İBB Başkan Ekrem İmamoğlu’nun Önündeki Üç Senaryo!

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) 14 ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimler sonrası yaşanan “değişim” tartışmaları devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yol haritasını bir hafta içerisinde açıklayacağını belirten Sözcü yazarı İsmail Saymaz,, İmamoğlu’nun önünde üç senaryo bulunduğunu kaydetti.

“İmamoğlu’nun zor kararı” başlıklı yazısında İsmail Saymaz, “İmamoğlu, üç senaryodan birini tercih ederek, 1 hafta içerisinde yol haritasını açıklayacak. İBB Başkanı, İstanbul’u kaybetmeden CHP’yi kazanmak istiyor. Mümkün mü? Zor…

Hem de çok! İmamoğlu, kritik bir kararın eşiğinde… İstanbul’u kendi elleriyle iktidara vermenin siyasi maliyeti mi? Yoksa Erdoğan’ı kendi kalesi gördüğü şehirde bir kez daha kez yenmenin mükafatı mı? İmamoğlu, eğer başarırsa muhalefetin tartışmasız lideri olacaktır” yorumunda bulundu.

Saymaz, İmamoğlu’nun önündeki üç senaryoyu şöyle aktardı: “İBB başkanlığına aday olmak: İmamoğlu CHP’nin İstanbul’da çıkarabileceği en güçlü aday. Belki de tek… Hatta ben AK Parti’nin İmamoğlu çapında aday bulmakta zorlandığını düşünüyorum.

Ancak bu durum, İBB başkanlığına aday olduğunda İmamoğlu’nun kesinlikle kazanacağı anlamına gelmiyor. AK Parti ve MHP’nin ortak aday çıkaracağı ihtimali düşünüldüğünde İmamoğlu’nun zafer elde etmesi için muhalif kitlelerdeki ölü toprağının kaldırılması, Millet İttifakı ve HDP desteğinin sağlanması gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olarak kaldığı CHP, seçmende 2019’daki motivasyonu yaratamayabilir. Daha şimdiden İyi Parti ile Saadet – Gelecek ayrı hareket edeceklerini, HDP aday çıkaracağını ilan etti.

Sadece İstanbul değil, Ankara, Antalya, Hatay, Mersin, Adana ve Eskişehir de elden gidebilir. İmamoğlu’nun karizması İstanbul’u almaya yetmeyebilir.

CHP liderliğine aday olmak: İmamoğlu’nun, gelecek ekim ayında yapılacak olağan kurultayda aday olduğu takdirde bütün vaktini kongrelere ayırması, ilçe ve il kongrelerinde Kılıçdaroğlu ile liste liste çarpışması gerekiyor. Ki, zafer çantada keklik değil.

İmamoğlu, olur da liderliği alırsa belediye başkanlığını bırakmak ve belediyenin anahtarını Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’ya vermek zorunda kalacak.

O durumda CHP’liler tarafından çeyrek yüzyıl sonra geri alınan İstanbul’u kendi elleriyle AK Parti’ye teslim etmekle suçlanacak. Bu hiç de haksız bir eleştiri olmaz. İBB yerel seçimlere altı ay kala el değiştirirse CHP döneminde işe alınan binlerce çalışan çıkarılacak.

İmamoğlu’nun işlem ve harcamaları seçimde kara propaganda için kullanılacak. İBB’nin kaynakları AK Parti’ye akıtılacak. İmamoğlu açısından, CHP liderliğine aday olmak sonuçları itibarıyla riskli bir karar…

İmamoğlu-Özel ittifakı: İmamoğlu’nun değişimin fiili lideri olduğu, ancak İBB’yi teslim etmemek adına CHP’nin genel başkanlığını Özel’in üstleneceği bu senaryo sıklıkla dillendiriliyor. AK Parti’nin kuruluş yıllarındaki Erdoğan – Gül formülünü andırıyor.

Ancak Özel’in adaylığı İmamoğlu’nun bizzat sahaya çıkması ve aday olmasıyla aynı sonucu vermeyebilir. Özel’in iyi bir ikinci adam olduğuna kuşku yok. Ne var ki… Birinci adam olmak için İmamoğlu’nun desteğine ihtiyacı var.”

Yazının tamamını okumak için TIKLAYIN

Paylaşın

AK Partili Yetkili: Seçimin Mayısta Olma İhtimali Yüzde 99

“AK Parti Genel Merkezi, seçimlerin mayısa çekilmesine bağlı olarak kampanyasını güncelliyor. Seçimin 7-14 ya da 21 Mayıs’ta olabileceği tahmin ediliyor. Bir AK Partili yetkili ‘Mayısta olma ihtimali yüzde 99’ diyor.”

AK Partili yetkili, Kılıçdaroğlu’nun kolay bir aday olmadığını savunarak, “Kılıçdaroğlu’na HDP’nin desteği var. Bu destek süreci radikal biçimde değiştiriyor. Yarışa CHP, İyi Parti ve HDP oylarını katarsak, yüzde 45’le başlıyor. Kılıçdaroğlu’nun zor bir aday olduğunu düşünüyorum.

Bir kere şeffaf. İçi dışı biliniyor. Gizemi yok. Çok üzerine oynayamazsınız. CHP’nin en büyük handikapı, dış dünyaya entegrasyonuna ilişkin sıkıntılarıydı. Kılıçdaroğlu, onunla ilgili radikal bir dönüşüm yaşatıyor. Değişime ne kadar açık ve CHP’yi dünyaya entegre edebilecek vizyona sahip olduğunu hissettiriyor. Bir açıdan da başarılı.” diyor.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, AK Parti’nin seçim hazırlıklarını mayıs ayına göre yaptığını yazdı. Saymaz, konuştuğu bir AK Partili yetkilinin “Kılıçdaroğlu’nun zor bir aday olduğunu düşünüyorum” dediğini de aktardı.

Saymaz, “Bu arada AK Parti Genel Merkezi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı muhalif gazetecilerle buluşturmayı planlıyor. Bir sohbet şeklinde düşünülen buluşma, Erdoğan onaylarsa gerçekleşecek” bilgisini de paylaştı.

İsmail Saymaz’ın bugünkü köşe yazısında yer alan kısım şöyle:

“AK Parti Genel Merkezi, seçimlerin mayısa çekilmesine bağlı olarak kampanyasını güncelliyor. Seçimin 7-14 ya da 21 Mayıs’ta olabileceği tahmin ediliyor. Bir AK Partili yetkili bana “Mayısta olma ihtimali yüzde 99” diyor.

Bu arada, AK Parti’de başörtüsü düzenlemesinin referanduma gitmesi ihtimaline ilişkin bir hazırlık yok.

AK Partili yetkili şöyle diyor:

“Eğer referandum olursa başka bir modüle geçmek gerekebilir. Referandumun içeriğine ilişkin hangi temalar öne çıkacak, tartışmalar din ve kimlikler üzerinden mi yürüyerek? Ona göre formüle etmek gerekebilir.”

AK Parti açısından Altılı Masa’nın üç krizi var.

1: Atılı Masa’yı yönetmek.

2: HDP ile ilişkiler.

3: Aday belirleme sıkıntısı.

AK Partili yetkili “Adayın belirlenmesini bizler de bekliyoruz. Bir an önce belirlensin ki, ona göre stratejimiz de revize olsun.”

AK Partili yetkili, Kılıçdaroğlu’nun kolay bir aday olmadığını savunarak, şunları söylüyor:

“Kılıçdaroğlu’na HDP’nin desteği var. Bu destek süreci radikal biçimde değiştiriyor. Yarışa CHP, İyi Parti ve HDP oylarını katarsak, yüzde 45’le başlıyor. Kılıçdaroğlu’nun zor bir aday olduğunu düşünüyorum. Bir kere şeffaf. İçi dışı biliniyor. Gizemi yok. Çok üzerine oynayamazsınız. CHP’nin en büyük handikapı, dış dünyaya entegrasyonuna ilişkin sıkıntılarıydı. Kılıçdaroğlu, onunla ilgili radikal bir dönüşüm yaşatıyor. Değişime ne kadar açık ve CHP’yi dünyaya entegre edebilecek vizyona sahip olduğunu hissettiriyor. Bir açıdan da başarılı.”

Bu arada AK Parti Genel Merkezi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı muhalif gazetecilerle buluşturmayı planlıyor. Bir sohbet şeklinde düşünülen buluşma, Erdoğan onaylarsa gerçekleşecek.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’nun En Güçlü Rakibi: ‘Seçilmesi Zor’ Algısı

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa’nın Cumhurbaşkanı Adayının kim olacağı gündemdeki yerini korurken, Halk TV yazarı İsmail Saymaz, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “en güçlü rakibinin ‘seçilmesi zor’ algısı” olduğunu söyledi.

Saymaz bugünkü köşe yazısında Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığının kesinleştiğini görüşünü dile getirdi. Anketlerde CHP liderinin önde olduğunu ifade eden Saymaz, şunları yazdı:

“CHP liderinin isim vermeden eleştirdiği Özer Sencar’a ait olan MetroPoll Araştırma’nın anketlerinde bile Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın en az beş puan önünde görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun beğenisi ve puanı gitgide yükseliyor üstelik.

Kılıçdaroğlu seçilebilir mi? Evet, seçilebilir. Peki, en büyük rakibi Erdoğan mı? Değil. En büyük rakibi ‘seçilmesi zor’ algısı.

İyi Partililerdeki direnişin gerekçesi Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği değil. Hatta Kılıçdaroğlu bürokratik deneyimi, harama el sürmemiş olması, örnek aile yaşantısı, milliyetçi ve muhafazakarlarla kurduğu bağ esas alındığında İyi Partililerin ilk tercih edeceği isim. Ancak ‘seçilmesi zor’ algısı İyi Partilileri düşündürüyor.

“Bu algının üç dayanağı var” diyen Saymaz, şöyle devam etti:

Biri anketler. Anketlerde Yavaş ve İmamoğlu’nun isimleri de sıralandığı için Kılıçdaroğlu, daha az şanslı görülüyor. Yavaş ve İmamoğlu seçenek olmaktan çıkar, Kılıçdaroğlu tek aday olarak anketlerde yerini alırsa bu algı değişir.

İkincisi, Erdoğan’ın inşa ettiği ‘Bay Kemal’ imajı. Erdoğan, CHP liderliğine seçildiği günden beri Kılıçdaroğlu hakkında “CHP’nin genel müdürü”, “SSK’yı batırdı” ve “Girdiği her seçimi kaybetti” şeklinde argümanlar türeterek, sık sık kullanıyor. Kılıçdaroğlu, ‘Bay Kemal’ lakabını sahiplenerek, tersyüz etme yolunu seçti. Zekice bir hamle yaptı. Fakat bu dakikadan sonra Kılıçdaroğlu’nun ‘Bay Kemal’i yeni bir imajla yüklemesi gerekir. Kılıçdaroğlu’nun birikimi ve yetenekleri bu güncellemeyi sağlayabilir. Elazığ buna örnektir. Elazığ’da aslında söylemediği “Selahattin Demirtaş’ın göğsüne şeref madalyası takacağım” sözünün yazılı olduğu afişin önünde poz vermesi, yalnızca HDP’lilerin değil, eli CHP’ye oy vermeye gitmemiş muhafazakar Kürtlerin de sempatisini kazandı. Bu irade ve kararlılık ‘seçilmesi zor’ algısını yıkabilir.

Üçüncüsü… Gözardı etmemek gerekir ki Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını yine kutuplaştırarak yürütecektir. Kılıçdaroğlu’nu HDP’lilerin, Alevilerin ve solcuların adayı diye göstermek, yüzde 30’luk sosyolojiye sıkıştırmak isteyecektir. Kılıçdaroğlu, sosyoloji tuzağını ‘Herkesin Cumhurbaşkanı’ iddiasıyla bozabilir. Bay Kemal, 31 Mart’ta İstanbul ve Ankara’yı getiren başarının asıl mimarı. Bir kere başardı. Bir kere daha başarabilir.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

“CHP’de ‘Partili Cumhurbaşkanı’ Arayışı Var” İddiası

Gazeteci İsmail Saymaz, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekillerinin bazılarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday olması durumunda parti liderliğini bırakmaması yönünde bir arayış olduğunu yazdı.

Saymaz’ın ismini vermediği milletvekili, Kılıçdaroğlu’nun aday olması ve seçimi kazanması halinde parlamenter sisteme geçene kadar partili cumhurbaşkanı olması gerektiğini söyledi.

Aynı vekil, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in başbakanlığa adaylığını açıklaması nedeniyle cumhurbaşkanının CHP’li olması gerektiğini, ismi cumhurbaşkanlığı adaylığı için geçen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ise seçildikten sonra ‘inme garantisi’ olmadığını öne sürdü.

Kongre kavgalarının Hem Kılıçdaroğlu’nu, hem de partiyi yıpratacağını öne süren vekil, partili cumhurbaşkanlığının en çok iki yıl süreceğini, iki yıl sonra AK Parti’nin parlamenter sisteme dönmeyi destekleyeceğini savundu.

‘CHP’nin iç dinamikleri izin vermez’

Saymaz’ın “CHP’de ‘partili cumhurbaşkanı’ arayışı” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Arayıştan Kılıçdaroğlu’nun haberi var mı?

Anladığım kadarıyla var.

Çünkü ‘Bırakmayın’ diyorlar.

O ne diyor?

CHP’de, bu arayışa itiraz edenlere göre, Kılıçdaroğlu’nun ‘Olur’ demesi mümkün değil. Çünkü Kılıçdaroğlu, ilk günden beri ‘Aday olduğumda genel başkanlığı bırakırım’ görüşünü savunuyor.

Ancak CHP’nin önde gelenleri ‘Seçim sürecinde kurultaya gidemeyiz’ diyerek, Kılıçdaroğlu’nu şu formüle ikna etti:

CHP lideri, aday olduğunda parti meclisine dilekçe verip ‘Cumhurbaşkanı adayıyım. Bu süreçte başkanlık yetkilerini kullanmayacağım’ diyecek ve yerine bir genel başkan vekili atanacak. Kılıçdaroğlu, seçimi kazanırsa ‘Partili cumhurbaşkanı olmaz’ diye istifa edecek.

Arayışa karşı çıkanlara göre Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçildiğinde tarafsız kalması gerektiği için bir yardımcısının CHP’li olması gerekiyor.

Bir CHP’li milletvekili de arayışı ‘Tayyip Erdoğan modeli’ diye eleştiriyor.

Şöyle diyor:

‘Yok öyle bir arayış! Genel başkan da istemez. Yapmaya kalkarsa bugüne kadar söylediği her lafı çiğnemiş olur. ‘Ben partimin başındayım ama olmaman gerekir. Oy kullanın ve ben partimin başında olamayayım’ derseniz, ‘Madem doğrusunun bu olduğuna inanıyorsun, niye bırakmıyorsun, hani sözün vardı?’ derler. İhtimal dahilinde görmüyorum. Buna CHP’nin iç dinamikleri de izin vermez. Partiyi türbülansa sokacak hesaplar.’

Bu hesabı kimler ne için yapıyor?

CHP’li milletvekili şu görüşü savunuyor:

‘Partimizin mevcut delegasyonla kurultaya gitmesinden kim rahatsız olursa aksini savunuyordur. ‘Ben bu delegeden oy alamam’ diyenler, genel başkan biraz daha devam etsin, bu sırada yeni delegasyon oluşturalım’ şeklinde hesap yapanlar bu lafları söylüyordur.’

Size sosyal demokratların lügatinde, en az ‘Arayış’ kadar yer edinmiş ikinci sözcüğü hatırlatmalıyım:

O da kurultay.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

‘Aleviye Oy Vermem’ Diyenlerin Oranı Yüzde 23

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, Aksoy Araştırma’nın analizlerini CHP’ye sunduğunu, bu araştırmalarda “Aleviye oy vermem” diyenlerin oranının yüzde 23” olduğuna dair bir sonuç çıktığını yazdı.

İsmail Saymaz’ın bugünkü köşe yazısının ilgili kısmı şöyle:

“CHP’nin geçen cuma yapılan Parti Meclisi toplantısında, Kılıçdaroğlu’nun güvendiği araştırmacılardan biri olan Aksoy Araştırma’nın sahibi Ertan Aksoy, saha çalışmalarından derlenmiş veri ve analizler doğrultusunda CHP’lilere sunum yaptı. Sunumu Kılıçdaroğlu da izledi.

Bir CHP PM üyesinden aldığım bilgiye göre sunumda iki veri öne çıkıyor. İlki, Alevi cumhurbaşkanı adayı verisi. “Alevi cumhurbaşkanı adayına oy verir miydiniz?” sorusuna katılımcıların yüzde 33.8’i “Kesinlikle verirdim” derken, yüzde 22.3’ü “Veririm” diyor. Toplamı yüzde 56.1 yapıyor. Yüzde 17.8’i kesinlikle vermeyeceğini, yüzde 5.8’i ise vermeyeceğini kaydediyor. Toplam yüzde 23.6. Kararsızlar yüzde 20.3’de kalıyor.

AK Partililerin yüzde 40.9’u, İyi Partililerin yüzde 25’i ve MHP’lilerin yüzde 24.6’sı Alevi bir adaya oy vermeyeceğini söylüyor. Aksoy, sunumumda, Türkiye’de Alevi karşıtlığının öteden beri var olduğunu ancak kitleselleşemediğini, buna karşın hegomanyasının toplumsal karşılığından yüksek olduğunu ifade etti.

Diğeri ise Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı verisi.

“Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olması durumunda kime oy verirsiniz?” sorusuna katılımcılardan yüzde 53.6’sı Kılıçdaroğlu’na, yüzde 46.4’ü ise Erdoğan’a vereceğini söylüyor.

Aradaki fark yüzde 7.2. Kararsızlar hesap edilmezde bu oran 5.1’e iniyor.

HDP seçmenlerinin yüzde 100’ü Kılıçdaroğlu’nu destekliyor. Bu oran CHP’lilerin de üzerinde. Çünkü CHP’liler yüzde 3.4 fire veriyor. İyi Partililerin yüzde 8.7’si ise Erdoğan’a oy vereceğini söylüyor. MHP’lilerin yüzde 35.3’ü ise Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini belirtiyor.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

DEVA – İYİ Parti Arasındaki Gerilim…

Gazeteci İsmail Saymaz, 6 muhalefet partisinin oluşturduğu masada bulunan DEVA Partisi ile İYİ Parti arasında yaşanan gerilimden bahsetti. Saymaz, DEVA Partisi’nin masadan kalkmayacağını aktardı.

Gerilimin kaynağının iki partinin de aynı seçmen kesimine seslenmesinden kaynaklandığını belirten Saymaz’ın bugünkü yazısının “DEVA – İyi Parti gerilimi” başlıklı kısmı şöyle:

İyi Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz, geçen hafta Türkiye’de kötü para politikasının miadı olarak DEVA lideri Ali Babacan’ın Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı olduğu 2011 yılı ve sonrasını gösterdi. Bu tarihte ortodoks ekonomi politikalarından sapıldığını iddia eden Yılmaz, “Ali Bey’in yapabileceğine inansaydım bugün burada olmazdım” dedi.

Yılmaz’ın eleştirisine DEVA Ekonomi Politikaları Başkan Yardımcısı İbrahim Çanakçı’dan yanıt geldi. Çanakçı, “DEVA, testten geçmiş bir kadroya sahip. Akademik olarak değerlendirmiyoruz” dedi.

Tartışma sosyal medyada DEVA ve İyi Partililer arasında sürüyor. Dinecek gibi görünmüyor. Çünkü İyi Parti ve DEVA arasındaki gerilim aynı seçmen kitlesine seslenmelerinden ileri geliyor. İkisi de AK Parti’den uzaklaşan küskünleri hedef kitlesi görüyor. Bu yüzden Akşener ülkücülükten, Babacan muhafazakarlıktan uzaklaşarak, merkez sağda konumlanmak istiyor. Yön aynı olunca hemen her köşe başında karşılaşıyorlar.

Önceki hafta Akşener, Giresun-Ordu ve Samsun’u dolaşırken, Babacan Erzurum’dan başlayarak Artvin dahil altı şehre gitti. Geçen hafta Akşener Niğde-Nevşehir ve Aksaray’dayken, Babacan Yozgat’ta miting yaptı. Kimi DEVA Partililer İyi Parti’nin anketlere müdahale edip oyunu yüksek gösterdiğini ileri sürüyor. Kimileri İyi Parti’nin Kürt sorununu konuşmaktan uzak olduğunu iddia ediyor.

DEVA’nın yakın zamanda tabanında yaptığı araştırmada, yaklaşık yarısının “Kendi başımıza girersek, başarılı oluruz” görüşünü savundu. Ayrılık eğilimi İç Anadolu ve Karadeniz’deki DEVA’lılarda öne çıkıyor. Ancak DEVA yetkilileri Altılı Masa’dan kalkmayacaklarını vurguluyor.

Paylaşın

‘Canan Kaftancıoğlu Kararı’ AK Parti Dahil Herkesi Vurur

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanarak 6 Eylül 2019’da mahkumiyetine karar verilen davanın temyiz incelemesini tamamladı.

‘Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret’ suçundan verilen 1 yıl 6 ay 20 gün, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak’ suçundan verilen 1 yıl 8 ay hapis cezaları onandı. ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ cezası ise 2 yıl 4 aydan 1 yıl 9 aya düşürülerek onandı.

Onanan toplam ceza 4 yıl 11 ay hapis ve cezası bitene kadar siyasi yasak oldu.

Halk TV’de katıldığı programda verilen cezanın hukuksuzluğundan ve adaletsizliğinden bahseden gazeteci İsmail Saymaz, “İnsanlık tarihinin en büyük maden facialarından biri olan Soma’da 301 madenci hayatını kaybetti. Soma maden faciasının bir numaralı sanığına 301 insanın ölümünden ötürü kaç yıl ceza verildi? 20 yıl. 9 twite verilen ceza 5 yıl. Twit ne can yanmış ne bir şey” dedi.

“Bu tamamen siyasi karar”

Saymaz, Kaftancıoğlu kararı ile ilgili üst düzey bir AKP’li yönetici ile yaptığı görüşmeyi şöyle aktardı:

“Yargıtay öyle ayarlamış ki terör suçlarından kurtarıyor ancak cumhurbaşkanıyla ilgili geri adım atamıyor. Ama orada da yedi ay düşürüyor. Ortaya karışık bir denge yapmış. Hukuk böyle olmaz. Eğer suçluysa suçlu, değilse değildir. İçeride yatırmayacak ama bak mahkum ettim diyecekler. Adamlar siyaset yapmış. Bu tamamen siyasi karar. Doğru değil.

Bu davaların siyasi yönü var. Siyaseten arkeolojik kazı yapacak olursak bunun nerede duracağı, nasıl olacağı belli olmaz. Bu hoş bir şey değil. Siyaseten intikam duygusunu ve kutuplaşmayı daha da derinleştirir.

Dün Hilal Kaplan’ı millet yazmış, orada açık açık söylüyor, “Devlet seri katildir” diyor. O zaman adam, “10 sene önce bakın bunlar vardı” diyor haklı olarak. O da hoş değil.

“Haklılığınızı, meşruiyet zemininizi kaybedersiniz”

İleride devran dönerse adam kalkar tersinden aynı hesabı senin üzerinden görür. Birisi böyle yaptığında senin hukuken savunacağın bir şey olmaz. “Zamanında siz de yaptınız ve savundunuz” derler. Haklılığınızı, meşruiyet zemininizi kaybedersiniz.

10-15 sene önceki paylaşıma bakılacak olursa sadece Kaftancıoğlu değil, çok sayıda kişinin paylaşımlarının dava konusu olması gerekir. AK Parti dahil herkesi vurur. İçinden çıkılmaz. Tuhaf bir hal alır. Kararın açıklandığı tarih de enteresan. İmamoğlu ile ilgili mevzuların pik yaptığı bir dönemde bu olunca CHP kendi içinde toparlandı, kenetlendi.”

Paylaşın

Operasyon Kaftancıoğlu İle Kalmayacak ‘Sırada İmamoğlu Ve HDP’liler Var’

Yargıtay’ın CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında verdiği kararı eleştiren gazeteci İsmail Saymaz, “Görünen o ki bu operasyon Kaftancıoğlu ile sınırlı kalmayacak”, “Sırada İmamoğlu ve HDP’liler var” ifadelerini kullandı.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, Canan Kaftancıoğlu hakkında tamamı eski tarihli sosyal medya paylaşımları nedeniyle Yargıtay 3. Dairesi’nce onanan 4 yıl 11 ay 20 günlük hapis cezasını köşesine taşıdı .

Bu davanın ‘yargısal yollarla siyasi tasfiye operasyonu’ olduğunu belirten Saymaz, “Beştepe Hukuk Bürosu’na dönüştürülen yargı erki, Kaftancıoğlu kararı ile hem İstanbul’un kaybedilmesinin intikamını alıyor, hem de 2023’te gerçekleştirilecek genel seçim öncesi Cumhur İttifakı için yol temizliği yapıyor” dedi. Ardından şunları kaydetti:

“Düşünün. Soruşturma, CHP İstanbul kongresinden sonra başlatılıyor. Dava, iktidarın hezimete uğradığı yerel seçimin ardından açılıyor. Karar genel seçime bir yıl kala onanıyor.

Belli ki iktidar, hem 2017’deki referandumda, hem 2019’daki yerel seçimde kaybettiği İstanbul’u şansa bırakmak istemiyor. Kaftancıoğlu gibi HDP seçmenlerinin de dikkatle izlediği etkili bir siyasetçiyi sahneden düşürerek, seçim sürecini dikensiz gül bahçesine çevirmek istiyor.

‘Operasyon Kaftancıoğlu ile sınırlı kalmayacak’

Görünen o ki… Bu operasyon Kaftancıoğlu ile sınırlı kalmayacak. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Davası, belki kimi CHP’li belediyelere kayyum atanması ve HDP’nin kapatılmasıyla devam edecek.”

Paylaşın

‘HDP’nin Kapatmaya Karşı Yol Haritası Belli Oldu’ İddiası

Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) yargılaması devam eden Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), kapatma kararına karşılık beş bileşeninden biri olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ile seçime gireceği iddia edildi.

Halk TV yazarı İsmail Saymaz, 10 yıldır siyasi hayatta olmasına rağmen bugüne kadar hiçbir seçime katılmayan Yeşil ve Sol Gelecek Partisi’nde şu günlerde örgütlenme atağı olduğunu yazdı.

“Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nde 2012 yılındaki ayrışmada yenik düşen sosyalistler ile bir grup çevrecinin ittifakıyla kurulan Yeşiller ve Sol Parti’yi birkaç aydır çekim merkezi haline getiren özelliği, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yedeği olarak düşünülmesi” diyen Saymaz, “Anayasa Mahkemesi’nde yargılaması devam eden HDP, kapatma kararına karşılık beş bileşeninden biri olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ile seçime girecek” diye yazdı.

Saymaz, HDP’li bir üst düzey yöneticinin, geçen sene kapatma davası açılması üzerine HDP’de yedek parti arayışı başladığına; HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ve HDP Merkez Yürütme Kurulu üyesi Naci Sönmez’in de kurucuları arasında olduğu Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi uygun görüldüğüne ilişkin değerlendirmesini aktardı.

HDP’li yöneticinin, “Örgütlenme imkanları ve isminin pozitif olmasından ötürü seçildi” dediğini aktaran Saymaz, devamında şunları kaydetti:

“Bu doğrultuda HDP, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin seçime girmesini sağlayacak örgütlenmeye kavuşması için merkezi düzeyde karar aldı. Kimi HDP’liler partilerinden istifa ederek, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’ne geçerken, taban da bu partiye üye olmaları için yönlendirildi. Böylece bir gün önce Iğdır’da, bir gün sonra Balıkesir’de tabela asıldı.”

Paylaşın