İngiltere’den Tarihi Karar: Ezidi Soykırımı’nı Resmen Tanıdı

İngiltere, Ezidi Soykırımı’nı tanıdığını açıkladı. İngiltere’nin Ezidi Soykırımı’ndan önce Yahudi Soykırımı’nı, Ruanda Soykırımı’nı, Kamboçya Soykırımı’nı ve Srebrenitsa Soykırımı’nı tanıdığı da açıklamanın devamında yer aldı.

Şu ana dek Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) yanı sıra ABD, Fransa, Kanada, Avustralya, İskoçya, İrlanda, Ermenistan, Portekiz, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un da aralarında olduğu çok sayıda ülke Ezidi Soykırımı’nı tanıdı.

İngiltere, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) 3 Ağustos 2014 tarihinde yaptığı Ezidi Soykırımı’nı resmen tanıdı.

Ezidi Soykırımı’nın 9’uncu yıldönümü öncesinde İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, “İngiltere bugün resmen, Êzidî halkına 2014’te IŞİD tarafından soykırım eylemi gerçekleştirildiğini tanımıştır” ifadeleri kullanıldı.

Ortadoğu’dan Sorumlu Devlet Bakanı Lord Ahmad, duyuruyu IŞİD’in Êzidî halkına karşı işlediği zulmün dokuzuncu yıldönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikler öncesinde yaptı.

Ezidi halkının dokuz yıl önce IŞİD’in elinde çok büyük acılar çektiğini ve bunun yansımalarının bugüne kadar hissedildiğini söyleyen Ahmad, “Adalet ve hesap verebilirlik, hayatları mahvolanlar için kilit önemde” dedi.

Ezidi halkına karşı soykırım eylemi gerçekleştirildiğini tanıma yönünde tarihi bir karar aldıklarına vurgu yapan Ahmad sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kararlılık, yalnızca onların alacakları tazminatı almalarını ve anlamlı adalete erişebilmelerini sağlama taahhüdümüzü güçlendiriyor. Birleşik Krallık, terörizminden etkilenen toplulukları yeniden inşa etmek ve onun zehirli propagandasına karşı küresel çabalara öncülük etmek de dahil olmak üzere, IŞİD’in kökünün kazınmasında öncü bir rol oynamaya devam edecek.”

Açıklamada kararın Almanya Federal Adalet Divanı’nın bu yılın başlarında eski bir IŞİD’linin Irak’ta işlenen soykırım eylemleri ve insanlığa karşı suçlardan suçlu bulmasının ardından verildiği hatırlatıldı.

İngiltere’nin Ezidi Soykırımı’ndan önce Yahudi Soykırımı’nı, Ruanda Soykırımı’nı, Kamboçya Soykırımı’nı ve Srebrenitsa Soykırımı’nı tanıdığı da açıklamanın devamında yer aldı.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta yapılacak anma töreninde, İngiltere’nin Irak Büyükelçisi Stephen​​​​​​​ Hitchen’ın ülkesinin soykırımı tanıdığını açıklayacağı duyuruldu.

Ezidi Soykırımı’nı tanıyan ülkeler

Şu ana dek Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK) ve Birleşmiş Milletler’in (BM) yanı sıra ABD, Fransa, Kanada, Avustralya, İskoçya, İrlanda, Ermenistan, Portekiz, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’un da aralarında olduğu çok sayıda ülke Ezidi Soykırımı’nı tanıdı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

G7’den Ukrayna’ya Güvenlik Garantisi; Rusya Ve İran’dan Tepki

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Almanya, Japonya, Fransa, Kanada, İtalya ve İngiltere’den oluşan G7, Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik garantileri öngören bir ortak deklarasyon yayınladı.

Haber Merkezi / Deklarasyona Rusya ve İran’dan tepki geldi. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyururken, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı.

G7 deklarasyonunda, “Her birimiz, Ukrayna ile uzun vadeli güvenlik taahhütleri üzerinde çalışacağız” denilerek Ukrayna’nın NATO müttefikleriyle ihtiyaçları konusunda ikili görüşmeler yürütmesinin önü açıldı.

Bunlar arasında kara, hava ve deniz alanlarında güvenlik yardımı ve modern askeri teçhizat sağlanması, hava savunması, topçu ve uzun menzilli silahlar, zırhlı araçlar ve hava muharebesi gibi diğer temel yeteneklerin arttırılması yer aldı.

Ayrıca Ukrayna’nın endüstriyel altyapısının kalkınmasına destek, Ukrayna güçlerinin eğitimi ve eğitim tatbikatları, istihbarat paylaşımı ve işbirliği, siber savunma, güvenlik, güçlenme girişimleri, hibrid tehditlerle mücadele, yeniden yapılandırma ve ayağa kaldırma çalışmalarıyla Ukrayna’nın ekonomik istikrarını ve dayanıklılığını arttırma, Ukrayna ekonomisinin refahını ve enerji güvenliğini sağlayacak koşulları oluşturma yer alıyor.

Rusya’nın açtığı savaştan kaynaklanan ihtiyaçları karşılayacak teknik ve mali desteğin sağlanması, Kiev’in Avrupa-Atlantik hedeflerine ulaşması için gerekli yönetim reformlarının etkili şekilde uygulanmasını sağlamak için destek sözü de verildi.

Metinde, “Gelecekte Rusya tarafından düzenlenecek bir silahlı saldırıda derhal Ukrayna ile görüşülerek uygun adımlar belirlenecek” denildi. Ayrıca deklarasyonda Rusya’ya ekonomik ve diğer yaptırımların uygulanması ve Ukrayna ile BM Sözleşmesi’nin 51’inci maddesi çerçevesinde kendini savunma hakkını kullanırken doğacak ihtiyaçları için görüşmeler yapılması yer aldı.

Bu kapsamda, “Ukrayna ile topraklarını bir kez daha savunma zorunda kalması durumunda güvenlik garantileri ve düzenlemeleri paketi üzerinde çalışacağız” denildi. Bunlara ek olarak Rusya’dan yaptırımlar ve ihracat kısıtlamalarıyla hesap sorulmaya devam edeceği belirtildi, savaş suçlularının ve Ukrayna’ya karşı işlenen hassas sivil altyapıya saldırı gibi uluslararası suçların hesabının sorulmaya devam edeceği kaydedildi.

“Savaş suçları cezasız kalamaz” denilen deklarasyonda “Sorumluların uluslararası hukuka uygun şekilde cezalandırılmasına olan bağlılığımızı yineliyoruz. Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi mekanizmaların çalışmalarına desteği sürdüreceğiz” ifadeleri kullanıldı.

Öte yandan Rusya’nın Ukrayna’da neden olduğu zararı karşılayıncaya kadar mal varlıkları üstündeki kısıtlamaların süreceği belirtildi. Rus saldırganlığının neden olduğu zarar, kayıp veya yaralanmaların tazminine yönelik uluslararası bir mekanizmanın kurulması gereğine vurgu yapılan açıklamada uygun mekanizmaların geliştirilmesi için çalışılacağı belirtildi.

Ukrayna’dan beklentiler

Deklarasyonda Ukrayna’dan beklentiler de yer aldı.

Bunlar, “Ortakların güvenliğine pozitif katkı sağlamak ve ortakların desteğiyle şeffaflıkla hesapverirlik ölçütlerini güçlendirmek, ordunun demokratik sivil kontrolunu güçlendirmek ve Ukrayna’nın savunma kurumları ve sanayisinde verimliliği ve şeffaflığı arttıracak savunma reformları ve modernizasyonda ilerleme sağlamak” olarak sıralandı.

Metinde “Bu çaba, Ukrayna gelecekte Avrupa-Atlantik topluluğuna üyelik yolunda ilerlemeye devam ederken ileriye götürülecektir” denildi.

“Rusya’nın güvenliği ihlal ediliyor”

Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov deklarasyonla ilgili olarak atılan adımı “aşırı derecede büyük bir hata ve potansiyel olarak oldukça tehlikeli” olarak değerlendirdiklerini duyurdu. Peskov, “Ukrayna’ya güvenlik garantileri vererek Rusya’nın güvenliğini ihlal etmiş oluyorlar” dedi. Batı’nın “bilgelik göstereceğine” dair umutlarını koruduklarını belirten Peskov, bunun olmaması halinde Avrupa ülkelerinin “çok uzun yıllar boyunca daha da tehlikeli” hale geleceğini söyledi.

“Silah şirketleri ceplerini dolduruyor”

G7 ülkelerine bir tepki de İran’dan geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney Batı ülkelerini Ukraynalıların hayatlarını tehlikeye atmakla suçladı. Batılı ülkelerin “Ukrayna halkını cepheye sürerek Amerikan silah şirketlerinin ceplerini doldurduğunu” belirten Hamaney, Batı ülkelerinin “yağmacı” ve “sömürgeci” güdülerinin Ukraynalıları savaşmaya ve Batı silah üretim ve satış şirketlerinin çıkarlarına hizmet için ölmeye ittiğini ileri sürdü.

“Güvenlik zaferiyle dönüyoruz”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise deklarasyonu ülkesi açısından “anlamlı bir güvenlik zaferi” olarak niteledi. Zelenskiy, “Ukrayna delegasyonu evine Ukrayna için, ülkemiz için, halkımız için, çocuklarımız için anlamlı bir güvenlik zaferi götürüyor” ifadelerini kullandı.

“Varlığımızı sürdüreceğiz”

ABD Başkanı Joe Biden da G7 deklarasyonuyla ilgili olarak, “Bunun, Ukrayna’ya olan bağlılığımızı ifade eden güçlü bir açıklama olduğunu düşünüyorum. (Ukrayna) bugün özgürlüğünü savunurken geleceğini de yeniden kuruyor. Ne kadar sürerse sürsün yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Batılı ülkeler şimdiye kadar Ukrayna kara kuvvetlerini modern silahlarla teçhizatlandırmış ancak Rusya ile savaş halindeki ülkeye savaş jeti ya da savaş gemisi tedariğinde bulunmamıştı.

Paylaşın

Guardian Duyurdu: İngiltere, Göçmenleri Durdurması İçin Türkiye’ye Ödeme Yaptı

Birleşik Krallık merkezli The Guardian Gazetesi, Londra yönetiminin düzensiz göçmenlerin geçişini engellemesi için  Türkiye’ye fon verdiği iddia etti. Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye aktarılan ödemenin resmi kalkınma yardımı bütçesinden harcandığı ve İstihbarat Direktörlüğü’ne bağlı Uluslararası Operasyonlar ofisi aracılığıyla ödemenin yapıldığı belirtildi.

Polise yapılan ödemenin dışında, Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı’nın Haziran 2022’de İran sınırında görev yapan emniyet güçlerine 9 araç teslim ettiği bilgisi de haberde yer aldı. Araçlar, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği tarafından Van Valiliği’ne resmi törenle verilmişti.

Guardian’a konuşan Uluslararası Operasyonlar biriminden bir kaynak, Türkiye’nin son 2-3 yılda Birleşik Krallık hükümeti için öneminin arttığını ve artık sınır güvenliği için stratejik önem taşıdığını söyledi.

Birleşik Krallık hükümetinin, Türk sınır güçlerine düzensiz göçmenlerin geçişini engellemeleri için 3 milyon sterlin (87 milyon 384 bin lira) fon verdiği iddia edildi.

Guardian’ın bilgi edinme hakkın yasası çerçevesinde elde ettiği resmi belgelere göre, 2019’dan bu yana Londra yönetimininin Türkiye’ye yaptığı ödeme miktarı düzenli olarak artış gösterdi.

2019’da Türk polisi ve sahil güvenlik birimlerinin sınır güvenliği eğitimi için 14 bin sterlin (407 bin lira) ödeyen Birleşik Krallık makamları, 2021-2022’de eğitim ve ekipman desteği için 425 bin sterlinlik (12 milyon 374 bin lira) fon sağladı.

Bu rakamın bu yıl, göçmenlerin geri dönüşü ve entregrasyonu masraflarını da içerek şekilde 3 milyon sterline yükseltildiği ifade edildi.

Birleşik Krallık’tan Türkiye’ye aktarılan ödemenin resmi kalkınma yardımı bütçesinden harcandığı ve İstihbarat Direktörlüğü’ne bağlı Uluslararası Operasyonlar ofisi aracılığıyla ödemenin yapıldığı belirtildi.

Polise yapılan ödemenin dışında, Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı’nın Haziran 2022’de İran sınırında görev yapan emniyet güçlerine 9 araç teslim ettiği bilgisi de haberde yer aldı. Araçlar, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçiliği tarafından Van Valiliği’ne resmi törenle verilmişti.

Guardian’a konuşan Uluslararası Operasyonlar biriminden bir kaynak, Türkiye’nin son 2-3 yılda Birleşik Krallık hükümeti için öneminin arttığını ve artık sınır güvenliği için stratejik önem taşıdığını söyledi.

Kaynak, “Yerel yetkililere uzmanlığımızı sunuyor ve yasadışı göçmenlerle kaçakçıların birlikte hareket ettiğini düşündüğümüz rotaları kanıtlarıyla birlikte gösteriyoruz. Biz onlara, ‘Bu kaçakçıların ve yasadışı göçmenlerin Birleşik Krallık’a gelmek için kullandıkları rota, durdurmak için daha fazlasını yapmamız gerekir” diyoruz. Türk hükümeti de bize, ‘Bunu yapabilmek için şunlara ihtiyacımız var’ diyor. Biz de fonluyoruz” diye konuştu.

Kaynak ayrıca, “Yerel güçlere herhangi bir hedef koyma eğiliminde değiliz ancak onlara, ‘X bölgesinde sınır güvenliğini artırmaya ihtiyacımız var’ dediğimizde Türkiye, ‘Sınırdaki güvenlik güçlerini artırmak için Y’ye ihtiyacımız var’ diye yanıt verebiliyor. Biz de bunu yapmaları için yardımcı oluyoruz” ifadelerini kullandı.

“Bu hükümet pis işlerini yapması için başkalarını fonluyor”

Göçmen hakları kurumu JCWI’in kampanya direktörü Mary Atkinson konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Türkiye-İran sınırı, Fransa sınırı veya Belçika sınırında, bu hükümet pis işlerini yapmasını için el altından başkalarını fonluyor. Aynı zamanda, buraya ulaşabilen az sayıda kişi için de yabancı düşmanı söyleminin dozunu artırıyor” diye konuştu.

Guardian’ın haberinde geçen yıl Türkiye-İran sınırında 238 bin 448 göçmeninin geri gönderildiği bilgisi paylaşıldı.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Zengin Türklerin, Londra’daki Elit Muhitlerde Ev Satın Alımı Arttı

The Times’a göre zengin Türklerin Londra’daki elit muhitlerde ev satın almalarında bu yıl artış yaşanıyor. The Times’ın haberinde, isim verilmeden Londra’da bazı Türk zenginlerine son olarak yapılan on milyonlarca sterlinlik emlak satışlarından örnekler de verildi.

Gazeteye konuşan emlak şirketi Blue Book’un kurucusu Lindsay Cuthill Türk zenginlerin özellikle seçimlerin yapıldığı dönemlerde Londra’nın pahalı muhitlerinden nakitle emlak satın aldığını ifade ederek “İstikrarsızlık genellikle finansal olarak hızlı düşünmeyi teşvik ediyor” dedi.

Birleşik Krallık merkezli The Times gazetesinin haberine göre zengin Türklerin Londra’daki elit muhitlerde ev satın almalarında bu yıl artış yaşanıyor.

Gazeteye konuşan bir emlak şirketi yöneticisi Becky Fatemi “Londra’da tipik olarak Ortadoğu, Asya ve ABD’li yatırımcıları görüyoruz ama bu yıl bir ulus alışılmadık derecede aktif olarak öne çıkıyor: Türkiye’den alıcılar…” dedi.

The Times’a göre Londra’nın kuzeyi ve güneydoğusunda on yıllardır gelişen Türk, Kürt ve Kıbrıslı topluluklarına son iki-üç yılda, “servetlerini yatıracakları istikrarlı bir yer arayan İstanbul’un paralı seçkinleri” de katıldı.

Gazeteye konuşan emlak şirketi Black Brick’ın kurucusu Camilla Dell, TL’deki değer kaybı nedeniyle bazı Türklerin Londra’da sadece ev kiralamaya gücünün yettiğini ancak zenginlerin paralarını ülke dışına çıkarmaya hevesli olduğunu söyledi. Dell “Birçok Türk Erdoğan ne kadar uzun süre iktidarda kalırsa ülke ekonomisinin o kadar kötüye gideceğinden korkuyor. Onun bu durumu tersine çevirebileceğine ilişkin umutlarını kaybettiler” dedi.

Zengin Türklerin Londra’da genellikle Birleşik Arap Emirlikleri, Güneydoğu Asya ve son zamanlarda Rusya’dan alıcıların tercih ettiği prestijli semtlere rağbet ettiği belirtilen haberde “Geçen yıl Knightsbridge, Mayfair, South Kensington ve Belgravia’daki en büyük emlak anlaşmalarından bazılarının arkasında Türk girişimciler vardı” ifadelerine yer verildi.

Hepsiburada’nın kurucusu Hanzade Doğan Boyner’in Belgravia’da geçen yaz 27 milyon sterline altı yatak odalı Viktorya tarzı bir malikane satın aldığı da kaydedilen haberde, isim verilmeden Londra’da bazı Türk zenginlerine son olarak yapılan on milyonlarca sterlinlik emlak satışlarından örnekler de verildi.

Gazeteye konuşan emlak şirketi Blue Book’un kurucusu Lindsay Cuthill Türk zenginlerin özellikle seçimlerin yapıldığı dönemlerde Londra’nın pahalı muhitlerinden nakitle emlak satın aldığını ifade ederek “İstikrarsızlık genellikle finansal olarak hızlı düşünmeyi teşvik ediyor” dedi.

Paylaşın

G7’den Ukrayna’ya Tam Destek; Rusya’ya Yeni Yaptırımlar

Japonya, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada’dan oluşan G7’nin liderleri Japonya’nın Hiroşima kentinde yapılan zirvede, küresel siyasi meseleleri ele aldılar.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin de davet edildiği zirvenin gündem maddeleri arasında Ukrayna Savaşı, Moskova’ya yönelik yaklaşımlar, Çin’in nüfuz iddialarına Batı’nın vereceği tepki ve küresel ekonomik konular oldu.

G7 Zirvesi’nde liderler Ukrayna’ya “gerektiği sürece tam destek” vereceklerini belirtirken, ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya ABD yapımı F-16 savaş uçağı tedarik etme onayı verdi. G7 liderleriyle görüşen Biden’ın, Ukraynalı pilotlara yönelik ortak eğitim programlarına ABD’nin de destek verdiğini söylediği açıklandı.

Rusya’nın “savaş makinesine” darbe

G7 liderleri, Rusya’ya ve Rusya’nın saldırı savaşına destek verenlere yönelik yaptırımları artırma konusunda mutabakata varırken, Moskova’ya yönelik mevcut yaptırımlardaki boşlukların kapatılmasına da karar verildi.

Zirvede, Rusya’yı “savaşı destekleyecek teknoloji, endüstriyel ekipman ve hizmetlerden” mahrum bırakmak istendiği belirtildi. G7 liderleri Rusya’nın milyar dolarlık ham elmas ticaretine de kısıtlamalar getirilmesi yönünde irade beyan etti.

Elmas ticareti, elmas üretiminde dünyada ilk sırada bulunan Rusya’nın önemli gelir kaynaklarından. Devlete ait elmas madenciliği şirketi Alrosa’nın 2021 yılında elde ettiği gelirin yaklaşık 4 milyar euro civarında olduğu biliniyor.

Çin risklerini en aza indirmek

Zirveyi takip eden uzmanlar, ABD ile Avrupa ülkelerinin küresel ticaretteki farklı çıkarları sebebiyle Çin konusunda ortak bir duruş sergilemelerinin zor olduğunu belirtiyor.

Liderler, ekonomik bir “ayrışma” olmaması, ancak tedarik zincirleri çeşitlendirilerek dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’e bağımlılık risklerinin azaltılması konusunda anlaştı.

G7 ülkeleri, hızla silahlanan Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki “askerileştirme faaliyetlerine” karşı uyarıda bulunurken, Pekin’den de Rusya’ya askerlerini Ukrayna’dan bir an önce çekmesi için baskı yapmasını talep etti.

Nükleer silahsızlanmaya yönelik ilk açıklama

G7, 1945 yılında ABD’nin atom bombası saldırısıyla yerle bir olan Hiroşima’da ilk kez nükleer silahsızlanmaya ilişkin kendi deklarasyonunu yayınladı. Bildiride Çin’in hızla büyüyen nükleer cephaneliğinden duyulan endişe dile getirildi.

Ayrıca Moskova’nın Ukrayna savaşında nükleer silah kullanma tehdidini ve Belarus’ta konuşlandırılacağı duyurulan nükleer silahları “tehlikeli ve kabul edilemez” olduğu ifade edildi. G7 liderleri Kuzey Kore’ye de nükleer silahlardan tamamen vazgeçmesi çağrısında bulundu.

İklim politikaları

G7 ülkeleri, küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması amacıyla, yeni araç kayıtlarında elektrikli araçların payının 2035 yılına kadar yüzde 100’e çıkarılmasını hedeflediklerini belirtti.

Ayrıca gaz sektöründe devlet destekli yatırımlara belirli koşullar altında ve Rus kaynaklarına bağımlılığı sona erdirmek için “geçici bir önlem olarak” izin verilebileceği belirtildi. Ancak G7’nin iklim politikasındaki genel hedefin “en geç 2050 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşmak” olarak kaldığı vurgulandı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

G7 Zirvesi Öncesi ABD’den Rusya’ya Yeni Yaptırım Sinyali

ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan G7 deklarasyonuna bağlı olarak bir yaptırım paketi açıklayacaklarını söyledi. Sullivan zirve deklarasyonunun mevcut cezai tedbirlerin uygulanmasına odaklanacağını belirtti.

Sullivan, Rusyaya yönelik “yaptırımların uygulanması” ve “bunların baypas edilmesi için kurulan ağların işlevsiz hale getirilmesi ve boşlukların kapatılması” konularının ele alınacağını, böylece yaptırımların etkisinin gelecek aylarda artırılacağını söyledi.

Japonya’nın Hiroşima kentinde Cuma ile Pazar günleri arasında yapılacak G7 zirvesi öncesinde ABD hükümeti Rusya’ya yeni bir yaptırım paketi açıklayacağının sinyalini verdi.

ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan G7 deklarasyonuna bağlı olarak bir yaptırım paketi açıklayacaklarını söyledi. Sullivan zirve deklarasyonunun mevcut cezai tedbirlerin uygulanmasına odaklanacağını belirtti.

Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby geçen günlerde yaptığı açıklamada Rusya ile İran arasındaki silah ticaretlerine dahil olanlara yeni yaptırımlar getireceklerini söylemişti. ABD İran’ın Moskova’nın askeri destekçileri arasında olduğuna ve Rusya’ya geniş bir kapsamda SİHA sağladığına inanıyor.

G7 zirvesinde başlıca gündem maddeleri arasında Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş geliyor. Sullivan Hiroşima’daki görüşmelerde Rusyaya yönelik “yaptırımların uygulanması” ve “bunların baypas edilmesi için kurulan ağların işlevsiz hale getirilmesi ve boşlukların kapatılması” konularının ele alınacağını, böylece yaptırımların etkisinin gelecek aylarda artırılacağını söyledi. Sullivan Rusya’ya genel bir ithalat yasağının getirilmesinin ise düşünülmediğini belirtti.

Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İngiltere ve ABD’den oluşan G7’nin zirvesine Avrupa Birliği temsilcileri de katılım gösteriyor. Japonya’nın ev sahipliğinde düzenlenen zirveye katılmak için liderler bugün Hiroşima’ya gidiyor.

Üç gün süren zirvede Rusya’ya yönelik yaptırımların yanı sıra Çin’in “ekonomik baskısına” karşı önlemler de ele alınacak. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin de G7 ülkelerinin liderlerine videokonferans yöntemiyle hitap etmesi bekleniyor.

Paylaşın

Altı Büyük Merkez Bankasından Dolar Likiditesini Artırma Kararı

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Japonya, Kanada, Avrupa, Fed ve İsviçre Merkez Bankaları, finans piyasalarına güven vermek amacıyla, ABD doları akışını artırma kararı aldı.

Haber Merkezi / Bankalar, koordine bir şekilde “likidite karşılığının artırılacağını” ortak bir açıklama ile dünya kamuoyuna duyurdu.

Devreye sokulacak sistemle bankalar, FED üzerinden borçlanabilecek. Bu sistem, 2008 finans krizi sırasında uygulanmaya başlanmıştı. Kovid 19 sürecinde de uygulamaya konulan sistemin “en azından Nisan sonuna dek” devrede olacağı belirtiliyor.

Altı büyük merkez bankası tarafından yapılan ortak açıklamada, ABD doları fonlamasını sağlamada swap hatlarının etkinliğini artırmak için halihazırda dolar işlemleri sunan merkez bankalarının 7 gün vadeli işlemlerinin sıklığını haftalıktan günlüğe çıkarma konusunda anlaştığı bildirildi.

Açıklamada, merkez bankalarının arasındaki swap hatları ağının, küresel fonlama piyasalarındaki baskıları hafifletmek için önemli bir likidite desteği işlevi gördüğü ve böylece bu tür baskıların hanehalkı ve işletmelere yönelik kredi arzının üzerindeki etkileri hafifletmeye yardımcı olduğu kaydedildi.

Büyük merkez bankalarının likiditeyi artırmaya yönelik attığı adım, İsviçre’nin en büyük bankası UBS’in kriz yaşayan Credit Suisse’i satın alacağını açıklamasının ardından geldi. Söz konusu adım, ABD ve Avrupa’da finansal sistemdeki son gelişmelere ilişkin endişelerin derinleştiği şeklinde yorumlandı.

SWAP hattı nedir?

Swap hattı, merkez bankaları arasında geçici olarak, belirli bir zaman diliminde, bir varlık ya da yükümlülüğe bağlı faiz ödemeleri ya da döviz cinsini karşılıklı olarak değiştirmek için yaptıkları anlaşmadır.

Başlangıçta merkez bankaları tarafından belirli piyasa müdahalelerini finanse etmek için kullanılan swap takas hatları; son yıllarda finansal istikrarı korumak ve piyasada oluşan panik havasının, reel ekonomiyi etkilemesini önlemek için kullanılan önemli bir araç haline gelmiştir.

Paylaşın

Birleşik Krallık’ta Yaklaşık Yarım Milyon Kişi İş Bıraktı

İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ta kamu işçilerinin de aralarında bulunduğu yarım milyon kişi, iyileştirilmiş çalışma şartları için greve gitti. Grev en az son 10 yılın en büyük ve kapsamlı grevi olma özelliği taşıyor.

Öğretmen, devlet memuru, demiryolu ve otobüs görevlisi ve üniversite çalışanı yüzbinlerce kişi seslerini duyurmak için Parlamento meydanına yürüdü. Ülkede, birçok sendika grev hareketlerini birleştirme kararı almıştı.

azı sendikaların tarihlerinde ilk defa ya da onlarca yıldır ilk kez iş bırakma kararı aldığı ülkede, 300 bin öğretmen, 100 bin devlet memuru, 70 bin üniversite çalışanı ve 100 bin makinist bugün iş bıraktı. Bugün greve katılanlar şu şekilde:

– İngiltere ve Galler’de yaklaşık 100 bin öğretmenin ve okullardaki yardımcı personelin bugün greve çıkması bekleniyor. Grevin 26 bin okuldan 23 binini etkilemesi öngörülüyor.

– İskoçya’da çok sayıda öğretmen işi bırakıyor

– Birleşik Krallık çapında 150 üniversitede binlerce kişinin greve katılması bekleniyor.

– Toplamda 124 bakanlık ve hükümet departmanında çalışan yaklaşık 100 bin devlet memuru da ücret ve çalışma koşulları sebebiyle grevde.

– İngiltere’de çok sayıda makinist işi bırakıyor.

– Başkent Londra’da bazı otobüs şoförleri de grevde.

Yetersiz ücret artışları, artan fiyatlar

Yıllık tüketici enflasyonunun Eylül 2022’de yüzde 11,1 ile son 41 yılın en yüksek seviyesini gördüğü ülkede son aylarda devam eden grevlerin en önemli nedenlerinden biri, ücret artışı tekliflerinin tüketici fiyatlarında görülen bu artışın gerisinde kalması olarak gösteriliyor.

Mali Çalışmalar Enstitüsüne’ne göre öğretmenlerin maaşları 2010-2022 yılları arasında reel olarak ortalama yüzde 11 azaldı. Sendikaların hesaplamalarına göre ise bu oran gerçekte yüzde 23.

İngiltere ve Galler’de 2022 yılında öğretmenler yalnızca yüzde 5 zam alırken Kuzey İrlanda’da bu oran yüzde 3,2’de kalmıştı.

İngiltere’de, demiryolu çalışanlarının ücret, iş güvenliği ve çalışma koşulları sebebiyle katıldığı grev, ülke genelinde büyük ulaşım sıkıntılarına neden olmaya devam ediyor.

İngiltere’nin başkenti Londra’da grev sonucunda raylı sistem ulaşım servislerinin bir kısmı askıya alınırken bir kısmı aralıklı olarak hizmet veriyor.

İngiltere’nin başkenti Londra’nın simgelerinden olan Big Ben saat kulesinin önünde toplanan Kamu ve Ticari Hizmetler Sendikası (PCS) üyeleri de ücretler, emekli maaşı ödemeleri, iş güvenliği ve işten çıkarma süreçlerinde yaşanan mağduriyetleri protesto etti.

Hükümet, grev hakkını kısıtlamaya hazırlanıyor

Öte yandan, Birleşik Krallık’ta grevleri kısıtlayan yasa tasarısı dün (31 Ocak) Avam Kamarası’ndan geçmişti.

Bazı sektörlerdeki grevler sırasında minimum düzeyde hizmet sağlanmasını öngören ve Avam Kamarası’nda 246’ya karşı 315 oyla kabul edilen tasarı, Lordlar Kamarası’nın da onayı halinde yasalaşacak.

Tasarı, aralarında demiryolları ve acil durum hizmetleri gibi alanlarda grevler sırasında bazı çalışanların işbaşı yapmalarını, bunu reddedenlerin işten atılabilmelerini öngörüyor. İngiltere, İskoçya ve Galler’de geçerli olması öngörülen tasarıda, bakanlara itfaiye, ambulans ve demiryolu hizmetlerinde minimum düzeyde hizmet verilmesini zorunlu kılma yetkisi veriliyor.

Birleşik Krallık’ta enflasyon ve grevler

İngiltere’de enflasyon, enerji ve gıda fiyatları öncülüğünde yükselişini sürdürerek Eylül 2022’de yıllık yüzde 11,1 ile son 41 yılın zirvesine ulaşmıştı. Birleşik Krallık Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) verilerine göre, yıllık tüketici enflasyonu Aralık 2022’de gerileyerek yüzde 9,2 oranında ölçüldü.

Enflasyonun son yılların en yüksek seviyelerde izlediği ülkede, enflasyon altında teklif edilen maaş zamları nedeniyle son aylarda farklı sektörlerde çok sayıda işçi sendikası toplu grev kararları aldı.

Grev kararı alanlar arasında metro çalışanları, otobüs şoförleri ve UBER sürücüleri, öğretmenler, liman işçileri, ceza avukatları, sağlık çalışanları, temizlik işçileri, havacılık ve posta servisi çalışanları yer alıyor.

Ülkede hemşireler 15 Aralık 2022’de sendika tarihinde ilk kez greve giderken, grev kararlarının yanı sıra hayat pahalılığı ve kemer sıkma politikalarını protesto eden binlerce kişi de başkent Londra başta olmak üzere ülke genelinde sıklıkla gösteriler düzenliyor.

Paylaşın

ABD’den Ukrayna’ya “Ağır Silah” Yardımı

ABD, Ukrayna’ya zırhlı araçlar ve hava savunma sistemlerini de içeren toplam 2,5 milyar dolarlık yeni paket açıkladı. ABD, Rusya’nın Ukrayna’yı geçen yıl Şubat ayında işgal etmesinden bu yana bu ülkeye toplamda 27 milyar 400 milyon dolar güvenlik desteği yaptı.

ABD Savunma Bakanlığı’nın açıklamasına göre Washington’un Ukrayna’ya son askeri yardım paketi içinde 59 Bradley Savaş Aracı ve 90 Stryker Zırhlı Personel Taşıyıcı yer alıyor.

Son yardıma ayrıca HIMARS roket sistemi için mühimmat, sekiz Avenger hava savunma sistemi, binlerce topçu mermisi ve yaklaşık 2 bin tanksavar roketi için ek mühimmat dahil.

Kış mevsiminin Rus güçlerine yeniden organize olma ve büyük bir saldırı başlatma fırsatı verebileceği kaygıları nedeniyle Ukrayna batıdan daha fazla silah talep ediyor.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski Aralık ayında Washington’da ABD Kongresi’ne hitaben yaptığı konuşmada Ukrayna’ya yapılan desteğin, “hayır işi” olmadığını, “demokrasiye yatırım” olduğunu söylemiş, ABD’den güvenlik alanındaki desteğini sürdürmesini istemişti.

Öte yandan Reuters haber ajansına konuşan Amerikalı bir yetkili CIA Başkanı William Burns’un yakın zamanda Ukrayna’ya gizli bir ziyaret yaptığını ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’yle biraraya geldiğini belirtti.

Haberi ilk veren Washington Post gazetesine göre ziyaret geçen haftanın sonunda gerçekleşti. Haberde Burns’un, Zelenski’yi Rusya’nın gelecek askeri planlarıyla ilgili beklentileri konusunda bilgilendirdiği belirtildi. Ayrıca Burns’un, ABD’nin desteğinin ulaşmasının bir noktada zorlaşacağını belirttiği kaydedildi.

Washington Post’un kaynaklarına dayandırdığı habere göre Zelenski ve üst düzey istihbarat yetkilileri Cumhuriyetçiler’in ABD Temsilciler Meclisi’nde az farkla çoğunluğu elde etmesinin ardından Ukrayna’nın ABD ve Batı yardımının daha ne kadar devam etmesini bekleyebileceğini tartıştı.

Öte yandan aralarında İngiltere ve Hollanda’nın da olduğu bir dizi ülke de yeni yardım paketi sözü verdi. Açıklama, Almanya’da bugün gerçekleşecek ve 50 ülkenin silah yardımlarını koordine edeceği toplantı öncesinde yapıldı.

Estonya’daki bir askeri üste bir araya gelen 11 ülkenin temsilcileri, Ukrayna’nın yeni bölgelerde hakimiyet kurması ve Rusya’nın ilerlemesinin durdurulması hedefiyle silah yardımlarını artırmaya karar verdi.

İngiltere, Polonya, Letonya, Litvanya, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Hollanda ve Slovakya, daha çok destek sözü verdi.

Ortak açıklamayla duyurulan yardım paketleri şunları içeriyor:

  • İngiltere: 600 Brimstone füzesi
  • Danimarka: 19 Fransız yapımı Caesar tipi obüs
  • Estonya: Havan topları, cephane, destek araçları ve tanksavar bomba atarlar
  • Letonya: Stinger hava savunma sistemleri, iki helikopter, İHA’lar
  • Litvanya: Uçaksavar ve iki helikopter
  • Polonya: : S-60 uçaksavar ve 70 bin mermi
  • Çek Cumhuriyeti: Cephanelik, havan topları ve zırhlı personel taşıyıcılar.
  • Hollanda: Yardım paketini Cuma günü duyuracak.

İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, Estonya’daki ziyareti sırasında yaptığı konuşmada, “2023’te, Ukraynalıların Rusya’yı püskürtüp Ukrayna dışına çıkararak ülkede egemenliklerini yeniden tesis etmelerinin zamanı geldi” dedi.

Paylaşın

Dikkat Çeken Rapor: Popülist Lider Sayısı Son 20 Yılın En Düşüğünde

2023’ün başında 1,7 milyar insanın popülist bir lider yönetiminde yaşarken, bu sayı 2020’de 2,5 milyar seviyesindeydi. Dünya genelinde 11 popülist hükümetten geriye 7’sinin kaldığı ve bunların neredeyse tamamının ekonomik veya düzen karşıtı popülistlerin aksine sağcı kültürel popülistlerden oluştuğu iddia ediliyor.

Popülizmdeki düşüşün büyük bir kısmı Latin Amerika’da, özellikle de Brezilya’da Bolsonaro’nun yenilgiye uğratılmasıyla ve aynı zamanda Latin Amerika’da “popülist söylemi reddeden ve popülist solun tarihsel olarak endüstriyel ulusallaştırmaya odaklanması yerine ilerici ekonomik ve sosyal haklara odaklanan” ılımlı solcuların seçilmesiyle meydana geldi.

İngiltere’de Tony Blair Enstitüsü’nün yayınladığı son raporda popülist yönetimler altında yaşayan toplum nüfusunun iki yılda 800 milyon azaldığı belirtildi.

“Püskürt ve yeniden inşa et: Popülizme karşı oyun kitabını genişletmek” başlıklı raporda, 2022’de gerçekleşen seçimlerde “ilerici ve merkezcilerin” sandıktan ilk sırada çıkmasının dünya genelinde popülist liderlerin sayısını son 20 yılın en düşük seviyesine gerilettiği saptandı.

Rapor, 2023’ün başında 1,7 milyar insanın popülist bir lider yönetiminde yaşadığını söylüyor. Bu sayı 2020’de 2,5 milyar seviyesindeydi.

Araştırmada, dünya genelinde 11 popülist hükümetten geriye 7 kaldığı ve bunların neredeyse tamamının ekonomik veya düzen karşıtı popülistlerin aksine sağcı kültürel popülistlerden oluştuğu iddia ediliyor.

“Polonya ve Türkiye seçimleri dengeleri değiştirebilir”

Araştırmaya göre popülizm için 2023 de belirleyici bir yıl olacak. Zira hem Türkiye hem de Polonya’daki kritik seçimlerde dünyanın en etkili popülist hükümetlerinden ikisi düşebilir. “2022’nin sonunda Türkiye, enflasyon açısından dünyadaki en derin negatif faiz oranlarına sahipti ve Lira, Dolar’a göre gelişmekte olan piyasalarda en kötü performans gösteren para birimi oldu” denilen raporda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın milliyetçi desteği canlandırmak için Yunanistan veya Kürtlerle çatışmalardan bahsetmeye “istekli olduğu” uyarısında bulunuldu.

Ancak hükümetin düşmesi için her iki ülkedeki bölünmüş muhalefet partilerinin şimdiye kadar başardıklarından daha net koalisyon programları oluşturmaları ve ittifaklarını sağlamlaştırmaları gerekliliği de raporda vurgulanan diğer önemli bir husus.

Ana akım partilerin kendilerine ait net ve esaslı bir politika gündemi olması zorunluluğunun altını çizen rapor, popülist rakiplerine karşı olumsuz kampanyalara odaklanmamaları önerisini de getiriyor. Seçmenlerin ülkenin karşı karşıya olduğu sorunları görmezden gelen retorik aşırılıklardan giderek daha fazla yorulduğunu ana akım partilerin fark etmesi gerektiğini ifade eden raporun yazarı Brett Meyer, çalışmalarının bazı ülkelerde ilerici merkezciliğe doğru bir eğilim olduğunu gösterdiğini söyledi. Meyer, “Merkezciler 2022’de popülizmin sınırlarını geriletmeye devam etti ve iktidardaki popülistlerin sayısı son 20 yılın en düşük seviyesine indi” dedi.

Hangi popülist liderler kaybetti?

Brezilya’dan Jair Bolsonaro ve Slovenya’dan Janez Jansa 2022’de çekişmeli geçen seçim yarışlarında mağlup olurken, Filipinler’den Rodrigo Duterte’nin görev süresi bir dönemle sınırlı kaldı. Sri Lanka’da Gotabaya Rajapaksa protestolarla görevinden uzaklaştırıldı.

Rapora göre popülizmdeki düşüşün büyük bir kısmı Latin Amerika’da, özellikle de Brezilya’da Bolsonaro’nun yenilgiye uğratılmasıyla ve aynı zamanda Latin Amerika’da “popülist söylemi reddeden ve popülist solun tarihsel olarak endüstriyel ulusallaştırmaya odaklanması yerine ilerici ekonomik ve sosyal haklara odaklanan” ılımlı solcuların seçilmesiyle meydana geldi.

Bu hükümetleri “Kültürel popülist” olarak adlandıran çalışma, hükümetlerin düşmesindeki diğer önemli bir faktörün de ekonomik zorluklarla ya da Covid gibi karmaşık sorunları çözmekte zorlanmalarına bağladı. Rapor, 2022’de Brezilya, Filipinler, Slovenya ve Sri Lanka’da olmak üzere dört hükümetin bu sebeplerle iktidardan düştüğüne işaret ediyor.

Rapor ayrıca ABD ara seçimlerinde de Donald Trump’ın desteklediği sağcı milliyetçilik ve komplo teorilerini benimseyen adayların çoğunun seçilemediği ve ılımlılara karşı düşük performans gösterdiğini belirtiyor.

Ancak çalışma, Trump’ın yenilgisinin, ABD genelinde kültürel popülizmin uzun vadeli yenilgisine işaret etmeyebileceği konusunda uyarıyor.

Kültürel popülizmin ABD siyasetinde hala büyük bir etkiye sahip olduğunu belirten araştırmacılar, bir diğer önemli aday olması muhtemel Ron DeSantis’in görüşlerine işaret ediyor. “Trump kaybetse bile, kültürel popülizmin Cumhuriyetçi Parti içinde güçlü kalması muhtemel” diyor.

‘Popülistler geri dönebilir’ uyarısı

Raporun dikkati çektiği diğer bir önemli nokta da 2022’de popülistlerin İtalya, İsrail ve İsveç’te seçim kazanan koalisyonların bir parçası olmayı başarması. Aşırı sağcı lider Marine Le Pen’in, Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde Emmanuel Macron tarafından yenilgiye uğratılmasına rağmen partisinin parlamento seçimlerinde başarılı olduğu da işaret ediliyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın