Hakimler Ve Savcılar Kurulu’ndan “Ekrem İmamoğlu” Açıklaması

Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), Ekrem İmamoğlu’nun davasına bakan Bölge Adliye Mahkemesi 24. Ceza Dairesi’nin başkanının kendi isteğiyle, Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi başkanlığına atanma talebinde bulunduğunu ve 2023 yaz kararnamesi doğrultusunda atamasının yapıldığını bildirdi.

Açıklamada, bütün bölge adliye mahkemelerinde olduğu gibi İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde de dairelerde görev yapacak üyelerin dağılımında, dairelerin iş ve kadro durumu dikkate alınmak suretiyle yetkilendirmeler yapıldığı da belirtildi.

Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası ve “siyasi yasak” kararının istinaf aşamasına bakacak olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 24. Ceza Dairesi’nin başkanı ve bir üyesini görevden aldığına dair haberleri yalanladı.

HSK’dan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bazı basın-yayın organlarında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen kararı inceleyecek Bölge Adliye Mahkemesi heyetinin Kurulumuzca değiştirildiği yönünde çıkan haberlerden dolayı Kurulumuzca basın açıklaması yapılması zarureti hâsıl olmuştur.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da yaz kararnamesini müteakip, 31 Temmuz 2023 tarihinde müstemir yetki taleplerinin alınmasına yönelik ilan yapılarak adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinde görev yapan başkan, üye ve hâkimlerden müstemir yetkiye ilişkin taleplerinin gönderilmesi istenilmiştir.

Yapılan değerlendirmeler sonucunda ilgililerin talepleri mahkemelerin iş, kadro ve ihtiyaç durumları göz önünde bulundurularak Kurulumuz Birinci Dairesince 24 Ağustos 2023 tarihli ve 1742 sayılı müstemir yetki kararnamesi ile karara bağlanmış ve aynı gün ilan edilmiştir.

Bu kapsamda haberlere konu olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24.Ceza Dairesi Başkanının 3 Ağustos 2023 tarihli dilekçesinde; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Başkanının emekliye ayrılması nedeniyle, daha önce bu daire ile aynı görevi ifa eden 3.Ceza Dairesinde yaklaşık 4 yıl görev yaptığı bu nedenle boş bulunan ve terör suçlarına bakmakla görevli 2.Ceza Dairesi Başkanlığında görevlendirilmek istediği yolundaki talebi doğrultusunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Başkanlığında yetkilendirilmiştir.

Öte yandan, bütün bölge adliye mahkemelerinde olduğu gibi İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde de dairelerde görev yapacak üyelerin dağılımında, dairelerin iş ve kadro durumu dikkate alınmak suretiyle yetkilendirmeler yapılmıştır.

Son olarak, 2023 yaz kararnamesi müstemir yetki kararnamesi kapsamında, yargı teşkilatımızda bölge adliye mahkemelerinde görev yapan 27 daire başkanı ve 344 üye olmak üzere toplam 371 bölge adliye mahkemesi daire başkanı ve üyesinin müstemir yetki talepleri değerlendirilmek suretiyle karara bağlanmıştır.”

Paylaşın

İmamoğlu Davasında Kritik Gelişme: İstinaf Heyeti Değiştirildi

Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’n verilen cezanın istinaf aşamasına bakacak olan üç üyeli heyetin başkanı ve bir üyesini görevden aldı.

Görev değişikliğinin ardından İmamoğlu davasının öne çekilmesi bekleniyor. İstinafın vereceği karardan sonra dosya, son hüküm için Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne gidecek.

Yargıtay’ın vereceği karar da İmamoğlu’nun siyasi geleceğini etkileyecek. Olası bir onama kararında İmamoğlu, Mart 2024’teki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olamayacak ve olası bir CHP Genel Başkanlığı adaylığı iddiası da tümden ortadan kalkmış olacak.

Öte yandan Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemine ilişkin “ihaleye fesat karıştırmak” iddiasıyla Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde de yargılanıyor. HSK’nın yetki kararnamesiyle bu mahkemeye yönelik de bir değişiklik yapıldı. 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin yetkisi ikiye bölünerek, buraya yeni bir hâkim daha atadı.

DW Türkçe’den Alican Uludağ‘ın haberine göre; İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kariyerini etkileyecek hakaret davasında Perşembe günü çarpıcı bir gelişme yaşandı.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK), yeniden adaylığa hazırlanan İBB Başkanı İmamoğlu’na verilen 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası ve “siyasi yasak” kararının istinaf aşamasına bakacak olan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) 24. Ceza Dairesi’nin başkanı ve bir üyesini görevden aldı.

HSK Birinci Daire, Temmuz ayındaki iller arası atama kararnamesinin ardından bu kez “müstemir yetki” kararnamesini tamamladı. Kurul, Ekrem İmamoğlu davasının istinaf aşamasına bakacak olan İstanbul BAM 24. Ceza Dairesi Başkanı Sezai Öztürk’ün yetkisini kaldırdı, Öztürk’ü 2. Ceza Dairesi Başkanlığı’na gönderdi.

Yine aynı dairenin üyesi Rüştü Yamak da 1. Ceza Dairesi Üyeliği’ne atandı. Daire Başkanlığı’na Yaşar Kılınç, üyeliğe ise Muharrem Ballı getirildi. Kılınç, 17 Temmuz’daki atama kararnamesinde istinaf üyeliğinden istinaf başkanlığına terfi ettirilmiş ancak henüz görev yapacağı daire belirlenmemişti. HSK’nın bu kararıyla üç kişilik İmamoğlu heyetinin iki ismi değiştirilmiş oldu. Dairede salt çoğunlukla karar alınıyor.

24. Ceza Dairesi’nin henüz istinaf incelemesini tamamlamadığı öğrenildi. Görev değişikliğinin ardından İmamoğlu davasının öne çekilmesi bekleniyor. İstinafın vereceği karardan sonra dosya, son hüküm için Yargıtay 4. Ceza Dairesi’ne gidecek.

Yargıtay’ın vereceği karar da İmamoğlu’nun siyasi geleceğini etkileyecek. Olası bir onama kararında İmamoğlu, Mart 2024’teki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden aday olamayacak ve olası bir CHP Genel Başkanlığı adaylığı iddiası da tümden ortadan kalkmış olacak.

Yüksek Seçim Kurulu üyelerine “Ahmak” demekle suçlanan ancak bu sözü dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yanıt olarak söylediğini belirten İmamoğlu, “Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen zincirleme hakaret” suçundan yargılanıyordu.

Ancak davanın son duruşması öncesi hâkimi Hüseyin Zengin, isteği dışında İstanbul’dan Samsun’a atanmış, yerine ise Mehdi Komşul getirilmişti. Yeni gelen Yargıç Komşul, 14 Aralık 2022 tarihinde İmamoğlu’nun 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş ve aynı zamanda siyasi yasak kararı da almıştı. Bu cezaya İmamoğlu’nun avukatları itiraz etmişti.

İkinci davaya da ikinci hâkim

Öte yandan Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemine ilişkin “ihaleye fesat karıştırmak” iddiasıyla Büyükçekmece 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nde de yargılanıyor. HSK’nın yetki kararnamesiyle bu mahkemeye yönelik de bir değişiklik yapıldı. 10. Asliye Ceza Mahkemesi’nin yetkisi ikiye bölünerek, buraya yeni bir hâkim daha atadı.

Mevcut hâkim Mesut Kesayak’ın yanında 1/2 yetkiyle çalışacak yeni yargıç ise 220 bin siciliyle Tuğçe Tavus oldu. Bu davadaki mevcut dosyalar ve bundan sonra gelecek dosyalar, iki hâkim arasında paylaştırılacak. İmamoğlu dosyasına ise hangi hâkim tarafından bakılacağı şimdilik bilinmiyor.

Paylaşın

Osman Kavala, İddianameyi Yazan Savcıyı HSK’ya Şikayet Etti

Gezi Parkı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen iş insanı ve hak savunucusu Osman Kavala, yeni bir açıklama yaptı. Açıklamada Henry Barkey ile yemek yiyenin Aslı Aydıntaşbaş olduğunun bilinmesine rağmen ısrarla casusluk suçlamasıyla tutuklu tutulduğuna dikkat çekti.

Osman Kavala ve avukatları, iddianameyi hazırlayan savcı hakkında ikinci defa HSK’ya şikayet etti. Açıklamada yasal eylemlerin casusluk olarak kurgulandığı söylendi, şöyle denildi:

“İddia makamı hepsi yasal olan faaliyetlerimi suç eylemi haline getirebilmek için yasadaki tanımları hiçe sayan bir casusluk suçu kurguladı. Duruşmamda bu davranışın Nazi dönemi uygulamalarıyla paralellik gösterdiğine dikkat çektim.

Düşman hukuku anlayışı ile yürütülen bu yargı süreci üzerinde herhangi bir etkisi olmayacağını gördüğümden, Henri Barkey’in daha önce lokantadaki yemek konusunda konuşmamış, Aslı Aydıntaşbaş’ın da bu konuda açıklama yapmamış olmasını önemsemedim.”

“AİHM kararını uyguladık savunması geçersiz”

Bu tür iddianamelerin ülke yargısının öncelikli sorunu olduğu söylenen açıklamanın devamı şöyle:

“13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gezi davasında siyasetçe arzu edilen cezaları vermesinden sonra casusluk suçlamasının gereksiz hale gelmesi ve beraat kararı ile sonuçlanması bu suçlamanın bir kurgudan ibaret olduğunu gözler önüne serdi.

AİHM son kararında tutukluluğumu sürdürmek için kurgulanan bu suçlamanın, daha önce değerlendirdiği ve suça işaret eder nitelikte bulmadığı delillere dayandırılmış olduğunu tespit etti.

AİHM’in bu kararıyla, yapılanın hukuku dolanmak anlamına geldiği ve hükümetin ‘AİHM kararını uyguladık’ şeklindeki savunmasının geçersizliği ortaya konulmuş oldu.

Hukuksuz yargılamalara temel teşkil eden bu tür iddianamelerin önlenmesinin ülkemiz yargısının öncelikli sorunu olduğunu düşünüyoruz. HSK’ya yapmış olduğumuz şikâyetlerin bu amaca hizmet edeceğini ümit ediyoruz.”

Osman Kavala davası ve AİHM kararı

İlk tutukluluk

Osman Kavala ilk olarak 1 Kasım 2017’de tutuklandı. “Hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs (TCK 312)” ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlaması yöneltildi.

Tutukluluk nedeni Gezi Direnişiydi ve protestoların planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olmakla itham edildi.

Daha ilk yargılama devam ederken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala’nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklandığını belirterek ‘derhal tahliye edilmesi’ yönünde bir karar verdi.

AİHM kararına rağmen tahliye edilmeyen Kavala’nın iddianamenin hazırlanması ve sonrasında yapılan yargılama tam 2 yıl 3 ay 17 gün sürdü.

Silivri’deki 30. Ağır Ceza Mahkemesi 18 Şubat 2020’de Gezi Davasında beraat ve Osman Kavala hakkında tahliye kararı verdi.

Osman Kavala tahliyeye hazırlanırken aynı gün ilk olarak hakkında gözaltı kararı çıkartıldı. Özgürlüğüne kavuşamadan tekrar tutuklandı. Bu kez tutuklanma gerekçesi 15 Temmuz soruşturmasıydı. Hatta aynı dosyadan 11 Ekim 2019’da “tutuklama tedbiri ölçülü değil” denilerek resen tahliye edildiği ortaya çıktı.

Bu sırada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yargıya müdahale sayılabilecek bir hamleyle beraat kararı veren mahkemeyi eleştirdi. Arkasından da Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) beraat kararı veren mahkeme heyeti hakkında soruşturma başlattı.

İkinci suçlama ‘casusluk’

Osman Kavala yeniden tutuklanmasının ardından bu kez “siyasal veya askeri casuslukla (TCK 328)” suçlandı. İlerleyen süreçte Gezi Davası’nın savcısı Edip Şahirer beraat kararını İstinaf’a taşıdı.

Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi’nde Osman Kavala’nın tutukluluğunu savundu. Kavala’nın herhangi bir hakkının ihlal edilmediğini iddia etti. Kavala’nın ‘casusuluk’ suçu işlediğine dair kuvvetli belirtinin olduğu savını ortaya attı.

Hatta AİHM’in ihlal kararıyla Osman Kavala’nın ikinci tutukluluğu arasında suç farkı olduğunu belirterek yargılamanın aynı olmadığını söyledi.

Ancak bu sırada Avrupa Konseyi AİHM kararının Osman Kavala üzerindeki tüm suçlamaları kapsadığını belirten ve yeniden ‘derhal tahliye’ isteyen bir açıklama yaptı.

İddianame savcısı bakan yardımcısı oldu

Artık AYM’den Osman Kavala’nın tutukluluğuyla alakalı bir hüküm beklerken bu sefer ikinci iddianame geldi. İddianame de daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla Adalet Bakan Yardımcılığına atanacak olan dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz’ın elinden çıktı. Kavala hazırlanan bu ikinci iddianamede “siyasal veya askerî casuslukla” suçlandı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bunlar yaşanırken tekrar tekrar Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istedi. Türkiye’yse uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini hatırlattı.

Devamında Osman Kavala iddianamesini Savcı Hasan Yılmaz’ın yazdığı davanın yargılaması başladı. Mahkemeden beklenen tahliye kararı çıkmadı. Tahliye kararı çıkmadığı gibi ilerleyen günlerde de Anayasa Mahkemesi karar vermeyi sürekli ertelediği Osman Kavala’nın bireysel başvurusunda “ihlal yok” dedi. Ancak karar Genel Kurul’dan 7 üyeye karşı 8 üyenin oy çokluğuyla çıktı.

Gezi Davası sil baştan

Hemen ardından da İstinaf, Savcı Edip Şahiner’in başvurusunda Osman Kavala’nın ve diğer Gezi sanıklarının beraat kararını bozdu.

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi de İstinaf kararı uyarınca Osman Kavala’nın casuslukla yargılandığı davayı Gezi Davasıyla birleştirdi. Derken 21 Mayıs 2021’de de Gezi Davasının görülmesine yeniden başlandı.

Bu sırada mahkeme bu sefer çArşı’yla Gezi davalarının bileştirilmesine karar verdi. Ancak birleştirmeye ‘muvafakat’ veren de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mahmut Başbuğ’du. Başbuğ İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığına getirildi. Kendi talebine muvafakat verdikten sonra İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesine geri döndü.

İlerleyen süreçte yine duruşmalar görüldü. Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden yargılamaya müdahale edercesine Osman Kavala’yı hedef aldı. Osman Kavala bunun üzerine artık duruşmalara katılmayacağını ve savunma yapmayacağını açıkladı.

Bir yandan yargılama devam ederken bu sefer savcı Edip Şahiner çıkıp Gezi’yle çArşı davasının ayrılmasını istedi. Bu sırada da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararını yerine getirmediği için Türkiye’ye karşı ihlal sürecini başlattı.

Casusluk suçlaması kayboldu yerine TCK 312 geldi

21 Şubat 2022’deki duruşmada da Gezi’yle çArşı davaları ayrıldı. Ancak Osman Kavala yine tahliye edilmedi. Ve herkes 21 Mart’ta yapılacak son duruşmayı beklerken savcı Edip Şahiner celse arasında esas hakkındaki mütalaasını verdi.

Şahiner mütalaada Osman Kavala için Mücella Yapıcı’yla birlikte ‘ağırlaştırılmış müebbet’ istedi. Bunu talebi de “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs (TCK 312)” suçuyla gerekçelendirdi.

Ancak Osman Kavala’nın ikinci tutukluluk gerekçesi bu suçlama değildi. Osman Kavala ilk Gezi yargılamasında beraat ettikten sonra serbest bırakılmadan tekrar tutuklanınca bu sefer “siyasal veya askeri casuslukla (TCK 328)” suçlanmıştı. Ve Osman Kavala’nın tutukluluk nedeni olarak bu suçlama gösterilmişti.

Sonuç olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, AİHM kararına uymayarak Osman Kavala’yı bu suçlamadan müebbet hapse mahkum etti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

GRECO Türkiye Yolsuzlukla Mücadele Raporu: 12 Madde Yerine Getirilmedi

Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO), Türkiye’ye yapılan ‘yolsuzlukla mücadele’ tavsiyelerini yerine getirip getirmediğini değerlendirildi. Raporda Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısının “bağımsız ve özerk yargıya ilişkin Avrupa standartlarıyla çeliştiği” ifade edildi.

Üçüncü Ara Uyum Raporu’nda Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve milletvekilleri açısından “yolsuzluğu önlemeye yönelik ilerleme eksikliği” olduğu kaydedildi.

GRECO, Türkiye’ye yapılan 22  tavsiyeden üçünü “tatmin edici şekilde yerine getirdiğini; geriye kalan tavsiyelerden dokuzunu kısmen yerine getirdiğini, 12’sini ise yerine getirmediğini” belirtti.

“Milletvekilleri, hâkim ve savcılar bakımından yolsuzluğun önlenmesi” başlığını taşıyan Raporda, “milletvekilleriyle ile ilgili olarak, İkinci Ara Uyum Raporu’nun kabul edilmesinden bu yana GRECO tavsiyelerinin yerine getirilmesine yönelik somut herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir.” denildi.

Son Değerlendirme Raporu’ndan bu yana “hiçbir gelişme kaydedilmemiş olmasını üzüntüyle karşıladığını” belirten GRECO, “Milletvekillerine Yönelik Etik Davranış İlkeleri Kanun tasarısının, önceki yasama meclisi tarafından incelendiğini ve mevcut yasama meclisinde görüşülmeyi beklediğini” hatırlattı.

HSK uyarısı

Hâkimler ve savcılar ile ilgili olarak, Yargı Etiği Bildirgesi’nin ayrım yapmaksızın hem hâkimleri hem de savcıları kapsadığı belirtilen raporda, “reddi hâkim konusunun Yargın Etiği Bildirgesi’nin dışında bırakıldığı”na dikkat çekildi.

Raporda, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK), yapısı eleştirilerek, “HSK’nın Cumhurbaşkanı ve TBMM tarafından belirlenen üyelerden oluşması ve üyelerin hiçbirinin hâkim ve savcıların kendileri tarafından seçilmiyor olması, bağımsız ve özerk yargıya ilişkin Avrupa standartlarıyla çelişmektedir.” denildi.

Ayrıca, yürütmenin, “yargının işleyişi hususunda, hâkim ve savcı adaylarının seçim ve hizmete alım süreci, adlî makam sahiplerinin görev yerlerinin kendi rızaları dışında değiştirilmesi, disiplin işlemleri ve savcı ve hâkimlerin eğitimi gibi bir dizi kilit konudaki güçlü etkisini sürdürdüğü” ifade edildi.

Raporda GRECO’nun tavsiyelere mevcut uyumun halen “genel anlamda tatmin edici olmadığı” sonucuna vardığı belirtildi.

31 Mart 2023’e kadar süre

GRECO, Türkiye Delegasyon Başkanlığından, en geç 31 Mart 2023 tarihine kadar, kalan tavsiyeleri yerine getirmek üzere alınan tedbirlere ilişkin bir rapor sunmasını istedi.

Ayrıca Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nden Türkiye Dışişleri Bakanı’na, dikkatini ilgili tavsiyelere uyulmadığına çeken bir mektup göndermesini tavsiyesinde bulundu.

Raporda Ankara’nın GRECO’nun tavsiyeleri “kısmen yerine getirdiği” maddelerden bazıları şöyle sıralanıyor:

  • “GRECO, milletvekillerinin görev ve sorumluluklarıyla uyumlu olmayan yan faaliyetlerin gözden geçirilmesini ve bu faaliyetler sonucunda ortaya çıkabilecek çıkar çatışmalarına çözüm bulmak amacıyla kapsamlı ve uygulanabilir bir yasanın hazırlanmasını tavsiye etmiştir.”
  • “GRECO, tüm hâkim ve savcı adaylarının, kamuoyuna açık ve Avrupa standartlarıyla uyumlu kesin ve nesnel kriterlere dayalı olarak etik davranış ve dürüstlük konularında denetlemeye tâbi olması hususunda tavsiyede bulunmuştur.”
  • “GRECO, çıkar çatışmaları ve dürüstlükle alakalı diğer hususlarda (hediyeler, reddi hâkim, üçüncü tarafla ilişkiler ve gizli bilgilerin ele alınması, vs.) yeterli ölçüde rehberlik sunan uygulamalı örnekler de dâhil olmak üzere hâkimlerin belirli görevleri için etik davranış ilkelerinin belirlenmesini ve (ii) bunların halka açık olmasını ve her sınıftan hâkimin eğitiminde kullanılmasını tavsiye etmiştir.”
  • “GRECO, hâkim ve savcılar için geliştirilen özel hizmet içi eğitimin, bu birbirinden ayrı iki meslek bakımından tesis edilecek etik norm ve davranış kurallarıyla aynı doğrultuda yolsuzluğun önlenmesi ve yargı etiği konularında düzenli eğitimlerin de verilmesi şeklinde genişletilmesini tavsiye etmiştir.”

Türkiye’nin GRECO’nun tavsiyeleri “yerine getirmediği” maddelerden bazıları şu şekilde:

  • “GRECO, milletvekillerinin mal beyanında bulunma rejimine; kuralların ihlal edilmesine karşı etkin, orantılı ve caydırıcı yaptırımlar getirilmesinin yanı sıra mal beyanının doğruluğu ve gerçekliğini teyit eden bir sistemin eklenmesi ve Meclise sunulduktan hemen sonra bu mal beyanlarının içeriğinin kamuoyuna açıklanması (eşler ve bakmakla yükümlü olunan aile üyeleri ile ilgili bilgilerin kamuoyuna açıklanmasına gerek olmadığı anlaşılmıştır) hususlarında tavsiyede bulunmuştur.”
  • “GRECO, yasama dokunulmazlığının kaldırılması sürecinin öncelik sırasına göre ele alınmasının ve milletvekilleri hakkında rüşvet suçlamasıyla yürütülen ceza soruşturmalarının engellenmemesinin sağlanması amacıyla kararlı tedbirlerin alınması hususunda tavsiyede bulunmuştur.”
  • “GRECO, yürütme erkinden ve siyasi etkiden bağımsız olmasına yönelik muhtemel

tehditlerle ilgili olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) bağımsızlığının güçlendirilmesi için kararlı tedbirler alınması hususunda tavsiyede bulunmuştur.”

  • “GRECO, hâkim ve savcı adaylarının seçim ve mesleğe alım süreçleriyle ilgili olarak yargı erkinin müdahilliğinin ve sorumluluğunun önemli ölçüde artırılması hususunda tavsiyede bulunmuştur.”
  • “GRECO, hâkim/savcıların etik davranış ve dürüstlük hususundaki değerlendirmelerinin kamuoyuna açık ve Avrupa standartlarıyla uyumlu kesin ve  nesnel kriterlere dayalı olmasına dair tavsiyede bulunmuştur.”
  • “GRECO, Adalet Bakanının, hâkim ve savcıların görev dokunulmazlıklarının kaldırılabilmesine ilişkin izin verebilme yetkisinin yargıya (örneğin, üst düzey hâkimlerden oluşan bir heyete veya HSYK’ya) devredilmesini ve bu hususun  mevzuatta açık bir şekilde belirtilmesini tavsiye etmiştir.”

“Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu” Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi bünyesinde 1999’da kuruldu.

Türkiye’nin 2004 yılında dahil olduğu GRECO, üye ülkelere yönelik düzenli olarak rapor ve tavsiye kararları hazırlıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

5 Bin 426 Hakim Ve Savcının Yeri Değiştirildi

Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yaz kararnamesini yayımladı. Kararname 5 bin 75 adli ve 351 idari hakim ve savcıyı kapsarken, 33 ilin de başsavcıları değişti. HSK, hakim ve savcılara atama kararlarıyla ilgili tebligatın 1 Temmuz’dan itibaren gönderileceğini duyurdu.

HSK’nın yaz kararnamesindeki bazı görev yeri değişiklikleri dikkat çekti.

Gezi Davası’nda verilen mahkumiyet ve tutuklama kararlarına muhalefet eden İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin üye hâkimi Kürşad Bektaş, Tokat Turhal Hâkimliğine atandı. Bektaş, dosyada mahkumiyet için yeterli delil olmadığını belirterek sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade etmişti.

Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a devredilmesine karşı muhalefet şerhi düşen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir de Kahramanmaraş Hâkimliğine tayin edildi.

33 ilde başsavcı değişti

Kararnameyle 33 ilin başsavcısı değişti, 3 Bölge Adliye Mahkemesine de yeni başsavcı atandı.

Cumhuriyet gazetesine yönelik soruşturmayı yürüten ve operasyonlara imza atan savcı Murat İnam, Malatya Cumhuriyet Savcılığından Ankara Bölge Adliye Mahkemesi üyeliğine atandı.

Kaçakçılık ve örgütlü suçlardan sorumlu Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Alparslan Tufan ise Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı görevine getirildi. Tufan, Bataklık operasyonu, Milli Emlak yolsuzluğu ve Atadedeler gibi kritik dosyalara bakmıştı.

Tufan ayrıca Ankara’da Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yönelik saldırının soruşturmasını yürütmüştü. Tufan, bu soruşturma Ülkü Ocakları mensuplarına uzanınca MHP’li milletvekilleri ve Ülkü Ocakları tarafından sosyal medya üzerinden tehdit edilerek hedef gösterilmişti.

Kararname kapsamında ayrıca Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı Habip Korkmaz Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığına, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ferhat Kapıcı Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığına, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ali Yeldan Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına getirildi.

Konya Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Solmaz Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına, Antalya Cumhuriyet Başsavcısı Halil İnal Konya Cumhuriyet Başsavcılığına, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zafer Koç Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına atandı.

Paylaşın

Adliyede ‘Tutuklama’ Krizi

Ankara Adliyesi’nde bir süredir bazı sulh ceza hâkimlikleri ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı arasında “tutuklama krizi” yaşandığı ortaya çıktı. Sulh ceza hâkimlikleriyle ilgili adliyede oluşan bu rahatsızlık, savcılık yetkilileri tarafından HSK’ya da iletildi. Savcılık ile hâkimler arasındaki gerginliğin devam ettiği belirtildi.

Özellikle bazı suç örgütlerine yönelik düzenlenen operasyonlarda tutuklamaya sevk edilen kimi şüphelilerin serbest bırakılmasının savcılıkta rahatsızlık yarattığı bildirildi. Hatta başsavcılık yetkililerinin, bekledikleri tutuklama kararlarını vermeyen sulh ceza hâkimlerinin değiştirilmesini Hâkimler ve Savcılar Kurulu’ndan (HSK) istediği öğrenildi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, başkent merkezli kritik soruşturmalar yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, son dönemde tutuklamaya sevk ettiği bazı şüphelilerle ilgili sulh ceza hâkimlerinden istediği kararları alamadı.

Uyuşturucu baronu olduğu iddia edilen Nejat Daş ve Çetin Gören’in tutuklandığı bataklık operasyonu ile Milli Emlak yolsuzluğu dosyasında bazı şüphelilerin tutuklanmaması, eleştirilen bu kararlar arasında yer aldı. Bataklık soruşturmasında şüphelilere uyuşturucu taşımak için gemisini sattığı iddia edilen iş insanı U.Ş. serbest bırakılmış, ancak hakkında yakalama kararı çıkarılınca bir süre firar etmişti.

Başka bir soruşturmada dolandırıcılık iddiasıyla tutuklanan Doğan Çelik’in itiraz üzerine 11 gün sonra serbest bırakılması da uzun süre tartışıldı.

Serbest bırakıldı, firar etti

Bu durumun son güncel örneği ise iki dosya üzerinde yaşandı. Silah kaçakçılığı, uyuşturucu satıcılığı ve örgüt yöneticiliği iddiasıyla gözaltına alınan Serkan Tosun, 23 Aralık’ta savcılık tarafından tutuklama istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edildi. Ancak sulh ceza hâkimliği, adli kontrol kararıyla Tosun’u serbest bıraktı.

Tosun, serbest kalır kalmaz kendi aleyhinde verdiği ifadede “Uyuşturucuyu Serkan Tosun’dan alıyorduk” diyen kişiyi pompalı tüfekle ayağından vurdu. Yeniden gözaltına alınan Tosun, sevk edildiği sulh ceza hâkimliği tarafından ikinci kez serbest bırakıldı. Savcılık, karara itiraz etti, yeniden yakalama kararı çıkarıldı. Ancak Serkan Tosun, kayıplara karıştı.

İkinci olay ise 16 milyon euroluk üç ayrı sahte senet düzenlenerek dolandırıcılık yapıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturmada gözaltına alınan avukat O.G.’nin serbest bırakılması olayında yaşandı. G., çıkarıldığı Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.

Sulh ceza hâkimlikleriyle ilgili adliyede oluşan bu rahatsızlık, savcılık yetkilileri tarafından HSK’ya da iletildi. Savcılık ile hâkimler arasındaki gerginliğin devam ettiği belirtilirken, HSK’nın bu krize nasıl müdahale edeceği ise merak konusu oldu.

Soylu’nun Gül’e karşı kozu

Öte yandan organize suçlara karışan bazı şüphelilerin adliyede serbest bırakılmasının emniyette de eleştiri konusu olduğu öğrenildi. Hatta Serkan Tosun’un serbest kalmasının emniyet kaynakları tarafından haber yaptırılması da bunun işareti olarak yorumlandı. Yargı kulislerinde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu durumu, uzun süredir aralarındaki çekişme olan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e karşı kabinede kullandığı da konuşuluyor.

Paylaşın

Hakim ve savcı atamaları Resmi Gazete’de

261 adli yargı hakim ve cumhuriyet savcısı adayı ile 96 idari yargı  hakim adayı, yapılan ad çekme sonucu Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından atandı. Atama kararnamesi Resmi Gazete’de yayımlandı. 

Haber Merkezi / 261 adli yargı hakim ve cumhuriyet savcısı adayı ile 96 idari yargı  hakim adayı, yapılan ad çekme sonucu Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından atandı.

Atama kararnamesi 18.03. 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Atamalar, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 13. maddesi gereğince gerçekleştirildi.

Atama listesi için TIKLAYIN

 

 

 

Paylaşın