HEDEP’in Yeni Kısaltması DEM Parti: Yargıtay’a Bildirildi

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin yeni kısaltması DEM Parti oldu. Karar Yargıtay’a bildirilirken, Parti sözcüsü Ayşegül Doğan, “Partimizin mayası halklardır isimler değildir. DEM devrandır, DEM zamandır ve bu zaman kayyımlardan başlayarak değişecek” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) süren kapatma davası nedeniyle seçimlere Yeşil Sol ile katılmıştı. Seçimlerin ardından yapılan kongrede, partinin yeni adının Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, kısaltmasının ise HEDEP olmasına karar verilmişti. Ancak bu karar Yargıtaydan onay alamamıştı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP, yeni kısaltmasıyla DEM Parti) Sözcüsü ve Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, partisinin basın toplantısında konuştu. Doğan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“15 Ekim’de görkemli bir kongre gerçekleştirdik ve zorunlu nedenlerle ismimizi değiştirdik. Yargıtay Başsavcılığı ise yeni ismimize itiraz etti. 18 Kasım’da tüzüğümüzde de değişiklik talep etti. Neymiş efendim? HEDEP ismi HADEP’i çağrıştırıyormuş. İltibasa mahal verdiği için iki parti karıştırılabilirmiş. Oysa ki HADEP kapatılmıştı.

Önümüz yerel seçim ve biz bu kararın ne anlama geldiğini biliyoruz. Yeni bir yargısal çelmeyle bizi karşı karşıya bırakmakta olduklarını sizler de takdir edersiniz. Biz bu çelmelere ve kumpaslara karşı seçeneksiz değiliz. 30 yılda onlarca parti kurduk; ama başardık. Neyi başardık? Halkımızın gönlünde yer etmeyi, Türkiye’de barış mücadelesine öncülük etmeyi başardık.

Onlar bu yolu seçtikçe biz de yeni isimlerle, hız kesmeden, çoğalarak yolumuza devam edeceğiz. Tüzüğümüzde yalnızca Yargıtay’ın talep ettiği değişiklikler oldu. Yeni ismimiz olan DEM Parti de Yargıtay’a ulaştı. Bugünkü DEM Partinin özü ve mayası halklardır. Anlaşılmamış olmalı ki harflerle uğraşmaya devam ediyorlar.

Bizim mayamızı harfler değil, halklar oluşturuyor. Bizi tanımlayan direniş azmimiz ve fikrimizdir. Zamanın içinden süzülen bir gelenekten geliyoruz… DEM aynı zamanda nefes, söz, zaman, devran anlamlarıyla da bizi tarif ediyor.

Bu devran önce kayyımlardan başlayarak değişecek. Zamanla önümüze çıkan zorluklara, yargısal kıskaçlara rağmen duruşumuz sayesinde mücadelemiz daha da güçlenecek. Gözü, gönlü, kulağı, kalbi bizimle olanlar, seçmen olmanın ağır bedellerine rağmen bizimle birlikte yol yürümekten vazgeçmeyenler; şu ana dek partimize yerel seçimler için gösterdiğiniz ilgiye de teşekkür ederiz.

Bu ilgi ve teveccühü de göz önünde bulundurarak yerel seçimler için aday adaylık sürecimizi 20 Aralık’a kadar uzattığımızı da belirtmek isteriz. Hadi kadınlar, hadi gençler; kayyımlara halk iradesini göstermek için il ve ilçe örgütlerimize gidelim!”

Paylaşın

HEDEP’li Doğan’dan CHP’li Fırat’a Sert Tepki: Gizli Protokol Bizim İşimiz Değil

CHP’li Ali Haydar Fırat’ın “AKP ile HEDEP arasında pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. İstanbul’da aday çıkartmaları için görüşmeleri var” sözlerine tepki gösteren HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Gizli protokol yapmak bizim işimiz değil” dedi.

Haber Merkezi / Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 28 Mayıs seçimleri öncesi gizli bir protokol imzalamıştı. Özdağ’ın yakın zamanda sosyal medya hesabından gizli protokolü paylaşmıştı. Protokole göre, Zafer Partisi’ne 3 bakanlık ile belirlenen bakan yardımcılıkları veriliyor ve atamalar Özdağ ile yapılıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Meclisi (PM) üyesi Ali Haydar Fırat, Gazeteci Nevşim Mengü’nün YouTube’daki programında, “AKP ile HEDEP arasında pazarlıklar yapıldığını biliyoruz, İstanbul’da aday çıkartmaları için görüşmeleri var. Antalya ve Mersin’de de var. İktidar tarafından kayyım meselesinin de pazarlık konusu yapıldığının… İktidar bunu bir sopa olarak kullanıyor. Bu siyaset değil bu rezillik!” ifadelerini kullandı.

Ali Haydar Fırat’ın sözlerini sosyal medya hesabından paylaşan HEDEP SÖzcüsü Ayşegül Doğan şu ifadeleri kullandı:

“On yıllardır hukuk siyasetin sopası olamaz, olmamalıdır diyoruz. Ağır bedellerle, buna karşı özgürlük, eşitlik, adalet ve barış mücadelesi veriyoruz. Size tavsiyem, iddia dahi olamayacak bu spekülatif, algı yaratmaya dönük yorumlarınızı yapmadan önce, eski gazeteci, yeni siyasetçi olarak olası kaynaklarınıza dikkat etmenizdir. Aksi takdirde yalan haber yaymaktan en hafif deyimiyle mahcup olabilirsiniz! Yeri gelmişken hatırlatayım, “gizli protokol”yapmak bizim işimiz değil!”

Paylaşın

HEDEP Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: Rejime Geri Adım Attıracağız

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunan HEDEP Eş Genel Başkanı  Tülay Hatimoğulları Oruç, iktidarın şimdiden belediyelere kayyım atamak için ellerini ovuşturduğunu belirtti.

Tülay Hatimoğulları Oruç açıklamasının devamında, “Ama onlara karşı belediyeler önünde etten duvar öreceğiz. Orada kayyımların hırsızlık yuvaları olduğu için belediyeler önüne beton bloklar örmüşler. Ama biz o beton blokları paramparça edeceğiz. Aynı zamanda batıda demokrasinin kazanması için her türlü çalışmayı yapacağız. Seçim işbirliğine karşı değiliz. Ama bir işbirliği yapılacaksa açık ve şeffaf olacak” dedi ve ekledi:

“Otoriter rejime geri adım attıralım diye zaten seçmenimiz büyük bir fedakârlık yaptı. Halkımız 2024 seçimlerinde bizim kazanmamızı istiyor ve biz buna yönelik çalışmalar yapacağız. Her belediye meclisinde halkımızın sesinin olmasını istiyoruz. Çünkü biz çocukları kargolarda teslim edildiği halde barıştan vazgeçmeyen Barış Annelerinin sesiyle mücadele ediyoruz. Bizler devrimci, yurtsever ruhla mutlaka başaracağız, bu faşist rejime geri adım attıracağız.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, partisinin Germencik ilçesinde düzenlediği halk buluşmasında konuştu. HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, temaslarda bulunmak üzere gittiği Ege bölgesinde Muğla ve Aydın’da ziyaretlerde bulundu. Hatimoğulları’na milletvekilleri Burcu Gül Çubuk, İbrahim Akın, George Aslan ve Öznur Bartın eşlik etti.

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Hatimoğulları ve beraberindekiler ilk olarak Muğla’nın Milas ilçesinde maden ocağına karşı direnen İkizköylüleri ziyaret etti. Burada konuşan Hatimoğulları Oruç, “Bizlerin havasından, suyundan beslenmeye çalışanlara karşı mücadele edeceğiz. Parlamentoda, alanlarda, meydanlarda hep beraber olacağız” dedi.

Heyet ardından Aydın’ın Germencik ilçesine geçti. Burada Ortaklar Mahallesi girişinde karşılanan Hatimoğulları Oruç ve beraberindekiler, kalabalık bir konvoy eşliğinde HEDEP Germencik ilçe binasına geçerek, gençlerle bir araya geldi.

Gençlere seslenen Hatimoğulları Oruç, İstanbul’da Gençlik Meclisi üyelerine yönelik saldırının açık bir işkence olduğunu ifade etti. Polisin genç kadınların saçlarını kopardığını söyleyen Hatimoğulları Oruç, şunları söyledi: “İşte bu kadar açık, aleni, insanlık dışı uygulamalara gençlik meclisi üzerinden tanık olduk. Buna hiçbir gencin bilinci boyun eğmez. Cenaze kaçırmalardan aileleriniz yas hakkını elendin alan anlayışa karşı en güçlü mücadeleyi siz vereceksiniz.

Kürt gençliğini ve Türkiyeli sosyalist gençleri, apolitik bir zemine itmek istiyorlar. Bunun için özellikle Kürdistan başta olmak üzere devletin özel savaş politikalarına tanıklık ediyoruz. Bunda birinci derecede uyuşturucu geliyor. Gençleri uyuşturucu içmeye, satmaya teşvik ediyorlar. Devletin bu konuda büyük bir yatırımı var. Ama en güçlü cevabı HEDEP Gençlik Meclisi ve sosyalist devrimci güçlerle birlikte vereceğiz.”

Gençlerin üniversite okumaya çalışırken aynı zamanda yoksullukla mücadelede ettiğini ifade eden Hatimoğulları Oruç, “KYK yurtlarının bakımsızlıkları ortada. Devlet için gençlerin canının bir önemi yok. Bu bakımsızlık bizden Zeren Ertaş’ı aldı. Üniversiteli gençlerde, gelecek göremediği için intihar oranı yükselmiş. Gençler yurtdışının kapısını çalmaya başladı, çünkü burada gelecek yok. Bütün bunların çözümü yurtdışına gitmek değil. Devletin bu özel savaş politikasına karşı güçlü bir mücadele ile sistemi tersine çevirmekte.

Bu ülkenin tarihinde devrimci kuşaklar var ve onlara öncülüğü gençlik yapmıştır. Dönem dönem umutsuzluğa kapıldığımız olabilir ama o anlar mücadele yürüteceğimiz zamanlardır. Deniz Gezmiş’ler, Mahir Çayan’lar, İbrahim Kaypakkaya, Mazlum Doğan öyle yapmadı mı. Bugün bir Kürt hareketinden bahsedebiliyorsak, bunun nedeni faşist otoriterliğe karşı Kürt gençlerinin ortaya koyduğu mücadeledir. Bizler karanlığın en koyu olduğu anın aydınlığa çıkacağımız an olduğunu unutmayalım” dedi.

Hatimoğulları Oruç, ardından parti binası önünde yapılan halk buluşmasında yurttaşlara seslendi. Akbelen ile birlikte Cudi Dağı’nın da paramparça edilmek istendiğine dikkat çeken Hatimoğulları Oruç, “Kürdistan’a düşmanlığının ağaç keserek gösteriyorlar. Kürtlerin 40 yıldır barış istiyor. Bu iktidar ve devlet aklı ise savaş, çözümsüzlük diyor. Bu iktidar yürüttüğü politikalarla buranın ciğerlerini sökmek istiyor. Aydın’daki halkımızın büyük bölümü köyleri yakıldığı, yıkıldığı için buralara yerleşmiş. Buradan da bizi göndermek istiyorlar. Doğamızı katledenlere diyoruz ki; Cudi dağında ağaçların kesilmesine asla izin vermeyeceğiz, Akbelen mücadelesine destek olmaya devam edeceğiz. Doğamıza, havamıza, toprağımıza sahip çıkacağız” ifadelerini kullandı.

“Faşist rejime geri adım attıracağız”

İktidarın şimdiden belediyelere kayyım atamak için ellerini ovuşturduğunu dile getiren Hatimoğulları Oruç, sözlerine şöyle devam etti: “Ama onlara karşı belediyeler önünde etten duvar öreceğiz. Orada kayyımların hırsızlık yuvaları olduğu için belediyeler önüne beton bloklar örmüşler. Ama biz o beton blokları paramparça edeceğiz. Aynı zamanda batıda demokrasinin kazanması için her türlü çalışmayı yapacağız. Seçim işbirliğine karşı değiliz. Ama bir işbirliği yapılacaksa açık ve şeffaf olacak.

Otoriter rejime geri adım attıralım diye zaten seçmenimiz büyük bir fedakârlık yaptı. Halkımız 2024 seçimlerinde bizim kazanmamızı istiyor ve biz buna yönelik çalışmalar yapacağız. Her belediye meclisinde halkımızın sesinin olmasını istiyoruz. Çünkü biz çocukları kargolarda teslim edildiği halde barıştan vazgeçmeyen Barış Annelerinin sesiyle mücadele ediyoruz. Bizler devrimci, yurtsever ruhla mutlaka başaracağız, bu faşist rejime geri adım attıracağız.”

Paylaşın

CHP İle HEDEP Görüşecek Mi? Özgür Özel Açıkladı

HEDEP ile bir görüşme olup olmayacağına yönelik soruya CHP Lideri Özgür Özel “Mutlaka görüşme olur. Görüşmenin ev sahibinin kimin olduğunun talebin kimden geldiğinin de böyle gerilim konusu yapabilecek bir sürecin içinde değiliz, doğru da değil” cevabını verdi.

CHP Lideri Özel, “Türkiye’de herkesin birbirine rezervi var ama CHP’nin özellikle seçmenlerine duyduğu saygıdan dolayı, Türkiye’de Cumhuriyeti kuran parti olmasından dolayı, çok partili siyasi rejimin kazandırılmasındaki çok önemli rolünden dolayı en güçlü kasımız tüm siyasi partilerle görüşebilen, ziyaret edebilen ve ziyaret kabul eden bir parti olmamızdır. Bu noktada hiçbir zorluk yaşayacağımızı düşünmüyorum” diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Almanya’ya yapacağı ziyaret öncesinde DW Türkçe’den Kıvanç El’in sorularını yanıtladı. HEDEP ile ilişkili sorulara CHP Lideri Özel, şu şekilde yanıt verdi:

“Her zaman birlikte olmak, yalnız olmaktan iyidir. Siyasi partilerin illa bir protokole bağlanması da gerekmiyor. Geçmişte bunun birçok örneği, birçok siyasi partiyle yaşandı. Bazen protokolle yapılan anlaşmalar, protokol olmaksızın ortaya çıkan doğal iş birliklerinden daha eksik sonuçlar da verdiği oldu.

HEDEP’in “iletişimin açık olarak yürütülmesi”, “görüşmelerin kamuoyundan saklanmaması” gibi taleplerini son derece makul, mantıklı ve olması gereken olarak görüyorum. Biz daha önce de genel başkanlarla konuşmuştuk, partilerin birbirini ziyareti noktasında benim hiçbir siyasi partiye rezervim yok. “CHP’nin en çok hangi özelliğiyle övünüyorsunuz veya en çok en güçlü kası neresidir” diye sorarsanız cevabım; her siyasi partiyle bayramlarda törenlerde bayramlaşabilen, birbirini kutlayabilen, el sıkışabilen oturup konuşabilen tek partiyiz.

Türkiye’de herkesin birbirine rezervi var ama CHP’nin özellikle seçmenlerine duyduğu saygıdan dolayı, Türkiye’de Cumhuriyeti kuran parti olmasından dolayı, çok partili siyasi rejimin kazandırılmasındaki çok önemli rolünden dolayı en güçlü kasımız tüm siyasi partilerle görüşebilen, ziyaret edebilen ve ziyaret kabul eden bir parti olmamızdır. Bu noktada hiçbir zorluk yaşayacağımızı düşünmüyorum.

Mutlaka görüşme olur. Görüşmenin ev sahibinin kimin olduğunun talebin kimden geldiğinin de böyle gerilim konusu yapabilecek bir sürecin içinde değiliz, doğru da değil.

İstanbul’u Ankara’yı biz, iş birliği olsun ya da olmasın, kazanabiliriz ama güçlü bir İstanbul ittifakını sağladığımızda daha iyi kazanırız, daha çok belediye kazanırız. Belediye Meclisi’ndeki çoğunluğumuz garanti olur. Belki fark daha çok olur ve bu daha iyi yönetmek için bir imkan. Şimdi bugün İstanbul’da da Ankara’da da belediye başkanları çok güzel işler yapıyor ama ayaklarına da belediye meclis çoğunluğumuz olmadığı için zincir vurulmuş durumda. Sürekli onların yapmak istedikleri faaliyetler kısıtlanıyor.

İstanbul’un, Ankara’nın ulaşım sorununa yönelik defalarca yaptığımız taleplerin, UKOME’deki çoğunluk iktidar partisi tarafından yönlendirildiği için, nasıl engellendiğini bütün İstanbullular, Ankaralılar gözleriyle gördü. O yüzden iş birliği, güç birliği her zaman iyidir. Olmazsa dünyanın sonu değildir. O zaman başka iş birliklerine, başka birlikteliklere bakılabilir, toplumdan talep edilebilir. Bunun zaman zaman başarıldığı da oldu. O açıdan dünyanın sonu olarak da görmüyorum ama birliktelik her zaman iyidir.”

Paylaşın

HEDEP’li Oluç: Kapalı Kapılar Ardından Bir Şey Yapmayacağız

Yerel seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunan HEDEP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, “Hangi parti bizimle görüşmek istiyorsa ön kapıdan gelecek. Görüşmeyi halkın gördüğü, bildiği şekilde yapmak istiyorlarsa yapılır. Çayımızı, kahvemizi içeceğiz ve görüşmemizi yapacağız” dedi ve ekledi:

“Kapalı kapılar ardından herhangi bir şey yapmayacağız. Dolasıyla hiçbir yere kapıyı kapamadık. Ama kendi çalışmalarımızı hiçbir ortaklaşma, hiçbir işbirliği olmayacak gibi sürdürüyoruz. PM de bu süreci göz önünde bulundurarak, kararını oluşturacaktır.”

İktidar çevrelerinin “pazarlıkla elini güçlendirme” eleştirilerini değerlendiren Oluç, böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirtti: Derdimiz bir pazarlık gücünü artırmak falan değil. Tam tersine işleyişimizi ve atacağımız adımları sistemli bir şekilde yerine getirerek, herhangi bir gecikmeye mahal vermeden süreci tamamlamaktır.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (HEDEP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, merak edilen “Kent Uzlaşısı” modeli, aday belirleme süreci ve batı kentlerinde nasıl bir yol izleneceğini Mezopotamya Ajansı’na anlattı.

Mayıs ayındaki genel seçimler sonrasında parti olarak bir değerlendirme ve özeleştiri sürecine girdiklerini belirten Oluç, bu kapsamda çok sayıda halk toplantısı düzenlediklerini aktardı. Oluç, toplantılarda partide ortaya çıkan eksikliklerin tartışmasının yürütüldüğüne işaret ederek, “Bunun sonucunda ise çeşitli noktalar öne çıktı. Bunlardan bir tanesi adayların ön seçim ile belirlenmesi oldu. Halkın talebi bu yöndeydi. Parti örgütlerimizden gelen talep de bu yöndeydi” dedi.

Oluç, sonrasında gerçekleşen parti kongresinde bu talebin kabul gördüğünü belirterek, “Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Daha evvel de böyle, kimi yerlerde yaptığımız girişimler vardı. Fakat bu sefer daha sistemli hale getirdik. Her yerde sandık kuracağız. Mümkün olan en geniş çevrenin katılımıyla, ‘Kent Uzlaşısı’yla ön seçim yapacağız. Adaylarımız bu şekilde çıkartacağız” ifadelerini kullandı.

Ön seçimler için hazırlıklarının sürdüğünü söyleyen Oluç, “Komisyonlarımız çalışıyor. Başvurular ve gerekli çalışmalar tamamlanınca bu seçimleri gerçekleştireceğiz. Sandığı koyacağız, oy kullanma hakkına sahip olan herkes oyunu kullanacak. Sandıktan ne çıkarsa ona uygun davranacağız. Kongrede ön seçim kararı aldık. Bu herhangi bir kurulumuzun aldığı bir karar filan değil. Bu kongrede alınmış bir karar ve kongre partinin en yüksek organıdır. O karaları uygulayacağız. Aksi taktirde kongre kararı çiğnenmiş olur. Bu konudaki tartışmaların ya da kaygıların ben yersiz olduğunu düşünüyorum. Ayrıca şöyle bir şey de paylaştık il ve ilçe örgütlerimizle; ön seçime girmeyen aday olamayacak. Ön seçime girmemiş birisini aday yapmak gibi bir usulümüz de olmayacak” diye konuştu.

Oluç, halkın iradesini en iyi şekilde yansıtmak istediklerini söyledi: “Ortaya çıkacak sonuç, hepimizin uyacağı bir sonuç olacaktır” dedi. Oluç, ayrıca parti kriterlerini hatırlarak, bu kriterlere uyan tüm kişileri partide aday olmaya çağırdı. MYK toplantısında ortaya çıkan “her yerde aday gösterme eğilimi” kararına da değerlendiren Oluç, son kararın PM’de olacağını söyledi. Oluç, sözlerine şöyle devam etti: “PM en uygun kararı verecektir. Yerel seçimlerde yerel dinamikler önemlidir. Kent uzlaşısını oluşturacak olan sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri önemlidir. Dolasıyla bütün bu dengeleri de gözeten bir şekilde PM bu konuyu gündemine alacaktır ve bir sonuca varacaktır. PM’nin en sağlıklı ve bize en fazla kazandıracak kararı alacağını düşünüyorum.

“Çalışmalarımızı hiçbir işbirliği olmayacak gibi sürdürüyoruz”

Biz daha önce de söylemiştik ve tekrar ediyoruz: kapımız herkese açık. Ama arka kapı diplomasisi yürütmeyeceğiz. Hangi parti bizimle görüşmek istiyorsa ön kapıdan gelecek. Görüşmeyi halkın gördüğü, bildiği şekilde yapmak istiyorlarsa yapılır. Çayımızı, kahvemizi içeceğiz ve görüşmemizi yapacağız. Kapalı kapılar ardından herhangi bir şey yapmayacağız. Dolasıyla hiçbir yere kapıyı kapamadık. Ama kendi çalışmalarımızı hiçbir ortaklaşma, hiçbir işbirliği olmayacak gibi sürdürüyoruz. PM de bu süreci göz önünde bulundurarak, kararını oluşturacaktır.”

Oluç, son olarak iktidar çevrelerinin “pazarlıkla elini güçlendirme” eleştirilerini değerlendirdi. Oluç, böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirtti. “Derdimiz bir pazarlık gücünü artırmak falan değil. Tam tersine işleyişimizi ve atacağımız adımları sistemli bir şekilde yerine getirerek, herhangi bir gecikmeye mahal vermeden süreci tamamladır. Çünkü bu seçimlerde hem Kurdistan coğrafyasında hem de batıda en yüksek kazancı elde etmek istiyoruz. Kazançtan kasıt; elbette yönetim imkanlarını elde etmektir. Bu kimi yerlerde güçlü belediye meclisleri olur, kimi yerde büyükşehir belediye başkanlıkları olur. Kimi yerlerde ise, ilçe veya belde başkanlıkları olur. Bunlar hepsi açık olan şeylerdir. En yüksek kazancı elde etmek istiyoruz. Hedefimiz bu. O yüzden herhangi bir çalışmanın eksik kalmaması gerekiyor. Biz bunun önlemlerini MYK’da aldık.”

Paylaşın

HEDEP’ten “2019’daki Pozisyonda Olmayacağız” Mesajı

31 Mart 2024’te yapılması planlanan seçimler yaklaştıkça partilerde çalışmalarına hız verdi. Seçimlerde ne yapacağı en çok merak edilen partilerden biri olan HEDEP, 2019’daki pozisyonda olmayacakları mesajını verdi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP)Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, “İktidarı, sağcı bir muhalefetle değiştirme gibi bir amacımız yok” diye konuştu.

İstanbul Kongre Merkezi’nde gazetecilerle bir araya gelen HEDEP Eş Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan daha çok yerel seçim odaklı soruları yanıtladı.

HEDEP’in ‘Kent Uzlaşışı’ olarak kavramlaştırdığı; yerellerde seçim işbirliği modelinin İstanbul özelinde nasıl işleyeceği, her yerde aday çıkarma eğiliminin CHP ile uzlaşıya olanak verip vermeyeceği konusu en çok merak edilen konuydu.

Gazete Pencere’den Candan Yıldız’ın aktardığına göre; Tuncer Bakırhan şu yanıtı verdi: “14 Mayıs seçim sonuçlarını başarısızlık olarak değerlendirdik. Binin üzerinde halk toplantısı yaptık. Halkımız varlık sebebimiz nedir diye sordu. 2015’ten beri muhalefeti destekleyen iktidara kaybettiren bir yöntem denendi. Bir siyasi partiyiz. Ağır sorunları çözme çabamız var ve bunun da bedelini ödüyoruz.

Yapacağımız her iş bu ağır sorunların çözümüne katkı sunmalı. 2015’te başarılı bir sonuç aldık. Artık kazan ve kaybettir siyaseti yerine batıda da kazanmayı hedefliyoruz. Bunun için aday başvurularını almaya başladık. Seçim işbirliklerini, ittifaklarını bir pazarlık ya da taktik olarak görülmesini kabul etmiyoruz. Böyle bir amacı asla gütmeyiz. 2015’ten beri destek verdiğimiz muhalefete sormak gerekiyor.

Ana muhalefet partisi, kayyumlara gerekli tepkiyi gösterdi mi? Maalesef bir şey duymadık. Yaptığımız her şey devlet kodlarını devam ettirdi. Bölgedeki uygulamalara bakalım; uyuşturucu baronları, çeteler, işsizlik ve yoksulluk, Kürtsüzleştirme, gençsizleştirme gibi ağır bir süreç var. Sadece Bingöl’de 12 bin genç yurt dışına gitmiş.

Bunu devlet organize ediyor. Sokağa çıkma yasakları, siyaset yasakları sadece bize… Bölgede olan bitenler hakkında muhalefet ne yaptı ne yapıyor? İktidarı sağcı bir muhalefeti destekleyerek değiştirme gibi bir amacımız yok. Kent uzlaşısı bizim için siyasi partileri aşan bir tutum. Demokratik şeffaf halkçı yerel yönetimleri iktidara getiren arayışımız olacak. Bu pazarlık değildir. Kenti birlikte yönetme siyaseti…”

Bakırhan’ın bu sözlerini, özellikle İstanbul özelinde, CHP ile işbirliğine kapıyı kapatmadıkları ancak açık şeffaf görüşmenin olmazsa olmaz olduğu, kent yönetimine müdahil olmayı ilkesel bir tutum olarak gördükleri şeklinde yorumluyorum.

Soru-cevap kısmının bütününden anladığım benzer bir hassasiyetin Ankara için gösterilmeyebileceği… Zira Mansur Yavaş’la ilgili soruya Tuncer Bakırhan ” Yavaş’a bile oy verdirttik. Bu Kürtlerle partinin kadar ne kadar güçlü bir bağı olduğunu gösteriyor. Akdeniz Belediyesi’ni hep biz kazanırdık. Ama son seçimde CHP’ye kazandırdık. Bu da bizim tutarlılığımız gösteriyor. Bütün bunları sineye çektik. CHP’ye mahkum bir parti değiliz.”

Yavaş’ın Kürtlerle ilgili yaptığı açıklamalar hafızada yer alıyor. Diğer yandan 14 Mayıs genel seçiminde Ümit Özdağ’ın Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda Mansur Yavaş‘ı destekleyeceklerini açıklaması, karşı hamle olarak HDP’nin Yavaş’a oy vermeyeceklerini deklere etmesi CHP’nin yeniden Yavaş’ı aday göstermesi durumunda HEDEP’in tutumunun ne olacağına dair çok şey söylüyor.

AKP ile ‘kayyum atanmayacak’ pazarlığı yapılıp yapılmadığı iddialarına da her iki Eş Başkan, hasta tutuklular üzerinden yapılan görüşme dışında arka kapı görüşmesi yapılmadığını söyledi. İlkeler çerçevesinde her partiye görüşebileceklerini, kent uzlaşısında kapının herkese açık olduğunu dile getirdi. Ümit Özdağ ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki gizli protokolün de utanç verici olduğunu ve unutulmayacağını vurguladı.

Tülay Hatimoğulları da ‘kent uzlaşısı’ nı daha da açarak “Kastımız sandalye istemek değil. Temsiliyeti sandalye ile ölçmüyoruz. Kent uzlaşısı toplumsal ve siyasal dinamiklerin belirli ilkeler çerçevesinde bir araya gelerek yönetimde olması demek. Nasıl yöneteceğiz, birlikte yönetecek miyiz sorusuna yanıt olacak. Demokrasi sadece HEDEP’in sorunu değil ki. Tek adam rejimine karşı olan herkesin sorunu” dedi.

Hatipoğlu, Selahattin Demirtaş‘ın seçim sürecine dahil olup olmayacağı ile ilgili soruya da “Demirtaş dahil bütün eş başkanlarımızın, tutuklu arkadaşlarımızın görüşlerini alacağız” yanıtı verdi.

Paylaşın

HEDEP’li Bakırhan’dan Yerel Seçim Açıklaması: Pazarlık Ya Da Taktik Yapmıyoruz

İstanbul’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan HEDEP Eş Genel Başkanı Bakırhan, 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlerde Türkiye’nin her yerinden aday çıkarma eğilimine ilişkin, “Pazarlık ya da taktik yapmıyoruz” dedi ve ekledi:

“Ana muhalefet görevini yürütebilse, belediyelerimize kayyım atanırken, 81 yaşındaki Makbule Özer cezaevine kadar gönderilirken bir HÜDA PAR vekili kadar duyarlı olsaydı başka bir değerlendirme yapılabilirdi.”

Bakırhan, açıklamasının devamında, “Bölgede yedi yıldır sokağa çıkma yasakları var ama sadece HEDEP’e var, AKP etkinlik yapabiliyor. Halkımız da bu durum karşısında oy verdiğimiz muhalefet ne yapıyor diye soruyor. Sağcı bir iktidarı sağcı bir muhalefeti destekleyerek değiştirme gibi bir durumumuz yok” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları bugün İstanbul’da gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gazete Duvar’dan Can Bursalı’nın aktardığına göre; Yerel seçimlere yönelik kullanılan ‘Kent uzlaşısı’ tanımına ilişkin Bakırhan tarafından yapılan değerlendirmede amacı hem parti tarafından kazanılabilecek belediyelerin alınması hem de batıda halkın güçlü temsilinin ortaya çıkacağı bir sonuca ulaşmanın hedeflendiği belirtildi.

“Kent nüfusunun yüzde 2-3’nün tercihiyle adaylar belirlenecek” diyen Bakırhan, batı illerinde de kendi adayları ile seçime gitme eğiliminde olduklarını ancak nihai kararın Parti Meclisi tarafından verileceğini belirtti.

“Pazarlık ya da taktik yapmıyoruz. Ana muhalefet görevini yürütebilse, belediyelerimize kayyım atanırken, 81 yaşındaki Makbule Özer cezaevine kadar gönderilirken bir HÜDA PAR vekili kadar duyarlı olsaydı başka bir değerlendirme yapılabilirdi” diyen Bakırhan, “Bölgede yedi yıldır sokağa çıkma yasakları var ama sadece HEDEP’e var, AKP etkinlik yapabiliyor. Halkımız da bu durum karşısında oy verdiğimiz muhalefet ne yapıyor diye soruyor. Sağcı bir iktidarı sağcı bir muhalefeti destekleyerek değiştirme gibi bir durumumuz yok” dedi.

Bakırhan, 28 Mayıs’ta yapılan ikinci tur öncesinde CHP ve Zafer Partisi arasında imzalanan gizli protokolün bir kırgınlık yarattığını ancak kayyımsız bir belediyecilik için kimseyle konuşmaya kapalı olmadıklarını herkesle görüşebileceklerini belirtti

Bunu sadece seçim için söylemediklerini vurgulayan Bakırhan, “CHP’nin ne düşündüğünü çok bilmiyorum. Ama kendilerine şunu sormalılar: Bizi bu noktaya ne getirdi? Bunu biraz sorsunlar, sorgulasınlar” dedi.

Eş Genel Başkan Hatimoğulları da iktidarla bir pazarlık yapıldığı yönündeki iddialara ilişkin yaptığı açıklamada, “Bir pazarlık yapmıyoruz ancak halkın meseleleri olan cezaevleri, deprem ve savaş gibi konularda halkın vekilleri olarak çözüm önerilerini yetkili mercilere taşımak durumundayız” diye konuştu.

“Bizim kadar AKP’yi tanıyan, anlayan bir parti yok” diyen Bakırhan, Türkiye’nin temel meselelerini masaya koyarak oturur tartışırız. Biz Türkiye’nin bir gerçeğiyiz. Biz ilelebet iktidara kapalı ya da muhalefetin yedeği bir parti değiliz. Türkiye kazanacaksa herkesle görüşürüz” diyen Bakırhan, “Biz aynı zamanda müzakere yürüten bir partiyiz” ifadelerini kullandı.

Bakırhan, seçimlerden bağımsız her konuyla ilgili görüşme yapılabileceğini de belirtti.

Eş Başkan Tülay Hatimoğulları, ana muhalefeti eleştirerek, “Tüm çıkışı sandıkta gören bir anlayış var. Ama Türkiye’nin bir mücadele ittifakına ihtiyacı var” dedi.

“Türkiye’nin bir demokrasi mücadelesine ihtiyacı var” ifadelerini de kullanan Hatimoğulları, yerel seçimden sonra seçimsiz geçmesi beklenen 4 yıllık sürece vurgu yaparak Emek ve Özgürlük İttifakı’na ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Hatimoğulları, “Emek ve Özgürlük İttifakı bir seçim ittifakı değildi. Henüz ittifak bileşenlerleriyle değerlendirme yapmadık ama ittifak şu an için yeterli değil. En geniş yelpazede bir mücadele ittifakına ihtiyacımız var. Bu ittifakına oluşması için var gücümüzle çalışacağız” dedi.

Yerel seçimlerde İstanbul’daki tavırlarına ilişkin soruyu Eş Başkan Bakırhan yanıtladı. Bakırhan, İstanbul’un en yoğun Kürt nüfusuna sahip kent olduğuna değindi ve “İstanbul’da tabanımız var. Demokrat, ırkçı olmayan, Türkiye’deki mozaiğe saygı göstermesi gibi ölçülerimiz var. Şeffaf müzakere yürütülmesi gibi bir kriterimiz var. İsimlere çok girmek istemiyorum” diye konuştu. 2019’daki yerel seçimlerde Mansur Yavaş’a oy verdiklerini ve kazanmasında rol oynadıklarını da söyleyen Bakırhan, yaptıkları değerlendirmelerin CHP’ye özgü değerlendirmeler olmadığının altını çizdi.

2019’daki yerel seçimlerde kazandıkları kentlere atanan kayyumların uygulamalarından bahseden Bakırhan, Siirt Belediyesi’yle ilgili şunları söyledi:

2014’te belediyeyi kazandıktan sonra atanan kayyum 2.5 yıl boyunca hiçbir hizmet üretmedi. Biz teslim ettiğimizde kasada 20 milyon lira vardı. 2019’da belediyeyi tekrar kazandık, 115 milyon lira borçla devraldık. Borçları eritmeye başlayıp aynı zamanda hizmet ürettiğimiz sırada tekrar kayyum atandı. Şu anda Siirt Belediyesi’nin 400 milyon lira borcu var.”

Paylaşın

HEDEP’li Hatimoğulları: Her Yerde Kazanmak Üzere Yola Çıkıyoruz

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlere ilişkin değerlendirmede bulunan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, “Biz her yerde kazanmak üzere yola çıkıyoruz” dedi ve ekledi:

“Bölge belediyeleri için ellerini ovuşturanlar bilsin ki onlara oradan ekmek çıkmaz. O kayyımları söküp atacağız. Kayyımlara karşı koruma kalkanı oluşturacağız, o topraklar kayyımın değil, bizim toprağımız. Alın terimizi kayyıma teslim etmeyiz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, partisinin TBMM’deki grup toplantısında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Tülay Hatimoğulları Oruç’un açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Coğrafyamızda yaşanan sorunlar bitmiyor. İsrail Gazze’yi bombalamaya devam ediyor. Her gün 200 çocuk hayatını kaybediyor. Bu savaşı durdurmalıyız diyoruz. Ama bu konuda asıl yaptırım gücüne sahip olanlar sadece timsah gözyaşı dökmeye devam ediyorlar.

Bizler çağrımızı yineliyoruz. Türkiye’deki bütün güçlerle birlikte diyoruz ki; Gelin başta mazlum Filisitn halkı olmak üzere, bölgedeki Kürt sorunu dahil olmak üzere hep birlikte elimizi taşın altına koyalım. Coğrafyamızda hiçbir insanın yaşamını kaybetmemesi için gelin hep birlikte Orta Doğu’da barış ağacını tekrar dikelim.

Rezerv alan ilanı, ilk olarak pilot bölge Antakya seçildi. Yaklaşık 50 bin insanın yaşam alanına denk geliyor. Depremzede ikinci şoku bununla yaşadı. Deprem evlerimizi başımıza yıktı ama bu haber bir kere daha oradaki halkın başına konteynerlarını, çadırlarını yıktı. Bu uygulama tam anlamıyla toprağa da kayyım atama uygulamasıdır. İlla rezerv alan ilan etmek istiyorsan ey Erdoğan, önce sarayı rezerv alan ilan et.

“Bu iktidar insan kanı üzerinden kâr elde etmekte beis görmüyor”

Biraz itibarından vazgeç ve insanların yaşam alanlarının nasıl kurulması gerektiğine bir bak. Antakya, Maraş ‘rezerv alanla’ peşkeş çekilecek. ‘Deprem var’ korkusuyla rezerv alanı hayata geçirdiler. Erdoğan, kendi sermayesine peşkeş çekmek üzere depremzedenin kanı üzerinden para kazanmayı da helal gören bir anlayış içinde. Bu ‘rezerv planı’ da bu anlama gelmektedir. Bu iktidar insan kanı üzerinden kâr elde etmekte beis görmüyor.

Biz Susurluk’ta sadece fragman izlemişiz. Asıl film şimdi oynuyor. Bankalardan çaldıkları her kuruşu siz ödüyorsunuz, biz ödüyoruz, asgari ücretli ödüyor. AKP Genel Başkanı kalkmış diyor ki asgari ücrete tek zamla bu işi hallediyoruz. Ayakkabı kutularında dolar saklayan değil de, ayakkabı kutularının imalatında çalışan bir kişi olsaydın asgari ücretle dört kişilik ailene nasıl bakacağını çık da Türkiye halklarına anlat.

MYK toplantısında, batıda da aday başvurularımızı hızlandırma kararımızı açıkladık. Biz her yerde kazanmak üzere yola çıkıyoruz. Bölge belediyeleri için ellerini ovuşturanlar bilsin ki onlara oradan ekmek çıkmaz. O kayyımları söküp atacağız. Kayyımlara karşı koruma kalkanı oluşturacağız, o topraklar kayyımın değil, bizim toprağımız. Alın terimizi kayyıma teslim etmeyiz. Bizim olanı geri alacağız, kendimizi, kentimizi yönetmek üzere yola çıkmış durumdayız.”

Paylaşın

Yerel Seçimler: HEDEP’ten Her Yerde Aday Çıkarma Kararı

HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, yerel seçimlere ilişkin yaptığı açıklamada, “MYK’mız ciddiyetle tartışıp değerlendirdi ve Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere adaylarımızla girme eğilimi ortaya çıktı. Bu karar MYK önerisi olarak parti meclisinde değerlendirilecek” dedi ve ekledi:

“Daha önce yaptığımız birinci ve ikinci parti olduğumuz yerlerde aday adayı başvurularımızın 27 Kasım’da başladığını ve 10 Aralık’a kadar süreceğini açıklamıştık. Batı illerinde de komisyonlarımız kuruldu. Aday adayı başvurularını almaya başladık. Yani Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere kendi adaylarımızla girmek için hazırlıklarımız tamamlandı.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin Merkez Yürütüme Kurulu’nun (MYK) yerel seçimlere ilişkin aldığı kararlara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

MA’nın aktardığına göre; Türkiye’nin pek çok yerinde yapılan halk toplantılarına ve bu toplantılarda ortaya çıkan taleplere değinen Doğan, bu durumun bu gün de süren MYK toplantısında da gündeme geldiğini ifade etti. Doğan, “En önemli başlık, hiç kuşkusuz bizim partimizde de yerel seçimler başlığıydı. MYK’mız hala devam ediyor. Halkımızın talepleri çerçevesinde MYK’mızın da gündemine gelen ve tartışılan bazı eğilimleri sizlerle paylaşacağım” dedi.

Toplantıda partinin Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın Hakkari’de yaptığı, “Halkımız bizden her yerde seçime adaylarımızla girmemizi istedi” şekildeki açıklamalarını anımsatan Doğan, bu durumun ilgili kurullarda tartışıldığını belirtti.

Bu durumun MYK’da da tartışıldığını dile getiren Doğan, “MYK’mız ciddiyetle tartışıp değerlendirdi ve Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere adaylarımızla girme eğilimi ortaya çıktı. Bu karar MYK önerisi olarak parti meclisinde değerlendirilecek. Daha önce yaptığımız birinci ve ikinci parti olduğumuz yerlerde aday adayı başvurularımızın 27 Kasım’da başladığını ve 10 Aralık’a kadar süreceğini açıklamıştık. Batı illerinde de komisyonlarımız kuruldu. Aday adayı başvurularını almaya başladık. Yani Türkiye’nin her yerinde yerel seçimlere kendi adaylarımızla girmek için hazırlıklarımız tamamlandı” diye konuştu.

“Adayları kent uzlaşısıyla sağlayacağız”

Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerel seçim stratejimiz kaybettirmek ya da kazandırmak değil kazanmaktır. Neyle nasıl kazanmak? Kent uzlaşısıyla kazanmak. Bu süreçte yapacağımız en önemli şeylerden biri de geliştirdiğimiz yerel seçim ve yerel yönetimler komisyonunun günlerdir hem sahada hem raporlarla hem de araştırmalarla çalıştıkları ve ortaya çıkardıkları yeni bir ön seçim modeli. Bu konuya ilişkin periyodik bir biçimde açıklamalar ve değerlendirmeler yapıyoruz.

Her yerde, yani koşulların olduğu her yerde adaylarımızı ön seçimle belirleyeceğiz. Ön seçimleri her il ve ilçede, katılımcı, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü yerel yönetim anlayışımızın barış, özgürlük ve eşitlik talebinin görünür olduğu bir şekilde adeta bir demokrasi şöleni havasında gerçekleşmesini istiyoruz. Bunu da adayları belirlerken kent uzlaşısıyla sağlayacağız.

Kent uzlaşısı ne demek? Yani en geniş mutabakat. Şehirdeki her sesi duymaya çalışmak. Bir aday belirlerken, aday belirlediğimiz yerde en geniş kesimlere ulaşıp her sesi duymaya çalışmak. O sesi de katarak şehri yönetecek insanları belirlemek. Bu da bir ilk. Şöyle bir ilk. Normalde klasik ön seçim modellerinde partilerin üyeleri oy kullanabiliyor. Bizim geliştirdiğimiz ön seçim modelinde yalnızca partimizin üyeleri değil, yalnızca bileşen parti üyeleri de değil, demokratik kitle örgütleri, ailelerimiz, dünden bu yana emek vermiş, yöneticilik yapmış olanlar, bu süreçte sorumluluk alarak bizimle birlikte olabilir ve oy kullanabilir.

Dolayısıyla kent hakkı için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşıyla belirleyeceğiz adaylarımızı. Sadece belediye eş başkanları değil belediye meclis üyelerimizi ve il genel meclisi üyelerimizin 3’te ikisini ön seçimle belirleyeceğiz. Heyecanlıyız, kararlıyız, umutluyuz, kazanacağız. Türkiye’nin her yerinde seçime adaylarımızla girmek için hazırlanıyoruz. Kayyımları kalıcı hale getirmeye çalışanlar da bilsinler ki; partimize gönül veren, oy veren ve bunun için ağır bedeller ödeyenler, kayyım rejimine en güçlü cevabı kendilerine ve kentlerine kazandırarak verecekler.”

Paylaşın

Yerel Seçimler: HEDEP Nasıl Bir Strateji İzleyecek?

Yerel seçimler yaklaştıkça, siyasi partiler de seçim çalışmalarına hız verdi. HEDEP’li Rüştü Tiryaki, kazanabilecekleri kentlerde belediye eşbaşkanları ve meclis adaylarını belirlemek için sandık kuracaklarını söyledi.

Rüştü Tiryaki, batı kentlerinde ise “kazandıran bir ittifak” ile halkın karşısına çıkacaklarını ifade etti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, yerel seçimlere ilişkin belirledikleri politik hattı MA’ya değerlendirdi.

Daha önceki süreçlerde de farklı ön seçim modelleriyle aday belirleme deneyimine sahip olduklarını belirten Tiryaki, “Kent Uzlaşı” modelinin geçmiş modellerden daha kapsamlı ve geniş olduğunu söyledi. Tiryaki, “Bu sefer daha geniş kesimlerin katılımıyla adaylarımızı belirleyeceğiz. İddiamız; birinci ve ikinci parti olduğumuz, ön seçim koşullarının olduğu yaklaşık 200 yerde ön seçimi gerçekleştirmek” dedi.

“Halk adayları belirleme hakkına sahip olacak”

Tüm adayların ön seçimle belirleneceğinin altını çizen Tiryaki, şöyle dedi: “Belki de bu ülkede ilki gerçekleştireceğiz; sadece belediye eşbaşkan adaylarını değil belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyelerinin de üçte ikisini yine ön seçimle belirleyeceğiz. Halkımız kimi aday olarak görmek istiyorsa, onu seçecek. Büyükşehir belediye eşbaşkanları için ilçelerde de oy kullanılacak. Sadece Diyarbakır, Van veya Mardin şehir merkezinde değil, ilçelerinde de halk adayları belirleme hakkına sahip olacak.”

Aday adaylarının yüzde 50’inin üzerinde oy almaması halinde en çok oyu alan iki aday ile seçimin ikinci turunun gerçekleştirileceği bilgisini veren Tiryaki,  “İkinci turda en çok oy alan belediye eşbaşkan adayı olacak. Ön seçimde oy pusulasının bir yanında kadın, bir yanında ise erkek adaylarımız olacak. Sadece belediye eşbaşkanlıkları için değil aynı zamanda diğer alanlar için de eşit temsiliyet modelimizi esas alıp, adaylarımızı belirleyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Bu güne değin pek az siyasi partinin ön seçim yaptığını belirten Tiryaki, ön seçimle ilgili Anayasa’da yer alan haklara işaret etti. 298 sayılı yasaya dikkat çeken Tiryaki, bu yasanın ön seçimde sadece parti üyelerinin adayları belirlemeyi ön gördüğünü dile getirerek, ekledi: “Yasaya göre, ön seçim yapan siyasi partinin üyeleri dışında kimse oy kullanamaz. Ama biz bileşen partilerimizin tamamının oy kullanmasını istiyoruz. Yani HEDEP, HDP, DBP, ESP, Devrimci Parti, SODAP ve SYKP gibi çok sayıda bileşenimiz ön seçimlerde oy kullanabilecek. Gençlik ve kadın meclisinin yanı sıra Barış Anneleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin oy kullanmasını istiyoruz. Saydığım bileşenlerle bir delegasyon oluşturacağız.”

Ön seçime katılımı geniş tutmayı önemsediklerini dile getiren Tiryaki, “Müşahit, sandık kurulu üyesi, okul sorumlusu veya mirasını devraldığımız siyasi partilerin il, ilçe örgütlerinde ya da genel merkezlerinde görev almış kişilerin tamamının oy kullanması için bir çalışma yürütüyoruz. Olabildiğince katılımı geniş tutmaya çalışıyoruz. Bu partiye emek vermiş, seçimleri kazanmasını isteyen herkesin ‘Bizim oyumuzla belirlendi’ diyeceği adaylar belirlemek istiyoruz. Bunları halkımızın karşısına çıkarmak istiyoruz. Ön seçimlerimiz birer demokrasi şölenine dönüşecek. Gerçek anlamda bir demokrasi şöleni olmasını istiyoruz” dedi.

Aldıkları ön seçim kararının tabanda heyecan yarattığını sözlerine ekleyen Tiryaki, “Yönetim kademelerinde yer alan arkadaşlarımızla toplantılar yaptık ve bu modeli anlattık. Bu herkesi heyecanlandırdı. Şunu da itiraf etmek gerekir; arkadaşlarımızın ve halkımızın bir kısmı bunu inandırıcı bulmuyor. Bunu yapamayacağımızı düşünüyorlar. Bu kuşkuda, bizim geçmiş pratiklerimizin etkisi var elbette. Eğer halkımıza anlatamadıysak bu bizim sorunumuz. Bu kuşkuları giderecek bir iş yapacağımızı söyleyebilirim. Emin olun bu seçimi yaptıktan sonra ‘HEDEP bir iddia ortaya koydu ve bu iddiayı da hayata geçirdi’ diyecekler” ifadelerini kullandı.

“İttifakta halkımızın çıkarlarını gözeteceğiz”

Yerel seçimlerde ittifak olup olmayacağı hususunu da yanıtlayan Tiryaki, güçlü oldukları yerlerde ön seçim sonucu öne çıkan adaylarla seçime gireceklerini ancak Türkiye’de henüz aday adayı başvurularını almadıklarını söyledi. Seçimlerde iş birliğine açık olduklarını dile getiren Tiryaki, “Ancak geçmiş iş birliklerinden farklı bir iş birliği hedefimiz var. Yaptığımız kamuoyu araştırmalarında veya gerçekleştirdiğimiz halk toplantılarında aslında halkımızın iş birliğine kapalı olmadığını gördük. Sadece bu ittifakın biçimine göre eleştirileri var. Bunun daha açık, şeffaf ve kazandıran bir ittifak olmasını istiyorlar. Eğer bir işbirliği yapacak isek bunun aynı zamanda bize de kazandırması gerekir. Halkın uyarısı bu yönde. Emin olun ittifakta da halkımızın çıkarlarını gözeteceğiz” diye belirtti.

Tiryaki, bu ittifak kapsamında sol ve sosyalist ile demokratik kitle örgütleriyle görüşmelerini sürdürdüklerini ancak henüz nihayete ermediğini de paylaştı. Tiryaki, “CHP veya başka bir parti ile henüz böyle bir girişimimiz olmadı. Bunun da bilinmesini isterim” dedi.

Kayyım uygulamasının halkta duygusal kırılmaya neden olduğunu söyleyen Tiryaki, şöyle devam etti: “Seçimsiz belediye kazanmak AKP’nin hoşuna gitmiş olmalı ki 2019’da sudan bahanelerle seçilmiş arkadaşlarımız hakkında soruşturma başlatarak, hatta hiçbir soruşturma yok iken belediye eşbaşkanlarımızı görevden uzaklaştırarak yerlerine kayyım atadı. Meclisleri de feshetti. Fakat ne 2016’daki ne de 2019’daki kayyım görevlendirmesi halkın desteğini alabilmiş değil. Siyasi iktidar bunu çok iyi biliyor. Muhalefet bir bütün olarak kayyım siyasetini doğru bulmuyor. AKP seçmeninin önemli bir bölümü de kayyım siyasetini doğru bulmuyor. Önümüzdeki dönem için AKP’nin kayyım atama konusunda rahat olmayacağını söyleyebilirim. Çünkü Kürtlerde duygusal kırılmaya yol açan bir uygulama bu.”

Paylaşın