AYM’den HDP’ye 60 Günlük Ek Süre

Anayasa Mahkemesi (AYM), Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle açılan davada, partiye esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için 60 günlük ek süre verdi.

Yüksek Mahkeme, 29 Kasım 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanarak AYM’ye gönderilen esas hakkındaki görüşü, savunmanın hazırlanması için HDP’ye göndermiş ve partiye, savunmasını hazırlamak için 30 günlük süre vermişti.

Alınan bilgiye göre HDP, esas hakkındaki savunmasını hazırlamak için 4 aylık daha süre istedi.
HDP’nin savunma yapmak için istediği süre talebini görüşen Anayasa Mahkemesi, partiye 60 günlük daha ek süre verilmesine karar verdi.

Tanınan toplam 60 günlük ek sürenin de sonra ermesinin ardından esas hakkında savunmanın tamamlanarak mahkemeye sunulması gerekiyor.

Süreç nasıl işleyecek?

Kapatma davasında işleyen süreç kapsamında, daha sonra belirlenecek bir tarihte Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin sözlü açıklama, HDP yetkilileri de sözlü savunma yapacak.

Bu sürecin ardından, davaya ilişkin bilgi, belgeleri toplayacak Anayasa Mahkemesi raportörü, esas hakkındaki raporunu hazırlayacak. Bu işlemler sürerken Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve davalı HDP, ek delil veya yazılı ek savunma verebilecek.

Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından AYM Başkanı Zühtü Arslan, toplantı için gün belirleyecek, üyeler belirlenen günde bir araya gelerek kapatma istemini esastan görüşmeye başlayacak.

Karar oy çokluğuyla verilecek

HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan Anayasa Mahkemesi heyeti, karara bağlayacak. Anayasa’nın 69. maddesinde sayılan hallerden ötürü partinin kapatılmasına veya dava konusu fiillerin ağırlığına göre devlet yardımından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılmasına, toplantıya katılan üyelerin 3’te 2 oy çokluğuyla yani 15 üyenin 10’unun oyuyla karar verilebilecek.

Siyasi parti kapatma davası sonucunda verilen karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile ilgili siyasi partiye tebliğ edilecek ve Resmi Gazete’de yayımlanacak.

Anayasa Mahkemesinin, siyasi yasak istenen partililerin, beyan ve eylemleriyle partinin kapatılmasına neden olduğunu belirlemesi halinde bu kişiler, kesin kararın Resmi Gazete’de gerekçeli yayımlanmasından başlayarak 5 yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve denetimcisi olamayacak.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Şahin, 7 Haziran 2021’de HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesine dava açmış, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu da 21 Haziran 2021’de iddianamenin kabulüne oy birliğiyle karar vermişti.

Paylaşın

Buldan: Demokrasi İttifakını Her Gün Daha Da Büyütüyoruz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Demokrasi İttifakına vurgu yaparak, “Bu iktidarın bütün gayesi toplumsal kazanımları, demokratik kazanımları ve kadın kazanımlarını bir bir yok etmektir. İşte bizim de yapmamız gereken tüm bu kazanımlarımıza birlikte sahip çıkmak, korumak, güçlendirmek, daha da büyütmek ve gasp edilen tüm haklarımızı bir bir geri almak için örgütlü gücümüzü, örgütlü mücadelemizi daha da yükseltmektir.” dedi.

Haber Merkezi / Buldan, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Türkiye toplumu içinde yer alan bütün farklılıkların sesi ve partisi olan partimiz, toplumun her kesimini kapsamayı hedefleyen demokrasi ittifakını büyütme amacındadır. Hayata emekten ve demokrasiden bakan güçlerle ve partilerle bir araya geliyor ve demokrasi ittifakını büyütüyoruz. Bu ittifak Türkiye için umudun, özgürlüğün ve karanlığı yırtıp atmanın ittifakı olacaktır. Türkiye için en acil ve gerekli ittifakın, demokrasi ittifakı olduğunu biliyoruz, bunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bu ittifak çalışmaları devam edecektir. Bu bilinçle hareket ediyoruz, bütün halkı da yanımızda görmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Demokrasi İttifakına ilişkin açıklamasını, “İstiyoruz ki bu ülke daha fazla zarar görmesin, halk artık tek adam sistemi karşısında daha fazla ezilmesin. Demokrasi ittifakını bu yüzden çok önemli görüyoruz. Demokrasi ittifakı bir mücadele ortaklığıdır. Ortak geleceği birlikte inşa etme ortaklığıdır, irade ortaklığıdır. Bu güç birliği hem tarihsel hem de toplumsal bir ihtiyaçtır. Biz yolumuza kararlı bir biçimde devam ediyoruz. Bu amaçla tüm toplumsal kesimlerle; ezilenlerle, emek, barış ve demokrasi güçleriyle, aydınlarla, sanatçılarla, demokrat ve vicdan sahibi herkesle beraber yürüyor, beraber üretiyor, birlikte direniyor ve kararlılığımızı birlikte ortaya koyuyoruz. Birlikte yürümeye, en güçlü seçeneği yaratmaya devam edeceğiz. Umudu yeniden inşa ediyoruz. Aydınlık bir geleceğe giden yolu hep birlikte yeniden inşa ediyoruz. Ortak yaşam iradesini ve demokrasiyle örülen ortak ufkumuzu yeniden inşa ediyoruz” cümleleriyle bitirdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Ekonomik kriz, muhalefet partilerinin buluşması başta olmak üzere pek çok konuyu değerlendiren Buldan, şunları söyledi:

“Türkiye’nin bugün karşı karşıya olduğu büyük çöküşün nedenlerini anlamak için yakın tarihte yaşananları bir kez daha irdelemek gerekir. Ülkeyi kuşatan açlık, yoksulluk, yolsuzluk; demokratik hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılması, kayyım rejiminin her yere yayılması, siyasi kumpaslar, hukuksuzluklar, darbeler, mafya ve çeteler, bütün bu kirlenme ve çürümeler Kürt sorunu ve demokrasi sorunlarının çözümsüzlüğünün bir sonucu olarak karşımızdadır.

Bugün 15 Şubat. Ortadoğu’nun, Kürt sorununun ve Türkiye’nin gidişatını belirleyen, aslında krizlerin de temellerinin atıldığı bir sürecin siyasal hafızalardaki dönüm noktası bir tarihtir. Sayın Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişiyle başlayan ve İmralı tecrit ve çözümsüzlük sisteminin kurulmasıyla devam eden sürecin üzerinden tam 23 yıl geçti. 23 yılda yaşanan gelişmeler, uluslararası komplonun Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu kriz ve çatışma sarmalının içerisine sokma, Kürt sorununu kullanarak Türkiye’yi ekonomik ve siyasi olarak uluslararası sistemin ipoteği altına alma hedefleri açısından amacına ulaştığı sonucunu ortaya koymaktadır. Sonuç büyük çöküş oldu. Kürtler yeter ki söz ve kazanım sahibi olmasın diye uluslararası operasyonların bir parçası olmaktan geri durmayan yetersiz ve yerleşik çözümsüzlük aklı, tüm ülkeye ve halklara kaybettirdi.

“Demokratik çözümü ellerinin tersiyle itip ülkeyi karanlık yapıların çıkar ortağı haline getirdiler”

Türkiye’yi ekonomik olarak uluslararası güçlere bağımlı hale getirdiklerinin en güncel örneği, iktidarın sıcak para için bir gün Katar’ın bir gün Birleşik Arap Emirlikleri’nin kapısını çalıyor olmasıdır. Oysa Türkiye’nin, Kürt-Türk barışıyla, demokratik çözüm ve barışla tüm Ortadoğu’ya öncülük yapabilme imkânları fazlasıyla vardı, fazlasıyla mevcuttu. Bu fırsatları elinin tersiyle iten savaş siyaseti, ülkeyi çatışmadan beslenen çetelerin, mafyanın, Suriye’de IŞİD’in, El Nusra ve diğer karanlık yapıların çıkar ortağı haline getirdi. IŞİD’in lideri sınırın 4 km ötesinde Türkiye’nin kontrolündeki noktada öldürülmüştü. Bunu hepimiz hatırlıyoruz. Yeni emiri olarak açıklanan kişi ise daha geçenlerde sınıra 1,5 km mesafede öldürüldü. Bir sonraki de sınırın bu tarafında ortaya çıkarsa hiç kimse şaşırmasın. Türkiye sınırlarını kendilerine güvenli alan olarak gören bu karanlık yapı, cesaretini geleneksel Kürt düşmanlığı politikasından almaya devam ediyor.

İşte bu zihniyet ve çözümsüzlük mekanizması aynı zamanda darbe mekanizmasına da zemin sundu. Dolayısıyla uluslararası oyunda asıl büyük kaybeden her yönüyle Türkiye oldu, demokrasi oldu, Türkiye halkları oldu. Uluslararası oyunların sonuçları Kürt halkı ve ittifak halinde oldukları halklar açısından ise çok farklı oldu. Amacına ulaşamadı! Kürt halkının birlikte yaşadığı halklarla bir demokratik çözüm, barış ve eşit-ortak gelecek oluşturma iradesini engelleyemediler. Bundan sonra da asla engelleyemeyecekler. Güvenlikçi politikaya sıkıştırdıkları Kürt sorununun siyasal bir sorun olma niteliğini ortadan kaldıramadılar. Halen komplo ve kumpaslarla, tecrit politikasıyla demokratik çözümün yollarını tıkama ve demokratik siyaseti boğma çabalarından sonuç alacaklarını sanıyorlar. Fakat tarihi bir yanılgı içerisinde olduklarını unutmasınlar!

“Uluslararası güçler sonuç alamadı, Kobanî kumpasçıları da sonuç alamayacaklar”

İşte Kobanî Kumpas Davası da aynı komplocu zihniyetin bir sonucu olarak karşımızdadır. Dava ellerinde kaldı. Dosyaları dava açıldığı gün çökmüştü. Onu çökerten de sevgili arkadaşlarımızdı. Tek çökmeyen ise demokratik siyasetti, arkadaşlarımızın dik duruşuydu. Hepsini saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Arkadaşlarımız bu davanın, Kürt sorununun çözümü önünde nasıl bir engel olduğunu tane tane anlatmaya ve HDP’nin müzakere ve barış çabasının ne kadar hayati olduğunu kararlılıkla dile getirmeye devam edecekler. Kobanî kumpasçılarına diyorum ki; uluslararası güçler, büyük komplolarıyla sonuç alamadılar, siz de bu kumpaslarınızla sonuç alamayacaksınız! Açtığınız bu tür davalar elinizde kalmaya devam edecek. Bir kez daha altını çiziyorum: Devlet ve siyaset aklı tecridi derinleştirdikçe, barış zeminini ve demokratik siyaseti engelledikçe Türkiye kaybediyor, Türkiye halkları zarar görüyor.

“Gelin bu sorunu bir haftada çözelim” diyen İmralı’ya kulak vermek, diyalog kanallarını açmak bütün düğümleri ve kilitlenmeleri çözecek önemli bir yoldur. Bu yolu bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. İşte 2013’teki Newroz mektubu, 28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatı önemli bir fırsattı. Bu fırsatın tepilmesiyle Türkiye’nin neler kaybettiğini hepimiz gördük. Bu gerçeği artık görün! Bu gerçeğin görülmesiyle bütün gerçekler ortaya çıkacak. Demokratik çözüm ve barış Türkiye’yi büyütür, güçlendirir. Halklar arası diyalogu, barışı ve birlikte eşit yaşam iradesini güçlendirir. Demokrasinin önünü açar. Zihniyetin artık değişmesi gerekiyor. Tarihsel tecrübeler de bunu söylüyor, zamanın ruhu da bu hakikati tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Önümüzdeki yüzyıl böyle geçmeyecektir. Tarih tekerrür etmeyecektir. Çözmeyenler, çözemeyenler, çözümden kaçanlar; tekçilikle, yasaklarla, inkârla, imhayla, Kürt düşmanlığıyla hareket edenler bu yüzyılda kalacaktır, gelecek yüzyılda olmayacaklar ve birer birer tasfiye olacaklardır! Halklarımız onları gönderecektir.

“Çözümsüzlüğün sonucu büyük ekonomik çöküştür”

Tüm bu anlattığım çözümsüzlük siyasetinin sonuçlarını büyük bir ekonom”ik çöküş olarak da yaşıyoruz. AKP iktidarı ve küçük ortağı Türkiye’yi bir buhran dönemine soktu.Türkiye’yi bir felakete doğru götürüyorlar, hepimiz bunun farkındayız. Açık söylüyorum: AKP-MHP ittifakı, halkı her gün gadre uğratan bir iktidardır. Bu iktidar bir felaket iktidarıdır! Bakın bugün milyonlarca emekçi 2022 yılının ilk tam zamlı maaşını aldılar. Bu zam emekliler için yüzde 25, çalışanlar için yüzde 30’du. Bu ülkenin emekçileri ve emeklileri bugün aldıkları maaşın tamamını yüzde 127 arttırılan elektrik, yüzde 100’ün üzerinde zamlanan doğalgaz ve gıda faturalarına, yüzde 200’ün üzerinde zamlanan akaryakıta, yüzde 100’ün üzerinde artan kiralarına harcadı.

“Zammın keyfini yaşayan tek bir yer var o da tabii ki Saray’dır”

Emekçilerin, emeklilerin elinde maaş adına tek bir kuruş dahi kalmadı. Cüzdanlar bugün boşaldı. Zammın keyfini yaşayan tek bir yer var o da tabii ki Saray’dır. Saray ve yandaşları, müteahhitleri bunun keyfini sürüyor. Saray fatura ödemiyor. Saray’ın faturalarını halk ödüyor. Elektrik faturası kirasını geçen esnafın, faturası üç katına çıkmış hanelerin kendi dertleri yetmiyor bir de Saray’ın faturalarını ödüyorlar. Yurttaşlarımız hiç merak etmesin, en büyük siyasi faturayı da ilk seçimlerde bu saray iktidarı ödeyecektir! Enerjiyi özelleştirerek 5’li çeteye peşkeş çektiler. Türkiye’nin kaynaklarını yutan bir çete var biliyorsunuz. Adı 5’li çetedir. Önce Türkiye’nin kurumlarını, yollarını, havalimanlarını, limanlarını, fabrikalarını, derelerini, ovalarını bu çetelere hibe ettiler. Yetmedi bunlara bir de enerjiyi verdiler. Şimdi onlar kâr etsin diye 84 milyonun cebine, vergisine, alın terine göz diktiler.

“Gelen yüksek faturalar Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin soygun ve haraç faturasıdır”

Bunların anlayışına göre 84 milyonun kaybetmesinin hiçbir önemi yoktur. Yeter ki 5’li çeteleri hep kâr etsin, hep kazansın. Hanelere, işyerlerine, esnafa gelen yüksek elektrik faturaları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin soygun ve haraç faturasıdır. 24 Haziran seçimlerinde “şu kardeşinize verin yetkiyi” diyen anlayış, şimdi de halkın cebindeki son kuruşu istiyor. AKP Genel Başkanı, belediye başkanı olduğu dönemde parmağındaki yüzüğü göstererek “İşte bütün servetim budur. Eğer bir gün zengin olursam bilin ki bu kardeşiniz haram yemiştir” demişti. Şimdi ülkenin tüm kaynaklarını yüzük yaptılar ve parmaklarına taktılar. İnsanlar bugün borçları nedeniyle parmağındaki yüzüğü satar duruma getirildi. “Bir tek yüzüğüm var diyordu Erdoğan. Bak bende yüzük de kalmadı. Elektrik faturam için satmak zorunda kaldım.” diyen bir kadın var.  Son bir aydır onlarca örneğini gördük. Bir başka insanımız “25 yıllık yüzüğümü sattım” diyor. Bu utanç tablosu AKP iktidarının eseridir!

“İnsanlar artık çarşıya, pazara, markete gidemiyor”

Durmadan yastık altındakileri getirin diyorlar. Soymadıkları bir tek yer kalmıştı o da yastık altıydı, oraya da göz diktiler. Yastık altında para yok, altın yok, ne var biliyor musunuz? Ödenemeyen faturalar var, borç listeleri var, haciz tebligatları var. İnsanlar yastıklarının altına bu faturaları koymuşlar. İlla istiyorsanız, insanlar yastık altındaki faturalarını size göndersin. Bu faturaları siz ödeyin. AKP Genel Başkanı: “Her yeni ay, geride bıraktığımız aydan daha iyi durumdayız” demişti. Tam tersi oldu. Yetmedi, “Ekonominin kitabını yazıyoruz” dediler. Meğerse vatandaşın cebi zamlarla nasıl soyulur, bunun kitabını yazıyorlarmış. Şimdi yazdıklarını bir bir hayata geçiriyorlar. Bunlar yüzünden, domatesin, biberin, patlıcanın kilosu 30 liranın altına düşmedi, düşmüyor. Patlıcan, salatalık, kabak gibi insanların her gün aldığı bu gıdaların hiçbiri 5-6 liranın altına düşmüyor. İnsanlar artık çarşıya, pazara, markete gidemiyor. Hatırlarsınız, AKP Genel Başkanı birkaç ay önce bir market alışverişinde görüntü veriyordu. Yapılan zamlardan sonra markete gittiğini hiç gören, duyan var mı? Biz görmedik. Gidemiyorlar, gidemezler. Çünkü yarattıkları tablo ile yüzleşmek cesaret ister bu cesaret de onlar da yok.

“Yarattıkları krizleri biz çözeriz deyip insanların aklıyla alay ediyorlar”

Ne yapıyorlar, bol bol yalana sarılıyorlar. Beklenti satmaya çalışıyorlar. Utanmadan bir de “ekonomik sorunların farkındayız, biz çözeceğiz” diyorlar. Biz de Rojbaş diyoruz, Rojbaş! İnsanların aklıyla açıkça alay ediyorlar. Sorunları, krizleri yaratan siz değil misiniz, nasıl çözeceksiniz? Tam 20 yıldır iktidarda olan parti değil misiniz?. Gören de sanacak ki muhalefetteler. Oysa ülkeyi 20 yıldır onlar yönetiyor. Ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Pandemide, yangınlarda, sellerde, depremlerde halkı kara kışla nasıl baş başa bıraktığınızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Halkı kendi kaderiyle ve çaresizliğiyle baş başa bıraktınız. Halk bunu asla unutmayacak. Isparta halkını 5 gün boyunca elektriksiz bırakan, Isparta başta olmak üzere birçok kentte insanları elektriksiz soğukta donduran sizin iktidarınızdır. Sizin derdiniz elektriği kesilen, yolları kapanan, çaresiz kalan insanlara çare olmak değildir; iktidarınızı eleştiren insanların kapısına kolluk gücünü dayamak, gözaltına aldırıp tutuklattırmaktır. Tek anladığınız budur, tek başvurduğunuz da budur.

Madem çözmekten bahsettiniz, ben de buradan çağrı yapıyorum ve somut önerilerle bu işin nasıl çözüleceğini anlatmak istiyorum. Çözüm için somut önerilerimiz şunlar:

  • Hukuksuz bir şekilde hibe ettiğiniz elektrik üretim ve dağıtımını derhal geri kamulaştırın. Grubumuz geçen hafta bu konuda önemli bir kanun teklifi verdi, gelin hemen bugün Genel Kurul’da görüşelim ve yasalaştıralım. Buna var mısınız?
  • Her hane için 250 KW’a kadar elektriği ücretsiz sağlayın. Buna var mısınız?
  • Doğalgaz, akaryakıt, ulaşım, iletişim gibi kalemlerde ÖTV’yi kaldırın. Var mısınız?
  • Yapılan tüm zamları geri alın. Var mısınız?

Alın size çözüm!

“5’li çeteye sayısız vergi indirimi yaparken yurttaşa sadece %7’lik KDV indirimi yaptılar”

Biliyorsunuz, temel gıdalarda KDV’yi yüzde 1’e indirdiler. Ortada büyük bir yangın var. Bunlar bardakla su dökmekten başka işe yaramıyorlar. Akaryakıt her gün zamlanırken, fiyatlar bundan etkilenirken KDV indirimi tüketiciye yansımaz. 5’li çeteye şimdiye kadar sayısız vergi indirimi yaptılar ama yurttaşa gelince sadece yüzde 7’lik KDV indirimi var. TÜİK’in enflasyon yalanına kılıf olacak bu yüzde 7’lik indirim bir hiç değerindedir. Kullanımı lüks olmayan doğalgaz, akaryakıt, ulaşım, iletişim gibi kalemlerde ÖTV kaldırılmadan, elektrik ve su faturalarındaki KDV indirilmeden sadece temel gıdalardaki indirimle halkın yükü hafifletilemez. Torba yasalarla getirilen vergi kanunları için HDP’nin yazdığı muhalefet şerhlerini okumuş olsaydınız, bugün böyle bir acizlikle hiçbir şekilde gıda fiyatlarında indirime dönüşmeyecek olan bu vergi indirimini açıklamazdınız. Her yerinden su alan ve batmakta olan gemiyi yürütmeye çalıştıklarının farkındayız. Bu gemi yürümez. Yürümeyecek ve bu gemi batacaktır. Bizim derdimiz bu gemi batarken halkı batmaktan kurtarmaktır!

“Ülkenin dört bir yanında yurttaşlar sesini ve direnişini yükseltiyor”

Ne yaparlarsa yapsınlar halkın bu iktidara bakışını, öfkesini ve itirazını değiştiremeyecekler. “Soygun var” seslerini asla kesemeyecekler. İşte İstanbul’dan Şırnak’a, Artvin’den Antep’e ülkenin dört bir yanında işçiler, emekçiler, yurttaşlar itirazını da sesini de sözünü de direnişini de her geçen gün yükseltmeye devam ediyor. Farklı işyerlerinde ve farklı iş kollarında halen sürmekte olan 50’den fazla grev ve direniş var. Çarşıda, pazarda, markette el yakan fiyatlara karşı insanca yaşayacak ücret talebiyle seslerini yükselterek bu soğukta fabrikalarının, işyerlerinin önünde nöbet tutan işçiler, emekçiler birleştikçe kazanıyor, kazandıkça birleşiyorlar. İşten atılma, kara listeye alınma, tehdit edilme, darp edilme pahasına yine de direnmeye devam ediyorlar, geri adım atmıyorlar. HDP olarak tüm bu direnişlerin ve itirazların yanındayız, yan yanayız, omuz omuzayız. Onların talepleri bizim taleplerimizdir. Bütün emekçiler, işçiler kazanana kadar da yanlarında olmaya devam edeceğiz.

“Selam olsun direnen tüm işçi ve emekçilere!”

Her yeni kazanımda bu ülkenin geleceğine dair umutlar yeşeriyor. Buradan selam olsun Darinda Çorap işçilerine! Selam olsun İstanbul’a –Migros Depo Emekçilerine! Selam olsun Çorlu’ya-Şenoba Tekstil işçilerine! Selam olsun-Eskişehir’e-Osmangazi Elektrik Dağıtım işçilerine! Selam olsun Antep’e-Artemis Halı işçilerine! Selam olsun Yemek Sepeti emekçilerine! Selam olsun fabrikanın, işyerinin önünde hakkını almak için direnen tüm işçi ve emekçilere! Halkın coşkun akan selini asla durduramayacaklar. İşte umut buradadır, cesaret buradadır. Bu düzeni değiştirecek güç buradadır. Bu mücadele, iktidarın yaşattığı kara kışı bahara, yaza dönüştürme mücadelesidir. Büyüyen bu itirazlar, yükselen sesler aynı zamanda büyük değişimin de işaretidir. Halkı muma mahkûm edenlerin mum gibi eriyeceği günlerin yakın olduğunun müjdesidir!

“Ülkeyi sadece ekonomide değil, demokrasi ve adalette de çökerttiler”

Bu örgütlü kötülük düzeni değişmeden ekonomi asla düzelmez. Soygunlar, hırsızlıklar bitmeden halk gün yüzü görmez, refaha ulaşmaz. Bu adaletsizlik düzeni değişmeden adalet de demokrasi de bu ülkeye gelmez. Bakın, ülkeyi sadece ekonomide değil demokrasi ve adalette de çökerttiler. Her alanı yıkıma uğrattılar. Cezaevlerini birer işkence merkezlerine dönüştürdüler. Hasta tutsakları ölüme terk ederek yaşam umudunu yok etmeye çalışıyorlar. Kürt düşmanlığı öyle boyutlara vardı ki, Sevgili Leyla Güven arkadaşımıza kendisini tehdit eden gardiyanla tartıştığı için 11 gün hücre cezası verildi. Bunun adı düşmanlık hukukudur. Bunun adı Kürt düşmanlığı, kadın düşmanlığıdır. İnsanlar adaleti, adalet saraylarında değil sokaklarda adalet nöbeti tutarak aramaya başladılar.

“Tüm dünyaya hukuk tanımaz olduklarını ilan ettiler”

Emine Şenyaşar 344 gündür Urfa’da adalet diye haykırıyor. Sesi tüm dünyaya ulaştı ama iktidara ve Urfa Adliyesine bir türlü ulaşmadı. Kulaklarını kapattılar. Yetmedi, dün anneye adaletsizliği haykırdığı için 265 gün adli para cezası verdiler. Zulmünüz kurusun! Sizin zulmünüz kurusun. Zalimlikte sınır tanımayanlar şunu iyi bilsin ki adalet bir gün size de lazım olacak. Bir annenin adalet talebini görmezden gelen bu zihniyet, Türkiye için bağlayıcı olan AHİM kararlarını tanımadığını söylüyor. Tüm dünyaya hukuk tanımaz olduklarını ilan ettiler. Rezaletin dik alasıdır bu! Yine Gülistan Doku, 775 gündür kayıptır. Nerede olduğunu ortaya çıkarmayan, olayı karartmaya çalışan bu iktidar düzeni en büyük kötülük düzenidir. AKP-MHP iktidarı aynı zamanda kayıplar düzenidir. Kadınların kazanımlarına yönelik saldırı giderek boyutlanmaktadır, bunun farkındayız. İstanbul Sözleşmesinden geri çekilen ve erkek şiddetine yol veren bu iktidar şimdi de kadınların nafaka hakkını gasp etmenin yollarını aramaktadır.

“Demokrasi ittifakını her gün daha da büyütüyoruz”

Bu iktidarın bütün gayesi toplumsal kazanımları, demokratik kazanımları ve kadın kazanımlarını bir bir yok etmektir. İşte bizim de yapmamız gereken tüm bu kazanımlarımıza birlikte sahip çıkmak, korumak, güçlendirmek, daha da büyütmek ve gasp edilen tüm haklarımızı bir bir geri almak için örgütlü gücümüzü, örgütlü mücadelemizi daha da yükseltmektir. Türkiye toplumu içinde yer alan bütün farklılıkların sesi ve partisi olan partimiz, toplumun her kesimini kapsamayı hedefleyen demokrasi ittifakını büyütme amacındadır. Hayata emekten ve demokrasiden bakan güçlerle ve partilerle bir araya geliyor ve demokrasi ittifakını büyütüyoruz. Bu ittifak Türkiye için umudun, özgürlüğün ve karanlığı yırtıp atmanın ittifakı olacaktır. Türkiye için en acil ve gerekli ittifakın, demokrasi ittifakı olduğunu biliyoruz, bunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bu ittifak çalışmaları devam edecektir. Bu bilinçle hareket ediyoruz, bütün halkı da yanımızda görmek istiyoruz.

“HDP’nin olmadığı bir gelecek arayışı yeni bir gelecek sunmaz!”

HDP, bu ülkenin geleceğinin adıdır. HDP olmadan demokrasiyi konuşmak çözüm değildir. HDP’nin içinde olmadığı bir gelecek arayışı yeni bir gelecek sunmaz, sunamaz! HDP’nin ortak geleceğe, demokratik çözüme, adalete, barışa, eşitliğe, kadınların ve gençlerin özgürlüğüne, emeğin hakkına dair ortaya koymuş olduğu çözüm ilkeleri Türkiye’nin ortak yaşam ilkeleridir. Güçlü demokrasiye geçişin ilkeleridir. Çok net söylüyorum; Türkiye’nin gerçek anlamda demokrasi ile buluşması ancak HDP’yle mümkündür. Herkesin bunu böyle bilmesi, görmesi ve kavraması gerekir. Bizim amacımız asgari demokratik müştereklerde buluşmaktır.

“Demokrasi ittifakı ortak geleceği birlikte inşa etme ortaklığıdır”

İstiyoruz ki bu ülke daha fazla zarar görmesin, halk artık tek adam sistemi karşısında daha fazla ezilmesin. Demokrasi ittifakını bu yüzden çok önemli görüyoruz. Demokrasi ittifakı bir mücadele ortaklığıdır. Ortak geleceği birlikte inşa etme ortaklığıdır, irade ortaklığıdır. Bu güç birliği hem tarihsel hem de toplumsal bir ihtiyaçtır. Biz yolumuza kararlı bir biçimde devam ediyoruz. Bu amaçla tüm toplumsal kesimlerle; ezilenlerle, emek, barış ve demokrasi güçleriyle, aydınlarla, sanatçılarla, demokrat ve vicdan sahibi herkesle beraber yürüyor, beraber üretiyor, birlikte direniyor ve kararlılığımızı birlikte ortaya koyuyoruz. Birlikte yürümeye, en güçlü seçeneği yaratmaya devam edeceğiz. Umudu yeniden inşa ediyoruz. Aydınlık bir geleceğe giden yolu hep birlikte yeniden inşa ediyoruz. Ortak yaşam iradesini ve demokrasiyle örülen ortak ufkumuzu yeniden inşa ediyoruz.

“Bu birliktelik yeni yaşamı kurmak içindir”

Bu birliktelik herkes içindir, tüm Türkiye halkları içindir. Yaşanabilir bir ülke içindir. Özlemini duyduğumuz barış içindir. Gerçek bir adalet düzeni içindir. Herkesin hakkını koruyan hukuk içindir. Demokratik yeni bir anayasa içindir. Özgürlük içindir. Alın teri ve emeğin hakkı içindir. Kadınların özgürlüğü içindir. Yoksulluğu ve yolsuzluğu bitirmek içindir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam içindir. Demokratik bir cumhuriyette yeni bir yaşamı kurmak içindir. İnanın ki bu mücadele ortaklığı kazandığında tüm Türkiye kazanacaktır. Demokrasi büyük kazanacaktır. Barış kazanacaktır. Hakikat ve adalet kazanacaktır. Herkes kazanacaktır. Hepimiz kazanacağız, şimdiden yolumuz açık olsun!”

Paylaşın

Pervin Buldan: AKP Ve MHP İktidarını Biz İndireceğiz

Partisinin İzmir 4’üncü Olağan İl Kongresi’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, “Bu ülkeyi bu hale getiren AKP-MHP iktidarının tam da bu dönemde bunları yapması kendi koltukların sağlama alması içindir. Biz bu yola asla izin vermeyeceğiz, onları iktidardan biz indireceğiz, biz düşüreceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Yapılan fahiş zamlara da değinen Buldan, “Halkın çarşısını pazarını yangın yerine çeviren bir iktidarla karşı karşıyayız. AKP-MHP iktidarını bu ülkeden göndermek bizim boynumuzun borcudur. Tarihin en büyük elektrik zamlarıyla Türkiye’yi karanlığa sürüklediler. Yapılan zamlar açıkça soygundur.” ifadelerini kullandı.

Pervin Buldan, konuşmasında, 6 muhalefet partisinin görüşmesine partisinin davet edilmemesini de değinerek, “İnsanların emeğini, alınterini sömüren bir iktidar var. Bunların karşısında da güçlü bir muhalefete ihtiyaç var. Dün 6 parti genel başkanı bir toplantı yaptı. Sosyal medyada 2Toplantıda neden HDP yok?2 denildi. Bizi tanımayanları biz hiç tanımıyoruz. Bizi yok sayanları yeri geldiğinde biz de yok saymayanları iyi biliriz.” dedi.

Buldan, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “6 partiden birini ayırın diğerlerinin oy toplamı HDP’nin yarısı etmez. O yüzden biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Yolumuz üçüncü yoldur. Bu yola bir gün herkes muhtaç olacak. Biz öyle kolay lokma değiliz. Demirtaş’ın dediği gibi: Biz demirden leblebiyiz ağzınıza alırsanız dişleriniz kırılır.” ifadelerini kullandı.

“Demokrasi ittifakı bir mücadele ortaklığıdır. Bizler umudu yeniden inşa ediyoruz. Türkiye’nin krizden çıkışı da bu ittifaka bağlıdır.” ifadelerini kullanan Buldan’ın partisinin İzmir 4’üncü Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşma şöyle;

“Merhaba, halklar bahçesi İzmir’in güzel insanları, hakikat ve barışın, barış mücadelesinin onurlu yoldaşları, Deniz Poyraz’ın güzel arkadaşları. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. İzmir’den Türkiye’nin dört bir yanına ışıklar saçan güzel kadınlar, geleceğimizin umudu sevgili gençler, hepinizi partim adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Sevgili halkımız kıymetli misafirler, kongremize gelen değerli konuklar, sevgili kadınlar, sevgili gençler, İzmir 4. Olağan Kongremizi bugün gerçekleştiriyoruz. İki yıllık dönemde bu zorlu görevi üstlenen ve başarı ile bu görevi tamamlayan yönetime, il eş başkanlarına ve bütün arkadaşlarıma emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Yeni göreve seçilecek arkadaşlarıma yine bu zorlu süreçte, bizimle beraber yol yürüyecekleri için şimdiden teşekkür ediyor, yolları açık olsun diyorum.

“Sizlerle her gün büyüyor, güçleniyoruz”

İzmir’e her geldiğimde sizlerin büyük umuduyla karşılaşıyorum, sizlerin yüreğindeki cesaret, gözlerinizdeki parıltıyı görüyorum. İzmir halklar bahçesi bir kent. Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Çerkez’i, Laz’ıyla, Pomak’ıyla tüm inanç ve kimlikleriyle Türkiye mücadele tarihinin en önemli kentlerinden biridir. Onun için burada olmaktan büyük bir onur duyuyorum, mutluluk duyuyorum. İyi ki varsınız, iyi ki buradasınız. Biz sizlerle güçlüyüz, gün geçtikçe daha da büyüyor ve güçleniyoruz. HDP’nin gerçek sahipleri sizlersiniz. Bugün HDP’yi HDP yapan, HDP’yi var eden, HDP’yi büyüten ve güçlendiren siz değerli halkımıza, hepinize tekrardan selam olsun.

“HDP, meydanlarda, sokaklarda, işçilerin, kadınların, gençlerin yanındadır”

HDP için “mecalleri kalmadı” diyenler, “HDP artık bir kongre bile yapamayacak duruma gelmiştir” diyenler, “HDP’yi artık sokaklarda, meydanlarda göremeyeceksiniz” diyenler gelin bu bu salona bakın. Mecalimiz var mı yok mu görsünler. Bu salona baksın HDP’nin mecali var mı yok mu görsünler. Sadece kongrelerimiz değil elbette, meydanlarda, sokaklarda, işçilerin, kadınların, gençlerin yanında duran bir HDP gerçekliği var. Sadece kongrelerde değil, 8 Mart’larda, 21 Mart’larda, Newroz’larda alanlara baksınlar. HDP var mı yok mu işte orada görecekler.

“HDP her gün büyümeye devam ediyor, onlar siyaseten tükeniyorlar”

Gümbür gümbür geliyoruz, demokrasiyi isteyenler, barışı haykıranlar, özgürlüğü isteyenler, Türkiye’nin demokratikleşmesini isteyenler yani HDP’liler geliyor. Asıl onların mecalleri kalmadı, tükendiler, çöplüğe gidecekler haberleri olsun. Onlar siyaseten çökerken, HDP her gün büyümeye devam ediyor, onlar siyaseten tükeniyorlar.  HDP her gün güçlenmeye ve büyümeye devam ediyor. HDP’ye karşı kumpas peşinde olanlar bilsin ki kumpasları asla tutmayacak. İki tane kumpas davası açtılar. Biri Kobanî Kumpas Davası, bir diğeri HDP Kapatma Davası. İkisi de ellerinde patladı, çöktü. Her ikisinde de ortaya koyacak bir delil bulamadılar, bulamıyorlar. Bu kumpas davalarını kurarlarken demokratik siyaseti engelleyebileceklerini sandılar. Bu kumpas davalarını ortaya koyarken HDP’yi bitireceklerini zannettiler.

“Demokratik siyaseti ortadan kaldırmaya gücünüz yetmeyecek”

İntikam amaçlı olan her iki davada ortaya koyacak gerçek deliller olmadığı için onlar bitti ve tükendi. Onlara bir kez daha başaramayacaksınız, başaramayacaksınız, başaramayacaksınız diyoruz. Demokratik siyaseti ortadan kaldırmaya gücünüz yetmeyecek. Bizlerin siyaset yapmasını, HDP’nin Türkiye siyaseti ve tarihinde var olmasını asla engelleyemeyeceksiniz. HDP’siz bir Türkiye siyaset ve parlamentoyu amaçladığınızı iyi biliyoruz ama bunu başaramayacaksınız, çünkü halklarımız asla buna izin vermeyecek. Biz barış ve demokrasi dedikçe bizi kumpaslarla oyalamanın tek bir amacı var. Bu bizimle baş edemediklerinden dolayıdır. Biz her saldırı ve hukuksuzluk, haksızlık karşısında daha da büyüdük, güçlendik. Büyümeye ve güçlenmeye devam edeceğiz. HDP’siz Türkiye ve siyaset tutmadı, tutmayacak. Bunu bir kez daha onlara gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz.

“Özgürce bir arada yaşama fikriyatını ortaya koyan tek parti HDP’dir”

Akıllarında sadece HDP var, çarpıyorlar, bölüyorlar, topluyorlar sonuç sürekli fiyasko çıkıyor. İstedikleri kadar toplasınlar, çarpsınlar, bölsünler HDP’yi asla kapatamayacaklar. HDP aynı zamanda bu ülkenin geleceğine yön verme gücüne sahip olmak, söz ve karar sahibi olmak demektir. Değişimin temel anahtarı sizlersiniz. Sizin örgütlü gücünüz, mücadelemiz, dik duruşunuz, direnişimizdir. Kürt’üyle, Alevi’siyle, Êzidî’siyle, Laz’ıyla Çerkez’iyle bu ülkede tüm dillerin, kimliklerin, inançların, hakların özgürce bir arada yaşama fikriyatını ortaya koyan tek parti HDP’dir. Bu böyle olmaya da devam edecektir. Bunu yaptığımız için bu kadar saldırı altındayız.

“Deniz Poyraz Kürt halkının ve bütün Türkiye halklarının yüreğinde yaşıyor”

Deniz Poyraz arkadaşımızı katlettiler. İzmir’de Türkiye’nin üçüncü büyük ilinde Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin il başkanlığında yoldaşımızı Deniz Poyraz’ı katlettiler. Katlettikten sonra özellikle bu cinayeti örtbas etmeye çalışan bir anlayışın olduğunu çok iyi biliyoruz. Deniz Poyraz’ı kimin katlettiğini, arkasında örgütlü gücü çok iyi biliyoruz. Bir katil tek başına bir katil değildir, arkasında organize bir güç vardır. Biz bu planın, örgütlerin, gücün kimler olduğunu biliyoruz. Biz bunu Çorum’dan Maraş’tan Sivas’tan Roboskî’den Gazi’den Ankara Garı’ndan Suruç’tan ve buralarda işlenen katliamlardan çok iyi biliyoruz. Bu salondaki bu coşku ve birliktelik Deniz Poyraz’ın katledilmesine verilen en büyük yanıttır. Deniz Poyraz ölmedi, milyonlar oldu, sel oldu. İzmir’in bütün sokaklarına yayıldı. Buradan bütün Türkiye’ye bütün dünyaya yayıldı. Deniz Poyraz’ı öldürdüğünüz sanıyorsunuz ama Deniz Poyraz Kürt halkının ve bütün Türkiye halklarının yüreğinde yaşamaya devam edecek.

“Duruşmayı il il kaçırabilirsiniz ama hakikatin açığa çıkmasını engelleyemeyeceksiniz”

Deniz Poyraz cinayetini örtbas etmeye ve yargılamayı Kayseri’ye taşıma isteklerinin olduğunu biliyoruz. Bu duruşmayı il il kaçırabilirsiniz ama hakikatin açığa çıkmasını asla engelleyemeyeceksiniz. Türkiye halkları başta kadınlar olmak üzere bu katliamı yapanların peşini bırakmayacak, hakikatin ortaya çıkmaması için bu mücadele devam edecek ve hakikat mutlaka ortaya çıkacaktır. Sevgili Deniz’e sözümüzdür, sana verdiğimiz söz mutlaka yerine gelecek. Senin umut ettiğin, arzuladığın, yarım kalan barış umudun bu ülkede mutlaka hayata geçecek. 84 milyon insanın özellikle AKP-MHP iktidarının yarattığı kara bir kışı geçirdiğini biliyoruz. Ülkenin kaynaklarına çöken talan düzeni, yaşamı her gün daha da zorlaştırıyor. Halkın cebini, sofrasını, çarşısını, pazarını, marketini yangın yerine çeviren bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu iktidar toplumun üzerine çöken siyasi bir afet, felakettir. AKP-MHP iktidarını bu ülkeden göndermek bizim boynumuzun borcudur.

“AKP ve MHP iktidarını biz indireceğiz, biz düşüreceğiz”

Bugün tarihin en yüksek elektrik zamları ile Türkiye’yi Edirne’den Hakkari’ye kadar karanlığın içine sürüklediler. Türkiye bütün tarihi boyunca en büyük zam, yoksulluk ve yolsuzluklarla karşı karşıya kaldığı bir dönemi yaşıyor. Bunların zihniyetleri karanlık olduğu için bu karanlık ortamları yaratmaya devam ediyorlar. Yapılan zamlar açıkça bir soygundur. Evlere gelen yüksek faturalar haraç ve soygun faturasıdır. Bunlar için halkın hiçbir önemi yoktur, varsa yoksa Saray’dır, 5’li çetedir, yandaşlarıdır. Halk açıkta mı karanlıkta mı, yoksullukla mı uğraşıyor, zamlarla mı pençeleşiyor umurlarında değil. Bütün bunlar için milyonlarca genç işsiz. Artık Türkiye’de yaşamak istemiyorlar, başka ülkelerde yaşamak için Türkiye’yi terk ediyorlar. Bu ülkeyi bu hale getiren AKP-MHP iktidarının tam da bu dönemde bunları yapması kendi koltukların sağlama alması içindir. Biz bu yola asla izin vermeyeceğiz, onları iktidardan biz indireceğiz, biz düşüreceğiz.

“Türkiye halkları ne AKP’ye ne MHP’ye mecbur da değil mahkum da değil”

Utanmadan, sıkılmadan bu yaşanan ekonomik krizi düzelteceklerini söylüyorlar. Zannedersiniz ki muhalefette onlar, iktidarda olan başkaları. Bütün bu çoklu krizlerin müsebbibi sizsiniz, ülkeyi talan ettiniz, çalıp çırptınız, ülkenin bütün kaynaklarını çıkarlarınız için harcadınız. Ülkenin bütün kaynaklarını savaşlara harcadınız. İşte bütün bunların faturası zamlar ile birlikte Türkiye halklarına geri dönüyor ama Türkiye halkları ne AKP’ye ne MHP’ye mecbur da değil mahkum da değil.

“İktidar ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor”

Önce zam yapıyorlar, arkasından yaptıkları zamları bir iki puan düşürüp sanki yeni bir şey yapıyormuş, ucuzluk yapıyormuş gibi halka yalan söylemeye devam ediyorlar. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar. Biz sizin bu yalanlarınızın farkındayız, halkımızın karnı bu yalanlarınıza tok. Artık aldatılacak bir Türkiye halkı karşınızda yok. Bugüne kadar hiçbir sorun çözemeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu ülkede Kürt sorunu var, Alevi sorunu, kadınların sorunu var, yoksulluk sorunu var, açlık sorunu var. İşte bu sorunlar orta yerde duruyorken “çözdük” diyen bir zihniyetin yalanlarını dinleyecek tek bir insan yok. Bu sorunlar çözülmeden Türkiye krizlerden asla çıkamaz. Bu sorunları yok sayan iktidarın ekonomik sorunları çözeceğiz demesinin hiçbir anlamı, kıymeti yok. Bu ülkede seller, depremler, felaketler, Pandemi oldu ve onlar halkı bu sorunlarla baş başa bıraktılar. Sel olan Karadeniz’e gidip halkın kafasına çay paketi attılar, yangın olan yere çıkıp yangını HDP’nin çıkardığın iddia ettiler. Deprem oluyor, depremden bile HDP’yi sorumlu tutan bir anlayış ile karşı karşıyayız. Biz mücadelemizi ve direnişimizi asla ve asla onların siyasetine göre belirlemiyoruz, bir yerde sel, yangın, deprem olsa HDP oradadır, orada olmaya devam edecektir.

“İnsanları mağdur ediyorlar, karda kışta elektriksiz bırakmaya devam ediyorlar”

Şimdi kara bir kış var. Türkiye’nin birçok yerinde yağan kardan dolayı büyük mağduriyetler yaşadılar. Isparta’da insanlar 4 gün elektriksiz kaldı, insanlar soğuktan donmaya mecbur bırakıldılar. Başka bir yerde tweet atan bir öğrencinin, halktan birinin kapısına onlarca polisi göndermeyi bilenler, kardan kapalı olan yolları, Isparta başta olmak üzere birçok yerde insanları mağdur etmeye, elektriksiz bırakmaya devam ediyorlar. Güçlerini sadece yargıdan ve medyadan alan AKP iktidarının gücünün yettiği tek bir yer olarak gördüğü HDP ve Kürtler, size öyle bir ders verecek ki bir daha başınızı bile kaldıramayacaksınız.

“AİHM kararlarını tanımak zorundasınız”

AİHM kararlarını tanımayan, demokrasiyi, hukuku ayaklar altına alan bir iktidar var karşımızda. Adaletsizliklerin her gün çoğaldığı ve buna hizmet eden bir iktidar var karşımızda. Cezaevlerinde rehin olarak tutulan Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın, İdris Baluken’in Gültan Kışanak’ın, Sebahat Tuncel’in, Ayla Akat Ata’nın 5 yıldır suçsuz bir şekilde cezaevlerinde tutulduğunu herkes biliyor. Bu insanların hiçbir suçunun olmadığını dünya alem biliyor. AİHM işinize gelince başvurduğunuz ama işinize gelmeyince tanımadığınız bir mekanizma değildir. AİHM’nin dokunulmazlıklar konusunda ihlal kararı verdiği karar önemli bir karardır. Bunu dikkate alınıp uygulanması gereken bir karar olarak görüyoruz. Sizin keyfinize göre uygulanmayacak bir karar değildir. AİHM kararını tanımak zorundasınız, Selahattin Demirtaş’ı da Figen Yüksekdağ’ı da İdris Baluken’i de Aysel Tuğluk’u da serbest bırakmak zorundasınız. Bunun lamı cimi yok, bu ciddi bir iştir. Türkiye bu kararları uygulamadığı için kaybeden bir ülke durumuna geldi. Buna da AKP-MHP iktidarı öncülük yapıyor.

“Ülkeyi bir tecrit ülkesi haline getirdiler”

Sadece bununla sınırlı kalmıyorlar. Halkın iradesini tanımayan, belediyelerimize kayyım atayan, Kürtlerin iradesini tanımayan, seçimlerde demokratik siyaset kanallarını ve insanların özgürce oy kullanmalarını engelleyen, seçeni cezalandıran ve cezaevine atan bir iktidar var. Yarın sandıklar kurulsun o belediyelerin hepsini tek tek sizden almazsak namerdiz. Ülkeyi İmralı’da Sayın Öcalan şahsında uygulanan tecritle ile bir tecrit ülkesi haline getirdiler. Tecrit artık Türkiye’nin her yerinde yaygınlaştı, yaygınlaşmaya devam ediyor.

“Bizi yok sayanları zamanı geldiğinde biz de yok saymasını iyi biliriz”

İnsanları evlerine hapsetmeye çalışan, insanların alın terini, emeğini sömüren, işçinin, emekçinin, üreticinin emeğini yok sayan bir iktidar var karşımızda. Bunların karşısında onları yenebilecek güçlü bir muhalefete de ihtiyaç var. Dün 6 siyasi partinin genel başkanları bir araya geldiler. Bu toplantıdan sonra sosyal medyada kıyamet koptu. Niye bu 6’lının içinde HDP yok diye soranlar oldu. Sevgili halkımız sizi tanımayanları biz hiç tanımıyoruz, bu da böyle bilinsin. Bizi yok sayanları zamanı geldiğinde biz de yok saymasını iyi biliriz. O 6 siyasi partinin birini ayırın, diğerlerinin oy toplamı HDP’nin yarısı bile etmez.

“Bizim yolumuz 3’üncü yoldur”

Bunun için hiç oralı olmamıza gerek yok. Bunun için biz kendi yolumuzda yürümeye devam edeceğiz. Yolumuz 3’üncü yoldur, 3’üncü yol. Bu 3’üncü yola bir gün herkes muhtaç olacak, bir gün herkes mecbur olacak. Bir gün herkes bizimle görüşmek için yanımıza gelecek, randevu isteyecek. Bundan hiç kimsenin kuşkusu ve şüphesi olmasın. Biz öyle kolay lokma değiliz. Biz sevgili Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi “demirden leblebiyiz, ağzınıza alırsanız dişleriniz kırılır.” Elbette ki biz demokratik bir muhalefeti, bir mücadele ortaklığını büyütmeye kararlıyız. Bu kararlığımız, cesaretimiz, irademiz her daim olacaktır. Demokrasi ittifakı dediğimiz bu yol mücadele ortaklığıdır. Bu güç birliği hem tarihsel hem de toplumsal bir ihtiyaçtır. Bu umudu yeniden inşa ediyoruz. Hepimize hayırlı olsun.

“Çıkış yolu demokrasi ittifakında buluşmaktır”

Türkiye’nin bu çoklu krizlerden çıkış yolu demokrasi ittifakında buluşmaktır. Bu birliktelik tüm Türkiye halkları, Türk’ün, Kürt’ün, Alevi’nin, Laz’ın, Çerkez’in bir arada yaşaması için elzemdir. Bütün bu birlikteliklerin sonunda Türkiye’nin bir barış ve huzur ortamına, özgürlüklere, adalete ve hakikate ulaşabileceği yarınları hep birlikte kuracağımıza bir kez daha söz veriyoruz. Yeter ki cesaretli, kararlı olalım ama aynı zamanda HDP’li olalım, HDP’de kalalım. Ahmet Kaya’nın dediği gibi umut sizdedir, yarınlar sizdedir. Umut HDP’dedir, kadınlardadır, gençlerdedir, tüm haklarımızdadır. Türkiye haklarındandır. Hepinizi sevgiyle selamlıyor, yolumuz açık olsun diyorum.”

Paylaşın

Mithat Sancar: Ortak Aday Fikrine Açığız

Partisinin Nusaybin 4’üncü Olağan İlçe Kongresi’nde konuşan HDP’li Sancar, “Diyoruz ki parlamento seçimlerine kendi ittifakımızla gireceğiz, en geniş demokrasi ittifakıyla gireceğiz. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi için de bütün muhalefet partileriyle diyalog ve müzakere istiyoruz diyoruz. Eğer muhalefet partileri bizlerle geçiş sürecini, önümüzdeki dönemin temel ilkelerini, seçime kadar olan dönemdeki haksızlıkların ve tahribatların tamiri konusunu müzakere ederlerse ortak aday fikrine de açığız.” dedi.

Haber Merkezi / Sancar, konuya ilişkin konuşmasının devamında, “Bugün 6 muhalefet partisinin başkanları bir araya geliyorlar, gelsinler çok iyi yapıyorlar. Diyalog, görüşme, tartışma iyidir. Ama HDP’yi yok sayan, bu diyalogda HDP’yle ilişki kurmayı HDP’yle müzakere yürütmeyi planına koymayan bir anlayışın Türkiye’ye nasıl bir gelecek vaat ettiğini de açılması gerekiyor. Bu masada oturanların önce mutabakata varması gereken şey güçlü parlamenter sisteme dönüş anlaşması olabilir, evet olabilir” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Nusaybin İlçe Örgütü, 4’üncü Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi.  Kongrede konuşan Mithat Sancar, şunları söyledi:

“Değerli kardeşlerim, bu coşkuyla karşılaşmak beni çok mutlu etti. Ne öğrendiysem kökleri bu topraklardadır. Anadilim Arapçayı evde annem ve kardeşlerimle konuşarak öğrendim ama sokağa çıktığımda Kürtçeyi sokaktaki kardeşlerimden öğrendim. Türkçeyi de okulda öğrendim. Bu 3 dili birleştirdik, bunlar bizim gönlümüzdedir. İnançların çeşitliliğini de burada gördüm, kardeşliği de burada öğrendim. Mor Yakup Kilisesi Manastırının bitişiği Zeynel Abidin Camisidir. Selman-ı Pak Türbesi de birkaç yüz metre ötededir. Burada dinler, diller, kültürler ve inançlar birlikte kardeşçe yaşamayı bildiler. Bu kardeşliğin hukukunu kurdular, köklerini derinlere saldılar.

Ne zaman ki zulüm başladı, ayrımcılık ve zorbalık devreye girdi işte o zaman asıl büyük felaketler başladı. Arapçayı, Kürtçeyi burada öğrendim ama Süryaniceyi, Ermeniceyi öğrenemedim. Çünkü ben çocukken sokağa çıktığımda o kıyımdan dolayı Süryani ve Ermeni kalmamıştı. Şimdi de bu ülkeyi tek bir kültür, tek bir ırk ve tek bir renge sıkıştırmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Biz buna karşı direniyoruz. HDP olarak bu ülkedeki bütün dillerin ve kültürlerin eşit ve özgür olmasını istiyoruz.

“Düzenlerini ayrıştırma üzerine kurmuşlar”

Biz istiyoruz ki bu ülkeyi Mardin gibi yapalım, Nusaybin gibi yapalım. Bu ülkeyi kültürlerin, inançların, dillerin bir arada özgür ve eşitçe yaşayacağı bir düzene kavuşturalım. Bundan korkuyorlar. Çünkü bütün düzenlerini ayrıştırma üzerine kurmuşlar, asimilasyon ve tekleştirme üzerine kurmuşlar. Eğer HDP bu yolda başarılı olursa bu düzen değişir, bunu biliyorlar. Bütün menfaatleri ve imtiyazları hepsi sona erer, bunu biliyorlar. İşte bunun için saldırıyorlar HDP’ye, işte bunun için bizi yok etmeye çalışıyorlar.

İşte bunun için Gülser Yıldırım kardeşimi cezaevinde rehin tutuyorlar. Selam olsun Gülser’e. Onun için Sara Kaya yoldaşımı cezaevinde rehin tutuyorlar. Sara’ya buradan hep birlikte binlerce selam gönderelim. Onun için Ayşe Gökkan kardeşimizi zindanda tutuyorlar, onlarca yıl hapis veriyorlar. Onun için Kobani Kumpas Davasını kuruyorlar. Onun için arkadaşlarımızı siyasi rehin olarak tutuyorlar, eş genel başkanlarımızı ve milletvekillerimizi rehin tutmalarının sebebi bu yolu tıkamaktır. Ama işte görüyorsunuz, HDP’nin mecali kalmadı diyenlere Nusaybin en güzel cevabı veriyor. Hun her hebin, Nuseybina rengin her hebi.

“Kapatma davaları bizi yolumuzdan çeviremez”

Bu coşkuyu görün. Zulüm zorbalık engellemez bizi, kapatma davaları da yolumuzdan çeviremez bizi. Bütün bunlara rağmen yürüyoruz başımız dik, hedeflerimiz net. Bu yoldan sapmayacağız, ayrılmayacağız. Yürümekle kalmıyoruz büyüyoruz sürekli, daha çok büyüyoruz. Kürt halkının güçlü direniş geleneğini, büyük bağlılığını arkamızda hissediyoruz. İçimizde yaşıyoruz. İşte o güçlü direniş ruhu ile Türkiye’nin bütün halklarının iradesini buluşturmayı hedef olarak koyduk önümüze. Gerimizde direniş, önümüzde aydınlık var; burada mücadelede yolumuzda da demokrasi, barış ve adalet var. Buna mutlaka ulaşacağız. Sizlerin bu inancı ve coşkusuyla ulaşacağız.

“Biz bu ülkeye büyük barışı getirmeye yemin ettik”

Biz bu ülkeye büyük barışı getirmeye yemin ettik, bu bölgeye büyük barışı getirmeye yemin ettik. Büyük barışın anahtarı Kürt sorununda demokratik çözümdür, bunu da biliyoruz. Bu iktidarın ve altındaki zihniyetin, ona yakın düşünenlerin yaymaya çalıştığı düşmanlaştırma, ayrıştırma, kutuplaştırma politikalarını boşa çıkararak kuracağız büyük barışı. Yani inançlar arasına nefreti, halklar arasına kini ve toplum kesimler arasına düşmanlığı yerleştirmeye çalışan bu rejimi, bu rejimin altındaki zihniyeti ve bu rejimi taşıyan güçleri alt edeceğiz. Bu alt etme ancak kararlı bir mücadele, güçlü bir örgütlenme ve sağlam bir birliktelikle yapabilir. Nusaybin bugün bunu gösteriyor. Türkiye’nin dört bir köşesinde, Kürdistan’da bütün kongrelerde ortaya çıkan hava budur. HDP yürüyor, büyüyor, hedefe doğru gidiyor. Önümüz barış, önümüz demokrasi, önümüz adalet.

“İşte bizim mücadelemiz bu kanlı girdabı bitirecek bir geleceği kurmak içindir”

Biz büyük barışı sadece bu ülke için değil bu bölge için de istiyoruz. Şurada yanı başımızda yapay sınırlarla ayrıldığımız halklarla bir arada yaşamak istiyoruz. Bizim için serxet binxet yoktur. Hepsi birdir. Hepimiz biriz, hepimiz aynı kaderi paylaşıyoruz, aynı kültürlerden geldik. Hepimizin isteği eşit ve ortak yaşamdır. Şurada Rojava’da IŞİD’in barbar saldırıları, sınır tanımaz zulmü ve zorbalığı halkların direnişiyle ve başta Kürt halkının fedakarca mücadelesiyle püskürtüldü. IŞİD yenildi ama bitmedi.

Görüyorsunuz daha geçen gün Heseke’de büyük bir saldırı gerçekleştirdi. IŞİD nereden alıyor bu cesareti? Bu barbar, bu kan emici yapı hala bu büyük saldırıları yapıyorsa nereden alıyor cesareti? İşaretleri, delilleri, bilgileri ortada. IŞİD’in iki tane lideri öldürüldü. Bağdadi Türkiye sınırından 4 km içeride öldürüldü. Sonra gelen IŞİD lideri de sınırın 1,5 km ötesinde öldürüldü. Neyi gösteriyor tüm bunlar? Bu zihniyeti kollayan kim, bu barbarlara yolu açan koruma sağlayan kim? İşte bizim mücadelemiz bütün bu kirli ilişkileri, kanlı girdabı bitirecek ve yok edecek bir aydınlık gelecek kurmaktır. IŞİD zihniyeti orada yenildi, burada canlanmasına asla izin vermeyeceğiz.

“Kader ortalığını birlikte sahiplenmek istiyoruz”

Büyük barış, işte burada halkların buluşmasını engelleyen fiziksel, zihinsel ve siyasal sınırları anlamsızlaştırmakla kurulabilir. Şimdi duvarlar örüyorlar ama biz sevgi bağları, gönül bağları kurmak istiyoruz. Kader ortalığını birlikte sahiplenmek istiyoruz. O nedenle HDP’nin barışı, bu ülke ve bölge içindir. HDP’nin hedeflediği demokratik yaşam bütün halkların ortak geleceği içindir. Bunu da başaracak gücümüz vardır.

Yeter ki örgütlülüğümüzü güçlendirelim, birliğimizi her daim sağlam tutalım. Başarının yolu buradan geçer. HDP bunu başaracak güçtedir. Ama karşımızda her türlü zulüm yöntemini, hileyi, dalavereyi kullanmak zihniyetinde olan bir iktidar bloku var. HDP’ye kapatma davası açtırıyorlar. Bizi korkutacaklarını, çaresiz bırakacaklarını zannediyorlar. HDP çaresiz olmaz, çaresiz kalmaz. HDP halkın gücüyle çareler de yollar da üretir. Halkın inancı yeni yollar da inşa eder. Biz bu yolları birlikte inşa edeceğiz. Bu ülkenin tüm halklarına, bu ülkenin tüm insanlarına demokratik, özgürlükçü ve eşitlikçi bir geleceği mutlaka getireceğiz.

“Gelin birlikte yürüyelim, çünkü birlikte yürüdükçe büyür ve güçleniriz”

Mutlaka böyle bir geleceği inşa edeceğiz. Bunu elbette sonuna kadar yapma mücadele gücümüz vardır. Ancak bunca zorbalık, soygun, talan, inkarcılık ve tekçilikle mücadele yükü sadece HDP’nin omuzlarına bırakılarak alt edilemez. HDP mücadele eder, halklarla birlikte yolunda yürür ama eğer gerçekten geleceği birlikte inşa edeceksek, büyük barışı ve demokrasiyi getireceksek en geniş demokrasi ittifakını da kurmak zorundayız.

İşte onun için uğraşıyoruz. Bu ülkenin bu zorbalıktan, zulümden, soygundan, talandan kurtulması için en geniş demokrasi ittifakını kurmaya çalışıyoruz. Bu ittifak sadece belli gruplar ve çevrelerle sınırlı değildir. Türkiye’nin bütün mazlumlarını, dışlananlarını, sömürülenlerini kapsayacak geniş bir özgürlük, kurtuluş, barış ve demokrasi ittifakı olacaktır. Bugün Türkiye’ye dayatılan iki yolun dışında başka yollar olduğunu da gösterecektir. Çağrımız bütün demokrasi güçlerinedir, bütün mazlumlara mağdurlaradır: Gelin birlikte yürüyelim, birlikte yürüdükçe güçleniriz ve güçlendikçe bu zalim rejimi, bu zorba iktidarı mutlaka değiştiririz.

“Müzakere ederlerse ortak aday fikrine de açığız”

Sevgili kardeşlerim bugün yine ittifaklar meselesi gündemde. Biz politikamızı aylardır anlatıyoruz. Diyoruz ki parlamento seçimlerine kendi ittifakımızla gireceğiz, en geniş demokrasi ittifakıyla gireceğiz. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi için de bütün muhalefet partileriyle diyalog ve müzakere istiyoruz diyoruz. Eğer muhalefet partileri bizlerle geçiş sürecini, önümüzdeki dönemin temel ilkelerini, seçime kadar olan dönemdeki haksızlıkların ve tahribatların tamiri konusunu müzakere ederlerse ortak aday fikrine de açığız.

Bugün 6 muhalefet partisinin başkanları bir araya geliyorlar, gelsinler çok iyi yapıyorlar. Diyalog, görüşme, tartışma iyidir. Ama HDP’yi yok sayan, bu diyalogda HDP’yle ilişki kurmayı HDP’yle müzakere yürütmeyi planına koymayan bir anlayışın Türkiye’ye nasıl bir gelecek vaat ettiğini de açılması gerekiyor. Bu masada oturanların önce mutabakata varması gereken şey güçlü parlamenter sisteme dönüş anlaşması olabilir, evet olabilir.

“HDP’ye düşmanca yaklaşan herhangi bir partinin kendini muhalefet saymaya hakkı yoktur”

Biz de bu konuda görüşümüzü açıkladık zaten. Ama asıl tartışılması gereken şey bu ülkeye güçlü demokrasiyi ve kalıcı barışı nasıl getireceğimizdir. Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken güçlü demokrasi, kalıcı barış ve gerçek adalet için HDP’yle müzakere etmek şarttır. HDP’yle diyalog içinde olmak, mutabakat aramak şarttır. Çünkü bu halkın demokrasi inancı, bu halkın barış talebi, bu halkın adalet hasreti bu ülkeyi dönüştürebilecek ve onu aydınlığa taşıyabilecek en temel güçtür.

Bu gücü yok sayarak Türkiye’yi bu bataklıktan, bu kısır döngüden, bu soygun düzeninden çıkarmak mümkün değildir. Bunu görelim ve yolumuzu serinkanlılıkla ve kararlılıkla belirleyelim. Kim ki HDP’yi düşmanlaştırır onun AKP ve MHP’den farkı yoktur. HDP’ye düşmanca yaklaşan herhangi bir partinin Türkiye’de kendini muhalefet gücü saymaya da hakkı yoktur. HDP’ye bu iktidarın özellikle de MHP’nin anlayışıyla yaklaşan herhangi bir oluşum, yapı ve partinin ülkeye barış vaat edecek herhangi bir hakkı, herhangi bir programı yoktur. O nedenle iktidarın dilinden uzaklaşın, zihniyetinden uzaklaşın diyoruz.

Aynı şekilde HDP’yi yok sayan, bu güçlü demokrasi dinamizmini, bu kararlığı yok sayan herhangi bir girişimin bu ülkenin halklarına inandırıcı bir aydınlık gelecek vadetmesi de mümkün olmaz. Biz mücadelemizde kararlıyız, yolumuza devam edeceğiz. Bütün toplum kesimleriyle diyalog ve müzakere yollarını kurmak için elimizden gelen her çabayı harcayacağız. Demokrasiye geçiş sürecini, barışın kurulması yolunu açmak için üzerimize düşen bütün sorumlulukları yerine getireceğiz. Görevlerimizin ve sorumluluğumuzun bilincindeyiz.

“Asıl anahtar buradadır, sizin elinizdedir”

Türkiye halklarına bir kez daha seslenmek istiyorum. Kim ki bu zorba, soygun, çete ve mafya rejiminin bir makyajla, süslemelerle, küçük düzenlemelerle devamına yönelmişse şimdiden dur demek gerekiyor. Şimdiden o anlayışlarını uyarmak ve bu yoldan vazgeçirmek için bütün demokrasi güçlerinin ağırlık koyması ve irade göstermesi gerekiyor. Bizler bu ülkeye ve bölgeye barışı, eşit ortak yaşam temelinde getirmeye kararlıyız. Bunun için üzerimize düşeni yapacağız, yapmaya devam edeceğiz. Yeni bir başlangıç için, bu soygun ve zindan düzenini değiştirmek için asıl kilit anahtar buradadır. Sizin elinizdedir. Bu anahtar ile bütün paslı kapıları açmak da bizim görevimizdir. Bütün Türkiye ve bölge halklarına sözümüzdür; mutlaka yapacağız, mutlaka başaracağız.

“Ne zaman bir zulüm politikası devreye sokulacak olsa önce bu topraklarda denemesi yapılıyor”

Bugün bir elektrik zulmü yaşanıyor değil mi bütün Türkiye’de, elektriğe %100’den fazla zam geldi. İnsanlar faturalarını ödeyemiyor, esnaf dükkanını kapatıyor. Burada Nusaybin’de kaç esnaf kepenk kapatmak zorunda kaldı, kaç küçük atölye çalışmalarını durdurmak zorunda kaldı biliyoruz. Biz kaç yıldır bağırıyoruz DEDAŞ zulmü bu toprakları kurutuyor diye. Hep söylüyoruz; ne zaman bir zulüm politikası devreye sokulacak olsa önce bu topraklarda denemesi yapılıyor, önce burada hazırlanıyor.

Yıllardır Mardin’in, bölgedeki pek çok şehrin çiftçileri DEDAŞ zulmüne karşı durmadan bağırıyorlar, ses çıkarmaya çalışıyorlar. Ama bu sesler ülkenin başka yerlerinde yeterince duyulmadığı için şimdi elektrik zulmü ülkenin tamamına yayıldı. Aynı şey savaş politikaları için de geçerli. Burada pişirilen bütün politikalar gün geliyor ülkenin tamamına yayılıyor. İşte bunları kökünden durdurmak için buradaki büyük mücadeleyi, büyük inancı ve kararlılığı görmek lazım. Türkiye’yi ve bu bölgeyi barış, demokrasi, adalet ve eşitlik yolunda değiştirecek güç buradadır. Bizleriz, sizlersiniz. Bu ülkede bu iradeyi, bütün halkları buluşturacak inanç da kararlılık da bizdedir. Büyük barışı da kuracak asıl program işte buradadır.

Em dizanin riya me vekirî ye. Hewce ye em yekîtî û rêxistina xwe xurttir bikin. Riya me, meşa me riya azadiyê ye. Hûn bimînin di xêr û xweşiyê de. Bi xatirê we. Allah’a ısmarladık.”

Paylaşın

HDP’li Temel’den Dikkat Çeken Üçüncü İttifak Açıklaması

Ankara’da gerçekleşecek olan 6 siyasi partinin ittifak görüşmeleri öncesi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, Artı TV yayınında ‘3. ittifak’ çalışmalarında gelinen aşamaya ilişkin bilgi verdi.

Gazete Duvar’ın aktarımına göre Tayip Temel, İyi Parti’nin tutumunun ortak aday konusunda ciddi engel oluşturduğunu söyledi.

“İYİ Parti faktörü Millet İttifakı’nın en büyük handikaplarından biridir. İYİ Parti mevcut ırkçı, milliyetçi zihniyetin kodlarını yüzde yüz taşıyan ve bunu Millet İttifakı’nda baskın hale getirmeye çalışan bir siyasi anlayış” diyen Temel “Müzakereye açık olduğunuzu söylemiştiniz. Fakat İYİ Parti’nin Millet İttifakı içindeki tutumu, ortak aday konusunda bir engel oluşturur mu?” sorusu üzerine özetle şunları söyledi:

Ciddi engel oluşturur. Buradan açık söylemek zorundayım, bizim kendi adayımızı çıkarma eğilimimizi giderek güçlendiren gelişmeler var Millet İttifakı’nda. Şöyle bir yaklaşımla karşı karşıya kalıyoruz… Yani Erdoğan karşıtlığı, AKP karşıtlığı uygulamalarından, pratik politikalarından dolayıdır.

Türkiye halklarına yaşattığı acılardan kaynaklıdır. Yoksa biz bir siyasi tercih olarak sadece Erdoğan karşıtlığına kilitlenmiş bir siyasi anlayış değiliz. Ama bunu istismar eden, bu karşıtlığı kendisine yontan ve ‘nasıl olsa bu karşıtlık orta yerde dururken diğer tarafın işine yarayacak hamlelerden imtina eden HDP ve HDP eksenindeki ittifak’ anlayışı sığ bir değerlendirmedir.

‘HDP kapatılsın’ diyeceksiniz, HDP’yi kriminalize eden devlet aklına hizmet edecek açıklamalarda bulunacaksınız, 6 parti bir araya gelip parlamenter sistemi tartışacaksınız, HDP’ye davetiye bile göndermeyeceksiniz ki HDP yan yana durma gibi bir ısrar içinde de değil… ekonomik krize karşı çağrı yapılıyor.

HDP’yi Meclis’te çoğunluğu bulunan 3. siyasi parti olarak yok sayacaksınız. Şimdi nereden tutacağız bu yaklaşımı. Biz de bugün aslında her yönüyle bu iki ittifaka yönelik tutumumuzu hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tartışmaya, değerlendirmeye devam ediyoruz.”

Tayip Temel, sosyal medya hesabından programın videosunu da “HDP’nin AKP MHP karşıtlığını kendine göre ele alan bir Millet İttifakı ciddi yanılgılar ile karşı karşıya kalır. HDP’ye doğru yaklaşmayanlara karşı bizim de hamlelerimiz olur…” notuyla paylaştı.

Paylaşın

HDP’li Paylan’dan Demokrasi Güçlerine ‘Erken Seçim’ Çağrısı: Hazırlıklı Olmalıyız

HDP’li Garo Paylan, Diyarbakır’da yaptığı temaslar sırasında demokrasi güçlerine erken seçime hazırlıklı olunması çağrısında bulunarak, “Biz, bu yaz ya da sonbaharda bu iktidar bir seçime girmek zorunda kalacak diye düşünüyoruz. Çünkü ekonomik kriz derinleşecek, sosyal hareketler de derinleşecek. Görüyorsunuz insanlarımız isyan etmeye başladılar ve bu isyanlarının ve itirazların büyüyeceğini düşünüyoruz. Bu açıdan yakın bir vadede en geç 13 ay da bir seçim olacak. Ben yaz ya da sonbaharda bir seçim bekliyorum.” ifadelerini kullandı.

HDP’li Paylan, açıklamasının devamında, “Bu altüst oluş döneminde biz hazır olursak demokrasi güçleri hazır olursa bu krizden sonra biz iktidarda oluruz. Biz bu ülkeyi yönetiriz. Neden kötü bir yönetiminden başka kötü bir yönetime geçsin bu ülke? Faşist bir iktidar hala yüzde 40 oy alarak iktidar olmayı hedefliyor. Muhalefete de bakıyoruz millet ittifakı içerisinde ciddi bir demokrasi iddiası yok.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekonomiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Diyarbakır ziyaretinin 4’üncü gününde Amed Emek ve Demokrasi Platformu üyeleriyle bir araya geldi. Ziyarete Paylan’ın yanında HDP Diyarbakır İl Örgütü Eşbaşkanları Zeyyat Ceylan ve Gülistan Atasoy, DBP Diyarbakır İl Örgütü ve HDP Diyarbakır İl Örgütü yöneticileri katıldı.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Diyarbakır 1 No’lu Şubesi’nde gerçekleşen ziyarette konuşan Paylan, Diyarbakır’da sosyal ve toplumsal birçok kesimi ziyaret ettiklerini ve bazı sorun ve sıkıntıları yerinde tespit ettiklerini söyledi.

“Türkiye’de derin bir ekonomik kriz var ama Diyarbakır’da bir ekonomik buhran var” diyen Paylan, bu durumu yaptıkları tespitlerde gördüklerini belirtti. Türkiye genelinde tüm illerde sahada tespitlerde bulunduklarını aktaran Paylan, Diyarbakır’da yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlara ilişkin “Dokunduğumuz her insandan bin ah işittik” dedi. İşçinin geçinemediğini, işverenin giderlerini karşılayamadığını, çiftçinin gübre alamadığını, hayvan üreticisinin yem alamadığını yine emeklinin ay sonunu getiremediğinin altını çizen Paylan, son dönemde gündemde olan elektrik zamları sebebiyle esnafların da üç katına varan faturaları ödemek zorunda kaldığını vurguladı.

“Kara kışı yaşıyoruz”

Esnafın hem giderlerinin 3 katına çıktığını hem de işlerinde 4’te 1 oranında düşüşün yer aldığını dile getiren Paylan, kentte yaptıkları izlenimleri şöyle aktardı:“ Şuanda şehrimizde hem bir ekonomik durgunluk var hem de fahiş zam ve faturalar var. Tüm toplumsal kesimleri saran bir ekonomik buhran ile karşı karşıyayız. Biz iktidarı, ‘Bu yoldan vazgeçin’ diye defalarca kez uyardık. Özellikle geçen yıl bütçe görüşmelerinde ‘Saraylara, savaşlara, yandaşlara para aktarmaktan vazgeçin, bir avuç yandaşınızı zenginleştirmekten vazgeçin gelin kaynakları emekçilere, işçilere, emeklilere, işsizlere doğru aktaralım. Atanamayan öğretmenleri atamak, emeklilikte yaşa takılanları emekli etmek, Kredi Yurtlar Kurumuna (KYK) borçlu gençlerimizin borçlarını silmek, ay sonunu getiremeyen emeklilere daha iyi emekli maaşları vermek, işçilerini daha iyi emek ve gelir koşullarında yaşaması için kaynak aktaralım’ dedik ama tüm taleplerimizi reddettiler. Bize, ‘Her şey dört dörtlük, biz bu yola devam edeceğiz’ dediler. Bütçeden kaynakları saraylara, savaşlara, yandaşlara aktardılar ve şimdi kara bir kış geçiriyoruz.”

Erdoğan’ın, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” sözlerini hatırlatan Paylan, bunun ardından iktidarın faizleri suni olarak düşürmeye kalkması üzerine dolar ve enflasyonun patladığını, kredi faizlerinin ise beklenenin aksine yükseldiğini kaydetti. Türkiye’de yaşayan yurttaşların net yüzde 75’inin borçlu olduğunu ifade eden Paylan, “Özellikle dar gelirli işçiler emekçiler borçluyken onların tabii ki faiz ve borç yükünü arttırdı” dedi.

“Erken seçim kapıda”

Platform ile ekonomik alanda yaşanan sorunları konuşmak ve çözüm yolları bulmak için bir araya geldiklerini ifade eden Paylan, devamında şöyle konuştu: “Bizim sahada gördüğümüz durumlar çok vahimdi. Buradaki örgütlü güçleri de dinlemek üzere bu toplantıyı organize ettik. Biz artık bu iktidara, ‘Siz yanlış yapıyorsunuz, yanlış yoldasınız’ demenin bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Bu iktidar artık miadını doldurdu. Ama 3 ay ama 13 ay sonra bu ülkede seçim olacak. Biz, bu yaz ya da sonbaharda bu iktidar bir seçime girmek zorunda kalacak diye düşünüyoruz. Çünkü ekonomik kriz derinleşecek, sosyal hareketler de derinleşecek. Görüyorsunuz insanlarımız isyan etmeye başladılar ve bu isyanlarının ve itirazların büyüyeceğini düşünüyoruz. Bu açıdan yakın bir vadede en geç 13 ay da bir seçim olacak. Ben yaz ya da sonbaharda bir seçim bekliyorum.

“Demokrasi güçleri hazır olmalı”

Buna da biz demokrasi güçleri olarak hazır olmalıyız diyoruz. HDP olarak da demokrasi ittifakımızı genişletme iddiasındayız ve yeni dönemde demokrasi ittifakının bu ülkenin yönetiminde olması gerektiğini düşünüyoruz. 1994 yılında yine böyle bir ekonomik kriz oluştu. O ekonomik krizden sonra Refah Partisi o dönem bu ekonomik krizden iktidar olarak çıkmıştı. 2001 yılındaki ekonomik krizden AKP çıktı, tek başına iktidar oldu ve 20 yıldır neoliberal politikaları sürdürüyor. Yurttaşlarımızı daha borçlu hale getirdi ve şuanda yurttaşlarımız Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oldular. Şimdi yine bir altüst dönemi yaşıyoruz. Bu altüst oluş döneminde biz hazır olursak demokrasi güçleri hazır olursa bu krizden sonra biz iktidarda oluruz. Biz bu ülkeyi yönetiriz. Neden kötü bir yönetiminden başka kötü bir yönetime geçsin bu ülke? Faşist bir iktidar hala yüzde 40 oy alarak iktidar olmayı hedefliyor. Muhalefete de bakıyoruz millet ittifakı içerisinde ciddi bir demokrasi iddiası yok. Oysa biz demokrasi güçleri olarak ekolojik ve kadın özgürlükçü, demokratik bir yaşamı hayal ediyoruz. Hepimizin işi, hepimizin aşı olsun diyoruz ve bu ülkenin kaynakları hepimize yeter diyoruz. Daha çok üreterek ve hakça paylaşarak herkese refah sağlayabileceğimizi görüyoruz. Kaynaklar yüzde 1’e akmasın tam tersine halka emekçilere doğru aksın diyoruz. Bunun olacağı ekonomik bir düzen sağlayabiliriz.”

(Kaynak: MA)

Paylaşın

HDP’li Günay: Zalimin Karşısında Mazlumun Yanında Olmaya Devam Edeceğiz

Elektrik zamları protestolarından, işçi emekçi protestolarına, Cemevlerinin ayrımcılığa hayır diyen sesinden, sağlık emekçilerinin yaşamak ve yaşatmak istiyoruz seslerine kadar protestoların tamamının son derece meşru, haklı talepler olduğunu belirten HDP’li Ebru Günay, “Halkın taleplerini sahiplenen, meşru talepleri destekleyen partimizi yandaş basın kriminalize etmeye çalışıyor. Soygun düzeninin üstünü bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar. Bizler zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz.” dedi.

Haber Merkezi / Ebru Günay, “HDP olarak bir kez daha hakları, insani geçim koşulları, fatura soygunları ve enflasyon karşısında maaşları eriyen tüm işçi ve emekçilerin, ayrımcılığa dur diyen Alevilerin, halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerinin ve tüm halkımızın demokratik mücadelesinin, taleplerinin yanındayız, yanında olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Günay, “Türkiye siyasi tarihi boyunca AKP MHP ittifakı kadar işçi haklarına bu kadar pervasızca saldıran, yok sayan, düşmanlık yapan başka bir iktidar görmedi. OHAL’i  Allah’ın lütfu olarak gören bu iktidar 83 milyonun gözüne bakarak işverenlere, işçiler greve gidemiyor müjdesini verdi. 2002 yılından bu yana işgücü piyasasını esnekleştirme, güvencesizleştirme politikalarıyla saray iktidarının hiç şaşmayan pusulası haline geldi. Bu pusula bir avuç yandaşa milyarlar verirken toplumun tamamını yoksullaştırıyor. Tüm emekçiler alanlarda direniyor. Yemek Sepeti, Migros Depo ve pek çok alandaki emekçiler günlerdir ekmeklerine ve alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. Bizler de direniş alanlarındayız. İşçilerle, emekçilerle yan yana mücadele etmeye devam ediyoruz” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Günay, şunları söyledi:

“AKP iktidarının halka dayattığı zam, zulüm devam ediyor. Son birkaç ayda yapılan zamlarla Türkiye toplumu kara kışa mahkum edildi. Zamlar sadece elektrik ile sınırlı değil. Yurttaşlar, doğalgaz, akaryakıt, köprü, otoyollar ve bu sebeple tüm tüketim kalemlerine yapılan yüzde 100’lük zamlarla karanlık, açlık ve geçim sıkıntısı ile karşı karşıyalar. Açlık ve sömürü çarkı dayanılmaz bir noktaya gelmiştir.

“Yurttaşlar sokakta ‘soygun var’ diyerek itiraz ediyor”

Ülkenin neredeyse her noktasında yurttaşlar birer soyguna dönüşen faturalara karşı artık yeter diyerek alanlara çıkmaktadır. Sokak bunun adını çok net ortaya koymuştur. Sokak soygun var diyerek itiraz ediyor. “Hükümet istifa” diyerek seslerini yükseltmeye devam ediyor Elektriğe yapılan zamlardan sonra dört bir yanda fatura yakma, dağıtım şirketlerini ve iktidarı protesto etme ve yürüyüşler düzenleme devam ediyor. Doğubayazıt’tan Muğla’ya, Urfa’dan Tatvan’a, Silvan’dan Antalya’ya, Kızıltepe’den Yüksekova’ya kadar ülkenin birçok yerinde yurttaşlar isyanını yükseltiyor. Son 30 yılın en soğuk kışını yaşıyoruz ama yurttaşlar ısınamıyor. Özellikle işyerlerine gelen elektrik faturaları yoksulluğa, hukuksuzluğa yol açıyor. Yurttaşlar faturaları bankadan kredi çekerek ödemek zorunda kalıyor. Önce gıdasından, ilacından kısıyor, yetmiyor bankalardan kredi çekerek, yani yeniden borçlanarak borç ödüyorlar.

Sokak acılarımızla dalga geçen iktidara soygun var diyerek itiraz ediyor. “Hükümet istifa” diye seslerini yükseltmeye devam ediyor. Saray’ın ışıltılı avizeleri yansın diye Isparta’da bir yurttaşımız donarak can verdi. Hava sıcaklığının -11 derecelere indiği Isparta’da elektrik kesintileri yaşandı. Sorunu günlerce çözemedi bu iktidar, çözümü ise yandaş basına Isparta yasağı koymakta buldu. Ama Isparta halkının elektriksiz kalması ise bir gerçek, bu hakikati asla örtemezler. Isparta Türkiye’de elektrik faturalarıyla yaşanan krizin bir alarm noktasıdır. Kurumlar uyarıyor, elektrik mühendisleri odasından özelleştirme uyarısı yapıldı. Bütün ülkenin akıbeti Isparta gibi olacak. Isparta’nın karanlıkta kalmasının sebebi AKP iktidarıdır. Bugün dünyanın en pahalı elektriğini, doğalgazını akaryakıtını kullanan ülke Türkiye’dir. HDP olarak çözüm önerilerimiz net. Elektrik üretim ve dağıtım hizmetleri kamulaştırılmalı, elektrik faturalarına 2018’den bu yanı yapılan bütün zamlar geri çekilmelidir. Sokaklarda protesto eden, kiraların iki katı faturaya maruz kalan yurttaşların talepleri çok net: AKP iktidarı, Türkiye halklarını soktuğu bu karanlığa karşı istifa etmeli.

“Elektrik zulmüne maruz kalan Cemevleri ticarethane değil ibadethane merkezidir”

Elektrik zulmüne bir diğer tepki ise Cemevlerinden geldi. Çok haklı bir itiraz; “Cemevleri ticarethane değildir” diyerek faturaları ödemeyeceklerini duyurdular. Cemevleri birer ibadethane merkezidir. Toplum ve bütün dünya ülkeleri bu realiteyi kabul ediyor. Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, fakat iktidar bu gerçeği kabullenmiş değil. Alevi kurumları yıllardır birer ticarethane gibi görülmekte ve bugün ise 50 bin TL’ye varan elektrik faturalarıyla karşı karşıyalar. Bu faturalar inkarın açık göstergesidir. Bu sadece maddi bir zulümdür ama sadece maddi bir zulüm değil Alevi toplumuna dönük ayrımcılığın açık kanıtıdır. Alevi kurumları bu ayrımcılığa karşı çıkıyorlar. Bugün de elektrik faturalarını ödemeyeceklerini duyurdular. Bu son derece meşru ve haklı bir protestodur. Buradan ayrımcılığa ve zam zulmüne karşı tepkisini ortaya koyan Alevi kurumlarının yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Sağlık çalışanlarının beyaz önlük eylemleri devam ediyor. Türkiye’de sağlık emekçileri bir günlüğüne iş bıraktı, “geçinemiyoruz emeğimizin karşılığını alamıyoruz, nefes alamıyoruz” diyen sağlık emekçileri hastanelerin önünde bir araya geldiler. Sağlık emekçileri ise günlerdir haykırıyor ve “Haklarımız sağlansın güvence altına alınsın, güvencesizliğe son verilsin, çalışma koşullarımız düzeltilsin, sağlıkta şiddete son verilsin, nitelikli sağlık hizmeti vermemizin koşulları oluşturulsun. Ücretlerimiz iyileştirilsin ekonomik koşullarımız düzeltilsin” diyorlar. Sağlık çalışanları aylardır “emek bizim söz bizim” diye haykırıyorlar. Defalarca Meclis’e de geldiler, eylem gerçekleştirdiler. Bizler de onlarla beraber alandaydık, yan yanaydık. Ancak AKP-MHP iktidarı sağlık emekçilerinin taleplerini görmüyor. Biliyorsunuz iktidar sağlık çalışanlarını dinlemeyerek apar topar bir yasa tasarısı getirdi. HDP olarak sağlık emekçilerinin talepleri dinlenerek tasarının yeniden düzenlenmesini istedik. İktidar sağlık çalışanlarının haklı taleplerinin önünde duramadı. Daha iyisini getireceğiz dediler ama sürüncemede bıraktılar. Ülke yangın yeri ancak iktidar Meclis’te iki haftadır tatil halinde. Sağlık çalışanlarının artık sabrı kalmadı. “Bizi oyalamayın, hakkımız olanı istiyoruz, bıçak kemiğe dayandı” diyorlar. HDP olarak sağlık çalışanlarının özlük hakları başta olmak üzere bütün taleplerini karşılayacak bir yasa teklifinin Meclis’e getirilmesi ve gündem edilmesi yönünde çağrımızı yineliyoruz. HDP olarak sağlık emekçilerinin talepleri doğrultusunda tasarının yasalaşması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.

Meclis’in biran önce bu tasarıyı gündeme alması için çalışmaya devam edeceğiz. Alanlarda yan yana durduk Meclis’te de bu talepleri sonuna kadar savunmaya, mücadele etmeye, sağlık emekçilerinin Meclis’teki sesi olmaya devam edeceğiz.

“Zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz”

HDP olarak halkın haklı taleplerini sonuna kadar destekliyoruz. Yanlarında mücadele etmeye devam ediyoruz. Elektrik zamları protestolarından, işçi emekçi protestolarına, Cemevlerinin ayrımcılığa hayır diyen sesinden, sağlık emekçilerinin yaşamak ve yaşatmak istiyoruz seslerine kadar protestoların tamamı son derece meşru, haklı talepler. Halkın taleplerini sahiplenen, meşru talepleri destekleyen partimizi yandaş basın kriminalize etmeye çalışıyor. Soygun düzeninin üstünü bize saldırarak kapatmaya çalışıyorlar. Bizler zalimin karşısında mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz. Hiç kimse buna engel olamaz. HDP olarak bir kez daha hakları, insani geçim koşulları, fatura soygunları ve enflasyon karşısında maaşları eriyen tüm işçi ve emekçilerin, ayrımcılığa dur diyen Alevilerin, halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerinin ve tüm halkımızın demokratik mücadelesinin, taleplerinin yanındayız, yanında olmaya ve birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz.

Türkiye siyasi tarihi boyunca AKP MHP ittifakı kadar işçi haklarına bu kadar pervasızca saldıran, yok sayan, düşmanlık yapan başka bir iktidar görmedi. OHAL’i  Allah’ın lütfu olarak gören bu iktidar 83 milyonun gözüne bakarak işverenlere, işçiler greve gidemiyor müjdesini verdi. 2002 yılından bu yana işgücü piyasasını esnekleştirme, güvencesizleştirme politikalarıyla saray iktidarının hiç şaşmayan pusulası haline geldi. Bu pusula bir avuç yandaşa milyarlar verirken toplumun tamamını yoksullaştırıyor. Tüm emekçiler alanlarda direniyor. Yemek Sepeti, Migros Depo ve pek çok alandaki emekçiler günlerdir ekmeklerine ve alın terlerine sahip çıkmak için alanlardalar. Bizler de direniş alanlarındayız. İşçilerle, emekçilerle yan yana mücadele etmeye devam ediyoruz.

“Herkesin direnişleri desteklemesi en büyük sorumluluktur”

Kimi zaman sağlık emekçileri ile birlikte özlük haklarımızı istiyoruz. Kimi zaman Yemek Sepeti emeklileriyle alın terimize sahip çıkmaya devam ediyoruz. Buradan da tüm halkımıza duyarlılık çağrısında bulunmak istiyoruz. Bu hak direnişinin yanında olmak, kazanım elde etmenin biricik yoludur. İşçiler kazanırsa tüm toplum kazanır. Bu nedenle Yemek Sepeti’nden sipariş vermemek, eylemde olan kargo şirketlerini kullanmamak, işçileri sömüren markalardan ayakkabı ve çorap dahil bir şey almamak, herkesin bu direnişi desteklemesi için en büyük sorumluluğudur. İşçilerin haklarını alması ve sefaletin ortadan kalkması için işçilere destek vereceğiz. İşçilerle direniş alanlarında olmaya devam edeceğiz. İşçilerin hak, alın teri ve onur direnişlerini desteklemeye devam edeceğiz.

Grevlerde, inşaatlarda, tarlalarda, fabrikalarda emeğin sömürüldüğü her yerde, direnişin olduğu her yerde, mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunun adını sokak çok net koydu. “Soygun var” dedi. Dört bir yandan “soygun var” sesleri yükseliyor, çünkü yangın var, cepler yanıyor, elektrik yanmıyor, gelecek yanıyor diyerek sokaklardalar. Bizler halkımızın haklı taleplerinin iktidar tarafından bir an önce duyulması gerektiği çağrımızı yapıyoruz. HDP olarak haklı talepler için direnişte olan herkes ile yan yan omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz.

“Gençlik Meclisimizi sindirmeye çalışanlar, gençliğin Amed Kongresine baksınlar”

Tüm bunlar olurken HDP’ye saldırılar da devam ediyor. Özellikle gençler kendi geleceklerini ve umudu görmesinden kaynaklı HDP’de siyaset yürütüyorlar ama AKP iktidarı bundan kaygılı, korkuyor. Hep yaptığı gibi baskı, zor ve korkutma yöntemleri deniyor. Gençlik Meclisimizi hukuk dışı baskılarla sindirmeye çalışıyorlar ama Gençlik Meclisimizin Amed’de gerçekleştirdiği kongre tüm bu olan bitene verilmiş en güzel cevaptı. Son olarak Gençlik Meclisi üyelerimiz ve aileleri, bilgilendirme ve önleme faaliyetleri adı altında kendilerini polis olarak tanıtan bir grup tarafından aranıyorlar. Soruyoruz; hangi resmi kurum aileleri ve gençlik üyelerimizi çay içmeye çağırıyor? Hukuk devletinde her şey hukuk sınırları içinde yürütülür. Bu korsanvari, çetevari yöntemler kabile devletinin sonucudur. Kendisini bilgilendirme, önleme faaliyetleri grubu olarak tanıtan bu kurum hangi bakanlığa bağlıdır? Bunlar saldırıları organize eden gruplardır. Bir grup çete olmaktan başka bir şey değiller. Buradan yetkilileri bu grubun faaliyetlerine son vermesi için açıklama yapmaya davet ediyoruz. HDP “genç başladık, genç başaracağız” diyen bir parti. Sizin bu politikalarınız, Gençlik Meclisimiz açısından asla sonuç vermeyecektir. Türkiye’de HDP’siz bir gelecek tahayyülü yapılamaz. Partimiz toplumun en geniş kesimlerinin kendisini ifade edebileceği en geniş demokrasi ittifakını hayati önemde görüyor. Türkiye halkları siyasete entegre olmuş partilerden bıkmıştır. Bu yüzden HDP etrafında bir araya gelen demokrasi güçleri, gençler ve kadınlar değişim istiyor. Bu sesi yükseltmeye devam ediyor.

“Mecalleri kalmamış diyenler kongrelerimize baksınlar”

Her geçen gün daha fazla anlaşılıyor ki hem iktidar hem de muhalefet iktidar odaklı benzer uygulamalar peşine takılmaktadır. Bu yüzden HDP olarak yan yana yürüyeceğimiz ittifaklarımızla gerçek bir alternatif olacak çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu çalışmaları fabrikalarda, sokaklarda yürüterek demokrasi mücadelesini yükselteceğiz. Ne kapatma ne de başka saldırılar Türkiye’nin her yerine yayılmış HDP fikriyatını engelleyemeyecektir. HDP kadınlarla, gençlerle, tüm demokrasi güçleri ile mücadele birliğini oluşturarak mücadelesini sürdürecektir. HDP’nin gelecek umudunu hazmedemeyenler, mecalleri kalmamış diyorlar. Mecali kalmamış diyenler kongrelerimize baksınlar diyorum. Daha yakın bir zamanda Batman, Adana, Adıyaman, Dersim’de yaptığımız kongrelere bir dönüp baksınlar. Halkımızın nasıl yan yana, bizimle omuz omuza mücadele ettiğini bir kez daha görsünler. Bunlar yetmiyorsa gelecekteki kongrelerimize baksınlar. 12 Şubat’ta Nusaybin, 13 Şubat ‘ta İzmir, 20 Şubat’ta Mersin kongrelerimize baksınlar. HDP’nin Türkiye halkalarına nasıl bir umut olduğunu, mecali kalmamış diyenler kendi gözleri ile görsünler.”

Paylaşın

HDP’den ‘Herkese 250 KW Elektrik Ücretsiz Sağlansın’ Teklifi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması, tüm hanelere ve işyerlerine 250 KW elektriğin ücretsiz sağlanması için kanun teklifi verdi.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ile İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun imzasıyla elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin kamulaştırılması ve tüm hanelere ve işyerlerine 250 KW elektriğin ücretsiz sağlanması için Meclis Başkanlığı’na kanun teklifi verildi.

Meclis Başkanlığı’n sunulan teklifin gerekçesinde şu ifadeler yer aldı;

“Ülkemizde elektrik üretiminin yüzde 80’i, dağıtımının ise yüzde 100’ü özel sektörün elindedir. Enerji şirketleri; evde, işyerinde ve tarlada yurttaşlarımızın üzerine büyük bir yük oluşturmaktadır. Bu sebeple, toplumsal faydayı göz önüne alarak elektrik piyasasındaki soygun düzenine son verilmesi gerekmektedir.

Gerek bireysel gerekse de toplumsal olarak yaşamımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz bir ürün olan elektrik, kamusal hizmeti zorunlu kılmaktadır. Elektrik politikası; katılımcı kamuculuğu, kamusal çıkarların korunmasını, yurttaşların ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz, sürekli ve güvenilir elektriğe erişebilmesini hedeflemelidir.

Elektrikte; yeterli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir üretim ve dağıtım sistemini kurmak elzemdir. Elektrik üretimi ve dağıtımının özel sektörün kâr hırsına terk edilemeyeceği bütün yurttaşlarımızca görülmüştür. TBMM, krize dönüşen elektrik konusunda sorumluluk almalıdır.

Bu gerekçeyle hazırladığımız yasa teklifimizle elektrik üretim ve dağıtım şirketlerinin kamulaştırılmasını öneriyoruz. Yasa teklifimizle aynı zamanda tüm hanelere ve tüm işyerlerine 250 KW elektriğin ücretsiz olarak sağlanmasını öneriyoruz”

Paylaşın

Saruhan Oluç: Türkiye Sefalet Endeksinde Birinci Sırada

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında ekonomik sorunlara değinerek, “Sefalet endeksi diye bir şey var. Enflasyon ve işsizlik oranlarından oluyor. Son verilere göre ki bunlar TÜİK’in hormonlu makyajlı ve çarpıtılmış verileridir. Bu verilere rağmen sefalet endeksinde Türkiye birinci sıradadır.” dedi.

Haber Merkezi / Saruhan Oluç, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Türkiye’nin sefalet endeksi, yani işsizlik oranı ve enflasyon oranın toplamından oluşan sefalet endeksi nasıl yükselmiş. Görüyorsunuz dimi? Durum bu. İşçiler ve emekçiler buna karşı mücadele ediyorlar. Bu sefalet endeksi Türkiye’deki adaletsizlik endeksidir. Bu endeks cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin endeksidir. ‘Verin yetkiyi her şeyi halledeyim’ endeksidir. Böyle yükseldi sefalet ülkede. Seflaet endeksine karşı, onun yarattığı ortama karşı içiler ve emekçiler haklı bir şekilde mücadele ediyor. ” ifadelerini kullandı.

Basın açıklamasında, yüksek gelen faturalara da değinen Saruhan Oluç, “Felaket elektrik faturalarının durumunu herkes görüyor. Bunun bu hale geleceğini biz söyledik. Siz bir kanun teklifi getirdiniz kademeli soygun diyelim buna. Kademeli limit artışı dediniz. Kademeli soygun 150 KW saat dediğinizde itiraz ettik. Yapmayın dedik. Dinlemediniz. Çıkardınız 150 KW saati. Aradan bir hafta geçti cumhurbaşkanı açıklama yapmak zorunda kaldı. 210 KW saate çıkartıyoruz dediniz. O da olamaz, yanlış dedik dinlemediniz. Şimdi ne oldu? Fatura yığıldı.” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuştu. Saruhan Oluç, şunları söyledi:

“Bugün sağlık emekçileri ve hekimler; hakları, mesleki değerleri ve çalışma şartlarının düzeltilmesi için, sağlık hakkı ve toplum sağlığı için eylemdeler, grevdeler. Onlarla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz. Omuz omuzayız, yan yanayız. Özellikle pandemi koşullarında inanılmaz bir fedakarlıkla çalışan çok sayıda sağlık emekçisinin hayatını kaybettiğini bir kez daha hatırlatalım.

“Sağlık emekçilerinin ve hekimlerin yanındayız”

O koşullarda çalışan ve toplum sağlığının gerçekleşmesi için emek veren sağlık çalışanlarının ve hekimlerin hakları verilmedi. Hatta bu konuda bir kanun teklifi geldi. Üzerinde bütün muhalefet partileriyle anlaşılmış olmasına rağmen son anda kanun teklifi iktidar tarafından geri çekildi. O kanun teklifi yasalaşmadı. Bu koşullarda çalışıyor sağlık emekçileri ve hekimler. 2021 yılında 9 bin hekim görevinden istifa etmiş, 3 bin hekim emekliye ayrılmış. Sağlık alanında alarm zilleri çalıyor. Sağlık emekçilerinin ve hekimlerin çalışma koşullarını insanca hale getirmek büyük önem taşıyor. O nedenle bugün onlar eylemdeler. Dayanışmadayız. Mutlaka haklarının teslim edilmesi gerekiyor.

“İktidar, politikalarıyla emekçinin yaşayamaz hale gelmesine neden oldu”

Ama sadece sağlık emekçileri değil bugün eylemde olan, Türkiye’nin dört bir yanında emekçiler ve işçiler de eylemde. Kuryeler, kargo emekçileri, otomotiv ve tekstil alanında çalışanlar, liman işçileri ve son olarak kamyoncular ve tırcılar eyleme geçti. Neden, çünkü bu iktidar ekonomi politikalarıyla işçinin, emekçinin, ücretli çalışanın, emeklinin yaşayamaz hale gelmesine neden oldu. Esas neden bu. Bu nedenle işçiler ve emekçiler de haklarını almak için eyleme çıktılar. Son derece zor koşullarda çalıştıklarını ve yaşadıklarını biliyoruz. Çalışma koşullarına baktığımızda bir taraftan sefalet ücretleri, öbür taraftan tazminat almadan çalışmak, mobbing ile karşı karşıya kalmak, sendikalaşma karşısında işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya kalmak, her türlü sosyal güvenceden yoksun bir şekilde çalışmaya devam etmek, hafta sonları dahil olmak üzere günde 16-17 saat çalışmak… Bu koşullar insanlık dışı koşullar. Buna karşı emekçiler her yerde protestolarını sürdürüyorlar. Haklarını almak için mücadele ediyorlar. İnsanca çalışmak ve yaşamak istiyorlar.

“Emekçilerle dayanışma içindeyiz, mücadelelerinin içindeyiz”

Bu emekçilerle dayanışma içindeyiz. Bu dayanışmamız, en başından beri vardır. Onların mücadelesinin içindeyiz. Onlarla birlikteyiz, onlarla yan yanayız. Bunu çok net bir şekilde her zaman vurguladık. Asla emekçilerin, işçilerin, emeklilerin, dar gelirlilerin hakça, insanca yaşama taleplerinin karşısında olmadık. Her zaman yanında olduk. Her zaman o taleplerle ilgili sürdürülen mücadelenin yanında olduk. Bunu yapıyoruz diye iktidara yakın bazın basın yayın organları bize suçlamada bulunuyor dünden beri, provokasyon yapıyormuş HDP. Ne provokasyonu! HDP, emekçilerin ve işçilerin haklı mücadelelerinin yanında. Biz onlarla dayanışma içindeyiz diyoruz, dayanışma diyoruz. Meşru demokratik protesto hakkını kullanıyor insanlar diyoruz.

“Provokasyon yapan HDP değil, Yeni Şafak ve Sabah’tır”

Provokatörlerden bahsedeceksek, provokatörler o yayın organlarının içinde odaklanmış olanlardır. O zihniyetle yayın yapanlardır. Provokatör Yeni Şafak’tır, Sabah’tır. Onların yayın anlayışıdır provokasyona yol açan. Neden rahatsız oldu Sabah grubu? Erzurum, Ağrı, Kars, Erzincan, Iğdır, Bayburt ve Ardahan kentlerindeki elektrik dağıtım şirketi Sabah grubundan olduğu için mi? İnsanlar “soygun yapıyorsunuz elektrik faturalarıyla” dedikleri için mi rahatsız mı oldunuz? İnsanlar ayağınıza bastılar onun için mi rahatsız oldunuz? HDP hiçbir provokasyonun yanında değildir. Tekrar söylüyorum, meşru demokratik protesto hakkının yanındadır. İnsanların inanılmaz ölçülerde gelen elektrik faturalarındaki itirazlarını dile getirmelerini son derece meşru bir hak olarak görür. Bunun da yanındadır.

“Türkiye sefalet endeksinde dünyada birinci sırada”

İşçiler ve emekçiler eylemlerini sürdürüyor. Hangi koşullarda peki? Bakın sefalet endeksi diye bir şey var, enflasyon ve işsizlik oranlarından oluyor. Son verilere göre -ki bunlar TÜİK’in makyajlı ve çarpıtılmış verileridir- sefalet endeksinde Türkiye birinci sıradadır. İkinci sırada Arjantin var sefalet endeksinde. Türkiye’nin sefalet endeksi, yani işsizlik oranı ve enflasyon oranın toplamından oluşan sefalet endeksi nasıl yükselmiş görüyorsunuz değil mi? Durum bu. İşçiler ve emekçiler buna karşı mücadele ediyorlar. Bu sefalet endeksi Türkiye’deki adaletsizliğin endeksidir. Bu endeks Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin endeksidir. “Verin yetkiyi her şeyi halledeyim” endeksidir. Böyle yükseldi sefalet ülkede. Sefalet endeksine karşı, onun yarattığı ortama karşı işçiler ve emekçiler haklı bir şekilde mücadele ediyor.

“35 milyon kişi Türkiye’de bireysel kredi kullanarak yaşıyor”

Sadece sefalet endeksi mi? BDDK, yeni açıkladı. Bu ülke halkları, hayatını borçla sürdüren bir toplum haline gelmiş vaziyette. Geri döndürülemez borçlar dolayısıyla icralık olan dosya sayısı inanılmaz artış gösteriyor. Takibe düşen kredi oranı arttıkça artıyor. BDDK açıkladı; tüketici kredileri 2 milyar 318 milyon artmış, 776 milyar 652 milyon TL olmuş. Bunların içinde ihtiyaç kredisi %60’ı oluşturuyor. İhtiyaç kredisi özellikle altını çiziyoruz. Bankaların bireysel kredi kartı alacakları %2.3 oranında artmış, 210 milyar 681 milyona çıkmış. İnsanlar krediyle, borçla yaşıyor. Bankacılıkta takipteki alacak miktarı 160 milyar 950 milyon liraya çıkmış. 35 milyon kişi Türkiye’de bireysel kredi kullanarak yaşıyor, borçla yaşıyor insanlar. İcra dosyaları 4 Şubat verilerine göre 23 milyon artmış. Bir önceki yıla göre icra dosyalarının artış oranı %27,5. Neden icra dosyaları artıyor? Neden bu kadar çok insan mahkemelik oluyor? Ne yapıyor iktidar, bu kadar çok insan borçlu bir şekilde yaşamaya devam ediyor sorusunun çözümünü bulmak yerine yeni icra müdürlükleri açıyor. Kadroları ve birimleri tesis ediyor. Böyle bir durumda yaşıyor insanlar. Buna itiraz ediyorlar. Buna karşı protesto haklarını kullanıyorlar.

“Vatandaş faiz-enflasyon zırva teziyle ülkeyi kimin bu hale getirdiğini biliyor” 

Geçen gün Sayın Numan Kurtulmuş demiş ki, “Vatandaş biliyor sorunlar var, evet biz de biliyoruz. Muhalefet sadece bilmiyor”. Çok şükür ilan ettiniz bu sorunların olduğunu ama bir de demiş ki “Vatandaş biliyor ki Erdoğan çözer.” Neyi çözer? Ne bozuldu? Kim bozuldu? Yapmayın. Faizi durduk yere zırva bir tez ileri sürüp %19’dan %14’e düşürerek doları fırlatan kimdir? Muhalefet mi yaptı bunu? Şu anda bastırılmış haliyle dolar 13.60’larda dalgalanıyor. Bunu kim bu hale getirdi? Enflasyon TÜİK’in sahte verileriyle %49’a çıkmış durumda. Bun kim yaptı, muhalefet mi yaptı? Bunu kimin yaptığını vatandaş biliyor. Ülkenin ekonomisini yanlış politikayla, o faiz-enflasyon zırva teziyle çok kısa sürede bu hale getirmiş olanın kim olduğunu vatandaş biliyor. Çözümün oradan geleceğini düşünmüyor vatandaş. Bunu göreceksiniz.

“Kademeli elektrik soygununa itiraz ettik, dinlemediniz”

Laf dinlemiyorsunuz. Felaket elektrik faturalarının durumunu herkes görüyor. Bunun bu hale geleceğini biz söyledik. Siz bir kanun teklifi getirdiniz, kademeli soygun diyelim buna. Kademeli limit artışı dediniz. 150 KW saat dediğinizde itiraz ettik, yapmayın dedik ama dinlemediniz. Çıkardınız 150 KW saati. Aradan bir hafta geçti Cumhurbaşkanı açıklama yapmak zorunda kaldı. 210 KW saate çıkartıyoruz dediniz. O da olamaz, yanlış dedik dinlemediniz. Şimdi ne oldu? Fatura yığıldı.

“Vatandaş meşru ve demokratik bir şekilde muhalefet ediyor, sokaklara dökülüyor”

Geçen Aralık’ta 250 lira olan fatura aynı harcamayla Şubat ayında 417 lira olmuş. 300 liralık fatura 530 lira olmuş aynı harcamayla. Durum bu. Bu durumu gördünüz ya Sayın İbrahim Kalın da “Elektrik faturalarında yeni adımlar hazırlıyoruz” dedi. Öyle mi? Neden rahatsız oldunuz? Saray’a gelen elektrik faturalarından mı? Sayın Kalın bir açıklayın, Saray’ın son iki aylık elektrik faturasının durumu nedir. Aralık, Ocak ve Şubat’ta ne kadar fatura geldi açıklayın. Demek ki siz bile rahatsız oldunuz. Sıkılmasanız o elektrik faturasını Saray’ın bahçesinde yakacaksınız. O hale geldiniz. Ama siz bunu görmeden vatandaş gördü ve buna karşı muhalefet ediyor ve sokağa dökülüyor. Çok meşru ve demokratik bir haktır yapılanlar.

“Elektrik şirketlerinin neredeyse hepsi yandaş firmalar”

Isparta meselesini yaşadık. Bunun bu hale geleceğini söyledik. İlla kar yağması gerekmez. Bakın elektrik üretiminin %80’i özel şirketlerde. Bunun yanlış bir politika olduğunu anlattık ama size anlatamadık. Çünkü o elektrik şirketlerinin neredeyse hepsi, o üretimi yapanların neredeyse hepsi sizin yandaş firmalarınız. Hepsi. İçinde olmayan yoktur. Yatırım yapmıyor bu elektrik şirketleri dedik, burada aylarca anlattık. DEDAŞ üzerinden anlattık. DEDAŞ hiçbir yerde yatırım yapmadığı için insanları kötü koşullarda bırakıyor dedik. Urfa, Hakkari, Şırnak, Van’da anlattık. Her tarafta anlattık. Isparta’da işte bu yaşandı. Bir felaket oldu. Kar yağdı, Cengiz Holding yatırım yapmadığı için bu felaketin yaşanmasına neden oldu. Peki, sadece Cengiz Holding mi kabahatli? Değil. İstanbul’a kar yağdığında Kuzey Marmara Otoyolu’nun ne hale geldiğini gördük. Havaalanının ne hale geldiğini de görük. Sadece o değil. Başka bir sorun daha var. Bu şirketlerin denetimi yok. İktidar denetlemiyor. Bu elektrik üreten ve tamamını dağıtan özel şirketlerin aslında sözleşmelerinde yazdıklarını yapıp yapmadıklarını bu iktidar denetlemiyor. Neden, çünkü kendisine yandaş olan şirketler bunlar.

“Elektrik şirketlerine milyonlarca lira teşvik yağacak”

Bu yetmediği gibi o şirketlere nasıl teşvikler verilecek. Elektrik faturaları ne hale gelmiş, sokağa dökülmüş insanlar ama 2022 bütçesinde ne kararlar alındı hatırlatayım ben size. Elektrik şirketlerine YEKTEM üzerinden, aslında yenilenebilir enerji üzerinde olması gerekir ama öyle değil, bu elektrik şirketlerine milyonlar, milyarlar yağacak. Neden, alım garantili santraller var. İşte onun için. Elektrik faturasını halk ödeyemeyecek, o faturayı ödeyebilmek için esnaf bankadan kredi almak zorunda kalacak neredeyse ama bu elektrik şirketlerine krizi büyütsünler diye teşvik yağacak. O alım garantili santrallere milyonlarca lira dolar üzerinden teşvik yağacak. Durum bu. İşte bu yaşananlar üzerine esas itibariyle halk tepkisini gösteriyor ve göstermeye devam edecektir. Bu iktidarın politikası asla emekçinin, emeklinin, işçinin, dar gelirlinin, orta sınıfın yararına değildir. Sadece kendi yandaşlarına ve kendi yandaşlarıyla ulaşabildikleri insanlara yarar sağlayan ekonomi politikalarını sürdürmektedirler.

“İhaleye fesat karıştırmaktan ceza verilen AKP’li başkanlar görev başında”

Ekonomiyle, elektrik faturalarıyla, zamlarla, doğalgazla ilgili konuşuyoruz da gözümüzden kaçıyor sanmayın. Bakın Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Şırnak Uludere Belediye Başkanı Adalet ve Kalkınma Partili Sait Ürek ve Hilal Belediye Başkanı Cevher Benek hakkında ihaleye fesat karıştırma suçundan 3 yıldan 4 yıla kadar değişen sürelerle hapis cezası verdi. Ne yaptı bu belediye başkanları, koşa koşa kimin yanına gittiler? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanına gittiler. Cezaları aldıktan sonra birlikte fotoğraf çektirdiler. Biliyorsunuz Süleyman Soylu’nun oldukça zengin bir fotoğraf albümü var. Hala görevlerinin başında bu belediye başkanları. Ceza almışlar neden görev başındalar? Hem de ihaleye fesat karıştırmaktan.

“Eşbaşkanlarımızın yerine hüküm olmamasına rağmen kayyım atandı”

Bizim belediyelerimize elinizde bir tek belge yokken; ihaleye fesat karıştırmak, haksız ve usulsüz harcama yapmak gibi konularda elinizde bir ek belge yokken belediye eşbaşkanlarımızın yerine kayyım atadınız. Bir kısmı hapiste. Ortada bir hüküm yok, mahkeme kararı yok. Bu nedenle herhangi bir yargılama yok. Bazıları hakkında iddianame dahi hazırlanmamış, ev hapsinde tutuluyorlar, hüküm yok. Kayyım atanmış. Ama iki Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanı hakkında hüküm var. Birlikte fotoğraf çekiliyor ve görevlerinin başında kalmaya devam ediyorlar. Böyle oluyor. Biz söylüyorduk, mesele hukuk değil. İçişleri Bakanı önce hüküm sonra hukuk diyordu. Önce hüküm al görevden uzaklaştır sonra hukuk. Olursa olur olmazsa olmaz. İşte bunun bir örneği daha karşımıza çıkmış vaziyette. Bu meseleyi de takip etmeye devam edeceğiz. “

Paylaşın

HDP’den İhraç Edilince MHP’ye Katıldı

Mardin’in Artuklu ilçesinde yerel seçimlerde HDP’den meclis üyesi seçilen Mehmet Carti’nin, HDP tarafından ‘parti ilke ve prensiplerine uymadığı gerekçesiyle’ ihraç edildikten sonra MHP’ye katıldığı ortaya çıktı.

31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde Mardin’in Artuklu İlçesi’nde HDP’den meclis üyesi seçilen Mehmet Carti, 2020 yılının eylül ayında HDP tarafından ihraç edildi.

Medyasocope‘tan Ferit Aslan’ın haberine göre HDP’nin o dönemki yazılı açıklamasında, Carti’nin seçildiği günden ihraç edildiği güne kadar meclis toplantılarına düzenli katılma konusunda eksik davrandığı, sorumluluğunu yerine getiremediği, kendisi ile görüşülmesine rağmen tutumunda ısrarcı olduğu belirtildi.

Açıklamada, Artuklu’ya bağlı Ortaköy Mahallesi’nde yaşanan DEDAŞ protestoları ile birlikte Carti’nin halkın yanında durup çözüm endeksli bir duruş göstermediği belirtilerek, “Mehmet Carti’nin partimizin ilke prensiplerini esas almayan ve halkımızın kendisine verdiği sorumluluğu yerine getirmeyen davranışlarından dolayı partimiz ile olan tüm ilişiği kesilmiştir” denildi.

Mehmet Carti, HDP’den ihraç edilince iki ay kadar bağımsız meclis üyeliğini sürdürdü, ardından MHP’ye katıldı. Carti’nin MHP’ye geçmesi ile Artuklu Belediye Meclisi’nde MHP’nin de bir üyesi olmuş oldu.

Mehmet Carti, Ortaköy’de yaşanan DEDAŞ protestosu sırasında Arap olduğu için HDP’li bazı meclis üyelerinin kendisine yönelik ırkçı söylemlerde bulunduğunu ve HDP’nin bu meclis üyeleri ile ilgili bir işlem yapmadığını ileri sürdü.

Carti, “HDP’nin Kürtleri temsil etmediğini gördüm. Onlar benim parti ile ilişiğimi kesmeseydi ben oradan ayrılacaktım. Başka partilere başvurum olmadı. MHP’ye, devlete en yakın siyaset yapan kurum olarak gördüğüm için oraya katıldım. Benim meclis üyeliğimden istifa etmem için baskı yaptılar. İstifa etseydim yedekteki HDP’li yerime gelecekti. O gelmesin diye istifa etmedim” diye konuştu.

Paylaşın