Demirtaş’tan Erdoğan’a ‘Öcalan’ Yanıtı

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerini değerlendirdi.

Yeni Yaşam’dan Yusuf Özdemir’in sorularını yanıtlayan Demirtaş, “O halde tecridi kaldırın, Öcalan konuşsun” derken, niyetin Kürt kamuoyunda kafa karışıklığı yaratmak olduğunu söyledi.

“Erdoğan’ın yaptığı algı yaratma girişimi”

Erdoğan’ın grup toplantısında söylediği, “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözleri tartışmaya yol açtı. Siz de sosyal medya hesabınızdan kısa bir açıklama yaptınız. Bu konuda başka neler söylersiniz? Erdoğan’ın bu sözleri söylemesinin nedeni sizce nedir? Ne yapmaya çalışıyor?

Doğrusu, bir cumhurbaşkanının bu şekilde bir beyanda bulunması son derece tuhaf. Ama söz konusu kişi Erdoğan olunca yadırgamıyorum artık. Altında yatan amaç ve niyeti tam olarak bilme şansım yok. Ancak kesinlikle bir art niyet, kötü niyet olduğunu söyleyebilirim. Çünkü yaptığı şey bir algı yaratma girişimidir. Erdoğan’ın çözüm sürecindeki tutumu ve bizimle birlikte tüm Kürt dinamiklerine yönelik pratiğine bakıldığında bu açıklamanın iyi niyetli olmadığı görülecektir.

Bir başka amaç da Kürtler arasında kafa karışıklığı yaratmaktır ki bu da yanlıştır ve herhangi bir karşılığı yoktur. Bugüne kadarki tüm barış ve çözüm girişimlerini destekledik, çabaların başarıya ulaşması için uğraştık. Bu konuda bir tereddüdümüz yok. Ben demokratik siyasi alanda uzun süre görev almış bir siyasetçiyim, başka da bir rolüm, bir misyonum yoktur. Dolayısıyla bu türden saçma söylemlerin bizim siyaset dünyamızda hiçbir karşılığı yoktur. Kimse de bu tür sözlere itibar etmemeli, bu tür sözleri ciddiye almamalıdır.

Ayrıca HDP yönetimi ile bizim bir irademiz var. Bu iradenin ezilmesine, yok sayılmasına izin vermediğimiz için beş yılı aşkın süredir hapisteyim. Bir kez daha, iktidarın irademizi kırma girişimine, bize maraba muamelesi yapmasına izin vermeyiz. Biz halkın iradesini temsil ediyoruz. Bu iradeye saygı duymayanlara cevabımızı dik durarak, mücadele ederek veriyoruz. Bunu herkesin doğru anlamasını ve buna saygı duymasını bekliyorum. Başka türlüsünü kabul etmem mümkün değil.

Halkımıza, partimize, bizlere yapılanlar için “ufak bir tatsızlıktı, unutalım gitsin” gibi çiğ bir yaklaşım içinde olanlar varsa onları da ciddiye alacak değiliz. AKP-MHP ittifakı bizlere karşı halen en çirkin düşman hukuku uygulamaktan bir adım geri atmış değildir. Biz politikamızı ucuz söylemlere değil, pratiğe bakarak belirliyoruz.

Erdoğan’ın bu sözleriyle ilgili asıl sorulması gereken şey şudur: Yıllardır tecritte tuttuğunuz Sayın Öcalan’ın ne dediğini nereden biliyorsunuz? O halde tecridi kaldırın, Öcalan avukatları ve ailesiyle düzenli olarak görüşsün, ne söyleyeceğini hep birlikte öğrenelim. Hem ağır bir tecrit uygulamak hem de Öcalan adına Cumhurbaşkanı sıfatıyla konuşmak ahlaki bir tutum değildir.

“Basit bir seçim hesabı”

Bilindiği üzere Öcalan üzerinde yıllara yayılan ağır bir tecrit var. Tecride rağmen Erdoğan’ın bu sözlerinin bilgiye mi yoruma mı dayalı olduğunu düşünüyorsunuz? İmralı’da yeni bir süreç veya girişim başlayabilir mi? Bu durumda sizin tavrınız, tutumunuz ne olur, HDP ne yapar?

Az önce belirttiğim gibi tekrar etmeliyim, ortada Öcalan ile görüşüldüğüne dair somut hiçbir bilgi yok. Bildiğimiz tek gerçek, tecridin en katı haliyle yıllardır devam ettiğidir. Görüşme olur mu olmaz mı, olursa içeriği ne olur, bunları bilme şansım yok. Ben de 5 yıl 2 aydır bir hücrede tutuluyorum, herhangi bir bilgiye sahip değilim.

Biz ilkesel olarak her türlü samimi barış girişimini destekleriz. Böyle bir girişime kimse karşı çıkmaz, çıkmamalıdır. Çatışmaların, ölümlerin bitmesini kim istemez ki? En çok da biz, akan kanın durmasını isteriz. Bunun için en çok çaba sarf edenler bizler değil miyiz? Kaldı ki ben ve arkadaşlarım, barış istemenin bedelini yıllardır hapishanelerde ödüyoruz.

Bence İmralı’da görüşme olmalıdır. Çünkü Öcalan devreye girmeden çözülemeyecek konu başlıkları var. Bununla birlikte, daha önce hem benim hem HDP’nin belirttiğimiz gibi her halukarda çözümün nihai adresi TBMM’dir ve HDP de parlamentodaki muhataptır. Zaten Öcalan da önceki süreçte bunu çok kez belirtmişti.

Erdoğan’ın İmralı’da bir görüşme niyeti varsa bile bunu daha ilk anda ucuz bir karşıtlaştırma söylemi üzerine inşa etmesi çok yanlış ve tehlikelidir. Burada ortaya çıkan niyetin akan kanı durdurmak değil, basit bir seçim hesabı olduğu gibi bir düşünce, herkesin kafasında haklı olarak yer alır.

HDP’nin ne yapacağını ise elbette HDP yönetimi belirler. Zaten ortada HDP’nin tutum belgesi varken ne yapacaklarını tahmin etmek zor değil. HDP kesinlikle barışı destekler ancak demokrasi olmadan barışın olmayacağını da bilecek deneyime ve öngörüye sahiptir. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da iktidarın ne dediğine bakmadan biz kendi gündemimizle ilgilenerek yürümeye devam edeceğiz.

Ne olmuştu?

Erdoğan, partisinin 12 Ocak’taki grup toplantısında İmralı Cezaevi’ndeki Öcalan ile Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında bir hesaplaşma yaşanacağını söyleyerek şöyle konuşmuştu:

“Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar.”

Bu açıklamanın ardından DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan AKP’li yetkililer, Erdoğan’ın bu açıklamayı “büyük ihtimalle önüne gelen istihbarat raporlarına dayanarak yaptığını” kaydetmişti. Adının açıklanmasını istemeyen bir yetkili, önümüzdeki süreçte Öcalan’ın yeni bir mektup kaleme almasının da gündeme gelebileceğini aktarmıştı.

Öte yandan Erdoğan’ın açıklamaları muhalefet partilerinin tepkisiyle karşılaşmış, Demirtaş da Twitter hesabından isim vermeden yaptığı paylaşımda, “Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, BAĞIMSIZ yargıya hesap verir. Sen benim için ‘kaygılanmayı’ bırak da kendi vereceğin hesabı düşün” demişti.

Paylaşın

CHP’li Özel: HDP’li Güzel’in Dokunulmazlığının Kaldırılmasına ‘Evet’ Diyeceğiz

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bir PKK üyesiyle fotoğrafları bulunan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle düzenlenen Cumhurbaşkanlığı fezlekesine ilişkin, “Soruşturmasının yürüyebilmesi açısından bu dosyaya özel olarak dokunulmazlığının kaldırılması noktasında ‘evet’ oyu kullanacağız” dedi.

Haber Merkezi / TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Özel, “HDP’li Semra Güzel büyük bir yanlış yapmış. Cumhurbaşkanı’nın valilere, kaymakamlara, alay komutanlarına ‘dokunmayın’ dediği zamanda bir teröriste dokunmuş. Bu affedilir bir şey değil. Ama biz Semra Güzel’in örgüt kıyafetleriyle çektirdiği fotoğraf ve elindeki silahla çektirdiği fotoğrafın doğru olmadığını, bunun milletvekilliğiyle bağdaşır olmadığını düşünüyoruz. Soruşturmasının yürüyebilmesi açısından bu dosyaya özel olarak dokunulmazlığının kaldırılması noktasında ‘evet’ oyu kullanacağız” dedi.

Fezleke perşembe günü görüşülecek

TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonu da perşembe günü toplanacak. Komisyon, HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında terör örgütü üyeliğiyle ilgili hazırlanan iki fezlekeyi görüşecek. Komisyon ve Genel Kurul’da dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verilmesi halinde, bu dosyadan yargılama yolu açılmış olacak.

Fotoğrafın çekildiği sırada çözüm sürecinin devam ettiğini, o dönem hiçbir siyasi parti ile ilişkisinin olmadığını, Bora’nın üzerinden çıkan fotoğrafla ilgili de hakkında şimdiye kadar bir soruşturma açılmadığını belirten Güzel, 5 yıl önce ele geçtiğini tahmin ettiği fotoğrafların kendisine yönelik “kumpas” amaçlı kullanıldığını savunmuştu.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın

Demirtaş’tan Miting Çağrısı: Farz Edin Ki Ben De Oradayım

Edirne F Tipi Cevaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatlarının kullandığı sosyal medya hesabı üzerinden miting çağrısı yaptı.

Haber Merkezi / Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından bu sabah yaptığı paylaşımda cumartesi günü 12.00’de Diyarbakır’da ‘zamlara, zulümlere, yoksulluğa karşı en güçlü şeklide buluşalım’ ifadelerini kullandı ve ‘Farz edin ki ben de oradayım’ dedi.

Demirtaş daha önce; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisi için söylediği “cezaevinde miting yap” sözlerine attığı bir tweet mesajıyla yanıt vermiş; “Çok istiyorsan haydi. İki saat için çıkayım, tek bir megafonla Yenikapı’ya gideyim. Bir kişi eksik toplayan siyaseti bıraksın, var mısın?” demişti.

Selahattin Demirtaş hakkında

Siyasetçi, avukat, yazar, şair, ressam, çizer.

10 Nisan 1973’te Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinin Suriçi semtinde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2004’te İHD Diyarbakır Şube Başkanı oldu. 2007 seçimlerinde Diyarbakır milletvekili seçildi.

2014’te Figen Yüksekdağ ile birlikte, çeşitli partilerin ve siyasi oluşumların bir araya gelerek kurduğu Halkların Demokrasi Partisinin (HDP) eş genel başkanlığına seçildi.

Bu görevini sürdürürken ve İstanbul milletvekiliyken 4 Kasım 2016 gecesi, HDP’li 10 milletvekili ile birlikte gözaltına alındı, ardından tutuklandı.

Hapishanede yazdığı Seher (2017) ve Devran (2019) adlarında iki öykü kitabı ile Leylan (2020) ve Efsun (2021) adlarında iki romanı yayımlandı. Bunların yanı sıra, yaptığı şarkılar çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi. Ayrıca yayımlanmış resim, kara kalem ve karikatür çalışmaları da bulunuyor.

Halen, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılsın” kararına rağmen serbest bırakılmıyor.

Paylaşın

Sekiz Partiden ‘Üçüncü İttifak’ Görüşmesi: Ortak Açıklama

Sol siyasi partiler HDP’nin çağrısıyla Ankara’da bir araya geldi. Saat 14.00’te başlayan toplantının yeri basınla paylaşılmadı. Toplantıya HDP adına Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar katılırken diğer partilerden 2-3 kişiden oluşan temsilcilerin yer aldığı öğrenildi.

Haber Merkezi / HDP yetkilileri toplantıya genel başkan düzeyinde katılım yapıldığına dikkat çekerek bu temsiliyetin yapılan çağrıya verilen önemin göstergesi olduğuna dikkat çekti.

HDP geçtiğimiz hafta EMEP, TKP, TİP, TÖP, SMF, Halkevleri, EHP ve SOL Parti’ye çağrı yapmıştı. SOL Parti dışında diğer parti ve oluşumların genel başkan ve MYK üyesi düzeyinde katılım gösterdiği öğrenildi.

Ortak açıklama

Toplantının bitiminde yazılı bir açıklama yapıldı:

Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar çığ gibi büyümektedir. İktidarın sömürü, talan ve ayrımcılık politikaları, toplumun ezilen bütün kesimlerinin her türlü insani haklarının ellerinden alınmasına, yoksullaşmaya neden olmakta ve doğanın talan edilmesine yol açmaktadır.

Bu gidişattan çıkmak için umudu büyütecek, topluma güven verecek güçlü bir birliği kurabilir, mevcut baskı rejiminin önünü kesebilir, demokratik değişim ve dönüşümün önünü açabiliriz. Bu nedenle Türkiye’nin demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerin geniş bir mücadele ortaklığı sağlaması gerektiğine inanıyoruz.

Bu çerçevede, HDP’nin yapmış olduğu çağrıyla 18 Ocak 2022 tarihinde aşağıda imzası bulunan siyasal yapılar olarak bir araya geldik. Bu toplantıda aldığımız kararları kamuoyuyla paylaşıyoruz:

Ortak mücadeleyi sürdürmeyi, bu mücadele zeminlerini çoğaltmayı ve güçlendirmeyi,

Ortak mücadele konularını belirlemek, bunları hayata geçirmeye yönelik içerik, yöntem ve takvimi oluşturmak için düzenli görüşmelere devam etmeyi,

Mevcut katılımla kendini sınırlamayan, ortak mücadelenin Türkiye’nin bütün demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerini kapsayacak şekilde genişletilmesini hedeflemeyi karar altına aldık.

Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenleri ile en geniş demokrasi, eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yöntemlerini konuşmaya devam edeceğiz. Demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçler olarak üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız.

Dayanışma, mücadele ve umutla…

EMEP
EHP
Halkevleri
HDP
SMF
TİP
TÖP
TKP

Paylaşın

Buldan: 2023’te Önce İktidarınız, Arkasından Enflasyon Düşecek

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Maliye Bakanları çıkmış ‘Bekleyin enflasyon 2023 Haziran’ında tek haneye inecek’ diyor.  Vallahi bu bakan, olacakları şimdiden çok iyi görüyor. Aslında iyi bir bakan doğruyu söylüyor. Evet, olur da seçimler o tarihe kalırsa 2023 Haziran’ından önce sizin iktidarınız düşecek, arkasından enflasyon düşecek. Sizin gördüğünüz budur. Önce AKP, sandıkta tek haneye inecek! Ardından da enflasyon tek haneye düşecek.” dedi.

Haber Merkezi / Ekonomideki gidişatı değerlendiren ve iktidarın politikalarını eleştiren Buldan, tüketici kredilerinde yaşanan faiz artışlarına dikkat çekerek,AKP temsilcilerinden gelen “Doların köpüğünü aldık” sözlerine tepki gösterdi. Buldan, “Gelmiş geçmiş en büyük faizci iktidar AKP-MHP iktidarıdır, yalanları bile yüksek faizli” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘İmralı’ açıklamalarını değerlendiren Buldan, “Mutlak tecriti uygulamaya devam edenlerin diğer taraftan İmralı’dan söz etmelerini samimi bulmadığımızı ifade etmek isteriz” dedi. Erdoğan, Edirne Cezaevi’ndeki HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın İmralı Cezaevi’ndeki PKK lideri Abdullah Öcalan’a ‘hesap vereceğini’ söylemişti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık Meclis grup toplansında yaptığı konuşmada gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Buldan, şunları söyledi:

Yarın 19 Ocak, yani Sevgili Hrant Dink’in katledilişinin 15’inci yıl dönümü. Sevgili Ahparig’i saygıyla, sevgiyle ve büyük özlemle anıyorum. Evet, Hrant’sız 15 yıl geçti ama umut dolu o kocaman gülüşünü unutmadık, cesaretini yüreğimize yazdık. Bize emanet ettiği barışı ve yarım kalan özgür ülke düşünü asla unutmadık. Tabii ki katilini de onunla resim çekenleri de onların arkasındaki karanlığı da unutmadık, unutmayacağız. Cinayete giden süreçte rol oynayan üst düzey kamu görevlileri ve rütbeliler hakkında bugüne değin tek bir işlem yapılmadı, tek bir dava açılmadı. Cinayetin arka planı aydınlatılmadı. Sorumlular, cezasızlık zırhıyla korundu, kollandı. Hrant Dink cinayeti, merkezinde devlet görevlilerinin planlayıcı ve yönlendirici olarak yer aldığı bir cinayettir.

Hrant’ı katleden bu mekanizmayı çok iyi tanıyoruz. Roboski’den tanıyoruz. Diyarbakır, Suruç, Ankara ve İzmir katliamlarından tanıyoruz. Bu mekanizmanın sahipleri; işlenen cinayet ve katliamlar unutulur, yanlarına kâr kalır sanmasın. Bu hakikatler elbette gerçek adalet önünde bir bir açığa çıkacaktır, çıkarılacaktır. Halklarımızın büyük hafızası asla unutmaz,unutturmaz!

Apharig, düşlediğin o özgür ülkeyi, barış ülkesini bu topraklarda mutlaka gerçeğe dönüştüreceğimizi bir kez daha söylüyoruz. Barışa kurşun sıkılan değil kucak açılan, düşlerin ve gülüşlerin yarım kaldığı değil gerçeğe dönüştüğü, nefretin değil sevginin kazandığı güzel bir ülkeyi ve yeni yaşamı birlikte var edeceğiz. Bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyorum.

“İktidar, halkın geçinemiyoruz isyanına kulaklarını tıkadı”

Ekonomi ve geçim derdi can yakıcı bir sorun olarak halkın en temel gündemi olmaya devam ediyor. Çarşıda, pazarda, sokakta, işyerlerinde, marketlerde “geçinemiyoruz” seslerinin yükseldiği, iktidara yönelik öfke ve itirazın giderek büyüdüğü önemli ve sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Tabii bu seslere iktidarın kulaklarının kapalı olduğunun da biliyoruz. “64 yaşındayım pazarcılık yapıyorum, benim hakkım değil mi evde oturmak?” diyen bir kadının isyanını da “Cebimde 4 lira param var, okulda yemek yiyemiyorum” diyen bir çocuğun çığlığını da market kasalarında fiyatlara karşı yükselen itirazı da bu iktidar duymuyor, görmüyor, görmezden geliyor. Ama biz duyuyor ve görüyoruz.

HDP, emekçi yoksul halkın sesidir, sözüdür. Bu kürsüden ekonomi gerçeklerini, yolsuzlukları, hırsızlıkları bir bir anlatmaya devam edeceğiz. Hafta sonu AKP’nin bir grup başkanvekili teşkilat toplantısında bol bol hamaset yaparken, AK Partili bir vatandaş “Geçin bunları” direyerek itiraz etti Grup Başkanvekilinin söylediklerine. “Esas mevzumuz işsizlik, açız biz” dedi. Tabii bu vatandaşı apar topar salondan çıkarttılar. Çünkü yarattıkları açlık tablosuyla yüzleşmek istemediklerini ve kaçmak istediklerini biliyoruz. Ürettikleri yalan siyasetinin halkta bir karşılığının olmadığını, hikâyelerinin bittiğini görmek istemiyorlar ama daha fazla kaçamayacaklar. Gittikleri her yerde bu gerçeklerle yüzleşecekler. Her yerde halkın “artık düşün yakamızdan” tavrıyla karşılaşmaya devam edecekle.

“İktidarın hamasetine karşı hesap sormanın tam zamanıdır”

Buradan tüm yurttaşlarımıza sesleniyorum: AKP-MHP iktidarının hamasetine karşı çarşıda, pazarda, sokakta, meydanlarda, marketlerde, her yerde “geçin bu yalanları” demenin tam da zamanıdır. Hesap sormanın tam da zamanıdır.

Halka yaşattıkları yetmezmiş gibi her gün çıkıp ekonomiyle ilgili güllük gülistanlık tablo çizmeye devam ediyorlar. Herkesi A Haber izleyicisi sanıyorlar. AKP Genel Başkanı biliyorsunuz “Faiz sebep, enflasyon neticedir” diyerek olmayan bir bağ icat etmişti. Bunu söylediği zaman faiz yüzde 16’ydı. Aynı dönem enflasyon ise yüzde 21’di. Aradan sadece bir ay geçti; faiz 14’e düşürüldü ama enflasyon yüzde 36’yı geçti. Bu iktidar her şeyde tekçidir ama enflasyonları çift hanedir. Böyle giderse 3 haneye de ulaşacaklar. Şu gerçeği de söyleyelim; vatandaş açısından faiz hiçbir zaman düşmedi. Düştü diyenler de yalan konuşuyorlar. Bir vatandaş bugün bankaya gittiğinde ihtiyaç kredisi almak için en az yüzde 31 faiz ödemek zorundadır. Dükkânını açmak için kredi çekecek bir esnaf yüzde 25, taşıt almak isteyen bir yurttaş yüzde 29 faiz ödemek zorundadır. Hani faiz düşmüştü? Her gün TV kanallarında bol bol yalan söyleyerek faizin düştüğünü söyleyenlere bu gerçeği hatırlatıyoruz!

“2023’te önce AKP-MHP iktidarı, sonra da enflasyon düşecek”

Buraya yazıyorum; gelmiş geçmiş en büyük faizci iktidar, AKP-MHP iktidarıdır! Bunların yalanları dahi yüksek faizlidir. Düşmüyor bir türlü! Maliye Bakanları çıkmış “Bekleyin, enflasyon 2023 Haziran’ında tek haneye inecek” diyor. Vallahi bu bakan, olacakları şimdiden çok iyi görüyor. Aslında iyi bir bakan, doğruyu söylüyor. Evet, olur da seçimler o tarihe kalırsa, 2023 Haziran’ında önce sizin iktidarınız düşecek, arkasından enflasyon düşecek. Sizin gördüğünüz budur. Önce AKP sandıkta tek haneye inecek, ardından da enflasyon tek haneye düşecektir. Bunların bir başka yalanları daha var. AKP Genel Başkanı durmadan “dolardaki köpüğü aldık” diyor. Bu da köpüklü yalandır! Siz asıl dolardaki kaymağı aldınız, ne köpüğü! Siz doların üzerindeki kaymağı aldınız, yediniz. Yandaşlarınıza 20 Aralık’ta en büyük vurgunu yaptırdınız. Bunu Türkiye halkları çok iyi biliyor.

Bunlarda ne utanma var ne de yüzleri kızarıyor. Bugün ekranlardaki dolar 13,50’lerdedir. Akaryakıtta, market fiyatlarında gerçek dolar 18-20 liradır. Bakın, doların 18 liraya ulaştığı 20 Aralık öncesinde 12 kg’lık mutfak tüpü 212 liraydı. Dolar bugünlerde 13,50’lerde. Aynı tüpün fiyatı daha da arttı ve 244 lira oldu. Dolar 18,50 iken bir aracın yakıt deposu 650 TL’ye doluyordu, şimdi dolar 13,50  iken aynı depo 900 TL’yi geçiyor. Siz neyi düşürdünüz Allah aşkına ya! Buradan iktidara soruyoruz düşürdüğünüz şey ne? Bu kadar fiyat artışının olduğu bir dönemde sizin neyi düşürdüğünüzü, neyin köpüğünü aldığınızı merak ediyoruz. Artan konut ve kira fiyatlarıyla bu ülke insanını kendi ülkesinde neredeyse mülteci durumuna getirdiniz. İnsanlar kiralarını ödeyemezken, öğrenciler harçlarını ödeyemezken İsraf Saray’ının harcamaları ise hiç hız kesmeden devam ediyor.

“Saray sebeptir, ülkedeki açlık ve sefalet sonuçtur!”

2022 yılı yatırım programına göre; Ankara, Muğla ve Bitlis’teki yazlık, kışlık sarayların bakım onarımı ve donanımı adı altında 470 milyon lira yani eski parayla 470 trilyon lira para harcayacaklar. Tüm saraylarının bugüne değin toplam harcaması böylece 4,5 milyar yani 4,5 katrilyonu bulmuş olacak. Saray, Türkiye’nin kaynaklarını yutan büyük bir kara deliktir aslında! Yeterli öğrenci yurdu yapılmamasının nedeni bu kara deliktir. Esnafın, çiftçinin, üreticinin iflas etmesinin; hacizle tarlasına, traktörüne el konulmasının nedeni elbette ki bu kara deliktir. Emeklinin 2500 lira sefalet maaşına mahkûm edilmesinin sebebi elbette ki bu kara deliktir. İşte beka dedikleri aslında tam da budur! Kara deliğin bekasını korumaya çalıştıklarını hepimiz biliyoruz. Bir kez daha söylüyorum: Yutan Saray sebeptir; ülkedeki yoksulluk, açlık ve sefalet sonuçtur!

“Elektrik fatura bedelinin bir bölümü ÖSO’ya aktarılıyor”

Dolar lobisinden, faiz lobisinden, vergi lobisinden beslenen iktidarın yaslandığı bir başka kaynak biliyorsunuz ki yüksek zamlardır. Kovid pandemisi gibi halkı resmen zam pandemisine maruz bıraktılar. Bu iktidar bunu da bu dönemde yaptı. Hanelere tarihin en yüksek elektrik faturaları gelmeye başladı. En düşük fatura 500 lira. Bir köyde, bir kentte nereye gidip ne kadar aylık elektrik faturası geliyor diye sorsanız gelen elektrik faturası 500 TL’den aşağı olmaz. Haneler, adeta sanayi gibi fatura ödemek zorunda bırakıldı bu dönemde. Bakın bu fatura bedelleri nereye gidiyor, tek tek sıralayayım: Faturadaki bedelin bir kısmı ile İdlib’teki ÖSO çetelerinin elektrik masrafları karşılanıyor, maaşları ödeniyor. Faturalardan TRT katkı payı kaldırılmıştı ama ÖSO payını eklediler. İdlib’in elektriği çok ucuz bir fiyatla Türkiye’den sağlanıyor. Fatura bedelinin bir diğer kısmı ile İsraf Sarayının maskeli baloları, şatafatları karşılanıyor. Saraylarının ışık bedeli karşılanıyor. Bitmedi. Fatura bedelinin bir bölümüyle yandaşlara dağıtılan ihalelerin garanti bedeli ödeniyor.

Tüm bunlardan sonra geriye kalan küçük bir miktar ise yurttaşın kullandığı elektriğin bedelidir. Tarihte böyle bir dolandırıcılık, tarihte böyle bir hırsızlık ne görüldü ne görülecek! Elektrik hattını soygun hattına çeviren bu iktidardır. Aynı dolandırıcılığı doğalgazda da yapmaya devam ediyorlar. “Hayaldi, gerçek oldu” diyen iktidar, insanları sobalı günlere geri götürdü. Artık soba almak, soba ile ısınmak da cep yakıyor. Bugün ortalama bir soba 1.300 TL’dir. Sobayı kullanmak için 1 ton odun alsan 1.500 TL, bir ton kömür alsan 3.000 TL ödüyorsun. 4.250 TL asgari ücretli çalışanlar, 2500 TL emekli maaşı alan insanlar nasıl ısınsın, faturalarını nasıl ödesin, karnını nasıl doyursun? Çocuğunu okula nasıl göndersin? Bu soruları iktidara soruyoruz.

“İktidarın ekonomisi suç ve rant ekonomisidir”

Kul hakkının yendiği; hukuksuzluğun, haksızlığın, dolandırıcılığın iktidar için bu kadar kolay yapılabildiği ekonominin adı Suç ve Rant Ekonomisidir. Bu suç ekonomisinin her aşamasında en çok sömürülen kesim ise kadınlardır. Salgın hastalık koşullarında işsiz kalıp aç yatanlar, faturasını ödeyemeyenler, bakkala borç ekmek dahi yazdıramadıkları bir dünyanın içinde olanlar, emeklilik hakları hiç olmayanlar… Onlar hep içimizde. Verdikleri emeğin karşılığını alamayıp bir de kötü muamele görenler, kendisine eşya gibi davranılanlar, köleliğin günümüz versiyonu ev emekçisi kadınlardan bahsediyorum.

İş gücünün önemli bir parçası olan kadınlar, aç kalmamak, çocuklarına sıcak bir tas çorba verebilmek uğruna en güvencesiz koşullarda çalışıyorlar, buna mecbur bırakılıyorlar. Ev emekçisi kadınların ortalama bir günlük çalışma ücreti 150-200 TL arasında değişiyor. Tabii her gün iş bulma imkânları da yok. Kadınlar iş bulmakta zorlanıyor ve çalışamayan milyonlarca kadın var. Bu ücretin 10 ile 20 TL arası zaten yol parasıdır. Yemek yeseler bu paradan geriye hiçbir şey kalmayacak. O yüzden açlığa katlanıyorlar. Ev hizmetlerinde aylık düzenli çalışabilen kadınların maaşı ise en fazla 2000 TL ile 3000 TL arasındadır ve bunlar da sigortasız olan kadınlardır. Söyleyin bana bu para ile kadınlar kira mı verecek, çocuk mu okutacak? Fatura mı ödeyecek, yoksa sadece hayatta kalmayı mı başaracak?

“Erdoğan ve Bahçeli gitmeden ekonomi düzelmez, ülke refaha kavuşmaz “

AKP Genel Başkanı muhalefetteyken dönemin iktidarına aynen şöyle soruyordu: “Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Çocukların okul masrafını kim karşılayacak? Soruyorum sizlere.” Şimdi bu soruları biz de kadınlar adına iktidardaki Erdoğan’a soruyoruz: “Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik ve su faturasını kim ödeyecek? Çocukların okul masrafını kim karşılayacak? Buradan bize cevap verin”. Ne cevap verecek vicdanları yüzleri var. Yüzsüzlük de vicdansızlık da bunlarda. Hatırlarsınız, küçük ortakları da muhalefetteyken “Nobel ödüllü on iktisatçı getirseler, Erdoğan gitmeden ekonomideki sorunlar çözülemez” demişti. Zamanında doğruyu söylemiş ama sonra kendisi de pusulayı şaşırdı! Şimdi Erdoğan’ın yanlışlarının arkasına takılmış. Biz de diyoruz ki; AKP-MHP, Erdoğan ve Bahçeli gitmeden ekonomik sorunlar çözülmez, bu ülke huzura ve refaha kavuşmaz. Bunlar gitmeden kara delik kapanmaz, talan düzeni bitmez. Bu kesindir. İnşallah ilk seçimde bu ikisini de göndereceğiz. O zaman bu ülke huzura da refaha da kavuşacak.

Kendisi çökerken, halkı da çökertmek isteyen bir iktidarın varlığı gerçekten korkunçtur. Bakın, son 10 günde bu ülkede neler yaşandı, insanlar nasıl bir çöküşün eşiğine getirildi. Birkaç örnekle bunu açıklamak istiyorum. Enes Kara. Daha 20 yaşında bir tıp öğrencisiydi. Kaldığı tarikat yurdunda baskı ve dayatmalar nedeniyle yaşamdan koptu. Enes’i yaşamdan koparan düzen, sosyal devlet olmanın gereği olan öğrencilerin barınma ihtiyacını karşılamayan düzendir. Yaşamları karartan düzen, AKP’nin Ensar düzenidir, TÜRGEV ve TÜGVA düzenidir.

“Bir başka örnek Dilara Yıldız”

Genç bir kadın avukat. Bir erkek tarafından katledildi. Yargıtay Başkanının “Sadece Türkiye’de kadın cinayetleri işleniyormuş gibi bir algı yaratılıyor” sözünün üzerinden 3-4 gün geçtikten sonra Dilara Yıldız katledildi. Dilara’nın asıl faili, her defasında erkek failin sırtını sıvazlayan kadın düşmanı erkek yargı ve iktidar düzenidir. İstanbul Sözleşmesinden çekilen iktidar zihniyeti bu cinayetin bizzat ortağıdır.

Daha 28 yaşındaydı. Pandemi döneminde aldığı borçları ödeyemediği için Eskişehir’de canına kıydı. Pehlivan’ı öldüren düzen, AKP-MHP iktidarının talan ve yolsuzluk ekonomisidir.

16 yaşındaydı. Babası KHK’li bir öğretmen ve 4 yıldır cezaevinde. 16 yaşındayken yaşamdan koparıldı. 16 yaşındaki çocuğu hayattan alan düzen, çocukların geleceğini çalan bu karanlık düzendir. Bunun adını net olarak koyalım.

İstanbul’da uyurken katledilen Suriyeli bir göçmendir. Geçen ay da İzmir’de 3 Suriyeli mülteci evlerinde yakılarak katledildi. Mültecilerin katledilmesine ve ırkçı saldırılara maruz kalmasına yol açan düzen, AKP-MHP iktidarının savaş düzenidir. Suriye savaşındaki ortaklığıdır, her gün yürüttüğü nefret siyasetidir.

Newroz alanında herkesin gözü önünde katledilen Kemal Kurkut. İstinaf Mahkemesi, katledeni değil Kemal Kurkut’u suçlu buldu. “Saldırgan bir eylemci” dedi. Yargısız infaza yargı zırhı getiren bu düzen, faili meçhul cinayetlerin ve Susurluk’un devamı bir düzendir. Hukukun da adaletin de katledildiği bir düzendir.

“Cezaevlerindeki arkadaşlarımızı baskılarla yıldıramazsınız”

Bir diğer mesele cezaevleri. Dışarıda toplumsal yaşamı kuşatan politikanın bir diğer hedefi de bildiğiniz üzere cezaevleridir. Cezaevlerinde 12 Eylül düzeni dayatılmaktadır. Cezaevlerinden 7 cansız beden çıktı. Acil tahliye edilmesi gereken hasta tutsakları tabuta mahkûm eden vicdansızlık ve hukuksuzluk zihniyeti devam etmektedir. Düşmanlık politikasını Elazığ Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Sevgili Leyla Güven arkadaşımızı tehdit etmeye kadar vardırdılar. Arkadaşlarımız Figen Yüksekdağ, Edibe Şahin ve Gülser Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 15 kişi hakkında cezaevinde yaşamını yitiren Garibe Gezer’in ölümü sonrası “baskılar bizi yıldıramaz” sloganı attıkları gerekçesiyle disiplin cezası verildi. Arkadaşlarımız baskılar bizi yıldırır mı diyecekti, bunu mu bekliyordunuz! Tabii ki baskılarınız, tehditleriniz bugüne kadar yıldıramadı, bundan sonra da yıldıramayacaktır. Halen anlamadınız mı? Kenan Evren bu düzenden sonuç alamadı, siz de asla alamayacaksınız!

“Umudumuzu büyütelim, göreceksiniz her şey değişecektir”

Yaşamdan koparılan insanlar, katledilen kadınlar, mülteciler, yok edilen gelecek, çalınan umutlar, karartılan hayatlar, yargı zırhıyla kapatılmak istenen katliamlar, cezaevlerindeki işkenceler, bütün bunlar son dönemlerde yaşadıklarımız ve tanık olduklarımız. Bu tablo AKP-MHP iktidar düzeninin ülkeyi içerisine sürüklediği çöküşün ve uçurumun bir fotoğrafıdır. Adaletsizliğin ve zulmün bir fotoğrafıdır. Hukuksuzluk düzeninin bir fotoğrafıdır. Türkiye gerçeklerinin fotoğrafıdır. Ölüm siyasetinin bir fotoğrafıdır. Buradan bir kez daha sesleniyorum: Hiç kimse bu iktidara bakarak umudunu ve yaşam sevincini asla kaybetmemelidir. Elbette bugünler geçecektir. Mücadelemizi ve toplumsal dayanışmamızı büyüterek bu devranı mutlaka halkın lehine döndüreceğiz. Yaşama sımsıkı bağlanalım ki büyük değişimi başaralım! Zulüm karşısında direnelim ki zalimlerin kaybettiğini görelim! Güzel günleri birlikte karşılayalım. Yaşamı kuşatan karanlığın karşısında hiç yılgınlığa düşmeyelim. Biz umudumuzu büyütelim, cesaretimizi arttıralım. Göreceksiniz her şey değişecektir, dönüşecektir!

“HDP’nin durduğu yer diyalog ve müzakere zeminidir”

HDP işte bu değişimi ve dönüşümü başarmak için vardır. HDP’yi engelleyebilmek, durdurabilmek için uğraşadursunlar; bizler yolumuza kararlılıkla ve en güçlü şekilde, halklarımızla birlikte devam edeceğiz. Bir kez daha vurguluyor ve altını önemle çiziyorum: HDP’nin durduğu nokta demokratik siyaset zeminidir. HDP’yi silah, şiddet ve çatışmayla bağdaştıramaz, öyle bir fotoğrafın içine yerleştiremezsiniz. İftiralarla partimizi illegalize etmeye çalışan yalan merkezlerine buradan tekrar sesleniyoruz: HDP’nin durduğu yer diyalog ve müzakere zeminidir. Demokratik çözüm ve barış zeminidir. Halkımıza verdiğimiz sözün gereği olarak durduğumuz zemin aynı zamanda demokratik mücadele zeminidir. Her koşulda bu zeminde yürümeye kararlı olduğumuzu özellikle ifade ediyorum. HDP, demokratik siyaseti tercih edenlerin mücadele ettiği bir partidir. Bunu hiç kimse engelleyemeyecektir.

Demokratik çözüm ve toplumsal barış için diyalog ve müzakereye dayalı yöntem tek çözüm yoludur. Bu çerçevede İmralı’da yürütülecek diyalog görüşmelerini sonuna kadar destekleriz. Ancak bir taraftan mutlak tecridi uygulamaya devam edenlerin diğer taraftan İmralı’dan söz etmelerini asla samimi bulmuyoruz. Bir tarafta rehin tutulan demokratik siyasetçiler Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, İdris Baluken, Gültan Kışanak ve tüm arkadaşlarımız, diğer tarafta ise İmralı’da ağırlaştırılan tecrit. Sürdürülen bu iki durumu da bu iki durum üzerinden yürütülen tartışmayı da doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz. Bunu da herkesin bilmesi gerekiyor. Bizler demokratik çözümün, demokratik müzakerenin ve onurlu bir barışın zeminini yaratma konusunda sonuna kadar kararlıyız.

“Muhalefetimizi hayatın içinde, halkın içinde, alanlarda örüyoruz”

HDP; halkın sesini, sokağın ve meydanların sesini, milyonların barış taleplerini Meclis’e, Meclis’in sesini halka taşımak üzere yola çıkan köklü bir partidir. Buradaki demokratik muhalefetimizi de hayatın içinde, halkın içinde, alanlarda örüyoruz. Bu vesileyle buradan hakkını arayan Birleşik Metal İş üyelerinin de BBC’de grevde olan gazetecilerin de yanında olduğumuzu belirtiyor, direnişlerini buradan selamlıyoruz.

İşte bize ittifaklarımızı soruyorlar ya açıklayalım. Bizim ittifakımız; grev çadırındaki işçilerdir, bütün ekonomi bakanlarından daha iyi ekonomi bilen işportacı Zehra Teyzedir. Bizim ittifakımız, kardeşleri Enes Kara için Taksim’e çıkan ve polis müdahalesine karşı direnen genç yoldaşlarımızdır. Bizim ittifakımız; havasını, toprağını, deresini, suyunu savunan Havva Anadır Havva Ana! Bizim ittifakımız; her gün öldürülen kadınlar için adliye adliye gezen, sokakları dolduran, hiçbir şeyden korkmayan kadınlardır. Bizim ittifakımız, barış isteyen milyonlardır. Bu kadar açık ve nettir. Bizim ittifakımız, kayyıma karşı halkın sandıktaki iradesidir. Bizim ittifakımız, toplumdaki büyük itirazı inşaya çevireceğimiz büyük dönüşüm ittifakıdır.

“İktidarın siyaseti ve hikayesi bitti; asıl hikayeyi HDP yazacaktır”

İşte HDP’nin ne yapacağını merak edenlere söyleyelim; toplumsal muhalefetin, demokratik muhalefetin, eşit ve birlikte yaşamın, ortak geleceğin, barışın temel taşıyız, taşıyıcı kolonuyuz. Mücadele bayrağını hep en önde taşıdık, taşımaya da devam edeceğiz. Ülkenin çözümsüz bırakılan temel sorunları ve ekonomik çöküş konuşulmasın diye halkın, sokağın gündemini saptırmaya çalışan iktidarın hikâyesinin de siyasetinin de bittiğini herkes görüyor. İşte asıl büyük hikâyeyi, umudu yeniden inşa eden Türkiye’nin ezilen, emekçi yoksul halkları yazacaktır. Emekçiler yazacaktır, kadınlar yazacaktır, gençler yazacaktır; adaletten, barıştan ve demokrasiden yana olan büyük vicdanlar yazacaktır. Kısacası HDP yazacaktır!

Bu hikâye de herkesin ortak kazancı olan güçlü bir demokrasidir, güvence altına alınmış özgürlüklerdir, herkes için adalettir. Sağlam temeller üzerine kurulacak toplumsal barış ve onurlu bir yaşamdır. Umutlu olalım ve HDP’de kalalım. Kimse kuşkuya kapılmasın, çünkü HDP gittikçe büyüyen ve güçlenen bir partidir. Bunu da ispatlamaya her gün hazırdır.”

Paylaşın

HDP’de Kapatılmaya Karşı Yeni Yol Haritası: HEP-SHP İttifakı

Yerel seçimlerde Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı ile hareket etmeyen fakat çizdiği yol haritası ve Millet İttifakı’na verdiği destek ile seçim sonucunun belirlenmesinde payı olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 2023 seçimlerine dönük yol haritasının ne olacağı merak konusu.

Euronews’e konuşan HDP kaynaklarına göre partinin kapatılma ihtimali ve seçeneği güçleniyor. Ve bu ihtimale karşı, HDP’nin masasında yeni bir parti ya da bağımsız olarak seçime girme seçeneği yok.

HDP’nin olası bir seçimde yol haritası ne olacak?

2023 seçimine giden süreçte Millet İttifakı ile de yol almayacaklarını belirten HDP kaynakları, bunun 27 Eylül’de açıkladıkları “Tutum Belgesi”yle netleştiğini ifade ediyor.

Millet İttifakı’nı Türkiye’deki sorunların çözümü noktasında yetersiz bulan aynı kaynaklar, kendi ekseninde üçüncü seçeneği örgütlemek istiyor. Böylelikle HDP, her iki bloğun da Meclis’te sayısal niteliğe kavuşmasını engelleyip belirleyici güç olmayı amaçlıyor.

‘Amaç demokratik geleceği konuşmak’

‘’Türkiye’nin demokratik geleceğini konuşuyoruz’’ diyerek mevcut bileşenleri ve diğer siyasi partilerle bir araya gelen HDP, Türkiye’nin demokratik, sol, sosyalist güçleri ile geniş bir mücadele ortaklığı ile ‘parti olma sorununu’ ya da seçime girememe seçeneğini ortadan kaldırmayı hedefliyor.

Bağımsız olarak da seçime girmenin AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı güçlendireceğini söyleyen HDP kaynaklarına göre böylece bu ihtimalin önüne geçilmiş olacak.

Yürütülecek olan ittifak tartışmalarında Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar masaya yatırılacak ve seçime nasıl girileceği şeklen belirlenecek.

HDP’de HEP-SHP ittifakı formülü tartışılıyor

HDP’nin masasında tartışılan bir diğer seçenek ise HEP-SHP formülü. HDP, herhangi bir muhalefet partisi ile ortak milletvekili listesi çıkarıp doğal ittifak yaratmayı tartışıyor. Parti içinde bu adıma da AK Parti’nin gücünü kırabilecek bir hamle olarak bakılıyor.

20 Ekim 1991 genel seçimlerinde Sosyal demokrat Halkçı Parti (SHP) ile Halkın Emek Partisi (HEP) ‘seçim ittifakı’ konusunda anlaşarak 18 milletvekili Meclis’e girmişti. Daha sonra HEP’li vekiller, açılan davalar nedeniyle DEP grubunu kurarak SHP’den ayrılmışlardı.

Her ne kadar SHP’nin bu kararla oy kaybettiği tartışmaları yürütülse de Kürt siyaseti açısından önemli bir hamle olmuştu.

HDP kapatılırsa, seçmeni kime oy verecek?

Olası bir kapatılma durumunda 6 milyona yakın HDP seçmenin hangi ittifak ya da partiye oy vereceği de tüm siyasi partilerin hesaplarında.

HDP, 2022’nin ilk günlerinde, yabancı bir kamuoyu araştırma şirketine anket yaptırdı. Batı’daki ve Kürt illerindeki seçmenin nabzına yönelik yaptırdığı bu ankette partinin kapatılması durumunda seçmene tavırlarının ne olacağı soruldu.

Seçmeninin yüzde 70’i ‘parti ne derse ona göre oy kullanacağım’ yanıtını verdi. Aynı anket sonuçlarına göre, HDP’nin kapatılması durumunda alternatifsiz kaldığını düşünen seçmenin yüzde 21’i CHP’ye oy vereceğini söyledi.

‘Belki Ak Parti’yi düşünebilirim’ diyen seçmen oranı yüzde 2’de. Kararsızların oranı ise yüzde 3 civarında.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

HDP’li Oluç’tan Dikkat Çeken İttifak Açıklaması

HDP’li Saruhan Oluç, “27 Eylül’de Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu açıkladınız. 18 Ocak’ta HDP, farklı bileşenlerle bir araya gelecek. Bu haber doğru mu?” şeklindeki soruyu, “Doğru, yarın Ankara’da bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu toplantıya 8 siyasi parti ve HDP katılacak ve orada Türkiye’nin gündemi konuşulacak. Bu ekonomi politikalarının yarattığı sorunlara ve demokrasi eksikliğinin yarattığı sorunlara karşı mücadelenin nasıl verileceği tartışılacak.” şeklinde yanıtladı.

Haber Merkezi / Saruhan Oluç, “Bu toplantıya 8 parti ve HDP katılacak. Bunlardan birini eksik söylersem yanlış olur diye açıklamayalım listeyi. Meclis’te grubu olan partiler yok. Meclis dışındaki partiler” bilgisini verdi.

Basına yansıyan haberlerde, HDP’nin, TİP, SMF, EMEP, TÖP, Sol Parti, Halkevleri, EHP ve TKP temsilcileriyle “Demokrasi İttifakı” gündemiyle bir araya geleceği ifade edilmişti. Bugün yazılı açıklama yapan Sol Parti ise “HDP’nin çağrısıyla gerçekleşecek sınırları ve içeriği beli olmayan demokrasi ittifakı adlı çalışmanın parçası olmadığımızı kamuoyu ile paylaşırız” dedi.

Millet İttifakı yok

Saruhan Oluç, toplantıda Millet İttifakının olmayacağını da açıkladı: “Bu esas itibariyle adı kimi zaman demokrasi ittifakı, kimi zaman halk ittifakı olarak adlandırılan partiler tarafından bir 3’üncü yol, 3’üncü ittifak arayışının nasıl olabileceğine dair görüş alışverişi yapılacak bir toplantı olacak. Millet İttifakı içinde yer alan partiler bu toplantıda olmayacak.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, bugün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Oluç’un açıklamaları şöyle;

“Ocak-Aralık döneminde bütçe giderleri ve gelirleri arasındaki fark 192,2 milyar TL olarak belirlendi. Yani 192 milyar TL bütçe açığı, bütçenin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor bu ve son derece büyük bir bütçe açığını gösteriyor. Üstelik bütçe açıklarının bu kadar büyük olması kamu bütçesi açısından çanların çaldığını gösteriyor. Bu iktidar, özel sektörü ve yurttaşları koruyamıyor. Kamu bütçesini de artık koruyamaz duruma gelmiş vaziyette. Bu bütçeden yandaşlara gelir aktarılmaya devam ediliyor. Faiz lobisi diyerek halkın gözünü boyamaya çalıştığı lobilere bu iktidar inanılmaz faiz ödüyor. Aralık ayı itibariyle merkezi yönetim bütçe giderindeki faiz harcamaları 8 milyar 960 milyon TL olmuş. Yani geçtiğimiz Aralık itibariyle. Peki, bir yıllık faiz harcamaları ne kadar olmuş? 180 milyar 850 milyon TL. Bu, hani haramdır denilen faiz ve iktidar 180 milyar 850 Milyon TL 2021’de faiz harcaması yapmış. Helali nedir? Haramı 180 milyar oluyorsa helalinden korkmak gerekir.

Bu iktidar halkın tükettiği temel gıdadan alınan vergilerle; benzinden, mazottan, elektrik ve doğalgazdan alınan vergilerle oluşan bütçeyi ne için kullanıyor? Ya yandaşlarını ihya etmek için vergi muafiyeti sağlamak için ya da faiz lobilerine aktarmak için kullanıyor. Daha evvel söyledik, bir kez daha söyleyelim. 2022 Bütçesi için öngörülen ÖTV gelirleri 220 Milyar TL’dir. 2022 Bütçesinde yandaşlara, 5’li çeteye, holdinglere vergi muafiyeti ise 335 Milyar TL’dir. Yani bu 220 milyar TL ÖTV’den, halktan vergi toplanacak; bu artı başka paralar 335 Milyar TL yandaşlara vergi muafiyeti olarak sağlanacak. Tekrar söylüyoruz; kaldırın ÖTV’yi 84 milyon rahatlasın. ÖTV’yi kaldırmakla da yetinmeyin, yandaşlarınıza vergi muafiyeti ve istisnası sağlamaktan vazgeçin.

“12 ayda ödenmesi gereken dış borç miktarı 167,5 milyar dolar”

Dış borçlar ciddi sorun oluşturmaya devam ediyor. Son rakamlara göre Kasım 2021 ile Kasım 2022 arasındaki 12 ayda ödenmesi gereken dış borç miktarı 167,5 milyar dolar olmuştur. Bir yıl içinde ödenmesi gereken budur. Bunun 108 milyar doları özel sektöre aittir. Merkez Bankası’nın swaplardan kaynaklanan 26 milyar dolar, kamu bankalarının 28 milyar dolar… Döviz ihtiyacı bu tablodan kaynaklanıyor.  Bütün bu tabloya rağmen Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki “Enflasyon Ocak’ta pik yapacak, sonra düşecek sonra da 2023’e yani seçim yılına tek haneli enflasyon hedefi ile gideceğiz.” Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati çok güzel açıklamalar yapıyor. Soralım bu açıklamanın nedenleri nelerdir? A şıkkı matematik bilmemektir, B şıkkı halkı aldatmaya yöneliktir, C şıkkı ise “TÜİK rakamlarıyla radikal bir biçimde oynama yapıp istediğimiz rakamları ilan edeceğiz” demektir. D şıkkı ise bütün şıklar geçerlidir demektir.

Hazine ve Maliye Bakanının açıklamasının anlamı budur. Bütün bu ekonomik koşullarda herkes inim inim inlerken, elektrik doğalgaz zamları ardı ardına gelirken Saray harcamaları ne kadar? 2022’de öngörülen 400 milyon TL’nin üstünde. Bugüne kadar inşaat, tadilat şu bu Saray harcamalarına ne kadar ayrılmış 4,5 milyar TL. İşte bir tarafta israf, şatafat her türlü harcamayı kendisi için yapmak, öbür tarafta zamlarla boğuşan bir toplum.

“Kimse dolarını bozdurmuyor çünkü iktidara güvenmiyor”

Emekçisiyle, emeklisiyle, kadınıyla, genciyle zamlarla boğuşan bir toplum. Bütün bunlar olurken bir icraatta bulundular kur korumalı mevduat meselesi. İlgi olsun diye çırpınıyor iktidar ve başta Hazine ve Maliye Bakanı. Ama tabii ki veriler aslında dolar mevduatlarının bozulup TL’ye döndüğünü göstermiyor. Veriler çok açık ortada. Kimse dolarını bozmuyor, çünkü bu iktidara güvenmiyor. Çünkü Hazine ve Maliye Bakanı’na kimse güvenmiyor. Kıpır kıpır gözlerinden ışık saçana kimse güvenmiyor. Ne yapıyor şimdi iktidar, TL’de olanlar bari dolara dönmeye devam etmesin, her ay herkes aldığı maaşının bir kısmını dolara çevirmesin diye önlemler almaya çalışıyor. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş 4 maddelik Vergi Usul Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin bir teklif var.

Geçtiğimiz haftalarda da Plan ve Bütçe Komisyonuna bir teklif gelmişti 18 maddelik, geçen hafta görüşüldü ve bu hafta da görüşülecek. Ne hikmetse, o 18 maddenin içine dahil edilmemiş olan 4 madde daha geldi. İkisi yürütme maddesi, iki maddelik teklif. Kimler talep etmiş bu 2 maddeyi. Birincisini biliyoruz da ikincisini? Aceleyle neden iki maddelik bir teklif hazırlanmış bunları soruyoruz. Teklifin ilk maddesinde enflasyon muhasebesi uygulamasının 2023 yılına kadar uzatılması meselesi var. Evet, bu daha önce madde ihsası olarak gelmişti. Daha önce 2022 sonuna kadar uzatalım denmişti, şimdi 2023 sonuna kadar uzatalım deniyor. Palyatif bir çözüm, çok itiraz edilecek bir nokta değil. Ama maliye ve sivil toplum alanındaki sivil toplum örgütleri hem de TÜRMOB daha kalıcı ve yapısal çözümler üretilmesi gerektiğini söylüyorlar. Teklifin ikinci maddesi esas ilginç olan, kur korumalı TL mevduat hesabı finansal ürünüyle alakalı. Bu iktidarın dövize ihtiyacı o kadar fazla ki, biraz önce dış borç meselesinde rakamları verdim, sadece gerçek kişilerin değil tüzel kişilerin de döviz hesaplarını bozmalarını istiyorlar. İşte ikinci madde bunu içeriyor. Diyor ki; kur korumalı TL mevduat hesabı vb. uygulamaları tüzel kişiler yani şirketler desteklerse, yani şirketler döviz ve altın hesaplarını bozup kur korumalı TL mevduat hesabına geçerse onlara vergi indirimi yapacağız. Yani kişiler yetmedi şirketlere de el uzatmamız lazım diyor. Gerçekten durum vahim. İktidar şirketlerin dövizlerine göz koymuş, sadece dövizlerine de göz koymamış tabii. Bu yasa çıkarıldıktan sonra eğer şirketler kendi döviz hesaplarını TL’ye çevirmezlerse onların başında Demokles’in kılıcı gibi vergi teftişi sallanıyor olacak. Kredi onaylarının gerçekleşmemesi tehdidi sallanıyor olacak. Aslında iktidar, gerçek kişilerden sonra tüzel kişileri de tehdit etmektedir.

“Siz dua edin ki FED faizleri arttırmasın, yoksa TL’nin ruhuna Fatiha okutacaksınız”

Ama bütün veriler gösteriyor ki döviz hesaplarında ciddi bir oynama yoktur. İktidara güven olmadığı için döviz  hesapları durduğu yerde durmaktadır. Sadece TL’den dövize geçiş engellenebilsin diye bankalar önce kamu bankaları, ardından da özel bankalar kur korumalı mevduat hesabı reklamı yapmaktadırlar, SMS’ler gelmektedir, telefon açılmaktadır. “Acaba bu hesaba geçer misiniz?” diye. Durum bu. Şimdi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Meclis’e gelmiş ve demişti ki  “Dua edin de bu yeni sistem tutsun”.  Biz ona bir şey söyleyelim siz dua edin de FED faizleri çok fazla yükseltmesin, yoksa sizin bu ekonomi politika anlayışıyla TL’ye, TL’nin ruhuna Fatiha okutacak duruma getireceksiniz hepimizi.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bugün tartışılacak 4 maddeden sonra Gelen Kurul’da da bu konudaki eleştirilerimizi dile getireceğiz. Kanun teklifi tartışmalarında da eleştirilerimizi dile getirdik. Emeklilerin maaşlarının 2500 TL’ye çıkartılması meselesinin son derece eksik bir adım olduğunu söylemeye devam edeceğiz. En düşük emekli maaşının, en az asgari ücret düzeyinde yani 4200 TL düzeyine çıkarılması konusundaki tutumumuzu sürdüreceğiz.”

“8 siyasi parti ile bir araya geleceğiz, geleceği ve 3’üncü ittifakı konuşacağız”

Soru: 27 Eylül’de Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu açıkladınız. 18 Ocak’ta HDP, farklı bileşenlerle bir araya gelecek. Bu haber doğru mu?

Doğru, yarın Ankara’da bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu toplantıya 8 siyasi parti ve HDP katılacak ve orada Türkiye’nin gündemi konuşulacak. Bu ekonomi politikalarının yarattığı sorunlara ve demokrasi eksikliğinin yarattığı sorunlara karşı mücadelenin nasıl verileceği tartışılacak. Elbette bu tartışmanın bir parçası da 2023’te yapılması gereken seçimler olacak. Seçimlerde nasıl bir tutum alınması da konuşulacak. Yani Türkiye’nin bütün meseleleri konuşulacak. Ondan sonra katılan partilerle ortak bir açıklama yapılır herhalde. En azından sürecin nasıl devam edeceğine dair bilgiler paylaşılır.

Soru: Hangi partiler?

Bu toplantıya 8 parti ve HDP katılacak. Bunlardan birini eksik söylersem yanlış olur diye açıklamayalım listeyi. Meclis’te grubu olan partiler yok. Meclis dışındaki partiler.

Soru: Millet İttifakı var mı?

Hayır, bu esas itibariyle adı kimi zaman demokrasi ittifakı, kimi zaman halk ittifakı olarak adlandırılan partiler tarafından bir 3’üncü yol, 3’üncü ittifak arayışının nasıl olabileceğine dair görüş alışverişi yapılacak bir toplantı olacak. Millet İttifakı içinde yer alan partiler bu toplantıda olmayacak.

Soru: Cumhurbaşkanının açıklamaları oldu Semra Güzel ile ilgili. Özellikle Semra Güzel ile ilgili olarak Meclis Başkanıyla özel olarak konuştuğunu dokunulmazlığın kaldırılmasıyla alakalı söyledi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz.

Zaten biliyorsunuz, bu ayın 20’sinde Karma Komisyon toplantıya çağrıldı. Vekilimiz Semra Güzel ile ilgili olarak komisyon çalışmaya başlayacak. Vekilimiz Semra Güzel hakkındaki iki fezleke görüşülecek. O komisyonun bünyesinde bir alt komisyon kurulacak. Dolayısıyla komisyonun çağrısıyla beraber dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili süreç başlatılmış oldu. Komisyon toplandığı zaman bizler de görüşlerimizi paylaşacağız.

“Demokratik siyaseti tasfiye etme çabaları çözümsüzlüktür”

Biz bugüne kadar bu tür dokunulmazlık kaldırılması adımlarıyla demokratik siyasete darbe vurulmasının ve demokratik siyasetin tasfiye edilmesi girişimlerinin doğru olmadığını söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Durduğumuz nokta bellidir. HDP olarak demokratik siyaset zeminindeki kararlı tutumumuzu sürdüreceğiz. HDP bir diyalog ve müzakere zeminidir; bir çözüm, demokratik mücadele, toplumsal barış ve uzlaşma zeminidir. Bu meselelere bu şekilde yaklaşıyoruz. Bu zemine sonuna kadar bağlı olduğumuzu hem Meclis’teki konuşmalarımızda hem de Meclis dışındaki konuşmalarımızda açık ve net biçimde söylüyoruz. Bu tutumumuzu sürdürmeye kararlı olduğumuzu, demokratik siyaset konusundaki tavizsiz duruşumuzu sürdürmeye kararlı olduğumuzu söylüyoruz. HDP’nin şiddetle, çatışmayla bir alakası yoktur. Bu konudaki tutumu da nettir; mücadelemizi demokratik siyaset zemini üzerinden sürdürürüz. Bunun dışında HDP’yi tarif etmenin, HDP’yi kendi siyaset alanı dışında konumlandırma çabalarının doğru olmadığı kanaatindeyiz. HDP’yi demokratik siyasetten tasfiye etme çabalarının da sonuç verici olmayacağını ifade etmek isteriz. Bu konudaki tartışmayı sürdüreceğiz.

Soru: Son olarak AKP’li Akbaşoğlu, EYT ile ilgili düzenlemenin 2022’de ele alınacağını söylüyor. Acaba bu seçim için bir adım mı sorusunu gündeme getiriyor? Bu konuda değerlendirmeniz olur mu?

İktidarın son dönemde attığı adımlara baktığımızda, getirdiği kanun tekliflerine baktığımızda EYT konusu da dahil olmak üzere 3600 ek gösterge de gündeme getirilecektir. Bütün bunların aslında halkı ekonomik olarak rahatlatmak için atılan adımlar olmadığını, seçim yatırımları olduğunu elbette muhalefet biliyor. Ama halkın ihtiyacı, onların söylediklerinden ve attıkları adımlardan çok daha büyüktür. Asgari ücret meselesinde de bunu gördük. Emekli maaşlarına yapılan zamlarda da bunu gördük. Büyük ihtimalle EYT’ de de aynı şeyi göreceğiz. Ufak tefek kimi düzenlemeler yaparak göz boyama çabası olacaktır. Meselenin özüne ilişkin, EYT’lilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik adım olmayacağını biliyoruz. Geldiği zaman konuşuruz

İktidarın krizi çözmek için atması gereken adımlar nettir; yandaş şirketleri ve holdingleri desteklemekten vazgeçmesi, şatafattan ve israftan vazgeçmesi, ahbap-çavuş kapitalizminden uzaklaşması ve esas itibariyle işçinin, emekçinin, emeklinin, engellinin, çiftçinin, köylünün, dar gelirlinin, orta sınıfın ihtiyacına cevap vermesi gerekmektedir. İşsizliği, hayat pahalılığını azaltacak adımlar atması gerekmektedir. Ama iktidar tam tersini sürdürmeye devam ediyor gördüğümüz gibi.

Paylaşın

Hem Cumhur İttifakı Hem De İYİ Parti CHP’nin Zaafına Oynuyor

Evrensel yazarı İhsan Çaralan, 12 Ocak’ta AKP, CHP, MHP ve İyi Partinin TBMM grup başkan vekilleri bir araya gelerek yayımladıkları Kazakistan Bildirisi, İYİ Parti’nin HDP Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlık fezlekesine ilişkin tutumu ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in HDP’li Semra Güzel’in dokunulmazlık fezlekesine “evet” diyecekleri yönündeki açıklamasını değerlendiren Çaralan, “Hem Cumhur İttifakı hem de İyi Parti, CHP’nin yumuşak karnı olan Kürt sorunu karşısındaki tutumu üstünden “HDP’yle mesafesi”ne oynarken “terör konusu”ndaki zaafı okşanarak da CHP’nin yığınların siyasete müdahalesinin önüne barikat olması için teşvik etmektedirler. Böylece, siyasetin bir laf yarışı olmaktan çıkıp sahada karşılığı olan bir mücadeleye dönüşmesinin önünü kesmede CHP’nin zaafları kullanılmaktadır. Ki, süreç ilerledikçe İyi Partinin Milet İttifakına ayar verme rolü daha açıkça görülür hale gelmektedir” dedi.

“Açıkça anlaşıldığı gibi dört parti, Kazakistan’daki halk isyanını “İnsan hayatını tehlikeye atan, kamu düzenini bozan ve mala zarar veren şiddet eylemleri” olarak gördüklerini söylüyor” değerlendirmesinde bulunan Çaralan, “ Peki bu dört partinin ağız birliği ederek “İnsan hayatını tehlikeye  atan, mala zarar veren eylemciler” olarak ilan ettiği isyancılar ne istiyordu? diye sordu.

Çaralan, “Özetle isyancılar “30 yıldan fazla bir zamandan beri ülkeyi yöneten Nazarbayev ailesinin ülkeyi babaların çiftliği gibi yönetip kendileri ve yakınlarının milyar dolarlarla ifade edilen servetler edinmesi”ne karşı “Halkı işsizliğe ve yoksulluğa mahkum eden rejime son verilmesi”ni, “Yapılan fahiş zamların geri alınması”nı, “93 Anayasa’sına geri dönülmesi”ni, “Sendika ve parti kurma hakkının tanınması”nı, “Halka yönelik baskılara son verilmesi”ni, yani özetle Kazakistan’daki tek adam rejimine karşı demokratik bir Kazakistan istiyorlardı! İsyanın tüm ülkeye yayılması karşısında Tokayev, “Hükümetin istifa ettiğini, zamların da geri alınacağını” duyurdu. Ancak isyancılar Nazarbayev ve Tokayev’in de istifa etmelerini ve diğer taleplerinin de karşılanmasını istiyordu. Ne var ki Tokayev, isyancıların taleplerini karşılamak yerine Kazakistan’a diğer ülkelerden gelen 20 bin silahlı yabancı teröristin girdiğini iddia ederek Rusya’yı yardıma çağırdı” anımsatmasında bulundu.

“Kazakistan tutumunun Meclisteki dört parti böyle bir rejime her tür desteği vermeye hazır olduğunu açıklıyor” tespitinde bulunan Çaralan, “ Burada ister istemez akla; Kazakistan halkının bu en haklı talepleri için isyanını, kendileri için de bir tehdit olarak algılayan Bahçeli geliyor. Çünkü Bahçeli, Kazakistan’daki isyanın zirve yaptığı günlerde, ülkedeki “Sokağa dökülme” tartışmasını da bahane edip Millet İttifakını da hedefe koyarak, “Kazakistan bitinizi mi kanlandırdı; Türkiye’den Kazakistan mı çıkarmak istiyorsunuz?” diye sormuştu. Tabii burada akla sadece Bahçeli’nin sorusu değil, “CHP ve İYİP’in bildiriye Bahçeli’nin bu sorusuna yanıt olarak mı imza attılar?” sorusu da geliyor. Çünkü bu bildiriye imza atarak bu partiler Bahçeli’yi çok rahatlatmış olmalı! Tabii aynı zamanda “Sokağa dökülme bizim kitabımızda yok” diyen Kılıçdaroğlu’nu da rahatlatmış olmalılar” dedi.

Çaralan’ın Evrensel’de yayımlanan yazısının bir kısmı şu şekilde:

İYİ Parti, Millet İttifakı’na ayar vermeye devam ediyor

AKP ve MHP, son günlerde HDP Milletvekili Semra Güzel’in PKK’li Volkan Bora ile 5 yıl önce, “çözüm süreci”nde çekilmiş fotoğrafları üstünde tepiniyor. Nitekim bu tepinme Semra Güzel’in milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlanıp Meclise gönderilmesine kadar geldi.

Büyük olasılıkla da AKP ve MHP tezkereyi Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis Genel Kuruluna getirecekler. Tabii sadece AKP ve MHP de değil İyi Partililer de el ovuşturarak Semra Güzel’in fezlekesini bekliyorlar.

Nitekim İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, gazetecilerin sorusu üzerine; “Semra Güzel isimli milletvekilinin bir fezlekesi gelecek. Bildiğim kadarıyla ‘evet’ oyu verecek arkadaşlarımız. İYİ Partinin tutumu her zaman teröre yataklık, iltisak gibi konularda açık ve nettir” derken AKP ve MHP’lilerden bile heyecanlı olduğu Akşener’in sesine yansıyordu!

Böylece, daha AKP ve MHP’nin fezlekeyi Meclise getirip getirmeyeceği bile kesinleşmemişken İyi Parti çoktan kararını vermekle de kalmamış, bu kararı kamuoyuyla paylaşmakta da bir beis görmemişti.

Tabi Akşener, ortağı CHP’nin ne diyeceğini de umursamamıştı! Belki de Akşener, CHP içinde bir tartışma yaratmayı da amaçlayarak bu açıklamayı önceden yapmayı tercih etmişti!

Yani Akşener, “Biz tutumumuzu söyledik. Şimdi CHP düşünsün!” demiş olmaktadır.

Hem Cumhur İttifakı hem de İyi Parti, CHP’nin yumuşak karnı olan Kürt sorunu karşısındaki tutumu üstünden “HDP’yle mesafesi”ne oynarken “terör konusu”ndaki zaafı okşanarak da CHP’nin yığınların siyasete müdahalesinin önüne barikat olması için teşvik etmektedirler. Böylece, siyasetin bir laf yarışı olmaktan çıkıp sahada karşılığı olan bir mücadeleye dönüşmesinin önünü kesmede CHP’nin zaafları kullanılmaktadır. Ki, süreç ilerledikçe İyi Partinin Milet İttifakına ayar verme rolü daha açıkça görülür hale gelmektedir.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Pervin Buldan: Türkiye’yi Yönetmeye Hazırız

Partisinin Batman 4’üncü Olağan Kongresi’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Buradan çağrı yapıyoruz, eğer kendinize güveniyorsanız, seçim kararı alın kurun sandıkları. Hep birlikte halkın hakemliğine başvuralım, halk kimi tercih ediyor görelim. Biz her yönüyle hazırız. Seçimlere hazır olduğumuzu Batman’dan deklare ediyoruz. Yarın da bir ay sonra da yapılsa HDP seçimlere, ülkeyi yönetmeye hazırdır.” dedi.

Haber Merkezi / Pervin Buldan, “Mücadeleden asla vazgeçmeyen, direngen Batman halkı, umudun güçlü sesi sevgili kadınlar ve gençler hepinizi ayrı ayrı selamlıyorum” ifadelerini kullandı. Buldan, “Bizler için mecalleri kalmamış diyenler gelsinler bu salona baksınlar, mecalimiz kalmış mı kalmamış mı görsünler” dedi.

“AKP ve küçük ortağı (MHP) şunu bilsin ki onların hikayeleri çoktan bitti, artık yarı yolda kaldıklarını ve ilerleyemediklerini kendileri de biliyor ve bunun farkında. Bunun için HDP’ye saldırmakta başka bir yol bulamıyorlar. Ama bunlar da beyhude çabalar.” diyen Buldan, “Biz onların her yaptığını yüzlerine vurmak için alanlardayız, sahalarda, meydanlarda, kongre salonlarındayız. Biz diyoruz ki bu ülkede, adalet, özgürlük, hukuk demokrasi yok. Bunları söylediğimiz için hakkımızda kapatma davaları açıyorlar. Ülkede yaşayan 83 milyon insan adalet, demokrasi, özgürlük ve hukukun olmadığını biliyor. Peki bu ülkede ne var? Yolsuzluk, talan, hırsızlık ve yalanla yönetim var, iftira atan iktidar var, halkı sömüren soyan bir iktidar var.” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Batman 4’üncü Olağan Kongresi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Siyasi parti, meslek örgütleri, sendika ve yöre dernekleri, Barış Anneleri, MEBYA-DER ve TUHAY-DER temsilcileri ile HDP’li seçilmişler ve milletvekillerinin katıldığı kongrede konuşan Buldan, şunları söyledi:

Mücadeleden asla vazgeçmeyen, direngen Batman halkı, umudun güçlü sesi sevgili kadınlar ve gençler hepinizi ayrı ayrı selamlıyorum. 29 yıl önce bu kentte katledilen, bir zamanlar faili meçhul cinayetlerin çokça yaşandığı bu kentte kıymetli Mehmet Sincar’ı sevgi ve saygıyla anıyorum. Yine mücadele arkadaşımız Salih Özdemir’i de saygıyla anıyorum. Bu kentte yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımı faili meçhullerin kenti olan Batman’da yaşamını yitiren bütün arkadaşlarımızı sevgi ve saygıyla anıyorum, ailelerine başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

“Halkın karşısına çıkacak yüzü kalmayanlar HDP’yi karalıyor”

Batman’a her geldiğimizde halkımızın bu sıcak karşılaması ve alakası ile karşılaşıyoruz, halkımızın büyük cesaretini görüyoruz, büyük direngenliğini, gözlerinizde büyük bir ışıltı görüyoruz. İyi ki varsınız iyi ki buradasınız. Bizler için mecalleri kalmamış diyenler gelsinler bu salona baksınlar, mecalimiz kalmış mı kalmamış mı görsünler. Bizi kendileriyle karıştırıyorlar, HDP’yi, AKP ve MHP ile karıştırıyorlar, kendi mecalleri kalmadığı için halkın karşısına çıkacak yüzleri kalmadığı için HDP’yi karalamaya ve her gün HDP’yi kriminalize etmeye çalışanlar gelsin Batman’ baksınlar, bu halka, bu salona baksınlar. Bizler sizlerle güçlüyüz. Gücümüzü, irademizi, kararlılığımızı, dik duruşumuzu Batman halkından alıyoruz.

Gerçekleştirdiğimiz bütün kongre ve etkinliklerde aynı manzara ile karşı karşıya kalıyoruz. O kadar güçlü ve büyüğüz ki bize saldırmaktan, hakaret etmekten bir gün bile vazgeçmiyorlar. Saldırmalarının tek amacı gittikçe büyüyen, güçlenen HDP’dir, halkımızdır. Bu kadar büyüdüğümüz ve güçlendiğimiz için bu kadar saldırdıklarının farkındayız. Ne yapıyorlar? HDP’ye ye kumpas davaları açıyorlar. Şu an karşımızda iki tane kumpas davası var. Kapatma ve Kobanî Kumpas Davası. Sadece kumpas davaları da değil, saldırılar da gerçekleştiriyorlar. İzmir İl Örgütümüzde sevgili Deniz Poyraz’ı alçakça katlettiler ve sadece İzmir’de değil Roboski’nin yıldönümünde Deniz Poyraz davası öncesi Bahçelievler İlçe Örgütümüze bir saldırı yaptılar. Bu saldırıların amacı, HDP’yi korkutmak, çalışmalarını önlemektir, ama korkmuyoruz, yılmıyoruz, diz çökmüyoruz, boyun eğmiyoruz.

“Sözümüz mücadelemiz asla yere düşmeyecek!”

Ne yaparlarsa yapsınlar, bu saldırı da kumpas davalarını da boşa çıkarmasını biliyoruz. İçi boş iddianamelerle hazırladıkları Kobanî Kumpas ve Kapatma Davalarını onlara iade etmesini bu halk biliyor, bunu onlara gösterecek. Bu kadar saldırı karşısında dimdik ayakta olan bir halkı ile karşı karşıyayız. Bize yapılanların sadece yüzde 5’i AKP’ye yapılmış olsaydı bugün AKP çoktan tasfiye olmuştu, bugün AKP kapılarını bile açamazdı, bugün AKP’nin kapılarında kilit olurdu. Ama her türlü saldırı karşısında halkımızla ile birlikte dimdik ayakta olmasını, mücadele etmesini bildik, direnmesini bildik ve buna devam edeceğiz. Çünkü bizi ayakta tutan sizlerin iradesidir, bizi ayakta tutan halkımızın gücüdür, bizim size verdiğimiz sözdür, Selahattin’e verdiğimiz sözdür, Figen’e verdiğimiz sözdür, Gültan Kışanak, İdris Baluken, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel’e verdiğimiz sözdür. Bu söz, bu mücadele asla yere düşmeyecek! Karşımıza siyaseten çıkamayan, hukuk,yargı, medya ve devlet gücünü arkasına alan AKP ve MHP’nin hiçbir saldırısı karşısında zerre kadar geri adım atmayacağımızı Batman halkı karşısında bir kez daha yineliyorum, söz veriyorum bütün halkımıza.

AKP ve küçük ortağı şunu bilsin ki onların hikayeleri çoktan bitti, artık yarı yolda kaldıklarını ve ilerleyemediklerini kendileri de biliyor ve bunun farkındalar. Bunun için HDP’ye saldırmaktan başka bir yol bulamıyorlar ama bunlar da beyhude çabalar. Biz onların her yaptığını yüzlerine vurmak için alanlardayız, sahalarda, meydanlarda, kongre salonlarındayız. Biz diyoruz ki bu ülkede adalet, özgürlük, hukuk ve demokrasi yok. Bunları söylediğimiz için hakkımızda kapatma davaları açıyorlar. Ülkede yaşayan 83 milyon insan adalet, demokrasi özgürlük ve hukukun olmadığını biliyor, peki bu ülkede ne var? Yolsuzluk, talan, hırsızlık yalanla yönetim var, iftira atan iktidar var, halkı sömüren soyan bir iktidar var.

“Bu ülkenin yüz karası sizlersiniz, zihniyetinizdir”

AKP ve MHP hakaret düellosuna girmişler. AKP, HDP için “siyasi bir terörist” kelimesini kullandı, MHP ise “demokrasinin yüz karası” diyerek birbirleriyle yarışıyorlar. Batman’dan sesleniyoruz: Bu ülkenin yüz karası sizlersiniz, zihniyetinizdir. Küçük ortak, her konuşmasında HDP’yi hedef almadan duramıyor, farkında değil ki kendisi artık sıfırın altına düşmüş bir partidir. İlk seçimde yüzde 1’i bile alamaz hale gelmişken Türkiye’nin üçüncü büyük partisi HDP’ye hakareti görev haline getirmiştir. Ama amaçlarının ne olduğunu biliyoruz. MHP giderken belki yanımda HDP’yi de götürürüm anlayışıyla bu hakaretleri yapmaya devam ediyor. Oysa kendilerinin kapandığının farkında değiller. Şu an MHP diye bir partinin Türkiye halkları nezdinde olmadığını, yüzlerine bakacak yüzlerinin olmayan bir partinin partimizi hedef göstermesine asla izin vermeyeceğiz. Kendileri gittiler, kendileri kapattılar ama HDP geliyor, güçleniyor, büyüyor. İşte onun için bu kadar saldırıyorlar.

Ne yaptılarsa birlikte yaptılar. İki ortak Türkiye’yi bir uçurumun kenarına getirdi. Türkiye halkları başta Kürtler olmak üzere ezilen bütün halklar, mazlumlar zalimlerden AKP ve MHP iktidarından artık bıktı. Onlar bu ülkede açlığı, sefaleti, işsizliği, yoksulluğu yarattılar, halkın iradesini gasp ettiler. Batman halkının iradesini gasp ettiler. Seçtiğiniz belediye eşbaşkanlarını görevden alıp kayyımlar atadılar. Yüz karası arıyorsanız atadığınız kayyımlara ve çaldığı, talan ettiği belediyelere bakın. Oysa Batman halkı iradesini HDP’den yana kullanmıştır. Görevde olan kayyımdan yana değil. Yapılacak olan ilk seçimde bir kez daha Batman halkı da Amed halkı, Colemêrg, Van halkı bir kez daha iradesini HDP’den yana kullanacaktır, kimsenin kuşkusu olmasın.

“Faili meçhullerle yaşamını yitirenleri asla unutmadık!”

Ne yaptılarsa birlikte yaptılar dedik ya, Kürt düşmanlığını da kadın düşmanlığını da birlikte yaptılar. Bütün düşmanlıkları bu iktidar küçük ortağıyla birlikte yaptı. 90’larda, 80’lerde bu ülkede Vedat Aydınlar, Mehmet Sincarlar, Musa Anterler katledildi. Peki Batman halkı diz çöküp taviz verdi mi, yaşananlardan dolayı evine kapandı mı, katledilenleri unuttu mu? Hayır! Biz ne Mehmet Sincar’ı ne Vedat Aydın’ı ne Musa Anter’i ne de bu ülkede faili meçhullerle yaşamını yitirenleri asla unutmadık. Bunun cevaplarını Newroz meydanlarında verdik, vermeye devam edeceğiz.

Tekrar 90’lara dönmenin yolunu arayan iktidar partisi 4 kasım 2016‘da HDP’nin Eş Genel Başkanlığını yapan Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, İdris Baluken’i rehin aldı ve cezaevinde tutmaya devam ediyor. Bütün bu yaptıklarının hesabını sandıklarda bir kez daha sormak için bu çalışmalarımızı devam ettirdiğimizi özellikle ifade etmek istiyorum. Zulmünüze, hukuk dışılığınıza, anti demokratik uygulamalarınıza boyun eğmeyecek bir gelenekten geliyoruz. HDP bu ülkede umut olmaya, bütün sorunları çözmeye aday bir partidir. Barışı, demokrasiyi, özgürlükleri isteyen, hakkı, hukuku adaleti isteyen tek parti vardır, o da HDP’dir.

“Krizlerin müsebbibi AKP ve MHP’dir”

Şimdi bu ülkenin en büyük krizlerinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Kriz üstüne kriz yaratan iktidarın Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye halklarının krizden çıkmasının tek yolu seçimlerdir. Şu anda bir ekonomik kriz var, sosyal kriz var, siyasi kriz var. Bütün bu krizlerin müsebbibinin AKP ve MHP olduğunu da hiç kimse unutmasın. Batman halkı asla şunu unutmasın! Ha AKP ha MHP, ikisinin de birbirinden farkı yoktur, al birini vur ötekine. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş, bu kadar basit. Şimdi krizlerden bahsederken elbette Kürt sorunundan, çözülmeyen bir sorundan mutlaka bahsetmek gerekiyor. Ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorunu çözülmeyi bekleyen ve her gelen iktidarın çözmeden gittiği ama kendisinin çözüldüğü bir sorundur. Yine AKP ve MHP’nin de Kürt sorununu tanıyan, sonra çözüldü diyen en son “Bu ülkede Kürt sorunu yok” diyen iktidara hatırlatmak isteriz. Bir halkın dilini, kimliğini, kültürünü inkar ederseniz, siyasetçilerini cezaevlerine gönderirseniz, her gün fezleke hazırlar, soruşturma başlatırsanız, iradesinin, belediye eşbaşkanlarının yerine kayyımları atarsanız bu sorunu çözdük diyemezsiniz.

İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’ın “bana bir hafta verin ben bu sorunu çözerim” demesine rağmen tam 6 yıldır, 2015’ten beri kesintisiz bir tecrit uyguluyorsunuz. Kendi yasalarınızı bile uygulamaktan kaçıyorsunuz. Bu yasalar cezaevinde olan hiçbir insanın ailesi ve avukatları ile görüşmesine engel teşkil etmiyor. Keyfi sebeplerle İmralı’da tecrit uyguluyorsunuz. Bu tecridin insanlık suçu olduğunu unutmayın. Bu insanlık suçunu asla kabul etmiyoruz. Bu insanlık suçunun bir an önce bitmesi, tecridin kaldırılması, İmralı başta olmak üzere her nerede uygulanıyorsa bu tecride bir an önce son verilmelidir.

Sevgili Batmanlılar, sevgili halkımız hiç kimse karamsarlığa kapılmasın, en ufak bir şüphe duymasın, hiç kimse HDP’nin bu seçimlerde uygulayacağı strateji ile birlikte bir dahaki dönemde yönetimin bir parçası olacağını aklından asla çıkarmasın. Demokrasi güçleri, barış yanlıları, özgürlükleri isteyen, demokrasiyi savunanlarla büyük bir strateji geliştirerek bu ülkeyi yönetmeye aday olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Bunun için bir an önce sandıkların gelmesi, ülkenin bir erken seçime gitmesi için artık zamanın kalmadığını bir kez daha ifade ediyoruz. Türkiye halkları seçim istiyor ama yüzsüzler, utanmazlar sandığı getirmekten kaçınıyorlar.

“HDP seçimlere, ülkeyi yönetmeye hazırdır”

Buradan çağrı yapıyoruz, eğer kendinize güveniyorsanız, seçim kararı alın kurun sandıkları. Hep birlikte halkın hakemliğine başvuralım, halk kimi tercih ediyor görelim. Biz her yönüyle hazırız. Seçimlere hazır olduğumuzu Batman’dan deklare ediyoruz. Yarın da bir ay sonra da yapılsa HDP seçimlere, ülkeyi yönetmeye hazırdır. Batman halkına soruyoruz: Hazır mısınız? O zaman büyümeye devam edeceğiz, güçlenmeye, örgütlenmeye, mücadele etmeye, direnmeye devam edeceğiz. An serkeftin an serkeftin hevalino. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, çalışmalarınızda üstün başarılar diliyorum.”

Paylaşın

Sekiz Parti Yeni İttifak İçin Bir Araya Geliyor

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile 18 Ocak’ta Ankara’da bir araya gelecek.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 27 Eylül 2021 tarihinde açıkladığı “Demokrasiye, Adalete ve Barışa Çağrı Deklarasyonu” ile uzun süredir çağrı yaptığı “Demokrasi İttifakı” kapsamında çalışmalarını sürdürüyor.

Önümüzdeki günlerde HDP, bileşenleri dışındaki siyasi parti ve oluşumlarla buluşma gerçekleştirilecek.

Mezopotamya Ajansı’nın geçtiği habere göre HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Emek Partisi (EMEP), Halkevleri, Sol Parti, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile 18 Ocak’ta Ankara’da bir araya gelecek.

Toplantıda, Türkiye’nin içinde bulunduğu çoklu krize karşı umudu büyütecek, güven verecek bir Demokrasi İttifakı tartışmaları yürütülmesi bekleniyor.

Ayrıca toplumun tüm kesimlerinin yer alması hedeflenen Demokrasi İttifakı’nın demokratik değişim ve dönüşümün öncü gücü misyonu vurgulanacak.

Mücadele ortaklığı

HDP, Türkiye’de demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerin geniş bir mücadele ortaklığını hedefliyor.

Demokrasi İttifakı’nda ilk tur olarak da planlanan bu toplantıda, Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenlerle en geniş eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yönetmeleri tartışılacak.

Paylaşın