Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 25 Bini Aştı

Filistin – İsrail savaşının 107. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 178 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 25 bin 105’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 62 bin 681’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bir Filistin devletinin kurulmasına karşı olduğunu bir kez daha yineledi. Bu açıklamadan kısa süre önce ABD Başkanı Joe Biden, telefonda konuştuğu Netanyahu’nun iki devletli çözümü kabul edebileceğini söylemişti.

İki liderin son bir ayda yaptığı ilk konuşma sonrası gazetecilere konuşan Joe Biden, Binyamin Netanyahu başbakanlık görevindeyken, Filistin devletinin kurulmasının mümkün olduğunu kaydetmişti.

ABD Başkanı Biden, “İki devletli çözümün farklı modelleri var. Birleşmiş Milletler üyesi olan, ama bir ordusu bulunmayan birçok ülke var” demişti. Ancak bu açıklamalar sonrası Netanyahu’dan duruşunu daha da sertleştiren bir açıklama geldi.

İsrail Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, “Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas yok edildikten sonra İsrail’in Gazze’de güvenliği sağlaması gerektiği yönündeki politikasını, Başkan Biden ile yaptığı konuşmada bir kez daha vurguladı. Bu güvenlik gerek, Filistin’in egemenliği talebi ile çelişiyor” denildi.

Netanyahu’nun bu son çıkışı, Beyaz Saray ile arasındaki görüş ayrılığının derinleştiği şeklinde yorumlanıyor.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Netanyahu’yu prostesto gösterileri

İsrail’de ise Başbakan Netanyahu’ya yönelik öfke büyüyor. Tel Aviv’in yanı sıra Hayfa ve Kudüs’te dün düzenlenen protesto gösterilerinde Gazze Şeridi’nde Hamas’ın elindeki rehinelerin evlerine geri dönmesi talepleri yükseldi.

Netanyahu’yu “şeytanın yüzü” olarak nitelendiren göstericiler, ülkede erken seçim yapılmasını da istedi. İsrail’de Netanyahu’nun Gazze Şeridi’ndeki savaşta izlediği tutum eleştirilere yol açıyor.

Birçok kişi acilen ateşkes sağlanmaması halinde, Hamas’ın elindeki rehinelerin hayatını kaybetmesinden kaygı duyuyor. Netanyahu ise hedefe ulaşana kadar Gazze Şeridi’nde savaşın devam edeceğini, bu hedefin de Hamas’ın yok edilmesini olduğunu vurguluyor.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 24 Bin 927’ye Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 106. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 165 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 24 bin 927’ye yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 62 bin 388’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İsrail’i Gazze Şeridi’ndeki Filistinli tutuklulara kötü muamele etmek ve tutsakları aşağılamakla suçladı.

BM’nin Gazze Şeridi’ndeki insan hakları temsilcisi Ajith Sunghay Cuma günü yaptığı açıklamada, tutsak erkeklerin haftalarca gözaltında tutulduklarını ve darp edildiklerini söyledi. Temsilci, görüştüğü bazı kişilerin kendisine gözlerinin bağlandığını söylediklerini aktardı.

Cenevre’de BM merkezindeki gazetecilere video bağlantısı aracılığıyla seslenen Sunghay, bazı tutukluların çırılçıplak ya da külotla serbest bırakıldıklarını kaydetti.

Savaşın başından bu yana kaç kişinin gözaltına alındığı konusunda net bir bilgi olmadığını belirten BM temsilcisi, binlerce kişi olduklarının tahmin edildiğini ifade etti.

İsrail hükümeti ve ordusundan söz konusu ithamlara ilişkin başlangıçta bir yorum ya da açıklamada bulunulmadı. Ancak İsrail ordusu daha önce yaptığı açıklamalarda tutuklulara uluslararası hukuka uygun olarak muamele edildiğini belirtmişti.

Bu açıklamalarda vücutlarında silah ya da patlayıcı madde taşımadıklarından emin olmak için çoğu zaman tutukluların giysilerini çıkardıkları da ifade edilmişti.

7 Ekim saldırısı sonrası İsrail’e açık askeri destek veren ABD yönetimi, Gazze’deki ölü sayısındaki katlanarak artışı sonrası Tel Aviv’e yaptığı çağrıların tonunu değiştirdi.

ABD’de bazı çevrelerde, İsrail’e askeri yardımları koşullara bağlama görüşü güçleniyor. Uzmanlara göre Netanyahu kariyeri boyunca Filistin topraklarında “işgali yönetme” stratejisi uyguladı.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Paylaşın

İsrail’den Suriye’ye Füze Saldırısı: 4 İran Devrim Muhafızı Öldü

İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam’a düzenlediği füze saldırısında, İran Devrim Muhafızları’na mensup 4 kişi öldü. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise; saldırıda en az 5 kişinin hayatını kaybettiğini, 10 kişinin yaralandığını duyurdu.

Geçtiğimiz ay Şam yakınındaki bir bölgede İsrail’in gerçekleştirdiğinden şüphelenilen bir hava saldırısında İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey bir komutanı öldürülmüştü.

İran’ın önemli bir askeri, siyasi ve ekonomik gücü olan Devrim Muhafızları’nın bazı üst düzey isimlerinin 2011’de başlayan iç savaştan bu yana Suriye’de bulundukları ve isyancılara karşı Devlet Başkanı Beşar Esad yönetiminin desteklenmesine yardımcı oldukları belirtiliyor.

İsrail’in Şam’daki füze saldırısında dört İran Devrim Muhafızları üyesinin hayatını kaybetti. İran devlet radyosu haberi doğruladı. Radyonun Arapça bölümünde yapılan ölenler arasında iki üst düzey askeri bölgenin bulunduğu belirtildi.

İran haber ajansı Mehr de ölenlerin İran Devrim Muhafızları gizli servis subaylarının duyurulduğu duyuruldu. Haberde “Devrim Muhafızları Suriye istihbarat şefi, yardımcısı ve diğer iki Devrim Muhafızları mensubu Suriye’ye İsrail tarafından düzenlenen saldırıda şehit olmuştur” denildi.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise ölü sayıları beş olarak duyurdu. Açıklamada söz konusu askerlerin beş katlı bir binada “İran’ın müttefiki olan liderlerle” toplantı halinde oldukları belirtildi. Saldırının ardından tamamen ücretsiz olan yapının yer aldığı bölgenin yüksek güvenlikli bölge olarak kabul edildiğini kaydeden Suriye İnsan Hakları Gözlemevi, burada İran Devrim Muhafızları ülkelerinin İran yanlısı Filistinli bölgelerin üyeleriyle düzenli olarak toplantıda bulunduğunu belirtti.

Suriye resmi haber ajansı SANA da başkent Şam’ın Mezze’ye bir konutun İsrail saldırısına uğradığını bildirdi. Haberde ölü ya da yaralı olup olmadığı hakkında bilgi verilmedi. Şam’ın Mezze birliği, Birleşmiş Milletler’e ait binalar, büyükelçilikler ve çağdaş bir yapıya sahiptir.

İran Devrim Muhafızları dört gün önce Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Erbil’de bir “İsrail istihbarat kararına” saldırıda bulunduğunu açıklamıştı. Iraklı kaynaklarda yer alan bilgilere göre saldırıda 4 sivil hayatını kaybetti ve 6 kişi de yaralandı.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısının son 24 saatte 165 artarak 24 bin 927’ye, yaralı sayısının 62 bin 388’e yükseldiğini açıkladı.

BM, Gazze’de yerinden edilen 1,9 milyon kişinin yaklaşık 1 milyonunun kadın olduğunu açıkladı. BM Kadın Birimi ise Gazze’deki kadınlar ve kızların durumuna ilişkin verilerin yer aldığı bir rapor yayımladı.

Raporda nüfusu yaklaşık 2,3 milyon olan Gazze’de 1,9 milyon kişinin yerinden edildiği; söz konusu kişilerin 1 milyona yakınının kadınlar oluştuğu belirtildi.

Paylaşın

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Hakkında Suç Duyurusu

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog hakkında Davos ziyareti sırasında suç duyurusunda bulunuldu. Suç duyuruları Bern kanton polisi aracılığıyla İsviçre Federal Savcılığına iletildi.

Haber Merkezi / İsrail Cumhurbaşkanı Herzog hakkında çok sayıda bireysel suç duyurularının Bern, Cenevre ve Zürih kantonlarından yapıldığı kaydedildi.

Savcılık, suç duyurularının artık olağan prosedüre uygun olarak inceleneceğini belirtirken, Herzog’un dokunulmazlığıyla ilgili durumu incelemek için Dışişleri Bakanlığı ile temas halinde olduklarını açıkladı.

Herzog’un dokunulmazlığıyla ilgili kararı, İsviçre Dışişleri Bakanlığı verecek. Savcılık, yöneltilen soru üzerine suçlamaların tam olarak neyle ilgili olduğu konusunda yanıt vermedi.

Filistin – İsrail savaşının 105. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 142 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 24 bin 762’e yükseldi.

Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 62 bin 108’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İsrail’i Gazze Şeridi’ndeki Filistinli tutuklulara kötü muamele etmek ve tutsakları aşağılamakla suçladı.

BM’nin Gazze Şeridi’ndeki insan hakları temsilcisi Ajith Sunghay Cuma günü yaptığı açıklamada, tutsak erkeklerin haftalarca gözaltında tutulduklarını ve darp edildiklerini söyledi. Temsilci, görüştüğü bazı kişilerin kendisine gözlerinin bağlandığını söylediklerini aktardı.

Cenevre’de BM merkezindeki gazetecilere video bağlantısı aracılığıyla seslenen Sunghay, bazı tutukluların çırılçıplak ya da külotla serbest bırakıldıklarını kaydetti.

Savaşın başından bu yana kaç kişinin gözaltına alındığı konusunda net bir bilgi olmadığını belirten BM temsilcisi, binlerce kişi olduklarının tahmin edildiğini ifade etti.

İsrail hükümeti ve ordusundan söz konusu ithamlara ilişkin başlangıçta bir yorum ya da açıklamada bulunulmadı. Ancak İsrail ordusu daha önce yaptığı açıklamalarda tutuklulara uluslararası hukuka uygun olarak muamele edildiğini belirtmişti.

Bu açıklamalarda vücutlarında silah ya da patlayıcı madde taşımadıklarından emin olmak için çoğu zaman tutukluların giysilerini çıkardıkları da ifade edilmişti.

Ayrıca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’deki savaş sona erdiğinde dahi bir Filistin devletine karşı olduğunu söyledi. Netanyahu, bu mesajını Beyaz Saray’a da ilettiğini söyledi.

Joe Biden yönetimi, 7 Ekim sonrası yaptıkları açıklamalarda bölgenin güvenliği için iki devletli çözümün gerekli olduğunu savunuyordu.

Basın toplantısında Gazze’deki savaşla ilgili konuşan Netanyahu, harekatın Hamas tamamen yok edilene kadar süreceğini ve daha uzun süre devam edebileceğini söyledi.

Birçok kişi mevcut krizin tarafları bir diplomatik çözüm için masaya çekebileceğini umuyordu. Ancak açıklamaları, Netanyahu’nun bunu bir seçenek olarak görmediğini ortaya koydu.

İsrail Başbakanı’nın sözlerinin sorulduğu ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, iki ülkenin farklı görüşte olduğunun çok açık olduğunu kaydetti.

Netanyahu, Şeria Nehri’nin (Ürdün Nehri) batısındaki tüm toprakların İsrail’in güvenlik kontrolünde olması gerektiğini de savundu.

Binyamin Netanyahu, “Bu gerekli bir durum ve Filistin egemenliği fikri ile de çelişiyor. Peki ne mi olacak? Bu gerçeği Amerikalı dostlarımıza da söyledim. Aynı zamanda İsrail’in güvenliğine zarar verecek şeyleri bize empoze etme girişimini de durdurdum” dedi.

Netanyahu’nun kamuoyu önünde farklı pozisyonunu açıkça dile getirmesinin, İsrail ile Batılı müttefiklenin arasının açılmasını da gösterdiği yorumları yapılıyor.

7 Ekim saldırısı sonrası İsrail’e açık askeri destek veren ABD yönetimi, Gazze’deki ölü sayısındaki katlanarak artışı sonrası Tel Aviv’e yaptığı çağrıların tonunu değiştirdi.

ABD’de bazı çevrelerde, İsrail’e askeri yardımları koşullara bağlama görüşü güçleniyor. Uzmanlara göre Netanyahu kariyeri boyunca Filistin topraklarında “işgali yönetme” stratejisi uyguladı.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 24 Bin 762’ye Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 105. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 142 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 24 bin 762’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 62 bin 108’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Dünya Ekonomi Forumu (WEF) dolayısıyla İsviçre’nin Davos kasabasına giden İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog hakkında ziyareti sırasında suç duyurularında bulunulduğu açıklandı.

İsviçreli savcılar, kaç suç duyurusu ya da şikayetin ilgili mercilere iletildiği ya da bu şikayetlerde bulunan kişilerin kimliği hakkında bilgi vermedi.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İsrail’i Gazze Şeridi’ndeki Filistinli tutuklulara kötü muamele etmek ve tutsakları aşağılamakla suçladı.

BM’nin Gazze Şeridi’ndeki insan hakları temsilcisi Ajith Sunghay Cuma günü yaptığı açıklamada, tutsak erkeklerin haftalarca gözaltında tutulduklarını ve darp edildiklerini söyledi. Temsilci, görüştüğü bazı kişilerin kendisine gözlerinin bağlandığını söylediklerini aktardı.

Cenevre’de BM merkezindeki gazetecilere video bağlantısı aracılığıyla seslenen Sunghay, bazı tutukluların çırılçıplak ya da külotla serbest bırakıldıklarını kaydetti.

Savaşın başından bu yana kaç kişinin gözaltına alındığı konusunda net bir bilgi olmadığını belirten BM temsilcisi, binlerce kişi olduklarının tahmin edildiğini ifade etti.

İsrail hükümeti ve ordusundan söz konusu ithamlara ilişkin başlangıçta bir yorum ya da açıklamada bulunulmadı. Ancak İsrail ordusu daha önce yaptığı açıklamalarda tutuklulara uluslararası hukuka uygun olarak muamele edildiğini belirtmişti.

Bu açıklamalarda vücutlarında silah ya da patlayıcı madde taşımadıklarından emin olmak için çoğu zaman tutukluların giysilerini çıkardıkları da ifade edilmişti.

Ayrıca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’deki savaş sona erdiğinde dahi bir Filistin devletine karşı olduğunu söyledi. Netanyahu, bu mesajını Beyaz Saray’a da ilettiğini söyledi.

Joe Biden yönetimi, 7 Ekim sonrası yaptıkları açıklamalarda bölgenin güvenliği için iki devletli çözümün gerekli olduğunu savunuyordu.

Basın toplantısında Gazze’deki savaşla ilgili konuşan Netanyahu, harekatın Hamas tamamen yok edilene kadar süreceğini ve daha uzun süre devam edebileceğini söyledi.

Birçok kişi mevcut krizin tarafları bir diplomatik çözüm için masaya çekebileceğini umuyordu. Ancak açıklamaları, Netanyahu’nun bunu bir seçenek olarak görmediğini ortaya koydu.

İsrail Başbakanı’nın sözlerinin sorulduğu ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, iki ülkenin farklı görüşte olduğunun çok açık olduğunu kaydetti.

Netanyahu, Şeria Nehri’nin (Ürdün Nehri) batısındaki tüm toprakların İsrail’in güvenlik kontrolünde olması gerektiğini de savundu.

Binyamin Netanyahu, “Bu gerekli bir durum ve Filistin egemenliği fikri ile de çelişiyor. Peki ne mi olacak? Bu gerçeği Amerikalı dostlarımıza da söyledim. Aynı zamanda İsrail’in güvenliğine zarar verecek şeyleri bize empoze etme girişimini de durdurdum” dedi.

Netanyahu’nun kamuoyu önünde farklı pozisyonunu açıkça dile getirmesinin, İsrail ile Batılı müttefiklenin arasının açılmasını da gösterdiği yorumları yapılıyor.

7 Ekim saldırısı sonrası İsrail’e açık askeri destek veren ABD yönetimi, Gazze’deki ölü sayısındaki katlanarak artışı sonrası Tel Aviv’e yaptığı çağrıların tonunu değiştirdi.

ABD’de bazı çevrelerde, İsrail’e askeri yardımları koşullara bağlama görüşü güçleniyor. Uzmanlara göre Netanyahu kariyeri boyunca Filistin topraklarında “işgali yönetme” stratejisi uyguladı.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Paylaşın

ABD İle İsrail Arasında Gazze Konusunda Görüş Ayrılığı Derinleşiyor

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve ABD Başkanı Joe Biden’ın son haftalarda hiçbir şekilde doğrudan iletişim kurmadığı belirtilirken, ABD’nin Gazze’deki savaşın ardından bir Filistin devleti kurulması yönünde adım atmaya davet ettiği İsrail, bu öneriyi bir kez daha reddetti.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken geçen haftaki Ortadoğu gezisinde İsrailli yetkililere, Suudi Arabistan dâhil Arap ülkelerinin Gazze’nin yeniden inşasına ve Filistin’in gelecekteki idaresine, İsrail’in bir Filistin devleti kurulmasına imkân tanıması şartıyla yardımcı olacaklarını belirttiğini iletmişti.

VOA Türkçe’de yer alan habere göre; Beyaz Saray, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Gazze’nin Filistin Devleti tarafından yönetilmesine karşı çıktığını açıkladı. Biden yönetimi, savaş sonrasında Gazze Şeridi’nde hayata geçmesini istediği planın kilit unsurlarından biri bu olmasına rağmen vizyonundan vazgeçmiş görünmüyor.

Beyaz Saray aynı zamanda İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesine aracılık etmeyi umuyor ki, bu uzun zamandır istenen ve bölge için geniş ekonomik ve güvenlik etkileri olan bir konu.

Ancak Netanyahu dün geniş katılımlı bir basın toplantısında bu plana sırtını döndü ve şu anda Filistin topraklarını oluşturan bölgenin tamamının İsrail’in güvenlik sağlamasında ısrar etti. Netanyahu, “Bu egemenlik fikriyle çatışıyor. Ne yapabilirsiniz ki?” dedi.

Kirby Air Force One uçağında gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu Başbakan Netanyahu’nun yeni bir yorumu değil. Açıkçası biz farklı görüyoruz. Filistinliler’in barış ve güvenlik içinde bağımsız bir devlette yaşama hakkına sahip olduklarına inanıyoruz” dedi.

Netanyahu, Biden yönetimini bu konuda bilgilendirdiğini söyleyerek, İsrail hükümeti ile Filistin bölgesinde Hamas’a karşı yürüttüğü askeri harekatın en sadık destekçisi olan ABD ile arasındaki derin ayrılıkları vurguladı.

Washington İsrail’i, Hamas’ın kontrolündeki Gazze’deki Sağlık yetkililerine göre 24 binden fazla kişinin ölümüne neden olan saldırılarını azaltmaya çağırdı. Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısı İsrail’de 1200 kişinin ölümüne yol açarak ülkenin on yıllardır süren çatışmalarda yaşadığı en kanlı hadise olmuştu.

Biden yönetimi yetkilileri İsrail’e yönelik baskılarını giderek daha açık bir şekilde dile getirirken, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken iki devletli çözüme giden bir yol olmadan Arap ülkelerinin Gazze’nin yeniden inşasında yer almayacağı uyarısında bulundu.

Blinken bu ayın başlarında Netanyahu savaş kabinesi ile görüştükten sonra Tel Aviv’de gazetecilere yaptığı açıklamada, “İsrail, Arap komşularının kalıcı güvenliğini sağlamaya yardımcı olmak için gerekli zor kararları almasını istiyorsa, İsrailli liderlerin kendileri de zor kararlar almak zorunda kalacaklardır” dedi.

Suudi Arabistan – İsrail normalleşmesi

ABD-İsrail anlaşmazlığının detayları, Biden yönetiminin İsrail ve Suudi Arabistan arasında bir normalleşme anlaşması için bastırmasıyla ortaya çıkıyor. Beyaz Saray, bu yakınlaşmaya aracı olmak için İsrail’in Filistin devletini tanımasını istiyordu.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan bu hafta İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı açıklamada “7 Ekim sonrası strateji, [İsrail ve Suudi Arabistan arasındaki] normalleşmenin Filistinliler için siyasi bir ufka bağlı olduğunu görmek istiyoruz” dedi. “Bu krize yanıt verirken, bölgesel ortaklarımızla normalleşme ve entegrasyon için aktif bir yol izliyoruz.”

Washington 7 Ekim saldırılarından bu yana İsrailliler ve Filistinliler arasında doğrudan müzakerelerden kaçınarak, bunun yerine bölgesel bir anlaşma için bastırarak çerçeve üzerinde çalışıyor. Bu yaklaşım, Trump yönetiminin bazı Arap ülkeleriyle normalleşmeyi sağlayan İbrahim Anlaşmaları’nın [İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında 2020’de imzalanan anlaşma] bir uzantısı. Ancak Biden’ın yaklaşımı Filistinliler için siyasi bir ufuk açıyor.

ABD’li yetkililer ve milletvekilleri geçtiğimiz haftalarda Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir araya gelerek İsrail-Hamas savaşını sona erdirecek ve Gazze’de Filistinliler’in özyönetimini sağlayacak bir çerçeveye ulaşmayı hedefledi.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan, ABD’nin savaş sonrası Gazze vizyonuna rehberlik eden dört ilkeyi ortaya koydu: Filistin bölgesinin bir daha asla İsrail’e yönelik terör saldırıları için bir fırlatma rampası haline gelmemesi, İsrail ile Arap komşuları arasında barışçıl ilişkiler, bağımsız bir Filistin devleti ve İsrail için güvenlik güvenceleri.

Netanyahu ve hükümetinin aşırı sağcı üyeleri aylardır bir Filistin devleti fikrini reddediyor. Aralarında Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in de bulunduğu kimi kabine üyeleri Gazze’nin tamamen kontrol altına alınmasını ve Filistinliler’in sınır dışı edilmesini savunuyor.

Ancak askeri harekatın İsrail’e günde yaklaşık 220 milyon dolara mal olması ve uluslararası desteğin azalması nedeniyle Netanyahu bir çıkış stratejisi arayışında olabilir. Normalleşme, yolsuzluk davaları ve İsrail istihbaratının uyarılarına rağmen Hamas’ın saldırısını engelleyemediği için hesap vermekten kaçmakla suçlanan zor durumdaki başbakan için siyasi bir kazanım olarak görülebilir.

Columbia Üniversitesi’nde ABD dış ve güvenlik politikaları profesörü olan ve araştırmaları savaş sonrası barışın dayanıklılığı üzerine yoğunlaşan Virginia Page Fortna, “Bu bir miktar kılıf sağlayabilir” dedi. Fortna, “Ancak gördüğüm işaretler, savaşı hızlı bir şekilde sona erdirmeye çalışmak için hiçbir teşviki olmadığı yönünde” ifadelerini kullandı.

Riyad, normalleşmenin başlıca ödülü olarak gördüğü ABD ile İran’a karşı kendisini koruyacak bir savunma anlaşmasına gözünü dikmişken, artan Filistinli ölümlerinin görüntüleri Arap dünyasını alevlendirince krallık normalleşme görüşmelerini askıya aldı.

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan da Davos’ta yaptığı açıklamada ülkesinin normalleşme anlaşmasıyla hâlâ ilgilendiğini ancak bunun “ancak bir Filistin devletiyle gerçekleşebileceğini” ve ateşkesin “barış için bir başlangıç noktası” olduğunu söyledi.

Diğer taraftan Washington, Hamas’ın yeniden toparlanmasına olanak sağlayacağı gerekçesiyle Gazze’de ateşkes için yapılan çeşitli uluslararası çağrılara karşı çıkmaya devam ediyor.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 24 Bin 448’e Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 103. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 163 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 24 bin 448’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 61 bin 504’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, 1 Ocak’ta yaptığı açıklamada, Gazze’ye saldırıların 2024 boyunca devam etmesini beklediklerini söylemişti. Hagari, bazı yedek askerlerin “gelecek operasyonlar öncesinde yeniden enerji kazanmalarına olanak sağlamak için” yılın ilk haftasından itibaren Gazze’yi terk edeceklerini bildirmişti.

Ayrıca, İsrail’in Kanal 12 televizyonunun haberine göre, Netanyahu, Gazze Şeridi yakınlarındaki Biru’s Sebi’de üst düzey güvenlik yetkililerinin yanı sıra yerel yetkililerin de katıldığı toplantıda bazı değerlendirmelerde bulundu.
Toplantıda Netanyahu’nun yetkililere “mevcut değerlendirmeye göre İsrail’in Gazze’ye saldırılarının gelecek yıl da devam edebileceğini” söylediği aktarıldı.

Öte yandan yerel yetkililer de Netanyahu’ya, Gazze’den devam eden roket saldırıları ve diğer güvenlik endişeleri nedeniyle yaşadıkları bölgeyi terk eden İsraillilerin çoğunun sınır bölgelerine geri dönmek istemediğini iletti.

İsrail’in Kanal 13 televizyonunun haberine göre Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ise Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant ile yaptığı özel görüşmede, “Gazze’de üç aydan fazla süren saldırılar sonucunda elde edilen kazanımların, yönetim ve bölgenin güvenliğine ilişkin bir planın bulunmaması nedeniyle kaybedilebileceğini” dile getirdi.

Haberde, Halevi’nin “Savaşta şimdiye kadar elde edilen kazanımların erozyona uğramasıyla karşı karşıyayız çünkü ertesi gün için hiçbir strateji oluşturulmadı” ifadelerini kullandığı aktarıldı.

Gazze Şeridi’nde yeni evre hazırlıkları yapılıyor

İsrail, Gazze Şeridi’nin güneyindeki operasyonların yakında “daha az yoğun” evreye geçeceğini duyurdu. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, pazartesi günü yaptığı açıklamada savaşın yoğun evresinin yaklaşık üç ay süreceğini bildirdiklerini hatırlatarak, Gazze’nin kuzeyinde bu sürecin tamamlandığını söyledi.

Gallant, Gazze’nin güneyindeki mevcut operasyonların da kademeli şekilde yavaşlatılacağını belirterek “Buradaki süreci de başarıyla tamamlayacağız ve operasyonların yoğun evresi yakında sona erecek” dedi.

Öte yandan bakan, bunun ardından Gazze’nin kuzeyinde ve güneyinde “yeni evreye geçileceğini” duyurdu. Gallant, Gazze’nin güneyindeki operasyonların ne zaman sonlanacağına dair net tarih vermezken, yeni evreye ilişkin planları da paylaşmadı.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Gazze’nin güneyinde savaşan 4 birlikten 36. Tümen’in pazartesi bölgeden çekildiğini doğruladı.

Gazze’nin kuzeyinde Hamas güçlerini ağır yenilgiye uğrattıklarını savunan Gallant, bölgede kalan direnişçi militanlarla mücadele için hava saldırıları ve özel operasyonlar düzenleneceğini belirtti. Bakan, Gazze’nin orta bölümünde Hamas’ın silah üretim tesislerini hedef aldıklarını, güneydeyse Hamas’ın üst düzey liderlerine yönelik harekatlar yapıldığını aktardı.

Ayrıca ateşkes için saldırıları durdurma seçeneğine yanaşmadıklarını belirten Gallant, sadece Hamas’a askeri baskıyla rehinelerin serbest kalmasının sağlanabileceğini savundu. Gallant, Hamas bölgeden çıkarıldığında Gazze’nin geleceğinin Filistin halkı tarafından belirlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Gelecekteki Gazze hükümeti, Gazze Şeridi’nin içinden çıkmalıdır” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 14 Ocak’taki açıklamasında Gazze’deki savaşın “aylar süreceğini” söylemişti.

İsrail – Filistin savaşının ilk 100 günü

13 Ekim’de İsrail’den gelen tahliye kararı 2.3 milyon kişinin yaşadığı Gazze’de güneye doğru bir göçe neden oldu. Yüz binlerce Gazzeli evlerini terk etmeye başladı. Fakat İsrail askeri güçlerinin ilerlemesine paralel olarak insanlar birçok defa yollara düşmek zorunda kaldı.

Birleşmiş Milletler ve insani yardım kuruluşları, birbiri ardına yaptıkları açıklamalarda, İsrail yönetiminin, 40 kilometre uzunluğundaki kıyı kentini tamamen kuşatmasının ve bu kadar hızlı bir göçün (zoraki tahliyenin) tarifsiz insani acılara neden olacağı uyarılarında bulundu.

21 Ekim’de Gazze için gönderilen insani yardımların Refah kapısından geçişi başladı. Mısır tarafından bulunan yardım konvoyları, abluka altındaki 2,3 milyon insana gıda ve tıbbi malzeme ulaştırmak üzere Gazze’ye girdi.

Elektrik, su ve gıda erişimin tamamen kısıtlandığı Gazze’de ağır İsrail bombardımanı sonucu çok sayıda insanın ölmesi ve yaralanmasıyla tıbbi malzeme eksikliği de yaşanıyor. Türkiye de Gazze Şeridi’ndeki siviller için Mısır’a insani yardım malzemeleri gönderdi.

21 Kasım’da İsrail hükümeti ve Hamas, İsrail’de tutuklu bulunan 150 Filistinliye karşılık Gazze’de tutulan 50 İsrailli rehinenin serbest bırakılması ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardım girişine izin verilmesi için çatışmalara dört gün ara verilmesi konusunda anlaştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada 50 kadın ve çocuğun aşamalı şekilde dört gün içinde serbest bırakılacağı ve bu süre zarfında çatışmalara ara verileceği belirtildi. Ateşkes toplamda bir hafta uzatıldı. 105 rehine ve yaklaşık 240 Filistinli tutuklu serbest bırakıldı. Ancak savaş 1 Aralık’ta yeniden başladı.

1 Ocak’ta İsrail ordusu, en az iki tugaydan oluşan yedek askerlerin evlerine gönderileceğini ve üç tugayın da eğitim için geri çağrılacağını açıkladı.

İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari, bazı askerlerin evlerine gönderilmesinin ‘savaşın sona erdiği anlamına gelmediğini’ söyledi. Hagari, yedek askerlerin bazılarının yıl içinde tekrar göreve çağrılabileceğini belirtti.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Ölü Sayısı 24 Bin 285’e Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 102. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 185 kişi hayatını kaybederken, toplamda da can kaybı 24 bin 285’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 61 bin 154’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Ortadoğu’da giderek tırmanan gerilimin durması için Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi gerektiğini söyledi. New York’ta düzenlediği basın toplantısında Ortadoğu’daki son gelişmeleri değerlendiren Guterres, Kızıldeniz’de ve bölgede artan gerilimin, devamı halinde, yakında kontrol edilmesinin imkansızlaşabileceği uyarısında bulundu.

Gelişmelerin endişe verici olduğunu belirten Guterres, “Bu durum, İsrail ile Lübnan arasında daha büyük bir gerilimi tetikleme, bölgesel istikrarı derinden etkileme riski taşıyor” dedi. Guterres, Gazze’ye yeterince insani yardımın ulaştırılamadığını, BM’nin yardım ulaştırmak için başta erişim olmak üzere birçok zorluklarla karşılaştığını ifade etti.

Guterres, bu kadar ağır ve yaygın bir bombardıman altındayken BM ve insani yardım ortaklarının Gazze’ye etkili bir şekilde insani yardım ulaştıramadığını ve yardım görevlilerinin hayatlarının da tehlike altında olduğunu söyledi.

Gazze Şeridi’nde yeni evre hazırlıkları yapılıyor

İsrail, Gazze Şeridi’nin güneyindeki operasyonların yakında “daha az yoğun” evreye geçeceğini duyurdu. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, pazartesi günü yaptığı açıklamada savaşın yoğun evresinin yaklaşık üç ay süreceğini bildirdiklerini hatırlatarak, Gazze’nin kuzeyinde bu sürecin tamamlandığını söyledi.

Gallant, Gazze’nin güneyindeki mevcut operasyonların da kademeli şekilde yavaşlatılacağını belirterek “Buradaki süreci de başarıyla tamamlayacağız ve operasyonların yoğun evresi yakında sona erecek” dedi.

Öte yandan bakan, bunun ardından Gazze’nin kuzeyinde ve güneyinde “yeni evreye geçileceğini” duyurdu. Gallant, Gazze’nin güneyindeki operasyonların ne zaman sonlanacağına dair net tarih vermezken, yeni evreye ilişkin planları da paylaşmadı.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Gazze’nin güneyinde savaşan 4 birlikten 36. Tümen’in pazartesi bölgeden çekildiğini doğruladı.

Gazze’nin kuzeyinde Hamas güçlerini ağır yenilgiye uğrattıklarını savunan Gallant, bölgede kalan direnişçi militanlarla mücadele için hava saldırıları ve özel operasyonlar düzenleneceğini belirtti. Bakan, Gazze’nin orta bölümünde Hamas’ın silah üretim tesislerini hedef aldıklarını, güneydeyse Hamas’ın üst düzey liderlerine yönelik harekatlar yapıldığını aktardı.

Ayrıca ateşkes için saldırıları durdurma seçeneğine yanaşmadıklarını belirten Gallant, sadece Hamas’a askeri baskıyla rehinelerin serbest kalmasının sağlanabileceğini savundu. Gallant, Hamas bölgeden çıkarıldığında Gazze’nin geleceğinin Filistin halkı tarafından belirlenmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Gelecekteki Gazze hükümeti, Gazze Şeridi’nin içinden çıkmalıdır” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 14 Ocak’taki açıklamasında Gazze’deki savaşın “aylar süreceğini” söylemişti.

İsrail – Filistin savaşının ilk 100 günü

13 Ekim’de İsrail’den gelen tahliye kararı 2.3 milyon kişinin yaşadığı Gazze’de güneye doğru bir göçe neden oldu. Yüz binlerce Gazzeli evlerini terk etmeye başladı. Fakat İsrail askeri güçlerinin ilerlemesine paralel olarak insanlar birçok defa yollara düşmek zorunda kaldı.

Birleşmiş Milletler ve insani yardım kuruluşları, birbiri ardına yaptıkları açıklamalarda, İsrail yönetiminin, 40 kilometre uzunluğundaki kıyı kentini tamamen kuşatmasının ve bu kadar hızlı bir göçün (zoraki tahliyenin) tarifsiz insani acılara neden olacağı uyarılarında bulundu.

21 Ekim’de Gazze için gönderilen insani yardımların Refah kapısından geçişi başladı. Mısır tarafından bulunan yardım konvoyları, abluka altındaki 2,3 milyon insana gıda ve tıbbi malzeme ulaştırmak üzere Gazze’ye girdi.

Elektrik, su ve gıda erişimin tamamen kısıtlandığı Gazze’de ağır İsrail bombardımanı sonucu çok sayıda insanın ölmesi ve yaralanmasıyla tıbbi malzeme eksikliği de yaşanıyor. Türkiye de Gazze Şeridi’ndeki siviller için Mısır’a insani yardım malzemeleri gönderdi.

21 Kasım’da İsrail hükümeti ve Hamas, İsrail’de tutuklu bulunan 150 Filistinliye karşılık Gazze’de tutulan 50 İsrailli rehinenin serbest bırakılması ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardım girişine izin verilmesi için çatışmalara dört gün ara verilmesi konusunda anlaştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada 50 kadın ve çocuğun aşamalı şekilde dört gün içinde serbest bırakılacağı ve bu süre zarfında çatışmalara ara verileceği belirtildi. Ateşkes toplamda bir hafta uzatıldı. 105 rehine ve yaklaşık 240 Filistinli tutuklu serbest bırakıldı. Ancak savaş 1 Aralık’ta yeniden başladı.

1 Ocak’ta İsrail ordusu, en az iki tugaydan oluşan yedek askerlerin evlerine gönderileceğini ve üç tugayın da eğitim için geri çağrılacağını açıkladı.

İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari, bazı askerlerin evlerine gönderilmesinin ‘savaşın sona erdiği anlamına gelmediğini’ söyledi. Hagari, yedek askerlerin bazılarının yıl içinde tekrar göreve çağrılabileceğini belirtti.

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 24 Bin 100’e Yükseldi

Filistin – İsrail savaşının 101. günü geride kalırken Gazze Şeridi’nde, İsrail saldırılarında 24 saatte 132 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 24 bin 100’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 60 bin 834’e yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan Çin, 100’üncü gününü geride bırakan Gazze savaşının sona erdirilmesi için geniş çaplı ve yetkili bir barış konferansı önerirken ABD, İsrail’in askeri operasyonlarını düşürmesinin artık zamanının geldiği açıklamasını yaptı.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, Mısır’ın başkenti Kahire’yi ziyareti sırasında, “iki devletli çözümün uygulanması için belirli bir zaman takvimi ve yol haritasının oluşturulması ve İsrail-Filistin barış görüşmelerinin bir an önce yeniden başlatılmasının desteklenmesi” çağrısında bulundu.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby ise Amerikan medyasına yaptığı açıklamada, Washington’ın İsrail yetkilileriyle Gazze’de “düşük yoğunluklu operasyonlara geçiş konusunda” görüşmelerde bulunduğunu söyledi.

Kirby, “Bu geçiş için (düşük yoğunluklu operasyonlar) doğru zamanın geldiğine inanıyoruz. Ve onlarla bunun gerçekleştirilmesi için görüşüyoruz.” dedi.

İsrail – Filistin savaşının 100 günü geride kaldı

13 Ekim’de İsrail’den gelen tahliye kararı 2.3 milyon kişinin yaşadığı Gazze’de güneye doğru bir göçe neden oldu. Yüz binlerce Gazzeli evlerini terk etmeye başladı. Fakat İsrail askeri güçlerinin ilerlemesine paralel olarak insanlar birçok defa yollara düşmek zorunda kaldı.

Birleşmiş Milletler ve insani yardım kuruluşları, birbiri ardına yaptıkları açıklamalarda, İsrail yönetiminin, 40 kilometre uzunluğundaki kıyı kentini tamamen kuşatmasının ve bu kadar hızlı bir göçün (zoraki tahliyenin) tarifsiz insani acılara neden olacağı uyarılarında bulundu.

21 Ekim’de Gazze için gönderilen insani yardımların Refah kapısından geçişi başladı. Mısır tarafından bulunan yardım konvoyları, abluka altındaki 2,3 milyon insana gıda ve tıbbi malzeme ulaştırmak üzere Gazze’ye girdi.

Elektrik, su ve gıda erişimin tamamen kısıtlandığı Gazze’de ağır İsrail bombardımanı sonucu çok sayıda insanın ölmesi ve yaralanmasıyla tıbbi malzeme eksikliği de yaşanıyor. Türkiye de Gazze Şeridi’ndeki siviller için Mısır’a insani yardım malzemeleri gönderdi.

21 Kasım’da İsrail hükümeti ve Hamas, İsrail’de tutuklu bulunan 150 Filistinliye karşılık Gazze’de tutulan 50 İsrailli rehinenin serbest bırakılması ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardım girişine izin verilmesi için çatışmalara dört gün ara verilmesi konusunda anlaştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada 50 kadın ve çocuğun aşamalı şekilde dört gün içinde serbest bırakılacağı ve bu süre zarfında çatışmalara ara verileceği belirtildi. Ateşkes toplamda bir hafta uzatıldı. 105 rehine ve yaklaşık 240 Filistinli tutuklu serbest bırakıldı. Ancak savaş 1 Aralık’ta yeniden başladı.

1 Ocak’ta İsrail ordusu, en az iki tugaydan oluşan yedek askerlerin evlerine gönderileceğini ve üç tugayın da eğitim için geri çağrılacağını açıkladı.

İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari, bazı askerlerin evlerine gönderilmesinin ‘savaşın sona erdiği anlamına gelmediğini’ söyledi. Hagari, yedek askerlerin bazılarının yıl içinde tekrar göreve çağrılabileceğini belirtti.

Paylaşın

Gazze’de Can Kaybı 23 Bin 968’e Yükseldi

Hamas’ın başlattığı Filistin – İsrail savaşının 98. günü geride kalırken Gazze’de, İsrail saldırılarında 24 saatte 125 kişi yaşamını yitirirken, toplamda da can kaybı 23 bin 968’e yükseldi.

Haber Merkezi / Gazze’de, İsrail saldırılarında yaralı sayısının ise 60 bin 582’ye yükseldiği kaydedildi. İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarıldı.

Öte yandan Tel Aviv’deki Savunma Bakanlığında düzenlediği basın toplantısında konuşan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, “Hamas’ı ortadan kaldırma, tüm esirleri evlerine geri getirme ve Gazze’nin bir daha ülkemiz için tehdit oluşturmayacağından emin olma hedeflerini gerçekleştirinceye kadar bu savaşı sürdüreceğiz” dedi.

Netanyahu’nun bu açıklaması, Güney Afrika’nın Filistin halkına yönelik “soykırım” eylemlerinde bulunduğu gerekçesiyle İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı davanın başlamasının ardından geldi. Birleşmiş Milletler’in (BM) yargı organı olan Divan’ın merkezi Hollanda’nın Lahey kentinde yer alıyor.

Davada şu ana kadar taraflar dinlenirken, davayı açan Güney Afrika, İsrail’in Filistinlilere yönelik olarak “sistematik olarak soykırım” eylemlerinde bulunduğunu iddia etti. Güney Afrika ayrıca mahkemeden İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki askeri eylemlerine derhal son vermesi için geçici tedbirlerin alınmasını talep etti.

İsrail ise bu iddiaları reddederek kendine yönelik suçlamaları “dayanıksız” ve “absürt” olarak nitelendirdi. İsrail ayrıca Güney Afrika’nın mahkemeye “gerçeklere ve hukuka ilişkin son derece çarpık bir tablo” sunduğunu ifade ederek, Divan’a 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sırasında yaşananlara dair videolar ve grafikler gösterdi.

Uluslararası Adalet Divanı’ndaki yargılamanın yıllar sürebileceği belirtilirken, Divan’ın, Güney Afrika’nın İsrail’in askeri eylemlerinin derhal sona erdirilmesi yönündeki acil talebi konusunda geçici tedbir kararına dair yargısını birkaç hafta içinde açıklaması bekleniyor.

İsrail – Filistin savaşı 100. gününü doldurdu

13 Ekim’de İsrail’den gelen tahliye kararı 2.3 milyon kişinin yaşadığı Gazze’de güneye doğru bir göçe neden oldu. Yüz binlerce Gazzeli evlerini terk etmeye başladı. Fakat İsrail askeri güçlerinin ilerlemesine paralel olarak insanlar birçok defa yollara düşmek zorunda kaldı.

Birleşmiş Milletler ve insani yardım kuruluşları, birbiri ardına yaptıkları açıklamalarda, İsrail yönetiminin, 40 kilometre uzunluğundaki kıyı kentini tamamen kuşatmasının ve bu kadar hızlı bir göçün (zoraki tahliyenin) tarifsiz insani acılara neden olacağı uyarılarında bulundu.

21 Ekim’de Gazze için gönderilen insani yardımların Refah kapısından geçişi başladı. Mısır tarafından bulunan yardım konvoyları, abluka altındaki 2,3 milyon insana gıda ve tıbbi malzeme ulaştırmak üzere Gazze’ye girdi.

Elektrik, su ve gıda erişimin tamamen kısıtlandığı Gazze’de ağır İsrail bombardımanı sonucu çok sayıda insanın ölmesi ve yaralanmasıyla tıbbi malzeme eksikliği de yaşanıyor. Türkiye de Gazze Şeridi’ndeki siviller için Mısır’a insani yardım malzemeleri gönderdi.

21 Kasım’da İsrail hükümeti ve Hamas, İsrail’de tutuklu bulunan 150 Filistinliye karşılık Gazze’de tutulan 50 İsrailli rehinenin serbest bırakılması ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardım girişine izin verilmesi için çatışmalara dört gün ara verilmesi konusunda anlaştı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada 50 kadın ve çocuğun aşamalı şekilde dört gün içinde serbest bırakılacağı ve bu süre zarfında çatışmalara ara verileceği belirtildi. Ateşkes toplamda bir hafta uzatıldı. 105 rehine ve yaklaşık 240 Filistinli tutuklu serbest bırakıldı. Ancak savaş 1 Aralık’ta yeniden başladı.

1 Ocak’ta İsrail ordusu, en az iki tugaydan oluşan yedek askerlerin evlerine gönderileceğini ve üç tugayın da eğitim için geri çağrılacağını açıkladı.

İsrail askeri sözcüsü Daniel Hagari, bazı askerlerin evlerine gönderilmesinin ‘savaşın sona erdiği anlamına gelmediğini’ söyledi. Hagari, yedek askerlerin bazılarının yıl içinde tekrar göreve çağrılabileceğini belirtti.

Paylaşın