İki Belediye Başkanı Daha İYİ Parti’den İstifa Etti

İYİ Partili Kahramanmaraş Çağlayancerit Belediye Başkanı Yemliha Göktaş ve Isparta Gelendost Belediye Başkanı Mustafa Özmen, partilerinden istifa ettiklerini açıkladılar.

Haber Merkezi / Özmen, istifa kararına ilişkin yaptığı açıklamada, “Ülkemizin bugün ihtiyaç duyduğu birliğe katkı sağlamak ve ilçemizi hak ettiği hizmetlerle buluşturmak adına en doğru olanı yapmaya özen gösterdim” dedi. Göktaş ise, Siyasi ayrılıklar ve kutuplaşmalar yerine hizmetlerin, yatırımların ve Çağlayancerit’in geleceğinin konuşulmasına imkan sağlamak adına bağımsız ve birleştirici bir siyaset tarzının faydalı olacağı kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.

Kahramanmaraş Çağlayancerit Belediye Başkanı Yemliha Göktaş ve Isparta Gelendost Belediye Başkanı Mustafa Özmen, partilerinden istifa ettiklerini açıkladılar.

Mustafa Özmen, istifa kararına ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Gelendosta hizmet etme onurunu yaşadığım bu süreçte, sizlerin güvenine layık olabilmek için gece gündüz çalıştım. Görev sürem boyunca ilçemizin sorunlarını çözmek ve halkımızın ihtiyaçlarını karşılamak adına elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret ettim.

Ancak bugün, Gelendost’un geleceğine dair önemli bir kararımı siz değerli hemşehrilerimle paylaşmak istiyorum. İlçemizde bütünleştirici ve kapsamlı bir birliktelik adına, mensubu olduğum İYİ Parti’den istifa etme kararı almış bulunmaktayım. Bu kararı alırken, ülkemizin bugün ihtiyaç duyduğu birliğe katkı sağlamak ve ilçemizi hak ettiği hizmetlerle buluşturmak adına en doğru olanı yapmaya özen gösterdim.

Söz konusu Vatan ise siyasi tercihler farklılık gösterebilir, ancak halkımıza duyduğum sevgi ve hizmet aşkı çok daha fazla güçlenecektir. Bu vesileyle, bugüne kadar birlikte çalıştığım tüm teşkilat mensuplarına ve bana destek olan tüm Gelendost halkına teşekkür ediyorum. Birlik ve beraberlik içinde, Gelendost’umuzu daha güzel yarınlara taşıyacağımıza olan inancım tamdır.”

“Bağımsız ve birleştirici bir siyaset”

Yemliha Göktaş ise açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Bugün Çağlayancerit’imizin geleceğine dair önemli bir kararımı siz değerli hemşehrilerimle paylaşmak istiyorum. İlçemizde bütünleştirici ve kapsamlı bir birliktelik adına, mensubu olduğum İYİ Parti’den istifa etme kararı almış bulunmaktayım.

Siyasi ayrılıklar ve kutuplaşmalar yerine hizmetlerin, yatırımların ve Çağlayancerit’in geleceğinin konuşulmasına imkan sağlamak adına bağımsız ve birleştirici bir siyaset tarzının faydalı olacağı kanaatindeyim. Aldığımız karar en ince ayrıntısına kadar düşünülüp halkımızın görüşleri ile desteklenmektedir. Bu konuda bizlere destek veren ve büyük teveccüh gösteren hemşehrilerimize teşekkür eder, hayırlı olmasını dilerim” dedi.

Paylaşın

Isparta’da Askeri Helikopter Düştü: 6 Kişi Hayatını Kaybetti

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Isparta’da Kara Havacılık Okulu’na ait UH-1 tipi helikopterin eğitim uçuşu sırasında kaza kırıma uğraması sonucu 6 personelin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Haber Merkezi / Hayatını kaybedenlerden birinin Isparta Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral İsa Baydilli olduğu belirtildi.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Isparta’da düşen bir askeri helikopterdeki 6 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu. MSB’den yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Isparta’da eğitim uçuşu yapan bir UH-1 tipi helikopterimiz kaza kırıma uğramış, 5 personelimiz şehit olmuştur. Kazada 1 personelimiz de ağır yaralanmış ve derhal hastaneye sevk edilerek tedavisine başlanmıştır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı, yaralı personelimize de acil şifalar diliyoruz.”

MSB daha sonra hastaneye kaldırılan bir personelin de hayatını kaybettiğini duyurarak, şu ifadeleri kullandı: “Isparta’da meydana gelen helikopter kazasında ağır yaralı olarak hastaneye sevk edilen personelimiz kurtarılamayarak şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyoruz.”

Hayatını kaybedenlerden birinin Isparta Kara Havacılık Okul Komutanı Tuğgeneral İsa Baydilli olduğu belirtildi.

Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen, Keçiborlu ilçesinde bir askeri helikopterin düştüğü bilgisini aldıklarını belirterek, belediyenin itfaiye ve arama-kurtarma tüm ekiplerinin bölgeye yönlendirildiğini açıkladı. Başkan Başdeğirmen, arama-kurtarma ekiplerinin yola çıktığını ve bilgi beklediklerini de kaydetti.

Isparta Valisi Abdullah Erin ilk açıklamasında olayda 5 askerin hayatını kaybettiğini söyledi. NTV yayınına bağlanan Erin, eğitim uçuşu sırasında bir askeri helikopterin düştüğünü, olay sonucu 5 askerin öldüğünü bildirdi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, sosyal medya hesabından taziye mesajı yayımladı. Kurtulmuş, “Isparta’nın Keçiborlu ilçesinde askeri helikopterin düşmesi sonucu şehit olan kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Özgür Özel sosyal medya hesabından taziye mesajı yayımladı. Özel, “Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu sırasında askeri helikopterin düşmesiyle şehit olan 5 askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum” dedi.

İYİ Parti Lideri Müsavat Dervişoğlu, sosyal medya hesabından taziye mesajı yayımladı. Dervişoğlu, “Isparta’da Kara Havacılık Okulu’na ait askerî helikopterin düşmesi sonucunda ne yazık ki 5 şehidimizin olduğunu büyük bir üzüntüyle öğrendim. Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabırlar diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Milletimizin başı sağ olsun” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Erdoğan’dan ‘Enflasyon’ Açıklaması: Düştükçe Etkisi Görülecek

Isparta’da halka hitap eden Erdoğan, konuşmasında enflasyon konusuna değinerek, “Türkiye son 10 yıldır terörden darbe girişimine kadar ardı arkası kesilmeyen nice sınamalara maruz kaldı. Asrın felaketi bu depremler üzerimizdeki yükü daha da artırdı. Fakat geldiğimiz noktada yerel yönetim seçimlerine gidiyoruz” dedi ve ekledi:

“Bunların da üstesinden geleceğiz. Genel ekonomik göstergeler gayet iyi. Uyguladığımız programın sonuçlarını bu yılın 2. yarısından itibaren görmeye başlayacağız. İstihdamımız, ihracatımız, üretimimiz tarihimizin en yüksek seviyesinde. Enflasyon düştükçe etkisi görülecek. Enflasyon düştükçe ekonomideki olumlu tabloların getirilerini çalışanlar ve emekliye daha iyi yansıtacağız.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimler kapsamında partisinin Isparta Mitingi’nde açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Sevginiz ve vefanız için her birinize ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Biz de sizden aldığımız güçle emin adımlarla yürüyoruz. Türkiye son 10 yıldır terörden darbe girişimine kadar ardı arkası kesilmeyen nice sınamalara maruz kaldı. Asrın felaketi depremler üzerimizdeki yükü daha da artırdı. Şu anda geldiğimiz noktada yerel seçimlere gidiyoruz. Sabit gelirlilerin refah seviyesiyle sınanıyoruz. Allah’ın izniyle bunların üstesinden geleceğiz.

Ülkemizin hedeflerinden sapmasına izin vermedik. Uyguladığımız ekonomi programının sonuçlarını yılın ikinci yarısından itibaren göreceğiz. Genel ekonomik göstergeler gayet iyi. Enflasyon düştükçe etkisi görülecek. Enflasyon düştükçe ekonomideki olumlu tabloların getirilerini çalışanlar ve emekliye daha iyi yansıtacağız. Şu anda 35 bin kişi burada.

Milli gelirimizi 2 kat daha yükseltebiliriz. Ama bunu sadece eleştirerek değil çalışarak hem de çok çalışarak yapmamız gerekiyor. Bize tabanca vermiyorlardı şimdi bizim yerli tabancalarımıza dünyanın dört bir yanından talep var. İHA teknolojisinde dünyanın ilk 3 ülkesinden biriyiz. KAAN ile dünyada 5.nesil uçak yapabilen dört ülkeden biri olduk. Daha düne kadar dışa bağımlı olan savunma sanayii bizimle birlikte yüzde 80 yerli hale geldi.

Kim bu ülkenin yandığını bittiğini söyleyerek umutsuzluk saçıyorsa kafasında başka hesap vardır. Milletimizin moralini çökertme taktiği uyguluyorlar. Bu milletin morali en zor şartlarda verdiği milli mücadelede çökmedi…

Gazze katliamının üzüntüsüyle buruk bir ramazan yaşıyoruz. Bilinen ve bilinmeyen yardımlarla Gazze’nin yanındayız. CHP’nin belediye başkan adayı deste deste dolarla seçim kazanmak istiyor. Isparta’daki kardeşlerim İstanbul’daki hemşehrilerini arayıp onları da uyarmalarını istiyorum.”

“Bu paralar şeffaf şekilde açıklanmalı”

Erdoğan daha sonra partisinin Burdur mitinginde açıklamalarda bulundu. Konuşmasında, “Gazze’den Suriye’ye kadar kardeşlerimiz bu Ramazan’ı acı içinde geçiriyor” diyen Erdoğan, “Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş iki yılı aşkındır devam ediyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde endişe hakim. Krizin nerede patlak vereceğini kimse bilmiyor. Türkiye istikrar adası olarak yükselmekte” dedi.

Erdoğan konuşmasında muhalefete yönelik eleştirilerde bulunarak şunları kaydetti: Bunların tek bir derdi var o da menfaatlerini korumak: Deste deste para balyalarından yapılan kuleleri siz de izlediniz. Her televizyona çıkan farklı açıklama yapıyor. Yöneticilerinin hepsi ayrı telden çalıyor. Hiç kimse şüphe bulutlarını giderecek mantıklı cümle kurmuyor. Meşhur hesap uzmanının ortalıkta esamesi yok, kayıp.

Ankara’da bir daire tutmuşlar vaktini orada geçiriyor. Bay bay kemal demiştim, dediğim çıktı. Kimse böyle bir skandalı üç maymunu oynayarak geçiştiremez. Milleti kendi suçuna ortak ederek bu rezaletten kendini kurtaramaz. Çantalar dolusu para kimden alındı? Bu paralar belgeleriyle şeffaf şekilde açıklanmak zorunda. CHP’nin DEM’den transfer ettiği aday çıkıyor İstanbul’un bir ilçesi için akla ziyan sözler ediyor.

Özgür efendi akılla mantıkla bağdaşmayacak darbe açıklaması yapıyor. Darbecilerden kendisine milli iradenin yerle yeksan edildiğine dair telefon gelecekmiş, o da bunu gençler yapıyor diye sevinecekmiş. Darbe şakşakçılığını bıraksın görevini yapsın. Devrik başkanları darbecilerin tanklarının arasından kaçmıştı. Özgür efendi yanına İBB Başkanı’nı da alsın Türk siyasetine bulaştırdıkları bu lekeden dolayı milletten özür dilesin.

Siyasi rüştünü ispat etmek istiyorsa beklenen tavır budur. Sadece şu olaylar bile farkımızı ortaya koymaya kafidir. Biz sadece işimize bakıyoruz. Hizmet ve eser siyasetini devam ettirmenin yollarını arıyoruz. Bunun için 21 yılda 60 milyar liranın üzerinde yatırım yaptık.”

Paylaşın

Isparta Valisi Ömer Seymenoğlu Geçici Olarak Görevden Alındı

Yaşanan elektrik kesintisiyle gündeme gelen Isparta’da Vali Ömer Seymenoğlu’nun, Kovid 19 testinin pozitif çıkması nedeniyle geçici olarak görevden alındığı ve yerine Merkez Valisi Osman Kaymak’ın getirildiği belirtildi.

Haber Merkezi / Osman Kaymak daha önce Tunceli ve Samsun’da valilik yapmış, 2020’deki kararnameyle merkeze çekilmişti. Konuya ilişkin İçişleri Bakanlığı açıklamasında “Uygulama rutin bir uygulama olup görevden alma veya atama söz konusu değildir” ifadelerini kullandı.

Kentte 3 Şubat’ta etkili olan kar ve soğuk hava, yolları kapatırken, iletken tellerin kopması, direklerin yıkılması ve trafo merkezlerinin arızalanması nedeniyle elektrikler kesildi. 500 bin kişiye yakın insanın yaşadığı kente elektrik verilememesi nedeniyle kombiler çalışmadı. Yurttaşlar evlerinde mont ve battaniyeyle ısınıp, mum ve gaz lambasıyla aydınlandı. 1 kişi ise donarak hayatını kaybetti.

Isparta’da 95 köyde, merkezde de 235 noktada hasar tespiti yapıldı. Merkezdeki çalışmaları tamamlayan ekipler, elektrik sıkıntısı yaşanan köylere yönlendirildi. Köylerdeki elektrik kesintilerinin de bugün içinde giderilmesi bekleniyor.

Elektrik kesintisi nedeniyle kent genelinde ısınma konusunda ciddi problemler oluştu. Talepte bulunan yurttaşlar il genelindeki yurtlara yerleştirildi. Isınmaya ve aydınlanmaya yardımcı olması için küçük tüp ve lambalar, telefonlar için de harici şarjlar dağıtıldı. Öte yandan, Isparta’da salı ve çarşamba günleri yeniden kar yağışının etkili olması bekleniyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez dün akşam yaptığı açıklamada kent ve ilçelerin merkezlerinde elektriksiz şebeke kalmadığını açıklamış, ekiplerin kırsal ve köylerdeki çalışmalyarının devam ettiğini duyurmuştu.

Paylaşın

Isparta: Başpınar Tabiat Parkı

Başpınar Tabiat Parkı; Isparta’nın Aksu İlçesi sınırları içerisinde yer alır. Tabiat Parkı, 3950 dekar alanı kapsamaktadır.

Tabiat Parkı’nda; Karaçam, Saçlı Meşe, Titrek kavak, Ardıç ağaçlarının oluşturduğu ormanlık alanlarda az sayıda da olsa; Ihlamur, Dişbudak, Çınar ve Sedir ağaçları bulunmaktadır.

Tabiat Parkı’nda; Yaban Domuzu, Yaban Keçisi, Kurt, Tilki, Çakal, Sincap,  Yabani Tavşan, Kaya Sansarı, Porsuk, Gelincik, Kirpi, Köstebek , Kaplumbağa, ender de olsa Vaşak türü hayvanlara; Yarasa, Derekuşu, Baykuş, Ağaçkakan, Guguk,  Kerkenez, Çobanaldatan, Öter Ardıç, Ökse Ardıcı, Karatavuk, Kaya Güvercini, Üveyik, Tahtalı, Sığırcık, Kınalı Keklik, Çulluk, Leş kargası, Gök Kuzgun, Alakarga, Kaya Kartalı, Şahin, Sarı Kuyruksallayan,  Akkuyruksallayan  ve Bülbül kuşları; ilkbaharda gelip sonbaharda giden Leylek, Kara Leylek ve Kırlangıç gibi göçmen kuşları yörenin yaban hayatı olarak öne çıkmaktadır. Sürüngenlerden; Tosbağa, Benekli Kertenkele, Toros Yılanı, Amfibilerden ise  Gece Kurbağası rastlanılan türlerdir.

Tabiat Parkı sınırlarında üç adet pınar bulunmakta ve Tabiat Parkı’na adını veren Başpınar en önemli pınardır. Yaşlı karaçam ve ardıç ormanları ve üstün tabii manzara seyri  kaynak değerleridir.

Tabiat Parkı’nda; Yaylacılık, kampçılık, yüzme, dinlenme, piknik imkânları bulunmaktadır.

Paylaşın

Konya: Beyşehir Gölü

Türkiye’nin dördüncü büyük gölü olan Beyşehir Gölü, Konya-Isparta sınırı üzerinde yer almaktadır.

Göl, aynı zamanda Türkiye’nin en büyük tatlı su gölüdür. Tektonik-Karstik olaylarla meydana gelmiştir.

Aynı zamanda Türkiye’nin en önemli milli parklarından biridir. Milli park alanı içerisinde aynı anda su depoları,dağ sporları ve av sporları yapmak imkânı vardır.

Su ürünleri açısından ekonomik değeri yüksektir. Gölün iki plajı,22 adası ve pek çok kayalığı bulunmaktadır.

Göl Ornitolojik bakımdan önemli bir kuş üreme, barınma,beslenme ve konaklama merkezidir. Bu yönü ile turizm açısından önem taşımaktadır.

Paylaşın

Isparta: Gelincik Dağı (Gelincik Ana) Efsanesi

Efsane ya da söylence, “çoğu kahramanca işler yapmış kişilerle ilgili” olmamış ama olmuş gibi gösterilen olayların yıllarca kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş öykülerdir.

Isparta yöresinde de yıllarca nesilden nesile anlatılmış ve günümüze kadar gelmiş birçok efsane mevcuttur. Gelincik Dağı (Gelincik Ana) Efsanesi’de bunlardan biridir.

Gelincik Dağı (Gelincik Ana) Efsanesi: Senirkent’in 10 km. doğusunda, Senirkent’in yaslandığı dağın doğuya doğru devamı olan, Barla dağının kuzeye bakan tepesinde, 2734 metre rakımlı bir tepe vardır. Bunun üzerinde çimenlik bir düzlükte etrafı gelişi güzel bir taş yığını biçiminde sıralanmış, bir duvarla çevrili, 10 metre uzunluk ve 5 metre genişlikte, oval bir alan içinde Gelincik Ana’nın yatmakta olduğu rivâyet edilmektedir.

Birinci Rivâyet: Her yıl buraya yaylamayı âdet edinen Sarıkeçili oymağından bir oba, günün birinde yine yaylada çadır kurar. Obanın oğlu geçen yıl burada evlenmiş ve gelin kadın ilk kınalı parmak aşını burada yaktığı ocakta yapmış. Gelinin kaynatası ona, hemen ateş yakmasını ve saç kondurmasını söylemiş. Gelin, o an aklına gelen geçen seneden kalan, toprağa soktuğu üç yanık esiyi alıp getirmek için soktuğu tarafa gitmiş. Topraktan çekip getirmiş. Hâlâ yanmakta olduğunu gören kaynatası hayretler içinde kalarak esinin toprağın içinde bir sene yanık kalmayacağını, gelinin başka bir amaçla oraya kendinden önce geldiğini ve kendini kandırdığını söylemiş.

Gelin tüm saflığıyla bakmış. Elindeki yanık esileri tüm gücü ile atarak: “-Allah’ım canımı al” demiş ve can vermiş. Attığı esilerden biri olduğu yerde, ikincisi kendisinin aşağısındaki Akdere denen derenin içinde, üçüncüsü Yassiören’in altında bulunmaktadır. Adları yanık katrandır. Bu dağa daha sonra bu gelinin ismi verilmiştir.

Gelin-Kaynata arasında geçen bu hadiseden sonra yaylanan bu dağa Gelincik Dağı adı verilmiştir. Burada yatan Gelincik Ana mezarına adak adamaya, dilek dilemeğe gelinmektedir.

İkinci Rivâyet: Her sene yaylamaya gelen Sarıkeçili oymağından olan Yörükler geldikleri tepedeki yaylaya bir çadır kurarlar. Daha yeni evli olan gelinin kaynanası gelinden bir ateş yakmasını ve yemek pişirmesini ister. Gelin şuradan, buradan, çalı, çırpı toplar, ancak çıkan rüzgardan ateşi yakamaz veya yanında kibriti yoktur. Gelin bütün çabalarına rağmen ateşi yakamayınca cadaloz kaynana, elinde oklava değneğiyle geline çok şiddetli saldırır. Ne olduğunu anlamayan gelin geçen seneden kalan küllere başını eğer ve saçlarını küllere bular.

Meğerse, ta geçen seneden küllerin altında kalmış olan kıvılcım zavallı gelinin saçlarını tutuşturarak orada yığılı çalı, çırpı de alev alev yanar ve gelin de bu alevlerin içinde kül olur. Facia yerine yetişen güveyi ve Obanın gün görmüşleri bu hale acırlar, göz yaşı dökerler. Hain kaynana diz çöküp Hakk’a yalvarır ve masum gelinine yaptığına pişman olur; ama, iş işten geçmiştir. Gelinciğin kemiklerini bu ocağın mezarına gömerler ve bu dağa Gelincik Ana adını verirler.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Ayazmana Efsanesi

Efsane ya da söylence, “çoğu kahramanca işler yapmış kişilerle ilgili” olmamış ama olmuş gibi gösterilen olayların yıllarca kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş öykülerdir.

Isparta yöresinde de yıllarca nesilden nesille anlatılmış ve günümüze kadar gelmiş birçok efsane mevcuttur. Ayazmana Efsanesi’de bunlardan biridir.

Ayazmana Efsanesi: Ayazmana Senirkent ve Isparta’da olan bir mesirelik yerin adıdır.

Rivâyete göre eveli bir anaynan gızı varımış. Evleri bitecik adayımış. Bunnarın bir sürü goyun guzuları varımış. Yakınnarında da su yoğumuş. Goyunnarı sulamaya de uzaklara giderlerimiş. Gız, çok bıkmış goyunnarı sulamak için uzaklara gidip gelmekten. Oturmuş, Allah’a yalvarmış: “-Allahım ne olur şuracıkda su olaydı. Su çıkar da istesen evimin ortasından çıkar” demiş. Bunun üzerine odanın ortasından su çıkmış.

Bi gış günü guru darı bi şey bişirceklermiş. Yakacakları galmamış. Gadın, yakıcak aramaya dışa çıkıyomuş. Amma, soğuktan, fazla uzaklaşamadan dönüyomuş. Her defasında da gız sormuş: “Ayaz mı ana?” derkene oranın adı Ayazmana galmış. Ayazma adı bu geçen efsanedeki hadisenin sonunda verildiğine inanılmaktadır.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta: Anamas Efsanesi

Efsane ya da söylence, “çoğu kahramanca işler yapmış kişilerle ilgili” olmamış ama olmuş gibi gösterilen olayların yıllarca kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiş öykülerdir.

Isparta yöresinde de yıllarca nesilden nesile anlatılmış ve günümüze kadar gelmiş birçok efsane mevcuttur. Anamas Efsanesi’de bunlardan biridir.

Anamas Efsanesi: Anamas Yaylası, Anamas Dağı’nın eteğindedir. Sütçüler, Beyşehir Gölü, Ş.Karaağaç arasında oldukça geniş bir yayladır. Yüksekliği 1500 metrenin üzerindedir. Anamas adının verilmesiyle ilgili iki tane rivayet bulunmaktadır.

Birinci Rivâyet: Aksu İlçesi’nin ilk adı olan Anamas’da vaktiyle fakir bir ailenin oğlu, anasının yanlış telkinlerine kapılarak küçükken yumurta ve tavuk hırsızlığına başlamıştır. İşi gitgide büyüterek korkulur bir eşkıya olmuş, yol keser, haraç alır, her türlü pislikleri yapmaya başlamış. Nihayet yakasını hükümetin pençesine kaptırmış. Kıydığı canların, yollarını kestiği mazlumların bedduâsı onu darağacı altına getirmiş.

Tam asılacağı sırada son isteği sorulmuş. Abdest almış ve iki rekat namaz kılmış ve ellerini göğe kaldırarak: “-Yarabbi, bu işlerde benim günahım yok. Beni bu kötü yollara anam öğütledi. Beni asma Anamı-as…” diye yalvarmağa başlamış. Derken adamı asmağa memur olan hükümet adamları, zavallı delikanlı yiğidin macerasını dinlemişler ve onu asmaktan vazgeçmişler.

İşte, kendini bilmez, cahil bir ananın teşvikiyle hırsızlığa alışan masum delikanlının macerası bu dağlara Anamı-as adını verdirmiştir.

İkinci Rivâyet: Çok eskiden bu dağda bir zengin ağa yaşarmış. Astığı astık, kestiği kestikmiş. Ağanın adamları, sürüleri, sürülerine bakan çobanları varmış. Çobanlarından biri özü sözü doğru, yağız bir delikanlı imiş. Delikanlı, ağanın kızına aşıkmış.

Yıllarca “Ben bir çobanım, o ağa kızı” diye aşkını kor yapıp içinde saklamış. Ama bir zaman gelmiş dayanamamış “-Ana” demiş. “-Bana ağanın kızını isteyeceksin.” Ana önce korkmuş, çekinmiş ama oğlunun solan yüzüne dayanamamış, gitmiş kızı istemiş. Meğer kız da çobanı severmiş.

Ağa, kızının hatırı için çobanın dileğini hoş görmüş. Demiş ki: “-Kızımı veririm, ama, koyunlarımı bir gün susuz bırakacak, ertesi gün göl kıyısına götüreceksin.” Çoban kabul etmiş. Ağanın dediği gibi sürüyü susuz bırakıp, göle götürmüş. Tam yaklaştıklarında başlamış kaval çalmaya. Cümle koyunlar, kuzular durmuşlar. Kavalın sihirli sesi onları büyülemiş, suyu görmez olmuşlar. Yalnız içlerinden biri kendini sudan alamamış. Binlerce başlık sürüdeki bir koyun yüzünden de ağa: “-Olmaz” demiş. Bir daha denemişler yine olmamış. Üçüncüsünde inatçı koyun da, kavalın nağmesine uyup su içmemiş.

Bu defa ağa: “-Bir kere daha dene” deyince çoban kızmış. “Anamı assalar bu kızı almam” demiş ve vermiş kendini dağa. Bir daha ne gören olmuş, ne sesini duyan. “Anamı assalar” sözü de yılların altında ezile ezile değişerek Anamas olmuştur.

Efsanede geçen hadise sonucunda çobanın “Anamı assalar” sözü zamanla yöreye Anamas adını vermiştir. Efsane içinde çobanın olağanüstü bir gücü ortaya konmuştur. Bu gücü aşkına olan samimiyetinden dolayı Allah tarafından aldığına inanılmaktadır.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın

Isparta’nın Baraj Gölleri

Gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çeken Isparta ve yöresinde çok sayıda baraj ve gölet bulunmaktadır. Bunlar ilin turizm ve rekreasyon potansiyelini arttırmaktadır.

Mevcut baraj ve gölet çevresindeki alanlar yakın çevresindeki yerleşme nüfusu tarafından günübirlik alan olarak kullanılmaktadır. Isparta’da bulunan baraj göllerinden öne çıkanlar şunlardır;

1. Uluborlu Barajı: Uluborlu ilçe merkezinin güneybatısında Pupa Çayı üzerinde kurulmuş kaya dolgu tipinde yapılmış bir barajdır. 110 ha alana sahip olan baraj, 1984 yılında hizmete açılmıştır. Şalgamlık, Karatavuk ve Kuruçay’ın sularının toplanmasıyla oluşmuştur. Toplam hacmi 21.400 hm3 olan baraj, sulama ve taşkın önleme amacıyla inşa edilmiştir.

Direk olarak dip savakları sulama kanallarına bağlı olan baraj, Uluborlu ilçesinde oldukça önemli bir tarım alanını sulamaktadır (2.454 ha). Burada meyvecilik ön plana çıkmakta ve özellikle kiraz, elma ve vişne bahçeleri sulanmaktadır.

2. Yalvaç Barajı: Yalvaç ilçesi Sücüllü kasabasının kuzeyinde Sücüllü (Kuruçay) çayı üzerine 1973 yılında kurulan baraj, esas olarak sulama amacıyla inşa edilmiştir. 83 ha alana ve 8.00 hm3 hacme sahip olan baraj, daha önceleri tamamen kuru tarım yapılan sahada, yaklaşık 2.000 ha alanda sulu tarım yapılmasına imkân sağlamıştır.

3. Sorgun Barajı: Aksu-Yılanlı projesi kapsamında yapılmış olan Sorgun Barajı Aksu ilçe merkezinin kuzeyinde bulunmaktadır. 13,80 m3 hacim ve 91 ha alana sahip olan baraj, Sorgun Deresi üzerinde kurulmuştur. Taşkın önleme ve sulama amacıyla inşa edilmiştir. Bu proje ile Aksu-Yılanlı ovasında 3.207 ha alan sulanmaktadır.

4. Karacaören Barajı: Aksu ırmağı üzerinde 1989 yılında inşası tamamlanan baraj, sulama, taşkın önleme ve enerji üretimi amacıyla kurulmuştur.

1.234 hm3 hacmi ve 4.550 ha toplam alana sahiptir. Toplam alanın 2.383 ha’ı Isparta il sınırlarında yer alır. Sütçüler ilçesinin Çandır, Melikler, Şeyhler gibi köylerinin ve çevredeki tarım alanlarının su kaynağı Karacaören baraj gölüdür.

Isparta’nın kısa tarihi

Tarih boyunca sürekli yerleşim gören “Göller Bölgesi” Pisidia olarak adlandırılmıştır. Çeşitli zamanlarda sınırları değişen bu bölgede, kendi dillerini konuşan “Pisidialılar” yaşamış ve yerel bir dil olarak da “Pisidçe” dilini konuşmuşlardır. Bu dilin varlığı Aksu İlçesindeki Timbriada, Sofular Köyü ve Senitli Yaylasında ele geçen mezar taşlarından anlaşılmaktadır. Bölgeye ilk yerleşimlerin tarihi Üst Paleolitik (MÖ 35.000-10.000) ve Mezolitik (MÖ 10.000-8.000) dönemlere iner. Neolitik Dönemde (MÖ 8.000-5.500) bölge Anadolu’nun en önemli kültür bölgeleri arasındadır. Kalkolitik Çağda da (MÖ 5500-3000) bölge önemini sürdürmüştür.

İl sınırları içinde 12 höyükte Kalkolitik Dönem malzemesi bulunmuştur. Tunç Çağ (MÖ 3000-1200) yerleşiminin bol olduğu Isparta ilinde Neolitik ve Kalkolitik yerleşimlerin de üzerinde olduğu toplam 56 adet höyük tespit edilmiştir. Hitit Döneminde (MÖ 1800-1200), bölgenin adı “Pitaşşa” olarak geçmektedir. Hitit Döneminde, Pisidia toprakları hiçbir zaman tam olarak Hitit egemenliği altına girmemiştir. Tarihi kaynaklarda Pisidia adına ilk kez Perslerin Döneminde, MÖ 5. yüzyıl sonunda rastlanır.

MÖ 334 yılında, Büyük İskender’in egemenliğine geçen bölge, Büyük İskender’in ölümünden sonra MÖ 281 yılında yapılan savaşla Seleukosların eline geçmiştir. Bu dönemde Pisidya bölgesinde Seleukoslar tarafından Seleukeia Sidera (Atabey-Bayat), Apollonia (Uluborlu), Antiokheia (Yalvaç) kentleri kurulmuştur. Seleukos Kralı Büyük Antiokhos’un Roma ordusuna yenilmesi (MÖ 190-188) sonucunda, Seleukoslar Anadolu’da Toroslara kadar olan tüm topraklarını kaybetmiş ve bu topraklar Romalılarca Bergama ve Rodoslular arasında paylaştırılmıştır. Pisidia bölgesi bu tarihten sonra Bergamalıların egemenliğine geçmiş, Attalos III’ün MÖ 133 yılından ölümüne kadar Bergama Krallığına bağlı kalmıştır.

Kralın vasiyeti üzerine Pisidia bölgesinin de içinde bulunduğu topraklar Roma’ya bırakılmıştır. Bölge, MÖ 102 yılında M. Antonius tarafından Kilikia Eyaleti içine alınmış ve MÖ 49 yılına kadar ismen de olsa Kilikia eyaleti içinde kalmıştır. Daha sonra Asia Eyaletine bağlanmıştır. Galat Kralı Amyntas, Antonius tarafından Pisidia ve çevresinde Roma idarecilerinin kuramadığı otoriteyi kurması için MÖ 39 yılında bölgeye kral olarak atanmış ve MÖ 25 yılında öldürülünceye kadar görevini sürdürmüştür. Amyntas’ın ölümüyle krallığın toprakları Roma İmparatoru Augustus (MÖ 27-MS 14) tarafından Galatia Eyaleti haline getirilmiştir. Bu eyaletin sınırları zaman içinde değişmiş olsa da Pisidia bölgesi içinde kalmıştır.

Pisidia bölgesinde özellikle İmparator Augustus döneminde Roma egemenliğinin simgesi olan koloni kentleri kurulmuştur. Bunlar Antiokheia (Yalvaç), Kremna (Çamlık), Komoma (Ürkütlü), Olbasa (Belenli), Parlais (Barla)’dır. Türk Egemenliğinde Isparta Isparta, Roma İmparatorluğu’nun MS 395 yılında ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra hızla Anadolu’ya yayılan Selçuklular, Batı Anadolu’yu eline geçirmek için Bizans ile bir çok savaş yapmıştır. II. Kılıç Arslan zamanında (1156-1192) yoğunlaşan Bizans-Selçuklu savaşlarının en önemlisi olan Miryakefalon Savaşı, 1176 yılında Isparta topraklarında olmuştur.

Isparta yöresi bütünüyle, 1204’te III. Kılıç Arslan döneminde ele geçirilmiştir. XIII. yüzyıl başlarında, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona ermesinden kısa bir süre önce, bu yörede Hamidoğulları Beyliği kurulmuştur (1301). Beyliğin kurucusu Feleküddin Dündar Bey, önce Uluborlu’yu, daha sonra da Eğirdir’i beyliğin merkezi yapmıştır. Isparta yöresi, ilk olarak 1374’te, daha sonra 1390’da bütünüyle Osmanlı yönetimine girmiştir.

Atatürk Isparta’da Isparta, Atatürk’ün Anadolu’da başlattığı Millî Mücadele’de, ilçeleriyle birlikte, 871 şehit, binlerce yaralı vermiş ve Büyük Zafer’i içtenlikle kutlamıştır. Atatürk, İzmir’den yola çıkarak, 6 Mart 1930 sabahı Eğirdir’e ulaşmıştır. Atatürk, Eğirdir Gölü’nü ve Can Ada’yı çok beğenmiştir. Atatürk, 6 Mart 1930 günü Kuleönü’nden Isparta’ya yolculuk yapmış ve saat 11.00 sularında Isparta’ya gelmiştir. Burada büyük ve coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. 6 Mart 1930 günü, Isparta’nın mutlu günlerinden birisi olması nedeniyle her yıl 6 Mart günü Atatürk’ün Isparta’ya gelişini anmak üzere kutlamalar yapılmaktadır.

Paylaşın