“Asgari Ücret” 10 Ayda 5 Bin 261 Lira Eridi

17 bin 2 lira olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre 11 bin 741, İstanbul Planlama Ajansı ( İPA) Yaşam Maliyeti verilerine göre 10 bin 788 liraya denk olacak.

Haber Merkezi / Ocak – Ekim döneminde erime Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre 5 bin 261, İPA’ya göre 6 bin 214 lira.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, yılbaşında 17 bin 2 lira olan asgari ücretin alım gücüne ilişkin paylaşımda bulundu. Gökçek, paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

“Asgari ücret ne kadar eridi? Yılbaşında 17.002 lira olan asgari ücretin alım gücü yıl sonunda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) göre 11.741, İstanbul Planlama Ajansı ( İPA) Yaşam Maliyeti verilerine göre 10.788 liraya denk olacak. Ocak – Ekim döneminde erime Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre 5.261, İPA’ya göre 6.214 lira.

Ocak ayındaki 17.002 liranın alım gücünü enflasyona karşı korumak için asgari ücretin TCMB verilerine göre 24.621, İPA verilerine göre 26.795 TL olması gerekiyor. Yani asgari ücret bu düzeye ulaşsa bile alım gücü bakımından ancak 2024 Ocak seviyesine ulaşacak. Bu yüzden bu oranı aşan, gelecek senenin enflasyon erimesini de öngören bir artış gerekiyor.”

Paylaşın

İstanbul’da Yaşayanların Yüzde 43.8’i Kıt Kanaat Geçiniyor

İstanbul’da yaşayanların yüzde 23,9’u bazı ödemelerini yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 15,2’si aslında pek geçinemediğini, yüzde 42,6’sı kıt kanaat geçinebildiğini ifade etti.

Haber Merkezi / İstanbul Planlama Ajansı (İPA), İstanbullunun gündemini içeren “İstanbul Barometresi Ekim 2024” araştırmasını yayınladı.

Buna göre; Katılımcıların yüzde 54,1’i ekonomik sorunların, yüzde 8,4’ü kadın cinayetlerinin, yüzde 3,3’ü ise kendisinin veya yakınlarının yaşadığı sağlık sorunlarının ev içerisinde konuşulduğunu belirtti.

Katılımcıların yüzde 35,4’ü ekonomik sorunların konuşulduğundan bahsetti. İkinci sırada, yüzde 13,1 ile özel hastanelerde bebekleri suistimal ederek öldüren Yenidoğan Çetesinin ortaya çıkarılması, üçüncü sırada ise yüzde 12,5 ile Fatih surlarında iki genç kızın katledilmesi yer aldı.

Katılımcıların yüzde 38’i ekonomik sorunların ekim ayında İstanbul’un gündemi olduğunu belirtti. İkinci sırada ise  yüzde 28,8 ile Esenyurt Belediyesi’ne hükümet tarafından kayyum atanması, üçüncü sırada ise yüzde 8,8 ile trafik ve ulaşım konuları yer aldı.

Katılımcıların yüzde 22’si Türkiye’de sağlık sisteminin iyi yönetildiğini belirtirken yüzde 68’i iyi yönetilmediğini düşündüğünü belirtti. Katılımcıların  yüzde 10’u fikir belirtmedi.

Katılımcıların yüzde 75,6’sı rahatsızlandığında kamu/devlet hastanelerini tercih ettiğini belirtirken yüzde 24,4’ü özel hastaneleri tercih ettiğini belirtti. Katılımcılar devlet hastanelerinde yaklaşık 28 günde randevu bulduklarını belirtirken en çok dahiliye, ağız ve diş sağlığı ve göz hastalıkları bölümlerinde randevu bulmakta güçlük çektiğini belirtti.

Avrupa yakasında ikamet eden katılımcılar ortalama 30 günde randevu bulabiliyorken Anadolu yakasında ikamet eden katılımcılar 26 günde randevu bulabildiklerini belirtti. Sosyoekonomik statüye göre bakıldığında katılımcıların sosyoekonomik seviyeleri arttıkça özel hastaneyi tercih ettikleri görüldü.

Katılımcıların yüzde 52,1’i devlet hastanelerinden aldığı hizmetten memnun olmadığını belirtirken özel hastanelerde bu oranın yüzde 47,6 olduğu görüldü.

Sosyoekonomik statülerine göre incelendiğinde alt sosyoekonomik seviyede olan katılımcıların yüzde 44,3’ü devlet hastanelerine güvenmediğini belirtirken üst sosyoekonomik seviyedeki katılımcıların yüzde 38,7’sinin devlet hastanelerine güvenmediği görüldü.

Katılımcıların yüzde 44,9’u devlet hastanelerine güvenmediğini belirtirken özel hastanelerde bu oranın yüzde 64,5 olduğu görüldü. Kamu hastanelerini tercih eden katılımcıların yüzde 68,2’si özel hastanelere güvenmediğini belirtti. Özel hastaneleri tercih eden katılımcıların yüzde 56,7’si devlet hastanelerine güvenmediğini belirtti.

Katılımcıların yüzde 60’ı yaz ve kış saati olmak üzere ikili saat sisteminin uygulanmasını istediğini belirtirken yüzde 28,1’i sabit yaz saati sisteminin uygulanmasını istediğini, yüzde 11,8’i ise fikrinin olmadığını belirtti.

İstanbulluların yüzde 34,9’u kredi kartı borcunun asgari tutarını ödeyebildiğini belirtti. Eylül ayında bu oran 35,7 olmuştu. Kredi kartı borcunun tamamını ödeyebilenler yüzde 41,7 olurken, yüzde 9,9 kredi kartını ödeyemediğini belirtti.

Yüzde 6,6’sı asgari tutar ile borcun tamamı arasında bir miktarda,  yüzde 6,9’u asgariden az miktarda ödeme yapabildiğini belirtirken,  yüzde 9,9’u ise kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini ifade etti.

Katılımcılar İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin geçinebilmesi için 70 bin TL gerektiğini belirtirken, ekim ayında katılımcıların yüzde 23,9’u borçlandığını, yüzde 15,2’si pek geçinemediğini, yüzde 42,6’sı kıt kanaat geçindiğini ve yüzde 18,3’ü de geçinerek birikim yapabildiğini belirtti.

Ekim ayında katılımcıların yüzde 17,7’si Türkiye ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken yüzde 38,8’i değişmeyeceğini, yüzde 43,5’i kötüleşeceğini belirtti. Ekim ayında katılımcıların yüzde 27,1’i kendi ekonomisinin iyileşeceğini belirtirken yüzde 44,9’u değişmeyeceğini, yüzde 27,9’u kötüleşeceğini belirtti.

Katılımcılara Ekim ayındaki duygu halleri soruldu ve 10 üzerinden değerlendirmeleri istendi. İstanbulluların ortalama stres seviyesi 6,9 olarak ölçülürken kaygı seviyesi 6,1 olarak ölçüldü.

Ekim ayındaki yaşam memnuniyeti 4,6 ve mutluluk seviyesi 5,2 olarak ölçüldü. Katılımcıların yüzde 50,4’ü son günlerden kendini öfkeli hissettiğini belirtirken katılımcıların geleceğe dair umudu 4,0 olarak ölçüldü.

Katılımcılara göre İstanbul’un ilk üç sorunu yüzde 57,8 ile ulaşım, yüzde 51,1 ile sığınmacı ve mülteciler ve yüzde 45,5 ile ekonomik sorunlar olarak belirlendi.

Paylaşın

İstanbul’da Yaşamanın Aylık Maliyeti 74 Bin Liraya Dayandı

İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti ekim ayında bir önceki aya göre 2 bin 308 lira artarak 73 bin 739 lira oldu. İstanbul’un eylül ayı enflasyonu yüzde 59,10 olarak açıklanmıştı.

Haber Merkezi / İstanbul Planlama Ajansı (İPA), İstanbul’da Yaşam Maliyeti Araştırması Ekim 2024 verilerini açıkladı. Buna göre; Ekim ayında İstanbul’da dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti geçen yılın aynı ayına göre yüzde 60,46 artarak 73 bin 739 lira oldu. Ortaya çıkan bu mebla asgari ücretin 4 katını da geçti.

Temel tüketim maddelerinin bir önceki yılın ekim ayına göre fiyat artışlarına bakıldığında, en çarpıcı fiyat artışlarından birinin yüzde 58,92 artış oranı ile bebek maması ürün fiyatlarında yaşandığı görüldü. Ayçiçek yağındaki yıllık fiyat değişimi yüzde 64,61 olurken, ekmekteki değişim yüzde 46,63 oldu. Tuvalet kağıdının yıllık artışı oranı da yüzde 112,70 olarak kayıtlara geçti.

2023 yılı ocak ayında İstanbul’da yaşamanın maliyeti 29 bin 429 TL olurken, 2024 Ocak ayında 53 bin 58 TL olarak hesaplanmıştı.

İstanbul’un enflasyonu yüzde 59,10

İstanbul Ticaret Odası (İTO), 2024 Ekim Ücretliler Geçinme İndeksi ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi verilerini açıkladı.

Buna göre; Ekim ayında İstanbul’da perakende fiyat hareketlerinin göstergesi olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi bir önceki aya göre yüzde 3,64, toptan fiyat hareketlerini yansıtan Toptan Eşya Fiyatları indeksi ise yüzde 0,15 oranında arttı.

2023 Ekim ayına göre 2024 Ekim ayında yaşanan fiyat değişimlerini gösteren bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranı İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) 1995 bazlı Ücretliler Geçinme İndeksinde yüzde 59,10, Toptan Eşya Fiyatları İndeksinde ise yüzde 43,07 olarak gerçekleşti.

Ekim ayında perakende fiyatlarda bir önceki aya göre; Giyim harcamaları grubunda yüzde 11,43, diğer harcamalar grubunda yüzde 5,47, sağlık ve kişisel bakım harcamaları grubunda yüzde 4,17, konut harcamaları grubunda yüzde 4,06, gıda harcamaları grubunda yüzde 3,40, ev eşyası harcamaları grubunda yüzde 1,38, kültür eğitim ve eğlence harcamaları grubunda yüzde 1,14 arttı. Ulaştırma ve haberleşme harcamaları grubunda yüzde -0,62 azaldı.

Ekim ayında toptan fiyatlarda bir önceki aya göre; İnşaat malzemeleri grubunda yüzde 4,01, yakacak ve enerji maddeleri grubunda yüzde 1,49, gıda maddeleri grubunda yüzde 0,07, işlenmemiş maddeler grubunda yüzde 0,04 artış; kimyevi maddeler grubunda yüzde -2,81, madenler grubunda yüzde -0,03 azaldı. Mensucat grubunda ise fiyat değişimi gözlemlenmedi.

Paylaşın

İstanbul’da Yoksulluk Oranı Yüzde 18,3’e Çıktı

Yaşanan derin ekonomik kriz, başta dar gelirliler olmak üzere toplumun büyük bir bölümünü yoksulluğa itiyor. İstanbul’da yoksulluk oranı 2023 yılında yüzde 18,3 seviyesine yükseldi.

Haber Merkezi / İstanbulluların yüzde 62,5’inin evlerini istedikleri sıcaklığa getiremedikleri, yüzde 61,7’sinin giyim ihtiyacını rahatça karşılayamadığı, yüzde 34’ünün ise taze sebze/meyveye günlük olarak erişemediği ortaya çıktı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) bağlı İstanbul Planlama Ajansı (İPA), Yoksulluk İstatistikleri Raporu’nu yayımlandı. Rapora göre 2022 yılında yüzde 18.1 olan yoksulluk oranında artış yaşanarak, 2023 yılında yüzde 18.3 olduğu belirtilirken, Eylül 2024 için açıklanan yoksulluk sınırının ise 64 bin TL’yi geçtiği ifade edildi.

Raporda, İstanbulluların yüzde 62,5’inin evlerini istedikleri sıcaklığa getiremedikleri, yüzde 61,7’sinin bir kıyafet ihtiyacı olduğunda yenisini alamadığı, yüzde 34’ünün taze sebze/meyveye günlük olarak erişemediği, yüzde 58’1’inin ise iki günde bir et, tavuk ya da balıktan oluşan yemek yiyemediği açıklandı.

İBB’nin yoksullukla mücadele kapsamında ürettiği hizmetlerin artarak çeşitlendiğinin belirtildiği raporda Halk Süt, Gıda Kolisi, Okul Beslenme gibi hizmetlerle yüz binlerce kişiye destek sağlandığı, Askıda Aile Sosyal Destek Paketi gibi dayanışma kampanyalarıyla ihtiyaç sahiplerine destek olunmaya devam edildiği ifade edildi.

Paylaşın

İmam Hatip Liselerinin Sayısı Arttı Öğrencisi Azaldı

İmam Hatip Liselerinin artmasına rağmen derslik başına düşen öğrenci sayısındaki düşüş dikkat çekti. İmam Hatip Liselerinde okuyan öğrenci sayısı 2015 – 2016 eğitim öğretim yılında en üst seviyeye çıkmıştı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) “Eğitim Kurumlarında Özelleşme ve Dönüşümün Eğitim Hakkı Üzerinden Değerlendirilmesi” isimli raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Temel bir insan hakkı olan eğitim hakkına erişimin okullaşma türleri bakımından mercek altına alındığı raporda, özel okul/devlet okulu tercih ve dağılımları değerlendirildi. Liseden üniversiteye geçişlerde, üniversiteye geçiş sınavında alınan puanların analizi yapildiginda, en az 450 puanla kapatan bölümlerin kontenjanlarının büyük bir oranının devlet liselerinden mezun öğrenciler tarafından doldurulması dikkat çekti.

Raporda bu durum, “Özel okulların eğitimde özel sektör payındaki artışın öğrencilerin başarısını etkilemediği görülmüştür. İstanbul’da eğitim sisteminde özel sektör payındaki artışın daha çok rant odaklı olduğu görülmekte ve eğitimde standart düşüşleri yaşanmaktadır. Sonuç olarak rant odaklı eğitim İstanbul’da nitelikli eğitim sorununu ortaya çıkarmaktadır” şeklinde değerlendirildi.

Rapora göre,on yıl içinde özel ilkokul oranı İstanbul’da iki kattan fazla bir yükseliş göstererek yüzde 17,93’ten yüzde 35,44’e çıktı. İstanbul’daki liselerin yüzde 68,10’unu özel liseler oluşturdu. Son 10 yıllık döneme bakıldığında, Türkiye’de de İstanbul’da da özel ilkokul sayıları önemli ölçüde arttı. 2012 – 2013 döneminde 992 olan Türkiye’deki özel ilkokul sayısı 2 bin 65’e, İstanbul özelinde ise 279’dan 583’e yükseldi.

Özel okullara olan yönelişin 4+4+4 sisteminin değişmesi ve dershanelerin kapanmasıyla arttığı, paralı eğitim şansı bulamayan öğrencilerin imam hatip ve meslek liselerine gittiği görülüyor.

İstanbul’daki devlet ilkokullarında derslik başına düşen öğrenci sayısı 2022-2023 eğitim öğretim yılında 31,91
iken, bu sayı Türkiye’deki devlet ilkokullarında 21,55 oldu. Bu veriler, İstanbul’daki öğrencilerin Türkiye ortalamasının üzerinde bir kalabalıkta ilkokul eğitimlerini geçirdiğini gösterdi.

Rapora göre Beylikdüzü, Ataşehir, Çekmeköy ve Üsküdar, İstanbul’da özel ilkokul sayısının devlet ilkokul sayısından daha fazla olduğu ilçeler olarak ön plana çıktı. Bu ilçelerden Beylikdüzü ve Ataşehir özel ilkokulların devlet ilkokullarından neredeyse onar tane fazla olmasıyla dikkat çekti.

Bu ilçelerin yanında, Beşiktaş, Bakırköy ve Başakşehir’de de özel ilkokulların sayısı devlet ilkokullarının sayısına yakın olarak kaydedildi. Raporda, bu ilçelerin sosyoekonomik olarak ön planda olduğu düşünüldüğünde özel okul sahiplerinin bu ilçeleri özellikle seçtiği yorumu yapıldı.

Özel ilkokulların ya hiç bulunmadığı ya da az sayıda bulunduğu ilçeler ise osyoekonomik olarak diğer ilçelerin gerisinde kalan Adalar, Şile, Güngören, Zeytinburnu, Bayrampaşa, Beyoğlu, Esenler, Sultanbeyli, Çatalca, Sultangazi, Silivri ve Arnavutköy oldu.

İlkokul kademesinden sonra ortaokul kademesine geçildiğinde, özel ilkokulların aksine özel ortaokulların sayısında pandemiye kadar artış ve pandemiden sonra ise azalış yaşandığı göze çarptı. Pandemi öncesinde Türkiye’de 2351, İstanbul’da 645 olan özel ortaokul sayısı 2022- 2023 eğitim öğretim döneminde Türkiye’de 2 bin 266’ya İstanbul’daysa 609’a düştü.

“Sermaye İstanbul’u tercih ediyor”

Türkiye ve İstanbul’daki özel ortaokulların tüm ortaokullar arasındaki oranına bakıldığında İstanbul’da Türkiye’ye göre üç kattan fazla özel ortaokul olduğu görüldü. Raporda verilere ilişkin, “Bu durum, okul öncesi ve ilkokullarda olduğu gibi İstanbul’un sermaye tarafından eğitim alanında bir yatırım bölgesi olarak tercih edildiği anlamına gelmektedir” yprumu yapıldı.

Türkiye’de ve İstanbul’daki özel ortaokullarda okuyan öğrenci sayıları değerlendirildiğinde ise, dershanelerin kapatılmasıyla ilgili olan yükseliş trendi devam etmekteyken pandemiden sonraki düşüş trendinin öğrenci sayısında sadece 1 yıl sürdüğü ve daha sonrasında yükselmeye başladığı görüldü.

Araştırmaya göre, dershanelerin kapanmasını takiben imam hatip liselerinde okuyan öğrenci sayısı hem Türkiye’de hem İstanbul’da 2015-2016 eğitim öğretim yılında en üst seviyeye çıktı.

Ancak bu yılın ardından öğrenci sayısı sadece bir sene arttı ve onun dışındaki tüm senelerde düştü. İmam hatip liselerinde okul sayılarının artmasına rağmen öğrenci sayılarındaki düşüş derslik başına düşen öğrenci sayısı azaldı.

Raporda, imamhatip okullarına ilişkin şu değerlendirmeler dikkat çekti: “2012-2013 eğitim öğretim yılında Türkiye’deki mesleki ve teknik liselerin sadece %0,79’u meslek ve teknik lisesi iken, oran 2022-2023 yılında %6,45’e çıkmıştır. İstanbul’da ise bu oranlar %1.25’ten %5.64’e çıkmıştır. Her ne kadar mesleki ve teknik liselerin büyük bir bölümü hala devlet lisesi konumunda olsa da, her geçen yıl artan özel sektör payının önümüzdeki yıllar içinde de devam edeceğini göstermektedir.

Bu durum lise seviyesinde mesleki ve teknik eğitim almak isteyen öğrencilerin özel liselerle devlet liseleri arasında seçim yapmasını gerektirecektir. Halihazırda ara eleman ihtiyacı bulunan Türkiye’de bu durum özel liseler için gerekli maddi gücü olmayan kesimlerin mesleki ve teknik liselerden uzaklaşması anlamına gelebilir. 4+4+4 şeklinde değişen eğitim sistemi neticesinde düz liselerin kapanması ve LGS’de sadece belirli okulların sınavla öğrenci alan okul durumuna getirilmesi ile öğrencilerin tercih edebilecekleri okullar azalmıştır.

LGS sonucunda Anadolu ve Fen Liselerine yerleşemeyen öğrenciler için seçenek olarak Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, Anadolu İmam Hatip Liseleri kalmaktadır. Gelir durumu yüksek olan öğrenciler ise özel okullara gidebilmektedir. Bu sistem değişimi ile düz liselerin İmam Hatip Liselerine dönüşümü de hızlanmıştır. Bu nedenle İmam Hatip Lisesi sayısı artmıştır. Ortaöğretim kademesindeki imam hatip kurumlarına değinildiğinde, ortaokul kademesindeki gibi okul artışı dikkat çekmektedir.

Dershanelerin kapandığı yıl olan 2014’ten itibaren imam hatip liseleri sayısı artış göstermiştir. Hem Türkiye hem İstanbul’daki bu artış, dershanelerin kapatılmasının ardından oluşan açığın imam hatip liseleri tarafından tamamlanmaya çalıştığına dair soruları beraberinde getirmektedir. İmam hatip liselerinde okuyan öğrenci sayılarına bakıldığında ise, devlet liselerinde okuyan öğrencilerin içinde imam hatip lisesi öğrencilerinin oranının, imam hatip liselerinin devlet liseleri arasındaki oranından düşük olması dikkat çekmektedir.”

Araştırmada, devlet liselerinin ve devlet liselerinde okuyan öğrencilerin sayıca yoğunlukta olduğu ortaöğretim eğitiminin üniversite yerleşimlerine de yansıdı. Rapora göre, üniversiteye yerleşen öğrencilerin yüzde 80,37’si devlet üniversitelerine yerleşti. Bu oranlar lise türüne göre incelendiğinde devlet lisesinde okuyan öğrencilerin yüzde 86,61’i devlet üniversitelerini tercih ederken, yüzde 13,39’u ise vakıf üniversitelerini tercih etti.

Bu oranlar özel lise çıkışlı öğrencilerde devlet üniversiteleri için yüzde 58,35 vakıf üniversiteleri için ise yüzde 41,65 oldu. Özel liselerde okuyan öğrencilerin büyük bir bölümü vakıf üniversitelerinde okumayı tercih etti.

Liseden üniversiteye geçişlerde, üniversiteye geçiş sınavında alınan puanların analizi yapildiginda, en az 450 puanla kapatan bölümlerin kontenjanlarının büyük bir oranının devlet liselerinden mezun öğrenciler tarafından doldurulması dikkat çekti.

2023 yılında üniversiteye yerleşen öğrenciler incelendiğinde, dört farklı puan türünde de, devlet
liselerinden mezun öğrencilerin ağırlıkta olduğu görüldü. En az 450 puanla kapatan ve dil puanıyla tercih edilen bölümlerdeki 2023 girişli öğrencilerin oranı yüzde 57,86 iken, eşit ağırlık puan türünde yüzde 66,25, sayısal puan türünde yüzde 68,67 ve sözel puan türünde yüzde 64,69 oldu.

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

784 Bin Vatandaş “Kredi Kartı Borcu” Nedeniyle Yasal Takip Altında

2024 yılının ilk yedi aylık döneminde, bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 70 artarak 784 bin kişi oldu.

Aynı dönemde, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 32 artarak 642 bin kişi oldu.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) yurttaşın kredi kartı kullanımına ilişkin dikkat çeken bir raporu ortaya koydu. İPA Başkanı Buğra Gökçe, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda 784 bin vatandaşın kredi kartı borcu nedeniyle yasal takip altında olduğunu belirtti.

2015 yılının Ağustos ayından 2024 yılının Ağustos ayına kadar toplam kredi kartı sayısı giderek arttı. Toplam kredi kartı sayısı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 13 artış göstererek 125 milyon 925 bin oldu.

Ağustos ayında İstanbulluların yüzde 36’sı kredi kartının yalnızca asgari tutarını ödeyebildiğini ifade etti. Halkın yüzde 9,3’ü kredi kartı borcunu hiç ödeyemediğini, yüzde 6,1’i asgari-tamamı arası bir tutar ödediğini ve yüzde 3,8’i ise asgari tutardan az ödeme yapabildiğini ifade etti. Kredi kartı borcunun tamamını ödeyebilenlerin oranı yüzde 44,8 oldu.

2024 yılı Ocak-Temmuz dönemleri arasında bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı bir önceki döneme göre yüzde 70 artarak 784 bin kişi, bireysel kredi borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı ise bir önceki döneme göre yüzde 32 artarak 642 bin kişi oldu.

Temel harcamaları kredi kartıyla yapılıyor

Ağustos 2024 verilerine göre, kredi kartı ile yapılan ödemelerde, en çok 205 milyar ile market ve alışveriş merkezleri harcamaları, 84 milyar ile benzin ve yakıt istasyonları harcamaları, 83 milyar ile hizmet sektörleri harcamaları ve 79 milyar ile çeşitli gıda harcamalarının öne çıktığı görüldü.

2024 yılının Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında bir önceki döneme göre kredi kartı harcamalarında en yüksek artışın yüzde 156,4 ile eğitim/kırtasiye ödemelerinde gerçekleştiği görüldü. Eğitim/kırtasiye ödemelerindeki artışı yüzde 98 ile yemek harcamaları takip etti.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), kredi kartı borçları ile ihtiyaç kredilerinin yeniden yapılandırmasına yönelik düzenlemeye gitti. Kararla, kredi kartı borcunu veya ihtiyaç kredisini ödeyemeyenler borçlarını 60 aya kadar vadeyle yeniden yapılandırabilecek.

Paylaşın

İstanbul’da Üniversite Öğrencisinin Aylık Maliyeti 23 Bin Liraya Çıktı

İPA’nın “Öğrenci Yaşam Maliyeti Araştırması”na göre, özel yurtta kalan bir üniversite öğrencisinin yaşam maliyeti bir sene içerisinde yüzde 57,17 oranında artış göstererek aylık 22 bin 920 liraya çıktı.

Araştırmaya göre, üç kişilik bir evde kalan bir öğrencinin aylık maliyeti bir yıl içerisinde yüzde 49,59’luk artışla 12 bin 535 liradan asgari ücretin de üstüne çıkarak 18bin 750 liraya yükseldi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) “İstanbul’da Öğrenci Yaşam Maliyeti Araştırması 2024/2025” araştırması yayınlandı. Araştırmada, İstanbul’da yaşayan bir üniversite öğrencisinin aylık ve yıllık yaşam maliyetinin ne kadar değiştiği hesaplandı.

Öğrenci Yaşam Maliyeti Araştırması’na göre, özel yurtta kalan bir üniversite öğrencisinin yaşam maliyeti bir sene içerisinde yüzde 57,17 oranında artış göstererek aylık 22 bin 920 TL’ye yükseldi.

Üç kişilik bir evde kalan bir öğrencinin aylık maliyeti bir yıl içerisinde yüzde 49,59’luk artışla 12 bin 535 TL’den asgari ücretin de üstüne çıkarak 18 bin 750 TL’ye yükseldi. En yüksek artış kültür sanat ve kırtasiyede gözlenirken en düşük artış ulaşım ve teknoloji harcamalarında gözlendi.

İPA’nın araştırmasına göre, barınma, büyük kentlerde öğrenci olanların en büyük gider kalemi olmakla birlikte; yükseköğrenim gören gençlerin pek çok ihtiyacı artan enflasyon oranları ile birlikte daha maliyetli hale geldi.

Hesaplamada, öğrencilik durumuna özgü yaşam maliyetini oluşturan unsurlar olarak tanımlanabilecek barınma, market ve dışarıdan yemek gideri, fatura ödemeleri, kültür sanat, kırtasiye, kişisel bakım, ulaşım harcamaları gibi temel harcama kalemlerine yönelik veriler kullanıldı.

Barınma, market ve dışarıdan yemek harcaması, fatura ödemeleri gibi kalemler aylık harcama düzeyinde hesaplanırken; kıyafet ve teknoloji giderleri gibi düzenli olmayan harcamalar yıllık hesaplandı. Harcama kalemleri içerisinde en yüksek artış kültür sanat ve kırtasiyede olurken, en düşük artış ulaşım ve teknoloji harcamalarında oldu.

Üniversite öğrencilerinin yaşam maliyetleri içerisinde yer alan barınma ve fatura ödemelerinin payını doğru tespit edebilmek amacıyla hane tiplerine göre farklı hesaplamalar yapılırken, üniversite öğrencileri; özel yurtlarda ve öğrenci evinde yaşama durumlarına göre farklı kategorilerde değerlendirildi.

Özel yurtlarda kalan gençlerin barınma masrafı yapılan saha araştırmasından elde edilen değerlerin ortalaması üzerinden değerlendirilirken, öğrenci evi ücretleri için ise İstanbul’da mahalle düzeyinde elde edilen kira birim fiyatları üzerinden gerçekleştirilen kümeleme yöntemi sonucu İstanbul’da üniversite öğrencilerinin sıklıkla ev kiraladığı mahalleler üzerinden ortalama kira birim fiyatı belirlenerek; ortalama 120 metrekare, 3+1 odalı, 3 öğrencinin barınacağı bir ev için kişi başına düşen kira maliyeti hesaplandı.

2023-2024 yılında özel yurtta kalan bir öğrencinin İstanbul’da aylık yaşam maliyeti 14 bin 583 lira olurken, 2024-2025 öğretim döneminde bu maliyet yüzde 57,17 oranında artışla 22 bin 920 liraya çıktı. Aynı hesaplama, kiralık bir evde 3 kişi yaşayan öğrenciler için 12 bin 535 liradan 18 bin 750 liraya çıktı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Kamuda İsraf Neden Önlenemiyor? Dikkat Çeken Rapor

Kamusal kaynakların verimsiz kullanımı ve israfı, hem ekonomik kaynakları tüketmekte hem de toplumun genel refahını olumsuz etkilemekte. İPA’nın hazırladığı rapor, kamusal kaynakların daha etkin ve şeffaf kullanılmadığı sürece israfın önlenemeyeceğini gösterdi.

Haber Merkezi / Raporda, kamu – özel işbirliği projeleri, faiz harcamaları, Kur Korumalı Mevduat (KKM) ve liyakatsiz atamalar gibi alanlarda israf, kamusal kaynakların halk için kullanılmasını engellediği ve devlet bütçesinin büyük bir kısmının boşa harcandığını vurguladı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA), “Kamu Kaynaklarının Halk İçin Kullanımında Neredeyiz? Türkiye’nin İsraf Karnesi” raporunu yayınladı. Raporda öne çıkan başlıklar şöyle:

“Kur Korumalı Mevduat: Kur korumalı mevduat uygulaması, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı tarafından bütçeye, dolayısıyla da kamuya hiçbir yükü olmayacak bir politika aracı olarak tanıtıldı ancak kur korumalı mevduat yüzünden kamu iki yılda 1 trilyon 58 milyar lira zarara uğradı!

Kamu – Özel İşbirliği Projeleri: Uygulamada normal bütçede görülmeyen kamu özel işbirliği uygulamalarına yapılan harcamalar gizleniyor. Sayıştay ve Dünya Bankası verileri araştırılınca garanti ödeme tutarlarının yatırım maliyetlerinin kat kat üstünde olduğu görülüyor. Örneğin Kuzey Marmara Projesinin Kınalı – Odayeri kesimi yatırım tutarının 1 milyar 40 milyon dolar olmasına rağmen garanti tutarı yatırım tutarının 2,4 katına ulaşıp 2,5 milyar dolar oldu.

Kamu yönetiminde liyakat esasının göz ardı edilmesi, istisnai kadro uygulamaları, sınavsız atamalarla ehliyetsiz kişilerin üst düzey görevlere getirilmesi hem hizmet kalitesini düşürmekte hem de maliyeti artırmaktadır. 19 yıldır bu konuda hiçbir iyileştirici adım atılmamış ve bu uygulamalar yaygınlaşarak mevcut yönetim anlayışı için bir ekol haline gelmiştir.

Ekonomik kriz koşullarında vatandaşlardan tasarruf etmesi beklenirken kamu tasarruf etmemektedir. Merkezi yönetim baskı ve cilt giderleri, büro mefruşat alımları, lojman kiralama giderleri, taşıt bakım ve onarım giderleri ve ilan giderleri gibi harcama kalemlerinde de ciddi artışlar yaşanmaktadır.”

Raporu yazan uzmanlar israfın geldiği aşama ve nasıl önlenebileceğine dair de şu vurguları yaptı: “Türkiye’de kamusal kaynakların verimsiz kullanımı ve israfı, hem ekonomik kaynakları tüketmekte hem de toplumun genel refahını olumsuz etkilemektedir. Raporda sunulan veriler, kamusal kaynakların daha etkin ve şeffaf kullanılmadığı sürece israfın önlenemeyeceğini göstermektedir.

Kamu-özel işbirliği projeleri, faiz harcamaları, Kur Korumalı Mevduat ve liyakatsiz atamalar gibi alanlarda israf, kamusal kaynakların halk için kullanılmasını engellemekte ve devlet bütçesinin büyük kısmını boşa harcamaktadır. İsrafın önlenebilmesi için kamuda şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmalarının güçlendirilmesi, denetim süreçlerinin etkinleştirilmesi ve uzun vadeli stratejik planlama yapılması gerekmektedir.

Merkezi yönetimden yerel yönetimlere kadar tüm kamu yönetimi birimlerinde, halkın çıkarlarını önceleyen ve sürdürülebilir bir israfla mücadele politikası geliştirilmesi elzemdir. Aksi takdirde, israfın boyutları daha da büyüyerek ülkenin hem bugünü hem de geleceği açısından ciddi tehditler oluşturmaya devam edecektir.”

Raporun tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Türkiye’de Her Üç Öğrenciden Biri Okula Aç Gidiyor

Türkiye’de her 3 öğrenciden biri okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapmıyor. Öğrencilerin yüzde 19,2’si ise parasızlık nedeniyle haftada en az 1 gün aç kalıyor.

Haber Merkezi / Çocukların yüzde 2’si okuldan sonra hiç akşam yemeği yiyemiyor, yüzde 1,9’u ise yine ekonomik sebeplerle her gün aç kalıyor.

2024 – 2025 eğitim öğretim yılının ilk ders zili ekonomik krizin gölgesinde çaldı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı veriler ile öğrencilerin beslenme sorununa dikkat çekti.

Buğra Gökce, paylaşımda şu istatistiki verileri paylaştı: “Her 3 öğrenciden 1’i okula aç gidiyor. Türkiye’de her 3 öğrenciden 1’i okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapmıyor.

Çocuklarımızın yüzde 60’ı haftada en az 1 gün kahvaltı yapmıyor. Öğrencilerin yüzde 19,2’si parasızlık nedeniyle haftada en az 1 gün aç kalıyor.

Çocukların yüzde 2’si okuldan sonra hiç akşam yemeği yiyemiyor, yüzde 1,9’u ise yine ekonomik sebeplerle her gün aç kalıyor.

Bu nedenle 2024 – 2025 eğitim – öğretim döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ilk ve orta okul öğrencilerine 2 milyon okul beslenme paketi dağıtacak.

Bu konu yalnızca yerel yönetimlerin inisiyatifine bırakılmayacak kadar önemli. Okullarda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek sunulması gerekiyor. 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek bir ihtiyaç ve zorunluluk. Bu talebin karşılanmasını bekliyoruz.”

Paylaşın

Eğitim Harcamaları Yüzde 120 Arttı

Yeni eğitim – öğretim yılı başlarken, eğitim masrafları velilerin belini büküyor. Eğitim harcamaları son bir yıl içerisinde rekor kırarak yüzde 120 artış gösterdi.

Öğrencilerin temel kırtasiye harcamaları yüzde 71,9, okul için giyim harcamaları yüzde 62,5, okula başlama masrafı ise yüzde 64,9 oranında arttı.

İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökce, sosyal medya platformu üzerinden 9 Eylül’de başlayacak olan yeni eğitim – öğretim yılına ilişkin ekonomik verileri paylaştı. Gökce’nin açıklamaları şu şekilde:

“Eğitim – Öğretim yılı başlarken eğitim sistemindeki sorunlar ağırlaşarak devam ediyor. Her 5 okuldan 1’i özel okul MEB’in örgün eğitim istatistiklerine göre Türkiye’de örgün eğitimde 17,5 milyon öğrenci bulunmaktadır. Toplam 75 bin 19 eğitim kurumu içinde devlete ait kurum sayısı 60 bin 734 iken, özel okulların sayısı 14 bin 281’dir. Özel okulların tüm okullar / kurumlar içerisindeki oranı tarihimizde ilk kez yüzde 19’a çıkmış durumdadır.

Bir başka ifadeyle eğitim’de piyasa dinamikleri baskın hale gelmiştir. 442 bin 643 çocuk sistem dışı Türkiye’de resmi ve özel okullarda zorunlu örgün eğitim sisteminde kayıtlı 17 milyon 558 bin 25 öğrenciden, 442 bin 643’ü sistemin dışındadır. Çocuğunu okula göndermeyen velilere idari para cezası veya bir yıl hapis cezası verilmesi gerekiyor olsa da bu yaptırım fiilen uygulanmıyor.

Orta öğretimdeki öğrenci sayısı geçtiğimiz 22 yılda 2 kattan fazla artarak 3 milyon 23 bin 602’den 6 milyon 789 bin 681’e ulaştı, sadece açık lisedeki toplam öğrenci sayısı son 22 yılda dört kattan fazla artarak 464 bin 935’ten 2 milyon 9 bin 480’e çıktı. Başka bir ifadeyle halen ortaöğretimdeki öğrenci sayısının üçte birini açık liseye giden öğrenciler oluşturuyor.

“850 bin ile 2 milyon arasında çocuk işçi var!”

TÜİK verilerine göre, 15-17 yaş arasında çocukların işgücüne katılma oranı 2020’de yüzde 16,2 iken, bu oran 2023 yılına gelindiğinde yüzde 22,1 ile son 10 yılın zirvesine çıktı. Resmi verilere göre çocuk işçi sayısı 853 bin olurken uzmanlara göre kayıt dışı olanlarla birlikte bu sayı 2 milyonun üzerine çıkıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi tarafından paylaşılan bilgide 2013 – 2024 yılları arasında 695 çocuk işçinin çalışırken yaşamını yitirdiği yer aldı.

Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sıradadır. Son dönemde hızlı artan yoksullaşma Türkiye’de önce en hassas durumdaki çocukları vurmuştur. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır.

Ülkemizin eğitime yatırım yapılmasına her gün daha fazla ihtiyacı varken, bilinçli bir şekilde yatırım azaldı. Milli Eğitim Bakanlığı 2002 yılında eğitim bütçesinin yüzde 17’sini yatırıma ayırırken, 2023 yılında bu pay yüzde 9’a düştü.”

Paylaşın