HDP’li Semra Güzel’in Fezlekeleri Perşembe Günü Görüşülecek

TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden Kurulu Karma Komisyonu da perşembe günü toplanacak. Komisyon, Adıyaman’da 2017’de etkisiz hale getirilen PKK’lı Volkan Bora ile fotoğrafları çıkan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında terör örgütü üyeliğiyle ilgili hazırlanan iki fezlekeyi görüşecek.

Haber Merkezi / Semra Güzel’in fezlekesi öncelikle karma komisyonda ele alınacak. Komisyon ve Genel Kurul’da dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verilmesi halinde, bu dosyadan yargılama yolu açılmış olacak.

Fotoğrafın çekildiği sırada çözüm sürecinin devam ettiğini, o dönem hiçbir siyasi parti ile ilişkisinin olmadığını, Bora’nın üzerinden çıkan fotoğrafla ilgili de hakkında şimdiye kadar bir soruşturma açılmadığını belirten Güzel, 5 yıl önce ele geçtiğini tahmin ettiği fotoğrafların kendisine yönelik “kumpas” amaçlı kullanıldığını savunmuştu.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Demirtaş’tan Erdoğan’a ‘Hesap’ Yanıtı: Kendi Vereceğin Hesabı Düşün

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, kendisini ve İmralı Cezaevi’ndeki PKK lideri Abdullah Öcalan’ı kastederek “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” diyen AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, ismini geçirmeden yanıt verdi. 

Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısındaki açıklamasından 2 gün sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında şu ifadeleri kullandı: Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, BAĞIMSIZ yargıya hesap verir. Sen benim için ‘kaygılanmayı’ bırak da kendi vereceğin hesabı düşün.

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, partisinin 12 Ocak’taki grup toplantısında İmralı Cezaevi’ndeki Öcalan ile Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyerek şöyle konuşmuştu: Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.

Açıklamaya kim, ne tepki verdi?

Bu açıklamanın ardından DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan AKP’li yetkililer, Erdoğan’ın bu açıklamayı “büyük ihtimalle önüne gelen istihbarat raporlarına dayanarak yaptığını” kaydetti. Adının açıklanmasını istemeyen AKP’li bir yetkili şunları söyledi:

“Öcalan’ın çözüm sürecinde HDP’nin sorumlu davranmadığını düşündüğü ve sürecin bitmesinden Demirtaş’ı da sorumlu tuttuğu zaten bilinen bir şey. Muhtemelen Öcalan ile İmralı’da yapılan görüşmelerde bu konu yeniden gündeme gelmiş olabilir ve Sayın Cumhurbaşkanı da bu raporları okumuş olabilir.”

Yetkili, önümüzdeki süreçte Öcalan’ın yeni bir mektup kaleme almasının da gündeme gelebileceğini söyledi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu konuyla ilgili, “Gidip İmralı’da masaya oturan kimdi? Şimdi İmralı’nın postacılığına soyunmuş, öyle anlaşılıyor. Posta memuru mu kendisi? Gidip tezgahı kuran, konuşan, medet uman o. Yerel seçimlerde ne yaptı? Yerel seçimlerde de ona bir akademisyen gönderdi. ‘Acaba bize oy verebilirler mi?’ diye. Selamlarını getirdi. Devletin televizyonunda bunu canlı yayınladılar. Şimdi dönüp bizi suçluyor” dedi.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise “Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı sayın Erdoğan hukuki olarak ne olup bittiğini anlatmakla görevli olan Erdoğan, mektup arkadaşı Abdullah Öcalan’la Selahattin Demirtaş arasındaki bir hesaplaşmayı söyleyebiliyor. En hafif deyimiyle ayıptır, bu da bir fezleke konusudur” dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da, “Parti kapatmalarla meşru siyaseti daraltmaya çalışan Erdoğan, Edirne ile İmralı arasında hiyerarşi kurarak illegal siyaset alanı oluşturma gayretinde! İmralı’dan gelen mektupla seçime gitmeye çalışıyorsanız bunlar beyhude! Sandık gelecek; siz ve iki yüzlü anlayışınız gidecek” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise, “Doğrusu bir cumhurbaşkanının, isterse AKP genel başkanı sıfatıyla konuşsun, böyle bir iddiayı dile getirmesi başlı başına çok hazindir. Muhtemelen HDP içinde bir tartışma yaratma, bulanıklık ortaya çıkarma gibi bir niyete sahip. Zaten bu iktidarın politikası karşısındaki bütün güçleri parçalayarak kendini ayakta tutmak, varlığını sürdürmektir. Bu söylenenlerin HDP’de bir karşılığı olmaz” dedi.

Paylaşın

HDP’li Günay: Halkımız Ampulü Sandıkta Söndürecek

HDP Parti Sözcüsü Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Halkımız gerçeğin farkında. Halkımız tepkili ve öfkeli. Söndürülecek olan ampul evlerde ve işyerlerinde yanan ampul değil, söndürülecek olan ampul AKP’nin rantla talanla torpillerle yaktığı ampuldür. Halkımızla birlikte bu ampulü sandıkta hep birlikte söndüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Günay, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Ama tabi ampullerinin söneceğini bildikleri için bu iktidar sandığa gitmeye korkuyor. Neden mi? Sandığa o elektrik faturaları atılacak. Sandığa AKP’nin rant ve yolsuzlukları için hazırlanmış dava dilekçeleri atılacak. Sandığa gençlerin yeni bir gelecek umudunun pusulası atılacak. Halkımız elbette AKP’den hesap soracak, halkımız o ampulü sandıkta söndürecek.” dedi.

Açıklamasında, hayatını kaybeden Elazığ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara’yla ilgili de ailesine başsağlığı dileyen Günay, “Enes, geride bıraktığı video mesajında bir Türkiye hakikatini çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Yaşama sevincini kaybettiğini söyledi. 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisi, bu iktidar sürecinde doğmuş ve 20 yılın sonunda yaşama sevincini kaybettiğini söylüyor. Aslında bir hakikati da söylüyor.” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 22 Ocak’ta Diyarbakır’daki “HDP’yi savunuyoruz” mitingine çağrıda bulunan Günay’ın açıklamaları şöyle;

“Elazığ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes Kara, yaşadıkları sonucu önceki gün intihar etti. Acılı ailesine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Enes, geride bıraktığı video mesajında bir Türkiye hakikatini çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. Yaşama sevincini kaybettiğini söyledi. 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisi, bu iktidar sürecinde doğmuş ve 20 yılın sonunda yaşama sevincini kaybettiğini söylüyor. Aslında bir hakikati da söylüyor.

“İktidarın vadettiği tek şey umutsuzluk”

Bu iktidarın Türkiye toplumuna, gençlere, kadınlara vadettiği tek şey ölüm ve yaşama sevincinin olmaması, geleceksizlik, umutsuzluk ve karamsarlığı ifade ediyor. Üniversite öğrencileri bu süreçte barınamıyoruz diyerek sokaklardaydılar. İktidar onları terörize etti. Barınamamanın sonucu olarak cemaat yurtlarına mahkum edildiler. İktidar bütün devlet kaynaklarını, imkanlarını cemaatlere sunarak öğrencileri mağdur; aileleri yoksul ve bu ülkenin geleceğini umutsuz bıraktı. Bizler gençlerin ölüme sürüklenmesine asla müsaade etmeyeceğiz.

Bu konudaki her türlü mücadele hattını yürütmeye devam edeceğiz. İktidarın bu politikalarıdır Enes’in katili. İktidar yürüttüğü bu düşman politikalarıyla, öğrencilerin taleplerini, isteklerini görmezden gelerek yandaşına, kendisine ayırdığı devlet imkanlarıyla Enes’i ölüme sürükleyerek katline imzasını atmıştır. İktidar ve en önemlisi kaldığı cemaat yurdunun yetkilileri bir an önce hesap vermelidir. Bizler parti olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Çünkü geleceğimizi korumak, gençlerimizi geleceksiz ve umutsuz bırakmamak için mücadele ediyoruz.

“Bu zamlarla söndürülecek olan ampul evlerde yanan ampul değil AKP’nin ampulüdür”

2022 yılında çöken AKP iktidarı, kendi çöküşünün faturasını halka çıkarmaya devam ediyor. Bunu ilk gün yaptığı zamlarla hep birlikte gördük. Türkiye tarihinde görülmüş en yüksek zam oranlarıyla Türkiye halkı karşı karşıya. Son zamlar ile evler karanlık, mutfaklar yangın yeri, sofralar bomboş artık. Sadece son zamlar için söylüyorum, elektriğe % 127, doğalgaza % 100’ün üzerinde zam yapıldı. Ve bunun sonucu olarak  gıdalarda % 150’nin üzerinden zamlar yapıldı. Emekçiye, emekliye, öğrenci burslarına yapılan zam yüzde 30.  İktidar, ekonomik planlarının tamamını kendi yandaşlarına göre yapıyor. Emekliye, emekçiye, işçiye, öğrenciye, kadınlara yoksula göre değil.

Onlara tamamen yoksulluk, sefalet ve açlığı reva gören bir sistem hayata geçirmeye çalışıyor. Halkımız bu gerçeğin farkında. Halkımız tepkili ve öfkeli. Söndürülecek olan ampul evlerde ve işyerlerinde yanan ampul değil, söndürülecek olan ampul AKP’nin rantla talanla torpillerle yaktığı ampuldür. Halkımızla birlikte bu ampulü sandıkta hep birlikte söndüreceğiz. Ama tabi ampullerinin söneceğini bildikleri için bu iktidar sandığa gitmeye korkuyor. Neden mi? Sandığa o elektrik faturaları atılacak. Sandığa AKP’nin rant ve yolsuzlukları için hazırlanmış dava dilekçeleri atılacak. Sandığa gençlerin yeni bir gelecek umudunun pusulası atılacak. Halkımız elbette AKP’den hesap soracak, halkımız o ampulü sandıkta söndürecek.

“HDP’ye dönük her saldırı demokrasiye, Türkiye’nin geleceğine saldırıdır”

Tüm bu gerçekliği örtbas etmek için AKP iktidarı ve küçük ortağı sürekli olarak partimize saldırıyor. Grup toplantılarında yeniden partimize yönelik nefret ve düşman dilini kullandılar. Türkiye toplumuna, kadınlara, gençlere dair söyleyecekleri sözleri yok. HDP olmazsa Türkiye’ye dair söyleyecekleri tek bir sözleri yok. Sadece hamaset ve nefret, saldırganlık üzerinden ifade ediyorlar. HDP’ye dönük her saldırı Türkiye demokrasisine saldırıdır. Bizler ilk kayyım atamalarında, bu kayyımların sadece HDP’li belediyelere dönük olmadığını Türkiye demokrasisine dönük bir saldırı olduğunu söyledik. Geldiğimiz noktada maalesef tarih bizi haklı çıkardı.

Bugün de HDP’ye yönelik saldırı Türkiye demokrasisine yönelik saldırıdır. Türkiye’nin geleceğine saldırıdır. Demokrasi güçleriyle beraber HDP’yi savunan AKP-MHP faşizmini gerileten bir hatta birlikte mücadele etmeliyiz. İktidara açıkça söylüyoruz; kaybediyorsunuz, kaybedeceksiniz. HDP’ye saldırarak asla çöküşünüzü engelleyemezsiniz. HDP’ye saldırdıkça asla sonuç alamazsınız. HDP var oldukça siz kazanamayacaksınız. HDP var oldukça, demokrasi güçleri, Türkiye hakları, gençleri, kadınları kazanacak. İktidarın küçük ortağı her ağzını açtığında beka  beka beka diyor ama o beka dedikleri şey bu ülkeyi uçuruma sürükledi. Bu ülkede gaspın, torpilin talanın adı oldu beka.

“Milyonların desteğiyle Meclis’teyiz, sizin lütfunuzla değil”

Yaşanan sorunlara söyleyecek bir sözleri yok. Hamaset, öfke, kin ve nefretten başka. Ortaklar hep birlikte grup toplantılarında HDP’yi istemiyoruz diye söylenip durdular. Şunu açık bir şekilde söyleyelim; bizler sizin lütfunuzla o Meclis’te bulunmuyoruz. Bizlere oy vermiş milyonların desteği ile Meclis’te bulunuyoruz, bulunmaya devam edeceğiz. Halkımızın gücü ve desteğiyle var olmaya, siyasette söz kurmaya devam edeceğiz.

“AKP kendinden önceki iktidarların toplam kötülüğünü şimdi uyguluyor”

AKP kendinden önceki iktidarların toplam kötülüğünü şimdi uyguluyor. Reddettiği karşı çıktığı bütün kötülük miraslarını AKP iktidarı bir bir hayata geçiriyor. Hatta fazlasını yapıyor. Partimize dönük saldırılar, kumpas davaları da bu saldırganlıklarının sonucu olarak ortaya çıkıyor. Partimize yönelik saldırılar kapsamında Diyarbakır milletvekilimiz Semra Güzel’e ait dokunulmazlığın kaldırılması talebi karma komisyona sevk edildi. Bu bir demokrasi ve Kürt düşmanlığının açık sonucudur. Türkiye toplumu özellikle Kürt halkının seçilmiş iradelerinin nasıl baskı, cezaevleri ve kumpaslarla tasfiye edilmeye çalışıldığına bugüne kadar tanıklık etti. DEP’lilerin yaşadıkları her vicdan sahibi insanın hafızasında duruyor. Leyla Güven, Musa Farisoğulları ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun da milletvekilliği düşürüldü. Ömer Faruk Gergerlioğlu geri geldi.

“Bizler Türkiye’nin geleceğiyiz, mücadeleden asla geri durmayacağız”

Bu bir Türkiye ve iktidar klasiği. Siyaseten baş edemediği muhalefeti böyle saldırılarla devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Bizler geçmişten aldığımız mücadele gücü, HDP bileşenlerinden aldığımız mücadele geleneğiyle dimdik ayakta durmaya, Türkiye toplumu için huzur, barış dolu demokratik bir gelecek için mücadele etmeye ve bunu vadetmeye devam edeceğiz. Bizler Türkiye’nin geleceğiyiz. Bizler Türkiye’nin demokrasisi, barışı ve kardeşliğiyiz. Bunun için asla geri durmayacağız. Hep beraber mücadele edeceğiz.

“22 Ocak’ta Diyarbakır’da “HDP’yi savunuyoruz” diyeceğiz”

Bu saldırılar devam ederken bizler de mücadeleye devam ediyoruz. HDP’liyiz her yerdeyiz dedik, Şimdi de HDP zamanı diyoruz. Alanlarda halk buluşmaları ve mitingler gerçekleştirdik. Gerçekleştirmeye devam edeceğiz. İktidar 2022 yılında da kaybedecek. Sokaklarda halkımızla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Tekirdağ, Bursa ve Mersin’de mitingler gerçekleştirdik. En son Kocaeli’nde miting gerçekleştirdik. Halkımızın HDP’ye nasıl gönül verdiğini, mücadele ettiğini gördük. Mecali kalmamış diyenlere cevabı alanlarda verdik. 22 Ocak’ta da Diyarbakır’da ‘HDP’yi savunuyoruz’  diyerek yine alanlarda olacağız. Yine hep birlikte mücadele sesini yükselteceğiz. Diyarbakır mücadele geleneği ve HDP’nin temsil ettiği mücadelenin hattıdır. Diyarbakır’da da sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Bu nedenle de, 22 Ocak’ta gerçekleşecek olan mitinge halkımızı buradan davet ediyorum.”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’a ‘Siyasi Cesaret Ödülü’

Edirne F Tipi Cezaevi’nde yaklaşık 5 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, François Mitterand Enstitüsü tarafından ilk kez verilen “Siyasi Cesaret Ödülüne” layık görüldü.

Paris’te düzenlenen törene, Demirtaş adına ödülü almak için HDP Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy katıldı. Selahattin Demirtaş, ödül törenine gönderdiği mektupta, “Her ne kadar bana veriliyorsa da bu ödülü, cezaevlerindeki tüm HDP’liler adına kabul ediyorum” dedi.

Demirtaş, mektubunda, “Benim için ve milyonlarca Kürt için aslında iki Mitterand var, François Mitterrand ve Danielle Mitterrand. Belleklerimizde iz bırakan, Avrupa değerlerine de büyük katkısı olan her iki değerli şahsiyeti de saygıyla anıyorum. Bilindiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Daire ve Büyük Daire kararlarına rağmen halen Edirne Cezaevinde tutulduğum için orada sizlerle birlikte olamıyorum. Bizlerin direnişi, sizlerin desteğiyle, Avrupa değerlerini de aşındıran bu büyük hukuksuzluğun bir gün son bulacağına inanıyorum” ifadeleri yer aldı.

Fransa’nın eski dışişleri bakanı ve Vakıf Başkanı Hubert Védrine ise yaptığı konuşmada, ödülün Demirtaş ve HDP’nin devam eden mücadelesine siyasi ve sembolik bir destek olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

François Mitterrand Enstitüsü’nün Demirtaş’a hitaben yazdığı mektup da ise şunlar yer aldı: “Bu ödül, demokrat insanların en mütevazı amaç çerçevesinde toplanmasıyla faaliyetleri veya eserlerinden dolayı Fransız ya da yabancı kişi veya kuruluşu onurlandırmayı amaçlamaktadır. Ödül jürisi, sizin azminiz, cesaretiniz ve bağlılığınızdan oldukça etkilenmiştir. Bu ödülün, tutukluluğunuzun üstesinden gelmesine, özgürlüğünüze hızlıca yeniden kavuşmanıza, demokrasi ve sosyal adalet için mücadelenizi sürdürmenize yardımcı olmasını umut ediyoruz.”

(Kaynak: MA)

Paylaşın

HDP’li Güzel’in Dokunulmazlık Dosyası TBMM’de

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı fezlekesi Meclis’e gönderildi. Güzel hakkındaki dokunulmazlık dosyası Adalet Anayasa Karma Komisyonu’na havale edildi.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; “Terör örgü üyeliği” suçlamasıyla hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istenilen Güzel’in fezlekesi öncelikle karma komisyonda ele alınacak. Komisyon ve Genel Kurul’da dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verilmesi halinde, bu dosyadan yargılama yolu açılmış olacak.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin önceki gün yapılan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında, Güzel hakkındaki fezlekenin, öncelikle TBMM Anayasa Adalet Karma Komisyonu gündemine alınması talimatı verdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etmişti. Edinilen bilgiye göre Erdoğan, bir milletvekilinin “PKK’lı bir teröristle fotoğraflarının ortaya çıkmasına eyvallah diyemeyeceklerini” belirterek, Güzel hakkındaki dokunulmazlık fezlekesinin ayrılarak öncelikle karma komisyon gündemine alınmasını istedi.

Güzel hakkındaki Meclis’te bulunan diğer dokunulmazlık dosyalarının da öne çekilmesi gündemde.

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, 2017’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği hava operasyonunda öldürülen Volkan Bora’yla birlikte görüntüleri kamuoyuna yansımıştı.

Fotoğrafın çekildiği sırada çözüm sürecinin devam ettiğini, o dönem hiçbir siyasi parti ile ilişkisinin olmadığını, Bora’nın üzerinden çıkan fotoğrafla ilgili de hakkında şimdiye kadar bir soruşturma açılmadığını belirten Güzel, 5 yıl önce ele geçtiğini tahmin ettiği fotoğrafların kendisine yönelik “kumpas” amaçlı kullanıldığını savunmuştu.

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: İktidar Kaos Planlarına Başvuracak

“İktidar kaos planlarına başvuracaktır. İktidarın için de ve devletin içinde kaos planlarından medet umanlar oyunlarını sürdüreceklerdir” diyen HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Deniz Poyraz’ın katledilişini ve Bahçelievler saldırısını hatırlatarak, “Halka korku salarak ve kaos havası yaratarak halkın iradesini teslim alma hesaplarının bir provasıdır. Bunlara ve bundan sonra girişimlere hep birlikte net tepki göstermek zorundayız” ifadelerini kullandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) ‘bazı çalışanların terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğuna yönelik iddialar’  gerekçesiyle başlatılan ve kamuoyunca ‘siyasi sebeplere’ dayandırılan teftişle ilgili konuşan Sancar, “İstanbul ve diğer büyükşehir belediyelerini gasp etme yoklamalarını yapmaktadırlar. Eğer, hatırlatmak istemem ama, bu ülkede ilk belediyeye kayyum atandığında tereddütsüz bir şekilde ortak irade konabilseydi ne iktidar kayyum operasyonları düzenleyebilirdi ne de kirli oyunlarına başvurabilirdi” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘faiz sebep, enflasyon netice’ şeklindeki teziyle uygulamaya konan ‘yeni ekonomi modelini’ ve beraberinde getirdiği hayat pahalılığını da eleştiren Sancar, “Ekonomik krizi sözü artık yaşananları açıklamaya yetmiyor. Ortada çöküş var, yaşam mücadelesi var” ifadelerini kullandı.

Sancar, Diyarbakır’da valilik ve kayyım yönetimindeki büyükşehir belediyesi tarafından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli adına hatıra ormanı hazırlanmasına, “Bahçeli Kürt halkına ne verdi? Her gün Kürt halkına hakaret eden, nefreti körükleyen söylemden başka ne yaptı” sözleriyle sert tepki gösterdi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin grup toplantısında konuşuyor. Sancar’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

“2021 yılı karanlık bir dönemdi. Hem ülkemiz için hem de dünya halkları için 2022 yılını umut yılı haline getirmeye kararlıyız. Dünyadaki gelişmeler de bu yönde ve Türkiye’deki mücadele azmi ve yürüyüşü de bu yönde. 2022 yılının adalet, barış ve demokrasi getireceğine olan inancımla hepinize iyi seneler diliyorum. Dünya halklarının yeni yılını kutluyorum.

İktidarın politikalarına bakarak karamsar olmaya gerek yok. Baskı ve zulüm yok mu. elbette var. Hukuksuzluklar diz boyu, saymak bile gereksiz. Örgütlü kötülük gece gündüz devrede. Bizlerin ise kazanmaya odaklanmış demokrasi ve adalet yürüyüşü var. Onlarda korku, bizlerde ise büyük cesaret var, daha da büyüyen bir mücadele azmi ve kararlılığı var. Zulmün karşısında boyun eğmeyen milyonların temiz vicdanı var. Hakikatin yanında esaslı demokratik bir duruş, cesaret, kararlılık, inanç ve başarma isteği var. Açılan bu umut dolu yolda halklarımızla birlikte güçlü ve kararlı bir biçimde ilerlemeye devam edeceğiz kazanıncaya kadar. Mutlaka kazanacağız, asla vazgeçmeyeceğiz.

“Yeni yıla bütün zamanların en büyük zam operasyonuyla girdik”

Artık ekonomik kriz sözü yaşananları anlatmaya yetmiyor, ortada bir çöküş var ve bu çöküşün faturasını halka ödetmek isteyen iktidar anlayışı var. Bir avuç sermayedara, yandaşa, Saray’a, savaşa kaynak aktararak halkı enkaz altında nefessiz bırakmaya azmetmiş bir yönetim var. Artık bir geçim mücadelesi de değil söz konusu olan, ortada bir yaşam mücadelesi var. Açlık sınırı 4 bin lira, yoksulluk sınırı 13 bin lira. Böyle bir ülkede geçim değil yaşam derdi artık söz konusu. Yeni yıla da bütün zamanların en büyük zam operasyonuyla girdik. İktidar gece yarısı operasyonuyla kendini var ediyor, bunu biliyoruz. Gündüzleri bol bol hamaset ve nutuk, geceleri ise kararnamelerle halkın cebine, sofrasına, hayatına ve nefesine pusu kurmak var. İktidarın gün ışındaki hayal satan sözlerine değil gece karanlığında yaptıklarına bakın. En nihayetinde karanlıktan beslenen bir zihniyet ile karşı karşıyayız.

“Temel gıdaların 250 gramdan sonrası lüks tüketim haline getirildi”

Elektrik, doğalgaz, akaryakıt, temel gıdalar kalem kalem saymaya gerek yok, iğneden ipliğe bir insanın asgari yaşamı için zorunlu olarak tüketmesi gereken her şeye yüzde 1000 ve daha yukarıda zamlar yapıldı. Bu zamlarla temel gıdaların 250 gramdan sonrası lüks tüketim haline getirildi. İktidarın yandaşları ve ortakları ise halkla dalga geçmeye devam ediyorlar. En son olarak da ufacık bir ortakları var ya bunların tek işi bize sataşmak olan, et tüketimine çarenin koyun alıp kesmekten geçtiğini söyledi. Utanmazlığa bakın! Bundan önce söylenen sözleri hatırlatmıyorum bile. Halkla dalga geçen, ülke gerçekliğinden kopmuş, kendi çıkarları dışında hiçbir şeyi gözü görmeyen iktidar ve avanesi ile karşı karşıyayız. Bugün etin, sütün, peynirin mutfaklara giremediği bir yoksulluk ülkesi yaratıldı; açlık yaygınlaşıyor, yoksulluk derinleşiyor. Artan ulaşım zamları ile insanları bir yerden bir yere gidemez hale getirdiler. Yüksek doğalgaz zammı ile haneleri dondurucu karakışla baş başa bıraktılar.

“Halkın mutfağına, tenceresine, sofrasına darbe yapan bir iktidar var”

2022’ye girerken asgari ücrete yüzde 50, memura 30,5, emekliye yüzde 25 zam yaptılar. Daha o zamlı maaşlar halkın cebine yansımadan iktidar, bunların üzerine bu zamlarla ve diğer operasyonlarla çöktü. Veriyormuş gibi yapıyorlar, vermeden alıyorlar. Aldıklarıyla yetinmiyorlar cepte kalanı da gasp etmeye çalışıyorlar. Halkın mutfağına, tenceresine, sofrasına darbe yapan bir iktidar var. Bu iktidar sadece siyasal darbelerle ayakta kalmaya çalışmıyor, aynı zamanda ekonomide de darbecidir. Gece yarısı operasyonlarıyla darbeler yapmakta, Merkez Bankasının kaynaklarını çarçur etmekte, Hazineyi talan etmekte ve zamlarla halkı soymaya devam etmektedir. Yapılan zamların akacağı yer neresi peki? AKP iktidarının faiz ödemelerine, savaş harcamalarına, israfına, yandaşa, ihalelerine ve müteahhitlerine, garanti ödemelerine gidecek bu paralar. Halkın sofrasından, aşından, cebinden aldıklarını yandaşa, savaşa ve saraya aktaracaklar.

“Elektrikte şirketlerin alış ve satış fiyatları arasındaki fark yüzde 330”

Ortada halka kurulmuş büyük bir tezgah ve kumpas var. Bakın 1 Ocak 2022 itibariyle elektriğe yüzde 127 zam yapıldı. 150 kilovat altında tüketim için yüzde 50 zam yapıldığını söylüyorlar ancak bugün bir hanede tek bir elektronik cihaz günde sadece bir defa kullanılsa bile 150 kilovat sınırı aşılıyor. Aynı zamanda yalan, hile, hurda ile halkı kandırabileceklerini sanıyorlar. 1 Ocak 2022 itibariyle Elektrik Üretim Anonim Şirketi 100 kilovat elektriği tedarik şirketlerine 31 lira 86 kuruştan satıyor. Tedarikçiler ise 31 lira 81 kuruştan aldıkları elektriği 137 lira 33 kuruşa halka satıyorlar. Aradaki fark yüzde 330. Hani diyoruz ya “yandaşa aktarılıyor bunlar” işte hesap ortada. Şirketlere satış fiyatları ile şirketlerin halka yansıttıkları fark yüzde 300’ün üzerinde. Bu fark yandaş şirketlerin, bir avuç sermayedarın cebine ve kasasına giriyor.

“2022 yılı bu soygun, talan ve yalan düzeninin son bulacağı yıl olacaktır”

Bugün Türkiye elektrik dağıtımı açısından 21 bölgeye ayrılmış. TEDAŞ özelleştirildikten sonra 21 bölge özel şirketleri elektrik dağıtıyor. En büyük elektrik tüketimi ve aboneliğinin olduğu bölge İstanbul Avrupa Yakası. Dağıtım yapan şirket kim? Biraz önce söylediğim yüzde 330 civarında farkı cebe indiren kim? CLK Elektrik diye bir şirket yani 5’li çetenin bileşenleri Cengiz Limak Kolin. İhale deyince bu çete, rant deyince yine bu çete, vergi affı deyince yine bu çete, teşvik garanti ödemeleri deyince yine aynı çete. İşte Türkiye’yi bu çetelerin üstüne resmen tapulamaya çalışıyorlar. Halkın bütün gelirlerini ve emeklerini bu çetelere peşkeş çekme derdindeler. Bu çeteler sadece kendi sermayelerini büyütmek için bu rantlardan yararlanmıyorlar. Hayır, iktidarı ayakta tutacak sermaye gücünü, iktidarın bu kirli oyunlarıyla yaratma planıdır bu. Bu sermaye gücüyle ayakta kalabileceklerini, bu sermaye gücüyle yine topluma kumpaslar, hileler kurarak iktidarlarını sürdürebileceklerini düşünüyorlar. Yok böyle bir imkanları, yok artık. Bu ülkenin kaynaklarını dibine kadar tükettiler, halkı dibine kadar soydular, yoksulluğu ve açlığı bu ülkeye hakim kıldılar ama işte buraya kadar. 2022 yılı bu soygun, talan ve yalan düzeninin son bulacağı yıl olacaktır. Bunu bizler yapacağız, halkların ve emekçilerin ortak mücadelesi yapacak.

“2500 TL emekli maaşı vermek, emekliyi insan yerine koymamaktır”

Emekli maaşlarıyla ilgili de rakamlar sıralayacağım. En düşük emekli maaşını 2500 TL’ye çıkardıklarını söylüyorlar ve bunu da bir lütuf gibi sunuyorlar. Bugün en düşük elektrik faturası 250 TL. En düşük doğalgaz faturası 600 TL, en düşük kira 1500 TL. Geriye ne kalıyor bütün bunları çıkardıktan sonra 2500 alan bir emeklinin maaşından 150 lira. Bakın ekmeği ve diğer zorunlu gıdayı saymadık. Bu 150 lira ile geçinmesi gerektiğini söylüyorlar. Bu halka hakarettir, bu halkı açlığa mahkum etmektir, milyonlarca emekliyi insan yerine koymamaktır. Bizim hakça, adaletli, insanca bir düzen kurma mücadelemizin temel hedefi ve sebebi budur. İstiyoruz ki bu ülkede yaşayan bütün insanlar onurlu bir hayat sürsünler. Herkes emeğinin karşılığını alsın. Ülkenin refahından adil eşit bir pay alma sistemi kurulsun. İşte emekçilerle, ezilenlerle, ötekileştirilenlerle kurduğumuz ve daha da büyüteceğimiz demokrasi ittifakının mücadelesinde hedef budur. Ekmek ve demokrasi talebini, aş ile özgürlük hedefini mutlaka birleştireceğiz. İşte o zaman bu düzen mutlaka gidecek.

“Halka açlığı dayatan zihniyet cezaevlerini de ölüm evlerine çeviriyor”

Cezaevlerindeki uygulamaları tekrar tekrar hatırlatmak zorundayız. Bu uygulamaları hayata geçiren zihniyet ile ekonomiyi bu hale getiren uygulamalar birbirinden koparılamaz. Tekrarlıyorum; aş, iş, özgürlük, ekmek ve demokrasi birbirinden koparılamaz. Bugün halka ekonomik sömürü, açlık, yoksulluk dayatan zihniyet cezaevlerini ölüm evlerine çeviriyor. Hasta mahpusların ölüme terk edilmesi fiili idam cezasıdır. Güya idam cezası Anayasadan ve kanunlardan çıkarıldı ama cezaevinde kalması, ölmesi demek olan yüzlerce, binlerce mahpusu orada tutmak, fiili idam cezasıdır. Cezaevlerinde yaşanan bu büyük haksızlıklara ve adaletsizliklere birlikte karşı çıkmak zorundayız. Bunlara karşı çıkmadıkça, bu rejimin özüne ilişkin mücadeleyi doğru yürütmemiz mümkün değil. 12 Eylül rejimi kendisini nerede var etti? 12 Eylül rejimi kendisini Diyarbakır zindanındaki uygulamalarla var etti.

“Aysel Tuğluk derhal serbest bırakılmalıdır”

Sadece Türkiye’de değil, Diyarbakır’da değil dünyanın pek çok yerinde diktatörler, zalimler esas politikalarını cezaevlerinde pişirirler ve oradan bütün topluma yayarlar. O nedenle cezaevlerinde yaşanan hak gasplarını ve zulmü mutlaka ve mutlaka durdurmak zorundayız. Bunu da ancak hep birlikte yapabiliriz. Demokrasi, adalet, özgürlük isteyen herkes sesini çıkarmalıdır. Aysel Tuğluk bunların sembolüdür. Aysel yoldaşımızı orada ölüme mahkum etmek isteyen bir zihniyet ve uygulama var. Aysel Tuğluk özgür kalmalı, derhal serbest bırakılmalıdır. Onun şahsında bütün hasta mahpuslar derhal serbest bırakılmalıdır. Bu talebi her zeminde dile getirmeye devam edeceğiz. Ta ki başta hasta mahpus arkadaşlarımız olmak üzere siyasi rehine olarak tutulan bütün yoldaşlarımızı özgürlüklerine kavuşturana kadar.

“İktidar kayyım siyasetini yaymak için direnç yoklamaktadır”

Bu düzen bir kumpas düzenidir. Her gün yeni kumpaslarla, hile ve oyunlarla ayakta kalma çabası sürdürmekte ve bunlara yenilerini eklemektir. Bunların en önemlileri de kayyım sistemidir. Kayyım sisteminin ne demek olduğunu yıllardır anlatmaya çalışıyoruz. Kayyım sistemi bu ülkede sandıksız bir rejim ve halksız bir yönetim kurma hedefinin anahtarıdır. Bu iktidar sandıksız bir rejim ve halksız bir rejim kurmak için kayyım uygulamalarını başlatmıştır. Kayyım uygulamalarını, Kürt halkının iradesini gasp ederek başlatmıştır ama bu sistemi bütün ülkeye yayma çabasını sürdürmektedir. Her gün bunlara yeni örnekler eklemektir. Şimdi İstanbul ve diğer büyükşehir belediyelerini bu şekilde gasp etme yoklamalarını yapmaktadır bu iktidar. Zemin yoklamaktadır, direnç yoklamaktadır.

“İlk kayyım atamalarında ortak iradenin ortaya koyulmayışı ile yüzleşelim”

Hatırlatmak istemem ama bu bizim görevimizdir. Bu ülkede ilk belediyeye kayyım atandığında tereddütsüz demokrasiden yana en ufak derdi olan bütün çevreler ortak irade koyabilseydi, iktidar ne kayyım uygulamasını o gün sürdürebilirdi ne de bugün kayyım zeminini hazırlayacak kirli oyunlara başvurabilirdi. O gün yapmadığımızı bugün yapalım. Geciktik, bizler elimizden geleni yaptık, mücadelemizi ettik ama Türkiye demokrasisi açısından bir zaafın olduğunu kabul etmek zorundayız. Yüzleşmek bunu gerektirir. Bu acı gerçekle samimi bir yüzleşme gerçekleştirebilirsek, yani ilk kayyım atandığında gerçekten kuvvetli bir demokratik irade ortaya konamadığı, bunun da bugünkü gelişmelerin önünü açtığı gerçeğiyle yüzleşebilirsek onu telafi edecek yolları bugün kolay buluruz.

“Yolsuzlukları halka anlattığımız için kayyım atandı”

Kayyım uygulamaları demişken en önemli örnek Diyarbakır’la ilgili olarak yapılan tartışmadır. Demokratik siyasette bizler barış ve eşitliği, ortak yaşamı kurmak için uğraşıyoruz. Bu iktidar zorbalık ve savaş politikalarıyla diktatörlük hevesini yürütmektir. Diyarbakır’da yaşanan budur. Diyarbakır’da kayyım atandıktan sonra ilk kayyım döneminde neler yaşandığını biliyoruz. O yolsuzluk ve talan yönetiminin gerçek yüzünü halka gösterdiği için ve göstermeye devam edeceğini bildikleri için belediye eşbaşkanlarımız Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen arkadaşlarımızı görevden aldılar, yerlerine kayyım atadılar. Yerlerine kayyım atama hazırlıklarının başlangıcını hatırlatalım 1 Nisan 2019, yani 31 Mart’ta seçimler yapılmış, resmi sonuçlar açıklanmamış, mazbatalar ,hazırlanmamış ama İçişleri Bakanlığına kayyım atanması için yazı yazılmış. Demek ki sonradan isnat ettikleri her şey yalandır. Buradan da anlaşılıyor, biz yalan olduğunu biliyoruz. Kayyım operasyonu; Kürt halkının, Diyarbakır halkının iradesini gasp etme operasyonudur ve bunun hazırlıklarını çok önceden yapmışlardı.

Eski kayyım, biliyorsunuz, pek çok yolsuzlukla anılıyor. Her gün arkadaşlarımız bunları paylaşıyorlar. Belki bunlara kulak kabartmayanlar vardır. Belki yeterince yaygınlaşmamış bu bilgiler ama biz anlatmaya devam edeceğiz bu soygun düzenini. Tuttular 2019 yerel seçimlerinde kayyımı aday gösterdiler ve Diyarbakır halkının iradesini bu sefer seçimle -seçime de her türlü zorbalığı karıştırarak- alabileceklerinin hesabını yaptılar. Diyarbakır halkından öyle bir cevap aldılar ki felekleri şaştı. 2019 seçimlerinden kayyımlarının aldığı ağır darbe içlerine öyle bir oturduk ki, Selçuk Mızraklı arkadaşımız başta olmak üzere pek çok arkadaşımıza bunun bedelini özgürlük gaspıyla ödetmeye çalıştılar.

“Bahçeli adına Diyarbakır’da hatıra ormanı yapacağız” demek Kürt halkına hakarettir

Kayyım ise uygulamalarını sürdürüyor, halk iradesine bu saygısız yaklaşımını sürdürüyor. “Diyarbakır halkını biz temsil ediyoruz” diyor. Utanmazlığın dik alası! Nereden aldın bu hakkı? Diyarbakır halkı nereden sana verdi bu hakkı? Nasıl Diyarbakır halkının iradesine biz temsil ediyoruz diyebiliyorsunuz? Diyarbakır halkının kaynaklarını talan etmekle kalmıyorsunuz, kültürüne ve kimliğine saldırılarınızı sürdürüyorsunuz. Bir hatıra ormanı kuracaklarmış adı da Devlet Bahçeli Hatıra Ormanı olacakmış. Bu artık gerçekten Diyarbakır halkına, Diyarbakır halkının kültürüne, kimliğine, onuruna saldırılarda pervasızlığın son örneğidir. Devlet Bahçeli, Diyarbakır halkına ne verdi? Her gün Kürt halkına hakaret eden, Kürt halkının siyasi temsilcileri olan bizleri, onların meşru iradesini Türkiye halklarının meşru iradesi ile birleştiren HDP’yi her gün hedef gösteren, haklar arası düşmanlığı körükleyen söylem ve politikadan başka ne yapıyor? Diyarbakır’a onun adıyla bir hatıra ormanı hangi gerekçeyle kuruluyor?

“31 Mart’ta nasıl yaptıysak kayyımları göndereceğiz, iktidarı da birlikte göndereceğiz”

Bakın söyleyelim, bu kayyımlar gidecek. Bu kayyımları bu iktidarla birlikte göndereceğiz, bunda kararlıyız. Nasıl 7 Haziran’da o yenilgiyi tattırdıysak, 31 Mart ve 23 Haziran’da ağır bir yenilgi tatmalarını sağladıysak, bu kararlı mücadelemizle bu iktidarı göndereceğiz, kayyımlarını da göndereceğiz. O kayyımları, yarın öbür gün bizim kuracağımız özgürlük ormanlarında, ortak yaşam ormanlarında fidan dikmekle görevlendireceğiz. Bununla da kalmayacağız kayyım uygulamalarının hepsini utanç müzesi kurarak sergileyeceğiz unutulmasın diye. Kayyımlar, kayyımların icraatları halkın hafızasında canlı kalsın diye yaptıklarını sergileyeceğimiz utanç müzelerini kuracağız, bunu da bilsinler. Her türlü hırsızlığı ve yolsuzluğu yapıyorlar, bunun temelinde irade hırsızlığı yatıyor. Halkın iradesini çalışıyorsanız, onun her şeyini çalma hakkını kendinizde görürsünüz. İşte bu iktidar halkın iradesini çaldıktan sonra kayyım aracılığıyla halkın hem kaynaklarını hem de değerlerini gasp etme hakkını kendinde görüyor. İşte buna dur diyeceğiz, bunu durduracağız.

“Amed ya ye me; Diyarbakır, Diyarbakır halkınındır”

Diyarbakır halkı sesleniyor: Bu kent sahipsiz değildir. Diyarbakır halkı sesleniyor: Diyarbakır bizimdir. Gelê Amedê dibêje Amed ya ye me. Hûn nikarin îradeya Amed’ê bişkînin. Amed li hemberî êrişên we serî natewîne. Amed ya me ye, ne ya diza ye. Hunê biçin wê Amed azad bibe, hunê biçin em tên, îradeya gel tê. Bir kez daha söylüyoruz: Amed, Amed halkınındır. Bu irade sonuna kadar iradesini, inancını sürdürecektir, kayyımlar tarihin çöplüğüne bu iktidarla birlikte gönderilecektir. Diyarbakır, Diyarbakır halkınındır, Amed ya me ye.

“Her türlü imkanla demokratik siyaseti savunacağız”

Bütün bu oyunlar, bütün bu rezillikler halkın ekmeğini aşını gasp eden ekonomi politikalarının yürütülmesini sürdürmek içindir. Bunu unutmayalım. İrade hırsızlığına, savaş politikalarına, halkı tehdit ve korku ile yönetme planlarına karşı ortak demokratik mücadeleyi büyütmek zorundayız. Aksi takdirde bütün bu soygun düzeni, savaş politikaları ve tehdit-şantaj-korku oyunlarıyla sürdürülmek istenecektir. Bunu boşa çıkaracağız, bunu nasıl boşa çıkaracağımızı her gün anlatıyoruz. Halkı demokratik siyasetin her alanında, bütün demokratik ve meşru haklarımızı kullanarak savunmaya devam edeceğiz. HDP’yi de öyle. Çünkü HDP halktır, HDP halkın umudu ve geleceğidir. Bize yönelik kapatma davasına karşı hukuk ofisimizde savunma yazacağız ama savunmayı meydanda yapacağız, halklarımızla birlikte yapacağız. HDP’yi halklarla, demokrasi güçleriyle birlikte meydanlarda ve hayatın her alanında savunacağız. Bundan kimsenin tereddüdü ve kuşkusu olmasın.

“İktidara dur demek ahlaki ve vicdani borcumuzdur”

Savaş politikalarına karşı çıkmak zorundayız. Çıkmazsak bu iktidar oyunlarını devam ettirir. Siyasal muhalefete hatırlatmak istiyoruz. Bu iktidarın her türlü kirli yöntemi kullanarak oyandığı ayrıştırma ve düşmanlaştırma oyunlarına gelmeyin, bu iktidarın kurduğu oyun sahasına girmeyin. On yılların üzerine, insanlık hikayeleri üzerine kirli kumpaslar kuran bu iktidara asla inanmayın. Asla onun politikalarına destek verecek veya yol açacak en ufak bir tutum sergilemeyin. Çünkü her şeyi talan etme üzerine kurduğu bu kumpaslara, muhalefetten de toplumun çeşitli kesimlerinden de küçücük bir onay olursa iktidar bu oyunlarını sürdürecektir. Bu oyunları bozmanın yolu ortak demokratik irade ve birleşik demokratik mücadeledir. Bunu unutmayalım. Seviyesizleşen ve alçalan basınıyla, pervasızlaşan uygulamalarıyla bu iktidara dur demek bizim sadece siyasi değil ahlaki ve vicdani borcumuzdur. Halklara karşı borcumuzdur, tarihe karşı borcumuzdur ve bu borcu mutlaka ödeyeceğiz.

“Gelin hep birlikte irademizi birleştirelim ve iktidarı gönderelim”

Bugün Barış Akademisyenlerinin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzalamalarının 6’ncı yılı. 11 Ocak 2016’da o ağır şartlar altında barışa sahip çıkan akademisyenler bir bildiri yayımladı. Bu, cesaretin çok önemli bir örneğiydi. O gün o cesareti göstermek de kolay iş değildi. Bugün iktidarın maskesi daha fazla düşmüşken, o gün Barış Akademisyenlerinin gösterdiği o büyük cesareti, o kadar büyük cesarete gerek kalmadan hepimiz gösterebiliriz. Aydınıyla sanatçısıyla, kadınlarıyla gençleriyle herkes bu iradeyi daha kolay gösterebilir. O nedenle “bu iktidarın savaş suçlarına, sömürü ve talan suçlarına ortak olmayacağız” diyerek sesimizi, irademizi, mücadelemizi birleştirmenin zamanıdır. Gecikmeye, bu halkın ve tarihin tahammülü yoktur. Hiç kimsenin bahaneler üretme, gerekçeler yaratma lüksü yoktur. O nedenle gelin diyoruz; hep birlikte irademizi birleştirelim, bu düzeni değiştirelim ve bu iktidarı gönderelim.

“Sandık güvenliği için bütün demokratik çevrelerin şimdiden çalışması gerekiyor”

Erken seçimi birlikte halkın gündeminde tutalım ve toplumun büyük talebi haline dönüştürelim. İşte o zaman göreceksiniz sandık gelecektir. Ama sandık gelecek her şey bitecek diye rehavete kapılmayalım. Şimdiden sandık güvenliğinden, seçmen kayıt güvenliğine kadar her alanda bir seferberlik başlatma zorunluluğu vardır. Hepimizin seçim ortamında halkın tercihlerinin sandığa yansımasını sağlayacak imkanları birlikte yaratma yükümlülüğü vardır. Bu iktidar kaos planlarına başvuracaktır. En azından bu iktidarın içinde veya devletin bünyesinde kaos planlarından medet umanlar oyunlarını sürdüreceklerdir. Deniz Poyraz yoldaşımızı katletme olayı buydu, kaos planlarının bir parçasıydı. Büyük demokratik tepkiyi, ortak iradeyi sergilemeyi başarabildiğimiz için durdurduk. Bahçelievler ilçe binamıza saldırı da yeni bir yoklamadır. Halka korku salarak, kaos havası yaratarak halkın iradesini teslim alma hesaplarının bir provasıdır. Bunlara ve bundan sonra benzer girişimlere hep birlikte çok net ve açık tepki göstermek zorundayız. Ortak irade ve ortak mücadele yaratmak zorundayız. Seçim istemek tabii ki doğru bir politika tercihi, biz de istiyoruz fakat seçime giden yolda halkın güvenliğinden özgürlüğüne, seçmen kayıtlarının sağlamlığından sandıkların güvenliğine bütün önemli alanlarda siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin, demokrasi çevrelerinin birlikte çalışması gerekiyor. Oturup bekleyerek, sadece konuşmalar yaparak seçime hazırlanamayız. Eğer iktidarı bu seçimle göndermek istiyorsak, saydığım bütün alanlarda halkı ezen bütün politikalarda ortak duruşu ve çalışmayı daha fazla gecikmeden yapmak zorundayız.

HDP, bu konuda üzerine düşen her türlü görevi yapmaya hazırdır. HDP, her türlü demokratik imkanla geleceği barış üzerine, demokrasi içinde, eşit özgür yaşam olarak kurma konusunda üzerine ne düşerse yapmaya hazırdır. Bu ülkede barışın da demokrasinin de adaletin de güvencesiyiz. Bu güvence sözümüzü yerine getirmek için bize ne görev düşüyorsa yapmaya hazırız. Bunu herkes böyle bilsin ve iktidar bu iradeyi gördükçe korkmaya devam etsin!

“Nefret ve karanlık bu iktidarın özüdür”

Martin Luther King’in bir sözü var onu da hatırlayım. “Karanlık, karanlığı uzaklaştıramaz; bunu ancak ışık yapabilir. Nefret, nefreti uzaklaştıramaz; bunu ancak sevgi yapabilir”. Bunun altına başka kelimeler de koyabilirsiniz. Nefret ve karanlık bu iktidarın özüdür. Hiç kimse bu öze yanaşma anlamı gelecek herhangi bir tutum ve tavır içinde olmasın. Bunu yapan karanlığa ve nefret politikalarının devamına maalesef ortak olur. O nedenle diyoruz; karanlığa karşı ışığı, nefrete karşı eşit, ortak, adil, özgür yaşamı savunmaya devam edelim. Bunu yaparken de en ufak bir tereddüt göstermeyelim. Bu kötülük düzeni, bu ülkeden kötülükleri ve karanlıkları uzaklaştıramaz. Bu ülkeyi karanlıktan uzaklaştıracak ışık adalet, barış demokrasi temelinde yeni inşa ve değişim isteyen milyonların iradesinde mevcuttur. HDP, bu ışık kaynağıdır. 2021 yılındaki bütün çalışmalarımız bunun içindi. İktidarın bütün çabaları bu mücadeleyi ezmek içindi ama başaramadı. Dimdik ayaktayız, yürümeye devam ediyoruz, büyüyerek yürüyoruz. HDP geliyor, adalet geliyor, barış geliyor, demokrasi geliyor.

“Halklarımıza tekrar sesleniyoruz: Birleşelim”

Bizler ekmek ve demokrasi mücadelesinde ortaklığımızı büyüttüğümüz oranda kazanacağız. Toplumsal muhalefet mücadele ortaklığı, siyasal muhalefetle müzakere zemini yaratma azmindeyiz. Toplumsal muhalefet mücadele ortaklığını büyüteceğiz, siyasal muhalefetle müzakere zeminini genişleteceğiz. Demokratik siyasetin kurucu, sorumlu yapıcı aktörü olarak HDP, geleceği aydınlıkla buluşturmanın güvencesidir. Tekrar söylüyorum bunu herkes lütfen iyice belleğine ve bilincine kazısın. Halklarımıza tekrar sesleniyoruz: Birleşelim. Emekçilere sesleniyoruz; ekmeğimiz için, demokrasi için mücadeleyi ortaklaştırma çağrılarının temeli sağlamdır. Demokrasi olmadan ekmek olmaz. Özgür olmayan toplum onurlu bir yaşam sürme imkanına da sahip olmaz. O özgür toplumu, demokratik yaşamı hep birlikte kuracağız. Başta Kürt halkı olmak üzere bütün halkların ortak iradesiyle kuracağız. Emekçilerin, ötekileştirilenlerin ve ezilenlerin ortak mücadelesiyle kuracağız.

Geleceği çalmak isteyen bu düzenin karşısında bizler, bütün toplum, tüm ezilenler, demokrasi güçleri ortak geleceği kurmak için artık harekete geçme değil hareketi hızlandırma dönemindeyiz. Harekete geçme zamanı geçti şimdi birlikte yürümeyi daha da sağlamlaştırmak ve büyüterek ilerletmek zorundayız. Barışın, adaletin, özgürlüğün yılı yapacağız 2022 yılını. Yolumuz açıktır. Riya me vekiriye. emê bi ser bikevin. Em bawer in. Sizleri hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Hak yardımcımız, Hızır yoldaşımızdır.”

Paylaşın

10 Yeni Dokunulmazlık Dosyası Meclis’te

7 HDP’li (Halkların Demokratik Partisi), 1 DBP’li (Demokratik Bölgeler Partisi) ve 1 TİP’li (Türkiye İşçi Partisi) olmak üzere toplam 9 milletvekiline ilişkin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkereleri, Meclis Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayımlandı.

10 yeni dokunulmazlık dosyası, Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon’a havale edildi. Dokunulmazlıklarının kaldırılması talep edilen vekiller ve haklarındaki dosya sayıları şöyle:

  • HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık (1)
  • HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç (2)
  • HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk (1)
  • HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun (1)
  • HDP Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ (1)
  • DBP Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz (1)
  • HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü (1)
  • HDP Mardin Milletvekili Ebrü Günay (1)
  • TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık (1)

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

HDP Bahçelievler İlçe Binasına Saldıran Kişi İtiraz Üzerine Tutuklandı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bahçelievler İlçe Binası’na 28 Aralık 2021’de yapılan saldırı sırasında kurusıkı tabancayla binaya ateş ettiği ve bıçak kullandığı belirtilen, gözaltına alındıktan sonra ev hapsi kararıyla adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Muhammed E.S. savcılığın itirazı üzerine tutuklandı.

Kurusıkı tabanca ve bıçakla HDP Bahçelievler İlçe binasına giren Muhammed E.S. bina içerisindekilere tehditler savurmuş ve iki kişiyi de yaralamıştı. Olay sonrası kaçan Muhammed E.S. yan tarafta bulunan bir fırına sığınmış; daha sonra olay yerine gelen polis ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı.

Emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından 3 Ocak’ta İstanbul Adalet Sarayı’na çıkarılan Muhammed E.S. savcılıkça, “Kasten yaralama” ve “Silahlı tehdit” suçlarından tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilmişti. Nöbetçi İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarılan Muhammed E.S. hakkında ev hapsi şeklindeki adli kontrol kararının uygulanmasına karar verilmişti.

Savcılık, ev hapsi kararına itirazda bulunarak şüphelinin tutuklanmasını talep etmişti. HDP, saldırganın serbest bırakılması kararını “Katillerin sırtının sıvazlandığının ve saldırganların teşvik edildiğinin göstergesidir” ifadeleriyle değerlendirmişti.

Paylaşın

Pervin Buldan: Türkiye, AKP Ve MHP’den Daha Büyüktür

Partisinin Kocaeli’nde düzenlediği mitingde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan , “Bu ülke AKP ve MHP’den daha büyüktür. Sizler bu ülkenin yurttaşları, kadınları, gençleri AKP ve MHP’den daha büyüksünüz. AKP ve MHP’ye mecbur değilsiniz, mahkum değilsiniz.” dedi.

Haber Merkezi / Buldan, konuşmasında, “Sandıklarımıza sahip çıkacağız. Şimdiden bunun çalışmasını yapıyoruz, tek bir oyumuzu bile size kaptırmayacağız, bunun için şimdiden buna yönelik hazırlıklarımız devam ediyor” ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, ““Diliyorum ki bir an önce seçim olur bir baskın seçimle artık AKP ve MHP’nin olmadığı demokratik bir Türkiye, demokratik bir Cumhuriyet ve Türkiye halklarının barış içerisinde ortak bir yaşamda buluşmasının kısa bir zamanda gerçekleşmesini temenni ediyorum.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kocaeli’nde düzenledikleri “Derhal İstifa, Biz Değiştireceğiz” mitingindeki konuşmasında, iktidarın ekonomi politikaları nedeniyle yaşanan sorunlara dikkat çekti. Hükümeti istifaya çağıran Buldan, şunları söyledi:

“Merheba hevalên hêja, dayikên birûmet ciwanên hêja hûn bi xêr hatine. Merhaba sevgili Kocaeli halkı, burada yaşayan Türk, Kürt, Alevi, Roman kardeşlerim, hepiniz hoş geldiniz.  Kocaeli’nin cesur kadınlarını ve gençlerini özellikle selamlamak istiyorum. Burada hemen yanı başımızda Kandıra Cezaevi’nde tutulan Figen Yüksekdağ’ı, Gültan Kışanak’ı, Gülser Yıldırım’ı, Aysel Tuğluk’u ve Edirne’de tutulan Selahattin Demirtaş’ı, Sincan’da tutulan İdris Baluken’i ve rehin tutulan bütün arkadaşları selamlıyorum, onlara sevgilerimi gönderiyorum.

Bugün “Derhal İstifa Biz Değiştierceğiz” mitinglerimizin bir tanesini daha burada Kocaeli’nde yapıyoruz. Bu yaz boyunca ülkenin her tarafını dolaştık gezdik. Yüzlerce, binlerce buluşma gerçekleştirdik. HDP’ye oy verenler de oy vermeyenler de HDP’nin yanında olanlar da olmayanlar da HDP’ye selam verenler de vermeyenler de bu buluşmalarımızdan büyük güç aldılar, bizleri bağırlarına bastılar. Kadınlarla, gençlerle buluştuk, Alevilerle, işçilerle, esnafla buluştuk. Herkesin söylediği tek bir şey var; bu ülkeyi değiştirecek olan HDP’dir, sizlersiniz. Değiştirmek için bugün alanlardayız, çünkü üreten biziz, ürettiğimiz için de yok sayılan, emeği çalınan biziz.

Bugün Kocaeli başta olmak üzere Türkiye’nin her tarafında üreticiye, çiftçiye esnafa ve bu ülkenin bütün kesimlerine yönelik bir haksızlık ve hukuksuzluk olduğunu biliyoruz. Bunun baş müsebbibinin de AKP-MHP koalisyonu olduğunu çok iyi biliyoruz. İşte bunun için değiştirmek zorundayız, onları göndermek zorundayız. Onların bizi yok saymalarına, tüketmelerine tahammülümüz yok. Bu ülkede üreten kesimiz, ama iktidar bu ülkenin kaynaklarını hoyratça tüketiyor.

“2001’den daha derin bir kriz var”

İktidara geldikleri zaman bu topluma yeni vaatler sunmuşlardı. Kürt sorununu, Alevi sorununu, ekonomi sorununu çözeceğiz demişlerdi. İktidara geldiklerinde yani 2001 yılında da bu ülkede ekonomik kriz vardı. Bir çok kesim ekonomik krizi çözmesi için oy vermişlerdi ama bugün ülkeyi getirdikleri nokta 2001’in de ötesinde ve daha derin bir kriz. Bu ülke krizlerin ve darbelerin ülkesidir. Krizler ve darbeler bu ülkede hiçbir zaman bitmiyor. Biz darbelere, krizlere, yok saymalara karşıyız. Biz artık bizi yok saymanıza ve görmemenize karşıyız.

Bu ülkenin sorunlarını çözecek olan tek bir parti var o da HDP, yani bizleriz. Evet bu ekonomik krizin ve yaşatılan bütün krizlerin siyasal ve sosyal krizlerin başlıca nedenleri var. Yoksulluk, yolsuzluk, talan ve hırsızlık bir sebeptir. Bütün bunların sebebi ekonomik kriz olarak karşımıza çıkıyor. Eğer bir yerde hırsızlık varsa o ülke yoksullaşıyor. Demek ki bu ülkenin yoksullaşmasının tek sebebi hırsızlıktır, talandır, AKP hükümetinin anlayışıdır.

Bu ülkeyi yönetenlerin halkın cebinden, sofrasından çaldıklarını biliyoruz. Bu ülkeyi yönetenler gençlere, kadınlara bir gelecek vaat etmiyor. İnsanlar açlıktan, sefaletten inim inim inlerken onlar saray pencerelerinden dışarı bakıp ülkeyi toz pembe görebilirler. Onlar bu ülkede iki Türkiye yarattılar. Bir tarafta haksız kazançla şatafat sağlayan, zenginlik yaratan bir ülke yaratılırken, bu ülkenin başka bir tarafında kadınlar, işçiler, esnaf çalışanlar herkes perişan haldeler.

“Türkiye AKP ve MHP’den daha büyüktür, onlara mahkum değilsiniz”

Ama bu ülke AKP ve MHP’den daha büyüktür. Sizler bu ülkenin yurttaşları, kadınları, gençleri AKP ve MHP’den daha büyüksünüz. AKP ve MHP’ye mecbur değilsiniz, mahkum değilsiniz. Sevgili Kocaeli halkı Türkiye halkları çözüm istiyor, bunu hepimiz biliyoruz. Ama onlar çözüm isteyenlerle mücadele ediyorlar. Bu ülkede kriz var krizle mücadele edilmiyor, yoksullukla mücadele edilmiyor, hırsızlık var. Çeteler var sokaklarda, bu ülkede katliamlar yapılıyor, cinayetler işleniyor bunlarla mücadele edilmiyor. Mücadele ettikleri tek şey hak isteyenler, hakkını arayanlar, kadınların eşitlik talebi. Mücadele ettikleri kesimler itiraz edenler, bu ülkede kim itiraz ediyorsa, adalet istiyorsa, hukuk istiyorsa onlarla mücadele ediliyor. Ama onlar istedikleri kadar hakkımızda fezleke çıkarsınlar, soruşturma başlatsınlar, biz haktan, hakikatten yana asla taviz vermeyeceğiz, asla diz çökmeyeceğiz, asla boyun eğmeyeceğiz ve biat etmeyeceğiz.

Kocaeli en fazla vergi ödeyen kentlerden biridir. Vergilerinizi ödüyorsunuz ama o vergiler bu kente geri dönmüyor, Saray’da bloke ediliyor. Çünkü bu halkın vergileriyle kendilerine rant kapıları sağlıyorlar. 3’lü 5’li maaşlar alan bürokratlar yaratıyorlar. Burada üreticiye, çiftçiye hiçbir yatırım yapılmazken, yandaşlarını ve akrabalarını kamuya dolduruyorlar. Gençler üniversiteler okuyor ama iş bulamıyor çünkü AKP kendi yandaşlarını sınavlara sokmadan kamuya dolduruyor. Bu haksızlığı, kadınlara ve gençlere, işçilere, esnafa yapılan haksızlığı elbetteki hem hukuk önünde hem de seçimlerde, sandık başında sormazsak namerdiz, namerdiz, namerdiz arkadaşlar.

“Kapatma davasının savunmasını meydanlarda yapacağız”

Bu ülkede ekonomi, yoksulluk konuşulmasın istiyorlar. Bir haksızlık varsa asla konuşulmasın istiyorlar. İşte bu yüzden partimiz hakkında kumpas davaları başlattılar. Kobanî Kumpas Davası ve kapatma davası. Bugün iki kumpas davası ile Türkiye karşı karşıyadır. Bu iki kumpas davası boştur, içinde hiçbir gerçek belge yoktur. Hem Kobanî Kumpas Davasında hem de kapatma davasında özellikle milletvekillerimizin yaptıkları konuşmalar, katıldıkları etkinlikler, barış ve demokrasi istemek, hak ve hukuk talep etmek dışında bir şey yok. Hiç kimse eline silah almamış, hiç kimse bir başkasını öldürmemiş, hiç kimse bıçak çekmemiş. Hiç kimseye hakaret bile etmemiş. Bizim suçumuz mazlumun yanında haksızlığın karşısında olmaktır. Ama şunu ifade etmek isterim ki kapatma davasının savunmasını onlara değil sizlere vereceğiz, alanlarda meydanlarda vereceğiz, sizlerle birlikte yazacağız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. HDP kolay yutulacak bir lokma değildir, kolay kapatılacak bir parti değildir. Türkiye’nin 6 milyondan fazla insanı bir partiye oy veriyorsa o partiyi kapatmaya hiç kimsenin gücü de yetmez, hakkı da yoktur, haddi de değildir.

Konuşacak bir şey bulamadıkları için varsa yoksa HDP. Yatıyorlar kalkıyorlar, HDP’den başak söyleyecek söz bulamıyorlar. Sadece AKP değil onun küçük ortağı var ya küçük ortağı bütün grup toplantılarında HDP dışında konuşacak bir söz bulamıyor. Halk açlıktan mı perişan olmuş, halk kriz mi yaşıyor bunların umurunda değil. Varsa yoksa HDP. HDP kadar başınıza taş düşsün. HDP bu ülkenin yüz akıdır. Bu ülkede adaleti, barışı, demokrasiyi, hakkı savunan yegane partidir. Bunun için diyoruz ki, sizin gücünüz HDP’yi kapatmaya yetmeyecektir.

Öyle bir ülke yarattınız ki insanlar birbirlerine nefretle bakıyor. Öyle bir ülke yarattınız ki halkı kutuplaştırdınız, öyle bir ülke yarattınız ki bu ülke tecritle yönetiliyor. Sadece İmralı’da değil ülkenin her tarafında tecrit var. Kendi yasalarını bile uygulamayan bir sistem işliyor. Bu kabul edilebilir değil. Bu ülkenin vatandaşları sizin bu hukuksuzluklarınıza, adaletsizliğinize ve yüzsüzlüğünüze karşı bir günü bekliyor. O gün sandıkların kurulacağı, seçimlerin yapılacağı gündür. Size güle güle diyeceğimiz bay bay yapacağımız bir gündür.

“Bu ülkede istenilen tek bir şey var adalet, adalet, adalet ama A’sını bile bırakmadılar”

Yeni bir yaşamı ortak bir geleceği mutlaka Türkiye haklarıyla birlikte kuracağız. Kutuplaşmayı ve ayrımcılığı, hukuksuzluğu ortadan kaldıracak olan şey ortak bir yaşamı, ortak bir geleceği birlikte örmektir. Biliyoruz ki bu ülkede herkesin; Türk’ü de Kürd’ü de Alevi’si de Ermeni’si de Süryani’si de hangi ırktan, mezhepten ve inançtan olursa olsun istediği tek bir şey var; adalet, adalet, adalet. Ama adaletin A’sını bile bırakmadılar, demokrasinin kırıntılarını bile bırakmadılar. Çünkü herşeyi kendi iktidarlarına bağladılar. Şimdi de iktidarı bırakmamak için her türlü oyunu oynuyorlar.

Bir Maliye Bakanı çıkmış insanlara diyor ki benim gözlerime bakın ekonominin nasıl olduğunu anlarsınız. Benim gözlerim parlıyor diyor. Ona sesleniyoruz, gelin Kocaeli halkının gözlerinin içine bakın. Kocaeli halkının yaşadıklarını siz Saray pencerelerinden göremezsiniz, bilemezsiniz. Ama biz biliyoruz, Kocaeli halkı da değişimden yanadır, değişim yaratılması için mücadele veriyor. Kendi vekillerinin, Ömer Faruk Fergerlioğlu’nun yaşadıklarını Kocaeli halkı çok iyi biliyor. Sadece ona değil bütün HDP milletvekillerine aynı şey reva görülüyor. Hukuksuz ve haksız bir şekilde yüzlerce, binlerce siyasetçimiz cezaevinde. Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile birlikte diğer arkadaşlarımızın 5 yıldır cezaevlerinde olduklarını biliyoruz.

“Sandıklara sahip çıkacağız, şimdiden çalışmasını yapıyoruz”

Korkuları var, HDP’li siyasetçilerden korkuyorlar. Onun için HDP’siz bir siyaset ve Türkiye yaratma peşindeler ama korkularınız kabusunuz olacak, HDP gümbür gümbür geliyor. HDP bu seçimde iktidara, yönetime aday bir partidir. Bu ülkeyi yönetmeye aday bir partidir. Ne yaparsanız yapın ne edersiniz edin biz sandıklarımıza sahip çıkacağız. Şimdiden bunun çalışmasını yapıyoruz, tek bir oyumuzu bile size kaptırmayacağız, bunun için şimdiden buna yönelik hazırlıklarımız devam ediyor. Sevgili halklarımıza inanıyor ve güveniyorum, bütün bu zulümler, zalimlikler, faşizm yönetimi karşısında bütün bu adaletsizlikler karşısında êdî bes e demek için sandıklarda herkes rengini belli edecek, size güveniyoruz, size inanıyoruz.

Bir çağrı da şimdiye kadar AKP’ye oy veren seçmenlere yapmak istiyorum. Şimdiye kadar AKP’yi iktidarda tuttunuz, AKP’nin bütün zulümlerine sizler de tanık oldunuz. AKP’ye oy veren vicdanlı seçmenlere sesleniyoruz. Elinizi tamamiyle yüreğinizin üzerine koyma zamanı gelmiştir. Artık AKP’ye tek bir oy vermemeniz gerekiyor çünkü ülkeyi soyup soğana çevirdiler. Ülkenin bütün kaynaklarını kendileri için kullandılar. AKP’li seçmen de görüyor, hatta AKP içinde vicdanlı milletvekilleri olduğunu biliyoruz. Biz erken seçim çağrımızı yaparken TBMM’ye ortak bir önerge ile gitmeyi düşünüyoruz. Bu önerge bütün muhalefetin ortak önergesi olacak. Biliyor ve inanıyoruz ki AKP içinde vicdanlı milletvekilleri var onlar da bizim önergemize evet oyu verecekler ve erken seçim kararını güçlü bir şekilde Meclis’ten çıkaracağız. Buna inanıyoruz.

“HDP bu ülke için büyük bir şanstır ve ilk seçimde büyük bir değişim yaratacaktır”

Şimdi değişim zamanı şimdi HDP zamanı. Ben bir kez daha HDP’nin bu ülkede büyük bir şans olduğunu fırsat olduğunu bu şansın ve fırsatın bir dahaki seçimde önemli bir değişim ve dönüşüme vesile olacağına yürekten inanıyorum. Diliyorum ki bir an önce seçim olur bir baskın seçimle artık AKP ve MHP’nin olmadığı demokratik bir Türkiye, demokratik bir Cumhuriyet ve Türkiye halklarının barış içerisinde ortak bir yaşamda buluşmasının kısa bir zamanda gerçekleşmesini temenni ediyorum. Geldiğiniz için katıldığınız hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Sizlerin yüreğinde büyük bir umut var gözlerinizde büyük bir cesaret var. bu umut ve cesaretin önümüzdeki günlerde büyük barışlara vesile olmasını temenni ediyorum hepinize sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. Serkeftin hevalino.”

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: Ortak Aday Fikrini Benimseyebiliriz

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Biz muhalefet partileriyle, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini açık ve şeffaf şekilde müzakere etmek istiyoruz. Mutabakat oluşursa isim belirlemek zor olmayacaktır. Muhalefet partilerinin tümüyle müzakere, diyalog ve mutabakatı sağlayabilirsek ortak aday fikrini benimseriz ve buna göre hareket ederiz. Muhalefet ile belirttiğimiz çerçevede anlaşma olmazsa ne yapacağımızı o zaman konuşacağız” dedi.

Sancar, muhalefet partileriyle bir ittifak arayışlarının olmadığını ancak ortak müzakere süreci yürütmek istediklerini söyledi. ANKA’dan Şeyma Paşayiğit’e açıklamalar yapan HDP Eş Genel Başkanı Sancar’a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:

CHP, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi’ni ziyaret ettiniz. Meclis’e erken seçim ile önerge verme önerisinde bulundunuz. Yaklaşımları nasıldı? Ortaklaşma üzerinde tekrar temas ettiniz mi? Önerge verecek misiniz?

Bu partileri ziyaret programını, MYK toplantısında karar almıştık. Ekonomik krizin giderek ağırlaştığı ve çok geniş halk kesimlerine çok büyük zararlar verdiğini gördük. Bir şeyler yapmak gerektiğini düşündük ve inisiyatif almayı uygun gördük. Yaptığımız görüşmenin iki gündem başlığı vardı. Erken seçim konusunda ortak hareket etme ve ekonomik kriz ve bağlantılı sorunların halkı ezmesinin önüne geçmek için ortak iradeyi ortaya çıkarma…

Şüphesiz başka konular da konuşuldu; Türkiye’deki gelişmeler ve olabileceklerle ilgili.

Asıl ortak önerge verme konusunda, adres CHP. Önemli bir rolü olacaktı. O nedenle konu daha çok CHP idi. CHP, bir çekinceye sahip olmadığını belirtiyor ancak bunun hangi yöntemlerle yapılması gerektiğini grup başkanvekillerinin istişare etmesi gibi yöntem öneriyor. Biz de kabul ettik. Sonuçta erken seçimi Meclis’te de gündemde tutmak gibi bir hedefimiz var. Erken seçim kararı çıkarmak için 360 oy gerektiğini ve muhalefetin sahip olmadığını da biliyoruz ama her alanda erken seçim konuşulurken Meclis’te gündemde olmamasını eksiklik olarak değerlendirdik. Bu yüzden önerdik. Birincisi, Meclis tartışmalıdır. Ayrı ayrı da verilebilir ama ortak verildiğinde daha fazla etkili olacağını düşündük.

İkincisi, belki de AKP içinde rahatsız olduğunu bildiğimiz milletvekilleri içinde önergeye ‘evet’ oyu çıkabilir. 360 oya da ulaşabiliriz. Ulaşmasak da bu meseleyi Meclis’in tartışmasını sağlamak istiyoruz.

Önergede verme konusunda maksat hasıl oldu mu? Muhalefetin tümü erken seçim kararı için gereken 360 oyu yakalayamıyor. İYİ Parti’den de randevu talebinde bulunmadınız?

Bizim ortak önerge değil ama Meclis gündemine taşıma konusunda bir mutabakat var. Ortak önerge ile ilgili bir mutabakat söz konusu değil. Şeklen bir zorunluluk ve şeklen özel sonuç alacak bir yöntem değil. Ortak önerge, ortak irade göstermenin bir yöntemi olacaktı. Muhalefetin birlikte hareket ettiğini göstermeyi sağlayacaktı. O nedenle teklifte bulunduk. Şu anda CHP grup başkanvekilleri ile bizim grup başkanvekilleri mümkün olan diğer yöntemler konusunda görüşüyorlar. Meclis gündemine getirmek için nasıl yöntem kullanılabilir diye bir görüşme yapılıyor.

Bir önceki siyasi parti turunda ortak basın toplantısı yapmamıştınız, bu kez kameralar karşısına birlikte geçtiniz. Bu değişikliği nasıl yorumluyorsunuz? Bu ziyaretler sadece dayanışma amaçlı mı? Üstü örtülü ya da açıktan bir ittifaka döner mi?

Bundan önceki ziyaretlerin şartlarını düşündüğümüzde, ortak basın toplantısı yapmamanın daha uygun olacağı kanaatine ulaşmıştım. Bu tür toplantılar özellikle iktidar medyası tarafından sürekli başka yerlere çekilmek, hatta provoke edilmek isteniyor. Esas mesele, diyalog ve istişareyi sağlayabilmektir. Muhalefet partileri arasında görüş alışverişi mekanizmalarını yerleştirmektir. Amaç bu olunca birlikte görüntü verip vermemenin tali bir mesele olduğunu söyleyebilirim. Fakat bu şartlarda artık birlikte kamuoyuna seslenmenin çok daha gerekli olduğuna inandım. Bizim burada özel ittifak arayışı olmadığını hep anlattık. Bizim parlamento seçimleri için görüştüğümüz partiler ile bir ittifak arayışımız ve politikamız yoktur. Türkiye’nin sorunlarını bütün muhalefet güçleriyle konuşma ve diyalog ile birlikte ele alma gibi bir yaklaşımımız vardır.

Bu son görüşmelerde; ittifak meselesi gündemimizde yoktu, diğer partilerin de yoktu. Onlar kendi aralarında görüşme yapıyorlar, nasıl şekillenecek bilmiyoruz; ama arayış içinde olmalarını normal karşılıyoruz. Çünkü ‘demokrasi ittifakı’ hedefiyle çok çeşitli kesimlerle buluşmalar gerçekleştiriyoruz.

‘Tutum belgenizde’ de ittifak arayışında olmadığınızı vurguladınız. Ancak Kürt sorunu ve cumhurbaşkanlığı seçimi başta olmak üzere sorunların çözümü için ortaklaşmaya hazır olduğunuzu beyan ettiniz. Muhalefetin cumhurbaşkanlığı adaylığında aranan kriterler belli. HDP için adaya destek vermek ya da kendi adayını çıkarmak… Eğiliminiz ne yönde? Son anda mı belli olacak?

Cumhurbaşkanlığı için belirlediğimiz politika aslında açık. Deklarasyonumuzda bunu ifade etmeye çalıştık. Biz diyoruz ki; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak aday fikrine açığız ancak isimler üzerinden tartışmayı yanlış buluyoruz. Biz muhalefet partileriyle, cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini açık ve şeffaf şekilde müzakere etmek istiyoruz. Öncelikle bugünden itibaren seçime dönük gündeme getirilecek meseleleri birlikte tartışacağımız mekanizmaya ihtiyaç var. Seçim güvenliği sadece sandık güvenliğinden ibaret değildir, seçime güvenle girmeyi sağlayacak bir iş birliği meselesidir.

Biz Türkiye’nin ağır tahribatlar yaşadığı kanısındayız. Özellikle beş yılda çok ağır adaletsizlik yaşanıyor. Ekonomik çöküş diyebileceğimiz tablo da iyice perçinlemiştir. Bunları nasıl düzelteceğimiz konusunda da ortak arayış ve mümkünse müzakere, bir onarım sürecine ihtiyaç vardır. Diğer muhalefet partileri kendi aralarında görüşmeye devam edebilirler, ama vardıkları sonuçları bizimle kamuoyunun önünde paylaşarak bizimle yürümelidirler. Bu süreci birlikte yürütebilmeyiz.

‘Birlikte yürümeliyiz’ dediğimiz zaman sanılıyor ki birlikte meydanlara çıkmayı kastediyoruz. Bizim böyle bir teklifimiz ve önerimiz yok ama gelirse değerlendiririz. İlaveten geçiş sürecini nasıl yapılandıracağız? Eğer muhalefet kazanırsa bundan sonraki dönemi nasıl inşa edeceğiz? Hangi temel ilke, öncelikler ve yöntemler burada önem taşıyacak? Müzakere edelim istiyoruz, mutabakat oluşursa isim belirlemek zor olmayacaktır. Bu zemini sağlayabilirsek; muhalefet partilerinin tümüyle müzakere, diyalog ve mutabakatı sağlayabilirsek ortak aday fikrini benimseriz ve buna göre hareket ederiz. Gerçekleşmezse ne yapacağımız konusunu şimdiden konuşmak istemiyoruz. Çünkü soruya cevap vermek bizim önerdiğimiz diyalog, müzakere, mutabakat zeminini engelleyecektir. Yeniden inşa hedefi öngörüyoruz, yeniden inşa için yolun açılmasını hedefini gözetiyoruz. Üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumu belirtiyoruz. Muhalefet ile belirttiğimiz çerçevede anlaşma olmazsa ne yapacağımızı o zaman konuşacağız, o zaman tartışacağız. Bunu da demokratik yöntemle yapacağız. Aday çıkarıp çıkarmama meselesini de mümkün olduğunca geniş istişare ve müzakere sürecinin sonunda belirlemek istiyoruz. Daha fazla ayrıntıya girmeyi şu an ihtiyaç duyduğumuz hedefe uygun bulmuyoruz.

Mithat Sancar’ın açıklamalarının tamamını okumak için TIKLAYIN

Paylaşın