Bakırhan’dan ‘Kayyım’ Tepkisi: Bu Nasıl Kardeşlik?

Hakkari’de halka seslenen HEDEP Eş Genel Başkanı Bakırhan, “Recep Tayyip Erdoğan, oturuyor kalkıyor ‘Kürt kardeşlerim’ diyor. Biz kardeşsek niye iki dönemdir buraya kayyım atıyorsunuz? Niye Amasya’ya, Yozgat’a atamıyorsun da Batman’a, Siirt’e atıyorsun. Bu nasıl kardeşlik. Niye başka kapılar vızır vızır işlerken Kürtlerin sınır kapıları kapatılıyor” dedi ve ekledi:

“Bu ülkenin en demokrat, en onurlu, en kıymetli kurumlarından Türk Tabipler Birliği’nin yönetimine de buraya atadıkları gibi kayyım atadılar. Biz buradan TTB’nin mücadelesini desteklediğimizi haykırıyoruz. Hakkari’de de kayyıma hayır, Ankara’da da TTB’de de”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, bir hafta önce başlattığı kent gezilerini Hakkari halk buluşmasıyla noktaladı. Sabah saatlerinde Hakkari’ye giden Bakırhan ve beraberindekiler, kalabalık bir kitle tarafından Özgürlük Meydanı’nda karşılandı.

Konvoyla kent merkezine geçen Bakırhan, HEDEP il binası önüne kadar yürüdü. Parti binası önünde toplanan halka seslenen Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Zannediyorlar ki engelleyerek bedel ödemiş insanlar bu davadanm vazgeçecek. Biz bir türlü onlara haklı bir dava verdiğimizi,  bu dava sonuçlanıncaya kadar bütün eziyetlerine onurumuzla katlanacağımızı anlatamadık. Ama inşallah anlatmaya devam edeceğiz. Devlet burada çok pervasızca davranıyor. Adını sayamayacağım kadar çok sivil vatandaş bu topraklarda yaşamını yitirdi. Onları katledenlerin bir gün demokratik bir yargı önünde hesap vereceklerini belirtmek istiyorum.

İki dönemdir irademize kayyım atıyorlar. Kayyım yolsuzluk demektir, kayyım yolsuzluk demektir, kayyım Ape Musa’nın ismini tabeladan silmektir, kayyım kadın karşıtıdır, genç karşıtıdır. Peki kayyım ne yapıyor? Talan ve yolsuzluk yapıyor. Diyarbakır’da Bağlar’da, Mardin kayyımının Van kayyımının yaptıklarını anlatsak 2 saatte bitmez.

Van’ın borcu ikiye katlanmış. Peki ne yapacağız? Önümüzdeki seçimde bu kayyım sistemini sandığa gömeceğiz. Sayın kayyımı kendi memleketine göndereceğiz, gitsin biraz da Uşaklılara hizmet etsin, Uşaklılar onu sevsin. Sayın valiler, sayın kayyımlar, 4 ay sonra seçim var, kendinize güveniyorsanız buyurun siz de aday olun, halk kimi destekliyor görelim.

Recep Tayyip Erdoğan, oturuyor kalkıyor ‘Kürt kardeşlerim’ diyor. Biz kardeşsek niye iki dönemdir buraya kayyım atıyorsunuz? Niye Amasya’ya, Yozgat’a atamıyorsun da Batman’a, Siirt’e atıyorsun. Bu nasıl kardeşlik. Niye başka kapılar vızır vızır işlerken Kürtlerin sınır kapıları kapatılıyor.

Bu ülkenin en demokrat, en onurlu, en kıymetli kurumlarından Türk Tabipler Birliği2nin yönetimine de buraya atadıkları gibi kayyım atadılar. Biz buradan TTB’nin mücadelesini desteklediğimizi haykırıyoruz. Hakkari’de de kayyıma hayır, Ankara’da da TTB’de de.”

Paylaşın

HEDEP’li Meral Danış Beştaş: Yılmaz Güney Davası Yeniden Görülsün

HEDEP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, “Kriminal rapor ve otopsi raporu Yılmaz Güney’in katil olmadığını ispat eder nitelikte olmasına rağmen olay anında saldırıya uğrayan Güney meşru savunma sınırlarında kalmış olmasına rağmen dönemin yargıçları ve onları atayan Adalet Bakanlığı, Yılmaz Güney’i bugüne kadar maalesef katil ilan etmiş durumdalar” dedi ve ekledi:

“Avukatlarının da yazdığı ve bu davanın terazisi maktulün mezarının açılmasıdır. Teraziden kaçan hırsızdır. Yılmaz Güney gibi büyük bir değeri katil ilan eden bu yargı kararının değiştirilmesi ve düzeltilmesi aynı zamanda milyonların talebidir. Yeniden yargılama talebinin kabul edilmesini umuyoruz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Sefa Mutlu’nun ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili Güney’in avukatlarının yeniden yargılama taleplerinin kabul edilmesini istedi.

49 yıl sonra gerçeklerin açığa çıkması için o gün Adli Tıp Kurumu’nun istediği gibi Sefa Mutlu’nun mezarının açılması ve kurşun giriş çıkış yönünün tespit edilmesi gerektiğini söyleyen Meral Danış Beştaş, şu ifadeleri kullandı:

“49 yıl önce Yumurtalık’ta meydana gelen ve Sefa Mutlu’nun ölümüyle sonuçlanan olayda Yılmaz Güney’i katil ilan eden yargılamayı avukatları 49 yıl sonra tekrar ele aldılar. Yargılanmanın taraflı yapıldığına ilişkin somut deliller ortaya koyarak yeniden yargılama taleplerini bize de ilettiler.

Kriminal rapor ve otopsi raporu Yılmaz Güney’in katil olmadığını ispat eder nitelikte olmasına rağmen olay anında saldırıya uğrayan Güney meşru savunma sınırlarında kalmış olmasına rağmen dönemin yargıçları ve onları atayan Adalet Bakanlığı, Yılmaz Güney’i bugüne kadar maalesef katil ilan etmiş durumdalar. 49 yıl sonra adaletin tecelli edebilmesi için gerçeklerin açığa çıkması için o gün Adli Tıp Kurumu’nun istediği gibi Sefa Mutlu’nun mezarının açılması ve kurşun giriş çıkış yönünün tespit edilmesi gerekmektedir.

Avukatlarının da yazdığı ve bu davanın terazisi maktulün mezarının açılmasıdır. Teraziden kaçan hırsızdır. Yılmaz Güney gibi büyük bir değeri katil ilan eden bu yargı kararının değiştirilmesi ve düzeltilmesi aynı zamanda milyonların talebidir. Yeniden yargılama talebinin kabul edilmesini umuyoruz.”

Paylaşın

Yerel Seçimler: AK Parti, MHP, CHP Ve HEDEP Nasıl Bir Strateji İzleyecek?

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimler yaklaştıkça, tüm siyasi partiler seçim çalışmalarına hız verdi. AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı, 2019 Yerel Seçimleri’nde CHP’ye geçen başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok belediyeyi yeniden kazanmak istiyor.

CHP, iş birliğini ve mevcudu korumanın dışında Manisa, Bursa, Denizli ve Balıkesir’i hedeflerken, 5 yıl önceki yerel seçim sonuçlarında kritik rol oynayan HDP, yeni adıyla HEDEP’in de önümüzdeki seçime dair farklı stratejik planları var.

“Her seçimde olduğu gibi bu seçimde de çok çalışacağız”

Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre; 21 yıldır Türkiye’yi yöneten AK Parti belediyelerde de en güçlü partiydi. Ancak 2019 Yerel Seçimleri’nde MHP ile iş birliğine karşın İstanbul ve Ankara belediyeleri kaybedildi. Şu an 15 büyükşehir, 24 il, 535 ilçe belediyesinin yönetimi AK Parti’de. İlk hedef de bu belediyelerin korunması, ayrıca 2019 Yerel Seçimleri’nde kaybedilen İstanbul ve Ankara başta olmak üzere muhalefete geçen bazı kentleri geri almak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan son grup toplantısında “Yeniden İstanbul” diyerek ana hedefi ortaya koydu. AK Partili yetkililerin aktarımına göre seçim stratejisi ile ilgili çalışma tamamlanma aşamasına geldi. Hizmet odaklı, projeler öneren bir kampanya planlanıyor. Ancak partililer de biliyor ki önümüzdeki yerel seçim de genel seçim havasında geçecek. Partide “Seçmen ‘ülkeyi dolaşacak Cumhurbaşkanı adayı değil İstanbul’a hizmet edecek birini arıyoruz dese rahat kazanırız” denilirken, “Ne yazık ki icraat seçimi değil yine varlık seçimi olacak. Siyaseten sen mi varsın ben mi varım seçimi olacak” değerlendirmesi yapılıyor. Parti yöneticileri başta İstanbul olmak üzere seçim süreciyle ilgili şu noktaların altını çiziyor:

Mucizevi aday yok. Şu olsa kesin kazanır diyemeyiz. O nedenle her seçimde olduğu gibi bu seçimde de çok çalışacağız.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi için kamuoyuna yansıyan isimlerin dışında sürpriz bir isim çıkmaz. Temayül yapıldı, anketler sürüyor. Saha izlenimleri de paylaşılarak bir adaya karar verilecek. Ama adayı belirlemek için daha çok veriye ihtiyaç var. Aday belirleme süreci ocak ayı ortasına kadar sürebilir.

İstanbul’un tümü üzerinden bir değerlendirme yapılmalı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni geri almak için toplam oyu, dolayısıyla kazanılan ilçe sayısını arttırmak gerekiyor. Bu nedenle adayı değil adayları, bunları da bir bütün olarak düşünmeliyiz. Mevcut belediyeler açısından da sadece o ilçeyi yeniden kazanmak yetmez, oy arttıracak adayla seçime girmek lazım.

İstanbul’u alan Türkiye’yi alır deniliyor. İstanbul özelinde bakarsak Esenyurt’u alan da İstanbul’u alır diyebiliriz. Esenyurt hayati önemde.

İstanbul seçiminin anahtarı yine Kürtler olacak. Örneğin Esenyurt gibi bazı ilçelerde Kürt aday çıkarmak gerek. Yine Belediye Meclis üyeliklerinde Kürt temsiline özen gösterilmeli. Kayyım atamalarının İstanbul’daki Kürt seçmen üzerinde etkisi yüksek. Seçim stratejisinde bunun da düşünülmesi lazım.

HEDEP ile arka kapı diplomasisi olmaz. AK Parti’nin duruşunda değişiklik yok. Biz Kürt seçmenden oy alan bir partiyiz. O nedenle Kürt seçmen için de elbette bir şey söylemek lazım. Ama asıl aday tercihi önemli olacak, mesajı aday verecek.

“Radikal değişiklik beklemeyin ama…”

MHP’nin Manisa Büyükşehir Belediyesi’nin yanı sıra 10 il ve 145 ilçe belediye başkanı var. MHP de stratejisini 2019 yerel seçim iş birliğini sürdürerek mevcut belediyeleri korumak ve “CHP ve HDP başta olmak üzere muhalefet partilerinin yönetimi altında inim inim inleyen belediyeleri kurtarmak” olarak açıkladı.

2019 yerel seçim iş birliğinin yeniden kurulması için AK Parti ile MHP arasındaki temaslar 26 Ekim’de başladı. Yaklaşık 1 ayda yapılan 8 toplantıda elde edilen sonuçlar aynı gün liderlere sunuldu. Ancak üzerinde anlaşılamayan bazı konular liderlerin yüz yüze görüşmesine bırakıldı. İki lider de dün bir araya gelerek bu konularda son değerlendirmelerini yaptı. Şimdi heyetlerin yeniden bir araya gelmesi, liderlerin verdiği kararlar doğrultusunda çalışmaya son şeklini verip yapılan iş birliğinin kamuoyuna açıklanması bekleniyor.

Partililer, 2019 Yerel Seçimleri’nde 30’u büyükşehir 51 ilde yapılan ittifakın büyük ölçüde korunacağını söylüyor. Söz konusu iş birliğinde MHP, Adana, Mersin ve Manisa büyükşehir belediyelerinde aday göstermiş, 27 büyükşehirde ise AK Parti aday çıkarmıştı. Şimdi Adana ve Mersin için değişiklik olabileceği konuşuluyor. Partililer, “Radikal değişiklik beklemeyin ama daha önce yapılan hatalar varsa onların üzerine değerlendirmeler yapılır. 1-2 sürpriz olabilir” diyor.

“Manisa, Bursa, Denizli ve Balıkesir”

CHP ile İYİ Parti 2019 Yerel Seçimleri’nde yaklaşık 50 ilde iş birliği yapmıştı. CHP bu iş birliğinin sonunda İstanbul, Ankara, Antalya, Adana’nın aralarında bulunduğu 11 büyükşehir belediyesini, ayrıca 10 il, 191 ilçede belediye başkanlıklarını kazandı. Ancak bu seçimlerde benzer bir iş birliği mümkün görünmüyor. İYİ Parti 81 ilde aday çıkarma kararını kamuoyu ile paylaştı. Özgür Özel genel başkanlığındaki yeni CHP yönetimi ise bu kararın gözden geçirilmesini en azından kritik birkaç ilde İYİ Parti’nin aday çıkarmamasını istiyor. Bu kapsamda İYİ Parti ile ilk temas bugün kurulacak. CHP Genel Başkanı Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e bir nezaket ziyareti yapacak. Bu ziyaretin sınırlı da olsa bir iş birliği zemini için kapı açması bekleniyor.

Kurultayda ortaya çıkan genel başkan ve parti yönetimi değişiminin CHP’yi seçimde olumlu etkileyeceği değerlendirmeleri yapılıyor. Bu olumlu havayı yerel seçime taşıma hedefiyle çalışan yeni parti yönetimi bir dizi toplantı yapacak. 1-3 Aralık’ta yapılacak milletvekili kampının ana gündemi yerel seçim olacak. Kampın ardından gelecek hafta Parti Meclisi toplanarak yerel seçim stratejisini ele alacak, tüm il ve ilçelerde aday belirleme yöntemleri netleşecek.

İş birliklerini yeni yol ve yöntemlerle devam ettirmek isteyen CHP yönetimi bu sayede mevcut belediyeleri korumanın yanı sıra yeni belediyeler de kazanmayı hedefliyor. “Kazandığımız değil asıl kazanacağımız illerle ilgiliyiz” diyen partililer bu illeri “Manisa, Bursa, Denizli ve Balıkesir” olarak sıralıyor. Doğru aday tercihi ve iş birlikleri ile bu kentlerin kazanılabileceği hesabı yapılıyor. Ayrıca 2019 yerel seçimlerinde çok az oyla kaybedilmiş birçok ilçenin de bu seçimde alınabileceği değerlendirmeleri yapılıyor.

“Bizim olanı tescil edeceğiz”

2019 Yerel Seçimleri’nde 3 büyükşehir belediyesi, 5 il belediyesi ve 50 ilçe belediyesi kazanan ama neredeyse tüm belediyelerine kayyım atanan HDP, yeni adıyla HEDEP de yaklaşan seçim için yoğun bir çalışma başlattı. Daha önce kazandıkları belediyeleri yeniden kazanmayı “Bizim olanı tescil edeceğiz” sözleriyle anlatan partililer batıda da belediye kazanma hedefinde. Yetkililere göre HEDEP son seçim sonuçlarına göre 140 civarında il, ilçe ve beldede birinci; 60 civarında il, ilçe ve beldede de ikinci parti durumunda. Bu sonuçlara bakıldığında HEDEP’in 1. ve 2. olduğu tüm seçim bölgelerinde kendi adaylarıyla yarışa gireceği kaydediliyor.

Partililere göre başta İstanbul olmak üzere Batı illerinde ise 2019 seçimlerinde olduğu gibi toptan merkezi bir aday çıkarmama kararı alınmayacak. Kentin dinamikleri izlenecek, diğer partilerin yaklaşımları ölçülecek, temaslar değerlendirilecek ve her ilin özelinde kararlar alınacak. İstanbul’da büyükşehir ve ilçelerde ayrı ayrı nabız tutacaklarını anlatan bir partili, “Bizim İstanbul’da çok önemli bir gücümüz var. Bu hassasiyetle bakacağız. Bir destekleme kararı alırsak bu kararda adayın bize bakışı, bizim için kurduğu söz, hassasiyetlerimizle ilgili değerlendirmeleri önemli olacak” diyor.

HEDEP’in adaylarını belirlemek için bu seçimlerde uygulayacağı önseçim de ayrıca önem taşıyor. “Kent uzlaşısı” yöntemiyle gerçekleştirilecek önseçimin aralık ayının ikinci haftasında yapılması, adayların ise önseçim sonuçları esas olmak üzere ocak ayından itibaren ilan edilmesi bekleniyor.

Paylaşın

HEDEP’li Saruhan Oluç’tan Meclis’te ‘Kürt Kökenli’ Söylemine Tepki

AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sarf ettiği “Kürt kökenli” kavramına da tepki gösteren HEDEP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Ya, bizde Kürt’e ‘Kürt’ deniyor, Türk’e ‘Türk’ deniyor, Arap’a ‘Arap’ deniyor; kökeni mökeni yok bu işin; Kürt’e ‘Kürt’ denir. Onu da bir kez daha söylemiş olayım” ifadelerini kullandı.

Kayyım atamalarına dair tartışmanın sürdüğü TBMM Genel Kurulu’nda, Akbaşoğlu, AK Parti Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu, Kürtlerin seçtiği belediyelere kayyım atanmadığını söyledi. Bunun üzerine söz alan Hakların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Akbaşoğlu’nun sözlerine sert tepki gösterdi.

MA’nın aktardığına göre; Saruhan Oluç, “Kürtlerin seçtiği belediyelere kayyum atamıyormuşsunuz öyle mi? El insaf. Yıl 2019, 31 Mart’ta seçim yapılmış. 1 Nisanda 2019’da Diyarbakır, Van ve Mardin belediyelerine, büyükşehir belediyelerine kayyum atanmasıyla ilgili valilikler İçişleri Bakanlığına yazı göndermiş. Bak, seçimden bir gün sonra, daha belediye eş başkanları mazbatalarını almamışlar, ortada hiçbir şey yokken, 1 Nisanda yazı göndermişler. Neden?” diye sorarak, tepki gösterdi.

HEDEP Grup Başkanvekili Oluç, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kayyım atamalarının Tayyip Erdoğan’ın talimatları doğrultusunda olduğuna dair sözlerini de anımsattı. Oluç, “O İçişleri Bakanınız, seçim döneminde bu kayyumların nasıl atandığını anlattı. Dedi ki: ‘Beyefendi beni çağırdı. ‘HDP’nin bu belediyeleri kazanmış olmasından dolayı rahatsızım. Bu belediyeler için bir şey yap.’ dedi.’ O da demiş ki: ‘Körün istediği bir göz, beyefendi verdi bana iki göz. Hemen birkaç gün içinde hallettim meseleleri.’ diye anlattı. Siz yani, seçim yoluyla, sandık yoluyla kazanamadığınız belediyeleri kayyum atayarak ele geçirdiniz. Seçim hukukunu, sandık hukukunu çiğnediniz. Halkın, Kürt halkının iradesini gasbettiniz. Bir de diyorsunuz ki: ‘Kürtlerin seçtiği belediyelere kayyum atamıyoruz.’ Ya, ne yapıyorsunuz? Belediyelerimizin hepsine kayyum atadınız. Üstelik de bu atanmış olan kayyumlar yolsuzluk yaptı, hırsızlık yaptı” dedi.

“Kürt kökenli” tepkisi

Akbaşoğlu’nun sarf ettiği “Kürt kökenli” kavramına da tepki gösteren Oluç, “Ya, bizde Kürt’e ‘Kürt’ deniyor, Türk’e ‘Türk’ deniyor, Arap’a ‘Arap’ deniyor; kökeni mökeni yok bu işin; Kürt’e ‘Kürt’ denir. Onu da bir kez daha söylemiş olayım. Şimdi, bir tane ortada açılmış dava, bir tane yazılmış iddianame yok ki belediye eş başkanları usulsüz harcama yapmış olsunlar ve bundan dolayı yargılansınlar. Meseleniz seçim yoluyla, sandık yoluyla kazanamadığınız belediyeleri kayyumlar, atanmış kayyumlar, vali ve kaymakamlar yoluyla ele geçirmek; talan, yolsuzluk, hırsızlık yapmak, halkın iradesini gasp etmek ve Kürt halkına düşmanlık yapmaktır” diye belirtti.

Paylaşın

HEDEP’in Kısa İsim Alternatifleri Belli Oldu: Öne Çıkan Üç Öneri

Yargıtay’ın HADEP’e benzerliği nedeniyle kabul etmediği Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nde (HEDEP) kısa isim alternatifleri belli oldu: Eşitlik Partisi, Halklar Partisi ya da Halk Partisi.

Yargıtay, geçen hafta verdiği kararda parti isminin kısaltması olan HEDEP’in daha önce kapatılan Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) andırdığı gerekçesiyle kısaltmasının değiştirilmesi istemişti.

Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan da partinin uzun isminin aynı kalacağını ancak kısa isminin değişeceğini açıklamıştı.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) 4. Olağan Büyük Kongre’de tüzük değişikliğiyle ismini Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirme kararı almıştı. Alınan karar, Yargıtay’a bildirilmişti.

Partinin ismi de, tabandan gelen “Kürt siyasi hareketini temsil eden siyasi parti isimlerini çağrıştıran bir isim olması” yönündeki talepler doğrultusunda değiştirilmişti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nde (HEDEP) kısa isim alternatifleri belli oldu. Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre Halk Dep, Eşitlik Partisi, Halklar Partisi ve Halk Partisi konuşulan alternatifler arasında.

Habere göre kısaltmanın, parti adının harflerinden oluşmaması planlanıyor. Bu göre kısa isim olarak Eşitlik Partisi, Halklar Partisi ya da Halk Partisi alternatifleri öne çıkıyor.

Hafta sonu toplanacak Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) yeni kısaltma önerilerinin görüşülmesi, kararın belirlenmesi ardından da Tüzük Kurultayı’nın toplanması bekleniyor.

Hafta sonu yapılacak MYK öncesinde HEDEP yönetimi kısaltma ile ilgili ilk kararını da aldı. Buna göre, kısaltma logodan kaldırılacak ve logoda sadece partinin tam ismi yer alacak.

Partisinin grup toplantında gündemi değerlendiren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, HEDEP olarak belirlenen parti kısa adını HADEP’i andırdığı gerekçesiyle uygun görmemesine tepki gösterdi.

Bakırhan, “Gün geçmiyor ki iktidar ve ortakları partisimize kumpas kurmasınlar! 11 parti kapatıldı, dava açıldı. Yerine yenilerini kurduk. Biz büyüdükçe iktidar korkuyor. Hiçbir şey bulamadılar, bu sefer de tam yerel seçime gideceğimiz bir süreçte HEDEP’in ismine kafayı taktılar.

Çünkü kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı. Neymiş efendim, HEDEP ismi HADEP’e benziyormuş. Tebrik ediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmışlar.

Türkiye’de ilk defa mı bir partinin adı ya da kısaltılmış ismi bir başka partiye benziyor! Seçimlerde ittifak yaptığınız Yeniden Refah Partisi’nin adı Refah Partisi’ne benzemiyor mu? Buna benzer onlarca parti olmasına rağmen, yargının tek uğraştığı parti biz olduğumuz için muhtmelen orayı görmüyor” dedi.

Paylaşın

Tuncer Bakırhan’dan Yargıtay’ın “HEDEP” İsmi Kararına Tepki

Partisinin grup toplantında gündemi değerlendiren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, HEDEP olarak belirlenen parti kısa adını HADEP’i andırdığı gerekçesiyle uygun görmemesine tepki gösterdi.

Tuncer Bakırhan, “Gün geçmiyor ki iktidar ve ortakları partisimize kumpas kurmasınlar! 11 parti kapatıldı, dava açıldı. Yerine yenilerini kurduk. Biz büyüdükçe iktidar korkuyor. Hiçbir şey bulamadılar, bu sefer de tam yerel seçime gideceğimiz bir süreçte HEDEP’in ismine kafayı taktılar. Çünkü kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı.

Bakırhan açıklamasının devamında, “Neymiş efendim, HEDEP ismi HADEP’e benziyormuş. Tebrik ediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmışlar. Türkiye’de ilk defa mı bir partinin adı ya da kısaltılmış ismi bir başka partiye benziyor! Seçimlerde ittifak yaptığınız Yeniden Refah Partisi’nin adı Refah Partisi’ne benzemiyor mu? Buna benzer onlarca parti olmasına rağmen, yargının tek uğraştığı parti biz olduğumuz için muhtmelen orayı görmüyor” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Dört Ayaklı Minare’nin önünde 28 Kasım 2015’te katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi için anma mesajı veren Bakırhan, “Onu özlemeye, onu anmaya devam ediyoruz. “Halen katilleri bulunmadığı gibi siyasi cinayetlerde cezasızlık geleneği devam ediyor., Kürt sorununun demokrat ve barışçıl şekilde çözülmesini istemeyen Tahir Elçi’nin yokluğunu her zaman hissediyoruz” ifadelerini kullandı. Bakırhan, Tahir Elçi davasının takipçisi olacaklarını ifade etti.

1 Aralık’ta Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanacağını hatırlatan Bakırhan, “Asgari ücret konusunda arkadaşlarımızla birlikte bir çalışma yürüttük. HEDEP olarak diyoruz ki, en düşük asgari ücret 25 bin lira olmalı, yoksulluk sınırının yarısı kadar olmalı. Ve düzenli olarak asgari ücret, yoksulluk sınırına göre her ay düzenlenmesini talep ediyoruz. Gelin hep birlikte bu kanun teklifimizin Meclis’ten geçirelim diyoruz” diye konuştu.

“Kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, HEDEP olarak belirlenen parti kısa adını HADEP’i andırdığı gerekçesiyle uygun görmemesine tepki gösteren Bakırhan, “Gün geçmiyor ki iktidar ve ortakları partimize kumpas kurmasınlar! 11 parti kapatıldı, dava açıldı. Yerine yenilerini kurduk. Biz büyüdükçe iktidar korkuyor. Hiçbir şey bulamadılar, bu sefer de tam yerel seçime gideceğimiz bir süreçte HEDEP’in ismine kafayı taktılar. Çünkü kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı.

Bakırhan, şöyle devam etti: Neymiş efendim, HEDEP ismi HADEP’e benziyormuş. Tebrik ediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmışlar. Türkiye’de ilk defa mı bir partinin adı ya da kısaltılmış ismi bir başka partiye benziyor! Seçimlerde ittifak yaptığınız Yeniden Refah Partisi’nin adı Refah Partisi’ne benzemiyor mu? Buna benzer onlarca parti olmasına rağmen, yargının tek uğraştığı parti biz olduğumuz için muhtmelen orayı görmüyor.”

Yerel seçimlere ilişkin çalışma içinde olduklarını belirten Bakırhan, “Aday başvurularını almaya başladık. 10 Aralık’a kadar başvurulara devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

9 Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri TBMM’de: HEDEP, CHP Ve İYİ Parti

Aralarında HEDEP Diyarbakır Milletvekili Berdan Öztürk, HEDEP İstanbul Milletvekili Keziban Konukcu Kok, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat ve İYİ Parti Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’inde bulunduğu 9 milletvekiline ait 11 dokunulmazlık dosyası, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunuldu.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 9 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, İYİP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, İYİP İzmir Milletvekili Ümit Özlale, HEDEP Bitlis Milletvekili Hüseyin Olan, HEDEP Mersin Milletvekili Ali Bozan, HEDEP Diyarbakır Milletvekili Berdan Öztürk, HEDEP İstanbul Milletvekili Keziban Konukcu Kok, HEDEP Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez, HEDEP Ağrı Milletvekili Heval Bozdağ.

Fezlekeler arasında HEDEP Diyarbakır Milletvekili Berdan Öztürk ve HEDEP Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez’in ikişer dosyası bulunuyor.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Yerel Seçimler: HEDEP’ten ‘İşbirliği’ Açıklaması

HEDEP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, yerel seçimlerinde yapılabilecek olası işbirliklerine dair yaptığı değerlendirmede, “Birlikte kazanma ihtimalimiz olan yerlerde Türkiye demokrasi güçleri ile Emek ve Özgürlük İttifakı’yla veya muhalefetin diğer bileşenleriyle ittifaka, iş birliğine kapımız açık. Olabildiğince çok sayıda belediyeyi dostlarımızla, muhaliflerle kazanmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

“Geçmiş milletvekili seçiminde en büyük eleştirilerden birisi ittifak politikalarımıza dairdi. Bu ittifak politikalarının açık olmaması geniş kesimler tarafından eleştiri konusu yapılmıştı. Yani halkımız aslında bir ittifaka, iş birliğine karşı değil. Sadece bu ittifakın biçimine dair eleştirileri var. İş birliklerinin, ittifakın bir protokole bağlanmadan veya çerçevesi belirlenmeden tek taraflı olarak destek verilmesini doğru bulmadığını söylüyor.”

Tiryaki, açıklamasının devamında, “Dolayısıyla biz de bunu göz önünde bulundurarak siyaset yürüteceğiz. Eğer bir yerde bir iş birliği yapacaksak biz ‘muhalefet burada kazansın diye aday çıkarmıyoruz’ demeyeceğiz. Eğer kürsüye çıkacaksak halkımızın karşısına o kürsüye birlikte çıkacağız” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryak, Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’a konuştu. Tiryaki’nin HEDEP’in ‘Kent Uzlaşısı’ modelinin yanı sıra kayyım riski ve yerel seçim iş birliklerine dair açıklamalarda bulundu:

(Kent Uzlaşısı) Siyasi Partiler Kanunu uyarınca yapılacak ön seçimlerde sadece o siyasi partinin üyeleri oy kullanabiliyor. Biz sadece HEDEP üyelerinin değil, çok daha geniş bir kesimin onayını ve oyunu alarak adaylarımızı belirlemek istiyoruz. Dolayısıyla il, ilçe seçim kurullarının gözetiminde değil partimiz ve örgütlerimiz tarafından yürütülecek bir ön seçim olacak.

“Kent Uzlaşısı” dediğimiz bir yöntemle adaylarımızı belirleyeceğiz. Yani sadece HEDEP üyeleri değil, bileşen partilerimizin üyeleri, partimizin çalışanları, geçmişten bugüne partilerimizin herhangi birisinde yöneticilik yapmış olanlar, mahalle meclisi temsilcilerimiz, demokratik kitle örgütlerinin üyeleri oy kullanacak. “Kent Uzlaşısı” dediğimiz şey bu.

Ayrıca yalnız belediye eş başkan adaylarımızı değil, il genel meclisi üyesi adaylarımızı, belediye meclisi üyesi adaylarımızı da bu yöntemle belirleyeceğiz. Her kentte seçmenlerin yüzde 2’sinin, 3’ünün oy kullanacağı bir yöntem öngörüyoruz. Örneğin 150 bin seçmeni olan bir ilçede 3 bin ila 4 bin 500 arasındaki kişi oy kullanacak.

(Kayyım) Adalet Kalkınma Partisi adına söz kuranlar üstü örtülü biçimde bu tür tehditleri savuruyorlar. Biraz halkın oy tercihlerini etkilemeye çalışıyorlar. “Nasıl olsa kayyım atanacak” dedirtmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Ama bunda başarılı olamayacaklar. Kayyım siyasetinin AKP’nin tabanında bile meşru görülmediği yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında ortaya çıktı.

Bu konuda kendi seçmenlerinin yarısını bile ikna edememiş bir Adalet ve Kalkınma Partisi var. Muhalefet partilerinin hiçbirisi zaten bunu meşru görmüyor. Türkiye’de kayyım rejimini meşru gören bir tane parti var, o da MHP. O da
ırkçı ve faşist politika üreten bir parti olduğu için zaten ciddiye almıyoruz.

Bunlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde çok rahat olmadıklarını düşünüyorum. Bir kez daha kayyım gönderebilme ihtimalleri çok düşük. Bunun birkaç nedeni var. Her geçen gün kayyım siyasetlerine destek azalıyor. Her geçen gün meşruiyeti daha çok tartışılıyor.

Kaldı ki bir kez daha bunu yapar iseler insanlar Türkiye’de artık seçme ve seçilme hakkının olmadığını, verdikleri oyun hiçbir değerinin olmadığını, Kürtlerin oylarının devlet tarafından yok sayıldığını düşünüyor olacaklardır ki bu büyük bir duygusal kopuş anlamına gelir. Bu nedenlerle AKP’nin ve devletin bir parça aklı varsa o aklın buna tevessül etmeyeceğini düşünüyorum.

(İşbirliği) Birlikte kazanma ihtimalimiz olan yerlerde Türkiye demokrasi güçleri ile Emek ve Özgürlük İttifakı’yla veya muhalefetin diğer bileşenleriyle ittifaka, iş birliğine kapımız açık. Olabildiğince çok sayıda belediyeyi dostlarımızla, muhaliflerle kazanmak istiyoruz.

Geçmiş milletvekili seçiminde en büyük eleştirilerden birisi ittifak politikalarımıza dairdi. Bu ittifak politikalarının açık olmaması geniş kesimler tarafından eleştiri konusu yapılmıştı. Yani halkımız aslında bir ittifaka, iş birliğine karşı değil. Sadece bu ittifakın biçimine dair eleştirileri var. İş birliklerinin, ittifakın bir protokole bağlanmadan veya çerçevesi belirlenmeden tek taraflı olarak destek verilmesini doğru bulmadığını söylüyor.

Dolayısıyla biz de bunu göz önünde bulundurarak siyaset yürüteceğiz. Eğer bir yerde bir iş birliği yapacaksak biz “muhalefet burada kazansın diye aday çıkarmıyoruz” demeyeceğiz. Eğer kürsüye çıkacaksak halkımızın karşısına o kürsüye birlikte çıkacağız.”

HEDEP Yerel Yönetimlerden Sorumlu MYK Üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki’nin açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

HEDEP’ten Yerel Seçim Açıklaması: Belediyelerimizin Hepsini Geri Alacağız

Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, yerel seçimlere ilişkin, “Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı” dedi ve ekledi:

“Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.”

Doğan konuşmasının devamında, “Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz.

Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP’in, 2003 yılında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla kapatılan HADEP’i andırdığı gerekçesiyle değiştirilmesi yönündeki bildirimine ve gündemdeki diğer gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Mezopotamya Haber Ajansı’nın aktardığına göre; Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devan eden 2024 yılı merkezi bütçe görüşmelerine değinen Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, hazırlanan bütçenin “savaş ve sermayenin bütçesi” olduğunu, alın teri ile geçinen ve kazanan milyonlarca yurttaşın emeğinin bu bütçede olmadığını söyledi.

Doğan, “Onların daha da yoksullaşması pahasına sermayenin çıkarları gözetilerek bu bütçe hazırlanmış. Yine toplumsal talepleri yok sayılmış. Bu bütçeye barışın değil, savaşın bütçesi diyoruz. Niye böyle diyoruz, kaynakları savaşa ayırıyor bu bütçe. Çünkü bütçenin yüzde 10’undan daha fazlası güvenlik ve savunma harcamasına tekabül ediyor. Yani en az 40 milyar dolarlık devasa bir büyüklükten bahsediyoruz. O yüzden bu bütçe savaşın bütçesi” dedi.

Hazırlanan bütçede halkın olmadığı dile getiren Doğan, “Kadınlar yok, çocuklar yok, gençler yok, öğrenciler, engelliler, EYT’liler, işçiler, işsizler, çiftçiler ve asgari ücretliler yok. Açlık ve yoksulluk sınırındaki yurttaşlar da yok, deprem bölgesindeki insanlar yok. Yani toplumsal talepler ve itirazlar, isyanlar bu bütçede yok. Ne var? Rant var, yandaş şirketlere teşvik var, zam var, faiz var, belli tarikat ve cemaatlere ödenek var. Vergi indirimi var yandaş şirketler için ama yine halkın bütçesi yok. O yüzden adını sermayenin, yoksulluğun, savaşın ve yandaşın bütçesi olarak koyuyoruz. O yüzden diyoruz ki demokratik bir hak olan bütçe hakkı ihlal ediliyor. Biz bu bütçe görüşmeleri boyunca ne yaptık. Kıyasıya bir mücadele verdik. Bütçenin halkın bütçesi olması için sözümüzü en gür şekilde söylemeye çalıştık. Yeşil mor ekonominin önceliklerini taşıyan bu bütçeye, tekçi zihniyete karşı mücadele eden halkların dillerin kimliklerin inançların sesini taşıdık” diye konuştu.

Doğan, Kürtlere, Kurdistan’a ve Kürtçeye yönelik saldırılar üzerinde durdu. Yeni dönemde de bu tür saldırıların olacağına ilişkin işaretlere dikkat çeken Doğan, “Eğip bükmeye gerek yok. Sadece kargolarda elimize verilmeye çalışılan cenazeler, sadece kayyım rejimine bakarsak bile bu kategorik düşmanlığın saf halini görmemiz mümkün” dedi.

Doğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bütçe görüşmeleri sırasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları ile ilgili söylemlerine ilişkin ise şunları söyledi: “Şimdi buradan bir kez daha sormak isteriz. AİHM, Avrupa Konseyi ve AB bu açıklamaları dinliyorlar. Onlar ne diyorlar? Onlar bu siyasal davaları onaylıyorlar mı? Buradan bir bilgi notunu paylaşmak isterim. Avrupa Birliği Parlamenterler Asamblesi ekim ayında Osman Kavala davasının insan hakları sözleşmesinin temellerini baltaladığını belirten bir karar verdi. Bu karara göre, eğer Ocak 2024’e kadar Kavala serbest bırakılmazsa, Türkiye delegasyonun oy hakkının askıya alınmasına karar verdi. Üye devletlerden de Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istedi. Biz bu sonuçların çıkmasını istemeyiz. Aksine bu kararları uygulayın. AB’de baskı değil, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin tamamlanması için katkı sunsun. Yıllardır bunu vurguluyoruz. AİHM ve AYM kararlarını uygulayın, Türkiye’yi bu yaptırımlarla karşı karşıya bırakmayın.”

Parti Sözcüsü Doğan, açıklamalarının devamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP ismine dönük itirazına dair konuştu.

Dayandıkları geleneğe yönelik yargı kumpaslarının devam ettiğini belirten Doğan, şunları söyledi: “Partimize yönelik kumpaslar dur durak bilmeden devam ediyor. Yeni bir kumpas kararını paylaşacağım. Yargıtay’ın verdiği yeni karar. 15 Ekim’de her türlü engelleme baskı ve zora karşı son derece görkemli bir kongre gerçekleştirdik. Kongrede isim değiştirerek ismimizi Halkların Demokratik ve Eşitlik Partisi, kısaltma adıyla HEDEP olarak değiştirdik. Buna niye ihtiyaç duyduk. HDP hakkındaki kapatma davası sürdüğü ve seçime girememe riski belirdiği için, geçen seçimlere Yeşil Sol Parti olarak girdik. Peki, şimdi ne ile karşı karşıyayız. Yerel seçimlere birkaç ay kala, bir yandan il ilçe kongrelerimiz devam ederken aday adaylığı başvurularımıza günler kala Yargıtay Siyasi Parti Bürosu tarafından tarafımıza partimizin kısa ismi HEDEP’e itiraz geldi. Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. Yeni bir yargı kıskacına alma girişimi.

Hatırlatalım HADEP kapatılmıştı. Dolayısıyla her iki partinin birbiriyle karıştırılması mümkün değil. Bilmeyenler için hatırlamayanlar için bunu not olarak düşelim. Yasayı evirip çevirip HADEP’i çağrıştığını ifade ediyorlar ve ismimizi değiştirmemizi talep ediyorlar. Savcılık diyor ki bu karar yerine getirilmezse, bu talebimizi dikkate almaz belirlediğimiz sürede gerekli değişiklikleri yapmazsanız AYM’ye ihtar davası açmakla bizi tehdit ediyor. Tüzük ile ilgili bazı değişiklikler yapmamızı istiyor, HEDEP’e itiraz dışında. HADEP kapatma davasıyla ilgili Türkiye haksız bulundu ve mahkûm edildi. Elbette geldiğimiz geleneği inkâr edecek değiliz. HADEP mücadelemizde önemli köşe başlarından birini oluşturuyor.

AYM’yi fiili olarak kapatmaya çalışanlar, yerel seçim öncesi bizi zor durumda bırakmaya çalışıyorlar. Burada bizi takip edenler, oy verenlere, gözü gönlü kalbi bizimle atanlara bir kez daha hatırlatalım ki bunlar bizi yıldıramaz. Bunlara karşı her türlü tedbirimiz var. Biz HEDEP’in hangi çağrışımları yaptığını ve hangi çağrışımlardan korkulduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunun farkındayız. İnadımızdan, ısrarımızdan vazgeçmiyor oluşumuzdan ve demokratik siyaset alanını terk etmiyor oluşumuzdan korkuluyor. Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi sadece bir partiden ibaret değildir, HEDEP’ten ibaret değildir. O yüzden hukuk dışı müdahalelerle önümüzü kesmeye çalışıyorlar.

Bundan sonra ne yapacağız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına şunu da söyleyelim. Bundan sonra bu tür itirazlarına bir de kullanma kılavuzu iliştirseler. Sakıncalı harfler, kelimeler, hangi harfler yan yana gelirse sakıncalı olur gibi bir kılavuz gelirse, onlar da fazla mesai yapmaz, biz de yapmayız. Yerel seçim öncesi herhangi bir risk almamak için bu itiraza ilişkin çalışmalarımıza başladığımızı duyurmak isterim. İstenen maddelere ilişkin tüzükte bazı değişiklikler yapılacak.

Bunlar sadece Yargıtay’ın istediği sınırlarda olacak. Bunun dışında başka bir değişiklik yapılmayacak. Bunu en kısa zamanda yapacağız. Yine partinin yeni kısa adının ne olacağı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Partimizin uzun ismi olan Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi ismi değiştirilmeyecek, sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek.

Gelelim yerel seçimlere. Tebliğ edilen bu karar gösteriyor ki iktidar partimizin yerel seçim başarısından şimdiden korkuyor ve elindeki tüm araçlarla saldırmaya başladı. Neden korkuyorlar? Çünkü bizim yerel yönetim anlayışımızda rant yok, yolsuzluk yok, usulsüzlük yok, talan yok, kayırmacılık yok. Demokratik, katılımcı, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik bir yönetim anlayışı var. Emek var, kaynakların ihtiyaçlarına göre kullanılması var. Yerellerde yaşayan halkların, yönetimde söz ve karar süreçlerinde demokratik katılımı var. İşte bu yüzden korkuyorlar.

Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı. Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.

“Kayyımları kentlerimizden söküp atacağız”

Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.

Yeni dönemde mottomuz; kaybettirmek ve kazandırmak yerine, kazanmak olacaktır. O nedenle birinci ve ikinci parti olduğumuz her yerde kendi adaylarımızla seçime gireceğiz. Kayyımları göndermekle yetinmeyeceğiz, kazan-kazan politikası ile hareket edeceğiz. Bu konuyla ilgili tartışmalarımız ve çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye’nin her yerinde kazanma odaklı bir stratejimiz olacak. Halklarımıza, kamuoyuna aday adaylığı süreci ile ilgili teknik bazı bilgilendirmeler de yapacağım. Adaylarımızı en geniş mutabakatla belirleyeceğiz. Adaylarımızı PM üyelerimiz, bileşen partilerimizin üyeleri, geçmişten bugüne kadar yönetim kademelerimizde görev almış, emek vermiş yönetimlerimiz, ailelerimiz, demokratik kitle örgütleri ve kent için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşısıyla belirleyeceğiz.

Yani adaylarımızı bir kent uzlaşısıyla ortaya çıkartıp, halkın takdir ettiği şekilde belirleyeceğiz. En demokratik yöntemle belirleyeceğiz. Buradan aklınıza şöyle bir tablo gelmesin. Klasik bir önseçim modeliyle belirlemeyeceğiz adaylarımızı. Yalnızca partimizin üyeleri ya da bileşen partimizin üyeleriyle değil, hakikaten şehrin en geniş kesimlerin ulaşıp en katılımcı, en kapsayıcıyı ve en demokratik biçimde adaylarımızı belirleyerek 2024 yerel seçimlerinde belediyelerimizi geri almak ve her yerde kazanmak için çalışacağız. Sandık kuracağız, adaylarımızı seçimle belirleyeceğiz, seçimin yöntemine ilişkin ayrıntıları kısa sürece içinde Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuz açıklayacak.

Bir kent uzlaşısı ile belirlenecek adaylarımız. Eşbaşkanlık sistemi, kadınların ve demokrasinin kazanımı olarak gördüğünüz bir sistem. Bu sistemden asla vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Yalnızca belediye eş başkanlıklarında değil, aynı zamanda meclis üyeliklerinde ve tüm yönetim kademelerinde bugüne kadar olduğu gibi eşit temsiliyet ilkesi ile hareket edeceğiz. Yine yerelde yaşayan tüm halkların, inanç ve kimlerin yerel yönetimlerde söz ve karar sahibi olmasında da ısrarcı olacağız. Aday adaylığı başvurularımız 27 Kasım’da, yani pazartesi günü başlıyor. Başvurular iki hafta, 10 Aralık tarihine kadar sürecek. Özellikle kadınlara ve gençlere bir çağrı yapmak istiyorum. Aday adaylığı başvurularımız başlıyor. En çok kadınların ve gençlerin başvurmasını istiyoruz. Bu ülkenin tek en gerçek muhalefet partisinin yerel yönetim mekanizmasında yer almak için lütfen başvurularınızı yapın. gelin birlikte kazanalım ve beraber yönetelim.”

Paylaşın

Saruhan Oluç’tan Yargıtay’a “HEDEP” Tepkisi

Yargıtay’ın HEDEP kısaltmasını kabul etmemesine tepki gösteren Saruhan Oluç, “‘Kısaltılmış adını kullanmayın, değiştirin’ demiş. Neden? Savcılık diyor ki; bu HEDEP ismi daha önce temelli olarak kapatılmasına karar verilen Halkın Demokrasi Partisi’nin kısa adı olan HADEP ile aynı olmamak ile birlikte iltibasa mahal verecek benzerlik gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Bu da her iki siyasi partinin birbirleri ile karıştırılmasına elverişli olduğu…’ Yani savcının hukuki davranmadığını biliyoruz. Neden daha önce kapatılan bir partinin neredeyse ismi ve logosu aynısının alındığı, kullanıldığı, milletvekillerinin olduğunu biliyoruz, görüyoruz. İktidara yakın olunca dert değil, iktidara muhalefet olunca dert oluyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Meclis Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis Genel Kurulu’nda Yargıtay’ın HEDEP kısaltmasını kabul etmemesine tepki gösterdi.

HDP hakkında açılan kapatma davası sürecinin başlangıcın değinerek sözlerine başlayan Saruhan Oluç, bu davanın siyasi baskı sonucu açıldığını anımsattı. MA’da yer alan habere göre Saruhan Oluç, davanın “ısmarlama” ile açıldığını belirterek, şunları söyledi:

“Üç sene oldu. Dava sürüyor. Bu nedenle seçimlerde herhangi bir sorun yaşamaması için mecburiyetten dolayı bir bileşen partimizin listelerinden seçime girdik. Daha sonra kongre yaparak partinin ismi değişti. Tüzüğünde değişiklikler oldu. Partinin yeni ismini biliyorsunuz, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi oldu. Kısa adı HEDEP.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yemeden içmeden kendilerine bir yazı gönderdiğini belirten Saruhan Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“‘Kısaltılmış adını kullanmayın, değiştirin’ demiş. Neden? Savcılık diyor ki; bu HEDEP ismi daha önce temelli olarak kapatılmasına karar verilen Halkın Demokrasi Partisi’nin kısa adı olan HADEP ile aynı olmamak ile birlikte iltibasa mahal verecek benzerlik gösteriyor. Bu da her iki siyasi partinin birbirleri ile karıştırılmasına elverişli olduğu…’

Yani savcının hukuki davranmadığını biliyoruz. Neden daha önce kapatılan bir partinin neredeyse ismi ve logosu aynısının alındığı, kullanıldığı, milletvekillerinin olduğunu biliyoruz, görüyoruz. İktidara yakın olunca dert değil, iktidara muhalefet olunca dert oluyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kararını kınıyor, protesto ediyoruz. Bize politika yaptırmamak için demokratik siyaset alanında adım atmamıza engellemek için bu kararları aldığını biliyoruz.

Bunu bir kez daha söyleyelim Yargıtay’a; Yemin ediyoruz, demokratik siyasete kararlarıyız. Siz hangi kumpası yaparsanız yapın, hangi zorluğu çıkartırsanız çıkartın demokratik siyaset alanındaki kararlığımız, mücadelemiz sürecektir. Bu da size cevap olsun.”

Paylaşın