Deniz Poyraz Davası 24 Ocak’a Ertelendi

Deniz Poyraz’ın öldürüldüğü HDP İzmir İl Başkanlığı’na saldırı davasında ilk duruşma görüldü. Sanık ve izleyiciler arasında yaşayan gerilimin ardından duruşma 24 Ocak’a erteledi. Böylece müdahillik talepleri ve sanığın savunmasının alınması da 24 Ocak’a kaldı. Karara tepki gösteren avukatlar, mahkeme heyetini tarafsız olmamakla suçladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl binasına 17 Haziran’da silahlı saldırı düzenleyen ve Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer hakkında açılan davanın ilk duruşması İzmir Bayraklı Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sabah saat 10.00’da başlaması gereken duruşma katılımcı sayısının çok fazla olması nedeniyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi Konferans salonuna alındı.

Saldırgan güldü, salon gerildi

Saat 12.00 sıralarında başlayan duruşmada kimlik tespitleri saat 13.30’a kadar uzadı. Bu sırada saldırgan duruşma salonundan çıkarıldı. Gencer, Poyraz ailesinin önünden geçerken aileye dönerek güldü, bunun üzerine salonda gerilim yaşandı.

Salonda, “Siz katili yargılamaya değil şov yapmaya getirdiniz” denilerek tepki gösterildi ve uzun bir süre “Katiller halka hesap verecek” sloganları atıldı.

Kolluk hakkında suç duyurusu

Gerilimin ardından müdahil avukatlar, mahkeme başkanına “Bu karar sizin tarafınızdan verilmediyse ve kolluk kendi iradesiyle sanığı götürdüyse, kolluk hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Şayet kararı siz verdiyseniz bu salona beyan edilmeliydi” dedi. Mahkeme başkanı da “Sanığın tuvalet ihtiyacı gereğiyle izin talep edildi ben de verdim” yanıtını verdi.

Beştaş: Kime meydan okuyor

Saldırgan Gencer, bir saat sonra yeniden duruşma salona getirildi. Gencer, salona girerken salondakilere dönerek dik bir şekilde yürümesi salonda yeniden salonda tepkilere neden oldu.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Dimdik yürüyor, bize meydan okuyor. Milleekillerinin başı eğilerek gözaltına alınırken bir katil meydan bizlere salona meydan okuyor. Kime meydan okuyor, göğsünü gererek gözümüzün içine bakarak salona giriyor” dedi.

Aslan: Aileye bakarak gülüyor

Ardından Avukat Türkan Aslan mahkeme başkanına “Aileye bakarak gülümsüyor, tahrik etmeye çalışıyor. Katil olması sebebiyle aşağı bakacak. Sizin bu uyarıyı yapmanız gerekiyor” diye konuştu.

Mahkeme başkanı da bunun üzerine saldırgan Gencer’e “Tahrik edici hareketler yapma, aileye ve salondaki katılımcılara bakma” uyarısında bulundu.

Buldan: Minbiç’te eğitim alan bir katil

Daha sonra Gencer’in kimlik tespitine geçildi, mahkeme başkanı “lise eğitimi” aldı dediği sırada HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Eğitimini Minbiç’te aldı, Minbiç’te eğitim alan bir katildir. Bu kadar sakin soru soramazsın, katile katil gibi davranın. Bu adam IŞİD’den eğitim aldı” diyerek tepki gösterdi.

Salonda silahlı kişiler var

Bu sırada salonda yer alan bir kısım avukat, izleyiciler arasında polis kıyafetli ve silahlı üç kişinin bulunduğunu salondan çıkarılmaları ve tutanak tutulmasını talep ettiler.

Polis kıyafetli kişiler salondan kaçarak çıkarken, salon yeniden karıştı. Avukatlar, kaçan kişilerin geri getirilmesi ve kimliklerine bakılarak tutağa geçirilmesini istediler. Polisler, haklarında tutanak tutulduktan sonra salondan çıkarıldılar.

Dava Avukatı Türkan Aslan, jandarmanın da uzun namlulu silahlarla salonda bulunduğunu ve bunun tutanağa geçilmesini istedi. Mahkeme heyeti, durumu tutanağa aldı.

Daha sonra avukat Aslan iddianamenin okunmasını ve iddianameye ilişkin değerlendirme yapmak istediklerini talep etti. İddianamenin okunması talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

“Bahçelievler saldırısı selamlamaydı”

Ardından Aslan, iddianamedeki eksikliklere ilişkin değerlendirmesine geçti. Aslan, dün (28 Aralık) HDP Bahçelievle İl Örgütüne yapılan saldırı giriişimi hatırlattı ve bunun davadan bir gün önce yapılmasının tesadüf olmadığını “Onur Gencer’i selamlamak” olduğunu söyledi.

Bahçelievler saldırısı ile birlikte ele alındığında İzmir Katliamının “örgütlü ve planlı” olduğunun çok daha net anlaşılacağını söyleyen Aslan, “Bugün sanık sandalyesinde Onur Gencer tek başına oturuyorsa bu saldırının ve cinayetin arka planının aydınlatılması konusundaki siyasi iradenin eksiliğinden ve aynı zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının ve ona bağlı kolluğun maddi gerçekliği tüm detayları ile ortaya çıkarılması konusundaki irade eksikliğinden kaynaklanmaktadır” dedi.

“Deliller titizlikle toplanmadı”

İddianamenin özensiz ve tek bir fail üzerine hazırlandığını vurgulayan Aslan, şöyle devam etti: “Bu irade eksiliği delillerin gereken özen, titizlilik ve hassasiyetle toplanmamasına ve delillerin karartılmasına neden olmuştur. Savcılığın elindeki yasal imkan ve olanaklar saldırının arka planın ortaya çıkarılması için kullanılmamıştır. Aksine, maddi gerçekliğin tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını manipüle etmek üzere kullanılmıştır.

Soruşturma kapsamında fiili olarak savcılık adına delilleri toplayan, muhafaza eden, ifadeleri alan, delil analizleri yapan, delilleri yorumlayan, kendisine göre delilleri ayıklayan birim olan İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin bu saldırı kapsamında mağdur tarafın HDP olması nedeniyle ne kadar tarafsız ve bağımsız hareket ettiği büyük bir tartışma konusudur.

“İsmin ne abicim diyerek karşıladılar”

Kolluğun sanığın çanta ile yukarı çıktığını bilmeleri nedeniyle olsa gerek sanıkla ilk karşılaştıklarında kolluğun hemen ‘çanta nerede’ diye sorması, sanık aşağı indiğinde ‘ismin ne abiciğim’ diyerek sanığı karşılamaları, olay yeri incelemesinin özensiz yapılması nedeniyle delillerin bütünlüklü olarak toplanmaması, telsiz konuşmalarına göre sanığın iş merkezi içinde olay sonrası katlar arasında dolaştığı bilinmesine rağmen iş merkezinde gerekli önlemler ve tedbirler alınarak delil toplama işleminin yapılmaması, kolluğun ifade alım aşamasında sanığı soruları ile yönlendirme çabası, sanık ile bağlantılı olabilecek kişi yada siyasi grupların ortaya çıkarılması konusunda soru sormaktan imtina etmesi, deliller toplanmadan yakalama, gözaltına alma işleminden yaklaşık 20 saat gibi kısa bir sürede gözaltı süresinin sonlandırılması gibi işlemler bir bütün olarak değerlendirildiğinde kolluğun bağımsız ve tarafsızlığını dosyada koruyarak soruşturmayı etkin yürüttükleri söylenemez.”

“Savcılık katilin kimliğini örtüyor”

Aslan’ın ardından konuşan Avukat İmdat Ataş ise, iddianameye ilişkin değerlenmesinde şunları söyledi: “Karşımızdaki kişi tasarlayarak ve yurtdışında eğitimini alarak bir katliam gerçekleştirdi. Bu saldırgan eylemi tek başına gerçekletirmedi, kontrgerilla faaliyeti olarak gerçekleştirdi. Savcılık bu kapsamda soruşturma yürütmeliydi. Elimizde yeterli veri var. Örgütlü faaliyeti sadece biz söylemiyoruz.

Sanık tek başına hareket ettiğini söyleyebilir ama ifade tutanağı incelendiğinde aksi olduğu fark edilecektir. Katilin aslında kim olduğunun savcılık tarafından adeta üstünü örtmüştür. Bu ilişkiler ağı ve çete yapılmasının ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz. Türkiye’de politik olmayan bir cinayet işlense sanık en az 24 saat gözaltında tutulur.

Oysa sanık 20 saat tutulmuş, Savcı tek başına bir süreç yürütmüştür. Bu sebeple yürütülen soruşturma eksik bir soruşturmadır” diye konuştu. Daha sonra tekrar devam eden Türkan Aslan Ağaç, soruşturmanın eksik yürütüldüğünü belirterek bu süreci tamamlamak istediklerini ifade etti.

“SADAT ilişkisi araştırılmadı”

Ataş, savcılığı “örgütlü suçlar yönünde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini ancak yargılama sürecinde suçun örgütlü suçlar kapsamında tamamlanabileceğini” vurguladı ve ekledi: “Sanığın SADAT ile ilişkilerinin araştırılmadı delil toplama aşaması yüzeysel yürütüldü.

Sadece FETÖ/PDY ile sınırlı tutulmuştur. Bu dahi soruşturma makamının, siyasi cinayetin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması konusundaki irade eksiliğini göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır. Sanığın, örneğin terörist cihatçı selefi gruplar ile ilişkilenme olasılığı hiç düşünülmemiştir.

“Örgütlerle ilişkisini savcılık yok saydı”

“Sanığın kendisini hareketleriyle, fotoğraflarıyla, el işaretleriyle ifade ettiği siyasi hareketin geçmiş pratikleri de dikkate alındığında organize suç örgütleri ile ilişkili olabileceği gerçekliği savcılık tarafından tamamen yok sayılarak hiçbir araştırma yapılmadı.

“Bu kişilerin en azından sosyal medya hesapları incelendiğinde ezici bir çoğunluğun aynı siyasal zeminden beslendiği ve örgütlendiği görülecektir. Yine bu kişilerin sosyal medya hesapları incelendiğinde ortak noktalarının Kürtlere ve HDP’ye karşı olan nefret söylemlerinde birleştiklerini görüyoruz.”

Ataç, katilin üzerinde çıkan çantanın tutanak altına alınmadığını ve çantada ne olduğu henüz bilmediklerini, savcılığın ve kolluğun sanığı ruh hastası olarak gösterecek sorularla yönlendirdiğini dile getirdi. Ataç, “Kolluk da savcılık da bu suçun ortağıdır” dedi.

Duruşma salonunda kavga

Duruşmaya ara verilirken saldırgan Onur Gencer, Deniz Poyraz’ın kardeşine küfretti ve Jandarmaların arasından sıyrılarak ailenin üstüne yürüdü. Ardından salondakiler Gencer’e saldırdı, mahkeme salonunda kavga çıktı. Avukatlar, “asker katilin başını okşuyor. 20 askerin arasından nasıl kurtulup aileye saldırıyor” diye tepki gösterdi.

Duruşma 24 Ocak’a erteledi

Duruşma 20 dakika verilen aranın ardından yeniden başladı. Mahkeme heyeti duruşmayı bitirmek istedi. Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, duruşmanın usule aykırı bir şekilde devam ettiğini söyledi. Savunmadan görüş alınmadan, davanın ertelenemeyeceğini belirtti.

Mahkeme başkanı savcının ara mütaalasını almadan Gencer’in tutukluğuna devamına karar vererek duruşmayı ertelemek istedi. Avukatların itirazı üzerine “Mahkeme salonda saldırı oluyor” dedi. Dava avukatları “siz kimi koruyorsunuz” diyerek mahkeme başkanına tepki gösterdi.

Mahkeme başkanı duruşmayı ilk önce 4 Ocak’a erteledi, avukatların itirazı üzerine duruşma 24 Ocak’a alındı.

“Örgütlü gücün olduğu siyasi bir cinayet”

Duruşma sonunda avukatlar adliye önünde açıklama yaptı. İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, “Bu cinayet arkasında büyük bir örgütün olduğu siyasi bir cinayettir” dedi.

Meral Danış Beştaş ise; “Apar topar davanın kapatılmak istenmesi hazırlanan iddianamede bize saldırganın arkasındaki gücü gösteriyor. Ama biz cinayetin arkasındaki karanlık ellerin ortaya çıkması için mücadele edeceğiz” diye konuştu.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

HDP’li Sancar: Bu Zihniyeti Mutlaka Yeneceğiz

Partisinin Bahçelievler İlçe Örgütünü ziyaret eden HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Irkçı politikalara, nefret söylemine ve bizleri demokrasi güçlerini bizleri hedef gösteren, sindirmek için her türlü çabayı harcayan bu iktidara karşı ortak mücadeleyi büyüterek mutlaka bu iktidarı durduracağız. Bu zihniyeti mutlaka yeneceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, bugün öğlen saatlerinde saldırıya uğrayan partisinin Bahçelievler İlçe Örgütünü ziyaret etti. Ziyarette konuşan Sancar, özetle şunları söyledi:

“Hergün HDP’yi hedef gösteren iktidar ve iktidarın temsilcileri, iktidar ortakları ve onların yaydığı nefret dili bu saldırıların asıl sorumlusudur. Saldırıları hazırlayan zemin nefret, hedef gösterme politikalarıdır. Korkularıdır. HDP’den korkuyorlar. Her gün yeni bir söylemlerle hedef göstermeye devam ediyorlar. Bu politikaları da boşa çıkaracağız, bundan şüpheniz olmasın. Her gün televizyonlarda bizi hedef gösteren iktidar temsilcileri, en başta İçişleri Bakanı bu saldırıların siyasi sorumlusudur ve bunun da hesabını mutlaka verecektir. İktidar da verecektir.

“Bu iktidarı durduracağız”

Bir daha böyle bir saldırıyı önlemenin yolu nereden geçiyor bunu biliyoruz. Kararlı mücadeleden ve büyüyen dayanışmadan geçiyor. Daha da güçlü bir dayanışma ile bütün demokrasi güçlerini biraraya getirerek, ırkçı politikalara, nefret söylemine ve bizleri demokrasi güçlerini bizleri hedef gösteren, sindirmek için her türlü çabayı harcayan bu iktidara karşı ortak mücadeleyi büyüterek mutlaka bu iktidarı durduracağız. Bu zihniyeti mutlaka yeneceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Bu iktidar daha geçtiğimiz günlerde Umut Kitapevi davasının cezasızlıkla sonuçlanmasını sağlamıştır. Bu iktidar JİTEM davalarında cezasızlığın sağlanmasını sağlamıştır. Ayrıca yeni katliam planları yapanların yararlanabileceği her türlü siyasi zemini yürütmektedir. Bunun temelinde gitme kaybetme korkusu yatıyor. Kaybedeceğini gördükçe korkusu artıyor. İktidara kaybettirecek asıl gücün HDP ve HDP ile birlikte hareket ettiği geniş demokrasi ittifakı olduğunu da biliyor. Bu iktidar kaybetme korkusu ile her türlü kaos planına zemin hazırlayacak oyunlara da girişecektir. Bunu da biliyoruz. Deniz Poyraz yoldaşımız katlettiğinde bunu söylemiştik. O zaman ortaya konan dayanışma bu planların durmasını sağlamıştı. Şimdi yeni bir denemeye girişmeye çalışıyorlar.

“Korku bizim semtimize uğramaz”

Hiçbir provokasyon ve kaos planı HDP’nin demokratik siyasetteki ısrarını bozamayacaktır. HDP’nin demokrasi ittifakını en geniş şekilde oluşturma çabalarını engelleyemeyecektir. HDP’nin bu ülkeye her kesimi kapsayan adil büyük barışı mücadelesine engel olmayacaktır. Bunu bir kez daha bu çirkin ve kirli saldırı dolayısıyla bütün halkımıza haykırmak istiyoruz. En ufak bir karamsarlığın ve korkuya, kaygıya, umutsuzluğa asla yer yoktur. Korku asıl iktidar sarmıştır, korku bizim semtimize uğramaz. Biz cesaretle mücadelemize, umut için çabamızı halkımızın geleceği için bu ülkede barış demokrasi ve adalet için yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Sözümüzdür, yarın da Deniz Poyraz davasının ilk duruşması yapılacaktır. Orada da hep birlikte en geniş dayanışmayı, en geniş katılımı göreceğiz. İşte bu kirli oyunları bu planları durduracak asıl büyük güç bu dayanışmadır. Demokrasi güçlerinin bütün çevrelerle birlikte bu dayanışmayı ve ortak mücadeleyi büyütmesidir. Bunu da yapacağız, sözümüz olsun. Tekrar hepimize geçmiş olsun. yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

İstanbul’da HDP Binasına Silahlı Ve Bıçaklı Saldırı: 2 Yaralı

İstanbul’da Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bahçelievler İlçe Örgütü binasına saldırı düzenlendi. Silahlı ve bıçaklı olduğu belirtilen saldırgan iki kişiyi yaraladı. Saldırgan polis tarafından gözaltına alındı.

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Ferhat Encü saldırıyı, “İstanbul Bahçelievler ilçe binamıza yönelik bir silahlı saldırı girişimi olmuş. Silahın tutukluluk yapması sonucundan büyük bir faciadan dönülmüş. Saldırgan gözaltına alınmış” sözleriyle duyurdu.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, saldırıya ilişkin, “Bize ulaşan bilgi bir saldırganın ateş etmeye çalıştığı, silahının tutukluk yaptığı, bunun üzerine bıçaklı saldırıya giriştiği, mukavemetle karşılaştığı ve 1 kişinin yaralandığı, saldırganın gözaltına alındığı yönünde. Saldırganın 1 kişi olduğunu biliyoruz” demişti.

HDP Bahçelievler İlçe Başkanı Mehmet Kuzu, olayı, “Bir şahıs geliyor, ‘Üye olacağım’ diyor. Yönetici arkadaşlar yok diyorlar. Dışarı çıkıyor, geliyor. Çay veriyorlar. O sırada genç arkadaşlardan birine bıçak çekiyor. Üzerinde iki silah var. Onları çıkarıyor. Arbede yaşanıyor. Dışarıdaki esnaf ve insanlar üzerine hücum edince yakalanıyor. Sonra gelip polis alıp götürüyor. İlçede genç arkadaş bıçaktan dolayı hafif yaralandı” sözleriyle anlattı. Kuzu, saldırganın Kocasinan Karakolu’na götürüldüğünü ve suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, kimliği belirlenemeyen saldırgan, girdiği ilçe binasında parti üyeliği hakkında sorular sordu. Daha sonra kendisine çay ikram eden Ramazan Dişarı’ı ve parti üyesi Aziz Şimşek’i hafif yaralandı.

Partililer tarafından engellenmeye çalışılan saldırgan, ilçe binası önünde bulunan bir fırına kaçtı. Saldırgan, olay yerine gelen polisler tarafından götürüldü. Saldırının ardından HDP Milletvekili Züleyha Gülüm ve partililer ilçe binasına gitti. Polisin olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi.

karsimahalle.org’a konuşan Ramazan Dişarı şunları söyledi: “Partiden içeri girdi, üyelik istiyorum diye. Çay ikram ettik. Çayı üstüme attı. ‘Siz beni tanımıyorsunuz, ben sizi öldürmeye geldim’ dedi. İki silah ve bıçakla saldırdı. Bıçağı bana saplamaya çalıştı ama olmadı, elindeki silahları aldık. İçeride üç kişiydik. İki yaşlı arkadaşımız da vardı. Silahları elinden alınca kaçtı. Silahları polise teslim ettik. 25 yaşlarındaydı.”

HDP’nin açıklaması

HDP’nin resmi Twitter hesabından ise şu açıklama paylaşıldı: “Bahçelievler İlçe Örgütümüze yönelik gerçekleşen saldırı münferit değildir; tıpkı yarın duruşması görülecek olan Deniz Poyraz yoldaşımızın katledilişi gibi… Bu saldırılar bizleri yıldıramaz. Halklarımız partisine sahip çıkarak en güçlü cevabı veriyor, vermeye devam edecek.”

Valilik açıklaması

İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamada ise şu bilgiler paylaşıldı: “Bugün saat 13.30 sıralarında alınan bir ihbarda; HDP Bahçelievler ilçe binasına giden şüpheli bir şahsın, ilçe yöneticilerini tehdit ettiği ve çıkan arbede sonucu binayı kaçarak terk ettiği bildirilmiştir.

“Olay yerine sevk edilen güvenlik güçlerimizce (M.E.S) isimli şüpheli şahıs gözaltına alınmış, (2) adet kurusıkı tabanca ve (6) adet kurusıkı tabanca mermisi ele geçirilmiştir. Konuyla ilgili adli soruşturma başlatılmıştır.”

Paylaşın

Buldan ve Sancar’dan Kılıçdaroğlu’nu Ziyaret

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu partisinin genel merkezinde ziyaret etti. Ziyaretten sonra ortak basın açıklaması yapan liderler, soru almadı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu açıklamasında, “Türkiye’nin birliğe ihtiyacı var, beraber olmaya ihtiyacı var, kucaklaşmaya ihtiyacı var, helalleşmeye ihtiyacı var. Kavgalardan çok çektik. Bir araya gelmeliyiz, oturmalıyız ve konuşmalıyız” mesajını verdi.

Parti ziyaretlerinin bu ziyaretle sona erdiğini söyleyen Pervin Buldan, “Türkiye’nin acil çözülmesi gereken konuları belidir. Muhalefet partileri olarak bu konuları nasıl çözebileceğimizi ve Türkiye’nin bu geçiş döneminde yapması gerekenleri konuştuk” dedi.

Mithat Sancar da muhalefet partilerinin halka verebilecekleri en büyük vaadin “toplumsal barışı birlikte sağlamak” olduğunu söyledi, “‘Biz toplumsal barışı sağlamak konusunda hemfikiriz’ mesajını verebildiğimiz sürece toplumdan karşılık alabileceğimizi biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu: Bir araya gelmeli, oturmalı ve konuşmalıyız

“Türkiye’nin kucaklaşmaya ihtiyacı var. Helalleşmeye ihtiyacı var. Kavgalardan çok acılar çektik, kavgayı değil barışı öncelemeyiz. Bir araya gelmeli, oturmalı ve konuşmalıyız. Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Bütün sorunlar akılla mantıkla birikimle feraset ile çözülebilir. Bu çerçevede Türkiye’nin sorunlarını masaya yatırdık. Sayın genel başkanlar düşüncelerini ifade ettiler. Biz kendi düşüncelerimizi ifade ettik. Ekonomiden söz ettik, esnafın, çiftçinin, emeklinin, asgari ücretlinin sorunları masaya yatırıldı, tartışıldı. Elbetteki farklı görüşlerdeyiz ama her görüş bizim için son derece değerlidir. Tekrar hoş geldiniz, teşekkür ederiz.”

Pervin Buldan: Türkiye’nin bir geçiş sürecinde yapması gerekenleri konuştuk

“Teşekkürler sayın Başkanı ve siz değerli basın mensuplarına teşekkür ediyoruz. Siyasi partileri ziyaret programımızın son aşamasına geldik. Sabah DEVA Partisi’ndeydik. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve heyetiyle bir araya geldik. Elbette ki temel sorunlar konusunda her parti kendi görüşünü sunar. Biz de bunu bugün yaptık. Türkiye’nin acil çözülmesi gereken konuları bellidir. Muhalefet partileri olarak bunun sorumluluğunu taşıyarak, bu sorunları nasıl çözebiliriz ve Türkiye’nin bir geçiş sürecinde yapması gerekenleri konuştuk. Bu konuda görüş alışverişinde bulunduk. Elbette bir kriz süreci yaşıyoruz. Sadece ekonomik kriz değil, her alanda krizlerin olduğu bir Türkiye ile karşı karşıyayız.

Ekonomik kriz, sosyal kriz siyasal krizler başta olmak üzere adalet konusunda da hukuk konusunda da büyük bir kriz yaşandığını özellikle belirtmek isterim. Bugün aynı zamanda Roboski Katliamı’nın 10’uncu yıl dönümü. Hepimiz çok yakından takip ediyoruz. Roboski Katliamı’nın gerçek failleri henüz ortaya çıkmadı ve yargılanmadı. Yine Emine Şenyaşar’ın bir adalet arayışı var. Aylardır bu arayış devam ediyor. Bütün bu meseleri elbetteki çözmek üzere Türkiye’nin yeni bir anlayışa ve yeni bir yönetime ihtiyacı var. Bu da tabi bir erken seçim kararı ile mutlaka Türkiye’nin gündemine gelecektir. Ve erken seçim kararı ile birlikte Türkiye yeni bir yönetimi ve yeni bir anlayışı mutlaka görecektir.

Bu konuda görüşlerimizi sayın genel başkana ifade ettik. Diğer partilerle yaptığımız görüşmelerde de ifade etmiştik. TBMM’ ye vereceğimiz ortak bir önerge ile erken seçim isteme talebini gündemlerine alma teklifimizi de sunduk sayın genel başkana. Kendi aralarında istişare edecekler tabi ki ve bize en kısa zamanda görüşlerini bilidereceklerdir. Bir kez daha sayın genel başkana ve heyetine bizleri kabul ettikleri ve önemli görüşlerini bizlerle paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum. Bu ziyaretlerimiz önümüzdeki günlerde devam edecektir.”

Mithat Sancar: Bu yönetimin gitmesi aynı zamanda yönetim sisteminin değişmesinin de başlangıcı olacaktır 

“Öncelikle CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun görüşme talebimizi kabul etmesi ve bir araya gelmemizi sağlaması dolayısıyla kendisine ve partisine teşekkürlerimizi iletmek istiyorum. Türkiye’de çoklu krizler sürecinde olduğu konusunda hemfikiriz. Bu krizlerden çıkış yollarını, en geniş istişare diyalog ve tartışma yolu ile bulabiliriz. Eğer Türkiye’de demokrasi her alanda yok ediliyorsa bizim toplumsal zeminde ve muhalefet partileri arasında bunu canlandıracak yolları bulmak gibi bir görevimiz var. Biz ülkeye demokrasiyi getirmeyi vaat ediyorsak bunu öncelikle kendi ilişkilerimizde topluma göstermemiz gerekiyor. Öte yandan bu çoklu krizler bir yönetim krizidir ama aynı zamanda yönetim sistemi krizidir. Bu ikisini birlikte aşmak gerekiyor. Bu yönetimin gitmesi, aynı zamanda yönetim sisteminin değişmesinin de başlangıcı olacaktır. Bu konuda da görüşlerimizi ilettik. Erken seçim talebimizin temelinde de bu yatıyor. Ancak sadece seçim meselesine odaklanmak da sorunları çözmez, bugün halkın yaşadığı çok ağır sorunlar var. Yoksulluk, açlık, adaletsizlik ve başka alanlarda çok büyük haksızlıklar söz konusu. Bunlar da bizim halkı korumak için ortak davranma yükümlülüğümüzü yeniden gündeme getiriyor.  

Seçimlere kadar da yapmamız gereken pek çok iş var. Seçim esaslı özellikle seçim güvenliği konusunu bugünden itibaren ortak çalışmalarla işlemek gibi bir görevle karşı karşıyayız. Ayırca iktidarın toplumu kutuplaştırma, gerginleştirme ve düşmanlaştırma politikaları kendisini korumanın, varlığını sürdürmenin en temel strateijisidir. İktidar ayrıştırarak, düşmanlaştırarak, kutuplaştırarak varlığını sürdürmek istiyor. Buna karşı bizim yapmamız gereken tam tersidir. Yani diyalog, müzakere, istişare ile toplumsal barışı kurabileceğimizi topluma göstermemiz gerekiyor. Muhalefetin tüm partilerinin topluma verebilecekleri en büyük vaat, toplumu heyecanlandırabilecek en büyük söz, toplumsal barışı birlikte kurabileceğimiz sözüdür.

Farklılıklarımızı koruyoruz, ama toplumsal barışı sağlama konusunda ortak iradeye sahibiz” mesajını verebildiğimiz ölçüde toplumdan da büyük bir karşılık alabileceğimizi biliyoruz. Bunu başarabilirsek hem bu yönetimin gitmesini seçim yoluyla sağlarız hem de geleceği demokratik esaslar üzerinde, barış içinde kurma imkanlarını büyütürüz. Bu nedenle bu görüşmelerin önemi büyüktür. Heyetler arası görüşmeler olarak devam edecektir. İhtiyaç halinde, başkanlar olarak bu görüşmeleri sürdürmek istediğimizi bir kez daha dile getirdik. Türkiye’nin sorunlarına birlikte çözüm aramamız lazım. Yani hep birlikte Türkiye’ye kazandırmamız gibi bir sorumluluğumuz var. Biz HDP olarak bu sorumluluğun bilinciyle bu görüşmeleri başlattık ve devam ettirme kararındayız. Teşekkürler.”

Paylaşın

Buldan, Sancar Ve Babacan’dan Ortak Basın Açıklaması

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı, partisinin genel merkezinde ziyaret etti. Buldan, Sancar ve Babacan gerçekleştirdikleri görüşme sonrasında erken seçim çağrısı yaptı.

Haber Merkezi / Görüşmede gündeme gelen iki ana konudan birinin Türkiye’deki ekonomik kriz olduğunu söyleyen Buldan, “Türkiye toplumumun beklentisi doğrultusunda ülkenin hemen bir erken seçime gitmesi, yeni bir yönetimsel ve demokratik anlayışa kapıların açılması gerektiğini savunuyoruz” dedi.

Sancar da, “Toplumsal barış, demokrasiye giden yolun en sağlam kapısıdır. Toplumsal barışı sağlayacak olan da farklılıklarla bir arada istişare etme kültürünü, geleneğini ve iradesini ortaya koymaktır. Bundan önce iki parti ile (Saadet Partisi ve Gelecek Partisi) görüşmelerde bunu vurgulamıştık. DEVA Partisi ile bu konuda büyük bir mutabakat ve fikir birliği içinde olduğumuz görmekten son derece memnunuz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin “her alanda derin krizler” yaşadığını söyleyen Babacan, “Bu krizlerin derinliğine ve sebeplerine baktığımızda, kök sebeplerine baktığımızda kötü yönetimi görüyoruz. Kötü yönetim sadece sistem meselesi de değildir. Evet, ülkemizin bir an önce güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmesi gerekiyor. Ama aynı zamanda yönetim zihniyetinin değişmesi ve topyekün bir iktidar değişikliği de gerekiyor. Bu da ancak seçimle mümkün” dedi.

Pervin Buldan: Türkiye bir felakete doğru sürükleniyor

Bugün HDP olarak DEVA Partisindeyiz. Ev sahipliği yaptıkları için kendilerine teşekkür ediyoruz. MYK toplantımızda aldığımız karar doğrultusunda siyasi partileri ziyaret ediyoruz. Geçen hafta Saadet Partisini, dün Gelecek Partisini öğleden sonrada CHP’yi ziyaret edeceğiz. Çok önemli bir toplantı gerçekleştirdiğimizi ifade etmek istiyorum. Başta ekonomik kriz olmak üzere çoklu krizlerin olduğu bir ortamda bu görüşmelerin önemli ve kıymetli olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye bir felakete doğru sürükleniyor. Bu gidişatta muhalefet partileri olarak üzerimizde büyük bir sorumluluk olduğu hissiyatımız var ve bu nedenle de bu görüşmeler devam edecek.

Bugünkü görüşmemizde iki ana tema üzerinde durduk. Birincisi ekonomik krizdi. Bugün Türkiye’yi çok derinden sarsan, derin yoksulluğun yaşandığı bu ekonomik krize nasıl bir çare bulabiliriz muhalefet partileri olarak, bunu konuştuk. Elbette bu çarenin vazgeçilmez unsuru olarak bir erken seçimin olması gerektiğini bugün DEVA Partisi ile de konuştuk. Erken seçim çağrımızı bir kez daha yinelemek istiyoruz. Türkiye toplumumun beklentisi doğrultusunda ülkenin hemen bir erken seçime gitmesi, yeni bir yönetimsel ve demokratik anlayışa kapıların açılması gerektiğini savunuyoruz. Bu konuları bugün istişare ettik. Bu görüşmelerin devam edeceğini tekrar etmek istiyorum.

Mithat Sancar: Amaç ittifakları tartışmak değil çözüm için ortak irade yaratmaktır

Bizi ağırladıkları için DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan heyetine ben de teşekkür etmek istiyorum. Pervin Başkanın da belirttiği gibi temel gündem konuları ekonomik kriz ve çıkış yollarıydı. Bununla bağlantılı olarak pek çok bağlantılı başlığı da ayrıntılı olarak istişare ettik. Bu görüşmelerde amaç muhalefet partileri arasında istişare ve diyalog yollarının işlemesini sağlamak, teşvik etmektir. Çünkü karşımızda her türlü yöntemle iktidarını sürdürme hesabı yapan bir anlayış var. Böyle bir anlayışa karşı da demokratik mekanizmaları işletmekte kararlı olduğunu gösterecek büyük bir muhalefet blokuna ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Amaç burada ittifakları tartışmak değil sorunlar karşısında ortak iradeyi ortaya çıkaracak mekanizmaları işletmektir. Bu iktidarın ayakta kalma stratejileri arasında ayrıştırma ve kutuplaştırma olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Buna karşı etkili yöntem ise diyalog, müzakere ve istişare mekanizmalarını yerleştirmek ve yaygınlaştırmaktır. Şu an yaşadığımız temel sorunların kaynadığında iktidarın bu yıkıcı anlayışı yatmaktadır. Bunun karşısında yapıcı yaklaşım en önemli çıkış çaresidir. HDP olarak bu konuda üzerimize düşeni yerine getirmek için bu görüşmeleri başlattık. Ayrıştırma politikalarına karşı daha çok diyalog, düşmanlaştırmaya karşı daha çok demokrasi önerimizle partilerle görüşmelerimizi sürdüreceğiz.

Toplumsal barış, demokrasiye giden yolun en sağlam kapısıdır. Toplumsal barışı sağlayacak olan da farklılıklarla bir arada istişare etme kültürünü, geleneğini ve iradesini ortaya koymaktır. Bundan önce iki parti ile görüşmelerde bunu vurgulamıştık. DEVA Partisi ile bu konuda büyük bir mutabakat ve fikir birliği içinde olduğumuz görmekten son derece memnunuz. Bu ruh halinin, bu umut havasının yerleşmesine katkıda bulunmak için hepimize büyük görevler düşüyor. Sorumluluklarımızı yerine getirmek konusunda diyalogun büyük faydası olduğunu düşünüyorum. Tekrar Sayın Babacan ve DEVA Partisine teşekkür etmek istiyorum.

Ali Babacan: İktidar kriz üretiyor, iktidarın değişmesi lazım

Ben de teşekkür ediyorum. Maalesef ülkemiz çoklu kriz ortamından geçiyor. Hemen her alanda derin krizler yaşadık, yaşıyoruz. Son birkaç yıldır ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk halkımızın gündeminde ön sıralarda olsa da ülkemiz derin bir adalet ve hukuk krizinden, derin bir demokrasi krizinden geçmekte. Dış politikadan tutun eğitime kadar her alanda krizler yaşıyoruz. Bu krizlerin derinliğine ve sebeplerine baktığımızda, kök sebeplerine baktığımızda kötü yönetimi görüyoruz. Kötü yönetim sadece sistem meselesi de değildir. Evet, ülkemizin bir an önce güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmesi gerekiyor. Ama aynı zamanda yönetim zihniyetinin değişmesi ve topyekün bir iktidar değişikliği de gerekiyor. Bu da ancak seçimle mümkün.

Son derece zor şartlardan geçiyoruz, sıkıntılar büyük ama biz DEVA olarak çözümleri de bir o kadar kolay görüyoruz. Daha önce de açıkladık; ilk adımı mutlaka özgürlüklerle başlatmak gerekiyor. Yani ülkemizdeki basın ve ifade özgürlüğünü, sivil toplum, meslek örgütleri üzerindeki baskıların kalkmasını ülkenin sorunlarının çözülmesindeki ilk adım olması gerektiğini düşünüyoruz. Kurumsal yapılar örselenmiş durumda. Hukuk tanımayan bir yönetim zihniyeti var. Kurumları önceleyen ve kural bazlı hukuka bağlı bir yönetimle ülkenin idare edilmesi gerekiyor. Bu konuda çalışıyoruz, hazırlanıyoruz.

Bu süreç içerisinde siyasi partilerle yakın bir diyalog ve istişare içerisindeyiz. Özellikle güçlendirilmiş güçlendirilmiş parlamenter sistem isteyen siyasi partilerle daha yakın bir istişare içerisindeyiz. Bu çerçevede HDP Eş Genel Başkanları Sayın Buldan, Sayın Sancar ve çalışma arkadaşlarıyla hem mevcut ekonomik krizle ilgili konuları değerlendirdik hem kendilerini üzerinde çalıştığımız güçlendirilmiş parlamenter sistemin gelmiş olduğu aşama ile ilgili bilgilendirdik. Bu konularda kendilerinin değerli görüşlerinden de çok istifade ettik. Bu ziyaret nedeniyle kendilerine teşekkür ediyorum. Bu diyalogun süreceğini ifade etmek istiyorum. Katıldığınız için sizlere teşekkür ediyorum.

Paylaşın

Sancar, Buldan ve Davutoğlu’ndan Erken Seçim Çağrısı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, muhalefet partilerini ziyaretleri kapsamında bugün Gelecek Partisini ziyaret ederek Genel Başkan Ahmet Davutoğlu ile görüştü. Buldan ve Sancar görüşme sonrası Davutoğlu ile birlikte ortak bir basın toplantısı yaptı.

Haber Merkezi / Mithat Sancar ve Pervin Buldan, “Türkiye toplumunun erken seçime ihtiyacı var” derken, Davutoğlu da ziyaretleri için Buldan ve Sancar’a teşekkür ederek, “Demokrasiler, farklı görüşlere, vizyonlara sahip partilerin diyalog kurabilmesi, karşılıklı olarak görüşlerini tartışabilmesi açısından bir özgürlükler rejimidir. Meşru siyaset zemini içinde olan bütün partiler, Meclis’te temsil edilsinler, edilmesinler bu müzakerelerde bulundukça ülke huzura kavuşur” diye konuştu.

“Türkiye toplumunun bizden beklentilerini konuştuk”

HDP Eş Genel Başkanı Buldan’ın açıklamasından satır başları şöyle;

Sayın Başkan ve heyetine teşekkür ediyoruz. Kıymetli bir görüşme gerçekleştirdik. Yaklaşık 2 saatlik bir görüşme yaptık. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ve bu durumla birlikte Türkiye toplumunun bizden beklentilerini konuştuk.

Ekonomik krizle birlikte Türkiye toplumunun büyük bir beklenti içinde olduğunu konuştuk. Muhalefet partileri olarak bir araya gelip seçim dönemine kadar istişare ederek bu süreci nasıl yürüteceğimize dair görüşlerimizi paylaştık. Bugün Türkiye’nin en önemli ihtiyacının bir erken seçim olduğunu ifade ettik. Bu talebimizi Gelecek Partisi ile de paylaştık.

Yarın yapacağımız ziyaretlerde de genel başkanlara ifade edeceğiz. Biz de “hemen acil seçim” diyoruz Türkiye’nin bu mevcut durumdan kurtulabilmesi için. Ancak, erken seçimin olacağı tarihe kadar da bir geçiş dönemine ihtiyaç var. Çünkü bugün Türkiye’de demokrasinin, adaletin, hukukun olmadığı bir süreci yaşıyoruz. Bu süreçte mağdur olan Türkiye halklarıdır. AKP-MHP hükümeti gündem değiştirmeye çalışsa, bir erken seçimi gündemine almasa ve ekonomik krizi gündem olmaktan çıkarsa bile Türkiye’nin erken seçime ihtiyacı var.

Türkiye halklarının içinde olduğu durumu konuşmak ve dertlerine çare olmak zorundayız. Bütün muhalefet ve kamuoyuyla paylaştık, buradan bir çıkış noktası aramak gibi bir sorumluluğumuz var. Ve bu sorumluluk gereği buradayız ve bu konuları konuştuk. Bir kez daha kendilerine bizi ağırladıkları için teşekkür ediyoruz.

“Bizler toplumun tüm kesimleriyle diyalogu esas alıyoruz”

HDP Eş Genel Başkanı Sancar’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle;

Sayın Davutoğlu ve heyetine bu kapsamlı istişare imkanını sundukları için teşekkür ediyoruz. Türkiye’nin ihtiyacının diyalog olduğunu, demokratik mekanizmaların en azından muhalefet arasında tereddütsüz işlediğini göstermek istiyoruz. İktidar demokratik işleyişi boğma hedefini ısrarla sürdürüyor ve bu konuda da hiçbir kural tanımıyor. Bizler toplumun tüm kesimleriyle diyalogu esas alıyoruz.

Şüphesiz muhalefetle diyalog da bunun çok özel bir bölümünü oluşturuyor. İktidarın, toplumu ayrıştırmak, kutuplaştırmak ve buradan fayda sağlamak istediğini biliyoruz. Muhalefet olarak buna karşı en büyük cevabımız toplumsal barışa katkı sunabileceğimizi göstermektir, toplumsal barışı kurma imkanlarının olduğunu göstermektedir.

Farklılıklarımızla bir araya gelip temel ilkelerde buluşmak, diyalogu sürdürmek, toplumsal barışa seçimleri beklemeden katkıda bulunma yollarını istişare etmek olduğu inancındayız. Görüşmelerimizin bu ihtiyaca katkı sunacağını düşünüyoruz ve buna inancımız var.

Böyle bir inancı Sayın Davutoğlu ve heyetinde görmekten de büyük bir memnuniyet duyuyoruz. Seçim talebimiz var ama hukuksuzluklara ve halkın soyulmasına karşı ortak yolları ve iradeyi nasıl gösterebileceğimizi tartışmaya ihtiyacımız var. Sayın Davutoğlu ve heyetine teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

“Ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde erken seçim kaçınılmaz yoldur”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle;

Ben de bu ziyaret ve görüş alışverişi dolayısıyla teşekkür ediyorum. Demokrasiler farklı görüş ve vizyonlara sahip partilerin diyalog kurabilmesi, karşılıklı olarak görüşlerini tartışılabilmesi açısından bir özgürlükler rejimidir. Meşru siyaset zemini içinde olan bütün partiler, Meclis’te temsil edilsin ya da edilmesinler bu müzakerelerde bulundukça ülke huzura kavuşuruz. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına giriyoruz.

Hep beraber ya insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı bir demokrasiyi hayata geçireceğiz ya da Türkiye’nin yüzyıl içinde çektiği çileleri, yeni kutuplaşma ve çatışmalara zemin olacak bir vebali herkes omuzunda taşıyacak. Cumhuriyetin 100’üncü yılına giderken bütün siyasi partilerin Türkiye’nin birlik ve beraberliği temelinde, ülke bütünlüğü temelinde, temel insan hak ve özgürlükleri ve toplumun ortak refahı zemininde buluşmasının büyük bir önemi var.

Son dönemlerde vatandaşlarımız yoğun bir ekonomik kriz içinden geçerken bir belirsizlik psikolojisi toplumun her kesimine sirayet ediyor. Bu belirsizliği ortadan kaldıracak en temel faktörlerden birisi de temel ilkeler etrafında siyasi partilerin görüş alışverişinde olmalarıdır. Türkiye’nin ortak refahı, ülke bütünlüğü içinde demokratik hak ve özgürlüklerin yaşanır kılınması yönünde ve gittikçe artan otoriter eğilim karşısında demokratikleşme süreçlerinin desteklenmesi yönünde bir ilkesel zemin oluşması önemlidir.

Bu tür ziyaretler böyle bir zemin teşkil etmesi bakımından önem taşıyor. Biz de Sayın Eşbaşkanlara ve heyetine teşekkür ediyoruz. Erken seçim talebini hemen ve acil olarak biz gündeme getirmiştik. Bu derece ekonomik krizin yaşandığı bu dönemde erken seçim demokratik toplumlarda kaçınılmaz yoldur.

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan Dikkat Çeken İttifak Açıklaması

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Bu ırkçı, tekçi, soyguncu, talancı, yalancı düzene karşı büyük demokrasi ittifakını kurma hedefiyle yürüyoruz. Bu ittifakın öncülüğünü siz gençler yapacaksınız… Biz hedefi demokrasi ittifakı koyduk, bunun öncüsü siz olacaksınız. Sizin mücadeleniz ve kararlılığınız olacak. Demokrasi ittifakının yolunu sizler açacaksanız.” dedi.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, HDP Gençlik Meclisi’nin, “Şimdi Gençlik Zamanı” başlığıyla Diyarbakır’da düzenlediği 3. Olağan Kongresi’ne katıldı. Sancar’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Biz sizinle varız, sizinle yürüyoruz, siz bizim gururumuzsunuz. Direnen gençler sizleri canı gönülden selamlıyorum. Türkiye’nin ve Kürdistan’ın dört bir yanından bu salonu dolduran gençler. Şeref verdiniz, umut verdiniz, güç verdiniz. “HDP tabanının mecali kalmamıştır” diyenlere öyle bir cevap verdiniz ki; bir daha bu sözü ağızlarına alamayacaklar. Kürtler HDP’yi sevmiyor diyenlere, Kürdistan’ın dört bir yanından gelen siz gençler öyle bir tokat attınız ki bir daha yüzleri bu sözü söylemeye tutmayacaktır. Gençlik burada, dimdik ayakta, umut dimdik ayakta. HDP burada, dimdik ayakta.

Gençlik dimdik ayakta. Umut dimdik ayakta. Bu söz boş bir söz değildir. Siz genç yoldaşlarımızı, Gençlik Meclisi yönetici ve üyelerimizi sindirmek, korkutmak ve mücadeleden alıkoymak için başvurmadıkları kirli yöntem kalmadı. Kaçırmalar, gözaltına almalar, ajanlık teklifleri, ölüm tehditleri tek tek uygulandı gençlere. Gençler, Gençlik Meclisi yöneticileri ve üyeleri ve bütün gençler buna asla aldırmadılar. Taviz vermediler, teslim olmadılar. İşte buradalar, cevabı buradan veriyorlar.

“Hiç şüpheniz olmasın, kazanacağız çünkü direniyoruz”

Biliyorlar ki gençleri teslim alırlarsa bu toplumun özgürlük ve demokrasi umudunu da bitirirler. Biliyorlar ki gençliği sindirirlerse bu ülkede özgürlük barış eşitlik mücadelesini de engellerler. O nedenle en çok gençleri hedef alıyorlar. Bir de tabi ki gençlerden korkuyorlar. Korkmakta haklılar. Çünkü bu düzeni değiştirecek yürüyüşün öncüsü de kalbi de sizlersiniz, gençlerdir. Hiç şüpheniz olmasın. Kazanacağız çünkü haklıyız. Çünkü direniyoruz. Çünkü geleceğe kararlılıkla yürüyoruz.

Baskı yöntemleri sökmeyince, yozlaştırma yöntemlerini devreye sokuyorlar. Özellikle burada rejim kayyımlar yoluyla bütün bir şehri ama en başta gençleri teslim almak için çürütme ve yozlaştırma yöntemlerini her gün daha da derinleştirerek hayata geçiriyor. Gençleri fuhuşa, uyuşturucuya teşvik edecek her türlü alçakça yöntemleri kullanıyorlar. Evet gençleri polisle, mahkemeyle, tehditle, baskıyla teslim alamayınca çürütülerek yozlaştırarak yok etmek istiyorlar.

İşte buna karşı uyanık olmak zorundayız Çok ciddi mücadele yürütmek zorundayız. Kayyım politikaları sadece iradeyi teslim alma çabaları değildir. Sadece irade gaspı değildir. Aynı zamanda Kürt halkının ruhunu çalma girişimleridir. Gençliği yozlaştırma, çürütme ve böylece teslim alma rejimidir. Rejime karşı, kayyım rejimine karşı mücadele bütün bunları göz önünde bulundurularak topyekün yapılmalıdır. İrademizi, gücümüzü, onurumuzu, geleceğimizi korumak için kayyım rejimine her alanda mücadeleyi büyütme zorunluluğumuz vardır. Gençlik Meclisimiz zaten uzun süredir bu mücadeleyi yürütüyor. Bağımlılığa, uyuşturucu tuzaklarına karşı bir kampanya yürütüyor. Buna daha da fazla güç vermek lazım.

“Gençler faşist ideolojiye teslim olsun istiyorlar”

Bu ülkede gençlere uygun görülen yaşam itaatkar, uysal ve sadece kariyerizme mahkum olmuş bir yaşamdır. İstiyorlar ki tek tip bir gençlik olsun, bu iktidarın ırkçı, tekçi, faşist ideolojisine teslim olsun, kariyerini düşünsün, yandaş olsun böylece geleceğini kurtaracak diye düşünüyorlar. Oysa asıl gelecek özgürlüktedir, özgür yaşamdadır, onurlu yaşamdadır. O nedenle gençler, işsiz bırakılan bu ülkenin gençlerinin yüzde 20’sini oluşturan işsiz gençler, yoksulluğa, açlığa mahkum edilen gençler, üniversitelerde her gün baskı altında tutulan gençler, Kürdistan’da her gün baskıyla, polis zoruyla sindirilmek istenen, uyuşturucu tuzaklarıyla yozlaştırılmak istenen gençler, Ege’den Marmara’ya, Boğaziçi Üniversitesinden Karadeniz’in doğasını savunanlara kadar, gençler bir araya geldiğinde özgür ve demokratik bir ülkeyi inşa etmeyi hiçbir güç engelleyemeyecektir.

Bu ırkçı, tekçi, soyguncu, talancı, yalancı düzene karşı büyük demokrasi ittifakını kurma hedefiyle yürüyoruz. Bu ittifakın öncülüğünü siz gençler yapacaksınız. Siz gençler Marmara’dan Ege’ye, Kürdistan’ın her bir yerinden Türkiye’nin her köşesine, özgürlük, eşitlik isteyen gençler, özgür, laik, demokratik bir eğitim isteyen gençler, onurlu bir yaşam hedefleyen gençler sizler bir araya geldiğinizde bizim işimizi asıl sizler halledeceğiz. Biz hedefi demokrasi ittifakı koyduk, bunun öncüsü siz olacaksınız. Sizin mücadeleniz ve kararlılığınız olacak. Demokrasi ittifakının yolunu sizler açacaksanız.

“HDP’den, halktan korkuyorlar; o yüzden davalar açıyorlar”

HDP gençlik, kadın partisidir, ekoloji partisidir, bu ülkede güzel geleceğin adresidir. O nedenle HDP’ye saldırıyorlar. O nedenle bizi yok etmek için her yolu kullanıyorlar. Kobanî Kumpas Davasının amacı da budur. Bu fikriyattan korkuyorlar. Bu mücadele azminden, halkın sonsuz bağlılığından, kararlılığından korkuyorlar. O nedenle davalar açıyorlar. Kobanî Kumpas Davası diye boş bir davayla arkadaşlarımızı rehin tutuyorlar. Ama o salonlarda yargılayanlar rejimin hakimleri değil bizim yoldaşımızdır. Yoldaşlarımız bu düzeni yargılıyor ve mahkum ediyor.

Yoldaşlarımızı, mücadele eden onurlu duran herkesi zindanlara tıkıyorlar. Zindanları şimdi de ölüm evlerine, işkencehaneye çeviriyorlar. Oradaki amaç da belli. İradeyi kırmak ve teslim almak istiyorlar. Biliyorlar ki iradesiz bir insan onursuz hayata teslim olur. O nedenle Kürt halkının da Türkiye emekçi haklarının iradesini de teslim alarak onursuz bir geleceği dayatmak istiyorlar. Zindanlardaki mücadele de onur mücadelesidir, geleceğine, halkına sahip çıkma, layık olma mücadelesidir. O nedenle her türlü işkenceyi uyguluyorlar. Göz göre göre; bu kadar hasta mahpus varken, hayatı tehlike altına olan insanları zindanlarda tutmaya devam ediyorlar. Bu fiili idam cezasıdır. Güya idam cezasını kaldırmışlardır. Şimdi hasta mahpusları orada tutarak fiili idam cezası uyguluyorlar. Son bir ayda 7 cenaze geldi. Garibe Gezer yoldaş geldi.

Bunların uygulamalarına karşı Türkiye’de bütün hak savunucularının, demokrasi güçlerinin ses çıkarması, birlikte itiraz etmesi ve güçlü bir tepki göstermesi gerekiyor. Ortak mücadele şarttır, ortak yürüyüş kurtuluştur. Bu nedenle daha güçlü, daha kararlı, daha inançlı bir mücadele bizi bekliyor. Çünkü direnişten inşaya geçiyoruz. HDP, bu ülkede geleceğin eşitlik, özgürlük ve demokrasi üzerine kurulmasını sağlamak için yolları açmaya kararlıdır. Büyük barış projesinden söz ediyoruz. Bu ülkeye büyük barış projesini getirecek olan bizleriz. Öncülüğünü de gençler yapacaktır.

“Tecrit ülkeye yayılmak istenen rejimin bir örneğidir”

Büyük barışın yolunu tıkamak için her türlü yöntemi uygulayacaklar. Kutuplaştırma, düşmanlaştırma ve gerilim politikalarını halklar arasına, gençler arasına sokmaya çalışacaklar. Bunu boşa çıkaracağız. Büyük barış yürüyüşünü mutlaka sağlayacağız. Bu büyük barış yürüyüşünü engellemenin yollarından biri İmralı’daki tecrittir. Tecridin amacı barışı engellemektir. Tecrit savaş politikalarının derinleştirilmesinin bir simgesi ve şu an ülkeye yayılmak istenen rejimin de bir örneğidir. O nedenle bu büyük barış yürüyüşünde yürüyüşün öncülüğünü gençler, sorumluluğunu hepimiz taşıyacağız.

Gençlerin öncülüğünde hepinize düşen görev Kürt sorununda demokratik çözümün üzerine önce bu barışı, bunun da üzerine ülkenin bütün çatışma potansiyellerini, bunu besleyen geçmiş yaraları iyileştirecek, acıları iyileştirecek, büyük projeleri bizler ortaya koyacağız. Geçmişle yüzleşerek geleceği barış ve demokrasi üzerine kuracağız. HDP’ye saldırıların da amacı budur. Çünkü bu kadar büyük bir vaadi ve umudu koyan başka parti yoktur. Biz diyoruz ki kararlıyız. Demokratik siyasette ısrarcıyız. Demokratik siyaseti büyütmeye, bu yolda yürümeye azimliyiz. İsterlerse kapatma davaları açsınlar. Açtılar zaten. Şimdi kapatma davasıyla bizi yolumuzdan döndüreceklerin zannediyorlar. Büyük yanılıyorlar. Şimdi kapatma davasında esas hakkındaki savunma aşamasına geçildi. Biz savunmayı, hukuk ofisimizde, genel merkezdeki odalarda yazmayacağız, halkla, gençlerle, kadın hareketiyle, emekçilerle birlikte yapacağız. HDP’nin savunmasını meydanlarda, fabrikalarda, kampüslerde, tarlalarda yapacağız.

“HDP halk olduğu için yenilmiyor”

Bir savunma yazacağız, o kağıt olacak ama asıl savunmayı yapmak başkadır. HDP’yi savunma mücadeleyi büyütmektir. Burada yaptığımız gibi, salonlarda, meydanlarda, fabrikalarda, öğrencilerin yaşam alanlarında, üniversitelerde, işsiz gençlerle, bütün ezilen halklarla birlikte HDP’yi savunacağız, yaşatacağız, büyüteceğiz. Bu ülkeye umudun kaynağı olduğumuzu her adımda hatırlatacağız. Zaten HDP halk olduğu için yenilmiyor. Sizler olduğunuz için yenilmiyor. Onlar ne yaparsa yapsın bu güç burada olduğu için yenilmiyor. Bu hırsız ve soyguncu iktidar ülkenin bütün kaynaklarını talan ediyor ama en büyük hırsızlığı nedir biliyor musunuz gençlerin umudunu ve geleceğini çalmaktır.

HDP olarak biz öyle gençlere şunları vaat ediyoruz diye konuşma yapmayız. Bizim kimseye, gençlere vaat etme gibi bir yetki ve hakka sahip olduğumuzu düşünmüyoruz. Çünkü karar verecek olanlar gençlerdir. HDP’yi yönetenler gençlerdir. HDP’nin karar organlarında gençler olacak. Biz sizin öncülüğünüzde, sizin mücadele kararlılığınızla, sizin bize yüklediğiniz sorumluluğun hakkını vermeye çalışıyoruz. Veremezsek bizden hesap sorun. Bizi eleştirin, takip edin. Bize hata yaptığımız anda uyarıda bulunun. Gençler olmadan yanlış yola da sapabiliriz. Bizim en büyük denetçimiz sizlersiniz. Parti sizlersiniz arkadaşlar.

“İktidarı ilk seçimde göndereceğiz, yeni yaşamın yolunu açacağız”

Sizlerle bu ülkeye büyük barışı getireceğiz. Buna inanıyoruz. Bu hırsız ve soyguncu, talancı ve yalancı iktidarı ilk seçimde göndereceğiz. Korkuyorlar, sandığı getirmiyorlar. Gelmekte olanı görüyorlar. Gençlerin gücünü görüyorlar. Anketlerde de saklayamıyorlar. HDP’nin arkasında büyük bir gençlik var. Bu gençlik bu mücadelenin en dinamik tarafıdır. O nedenle  sandık geldiğinde bu gücü görecekler. Bu iktidar ilk seçimde gidecek, bunu sağlayacak olan biziz ve sizlersiniz. Bu ülkeye erken seçim gelsin diye, bu iktidar erken seçimi hemen şimdi yapsın diye çağrılarımızı da mücadelemizi de sürdüreceğiz. Çünkü biliyoruz ki ilk seçimde onları göndereceğiz. Yeni yaşamın yolunu açacağız. Bu ülkede büyük barışa, yeni yaşama, demokrasiye ve özgürlüğe giden yollarda anahtar bizdedir, sizdedir. Önümüze koydukları o paslanmış kilitlerini HDP olarak sizlerle beraber bir anahtar olup açacağız.

Paylaşın

Sancar: İktidarlarını Devam Ettirmek İçin Ülkenin Kaynaklarını Satıyorlar

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Şanlıurfa’da partililere yaptığı konuşmada, “Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Konuşmasında, yapmayı planladıkları mitinge Şanlıurfa Valiliği tarafından izin verilmediğini söyleyen Sancar, “Biz halkımızla buluşmaktan vazgeçmeyiz, hiçbir güç halkla buluşmamızı engelleyemez. İşte sizinleyiz, Urfa’dayız. Biliyorlar bu toplantımızı meydanda yapabilseydik binlerce, on binlerce Urfalı burada olacaktı. Ama buradan sesimiz on binlere de milyonlara da ulaşır. Yeter ki biz kararlı olalım” dedi.

Sancar, konuşmasının devamında, “Şenyaşar ailesine yapılanlar. Zulmün büyüğü yapıldı, herkesin gözleri önünde, üç insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor. Devlet, savcılar seyrediyor. Üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür. Şenyaşar ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Şanlıurfa’da partisinin düzenlediği halk buluşmasına katıldı. Buluşmada konuşan Sancar şunları söyledi:

“Miting için hazırlık yapmıştık, önce Suruç’ta hazırlık yapmıştık, bunu kabul etmediler, Urfa’da yapmak için seçtiğimiz yeri de iptal ettiler. Asla hiçbir güç halkla buluşmamızı engelleyemez. İşte sizinleyiz, Urfa’dayız, birlikteyiz. Biliyorlar meydanda yapsaydık bu mitingi binlerce, on binlerce insanımız burada olacaktı. Şimdi sesimiz on binlere de, yüzbinlere de, milyonlara da ulaşır! Yeter ki biz kararlı olalım ve yolumuzda dik yürümeye devam edelim.

Şimdi adalet zamanı, şimdi HDP zamanı” diyoruz. Öyle bir şehirdeyiz ki medeniyetlerin beşiği, kültürler diyarı insanlık tarihinin yeniden yazılmasını sağlayan derin köklere sahip bir medeniyet diyarındayız. Tarımın, zanaatın ve pek çok güzelliğin üretildiği bir şehirdeyiz. Bırakılsa Türkiye’nin 3’üncü büyük şehri olan Urfa, bu ülkeyi besleyecek kadar verimli topraklara sahip. Ama Urfa bu ülkenin işsizliği, yoksulluğu en yüksek şehirlerden biri. İşte adaletsizliğin en büyüğü budur, en büyük adaletsizlik burada başlıyor. Ekmekten, aştan, kendi toprağından, suyundan yararlanmasına izin verilmeyen bir halka yapılan şey adaletsizlik ve zulümdür. Bu ülkenin pek çok yerine en çok mevsimlik işçi gönderen şehirlerden biridir. Mevsimlik işçilerin hangi şartlarda çalıştığını da biliyoruz, bu da adaletsizlik!

“Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir”

Şenyaşar Ailesi! Ferit kardeşim yanımda. Emine Anamız gelemedi. Biz her zaman her şart altında oradayız, onlarlayız. Adaletsizliğin zulüm boyutuna vardığı bir örnektir Şenyaşar Ailesine yapılanlar. Zulmün büyüğü herkesin gözü önünde, 3 insan hunharca katledildi, herkes seyrediyor, devlet seyrediyor, savcılar seyrediyor ve üstüne üstlük ailemize saldırıyorlar. Bu adaletsizliğin ötesinde kara bir zulümdür ve şimdi Emine Ana Ferit kardeşimizle birlikte adliye önünde oturuyor. Belki bugün bu şartlarda, bu soğukta orada değil ama bu nöbet devam edecek, adaleti haykırmaya devam eden tek bir kişi kalıncaya kadar devam edecek. Biz bir kez adaleti haykırmaya başladık mı yüzbinler, milyonlar bu sesi duyacak. İlk oturduklarında belki tek başınaydılar, ama şimdi sesleri Türkiye’nin her yerine yayıldı. Bu dava bizim davamız, bu ses bizim sesimizdir. Şenyaşar Ailesinin adalet davası bu ülkenin onur meselesidir. Eğer burada dayanışma göstermekten kaçınan olursa bu onur sınavında kalacaktır ve bu onların alnına kara bir leke olarak sürülecektir. Ama adalet mücadelesi er ya da geç amacına ulaşacaktır.

“Adalet mücadelesi için sonuna kadar yürümeye kararlıyız”

Adalet nedir? diye sorarsanız ciltlerle kitap yazılmış ama geçenlerde Emine Ana güzel bir söz söyledi: “Adalet yoksa ekmek de yoktur”. Daha nasıl anlatılır. Eğer bir ülkede adalet yoksa ekmek de olmaz, huzur da olmaz, barış da olmaz. O nedenle adalet mücadelesi hem iş, aş, ekmek mücadelesidir hem barış ve özgürlük mücadelesidir, hem de onur mücadelesidir. Şenyaşar Ailesine yapılanlar, hepimize yapılmıştır. Sessiz kaldığımız müddetçe hepimiz bu adaletsizliğe maruz kalacağız. Kararlıyız, bunu durduracağız. HDP bunun için vardır, HDP bütün halklarla birlikte adaleti bu ülkeye hakim kılmak için vardır. O nedenle, zulüm arttıkça mücadele yükselecek. Zulmü artan yönetici mutlaka zeval bulacak, ama bunun olması için o zevalin gerçekleşmesi için kararlı bir mücadele gerekiyor. İşte biz bu yoldayız, adalet mücadelesindeyiz ve bunda sonuna kadar yürümeye kararlıyız.

“Hz. İbrahim’in inançlı ruhunu bütün ülkeye yayacağız”

Değerli Urfa halkları, bu konuşmayı Kürtçe ya da Arapça da yapabilirim. Buradan bütün Türkiye’ye ye konuşuyoruz ve bu 3 dil de  benim gönlümdedir. İşte Urfa bu kardeşliğin ve birlikteliğin kalesi olacaktır, halkların ortak mücadelesinin, ülkeye adaleti getirdiği başlangıç noktası, kale ve zirve olacaktır Urfa. Buna inanıyoruz. Çünkü buradan çok zalimler geçti, Nemrutlar geçti, ama Hz. İbrahimler de buradan geçti. Hz. Eyüp’ün sabrı var, ama Hz. İbrahim’in inançlı ruhu da var burada ve biz bu ruhu bütün ülkeye yayacağız.

Zulüm cezaevlerinde devam ediyor. Cezaevleri ölüm evleri haline getirildi, tecrit bu ülkenin yönetim sistemi haline dönüştürüldü. Hem tecride hem de cezaevlerindeki ölümlere, infazlara karşı adalet mücadelemizi sürdüreceğiz. Biliyorsunuz hasta mahpusları bütün raporlara rağmen bırakmıyorlar. Son bir ayda 7 cenaze çıktı. Bu idam cezasının fiilen uygulanmasıdır, bu yargısız infazdır, kirli bir intikam oyunudur. Şimdi diyoruz ki Aysel Tuğluk arkadaşımıza, bütün hasta mahpuslara adalet zamanıdır, onlar için adaleti haykırmaya devam edeceğiz ve özgürlüğü bu topraklara mutlaka getireceğiz.

“Roboskî’ye bombaya atan da öldürme emri veren de katildir”

Adalet mücadelesinin devam ettiği bir kanlı katliamın yıl dönümündeyiz. 28 Aralık’ta Roboskî’nin 10’uncu yılı oluyor. Ve Roboskî’de katledilen 17’si çocuk 34 can için adaletsizliğin her türü bu ülkede yaşandı. Katletme zaten büyük bir cinayet, ama davada sanıkları failleri, faillere emir verenleri ortaya çıkarmamak da suç ortaklığıdır. Kim ki Roboskî’de bombaları attıysa, o insanları öldürdüyse katildir, ama o insanları öldürme emrini verenler de o emirleri verenlerin ortaya çıkarılmasını engelleyenler de o katliamın hesabının sorulmasının önünü tıkayanlar da suç ortağıdır. Adalet mücadelesi bütün faillere ve suç ortaklarına karşı büyük bir mücadeledir. Roboskî’den Şenyaşar Ailesine, Maraş Katliamı’ndan bu ülkeye yaşatılmış daha pek çok acıya kadar davamız adalet davasıdır. Bu ülkede yaraları sarmak, geleceği özgürlük ve barış üzerine inşa etmek için varız, yaraları sarmak için de mutlaka yüzleşmek gerekir. Yüzleşmek demek, bu acıların kaynağına inmek demektir, bu sistemi işleten ve büyüten anlayışı sorgulamak demektir. Bütün bunlarla hesaplaşma olmadan, yüzleşme yapılmadan bu ülkede geleceği barış ve demokrasi üzerine kurmak mümkün değildir. Biz hesap soracağız derken bütün yaraları sarmak için bu sistemin bu işleyişini, bu zihniyeti sona erdirmek istiyoruz, ama katilinden de katliam emrini verenden de yargı önünde mutlaka hesap sormak görevimizdir. Elbette bunun da peşinde olacağız, ama esas peşinde olduğumuz yaraları sardığımız büyük barışı getirmektir. Bu büyük barışı getirdiğimizde adalet de işleyecek, demokrasi de kurulacak, adalet ve özgürlük de olacak, Garibe Gezerlerin de hesabı sorulacak, Deniz Poyrazların da rüyaları, düşleri hayalleri mutlaka gerçeğe dönüşecektir.

“İktidarlarını devam ettirmek için ülkenin kaynaklarını satıyorlar”

Zulüm iktidardadır, bu iktidar bir zulüm yönetimi oluşturmuştur. Ekonomiye çok fazla girmek istemiyorum. Son zamanlarda yaptıkları işlere bakarsanız kime çalıştıklarını kendilerinin de açıkça gizleyemez hale geldiğini görürsünüz. Hazine ve Maliye Bakanı gelmiş, bu iktidarın zihniyetini saklamaya gerek görmüyor ya da artık saklanacak boyutları aştı gitti. Diyor ki “senin bir maaşın var, en fazla enflasyonun altında ezilirsin ama bizim servetimizi ve zenginliğimiz gider” diyor. Bu iktidar halkı alenen soymaktan en ufak bir haya duymuyor. Önce dövizi fırlattılar, şimdi “indiriyoruz” diye halkın kaynağını bir avuç sermayedara peşkeş çekiyorlar, kapı arkasından bu ülkenin kaynaklarını satıyorlar ve bunu da bir başarı hikayesi olarak sunuyorlar. Oysa yapılan şey, bu ülkenin yoksul halklarını daha da yoksullaştırmak, emekçisini açlığa mahkum etmek, işsizlerini ölüme göndermektir. Çünkü bu ülkenin, halkın kaynakları soyuluyor. Bunun tek bir nedeni var, iktidar bunu yaparken tek bir derdi var; iktidarını devam ettirmek! “Ülke batsın benim iktidarım devam etsin” diyor. İşte bunun için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını daha önce çarçur edip bir avuç yandaşa peşkeş çektiren “nerede o para?” diye soruyorsunuz, bin tane çelişen cevap veriyorlar, bir tane doğru var. Bu kaynaklar halkın kaynaklarıydı, yandaşlara, rantiyeciler peşkeş çekildi. Son yapılan ekonomi operasyonunda da aynı mantık geçerlidir. “Benden sonra tufan” anlayışı iktidarın bütün yaptıklarının temelinde yatıyor. “Ülke batsın, ben iktidarda kalayım, halk yoksullaşsın ben ve yandaşlarım daha da zengin olalım, rantiyeciler, sömürücüler daha da palazlansın” diyorlar.

“İktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP bulacaktır”

İşte  ekonomi modeli diye karşımıza getirdikleri şey, bu dövizin indirilmesi diye başarı olarak anlattıkları yalan da tam olarak bu. İşte buna da karşı çıkacağız, bu da adaletsizliğin en büyüklerindedir. Bu adaletsizliğe karşı da mücadelemiz büyüyerek devam edecek. Bu iktidar zulmüne devam ettikçe karşısında dirençli bir HDP ve halkların ortak mücadelesini bulacaktır. Bu ülkenin demokrasi isteyen, emekten yana, özgürlükten yana tüm insanların ortaklığını yaratacak güç olarak HDP, bu iktidarın korkulu rüyasıdır. Onun için her gün operasyonlara maruz kalıyoruz, gözaltılar, tutuklamalar, davalar açılıyor, mitinglerimiz engelleniyor; ama hiç bir güç bizi yürüyüşümüzden adalet barış, özgürlük yürüyüşümüzden alıkoyamıyor. Yürüyoruz, büyüyoruz, daha da büyüyeceğiz. Bu ülkeye adaleti de, barışı da, demokrasiyi de getirmenin öncülüğünü yapacağız! Bu iktidarda zulüm varsa bizde de mücadele kararlılığı var. Zulüm bitecek adalet gelecek!

“Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz”

Şimdi adalet zamanıdır, istedikleri kadar oyun oynasınlar, halktan kaçsınlar er ya da geç seçim sandığı bu halkın önüne gelecek. Her ne kadar 2023’ten önce seçim olmaz dese de AKP Genel Başkanı inanmayın. Zorlayacağız; ille de erken acil seçim demeye devam edeceğiz. Güveniyorlarsa kendilerine getirsinler sandığı halkın önüne koysunlar, hakemliği halk yapsın. Ama korkuyorlar. Bu sandığı halkın önüne bir an önce getirmek gerekiyor. Bunun için girişimlerimizi meydanlarda, fabrikalarda tarlalarda sürdürüyoruz. Diğer partilerle bu görüşmeleri yapıyoruz. Bu çalışmalarımızı mücadelemizi devam ettireceğiz. Adalet sadece seçimlere bağlanabilecek bir mesele değildir, bir seçimden bir seçime hatırlanacak bir mücadele değildir. Adalet mücadelesini her an yürütme mecburiyetimiz var. Ama seçim de hesap sorma günüdür, halkın hesap sormak için kullanabileceği en büyük imkanlardan biri. Şimdi adalet zamanı derken aynı zamanda şimdi seçim zamanı diyoruz. Hemen seçim, derhal seçim bu iktidar her yerden bu halka hesap verecek, en büyük hesabı da sandıkta vereceğiz. Halkın keseceği faturayı da bir tokat gibi yiyecek, bunu biliyoruz. Halk öyle bir cevap verecekti, bir daha böyle bir zulüm düzeni, baskı olmasın diye cevap verecek. O cevabı bizle her gün halklarımızla, emekçilerle buluşarak bunun mücadelesini vererek sürdüreceğiz.

“Büyük barışı kurmak için adaleti ve demokrasiyi getirmek için varız”

Bu ülkenin kaynaklarını en fazla harcadıkları yer neresi biliyor musunuz? Savaş politikaları. Bu ülkede Kürt sorununa çözümsüzlükle yaklaşmak iktidarları çökertir, bunu hep söyledik ama bu ülkeyi de her zaman daha fazla baskıya, acıya sürükler dedik. Bu ülkede refahı artırmak, acil bölüşmek, adalet ve eşitlik üzerine kurulu bir gelecek inşa etmek için Kürt sorununda demokratik çözüm şarttır. Demokratik çözümün önünü tıkayan iktidarlar eninde sonunda gider ama bu ülkeye de büyük zararlar verirler. İşte biz HDP olarak büyük barışı Kürt sorunun demokratik çözümü başta olmak üzere bütün diğer adalet meselelerini çözmek için yoldayız. Büyük barışı kurmak için adaleti getirmek için bu ülkeye huzuru, demokrasiyi getirmek için varız. Sadece bu ülkeye değil, barış ancak halkların eşit ortaklığı, barış demokrasi ve adaletle gelir. O nedenle şimdi HDP zamanıdır. Bu ülkeye de Ortadoğu’ya da bu bölgeye de barış HDP fikriyatı ve mücadelesiyle gelecektir, adalet bizlerle gerçekleşecektir. Bunu biliyoruz buna inanıyoruz, Urfa bunun en büyük örneğini vermeye hazırlanıyor. Sessizliği Hz Eyüp’ten miras aldığı o sabırdandır. Ama kararlılığı da bu topraklarda yetişmiş sayısız mücadele insanından aldığı ilhamdandır.

“Bu iktidar  kaybedecek bizler kazanacağız”

Sevgili İbrahim Ayhan yoldaşımız ona da bin rahmet ve hasret gönderiyoruz. Bu mücadelede kaybettiğimiz bütün arkadaşlara, rehin tutulan, sürgüne gönderilen bütün dostlara selam olsun. Bu adaletsizliğin ve zulmün hesabı sorulacak. Rehin tutulan arkadaşlara, sürgünde bulunan yoldaşlara özgürlükte buluşma sözünü veriyoruz. Barış ve demokrasi yakındır, yeter ki bu yolda yürümekte zerre tereddüt etmeyelim. Yolumuzda kararlılıkla yürüyelim. İnancımızı her daim diri tutalım. Zulüm kaybedecek adalet kazanacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın bu iktidar kaybedecek bizler kazanacağız.”

Paylaşın

Demirtaş: Mücadele, Zulüm İktidarı Yıkılıncaya Kadar Sürecek

Selahattin Demirtaş, “Bizim çabalarımız, halkımızın da desteği olmasaydı bugün durum çok daha vahim olabilirdi, umut adına kırıntı bile kalmayabilirdi. Dışarıda yürüyen mücadele esas yön verici olmakla birlikte bizler de cezaevinden, sıra dışı bir mücadele yöntemiyle ses olmaya çalıştık. Bu durum sürüyor, zulüm iktidarı yıkılıncaya kadar da sürecek” dedi.

4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazeteciler Akın Olgun, Gözde Bedeloğlu ve Kemal Bozkurt’un hazırlayıp sunduğu ‘Aç Parantez’ programı için soruları yanıtladı.

Demirtaş ile yapılan kısa röportaj, 24 Aralık 2021 Cuma günü saat 20:30’da, Aç Parantez YouTube kanalında izleyiciyle buluştu.

Programın ‘3 soru 3 cevap’ bölümünde gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtlayan Demirtaş, halkın desteği ile tek adam rejimine karşı mücadeleye devam ettiğini ve büyük bir değişimin kapısını aralayacak olanın yine halkın kararlığı olduğundan kuşku duymadığını söyledi.

Türkiye’nin ikinci yüzyılına solun rengi ve damgasının vurulmak zorunda olduğunu belirten Demirtaş, “Biz her daim güçlerimizin emekçiler lehine birleştirilmesinden yana olup gönlümüzü ve kapımızı açık tutmaya devam edeceğiz” dedi.

“Biz demir leblebiyiz”

Kemal Bozkurt: Cezaevine girdiğiniz andan itibaren sadece politika değil kitaplar, resimler, karikatürler ve makaleler de üretmeye devam ettiniz. Erdoğan’ın sıklıkla “kültür ve sanatta istediğimiz yerde değiliz!” dediği dönemdi bu aynı zamanda. Özellikle yerel seçimlerde ve tekrarlanan İstanbul seçiminde ülkenin geleceğini de etkilediniz. İktidar sizi “içeriye attığına” pişman mıdır?

Selahattin Demirtaş: Valla pişmanlar mı değiller mi tam olarak bilemiyorum. Ancak onları pişman etmek için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Dışarıdayken şöyle bir şey dediğimi hatırlıyorum: “Biz demir leblebiyiz, demir leblebi. Bizi çiğnemeye çalıştıkça dişlerin dökülecek senin.” İçeri girdiğimden beri bu sözün gereğini yerine getirmeye gayret ediyorum. Çünkü bu iş o kadar basit değil. Bizleri, seçilmiş milletvekilleri ve halkın iradesinin temsilcisiyken yasa dışı bir şekilde adeta evlerimizden kaçırdılar. Kurmak istedikleri otoriter tek adam rejiminin önünde engel olarak gördükleri herkese ve her kuruma benzer şekilde hukuk dışı operasyonlar yaparak kendilerine alan açmaya çalıştılar. Bizler de halkla bağ kurabileceğimiz her türlü imkanı sonuna kadar kullanarak mücadeleye cezaevinden katkı vermeye çalıştık ve halkımız sayesinde bunu büyük ölçüde başardık. Bizim çabalarımız, halkımızın da desteği olmasaydı bugün durum çok daha vahim olabilirdi, umut adına kırıntı bile kalmayabilirdi. Dışarıda yürüyen mücadele esas yön verici olmakla birlikte bizler de cezaevinden, sıra dışı bir mücadele yöntemiyle ses olmaya çalıştık. Bu durum sürüyor, zulüm iktidarı yıkılıncaya kadar da sürecek.

“Geleceği inşa etmeye çalışıyoruz”

Akın Olgun: Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayata geçirdiği “tek şef” siyasetinin önünde Demirtaş’ı ve HDP’yi hep “ayak bağı” olarak gördüğünü inkar etmiyor ve ifadelerine yansıyor. En son cezaevinde olan size “miting bile yapamaz” diyerek seslendi. Devletin en tepesindeki siyasetçinin süreklilik arz eden bu tutumunu neye bağlıyorsunuz? Politik tavrı dışında, durumu kişiselleştirdiğini de düşünüyor musunuz? Ayrıca Türkiye siyasetine “ketıl konuşmaları” kazandırmış biri olarak sizce iktidarın suyu ısındı mı?

Selahattin Demirtaş: Muktedir şahıs, kendisine biat etmeyen herkesi düşman olarak kodluyor ve “tehlikeli kişi” olarak görüyor. Gücünün karşısında boyun eğmeyen bir tek kişi bile onun o sözde sınırsız gücünün halk nezdinde sorgulanmasına yol açıyor. Bu da onu tedirgin ediyor, muhtemelen uykularını kaçırıyor. Hal böyle olunca, orantısız bir güçle sürekli saldırıyor, bitirmeye ve teslim almaya çalışıyor. Bundan sonuç alamayınca iş, nefrete ve kişiselleştirmeye kadar gidiyor. Sanırım benimle ilgili de böyle bir hissiyatı var. Tabii ki asıl nedeni politiktir ama aşırı kişiselleştirme de var işin içinde. Ne yaparsa yapsın istediği sonucun yanına bile yaklaşamayınca bu defa durum tersine dönüyor. Öldürmeyen darbe güçlendirir misali, o saldırdıkça biz dik duruyor ve güçleniyoruz. O da tersine güç kaybediyor, yıpranıyor, dağılıyor adeta. Giderek yönetme kabiliyetini yitiriyor. Geniş kitleler artık onu terk etmeye başlıyor. Ve evet, siyasette suyu ısınıyor. Son noktayı, günü geldiğinde sandıkta halk koyacak ve gidişata nihai bir son verecek. Halkın kararlılığı büyük bir değişimin kapısını aralayacak, bundan kuşkum yok. Biz daha ziyade, iyi ve güzel olan gelsin diye uğraşıyoruz. Yani bir yandan mevcut zulümle mücadele ederken diğer yandan da geleceği inşa etmeye çalışıyoruz.

Gözde Dedeoğlu: Daha özgür ve daha demokratik bir Türkiye inşa edebilmek için, hep birlikte oturmamız gereken o masada sizce ne eksik, ne fazla?

Selahattin Demirtaş: Masanın kendisi eksik bi’defa. Ortada henüz masa yok. Bir çeşit fiskos sehpaları ve sehpaların etrafında kümelenip mırıldanan siyasi gruplar var. Bu da geleceğe dair umudun ete kemiğe bürünmesini engelliyor.

Tüm demokrasi güçleri (siyasi partiler, sendikalar; emek, çevre, kadın ve gençlik hareketleri, inanç grupları, sol hareketler) eksiksiz bir şekilde ve eşitler arası hukukla yuvarlak bir masaya oturup gelecek yüzyılın ortak manifestosunu ilan edebilirlerse, işte bu, somut bir alternatife dönüşecek, karamsarlığı ve kararsızlığı dağıtacaktır.

Türkiye’nin geleceğine ve ikinci yüzyılına solun rengi ve damgası vurulmak zorundadır. Emekten, eşitlikten, doğadan, kadından, ezilenden yana güçlü bir iktidar alternatifini ortaya çıkarmak mümkündür.

Biz de bu konuda samimi bir uğraş içerisindeyiz. Bunu anlayan da var anlamamakta ısrar edip kısır tartışmalara boğmak isteyen de. Biz hepsine saygı duyarız ancak bildiğimiz ve inandığımız yolda yürümeye de devam ederiz. Kaybedecek zamanımız yok, yoldaşça omuz omuza mücadele etmeye hazır olanlarla beraber somut adımlar atarak ilerleyeceğiz. “Ayrı durup mücadele edeceğiz” diyenlere de saygı duyarız. Ama biz her daim güçlerimizin emekçiler lehine birleştirilmesinden yana olup gönlümüzü ve kapımızı açık tutmaya devam edeceğiz.

Türkiye’nin “ötekileri” ülkenin yeniden inşasında bir adım öne çıkma cesaretini gösteremezlerse “öteki” olarak kalmaya devam edecekler. Biz bunu kabul etmiyoruz ve bir adım öne çıkıyoruz. Hem masayı kuracağız hem de masada olacağız.”

Röportajın tamamını izlemek için TIKLAYIN

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Cezaevinden Bile Seçim Kazanırım

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından paylaşımlarda bulundu. 

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, paylaşımında, “Ben muhalefetin ortak adayı olsam cezaevinden bile seçim kazanırım. Dışarıda ise birileri halen bu üçkağıtçı, dolandırıcı iktidarın halkı kandırıp seçim kazanabileceğine inanıyor” ifadelerini kullandı.

Demirtaş, sonraki paylaşımında ise şunları ifade etti;

Halka güvenin, yüzünüzü yoksullara dönün. Yan yana durmaktan korkmayın ve miting meydanlarını doldurun. Merak etmeyin, biz varız. Birlikte kazanacağız, mutlaka kazanacağız.”

22 Haziran 2014’te seçildiği Halkların Demokratik Partisi eş genel başkanlığı görevini 11 Şubat 2018 tarihine kadar yürüten Selahattin Demirtaş, Kasım 2016’dan beri tutukludur.

Paylaşın