Demirtaş: ‘Kürt Sorunu’ Çözüldü Diyenler Yalan Söylüyor

2016 yılından beri Edirne F tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada “‘Asimilasyon bitti’ diyenler, ‘Kürt sorunu çözüldü’ diyenler yalan söylüyorlar” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sosyal medya hesabından Kürtçeye çevrilen çocuk klasikleri kitaplarının duyurusunu yapan Demirtaş, “Kitap alacak imkanınız yoksa lütfen bana ulaşın. Sizlere 10 kitaplık bu setle birlikte Kürtçe sözlük ve gramer kitabı da gönderebilirim. Ayrıca Kürtçe okuyup yazmak ve konuşmak için Kürt olmak da gerekmiyor. O nedenle bu Kürtçe kitap setini, isteyen Türk kardeşlerime de memnuniyetle hediye etmek isterim” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş, açıklamasının devamında, “Lütfen biraz empati yapın, kendi çocuğunuza da anadilinin unutturulduğunu bir düşünün. Maalesef, bugün milyonlarca Kürt çocuğu kendi anadilinde okuyup yazamıyor. Evet, birlikte yaşamalıyız. Evet, eşit olmalıyız. Evet, Türkiye ve Cumhuriyet hepimizindir. O halde, Kürt çocuklarının kendi anadillerinde okuyup yazmalarının kime ne zararı olacak?” dedi.

Demirtaş’ın sosyal medya paylaşımları şöyle:

“1- Merhabalar. ARAM Yayınları, aralarında Pollyanna, Robin Hood ve Pinokyo’nun da olduğu çocuk klasiklerini Kürtçeye çevirip yayımlamış. Bana da gönderdiler, sağ olsunlar.

2- Kitap alacak imkanınız yoksa lütfen bana ulaşın. Sizlere 10 kitaplık bu setle birlikte Kürtçe sözlük ve gramer kitabı da gönderebilirim.

3- Bakın, bu önerdiğim Kürtçe çocuk romanlarını okuyup anlayabilecek Kürt çocuğunun sayısı o kadar az ki artık. ‘Asimilasyon bitti’ diyenler, ‘Kürt sorunu çözüldü’ diyenler yalan söylüyorlar. Lütfen biraz empati yapın, kendi çocuğunuza da anadilinin unutturulduğunu bir düşünün.

4- Maalesef, bugün milyonlarca Kürt çocuğu kendi anadilinde okuyup yazamıyor. Evet, birlikte yaşamalıyız. Evet, eşit olmalıyız. Evet, Türkiye ve Cumhuriyet hepimizindir. O halde, Kürt çocuklarının kendi anadillerinde okuyup yazmalarının kime ne zararı olacak?

5- Ayrıca Kürtçe okuyup yazmak ve konuşmak için Kürt olmak da gerekmiyor. Tıpkı İngilizce bilmek için İngiliz olmak gerekmediği gibi. O nedenle bu Kürtçe kitap setini, isteyen Türk kardeşlerime de memnuniyetle hediye etmek isterim.”

Paylaşın

HDP Sözcüsü Günay: Çözümün Adresi Meclis’tir

HDP Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu tartışmayı başlatmış olmasını muhalefetin çözüm konusunda inisiyatif alma istemini kıymetli buluyoruz. Türkiye bu tartışmayı geçmişte yaşananları inkar etmeden, yaşadıklarından dersler çıkararak, siyasi bir ciddiyet ve olgunlukla yürütmelidir. Demokratik ve barışçıl bir çözümün yeri de elbette Meclis’tir.” dedi. 

Haber Merkezi / Basın toplantısında son günlerde öne çıkan muhataplık ve çözüm tartışmaları, öğrencilerin barınma sorunlarını değerlendiren Günay’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle;

“Türkiye çok kritik ve önemli bir dönemeçten geçiyor. Türkiye bugünkü koşulları kaldırmıyor, iktidar aklının tercih ettiği bu çözümsüzlük ülkeyi uçuruma sürüklüyor. Türkiye daha fazla bu koşulları kaldıramaz, şartlar ve koşullar değişimi dayatıyor. Toplumsal sorunlarda çözüm artık bir tercih olmaktan çıkmış ve bir zorunluluğa dönüşmüştür. Muhalefet kanadının son dönemlerde başlattığı Kürt sorununda çözüm ve muhataplık tartışmalarını önemli buluyoruz.

Tam da bu yüzden 27 Eylül’de Türkiye’nin geleceğine ışık tutacak bir tutum belgesi açıklıyoruz. 27 Eylül, Türkiye’nin demokratik geleceği açısından çok önemli bir başlangıç olacaktır. Deklarasyonumuz nefes almakta zorlanan topluma nefes aldıracak, tıkanmış ve sorunlara çözüm bulmaktan uzak siyaset kurumuna yeni bir politik perspektif sunacaktır. Aylardır sahadayız, her kesimden insanla bir araya geldik. Sahadan çıkardığımız sonuçları, elde ettiğimiz verileri kurullarımızda tartıştık ve günlerdir süren yoğun tartışmaları tutum belgesine yansıttık.

“Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşemez”

Son dönemlerde yaşanan tartışmalardan da anlaşılacağı üzere Türkiye’nin en büyük ve en temel sorunu Kürt sorunudur. Toplumsal ve siyasal gelişmeler bu gerçekliği her gün daha fazla açığa çıkarıyor. Kürt sorunu temelde Türkiye’nin demokrasi sorunudur. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye demokratikleşemez, Türkiye demokratikleşmeden de Kürt sorunu çözülmez. Bu konuda bizim bakış açımız da rotamız da nettir.

Kürt sorunu ve muhataplık meselesi üzerinden Türkiye’yi tekrar çözümsüzlüğe mahkûm edecek negatif yaklaşımlar görüyoruz. Buradan şunu net bir şekilde vurgulamak isterim. Kürt halkının talepleri nettir, sorunun muhatapları bellidir, çözüm yolu açıktır. Çözüm tartışmaları ciddiyetle, geçmişten ders çıkarılarak ve yaşananları inkar etmeden yürütülmelidir

Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu tartışmayı başlatmış olmasını muhalefetin çözüm konusunda inisiyatif alma istemini kıymetli buluyoruz. Türkiye bu tartışmayı geçmişte yaşananları inkar etmeden, yaşadıklarından dersler çıkararak, siyasi bir ciddiyet ve olgunlukla yürütmelidir. Demokratik ve barışçıl bir çözümün yeri de elbette Meclis’tir.

HDP muhataptır

Şunun açık ve net olarak bilinmesi gerekir. HDP Türkiye’nin tüm sorunları gibi Kürt sorununu da çözmeyi önüne bir görev olarak koymuş bir Türkiye partisidir. HDP’nin Türkiye’nin en büyük sorunu olan Kürt sorununu demokratik temelde çözmek için kararlılığı ve iradesi vardır, tüm sorunlarda olduğu gibi bu kadim sorunda da elbette muhataptır. Demokratik müzakere partisi olarak Kürt sorunun çözümünü demokratik bir Türkiye için elzem görüyoruz, bu yüzden bugün de yarın da çözüm çabası içinde olmaya devam edeceğiz. Ancak bu sorunun çok boyutlu, çok katmanlı ve karmaşık bir sorun olduğunu Türkiye’nin son kırk yılına şahit olmuş herkes bilir.

Konuşulması gereken demokratik bir Türkiye’nin nasıl inşa edileceği, onurlu bir barışın nasıl sağlanacağıdır. Bu açıdan parti olarak üzerimize düşen yapıcı sorumluluğu almaya her zaman hazırız. Değer biçtiğimiz ve fazlasıyla önemsediğimiz son günlerdeki çözüm ve muhataplık tartışmalarının yeni bir döneme kapı aralamasını umuyoruz. Bu konuda umutluyuz ve Türkiye’nin geleceği için zaten çözümden başka bir şans da yoktur.

Öğrencilerin ciddi barınma sorunları var

Değerli basın emekçileri halkımızın yaşadığı sorunlar, çektiği sıkıntılar maalesef bitmiyor. Yakından takip ettiğiniz üzere pandemi sonrası yüz yüze eğitimin başladığı bugünlerde öğrenciler ciddi bir barınma sorunuyla karşı karşıya. Yurt imkanları kısıtlı, özel yurt fiyatları el yakıyor, öğrencilere verilen devlet desteği fahiş kiralar karşısında komik bir meblağ olmaktan ileriye gidemiyor. Ülkede önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisi sayısı 8 milyon 700 bin civarında. Buna karşılık KYK’ye ait toplam 552 yurdun öğrenci kapasitesi ise 84 bin 363. Pandemi sürecini yönetemeyenler, sosyal devlet olma iddiasında da öğrencileri barındırma noktasında sınıfta kaldı.

Peki öğrenciler barınacak yer bulamazken iktidar ne yapıyor?

Ticarethane mantığıyla her köşe başına en basit ihtiyaçlarını bile karşılayamayacağı öğrencilerin doldurulduğu özel üniversitelerin açılmasına önayak oldu.

Tarikat yurtlarına aktarılmak üzere 173 milyon 704 bin lira destek bütçesi ayırdı.

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre New York’ta yaklaşık 2.5 milyar TL’ye mal olan Türkevi binasını yaptırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabının reklamı, New York’un ana cadde ve sokakları ile Times Meydanı’ndaki bazı led ekranlarda ve seyyar kamyonlarda yapıldı.

En ucuz yurt 800 TL, burs ise 650 TL

Türkiye’de Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurtlarına yerleşebilmek için bile torpil gerekiyor. Ev kiralarının zaten yanına yaklaşılmıyor. En ucuz özel yurt ise 800 liradan başlıyor. Öğrencilere destek ödenekleri olan Kredi Yurt Kurumu’nun kredisi ve bursu sadece 650 lira. Bu öğrencilerin nasıl geçinmesi bekleniyor? Asgari ücretle geçinen bir hanenin çocuğunun üniversiteye gidip barınmasını, yemesini, içmesini, insani koşullarda bir üniversite hayatını neyle karşılaması bekleniyor?

Yurt sorununun bir de kadın boyutu var tabii. Birçok genç kadının eğitim hayatı iktidarın yarattığı yurt çıkmazı sebebiyle tehlikede. İktidar her adımında kadınları yavaş yavaş sosyal hayattan, eğitimden, ekonomik özgürlükten uzaklaştırmaya çalışıyor.

Çözüm önerilerimiz

Barınamayan öğrenciler diyor ki, “Bize yalnızca parklar ve banklar kaldı.” Bu harami düzeni, halkımıza ve çocuklarımıza reva görülen geleceksizliği kabul etmiyoruz. Barınma hakkı için mücadele eden öğrencilere dönük gözaltı saldırılarına son verilmeli. Barınamadığı için parklarda protesto halinde olan gençlerle görüşülmeli, barınma sorunu yaşayan öğrenciler için acil bir çözüm bulunmalı. Yurt yerleştirme süreçlerinde ayrımcılık, kayırmacılık ve torpil vakaları bir an önce önlenmeli. Yurt imkanı sağlanmayan öğrencilere “kira destek bursu” verilmeli. Ev kiraları denetlenmeli, fahiş fiyatlı kira istenmesinin önüne geçilmelidir. Öğrencilere verilen KYK bursu ve kredisi arttırılmalı, bu ekonomik kriz sürecinde zengin şirketlerin ve yandaşların vergileri değil, KYK borçları sıfırlanmalı.

Gençlerin taşıdığı, iktidarı tehdit eden potansiyeli görüyoruz. İktidar da görüyor. Bu nedenle en temel hak mücadelesine dahi tahammülleri yok. Ama biz gençlerin hayatını mahvetmelerine izin vermeyeceğiz! Barınamıyoruz diyen ve mücadele eden bütün öğrencilerin yanındayız. Partimizin kapılarının bütün öğrencilere açık olduğunu da yeniden hatırlatmak istiyorum.

Paylaşın

HDP’li Sancar: Bizim Kendi İttifaklarımız Var

HDP’li Sancar, ülkeye güçlü bir demokrasi ve sağlam bir barış getirmek istediklerini belirterek, “Seçimler çok önemli, bunun farkındayız. Milletvekilliği seçimleri için bir ittifak arayışında değiliz. Bizim kendi ittifaklarımız var, yolumuz ve gücümüz var. Bunu 2018 seçimlerinde de 2019 yerel seçimlerinde de hayata geçirdik. Biz bu ittifakları büyüterek kendi yolumuzda yürümeyi kararlaştırdık” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, ‘HDP’liyiz, her yerdeyiz’ kampanyası kapsamında Bursa’da düzenlenen halk şöleninde BursaMuhalif’ten Uğur Ökdemir’e gündemin öne çıkan başlıkları hakkında açıklamalarda bulundu. Seçimlerde bir ittifak arayışında olmadıklarını söyleyen Sancar, iktidarın kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalarına karşı demokrasi güçlerinin ortak hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

Ülkeye güçlü bir demokrasi ve sağlam bir barış getirmek istediklerini söyleyen HDP’li Sancar, “Seçimler çok önemli, bunun farkındayız. Milletvekilliği seçimleri için bir ittifak arayışında değiliz. Bizim kendi ittifaklarımız var, yolumuz ve gücümüz var. Bunu 2018 seçimlerinde de 2019 yerel seçimlerinde de hayata geçirdik. Biz bu ittifakları büyüterek kendi yolumuzda yürümeyi kararlaştırdık” dedi.

“İlkeler etrafında tartışmayı öneriyoruz”

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sistemin farklı işlediğini belirten Sancar, “Orada yüzde 50+1 usulü var. Dolayısıyla oradaki ittifaklarda, çeşitli taktik hamleler daha kritik bir hale gelebiliyor. Bizim orada da söylediğimiz açık. Biz ilkelerin ve geçiş sürecinde temel hedeflerin tartışılmasını öneriyoruz. Bütün demokrasi güçlerine siyasal ve toplumsal muhalefete diyoruz ki sistematik bir diyalog ve düzenli bir müzakereyle temel ilkeleri belirleyelim. Temel ilkeler aynı zamanda geleceğe nasıl bir yürüyüş yapılacağını da gösteriyor. Yani hangi sorunu hangi yöntemle çözeceğimizi, gelecekte nasıl bir düzen inşa edeceğimizi ancak bu diyalog ve müzakere ile ortaya koyabiliriz. Bunlar olmadan şahıslar üzerinden tartışma yürütmenin sorunları çözmeye katkısı olmaz. Bizim bütün Türkiye’ye ve demokrasi güçlerine çağrımız budur. Daha sonra gelişmelere göre daha somut adımlar ve daha somut kararlar alacağız. Ama bunlar için de gelişmeleri göreceğiz. Halkımızla, demokrasi güçleriyle istişareler yapacağız. Kurullarımızda tartışmalar yapacağız. Her adımımızı buna göre atacağız” şeklinde konuştu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş için verdiği kararlara da değinen Sancar, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş’ın bir siyasi rehine olarak tutulduğunu açıkça söylüyor. Ortada hukuka, kanunlara uygun bir durum yok. Yargılamanın siyasi bir amaçla yürütüldüğünü söylüyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi. Bunları biz de söylüyoruz. Türkiye, mahkemenin kararlarını tanımakla yükümlü ama bu kararı tanımıyorlar. Burada adalet yok, burada adalet olmadığı gibi uluslararası mahkemenin ve kurumlarında kararlarını tanımayan yönetim anlayışı var. Biz bu yönetim anlayışını ve zihniyeti değiştirmek için her türlü siyasal ve hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz” diye konuştu.

“İktidar kutuplaştırma politikalarıyla varlığını sürdürmeye çalışıyor”

HDP’ye yönelik saldırıların kendilerini durdurmadığını, yolundan vazgeçirmediğini herkes biliyor ve görüyor diyerek sözlerine devan eden Sancar, “Bu politikaların herhangi bir sonuç alması mümkün değil, bizi de yıldırması mümkün değil. Bu iktidar kutuplaştırma, gerilim, düşmanlaştırma politikalarıyla varlığını sürdürmeye çalışıyor. İşte bu politikalara karşı çok geniş bir demokrasi ittifakı oluşturmamız gerekiyor. Bu saldırılar sadece HDP’ye değildir. Bu saldırılar Türkiye’de demokrasiyedir, özgürlüğedir, barış özleminedir” dedi.

Hedefte sadece HDP varmış gibi düşünen herkesin yanıldığına dikkat çeken Sancar, “Kayyım rejimini örnek vermek gerekirse sanki bu sadece HDP’li belediyelere uygulanan bir uygulamaymış gibi algılandı ama şimdi ülkenin her tarafı kayyumlarla yönetiliyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kendisi bir kayyum düzenidir. Dolayısıyla bize yönelen saldırıları ve bize karşı yürütülen politikaları sadece HDP’ye ve Kürt halkına değil Türkiye’nin tamamına, demokrasi mücadelesine, özgürlük umuduna, barış özlemine yönelik bir saldırı olarak görmek gerekiyor. Eğer böyle görebilirsek Türkiye’yi de güçlü demokrasiyi de sağlam barışı da özgür geleceği de birlikte getirebiliriz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye ‘HDP’ Yanıtı

MHP Lideri Bahçeli’nin “HDP’yi meşru organ görmek demek, PKK’yı muhatap almak demektir” açıklamasına yanıt veren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “O zaman o Sayın Genel Başkan’a söyleyelim, HDP’nin TBMM Başkanvekilliği yaptığı zaman el kaldırıp söz istemesinler. Söz istiyorlarsa, nasıl istiyorlar? Biraz mantık olur” dedi.

Haber Merkezi / Ankara’da Gaziler Haftası Buluşması’na katılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , Kürt sorununa çözümü ve HDP tartışmaları kapsamında yeni açıklamalarda bulundu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, gazetecilerin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “HDP’yi meşru organ görmek demek, PKK’yı muhatap almak demektir. CHP yönetimi siyasi ikbal ve istikbalinin çürük şifrelerini Kandil mağaralarının pespaye karanlığında bulmak üzere harekete geçmiştir” açıklamasını hatırlatması üzerine, şunları söyledi:

“Eğer millete hizmet edeceksek, her politikacının samimi ve dürüst olması lazım. Bu ülkenin sorunları var mı? Evet, sorunları var. Bu sorunlar kronikleşmiş mi? Evet, kronikleşmiş. Bugüne kadar çözülmemiş mi? Evet, çözülmemiş. Bir sorun varsa, bu sorunu çözecek organ hangisi? TBMM. TBMM’den daha büyük bir güç yoktur.

“Bu ülkeye huzuru, bu ülkeye barışı birlikte getireceğiz”

Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren Meclis, bizim TBMM’dir. Dolayısıyla, ‘adres şöyleydi, adres böyleydi, şu sorun vardı, bu sorun vardı.’ Türkiye’de dünya kadar sorun var. Biz sorunlardan korkmuyoruz. CHP’nin Genel Başkanı olarak da bütün millete açık ve net söylüyorum, sizin oylarınızdan çok sizin sorunlarınıza talibim. Bu sorunları, samimi ve dürüst olarak çözeceğim. Bu ülkeye huzuru, bu ülkeye barışı birlikte getireceğiz. Dostlarımızla beraber getireceğiz.

Yeter artık bu millet bıktı. Kavgadan bıktı. Açlık var, sefalet var, yoksulluk var. Öğrenciler mezun olmuş, yurt bulamıyorlar yaptıkları tartışmalara bak. Bu tartışmalar Türkiye’yi kısır bir sürecin içine sokar. Dürüst ve namuslu olan siyasetçi, ahlaklı olan siyasetçi halkına güven veren siyasetçi doğruları her yerde her ortamda dillendirmek zorundadır, ben de bunu dillendiriyorum. Bunu söylüyorum.

“Söylediğiniz şeylerin mantığı olur”

Sorun var, evet. Bu sorun nerede çözülecek? TBMM’de çözülecek, bu kadar açık bu kadar net. ‘Öbür Genel Başkan şunu söylemiş, şu Genel Başkan bunu söylemiş’ o zaman o Sayın Genel Başkan’a söyleyelim, HDP’nin TBMM Başkanvekilliği yaptığı zaman el kaldırıp söz istemesinler. Söz istiyorlarsa, nasıl istiyorlar. Biraz mantık olur. Söylediğiniz şeylerin mantığı olur, mantık çerçevesinde hareket edersiniz.

“Bütün sorunlarını çözmeye kararlıyım, dostlarımızla beraber çözeceğiz”

Onu düşmanlaştır, bunu düşmanlaştır, kamplaşma yap. Bu kadar dert varken bunların derdi mi yok ya. Çocuklar yatağa aç giriyor. Sen 20 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’nde görev yapıyorsun, yönetiyorsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, 20 yılda yurt sorununu çözemedin. Bir yılda çözülecek sorunu çözemedin. Şimdi kalkmış bana bir sürü laf ediyorlar. İstediklerini etsinler yine söz veriyorum, bu ülkenin bütün sorunlarını çözmeye kararlıyım, dostlarımızla beraber çözeceğiz.

Sorunlarla boğuşan değil, nefes alan bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Sorunlarıyla ‘nereye gidiyor bu memleketin hali’ diye sormayacak vatandaş, o sorunlardan sıyrılacak, görkemli, güzel, ahlaklı, temiz bir siyaseti ve onun büyüttüğü Türkiye’yi görecek. Hedefimiz bu.”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Çözümün Adresi TBMM’dir

Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununu HDP’yle çözebiliriz” şeklindeki açıklaması siyasetin sıcak gündem başlığı olmaya devam ediyor. Konu hakkında bir açıklama yapan Demirtaş, “HDP, Kürt sorunu dahil olmak üzere, Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne taliptir, irade sahibi siyasi bir aktördür ve elbette muhataptır. Çözümün adresi de doğal olarak TBMM’dir” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt sorununu HDP’yle çözebiliriz” şeklindeki açıklamasına HDP Milletvekili Sezai Temelli, “Çözümün adresi İmralı’dır” yanıtını vermişti.

Tartışmaya, Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da katıldı.  Demirtaş’ın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımlarda şöyle denildi:

“Benim bildiğim HDP, Kürt sorunu dahil olmak üzere, Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne taliptir, irade sahibi siyasi bir aktördür ve elbette muhataptır. Çözümün adresi de doğal olarak TBMM’dir.

Tabii ki HDP, Kürt sorununun çözümünde tüm tarafların ve her kesimin, açık ve şeffaf katılımını, muhataplığını bilecek siyasi birikime ve deneyime sahiptir. Faydasız ve çoktan tükenmiş tartışmalar gündeme getirmek çözüme katkı sunmaz.”

Paylaşın

Bakan Gül’e “Demirtaş Neden Serbest Bırakılmıyor?” Sorusu

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararlarına rağmen Selahattin Demirtaş’ın neden serbest bırakılmadığını ve serbest bırakılmamasının yasal dayanağını Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e sordu.

Haber Merkezi / Soru önergesinde, “Bugün iç hukuk uygulamalarında AİHM kararlarının taraflı uygulandığına veya hiç uygulanmadığına dair çok sayıda örnek yaşamaktayız. Bunun en çarpıcı ve somut örneğini, önceki dönem eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında AİHM’in “derhal tahliye edilmesine” yönelik kararının uygulanmamasında görmekteyiz” diyen Beştaş, Erdoğan’ın, “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz, biz karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz” ifadesini hatırlattı.

Önergesinde “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Bakanlar Komitesine verilen süre içinde sunulacak eylem planının uygulanması ve Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerekmektedir” diyen Beştaş, Bakan Gül’ün yanıtlaması istemiyle 9 soru yöneltti.

Soru önergesinde şu ifadeler yer aldı:

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Abdülhamit GÜL tarafından Anayasa’nın 98. ve İçtüzüğün 99. maddesi gereğince yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesine göre Sözleşmeye taraf tüm devletler AİHM kararlarına uymaya mecburlardır. Bu açıdan AİHM kararları, üye devletler için bağlayıcıdır ve infazı zorunludur. AİHS 44. maddeye göre de AİHM Büyük Dairesinin kararları kesindir ve AİHS’nin tarafı olan ülkeler, taraf oldukları davalarda Mahkeme’nin verdiği kesinleşmiş kararlara uymayı taahhüt ederler. Yine Anayasa’nın 90.Maddesine göre; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”

“Demirtaş hakkındaki ihlaller silsilesine devam edilmiştir”

Ancak ne yazık ki bugün iç hukuk uygulamalarında AİHM kararlarının taraflı uygulandığına veya hiç uygulanmadığına dair çok sayıda örnek yaşamaktayız. Bunun en çarpıcı ve somut örneğini, önceki dönem eş genel başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında AİHM’in “derhal tahliye edilmesine” yönelik kararının uygulanmamasında görmekteyiz.4 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu olan Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun devamı ile ilgili olarak AİHM 20 Kasım 2018 tarihli kararında, Demirtaş’ın tutukluluk halinin sürmesini kişi özgürlüğünün ihlali olarak kabul etmiştir. Aynı zamanda AİHM kararında seçme ve seçilme hakkının da ihlal edildiğine karar vermiştir. Yine Türkiye’ye karşı verdiği bir kararda ilk kez Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlal edildiğine, yani Demirtaş’ın hukuki değil siyasi gerekçeyle tutuklandığına karar vermiştir. Ancak cumhurbaşkanının “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz, biz karşı hamlemizi yaparız, işi bitiririz” şeklindeki açıklamalarından sonra bu kararın gereği yerine getirilmemiş ve Demirtaş hakkındaki ihlaller silsilesine devam edilmiştir.

AİHM’in daha önce verdiği ve Demirtaş’ın hapsedilmesinin siyasi saikle olduğuna dair tespitini, AİHM Büyük Daire de 22 Aralık 2020’de verdiği kararla tekrarlamıştır. Büyük Daire, 20 Eylül 2019 tarihli ikinci tutuklamanın, Demirtaş’ın 4 Kasım 2016 tarihli ilk tutukluluğunun devamı niteliğinde olduğunu vurgulayarak, halen bu nedenle tutuklu olan Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetmiştir.

AİHM Büyük Dairesinin kararından sonra, son olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de 17 Eylül 2021 tarihli kararında Demirtaş’ın bir an önce serbest bırakılmasını istemiştir. Demirtaş ve Kavala’nınderhal serbest bırakılması gerektiğine yönelik bir kez daha uyarıda bulunan Komite, Aralık oturumuna kadar Kavala’nın serbest bırakılmasını bekleme kararı almış; Demirtaş için eylem planınısunması için de Türkiye’ye 30 Eylül’e kadar süre vermiştir. Komitenin, Demirtaş ile ilgili kararında “Propaganda suçundan verilen 4 yıl 8 aylık hapis cezasının, Demirtaş’ı cezaevinde tutma ve seçimlere katılmasını engelleme amacı taşıdığı” belirtilirken, “Başta Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden dava ve Yargıtay’ın onama kararı olmak üzere, Demirtaş’ın yasama dokunulmazlığı ve ifade özgürlüğü kapsamında kalan açıklamaları nedeniyle uygulanan bütün olumsuz yaptırımların sonuçlarının ortadan kaldırılması gerektiği” hatırlatılmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve Bakanlar Komitesine verilen süre içinde sunulacak eylem planının uygulanması ve Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması gerekmektedir.

Bu bağlamda;

1- Selahattin Demirtaş hakkındaki 20 Kasım 2018 tarihli AİHM kararına, 22 Aralık 2020 tarihli AİHM Büyük Daire kararına ve 17 Eylül 2021 tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi kararına rağmen neden hala tahliye edilmemiştir?

2- Hem 2018’deki AİHM Daire hem de 2020’deki AİHM Büyük Daire kararından sonra Demirtaş’ın serbest kalmasının önüne geçilmesi için çözüm sürecinin başladığının duyurulduğu 2013 Newroz’unda yaptığı bir konuşma sebebiyle ona verilen bir hapis cezası önce İstinaf’ta, sonra yapılan değişiklikle Yargıtay’da onaylanmıştır. Dolayısıyla Demirtaş şu anda 20 Eylül 2019 tarihinde ikinci kere tutuklandığı dosyadan tutuklu ve Yargıtay’ın verdiği kararla birlikte başka bir dosyadan da hükümlü bulunmaktadır. Bu dosya ifade özgürlüğü kapsamında olduğu halde, serbest bırakılmamasının yasal dayanağı nedir?

3- AİHM Büyük Daire’nin kararı üzerine Avrupa Komitesi Bakanlar Komitesi’nin verdiği karar sonucu; Ankara 22 Ağır Ceza Mahkemesi’nin Demirtaş’ın tutukluluğuna derhal son vermemesinin ve Anayasa Mahkemesi’nin de 4 yıl 8 aylık hapis cezası ile ilgili başvuruyu inceleyip, hükmün kaldırılmasının önünü açmamasının gerekçesi nedir?

4- Demirtaş ve Kavala davalarının dışında başka davalarda da yerel mahkemelerinsiyasi sebeplerle, Anayasa Mahkemesi dâhil olmak üzere başvurucuların cezaevinde tutulması için bir çaba içinde olduğu bilinmektedir. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili bu hak ihlallerini önlemeye yönelik herhangi bir girişiminiz olacak mıdır?

5- Selahattin Demirtaş hakkında TCK’nin 314. maddesinde düzenlenen örgüt üyeliği suçunun kanuni olarak öngörülemez olduğu; çok açık ve geniş olarak yorumlandığı tespiti karşısında herhangi bir kanun değişikliği yapılması hazırlığı var mıdır?

6- Komitenin önüne herhangi bir dosya geldikten sonra taraf devletin tespit edilen ihlal ile ilgili altı ay içinde eylem planı hazırlaması gerekmektedir. Komite, AİHM’in arasında yargı bağımsızlığının da olduğu tespitlerini hatırlatarak Türkiye’de özellikle siyasi tutuklulukla ilgili olarak yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi için atılacak adımları da içerecek şekilde eylem planı sunulmasını talep etmektedir. Bu kapsamda hazırlığı yapılan bir eylem planı var mıdır? Yok ise, gerekçesi nedir?

7- Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin üye devletlerin üyeliğini askıya alma ve üye devletleri üyelikten atma yetkisine sahip olduğu göz önüne alındığında bu karara uyulmaması halinde meydana gelecek sonuçların sorumluluğu kime ait olacaktır?

8- AİHM kararlarına uymamanın yaptırımı Avrupa Konseyi’nden çıkmak olduğu halde, neden bu yaptırım ve yaratacağı ağır sonuçlar göze alınmaktadır?

9- Cumhurbaşkanının “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz” şeklindeki ifadesinden sonra yaşanan hukuksuzluklar silsilesi, cumhurbaşkanının yargıya müdahale ettiğinin ve mahkemelerin de talimatla karar verdiğinin kanıtı değil midir? Şayet öyle ise mahkemelerin “bağımsız” olduğundan söz edebilir miyiz?

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan Dikkat Çeken ‘İttifak’ Açıklaması

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, seçim ittifakı tartışmalarına ilişkin yaptığı açıklamada, “Seçimlerde ne yapacağımız zaten her gün açıklıyoruz. Anlamayanlara bir kez daha 27 Eylül’de deklarasyonla anlatmaya çalışacağız.  Bizim yolumuz bellidir. Biz bütün ezilenlerin, halkların, halkların bütün temsilcilerinin, her inançtan her kesimden insanı insanı bir araya getirerek Meclis’te en güçlü demokratik iradeyi oluşturmak için kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Seçimler için ittifakımız halkladır, demokrasi güçleriyledir. Halklarladır, ezilenlerledir, gençlerledir, kadınlarladır” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “HDP’liyiz Her Yerdeyiz” programımız kapsamında Bursa Yıldırım’da düzenlenen halk buluşmasında konuştu. Alandaki partilileri Türkçe ve Kürtçe selamlayan Sancar, açıklamasında şunları söyledi;

“HDP’liyiz Her Yerdeyiz. Bir gün Şırnak’tayız, bir gün Muğla’da. Bir gün Van’dayız, bir gün İstanbul’da. Bir gün Mardin’deyiz, bir gün Sinop’ta ve şimdi Bursa’dayız. Sizlerleyiz, mutluyuz, onurluyuz. Bütün saldırılara rağmen, her türlü kara propagandaya rağmen, davalara, kumpas davalarına gözaltı operasyonlarına, Denir Poyraz’ızımızı katleden kalleş saldırılara rağmen dimdik ayaktayız ve yine her yerdeyiz. Yürüyüşümüz sürüyor. Her yerde mücadele yürüyor. Sürüyor bu mücadele daha da sürecek.

“Özgürlüklerde buluşacağımız günler yakındır”

Sokak sokak, mahalle mahalle, pazar pazar, meydan meydan buluşuyoruz. Halklarımızla buluşuyoruz, Meydanlardayız, tarlalardayız, fabrikalardayız. Mücadelemiz her yerde sürüyor. Zindanlarda sürüyor, sürgünlerde büyüyor. Dün Avrupa’nın dört bin yanında sürgünde yaşayan haklarımız “HDP’liyiz, HDP’yi savunuyoruz” diye meydanları doldurdular, yürüdüler. Bütün dünyada HDP’nin dimdik ayakta olduğunu bir kez daha haykırdılar. Onlara da teşekkürler, selamlar. Biliyoruz ki bu mücadele barış mücadelesidir. Bu mücadele demokrasi mücadelesidir, bu yol özgürlüğe giden yoldur. Zindanlardaki arkadaşlarımızla sürgündeki yoldaşlarımızla özgürlüklerde buluşacağımız günler yakındır. Sizin inancınız ve duruşunuzla bunu en kısa zamanda gerçekleştireceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

“Bu ülkenin bütün sorunlarını çözmeye talibiz”

Yarın Kobanî Kumpas Davası’na devam edilecek. Eski eş genel başkanımız, sevgili kardeşlerimiz, sevgili yoldaşlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Gültan Kışanak ve adını sayamadığımız yoldaşlarımız yarın yine mahkeme salonlarında bu düzeni yargılayacaklar. Bu kumpası boşa çıkaracaklar. Bundan şüpheniz olmasın. Biz HDP’yiz, gücümüzü halktan ve haklılıktan alıyoruz. Halkımızla ve haklılıkla yürüyoruz. O nedenle diyoruz ki; her türlü kumpası boşa çıkaracak gücümüz var. Bütün savaş politikalarını durduracak gücümüz var. Her türlü karanlık senaryoyu bozacak irademiz var. Ne yargılamalar, ne saldırılar ne gözaltılar, ne kara propaganda, ne kirli savaş politikaları bizi durdurabilir. Hayır! Buradayız büyüyerek yolumuza devam ediyoruz. HDP’liyiz her yerdeyiz ve HDP’yiz bu ülkenin bütün sorunlarını çözmeye talibiz.

“Bu sesi kimse kısamaz”

Sevgili kardeşlerim 3 aya yakın bir süredir ülkenin her yerinde bu buluşmalarda halkımızla bir araya geldik. Sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ile toplantılar yaptık. Kanaat önderlerinden fikirler aldık. Halkımızın bizden ne istediğini, ne beklediğini bizzat onlardan dinledik. Herkes HDP’yi konuşuyor, herkes HDP’yi tartışıyor. Belki bizi televizyonlarına çağırmıyorlar, belki kendi gazetelerinde, sitelerinde yer vermiyorlar ama sesimizi kısamıyorlar. Çünkü biz halkla birlikte bağırıyoruz. Bu sesi kimse kısamaz. Bakın emin olun sizin buradaki her sözünüzü herkes can kulağıyla dinliyor. Çünkü biliyorlar ki bu ülkede çözümün gücü ve siyasetin kurucu anahtarı HDP’dir. HDP’nin dayandığı inançtır, haklılıktır, halktır. O nedenle biz de bu sorumluluğun farkında olarak yürüyüşümüze devam ediyoruz.

“Biz her türlü kayırmaya, yandaşçılığa karşı şeffaf ve liyakata dayalı bir ülke yönetimi istiyoruz”

Bu ülkenin bütün halklarına eşitlik, bütün inançlarına özgürlük, bütün emekçilerine sosyal adalet, bütün kadınlarına, bütün gençlere özgür bir gelecek için çalışıyoruz. Evet demokrasi ve barış, özgürlük ve eşitlik bizi var eden değerlerdir. Bunlar olmadan umutla geleceğe bakmanın imkanı yoktur. Bu meydana bakınca şimdi gençlerin kadınların nasıl güçlü ve kararlı bir duruş sergilediğini görüyorum. En başta gençler bilin ki geleceğe umutla bakabilmek için bu ülkede demokrasinin yolunu açmak ve sağlam bir barış kurmak zorundayız. Barış olmadan, demokrasi olmadan hiçbir genç ve hiçbir insan bırakın yıllara göre plan yapmayı yarın bile başlarına ne geleceğini bilemez. Savaş ve zulüm politikaları, yalan ve talan sistemi bu halkın geleceğini, bu ülkedeki bütün halkların ekmeğini, özgürlüğünü gasp ediyor. Adaleti yok ediyor, umutları boğmaya çalışıyor. Ama biz adaleti savundukça ve yürüyüşümüze inançla, kararlılıkla devam ettikçe bu umut asla bitmeyecek, bu ışık sönmeyecek. Buna herkesin inanmasını istiyorum. Biz herkesin anayasal ve sosyal halkalara sahip olmasını istiyoruz. Sadaka sistemi değil; anayasal hak istiyoruz. Sömürü ve talan değil, gerçek adalet istiyoruz. Her alanda adalet istiyoruz. Biz her türlü kayırmaya, yandaşçılığa karşı şeffaf ve liyakata dayalı bir ülke yönetimi istiyoruz. Bizim halkımızdan başka bir gücümüz ve halkımız için çalışmaktan başka bir amacımız yok. Bizim haramda gözümüz yok. O nedenle bu ülkeye adaleti, demokrasiyi, barışı ancak biz getirebiliriz. Ancak bizimle birlikte yürüyecek geniş emekçi kitleleri, kadınlar gençler ve bütün halklardan insanlarla birlikte bu ülkeye gerçek bir demokrasi ve barış yolu açılabilir. O nedenle başlamak için önce savaş politikalarına karşı çıkalım.

“Hep birlikte HDP’yle birlikte yürüyelim”

Bu ülkedeki Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla ele alan zihniyetlere kararlı bir şekilde karşı çıkalım. Savaşa karşı barışı haykıralım. Sağlam onurlu bir barışı inşa edelim. Barış ancak ele ele verilerek, inanarak tabandan kurulabilir. Biz bu ülkeye bu barışı getirmek için her türlü görevi yapmaya hazırız. HDP ülkenin sorunlarını tek çözüm yolunun diyalog ve müzakere olduğunu söylüyor. Her alanda tartışma ve özgür yarışma. Bunun dışında baskı zulüm ve savaş politikaları ülkeyi sadece karanlığa götürür. Halkları açlığa, gençleri umutsuzluğa, kadınları köleliğe mahkum eder. İşte buna dur demek için, hep birlikte HDP’yle birlikte yürüyelim.

“HDP demokrasi, barış, adalet ve özgürlük için ilkeler üzerinden bir yol belirleyecektir”

Gelin demokrasi saflarına, demokrasi ittifakını, özgürlük işbirliğini güç birliğini hep birlikte gerçekleştirelim. Bu çağrımız halklarımızadır. Bu çağrımız demokrasi güçlerinedir. Buradan şimdi seçimlere ilişkin mesaj çıkarmak isteyen olacaktır. Bizim derdimiz bugün hemen özgürlük ve barış için emek vermektir. Seçimlerde ne yapacağımız zaten her gün açıklıyoruz. Anlamayanlara bir kez daha 27 Eylül’de deklarasyonla anlatmaya çalışacağız.  Bizim yolumuz bellidir. Biz bütün ezilenlerin, halkların, halkların bütün temsilcilerinin, her inançtan her kesimden insanı insanı bir araya getirerek Meclis’te en güçlü demokratik iradeyi oluşturmak için kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Seçimler için ittifakımız halkladır, demokrasi güçleriyledir. Halklarladır, ezilenlerledir, gençlerledir, kadınlarladır. Yolumuz açıktır buna inanın. Sorunların çözümü sizin iradenizden geçecektir. Sizin iradenizi de biz başımızın üzerinde taşıyacağız. Seçim seçim diye meydanlarda, kulislerde perde arkalarında senaryolar kuranlara da cevabımız şudur: HDP demokrasi, barış, adalet ve özgürlük için ilkeler üzerinden bir yol belirleyecektir. İlkeler, çözüm yöntemleri esas olan budur. Önce bunlar konuşulmalıdır. Şahıslar üzerinden yürüyen her tartışma şahıslar üzerine kurulan bu rejimi biraz daha sağlamlaştırır. Hayır şahıslar değil önce halkların iradesi, iradeyi temsil eden ilkeler değerler ve yöntemler konuşsun. Biz halkın iradesini bu ilkeler, değerler ve yöntemlerle her türlü seçimde en üstte tutacağıma söz veriyoruz.

“Size her zaman hesap vermeye hazırız”

Şuna inanın, ne yaparlarsa yapsınlar, HDP’nin bu ülkeye barış demokrasi ve özgürlük getirmesi için gücünü kullanmasını engelleyemeyecekler. Biz seçimlerde de meydanlarda da sokaklarda da fabrikalarda da mücadelemizi sürdüreceğiz. Ve zamanı gelince bu ülkenin geleceğini belirlemede ne kadar önemli bir güç olduğumuzu herkese göstereceğiz. Evet bu ülkenin geleceğini belirleyen güç işte halkların bu ortak iradesidir. Sizin coşkunuz inancınız sizin kararlılığınızdır. Biz size inanıyoruz. Biz size güveniyoruz ama siz bizi denetlemekten vazgeçmeyin. Biz her daim size hesap vermeliyiz. Sizin her daim bizden hesap sorma hakkınız da var göreviniz de var. HDP yanlış yola girerse, HDP kendi içinde yanlışlar yaparsa bizi asıl uyaracak ve yeniden yolumuza geri döndürecek mevki de güç de halkımızdır. Size her zaman hesap vermeye hazırız. Ülkenin geleceğini belirleyen güç işte halkların bu ortak iradesi. Desteğiniz tam dualarınız eksik olmasın. Gözünüz de bizde olsun. Yanlış yaparsak da bizi siz uyarın. İşte halkın partisi de budur. Halk için çalışanların yapması gereken budur.

Sevgili kardeşlerim bu güzel meydanda bu coşkulu halaya kendini kaptırarak saatlerce konuşabilirim. Ama her konuşmanın da sınırı, süresi olmalıdır. Burada olmak sizlerle buluşmak gerçekten onurlandırdı, duygulandırdı. Moral verdi daha fazla güç verdi ve inancımızı kuvvetlendirdi. Yolumuzun açık olduğunu gösterdi. Yolumuz açıktır.

Paylaşın

HDP’li Buldan’dan Dikkat Çeken ‘İttifak’ Açıklaması

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, muhtemelen 2023’te yapılacak olan seçimlere de bir ittifak içinde yer alınıp alınmayacağına dair yaptığı değerlendirmede, “Önümüzdeki seçim bir yerel seçim değil, sadece bir parlamento seçimi değil. Türkiye’nin geleceğinden söz ediyoruz. Yani cumhurbaşkanlığı seçimlerinden söz ediyoruz. Bizim HDP olarak milletvekili seçimlerinde herhangi bir ittifakta yer almamız şu an için söz konusu değil. Kendimiz zaten bir ittifak partisiyiz.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, HDP’nin 27 Eylül’de açıklayacağı tutum belgesine ilişkin, bu tutum belgesi partilerden ziyade toplumsal muhalefete bir çağrı olacak; Türkiye’yi barışa, refaha ve huzura götürecek bir çağrı.

Buldan, konuya ilişkin açıklamasının devamında ise, “HDP bütün ağırlığı ile aylardır sahada. Türkiye’nin hemen hemen her tarafını gezdi. Tarlalar, fabrikalar, evler ziyaret edildi. Sahada toplanan verileri Ankara’da masaya yatırdı. 27 Eylül’de açıklanacak olan deklarasyon bu verilerden çıkan bir belge olacak” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Yeni Yaşam Gazetesi’nden Hüseyin Kalkan’a gündeme dair dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Buldan’ın tutum belgesi ve gündemin sıcak başlıkları üzerine açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

Genel hatları ile tutum belgesinden söz eder misiniz, bu belge nasıl bir çalışmanın sonucu ortaya çıktı?

Tutum belgesini 27 Eylül’de Ankara’da görkemli bir şekilde açıklamayı planlıyoruz. Bu tutum belgesi dediğimiz şey aslında HDP’nin ilkeleri. HDP’yi var eden ama bundan sonraki sürece de yön verecek olan, HDP’nin taviz vermediği, yıllardır mücadelesini verdiği, bu uğurda çok bedeller ödendiği barışa dair, demokrasiye dair, adalete dair, hukuka dair, Kürt sorununun çözümüne dair ilkelerimizi açıklayacağız. Yaklaşık olarak on maddeden oluşan bir belge olacak. Bir tutum belgesi olacak. Demokrasiye çağrı niteliğinde bir metin olacak. İki eş genel başkan oturup bir tutum belgesi açıklayalım demedik.

Uzun süredir sahada olduk. Uzun süredir halkın içindeyiz. Kampanyalarla, tematik buluşmalarla halka gittik. HDP’nin dokunduğu, temas ettiği her kesimin talepleri olacak bunlar. Biz Hakkari’de dokunduğumuz insandan ne duyduysak Ege’de konuştuğumuz kadından aynı şeyi duyduk. Türkiye’nin demokratikleşmeye ihtiyacı var, Türkiye’nin artık huzura ihtiyacı var, refaha ihtiyacı var. Türkiye artık böyle yönetilmek istemiyor. Halklar yönetimin değişmesini istiyor. Dolayısı ile biz de hem önümüzde erken ya da baskın seçim olasılığına karşı bu ilkelerimizi deklare edeceğiz. Ama bunun adı bir seçim bildirgesi değil. Yani seçimlerde herhangi bir parti ile ittifak oluşturmak için açıklayacağımız bir belge değil. Tamamı ile Türkiye’nin geleceği ile ilgili bir deklarasyon olacak. Biz olsak da olmasak da Türkiye’yi yönetecek herkesin bu ilkeleri ciddiye almasını talep ediyoruz. Çünkü Türkiye’nin geleceğinin nasıl olacağını tüm toplumun yararına bir şekilde ortaya koyuyoruz.

Bir anlamda uzun vadeli bir ittifakın nasıl olmasına dair bir tutum belgesi mi?

Elbette ittifakları etkileyecektir. Türkiye’nin geleceğini düşünen herkesin bizim açıklayacağımız belgeyi dikkate alarak kararlar vermesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu çağrı tamamen toplumsal muhalefete bir çağrı olacak. Partilerden ziyade Türkiye’de toplumsal bir barışın inşası için ve toplumsal bir ittifakın, demokratik bir ittifakın gerçekleşebilmesi için bu çağrı yapılacak. Önemli olan mesele budur. Çünkü siyasi partilerin ilkeleri dönemsel olarak değişebilir, ama bizim yapacağımız çağrı hiç değişmeyecek olan ve Türkiye’yi gerçekte refaha ve huzura götürecek ilkesel bir tutum olacak.

Seçim sürecine girdiğinde nasıl bir ittifak istediğinize dair bir belge de açıklayacak mısınız?

Şu an seçimlerle ilgili bir ittifak gündemimiz yok, bu nedenle o konuya dair bir açıklamamız yok bizim. Biz başından beri çözüm konusunda müzakereye açık olduğumuzu ifade ettik. Yani bu ülkenin geleceğini düşünen, Türkiye halklarının, Türkiye toplumunun geleceğini düşünen ve açıklayacağımız ilkeleri ciddiye alan siyasi güçler, toplumsal kesimler, kadınlarla, gençlerle bu ilkeler temelinde bir ilişki kuracağız. İlkelerle birlikte toplumun güvenini, toplumun geleceğini huzur ve güven altına alacak olan ama Türkiye’nin geleceğini etkileyecek bir muhtevaya sahip prensipleri tartışıyoruz. Ortaya koyacağımız çözüm perspektifi ile tüm toplumun geleceğinin parlak olacağını herkes görecektir.

Ben yine güncele dair bir soru soracağım. AKP sözcüleri Millet İttifakı’nın adayının HDP tarafından belirleneceğini söylüyorlar, buna ne diyorsunuz?

HDP elbette ki herkesin dediği gibi belirleyici bir güçtür. Ben şunu çok açık belirtmek isterim: Bugün HDP’nin Türkiye’de yakaladığı hava 7 Haziran 2015’te yakaladığımız havanın aynısıdır. O seçimlere giderken Türkiye değişim yaratacak bir hava yakalamıştı HDP ile. Şu anda aynı konumda olduğumuzu ifade etmekte hiçbir sakınca görmüyorum. Gittiğimiz her yerde aynı havayı soluduk. Biz o atmosferin Türkiye’de var olduğunu gördük ve gözlemledik. HDP elbette ki belirleyici bir güçtür. Bunu zaten geçtiğimiz yerel seçimlerde gösterdi. Hem İstanbul’da gösterdi, hem diğer şehirlerdeki seçimlerde gösterdi. Ama önümüzdeki seçim bir yerel seçim değil, sadece bir parlamento seçimi değil. Türkiye’nin geleceğinden söz ediyoruz. Yani cumhurbaşkanlığı seçimlerinden söz ediyoruz. Bizim HDP olarak milletvekili seçimlerinde herhangi bir ittifakta yer almamız şu an için söz konusu değil. Kendimiz zaten bir ittifak partisiyiz ve tekabül ettiği oy gücü yüzde 30’a yakındır. Toplum artık HDP’ye inanıyor ve güveniyor. HDP’nin parlamentodaki temsiliyetini çok yakından takip ediyor, onay veriyor. Bunun ilk adımı yüzde 10 seçim barajını yıkmamız oldu.

HDP’nin yüzde 15’i yakaladığına dair bazı belirlemeler, araştırmalar var.

Evet HDP’nin yüzde 15’i yakaladığına dair bazı araştırmalar birkaç gün önce yayınlandı. Ben normal koşullarda gerçekleşecek bir seçimde bunun yüzde 25 veya 30 olacağını düşünüyorum. Seçim döneminde daha yükseleceği kanaatindeyim. Çünkü biraz önce ifade ettim HDP, 7 Haziran ruhunu yakalamış durumda. HDP şu an itibarı ile toplumun her kesimi ile temas eder durumda. Kadınlara, gençlere, işçiye, esnafa, çiftçiye kısaca bu düzenden zarar gören her kesime ulaşan bir durumda ve dolayısı ile Türkiye toplumunun güvencesi olan bir parti haline geldik. O yüzden parlamento seçimleri değil ama esas olan cumhurbaşkanlığı sistemini nasıl değiştirebiliriz noktasında, belirleyici güç elbette ki HDP’dir. Yine önemli ve belirleyici güç Kürt seçmendir, Kürt halkıdır. Yine Kürtlerin yanında duran, HDP’nin çatısı altında bileşenlerimiz ve ittifaklarımızdır. Kısacası HDP’dir. Bu mesele çok konuşuluyor. İşte ‘HDP cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ayrı bir aday çıkaracak mı? Kimi destekleyecek, kiminle ittifak yapacak?’ konusunda çok şeyler yazıldı, çizildi. Fakat biz bütün kararlarımızı halkımızla ve seçmenimizle konuşmadan asla almıyoruz. Şimdi 27 Eylül’de açıklayacağımız tutum belgesini yaptığımız çalışmalar sonucu oluşturduk. Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştığında yine halkımızla, seçmenimizle bir araya gelerek ‘HDP ne yaparsa Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlar, ekonomik ve toplumsal sorunları halkın lehine çözer’ diye soracağız ve kararımızı halkımızla birlikte vereceğiz, demokrasi güçleri ile birlikte vereceğiz.

Demokrasi güçleri derken…

Kendisine demokratım diyen herkesi kastediyorum. Demokrasiden yana olan herkesi kastediyoruz. Ayrım yapmadan. Bu ülkede bugün ihtiyaç olan şey nedir? Elbette ki demokrasidir, adalettir, hukuktur, insan haklarıdır. Buna önem veren, bu konuda evet biz de demokrasi istiyoruz diyen kim varsa onunla oturup konuşmayı esas alırız.

Geçtiğimiz yaz HDP bütün ülkeyi gezdi. Bu çalışmalardan çıkardığınız sonuçlar ne oldu? Kısaca memleketin hali nasıl ve nasıl bir çıkış yolu öneriyorsunuz?

Memleket kan ağlıyor. Doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine gitmediğimiz, dokunmadığımız, temas etmediğimiz hiçbir kesim kalmadı. Kadınlar Kadın Meclisi olarak ayrı bir çalışma yaptı; gençler, gençler olarak ayrı bir çalışma yaptı. Sadece eşbaşkanlar değil, Meclis Grubu’muzun tamamı, Parti Meclisi’mizin tamamı, Kadın Meclisi’mizin tamamı, Merkez Yürütme Kurulu’muzun tamamı halkın içindeydi. Kimisi esnafla görüştü, kimisi çiftçilerle buluştu, kimisi kadınlarla buluştu, kimisi halk buluşmaları yaptı. Ki eşbaşkanlar olarak biz de bu buluşmalara katıldık. Dolayısı ile biz halkın ne yaşadığını yakından gördük. Ekonomik kriz gerçekten ülkeyi perişan etmiş. Bu kriz başta kadınları vurmuş. Bu krizin yarattığı sonuçlar esnafın dükkanını kapatmasına sebep olmuş, çiftçinin tarlasını ekememesine sebep olmuş. Binbir sorunla boğuşan bir Türkiye gerçeği var. Ama iktidar bütün bunları görmezden gelerek pembe bir tablo çizmeye çalışıyor. Ama insanlar artık bu tablonun gerçek olmadığını kendi hayatlarında görüyorlar. Bütün bu olumsuzluklar üzerine bir de pandemi gerçeği binmiş. Yarattığı sağlık sorunları bir tarafa esnafın, üreticinin, çiftçinin üzerine bir de pandemi krizi eklenmiş. Yoksul halk bir kere daha yoksullaşmış. Halk artık AKP’nin bu ülkeyi yönetemediğinin çok iyi farkında. Yeni bir yönetime ihtiyaç olduğunu çok açık bir şekilde ifade ediyor, dile getiriyor. AKP 20 yıldır bu ülkeyi yönetmeye çalıştı ama Türkiye halklarına verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmedi. Aksine Türkiye halklarını eskisinden daha beter hale getiren bir iktidarla karşı karşıyayız. O yüzden de halklar artık AKP’nin ismini bile duymak istemiyorlar. Bu çok açık ve nettir. Biz gittiğimiz her yerde bunu gördük. Mesela bir esnafla konuştuğumuzda söze başlar başlamaz AKP’nin ülkeyi yönetemediğini söylüyor. Geçtiğimiz süreçte birçok kadın buluşması gerçekleştirdik. ‘Kadın yoksulluğuna hayır!’ kampanyası çerçevesinde gittiğimiz tarlalarda çalışan, fabrikalarda çalışan kadınlar da aynı şeyi söylüyor. Türkiye gençliği uyuşturucu bataklığına sürükleniyor. Fuhuş bataklığına sürüklenen bir gençlik yarattı bu iktidar. Gençler bunun farkında. Özellikle bölgede hem uyuşturucu kullanımının hem fuhuşun çok yaygın olduğu dile getiriliyor. Buna yönelik HDP Gençlik Meclisi’nin bir çalışması var. ‘Gençleri bu bataklıktan nasıl kurtarabiliriz?’ sorusuna verdikleri yanıt örgütlenmektir. Bütün bunları gören, bütün bunları anlayan, buna göre çözüm politikaları üretmeye çalışan bir HDP var şimdi. Halkın sorunları dile getirdiği her noktada biz HDP’nin çözüm politikalarını anlattık. İşte bütün bunların özetini biz deklarasyonla açıklamaya çalışacağız. Türkiye’nin geleceği üzerine etkili olacak bir tutum belgesi açıklayacağız. Ben demokratik güç birliğinin bu deklarasyonla birlikte bir ivme kazanacağına inanıyorum. Her vicdan sahibi insan ‘Evet ben de bunu istiyorum’ diyecek mutlaka. Türkiye’de yaşayan her insan ‘Evet bu ülkenin demokrasiye ihtiyacı var, bu ülkenin barışa ihtiyacı var, bu ülkenin özgürlüklere ihtiyacı var’ diyecek. Bugün cezaevlerinde binlerce siyasi tutuklu var. Halkın iradesi gasp edilmiş durumda, kayyumlar hâlâ görev başında buna itirazı olan milyonlar var. Bu milyonlar ‘Evet HDP Türkiye’nin geleceğini bir kere daha düşündü’ diyecek. Bu deklarasyonla birlikte HDP’nin rolünde, misyonunda, siyasetteki konumunun çok daha fazla güçleneceğine inanıyorum.

RÖPORTAJIN TATAMI İÇİN TIKLAYIN

Paylaşın

HDP’li Paylan’dan ‘Millet İttifakı’ Açıklaması: Parçası Olmak İstemiyoruz

Partisinin 2023’e dair yol haritasıyla ilgili açıklamada bulunan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, Millet İttifakı’nın bir parçası olmak istemediklerini, aralarında farklar bulunduğunu ifade ederek, “Bizim yolumuz üçüncü yoldur” dedi.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan, Halk TV’de yayınlanan Şirin Payzın’la Sözüm Var programında partisinin izleyeceği yol haritasıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın oy oranlarının şu an yapılan anketlerde yüzde 35-40 bandında olduğunu kaydeden Paylan, “İddia ile söylüyorum. Demokratik bir seçim olursa, biz en az yüzde 15 oy alacağız ve ‘Demokrasiye dönelim’ diyoruz. ‘Bütün gücümüzü de demokrasiye dönmek için kullanacağız’ diyoruz. ‘İlkelerimizi dayatmayacağız’ diyoruz. ‘İlkelerimizi elbette ortaya koyacağız ancak gelin bu ilkler konusunda müzakere edelim’ diyoruz” diye konuştu.

Paylan, bu konuda herhangi bir açılım gösterilmediğini söyledi. Millet İttifakı içerisinde yer almak istemediklerini, aralarında farklar bulunduğunu dile getiren Paylan, şunları kaydetti:

“Türkiye bir uçuruma doğru sürükleniyor”

“Ama diyoruz ki ‘Türkiye için hep beraber sorumluluk almalıyız. Türkiye bir uçuruma doğru sürükleniyor. Bu sorumluluğu hep beraber alırsak hep beraber kazanırız.’ Ne istiyoruz? Bir geçiş sürecini tanımlayalım istiyoruz. Bu geçiş sürecinde nasıl normalleştireceğiz ülkemizi? Nasıl özgürlük alanlarını yeniden tanımlayacağız? Açlığa, sefalete, yolsuzluğa nasıl son vereceğiz bunları konuşalım istiyoruz. Ama biz Millet İttifakı’nın bir parçası olmak asla istemiyoruz. Bizim yolumuz üçüncü yoldur.”

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan Kritik “Ortak Aday” Açıklaması

Katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, seçimlerde ortak aday çıkarılması hakkında, “HDP ortak aday çıkarılması fikrine açıktır ama isimleri şimdi tartışmayalım. Önce ilkeler ve seçim güvenliği konuşulmalı” dedi.

Sancar, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “İki aydır sahada yaptığımız çalışmalarda seçimleri de konuştuk. Buralardan aldıklarımızı kurullarımızda tartışıp deklare edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Okulların açılması sürecinde gündeme gelen sorunlara da değinen Sancar, “Pandemide eğitim çok kötü yönetildi. En kolay yol olarak iktidar okulları kapattı. Şimdi 50-60 kişilik sınıflar var. Mutlaka bu sayı azaltılmalı. MEB 100 bin öğretmen açığı olduğunu söylüyor, neden tayin etmiyor, neden kaynaklar buraya aktarılmıyor?” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programında, açıklamalarda bulundu. Sancar’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“En sık karşılaştığım şikayet elektrik sorunu. Bunun en önemli sebebi elektriğin özelleştirilmesinden sonra yaşananlar. Elektrik faturaları, tarımı bitirme noktasına getirdi. Elektrik konusunda çiftçiye destek sunulmalıdır.

“Kaynakları ranta, yandaşa, savaşa…”

Faturalar ödenmeyince onlarca köyün elektriği kesiliyor. Çiftçinin sulama ihtiyacını karşılayacak planlamayı yapmak gerekiyor. Halkı düşünen bir yönetim olsaydınız planlama yapardınız. Kaynakları ranta, yandaşa, savaşa ve saraya aktarırsanız olacağı budur.

Afganistan’da esas olan halkın ve kadınların haklarıdır. Taliban’ın yapacağı uygulamalarla halkın acılarını artıracağına dair kanaatimiz tamdır. İnsanların hayat haklarını ve yaşama şartlarını dikkate almak gerekiyor.

Pandemide eğitim çok kötü yönetildi. En kolay yol olarak iktidar okulları kapattı. Şimdi 50-60 kişilik sınıflar var. Mutlaka bu sayı azaltılmalı. MEB 100 bin öğretmen açığı olduğunu söylüyor, neden tayin etmiyor, neden kaynaklar buraya aktarılmıyor?

“Önce ilkeler ve seçim güvenliği konuşulmalı”

HDP ortak aday çıkarılması fikrine açıktır ama isimleri şimdi tartışmayalım. Önce ilkeler ve seçim güvenliği konuşulmalı. İki aydır sahada yaptığımız çalışmalarda seçimleri de konuştuk. Buralardan aldıklarımızı kurullarımızda tartışıp deklare edeceğiz.”

Paylaşın