir. Kutuplara bölündüğünü, kimlik ve aidiyetlerine sıkıştığını zannettiğimiz toplum aslında yeni bir hikaye duymamanın ve muhalefete bir türlü güvenememenin bezginliğine sıkışmış durumdadır. Herkes milletimizin ferasetine güvenmelidir. Şundan eminiz ki bu aziz millet Türkiye’yi zengin, güçlü ve adil kılacağına inandığı bir muhalefeti desteklemeye hazırdır.

Gerçekten bir değişim istiyorsak; bunu nasıl yapacağımıza dair modelimizi güven verici bir biçimde topluma izah etmek durumundayız. Bu modelde Türkiye’nin ihtiyacı olan büyük sıçramanın motor gücü kamunun kaynakları ile ülkenin ve dünyanın dehasının birleşmiş gücü olmalıdır.

Burada vurguyu devlete değil kamu aklına yaptığımızın altını çizmek isteriz. Zira biz milleti devletin üstünde, onun sahibi olarak görüyor ve kamu aklını devleti de içine alan milletin bütünün ortak aklı olarak anlıyoruz. Öte yandan bu noktada bir olmazsa olmazın altını çizmek zorundayım.

Zengin olmayanın gücü olmaz evet ama adaleti olmayanın gücü zulüme çıkar. Bu sebeple zengin, demokratik, güçlü ve adil bir ülkenin vazgeçilmezi eşit yurttaşlıktır.

Değişim bahsinde diğer önemli bir mesele CHP’nin politika üretme yöntemine dairdir. İnsanlarımızın beklentilerini ve taleplerini sorgulamayan, kulağını millete vermeyen, kendi doğrusunu millete dayatan politika yapma alışkanlıklarımızı değiştirmek zorundayız. Partinin yapısı ve alışkanlıkları, halkın siyasete olan güvensizliği ve yaratılan korku siyasete katılım kapısını kapatıyor. Oysaki bugün toplumsal muhalefetin büyük katkısına ve yepyeni bir insan kaynağına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan insan kaynağı yalnızca politikaya katılmak konusunda en cesur olanlar değiller. Aynı zamanda en bilgili ve en yaratıcı olanlarımıza da ihtiyacımız var. Partinin kapısının bu insanlara açılması onların katılımının teşvik edilmesi şarttır. CHP, Türkiye’nin en yaratıcı zihinlerinin tüm yenilikçi projelerinin ilk adresi olmalıdır. Bunu başaramayan bir CHP’nin iktidar şansı olamaz.

Bütün bunlar kadar önemli tüm kötülüklerin anası olan bir meselemiz daha var. Türkiye fakirlikle boğuşuyor. İki asır evvel kişi başına düşen milli gelir açısından eşit olduğumuz Almanya ile aramızdaki fark neredeyse 6 katına, ABD ile 7 katına çıkmış durumda.

Son 21 yıldır, iktidar açısından bakıldığında istikrar koşulları altında yönetiliyoruz. İktidarsa iktidar, yetkiyse yetki, güçse güç. Sonuç ortada. Biz gerilemeye devam ediyoruz, “bizi fena halde kıskananlar” ise farkı açmaya devam ediyor.

Gelecek ağır bir beka sorununa işaret ediyor. Batıyla aramızdaki fark git gide bir uçuruma dönüşüyor. Bizim ıskaladığımız baş döndüren bilimsel gelişmelerin sonuçları şunu gösteriyor: Eğer hemen harekete geçmezsek, milli gelir açısından batıyla aramızdaki fark bugünkünün iki katına çıkabilir. Aramızda böyle bir farkın oluşmasına izin verirsek, Türkiye küresel seviyede kendine yeten onurlu devletler ligine tutunmakta büyük zorluk içine düşer. Kendilerinin dışındakileri gayrı milli ilan etmeye çok meraklı olan ve ağızlarından beka sorununu düşürmeyen arkadaşlarımızın dikkatini çekmek isterim ki, asıl beka sorunu budur.

Ya yeniden sıçrayıp en kısa sürede onlara yetişeceğiz ya da gelecekte bekamızı korumakta büyük zorluk çekeceğiz. Ya değişerek yeni bir ilerlemenin asli motoru olacağız ya da aynı ataletle yerimizde sayacağız.

“Vatan duygusu hasar görüyor”

Türkiye’nin sıçrayarak kalkınması bahsinde ileride daha detaylı şeyler söyleyeceğiz. Şimdilik şununla yetinelim. Türkiye’nin gelişimi konusunda kaçırdığımız ve hala binmemekte ısrar ettiğimiz en büyük tren temel bilimler trenidir. Bu treni kaçıran gelişim trenini de kaçırır. Bizi engelleyen ikinci sebepse toplumsal ve kültürel çeşitliliğimizi eşit yurttaşlığa dayalı çoğulcu bir demokrasiye kavuşturamayışımızdır. Meselelerimizi çoğulculuk, eşitlik ve dayanışma içinde çözemediğimizde adalet duygusu zedeleniyor, toplumun çeşitli kesimleri kendilerini karar mekanizmasının dışında hissediyor ve ortak vatan duygusu hasar görüyor.

Şimdi bu iki sorunla da olgunlukla yüzleşmek ve yeni çözümler geliştirmek zorundayız. Zenginleşmek için sıçrayarak kalkınmaya, zenginliğimizi adil paylaşmak için demokratik, güçlü ve sosyal bir devlete ihtiyacımız var.

Dünya siyaseti ve ekonomisinin altüst olup, yeniden şekillendiği zamanlarda yeni risk ve fırsatlar ortaya çıkar. Küresel ekonominin büyük ülkeleri haline gelmiş olanlar fırsatları en iyi değerlendirmiş ve içselleştirmiş ülkelerdir. Geçtiğimiz yüzyılda birçok ülke çok gerilerden gelerek büyük dönüşümlere sahne olmuş ve bugün dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmiş durumda.

Savaştan yıkılarak çıkan Almanya bugün bizim ekonomimizin 5 katından daha büyük bir ülke haline geldi. Yine savaştan nükleer bir yıkımla çıkan Japonya bizden 7 kat daha büyük bir ekonomiye sahip. 1960 yılında bizim ekonomimizin dörtte biri büyüklüğünde bir ekonomiye sahip olan Güney Kore bugün bizim 2 katımızdan büyük bir ekonomi haline gelmiş durumda.

Savaşlardan çıkarak büyüyen bu üç ülkenin ortak bir özelliği var: Teknoloji üretiyor ve satıyorlar. Dünya ekonomisinin belkemiği durumundalar.

Bugün bizim de böyle büyük bir sıçramaya ihtiyacımız var.

Bugün CHP ve onun liderliğindeki muhalefete iktidar vizesi vermeyen millet, Türkiye’yi sıçratarak zenginleştirecek, güçlü ve adil bir Türkiye’yi inşa edecek bir muhalefeti gördüğünde, tereddüt etmeden iktidara taşıyacaktır. İşte milletin CHP’yi değişime zorlamasının nedeni budur. Bizim en önemli, en acil görevimiz hep beraber bu muhalefeti yaratmaktır. Bunu yaratmanın yolu ülkenin tüm vatanseverlerini birleştiren yeni, kapsayıcı ve güçlü bir vizyonun hikâyesini yazmaktır.

Türkiye’nin çoğulcu demokrasiye ve sıçrayarak kalkınmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin ikinci yüzyılına girerken değişmeye, bunun için yeni bir hikayeye ihtiyacı var.

Biz de bu milletle bu hikayeyi yeniden yazacağız.
Bir tespit bir de vaatle bitireyim.
Tespitim şu: CHP değişirse, Türkiye değişir.
Vaadim de şu olsun: CHP değişecek, Türkiye değişecek.”

Paylaşın

İTO Duyurdu: İstanbul’un Enflasyonu Yüzde 74,15

Temmuz ayında yüzde 63,76 İstanbul’un yıllık enflasyonu Ağustos ayında yüzde yüzde 74,15’e yükseldi. Enflasyon aylık bazda en fazla “ulaştırma ve haberleşme” kategorisinde ararken, bunu gıda ve ev eşyası takip etti.

Haber Merkezi / Temmuz ayında aylık enflasyon yüzde 9,84, yıllık enflasyon ise yüzde 63,76 olarak kayıtlara geçmişti. Enflasyon aylık bazda en fazla “sağlık ve kişisel bakım” kategorisinde ararken, bunu ev eşyası ve kültür eğitim ve eğlence takip etmişti.

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2023 Ağustos Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre, 2023 Ağustos ayında İstanbul’da; perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 8,80, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 6,65 oranında arttı.

2022 Ağustos ayına göre 2023 Ağustos ayında yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 74,17, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 66,18 olarak gerçekleşmiştir.

Ağustos 2023’de Perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Ulaştırma ve Haberleşme Harcamalarında yüzde 32,29, Gıda Harcamalarında yüzde 9,77, Ev Eşyası Harcamalarında yüzde 8,94, Diğer Harcamalar grubunda yüzde 7,53, Konut Harcamalarında yüzde 6,50, Kültür Eğitim ve Eğlence Harcamalarında yüzde 4,11, Sağlık ve Kişisel Bakım Harcamalarında yüzde 1,87 ve Giyim Harcamalarında yüzde 0,33 artış izlenmiştir.

Ağustos 2023’de Toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; Mensucat Grubunda yüzde 12,35, Madenler Grubunda yüzde 9,44, Yakacak ve Enerji Maddeleri Grubunda yüzde 8,28, Gıda Maddeleri Grubunda yüzde 8,23, Kimyevi Maddeler Grubunda yüzde 4,25, İşlenmemiş Maddeler Grubunda yüzde 3,65, İnşaat Malzemeleri Grubunda yüzde 2,77 artış izlenmiştir.

Paylaşın

Yerel Seçimler: İYİ Parti, Ekrem İmamoğlu Ve Mansur Yavaş’ın Karşısına Aday Çıkaracak

Yerel seçimlerde Ankara ve İstanbul’da kendi adaylarını çıkartacaklarını söyleyen İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, “Bunun hazırlık ve çabası içerisindeyiz. Çok kısa bir sürede bu hazırlıkları tamamladığımızda milletimizle bilgisini paylaşacağız” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de 26 Ağustos’ta Afyon’da yaptığı açıklamada ad vermeden Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert sözlerle eleştirmiş, “Ne yazık ki nefsinin esiri olanlarla uğraştık. Ne yazık ki önce şahsım, önce ben diyenlerle uğraştık. Ne yazık ki koltuğundan başka bir şey düşünmeyenlerle uğraştık. Olduramadık. 2023 seçimlerindeki yenilgiye engel olamadık.” demiş ardından “Televizyonlara çıkıp yüzsüz yüzsüz, sıkılmadan, utanmadan seçimin faturasını bize yüklemeye kalkıştılar.” demişti.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu, düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kürşat Zorlu, İYİ Parti’nin hafta sonu Afyon’da gerçekleştirdiği “Kocatepe buluşma[sının] milletimizin umutlarını yeşertti[ğini], siyasette yeniden güçlü bir başlangıcın fitilini ateşledi[ğini]” dile getirdikten sonra Genel Başkanı Meral Akşener’in Afyon’da tüm siyasi parti genel başkanlarına “yerel seçimlere ayrı ayrı girelim” çağrısına yönelik olarak MHP Genel Başkanı Bahçeli’den gelen “Ayrı ayrı seçime girme” çağrısının bizim nazarımızda ciddiye alınacak bir tarafı yoktur. Seçime ayrı girmek isteyenlerin elinden tutan, önüne geçen de yoktur” cevabını değerlendirdi.

İYİ Parti Sözcüsü Zorlu, “Genel Başkanımızın bu çağrısı tüm siyasi partilere yapıldı. Bu konuyla ilgili Sayın Erdoğan’ın da açıklama yapmasını bekliyoruz. Bu çağrının özünde Türk milletinin yaşadığı sorunları aşabilmek gayesi var.” dedi.

AKP’nin “devlet kaynaklarının hoyratça kullanılması” amacıyla yerel seçimlerde “yüzde 50+1 zorunluluğu olmamasına rağmen, zorla sayısal çoğunluk dayatması” getirerek “insanları düşmanlaştırdığını” iddia eden Zorlu kendi önerilerinin seçimlere ittifakla girmek yerine  “işbirliği”  yapmaya dayandığını söyledi ve AKP’nin değil CHP’nin yönetiminde bulunan İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıkları için “kendi adaylarını çıkartacaklarını” açıkladı.

“İstanbul ve Ankara’da kendi adayımızı çıkaracağız”

Zorlu habercilerin “İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın karşısına aday mı çıkaracaksınız?” sorusuna yanıt olarak “2019 seçimlerindeki göreli başarının ortaya çıkışında İYİ Partinin büyük bir çabası oldu. Bu iş birliği zaten bizim teklifimizdi. Biz o zaman sorumluluktan, milletimizin talebinden kaçmadık ve bugünkü görüntü ortaya çıktı.” dedikten sonra, “bugün bazı siyasi partiler[in] İstanbul ve Ankara’da bazı hedefleri olduğu için bu konuyu köpürt[tüklerini] ve gündeme getirilmesini, gündemde kalmasını ist[ediklerini]” söyledi. “Ama biz çok net bir şey koyduk ortaya; biz kendi adaylarımızı çıkaracağız. Bunun hazırlıkları içerisindeyiz.”

2019 yerel seçimlerine “Millet İttifakı” olarak giren 6 partili ittifakın son bulduğu 1 Haziran’da İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz tarafından açıklanmıştı. Poyraz, “Tüm ittifaklar seçim ittifakıdır, seçim bittiği zaman tüm ittifaklar ortadan kalkar. Yani 14 Mayıs genel seçimleri bitti, ittifak tamamlandı” demiş ve “28 Mayıs itibarıyla da bu ittifak bitmiştir.” açıklamasında  bulunmuştu

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de 26 Ağustos’ta Afyon’da yaptığı açıklamada ad vermeden Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert sözlerle eleştirmiş, “Ne yazık ki nefsinin esiri olanlarla uğraştık. Ne yazık ki önce şahsım, önce ben diyenlerle uğraştık. Ne yazık ki koltuğundan başka bir şey düşünmeyenlerle uğraştık. Olduramadık. 2023 seçimlerindeki yenilgiye engel olamadık.” demiş ardından “Televizyonlara çıkıp yüzsüz yüzsüz, sıkılmadan, utanmadan seçimin faturasını bize yüklemeye kalkıştılar.” demişti.

Akşener, yaptıklarının “[…] hatalarından ders almış muhalefet olarak milletimizin huzuruna çıkmak” olduğunu söyleyerek eski ittifak bileşenlerini suçlamıştı: “İYİ Parti’yi ve beni günah keçisi yapmaya kalktılar. Hakikati bilenler tek kelam etmedi. Bunlara şaşırmadım ama bunların hepsi midemi bulandırdı. Bu sessizliği sürdürmek mümkün değil artık.”

Paylaşın

Ankara, İzmir Ve İstanbul Dünya Genelinde Konut Fiyatlarının En Çok Arttığı Şehirler

150 şehirdeki fiyat değişimlerini inceleyen Knight Frank’in Küresel Konut Fiyat Endeksine göre, Ankara (yüzde 135,3), İzmir (yüzde 133) ve İstanbul (yüzde 127,3) konut fiyatlarının en çok arttığı şehirler oldu.

TCMB’nin açıkladığı konut fiyat endeksine göre Eylül 2022’de ev fiyatları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 189 yükseldi. BDDK, son olarak eşi veya 18 yaş altındaki çocuklarının en az bir konutunun bulunması halinde konut kredi değer oranı yüzde 75 daraltma kararı aldı.

Örneğin, 5 milyon TL değerindeki bir evi, ikinci tapulu evi olarak alacak olanlara evin değerinin yüzde 22,5’i kadar kredi kullandırılabilecek.

Dünyada 56 ülke arasında konut fiyatlarının en çok arttığı ülke açık Türkiye oldu. 2023’ün ilk çeyreğinde Türkiye’de konut fiyatları 2022 yılının aynı dönemine göre yüzde 133 yükseldi. Aralarında Almanya ve İngiltere’nin olduğu bazı ülkelerde ise konut fiyatları düştü.

Türkiye’de konut ve kira piyasasında yaşanan kriz giderek derinleşirken hükümet yeni önlemlerle sorunu hafifletmeye çalışıyor.

Resmi enflasyonun yüzde 70’i aştığı dönemde hükümetin kira artışlarına yüzde 25 sınırı getirmesi ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getirdi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) son olarak eşi veya 18 yaş altındaki çocuklarının en az bir konutunun bulunması halinde konut kredi değer oranı yüzde 75 daraltma kararı aldı. Örneğin, 5 milyon TL değerindeki bir evi, ikinci tapulu evi olarak alacak olanlara evin değerinin yüzde 22,5’i kadar kredi kullandırılabilecek.

Uluslararası Emlak Danışmanlığı firması Knight Frank’in 56 ülke ve bölgeyi incelediği Küresel Konut Fiyat Endeksine göre 2023 yılının ilk çeyreğinde 2022 yılının aynı dönemine göre Türkiye’de konut fiyatları yüzde 132,8 artış gösterdi.

İkinci sıradaki Kuzey Makedonya’nın (yüzde 18,8) ardından Hırvatistan (yüzde 17,3), Macaristan (yüzde 16,6) ve Litvanya (yüzde 15,3) geliyor.

Diğer bazı ülkelerdeki artış oranı ise şöyle: Yunanistan yüzde 14,5; Bulgaristan yüzde 9,5; Japonya yüzde 6,8; Fransa yüzde 2,7 ve ABD yüzde 0,7.

Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bazı bölgelerde konut fiyatları düştü. Almanya’da konut fiyatları yüzde 1 gerilerken bu oran İngiltere’de yüzde 3,1 ve İsveç’te yüzde 8,8 oldu.

Endeks 150 şehirdeki fiyat değişimlerini de inceliyor. Listede Türkiye’nin üç büyük şehri yer alıyor. Ankara (yüzde 135,3), İzmir (yüzde 133) ve İstanbul (yüzde 127,3) listedeki 150 şehir arasında konut fiyatlarının en çok arttığı şehirler oldu.

Dördüncü sıradaki Zagreb’deki artış yüzde 22,5’ oldu. Tokyo’da konut fiyatları yüzde 7,5 yükselirken bu oran New York’ta yüzde 3,4; Barselona ve Londra’da yüzde 1,4 ve Roma’da yüzde 0,6 oldu.

Az sayıda şehirde ise fiyatları geriledi. Düşüş Washington’da yüzde 0,2 olurken Rotterdam’da yüzde 0,3 gerçekleşti.

Ülke ve şehir bazındaki bu artışlar nominal. Yani enflasyon dikkate alınmıyor. Enflasyonun dikkate alındığı reel değişim de Türkiye’de oldukça yüksek. 2021-2022 son çeyrekleri arasında Türkiye’de reel konut fiyatları yüzde 51 artmıştı.

TCMB’nin açıkladığı konut fiyat endeksine göre Eylül 2022’de ev fiyatları bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 189 yükseldi.

Bu oran, son 10 yıldaki en yüksek oran oldu. Konut fiyatları Eylül 2021’de yeni ekonomik modele geçilmesiyle birden tırmanışa geçti. Eylül 2011’de yıllık konut fiyat artışı yüzde 36 idi.

Enflasyonun düşmeye başlamasıyla Haziran 2023’te yıllık artış yüzde 96 oldu. Aynı dönemde konut fiyatları reel olarak ise yüzde 38 yükseldi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

“AK Parti, Kur Korumalı Mevduat Bombasını Devalüasyonla Çözmek İstiyor”

“AKP, KKM bombasını devalüasyon ile çözmek istiyor” diyen CHP’li Özgür Karabat, KKM’de biriken tutarın 3 trilyon 357 milyar olduğunu ve bunun toplam mevduatın yarısına yakın bir seviyeye denk geldiğini hatırlatarak “Burada devletin yapacağı ödeme 600 milyar TL’yi aşacak gibi duruyor. Kur tutulamazsa, ki bu ihtimal oldukça yüksek, KKM’nin maliyeti trilyon liraları bulabilecek” dedi.

Karabat AKP’nin söz konusu riskin farkında olduğunu belirterek “Bir süre bu yatırımcılar TL’de yüksek faizle tutulacak. Yerel seçimler sonrasında TL devalüe edilip bu paraların reel değeri kaybolacak. Böylece KKM varlıklarının ekonomiye tehdidi bertaraf edilecek. Ancak bunun bedeli zincirleme şirket iflasları ve işsizlik olacak” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, hükümetin Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkış için atacağı adımları sosyal medya hesabından madde madde sıraladı. Karabat’ın açıklaması şöyle:

“AKP, KKM bombasını devalüasyon ile çözmek istiyor:

1) Verilerle oynayan, yalan bilgilerle ekonomiyi iyi göstermeye çalışan AKP, yolun sonuna geldiğini anladı. Şimdi çok tehlikeli bir planı devreye aldılar. Tek tek anlatalım…

2) Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile 2021’in Aralık ayından 2023 Mayıs’ına kadar zar zor gemiyi yüzdüren AKP, öve öve bitiremediği KKM’den şimdi kurtulmak istiyor. Çünkü algılarla ne kadar oynarsanız oynayın, matematik yalan söylemez.

3) KKM’nin büyüklüğü 3 trilyon 357 milyar TL’ye ulaştı. Toplam TL mevduatın yarısına yakın bir seviye. Ancak diğer mevduatlar bankaların yükümlülüğünde. KKM’de kamunun da yükümlülüğü var. Burada devletin yapacağı ödeme 600 milyar TL’yi aşacak gibi duruyor.

4) Kur tutulamazsa, ki bu ihtimal oldukça yüksek, KKM’nin maliyeti trilyon liraları bulabilecek. Risk ne kadar büyük, GSYH ile karşılaştıralım. GSYH 2023 ilk çeyreğinde cari fiyatlarla 4,6 trilyon TL oldu. 2022’de yıllık GSYH 15 trilyon TL seviyesindeydi

5) 3,3 trilyon liralık devasa bir menkul birikiminin dövize gitmemesi için KKM taahhüdü yatırımcıyı durduruyordu. Şimdi bankalara KKM yapmayın talimatı verildi. Karşılığında KKM’ler yüksek faiz vaatleri ile mevduat hesaplarına çekilecek. Böyle döviz taahhüdü kalkmış olacak.

6) Bir süre bu yatırımcılar TL’de yüksek faizle tutulacak. Yerel seçimler sonrasında TL devalüe edilip bu paraların reel değeri kaybolacak. Böylece KKM varlıklarının ekonomiye tehdidi bertaraf edilecek. Ancak bunun bedeli zincirleme şirket iflasları ve işsizlik olacak.

7) AKP, seçim sonrasında çıkıp “Döviz olması gereken yere geldi, KKM sorunu çözüldü, şimdi toparlanma zamanı” deyip ondan sonraki 4 yıl boyunca yeni bir masal anlatacak. Ama bunların hiçbiri tutmaz.

8) Öyle plansız ve öngörüsüz politikalar yürütülüyor ki, KKM’nin bu kadar büyüyeceği, 2022 milli gelirinin 5’te 1’i seviyesine ulaşabileceği tahmin bile edilemedi. Şimdi ondan kurtulmak için de yıkıp dökecekler.“

Paylaşın