‘Üçüncü İttifak’ta Yeni Gelişme: Yeni Partiler Katılabilir

HDP’nin de aralarında bulunduğu sol ve sosyalist partiler 26 Şubat’ta bir araya gelecek. Toplantıda mücadele ortaklığının yol ve yöntemleri ile oluşuma katılma talebinde bulunan partiler konuşulacak.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) çağrısıyla aralarında Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) temsilcileriyle 26 Şubat Cumartesi Günü Ankara’da toplanacak.

HDP’nin çağrısıyla 18 Ocak’ta yapılan ilk toplantının devamı olan bu ikinci toplantıya da siyasi partilerin Genel Başkanları ya da partilerin eş sözcülerinin katılım sağlayacak.

Berivan Altan’ın Mezopotamya Ajansı’nda yer alan haberine göre, HDP Eş Genel Başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar imzasıyla gönderilen davetiyede, mücadele ortaklığı noktasında alınan kararların hayata geçirilmesi için yol ve yöntemleri belirlemeye yönelik ikinci toplantı çağrısı yapıldı.

Ankara’da yapılacak ikinci toplantıda mücadele ortaklığının yol ve yöntemlerinin tartışılması yanı sıra bir sekreterya ve yahut koordinasyon yapısının oluşturulması da konuşulacak.

Bir önceki toplantı da mücadele ortaklığının genişlemesine yönelik de çalışmalar olacağı vurgulanmıştı. Bu kapsamda mücadele ortaklığına katılım talebinde bulunan partilerin ve örgütlere dair değerlendirme de aynı toplantıda yapılacak.

Düzenli görüşmelere devam kararı 

Ankara’da 18 Ocak’ta yapılan ilk toplantının ardından aralarında TKP’nin de bulunduğu 8 parti imzasıyla yayınlanan açıklamada, “Ortak mücadeleyi sürdürmeyi, bu mücadele zeminlerini çoğaltmayı ve güçlendirmeyi, Ortak mücadele konularını belirlemek, bunları hayata geçirmeye yönelik içerik, yöntem ve takvimi oluşturmak için düzenli görüşmelere devam etmeyi, mevcut katılımla kendini sınırlamayan, ortak mücadelenin Türkiye’nin bütün demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçlerini kapsayacak şekilde genişletilmesini hedeflemeyi karar altına aldık.

Türkiye’nin bütün ezilenleri, ötekileştirilenleri, mağdurları, emekçileri, kadınları, gençleri ve ekoloji mücadelesi verenleri ile en geniş demokrasi, eşit yurttaşlık ve mücadele ortaklığını kurmanın yol ve yönetmelerini konuşmaya devam edeceğiz. Demokratik, sol, sosyalist ve devrimci güçler olarak üzerimize düşen toplumsal sorumluluğu yerine getirmeye kararlıyız” denilmişti.

İlk toplantı sonucunda yeni bir buluşma yapılacağı belirtilmesine rağmen TKP, “demokrasi ittifakı” tanımından rahatsız olduklarını belirterek, 2’nci toplantıya katılmama kararı aldı.

Paylaşın

Pervin Buldan, İktidara Seslendi: Bizi Yıldıramayacaksınız

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HDP Eş Genl Başkanı Buldan, “Buradan bir kez daha net bir biçimde tane tane söylüyorum. Partimize karşı saldırılarınızla asla bizi yıldıramayacaksınız biz bu saldırılara asla alışmayacağız. Her gün yapılan siyasi soykırım operasyonlarınıza, il-ilçe binalarımıza düzenlenen saldırılar karşısında asla boyun eğmeyeceğiz, geri adım atmayacağız! Ne yaparsanız yapın! Başaramayacaksınız!” dedi.

Haber Merkezi / Partisinin Yüreğin ilçesine yönelik saldırıya ilişkin değerlendirmede bulunan Pervin Buldan, “Geçen hafta biliyorsunuz Adana-Yüreğir ilçe binamıza saldırı gerçekleşti. Bu saldırı da tıpkı İzmir il binamızda Deniz Poyraz yoldaşımızın katledildiği İzmir saldırısının bir devamıdır. İstanbul-Bahçelievler’deki silahlı ve bıçaklı saldırı gibi, özellikle 2015’ten bu yana belli odaklar tarafından yürürlüğe konulan planlı-sistematik saldırıların bir parçasıdır” ifadelerini kullandı.

‘Demokrasi İttifakı’ hakkında da konuşan Buldan, “Hep birlikte ezildiğimize, hep birlikte zulme uğradığımıza göre, kurtuluşu da ancak hep birlikte, yan yana durarak, omuz omuza gelerek başarabiliriz. Demokrasi İttifakı, mücadele ittifakı karanlıktan aydınlığa giden yolun birleşmesidir. Yeni bir yaşam kurmak isteyenlerin ittifakıdır. Bu ittifakın en güçlü sahibi elbette ki halkımızdır, halklarımızdır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis’te partisinin grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. HDP grubuna Dersim’de 5 Ocak 2020’den bu yana kaybolan Munzur Üniversitesi öğrencisi Gülistan Doku’nun annesi Bedriye, babası Halit ve ablası Aygül Doku da katıldı.

Buldan, 21 Şubat Dünya Anadil Günü’nü Kürtçe konuşarak, kutladı. Buldan, “Dilimiz yaşamımızdır. Dilimiz özgürlüğümüzdür. Bütün diller özgür olmalıdır” dedi.

“HDP toplumsal cesarettir”

Dillere yönelik her türlü saldırı ve asimilasyon girişimi insanlığın varlığına yönelik bir saldırı olduğunu ifade eden Buldan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

HDP’ye baskılar: Mahkeme salonlarından alanlara kadar her alanda mücadeleyi yükseltmeye devam ediyoruz. Durmuyoruz. Yaşamın her alanında haksızlığa uğrayan, hak talep eden insanların yanında olmaya, seslerine ses, itirazlarına itiraz olmaya çalışıyoruz.

Tüm bunlarla birlikte, tabi ki çalışmalarımızın önemli bir aşaması olan kongreler sürecimizi de tüm hızıyla sürdürüyoruz. İki gün önce Mersin kongremizi gerçekleştirdik, çok büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik büyük bir kalabalıkla gerçekleştirdik. Bir önceki hafta da İzmir kongremizi yaptık.

Demokrasi ve halk şölenine dönüşen kongrelerimiz de göstermektedir ki; HDP Türkiye’nin dört bir yanında büyüyen bir umuttur! HDP, korku duvarlarını yıkan toplumsal cesarettir. HDP, Türkiye’yi içine sürüklendiği çöküşten kurtaracak en güçlü demokratik alternatiftir. Onurlu bir barışın da, demokratik çözümün de, adaletin ve demokrasinin de teminatı HDP’dir!

“Adalet umudunu karartmak istiyorlar”

AKP -MHP: Bir toplumu ve ülkeyi çökertmenin ilk yolu önce umudu çökertmektir. Dikkat ederseniz, AKP-MHP iktidarının tüm politikaları halkın umudunu hedef almaktadır.

Cezaevlerinde ölüme terk etme politikasıyla insanların umut hakkını yok etmeye çalışıyorlar! Tahliye edilmesi gerekirken cezaevinde tutulan hasta tutsakların ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. İçeriden sağ çıkma umudu ağır saldırı altındadır. Açlıkla, yoksullukla, işsizlikle insanların refah içindeki bir gelecek umudunu hedef alıyorlar.

Tecritle, çözümsüzlük ve çatışma siyasetiyle barış umudunu saldırı altında tuttuklarını görüyoruz! Hak ve özgürlükleri hedef alarak demokrasi umudunu söndürmek istiyorlar. Bunun farkındayız. Hukuksuzluğa yayarak, adalet umudunu karartmak istiyorlar.

“Doku ailesini duyun”

Gülistan Doku’ya adalet: 780 gündür kayıp olan Gülistan Doku’nun ailesi bugün Meclis’te, burada bizimle, aramızdalar. Karanlıkta bırakılan Gülistan’ın bulunması için Meclis’i göreve çağırmak üzere ailemiz burada. Feryatlarının duyulmasını istiyorlar. Bu feryat hepimizin ortak çığlığıdır.

Buradan ben de bir kez daha soruyorum: Gülistan Doku 780 gündür nerededir? Buradan parlamentoyu göreve çağırıyorum, göreve davet ediyorum. Bu ailenin çığlığına kayıtsız kalmayın. Karartmaya ortak olmayın diyorum! Arkadaşlarımız yarın bir araştırma önergesi vererek Doku’nun kaybolmasının araştırılması yönünde bir teklifte bulunacak. Burada bütün partilere sesleniyorum, bu araştırma önergesini destekleyin ve araştırma komisyonu kurulsun.

“AKP adına seçim kampanyası yürütüyorlar”

Yüreğin ilçesine saldırı: Geçen hafta biliyorsunuz Adana-Yüreğir ilçe binamıza saldırı gerçekleşti. Bu saldırı da tıpkı İzmir il binamızda Deniz Poyraz yoldaşımızın katledildiği İzmir saldırısının bir devamıdır. İstanbul-Bahçelievler’deki silahlı ve bıçaklı saldırı gibi, özellikle 2015’ten bu yana belli odaklar tarafından yürürlüğe konulan planlı-sistematik saldırıların bir parçasıdır.

Yine Bingöl Karlıova’da ve daha birçok yerde sabahın köründe evlere baskın yaparak insanlarımızı darp ettiler. Arkadaşlarımızı hukuksuz bir şekilde tutukladılar. Bu saldırıların amacını gayet iyi biliyoruz. Korkutma, sindirme, toplumu susturma ve iktidarın politikalarına boyun eğdirmedir.

Parti binalarımıza yapılan baskınlar, düzenlenen saldırılar, açılan kumpas davaları ve hukuksuz tutuklamalar aynı zamanda iktidarın bir seçim çalışmasıdır. Yürüttüğü bir seçim kampanyasıdır. İktidarın talimatıyla hukuku çiğneyerek o baskınları düzenleyenler, iktidarın siyasi militanlarıdır ve AKP adına seçim çalışması yürütmektedirler.

“Bizi yıldıramayacaksınız” 

Seçimler: Siyasetin bir çözüm aracı olduğuna inanıyorsanız, rekabet ettiğiniz siyasetin karşısına siyasetle çıkarsınız. Öyle yargı gücüyle, devlet gücüyle, hedef göstererek, tehdit ederek, saldırtarak, seçilmiş iradeye kayyım atayarak siyaset yapılmaz. Bunun adı siyaset olmaz, olamaz.

Varsa bir siyasetiniz, varsa siyasi cesaretiniz HDP’nin karşısına siyasetle çıkarsınız! Kabiliyetiniz varsa, bizim söylediklerimizi siyaseten çürütürsünüz.

Bunlar, HDP’ye siyasi cevap veremiyorlar, veremezler. Çünkü siyasetleri yoktur. HDP’yi tasfiye edersek iktidarın ömrünü uzatırız diye düşünüyorlar. Avucunuzu yalarsanız. Siz kendinizi darı ambarında görmeye devam edin. HDP gümbür gümbür geliyor. Halkımız gümbür gümbür geliyor. HDP’yle değişecek diyen, demokrasi ve adalet isteyen milyonlar gümbür gümbür geliyor.

Buradan bir kez daha net bir biçimde tane tane söylüyorum. Partimize karşı saldırılarınızla asla bizi yıldıramayacaksınız biz bu saldırılara asla alışmayacağız. Her gün yapılan siyasi soykırım operasyonlarınıza, il-ilçe binalarımıza düzenlenen saldırılar karşısında asla boyun eğmeyeceğiz, geri adım atmayacağız! Ne yaparsanız yapın! Başaramayacaksınız! Mersin kongremizde söyledim buradan tekrarlıyorum.

HDP’siz bir Türkiye, HDP’siz bir siyaset, HDP’siz bir parlamento, HDP’siz yerel yönetimler, HDP’siz bir yaşam hayalleriniz çöp olmaya devam edecektir! HDP’nin yürüttüğü demokratik siyaset, Türkiye halklarının orak demokratik çıkış yoludur. Bu yolu kapatmanıza asla izin vermeyeceğiz! Halkımız da demokrasi güçleri de buna izin vermeyecektir!

“Bu ittifakın en güçlü sahibi halklarımızdır”

Demokrasi ittifakı: Kürt sorunundan demokrasi sorununa, Alevi toplumunun sorunlarından emek sömürüsüne, kadınlardan gençlere varıncaya kadar tüm toplumsal sorunlar ortak sorunlarımızdır. Çözüm de ortaktır.

Yolumuz da ortaktır. Kendisi de bir ittifak partisi olan partimiz demokrasi ittifakını büyütmek için hayata emekten ve demokrasiden bakan güçlerle, toplumsal muhalefetle bir araya gelmekte ve ittifakı büyütme yollarını aramaktadır.

Hep birlikte ezildiğimize, hep birlikte zulme uğradığımıza göre, kurtuluşu da ancak hep birlikte, yan yana durarak, omuz omuza gelerek başarabiliriz. Demokrasi İttifakı, mücadele ittifakı karanlıktan aydınlığa giden yolun birleşmesidir. Yeni bir yaşam kurmak isteyenlerin ittifakıdır. Bu ittifakın en güçlü sahibi elbette ki halkımızdır, halklarımızdır.

Evet. Kadınların eşitliğe ve özgürlüğüne kavuştuğu, sokaklarda katledilmediği, emekçilerin, emeklilerin, işçilerin insanlık onuruna uygun, alınteri ve emeğinin karşılığını aldığı, kimsenin yoksul kalmadığı, açlık yaşamadığı, ülke kaynaklarının eşitçe paylaşıldığı, herkesin doyduğu, işçilerin özgürce örgütlenebildiği, sendikalaşabildiği, gençlerin kendi gelecekleri hakkında söz, yetki ve karar sahibi olduğu, Kürt sorununun diyalog ve müzakereyle çözüldüğü, onurlu bir barışın sağlandığı, Alevilerin, tüm inançların inanç özgürlüğünü yaşadığı, doğanın, suyun, ağaçların hakları olacak, derelerimizin özgürce aktığı, kutuplaşmanın değil, kucaklaşmanın, nefretin değil sevginin kazanacağı, başka bir Türkiye mümkündür ve bunu hep birlikte başaracağız diyoruz.

Kazanacağımız günler yakındır. Bu yolun sonunda, halklarımızın özlediği bir demokrasi ülkesini hep birlikte yaratacağız. Yeter ki umutlu olalım! İnanın ki bu günler geççek. Ev roj jî wê derbas bibin.”

Aygül Doku: Herkes Gülistan’ın karanlığına sahip çıkmalı

Buldan’ın konuşması ardından kaybedilen Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku da şöyle dedi:

Tuncay Sonel dönemin valisi. İlla kızınız intihar etti dedi. Hadi öyle diyelim. Gülistan Doku intihar ettiyse savcılığın bizzat gönderdiği kriminal belgesi sonucunda suya atılan bir nesnenin olmadığı belirtiliyor.

İkincisi bu çocuk, baş şüpheli Zainal Abarakov gözaltına alınmadı. Defalarca dile getirdik korunuyor dedik sesimizi duyuramadık. Baş şüphelinin annesi CİMER’e dilekçe yazmış ve ‘Benim oğlum bizzat valinin eliyle Rusya’ya gönderildi’ demiş. Bütün savcılara çağrımdır, vicdani olarak düşünsünler, bir düşünsünler mülki amirinin görevi baş şüphelinin kentten çıkışını engellemek mi yoksa kendi eliyle çıkarmak mıdır?

Kürt kimliği, Türk kimliği taşıyan bütün kardeşlerime çağrı yapıyorum” diyen Doku, “Sevgili kardeşlerim ben bu süreçte o kadar acı çektim ki. 5 Ocak’tan önce böyle olayları bilmezdim. Siz olsaydınız, siz de bunlara maruz kalırdınız.

Yarın öbür gün Gülistan’ınızı karanlıkta aramayın diye benim yaşadıklarımdan dolayı sesleniyorum. Kimliğiniz, ırkınız ne olursa olsun yarın siz de bu acıyı yaşayacaksınız belki. Bunu üzülerek söylüyorum.

Devlet yetkililerine de çağrıda bulunmak istiyorum. Evet Gülistan sizin kızınız değil, hangi cümleyi kurarsam kurayım, sizin yüreğinize dokunamayacağım. Benim tek istediğim, 21 yaşında gencecik bir kadını karanlıkta bırakmamanızdır.

Herkes Gülistan’ın karanlığına sahip çıkmalı, Gülistan’ı karanlıkta bırakırsak umudumuzu tüketeceğiz. Ben bu acıya teslim olduğum gün öleceğim. Ama şunu bilin ben size bunun hesabını sormadan antolsun ki ölmeyeceğim.

Paylaşın

HDP’li Sancar: Hedefimiz En Geniş Demokrasi İttifakını Oluşturmak

Siyasetin uzun süredir gündeminde olan ittifaklar konusu ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Biz, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini birbirinden ayırıyoruz. Çünkü ikisinin dinamikleri de işleyişi de farklı. Öncelikli hedefimiz en geniş demokrasi ittifakını oluşturmaktır ve bu hedef seçime odaklı değildir.” dedi.

Mithat Sancar, açıklamasının devamında, “Ancak seçim diye bir gerçeklik var ve önümüzdeki seçimlerin de Türkiye için tarihi önem taşıdığı herkes tarafından kabul ediliyor. O zaman seçime ilişkin stratejimizi de şimdiden ilan etme kararı aldık. Parlamento seçimlerine kendi ittifaklarımızla katılacağız.” ifadelerini kullandı.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasında bir araya gelen 6 partinin “geçiş süreci”nin öncesini ve süreci de konuşmaya başlamışsa, HDP ile müzakere yapmaları gerektiğini belirten Sancar, ortak aday fikrine açık olduklarını sözlerine ilişkin de “Eğer ortak aday konusunda HDP’nin içerisinde yer alacağı bir mutabakat hedefliyorlarsa, hangi aşamada gerekli görürlerse bizimle müzakere etmeleri lazım” dedi.

Sancar 26 Şubat’ta sol-sosyalist partilerle başkanlar düzeyinde yapacakları toplantının gündeminin ise ortak mücadele yolunun nasıl yürüneceğini somutlaştırmak olduğu dile getirdi.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Evrensel’den Birkan Bulut’un sorularını yanıtladı.

6 muhalefet partisi pazartesi günü güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasını açıklayacak. Bu masada HDP’nin olmaması ilk buluşmadan beri çok tartışıldı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

HDP’nin, 6 muhalefet partisinin gerçekleştirdiği toplantıya katılma talebi olmadı. Bu partiler,  güçlendirilmiş parlamenter sistem (GPS) çalışması başlatmışlardı.

Parti genel başkanları ortaya çıkan taslağı konuşup, onayladıklarını ilan edeceklerdi. Biz bu buluşma öncesinde muhalefet partilerinin bir çoğuyla görüşme turları gerçekleştirdik. Bu turlarda Millet İttifakı dışında kalan partiler de mevcuttu. Dört partiyle başkanlar düzeyinde görüşmeler yaptık. Özellikle CHP, yaptıkları çalışma (GPS) hakkında bize bilgi verdi. Biz de onlardan bu çalışmayı bize kamuoyuna duyurarak iletmeleri halinde görüşümüzü bildireceğimizi belirttik. Ancak bize bir dönüş olmadı.

“Parlamento seçimlerine kendi ittifaklarımızla katılacağız”

Biz, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini birbirinden ayırıyoruz. Çünkü ikisinin dinamikleri de işleyişi de farklı. Öncelikli hedefimiz en geniş demokrasi ittifakını oluşturmaktır ve bu hedef seçime odaklı değildir. Ancak seçim diye bir gerçeklik var ve önümüzdeki seçimlerin de Türkiye için tarihi önem taşıdığı herkes tarafından kabul ediliyor. O zaman seçime ilişkin stratejimizi de şimdiden ilan etme kararı aldık. Parlamento seçimlerine kendi ittifaklarımızla katılacağız.

“Mesele sadece iktidarı yenmek değil”

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise muhalefet partileri ile ortak aday seçeneğine açık olduğumuz yönünde çağrıda bulunduk. Kastettiğimiz üç aşamalı diyalog ve müzakeredir. İlk olarak bizimle doğrudan ve açık bir müzakere yürütülmelidir. Seçimlere kadar olan aşamada neler yapılabilir, bunlar ele alınmalıdır ki bu aşamada birkaç başlık var: Seçim güvenliği ve faaliyet özgürlüğü konularında ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini yakın tarihteki tecrübelerden biliyoruz. Gerekli önlemler hakkında tartışma yürütülmelidir. Ayrıca iktidarın çeşitli kaos planlarını devreye sokma ihtimaline karşı ortak iradeyle çalışma sürdürülmelidir. İkincisi seçimde adayın belirlenmesi konusunda adayın şahsının değil, hangi temel ilkelere dayanacağını müzakere edilmelidir.

Üçüncüsü mesele sadece iktidarı yenmek değil. Ortada bir rejim var ve Erdoğan’dan daha fazlasını ifade ediyor. MHP ve çeşitli güçlerle giderek kurumsallaştırılmak istenen faşizan bir yönetim anlayışı var. Burada demokrasiye geçiş nasıl olacak müzakere edelim istiyoruz. Bir mutabakat oluşursa, ortak aday fikri içerisinde oluruz. Eğer 6 muhalefet partisi geçiş sürecinin öncesini ve süreci de konuşmaya başlamışsa, bizimle müzakere yapmaları gerektiğini ifade ediyoruz. Eğer ortak aday konusunda HDP’nin içerisinde yer alacağı bir mutabakat hedefliyorlarsa, hangi aşamada gerekli görürlerse bizimle müzakere etmeleri lazım.

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem bir seçenek”

Millet İttifakı kanadında Cumhurbaşkanı yetkilerinin bir süre kullanılması, güçlendirilmiş parlamenter sistemin fiilen uygulanması yönünde öneriler de ortaya atıldı. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuda neler tartıştıklarını kendilerinden duymuş değiliz. Geçiş sürecinin nasıl olacağı karmaşık bir mesele. Sadece güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğiz demekle iş çözülmüyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem bir seçenek; biz de deklarasyonumuzda bunu hedeflediğimizi söyledik ama rejim bundan ibaret değil. Ayrıca bu geçiş için anayasa değişikliği dahil pek çok yeniliğe ihtiyaç. Cumhurbaşkanının mevcut Anayasal çerçeve içerisindeki hangi yetkileri, ne kadar sürede kullanmaya devam edeceği, kullanmaktan ne zaman vazgeçeceği çok önemli konulardır.

Anayasa değişikliği gereken konularda en az 360 oy (referandum için) gerekir ki bunlar, sayısal ve siyasal olarak mümkün kılacak zemini yaratmakla mümkün olur. Geçiş sürecinde sayısal ve siyasal olarak önemli bir role sahibiz. Bizimle müzakere edilmeden bu yolda ilerlemek mümkün görünmüyor. Ayrıca muhalefet, seçmene vaat ettiği değişiklikleri nasıl gerçekleştireceğini açıklamakla yükümlü. HDP olmadan da 360 milletvekili buluruz, Anayasa’yı değiştiririz diye düşünülüyorsa ciddi riskler barındırdığını söylemeliyim. Bu hesap, toplumda oluşan değişim beklentisine zarar verir.

Biz bu yolu, demokrasi ittifakında yer alacak güçlerle de tartışarak yürüyeceğiz; fakat diğer muhalefet partileri bizimle bunları açıkça konuşmadan, müzakere etmeden, mutabakat aramadan nasıl yapacaklarını, toplumun geniş kesimlerini ikna edecek biçimde cevaplamalıdır.

Ortak aday fikrine açık olduğunuzu söylemiştiniz. Sizin cumhurbaşkanı adaylığı konusunda olmazsa olmaz dediğiniz ilkeler nelerdir?

Bunların müzakere konusu olarak ele alınması gerektiğini söylüyoruz. Biraz önce tarif ettiğim başlık ve aşamalar üzerine bir müzakere yürütülürse ve mutabakat ortaya çıkarsa kim olacağı daha kolay belirlenir. Şayet mutabakat sağlanmazsa bizim de seçeneklerimiz var. Demokrasi ittifakı ve bunun çeşitli ayaklarını örüyoruz. Öte yandan cumhurbaşkanlığı seçimi için son noktaya kadar tartışmayı sürdürmek, müzakere fikrini canlı tutmak istiyoruz.

Kendi adayımızı çıkarma seçeneğimiz ise “HDP’nin adayı” olarak anlaşılmamalıdır. Demokrasi ittifakı o zamana kadar olgunlaşmış olursa da ittifakımızın bileşenleriyle müzakere ederek kendi adayımızla cumhurbaşkanı seçimine girme ihtimalimizi saklı tutuyoruz.

“Toplumun en geniş kesimlerini kapsayacak bir çalışma içindeyiz”

26 Şubat’ta sol-sosyalist partilerle mücadele ortaklığı konusunda ikinci toplantınız olacak. Masada neler var?

İlk toplantıda üç konuda mutabakat sağlandı ve kamuoyuna duyuruldu. Birincisi bundan sonra nasıl yol yürüneceğini belirlemek ve daha somutlaştırmak, ikincisi bu zemini nasıl genişletebileceğimizi konuşmak; o gün bu masada yer almayan başka sol-sosyalist yapıların da dahil edilmesini sağlamak. Üçüncüsü de görüşmeleri sürdürecek mekanizmaları oluşturmak. İkinci toplantı bu başlıklar etrafında gerçekleşecek.

Bu toplantılar seçim ittifakı hedefiyle yapılan toplantılardan ziyade, bütün katılımcıların da kabul ettiği üzere ortak mücadele zeminini yaratmak ve güçlendirmek amacıyla yapılan toplantılardır. Seçim meselesi de buna dahildir fakat esas tartıştığımız konu seçime nasıl girileceği veya kim ne kadar temsil edilecek meselesi değil. Bu toplantılar öncelikle ortak mücadeleyi nasıl öreceğimize cevap aradığımız toplantılardır. Ortak mücadele zemini genişledikçe seçimlerde nasıl bir yol izleneceğine dair bir strateji de şekillenecektir.

Biz demokrasi ittifakını çok daha geniş bir çerçevede tanımlıyoruz. Zamanla aktörlerin birlikte daha  rahat hareket edeceği mekanizmalar ortaya konulacaktır. Mesela Kürdi partilerle de ittifak çalışmalarımız var; keza emek ve meslek örgütleri, inanç grupları ve yöre dernekleriyle de görüşmelerimiz sürüyor. Toplumun en geniş kesimlerini kapsayacak bir çalışma içindeyiz. Dolayısıyla biz Türkiye’de sömürülen, dışlanan ötekileştirilen, mazlum ve mağdur olan bütün kesimlerle bir arada ortak bir mücadele yürütmek, mümkünse bu ortak mücadele zemininde seçime birlikte girmek istiyoruz. Sol-sosyalist parti ve oluşumlarla yürüttüğümüz çalışma bu noktada önemli bir boyuttur.

Bu mücadele ortaklığının büyümesinden bahsettiniz. HDP’nin bu konuda yaklaşımı ne olacak?

Toplantıdan önce bir açıklama yapmam doğru olmaz. Bu yol, 26 Şubat’ta yapacağımız toplantıda birlikte belirlenecek. HDP’nin ne istediğinin dile getirilmesi yerine, toplantıda birlikte bir yol haritası oluşturulmaya çalışılacak. Her bir parti ve oluşum farklı önerilerle gelebilir.

Kürdi partilerle ittifakınız hangi durumda, pozisyonu ne olacak?

2019 yerel seçimlerine beş Kürdi partiyle birlikte girdik. Şimdi o zemini genişletmek istiyoruz. Başka parti ve oluşumların dahil olması için bölgede özgün çalışma sürdüren bir heyetimiz var. Bu beş parti ve çeşitli çevrelerle farklı dönemlerde bir araya geldik, Kürtçenin resmi dil ve eğitim dili olması konusunda çalışmalar yürüttük, yürütüyoruz. Bu  Kürdi aktörlerin tümünü ittifak başlığı altında bir araya getirmeyi hedefliyoruz. Somut kararlar ortaya çıktıkça hem görüştüğümüz diğer parti ve çevrelerle paylaşacağız, hem de kamuoyuna duyuracağız.

Paylaşın

HDP İle Müzakere Kapısı Açılabilir Mi?

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), “güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışmasını tamamlayan altı muhalefet partisi liderinin 12 Şubat’ta gerçekleştirdikleri “yuvarlak masa” toplantısına yönelik “yok sayılıyoruz” tepkisinin nedenleri tartışılıyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Davet sahibi olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “HDP ile görüştükleri ve gerektiğinde de görüşmeye devam edecekleri” yönündeki açıklamalarına karşın HDP, “Cumhurbaşkanlığı için ortak aday belirleme, demokratikleşme, sistem değişikliği süreçlerine” partilerinin dahil edilmesi için “müzakere formülü”nün masaya konulmasını istiyor.

HDP’yi “aceleci” ve “tabana mesaj verme kaygısıyla hareket etmekle” eleştiren bazı muhalefet partili yöneticiler ise ilerleyen süreçte HDP ile seçime dönük görüşmelerin yürütüleceğini ifade ediyor.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem için ortak çalışma yürüten CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi Genel Başkanları 12 Şubat’ta Çankaya Belediyesi’ne ait Ahlatlıbel tesislerinde “çalışma yemeğinde” bir araya gelmişti.

Bu toplantıya en sert tepki ise “yok sayıldık” diyen HDP’den gelmiş ve bazı HDP yöneticileri cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “kendi adaylarını çıkarabileceklerini” de ifade etmişti.

HDP kulislerinde 6 muhalefet partisine yönelik tepkinin nedenleri ve seçim işbirliğine ilişkin beklentiler konusunda şu değerlendirmeler yapılıyor:

Tepkiye neden olan ifade: ‘Yarının Türkiyesini kurmak’

6 liderin yuvarlak masa toplantısına tepkinin asıl nedeni olarak, zirve sonrasında yapılan yazılı açıklamadaki bazı ifadeler gösteriliyor:

“Bu bir Millet İttifakı masası, genişlemesini konuşuyoruz, dense anlarız. Ama bildiride, ‘bugün burada milletimiz adına yarının Türkiyesini inşa etmek için önemli bir adım attık’ deniliyor.

“Türkiye’nin geleceğini ve anayasal idari yapısını konuşuyorlar. Biz zaten Millet İttifakı içinde yer almayacağımızı söylemişiz. Ama Türkiye’nin geleceği, idari yapısı, anayasa değişikliği konuşuluyorsa, bizim orada olmamız gerekirdi. Çünkü bu konularda bizim de fikirlerimiz var ve tutum belgesi ile kamuoyuna açıkladık. HDP’nin de görüşlerini dikkate alan bir formülasyon yapılabilirdi, bu dikkate alınmadığı için de bizde öfke yaratıyor.”

‘Taban, ‘Ne değişecek’ diyor’

HDP kaynakları, 6 muhalefet liderinin birlikte verdiği fotoğrafın, parti tabanında “dışlanmışlık” algısı yarattığı ve bunun karşılığında da seçmenin “iktidar değişse ne değişecek?” sorusunu kendilerine yönelttiğini ifade ediyor:

“Birlikte fotoğraf verilip, ‘Yarının Türkiyesini inşa etmek için adım attık’ dendiği zaman bu dışlayıcılık anlamına geliyor. O zaman da tabanımız şunu söylüyor: ‘İktidar bizi dışlıyor, muhalefet de bizi dışlıyor, yok sayıyor. O zaman bizim için ne değişecek, biz niye onların adaylarına destek vereceğiz?’

“Asıl rahatsızlık nedeni bu. Evet biz, üçüncü bir ittifak veya demokrasi ittifakı olarak seçime girebiliriz ama cumhurbaşkanlığı seçimi ve seçim sonrasında yol temizliği konusunda veya anayasa değişikliği gibi konularda tek başına değiştirme şansımız yok. Onun için de Millet İttifakı ile bu süreci müzakere etmemiz lazım. Onun için diyoruz ki bir müzakere formülü ortaya konulmalı.”

6 liderin buluşması sonrası yapılan yazılı açıklamada, “eşit yurttaşlık” vurgusu yapılmasına karşın, Kürt sorunun demokratik çözümüne vurgu yapılmaması da HDP’nin rahatsızlık konularının başında yer alıyor.

‘Birinci tercih ortak aday’

Parlamento ittifakı konusunda bir taleplerinin olmadığına dikkat çeken HDP yöneticileri, muhalefetle işbirliği alanlarını “cumhurbaşkanlığı seçimi” ve seçim sonrasına dönük demokratikleşme adımları, olası anayasa değişikliği olarak ifade ediyor.

HDP kulislerinde, muhalefet tarafından da dışlanmaları halinde “kendi adaylarını çıkarabilecekleri” yönündeki sesler yükselse de, bunun “birinci tercih olmadığı” dile getiriliyor:

“Kendi adayımızı çıkarmak, asla birinci tercihimiz değil, amaç ortak aday çıkarmak. Birinci turda, büyük kazanmak iddiasındayız. Eğer muhalefetin ortak adayı soldan veya sola yakın bir aday olursa, bu büyük ihtimalle ortak aday olur.

“Ancak eğer Millet İttifakı derse ki biz sağdan bir çatı aday göstereceğiz, o zaman belki bizim birinci turda kendi adayımızı çıkarmamız sözkonusu olabilir. Seçim ikinci tura kalırsa, bizim o zaman Millet ittifakı’nın ya da o zaman adı ne olacaksa, onun adayını desteklememiz söz konusu olabilir. Sandığa gitmeme gibi bir tercih şu an için gündemde değil.”

Muhalefet, HDP’nin eleştirilerine ne diyor?

Ahlatlıbel zirvesinde liderleri bir araya gelen muhalefet partileri, HDP’nin tepkisini “erken ve aceleci” olarak nitelendirirken, bu tepkilerin daha çok “kendi tabanını konsolide etmeye dönük” hamle olduğu yorumu yapılıyor.

Yerel seçimlerde “İYİ Parti ile yan yana getirmeden” HDP ile işbirliği kapılarını açık tutan ve ve büyükşehirlerde bu partinin desteğini alan CHP, geçmiş yıllara göre ellerinin daha rahat olduğunu ve HDP ile bundan sonra da daha açık görüşmeler yürütüleceğini ifade ediyor.

CHP olarak siyasi partilerle “ikili, üçlü” görüşmelerin yürütülebileceğine dikkat çeken CHP kurmayları, cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi ve demokratikleşme, anayasa değişikliği konularında HDP ile görüşmelerin yapılacağını ve bu diyalog zeminlerinin oluşturulmasına dönük formüllerin de bulunacağını ifade ediyorlar.

‘Muhalefet oyununu çok iyi kurmalı’

6 muhalefet partisi içinde HDP ile “yan yana” gelmeyi reddeden tek parti ise İYİ Parti.

“Merkez sağda” konumlanma iddiasına karşın İYİ Parti, parti yönetiminde ülkücü kökenli isimler egemen. Genel Başkan Meral Akşener’in HDP’ye mesafeli olduğu ve açık bir seçim işbirliğine de karşı görüşte olduğu biliniyor.

Bu nedenle bu iki partinin aynı ittifak içinde yer alması mümkün görünmüyor. Ancak, kritik görülen cumhurbaşkanlığı seçiminde işbirliğinin “CHP kanalıyla” yapılacağı da kulislerde konuşuluyor.

Ancak gerek cumhurbaşkanlığı adaylığı ve gerekse HDP’ye karşı İYİ Partili bazı yöneticilerin yaptığı sert açıklamaların bu süreci de zora sokacağı yorumları da yapılıyor.

Bazı İYİ Parti kurmaylarına göre, parti içinden farklı seslerin çıkması “parti içi demokrasinin gereği. Ve bu farklı sesler, her zaman partinin genel politikasını yansıtmıyor.”

Önümüzdeki seçimin muhalefet için son derece kritik olduğuna dikkat çeken bir İYİ Partili bir kaynak, muhalefetin çok “stratejik” davranması gerektiği görüşünde:

“Herkes büyük fotoğrafı görmeli ve adımlarını duygusal değil akıllıca atmalı. Bu siyasi yapılanmamın havuz problemine dönüşmemesi lazım. Yani üstten suyu koyarken, alttan kaçırmamak lazım. Onun için akıllıca taktikler ve stratejik bir süreç yürütülmeli. Eğer iktidar tarafın her türlü oyunu mübah görüyorsa, muhalefet de kendi oyununu çok iyi kurmalı.”

İYİ Parti’de ağırlıklı görüş, cumhurbaşkanlığı seçimi için oylarına ihtiyaç duyulan HDP’nin ilk tur için kendi adayını çıkarması, ikinci turda ise muhalefeti desteklemesi yönünde.

‘Talepler, siyasi komisyonda tartışılır’

HDP’nin tepkisi Gelecek Partisi kulislerinde, “dışlanmışlık” üzerinden mağduriyet yaratarak “tabana mesaj” olarak yorumlanıyor.

6 liderin ilk kez bir araya gelerek görüntü verdiğini ve bu görüşmelerin ilk ayağını da “güçlendirilmiş parlamenter sistemin” oluşturduğuna işaret eden Gelecek Partisi kaynakları, HDP’nin “aceleci” davrandığı görüşünde:

“Sapla, saman birbirine karıştırılıyor. Ahlatlıbel zirvesinin ardından yapılan açıklama aslında o toplantının havasını yansıtmak için hazırlanmış bir metindi. Burada biraz acelecilik yapıyorlar. Ama o toplantıda alınan kararları insanlar görmek istemiyorlar.

“Alınan kararlardan bir tanesi de demokratikleşme, anayasa değişikliği, toplumsal taleplerin karşılanmasına ilişkin çalışmalar yürütmek üzere kurulacak olan siyasi bir komisyon kurulması.

“Türkiye’nin geleceğine, yarınına yönelik bir vizyon konulacaksa orada bunlar ele alınacak, ilkeler orada belirlenecek. Kürt sorununun demokratik çözümü de, Alevilerin sorunları da, diğer demokratikleşme taleplerinin görüşüleceği yer de o komisyon, yer alacağı belge de o komisyonun hazırlayacağı belge olacaktır.”

Paylaşın

Demirtaş’a Verilen Hapis Cezası Onandı

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 24 Arlaık 2015 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’ndaki konuşmasında “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiği gerekçesiyle hakkında açılan davada aldığı 3 yıl 6 ay hapis cezası onandı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, verdiği kararda “yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezanın kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığı” belirtildi. İstinaf başvurusunun reddine karar verildi.

Üye hâkim muhalefet şerhinde şu ifadeleri kullandı:

“Sanık Selahattin Demirtaş hakkında 24/12/2015 günü Rusya ziyareti sonrası havaalanında basın açıklaması yaparken söylediği sözlerle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na hakaret ettiğinden bahisle cezalandırılması için açılan iki ayrı kamu davasının birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda; yerel mahkeme tarafından sanığın sözlerinin fikri içtima kapsamında değerlendirme yapılarak ceza yasasında en ağır cezayı gerektiren suç olan Cumhurbaşkanına Hakaret suçunu işlediği sabit görülerek sanığa ceza verildiği anlaşılmıştır.

Sanık Selahattin Demirtaş’ın ve vekillerinin yargılama aşamasında sanığın suç tarihinde milletvekili olduğunu, TBMM çalışmaları sırasında Meclis’te söylediği sözleri Rusya’ya yaptığı ziyaret sonrasında havaalanında basın mensuplarına tekrarladığını, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1 maddesi gereğince yasama dokunulmazlığının bulunduğunu, TBMM çalışmaları sırasında söylediği sözleri Meclis dışında tekrarlamasından sorumlu tutulamayacağını ileri sürdüğü, yerel mahkemenin verdiği kararında ise; “Sanığın milletvekilliği görevi süresince ve suç tarihinden önce TBMM’de ve Meclis çalışmaları sırasında iddianameye konu olan sözlerin aynısını söylediğine dair soyut savunma yaptığını, herhangi bir somut delil sunamadığını, bu nedenle Anayasanın 83/1 maddesi korumasında olmadığını” belirterek talepleri reddettiği anlaşılmış ise de; yargılama aşamasında sanık vekillerinin sanığın TBMM çalışmaları sırasında benzer sözleri söylediği bazı parti grup toplantılarının tarihlerini verdikleri anlaşılmıştır.

Yerel mahkemenin sanığın müdafilerinin ileri sürdükleri tarihlerdeki sanığın eş başkanı olduğu partisinin grup toplantılarına ait belgelerin ve tutanakların TBMM Başkanlığı’ndan getirterek inceledikten sonra Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1 maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığı açısından sanığın hukuki durumunu belirlemesi gerekirken eksik kovuşturma ile hüküm kurması hatalı olup, ayrıca, Mahkemenin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 83/1 maddesinde düzenlenen yasama dokunulmazlığını değerlendirdikten sonra sanığın yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağı kanaatine varması halinde ise; dosya içerisine konulan Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/541 Esas Sayılı dosyasına ait belgelerin incelenmesi sonucunda ve UYAP’tan yapılan araştırma sonucunda; sanık Selahattin Demirtaş hakkında katılanlar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu’na yönelik olarak suç tarihi 27/02/2016 olan hakaret suçlarından iki ayrı kamu davası açıldığı ve iki davanın Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasında birleştirildiği, bu dosyanın halen derdest olduğu ve Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/541 Esas Sayılı dosyasıyla mağdurları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, suçları hakaret olan Türkiye’nin çeşitli illerindeki mahkemelerden gelen dosyaların birleştirildiği tespit edilmiştir.

Birleşen dosyalarla ilgili Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasından gelen belgeler yeterli olmadığından UYAP’tan araştırma yapılmış ve yapılan araştırma sonucunda mağduru Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve suçu hakaret olan Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/1656 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 03/08/2015 olduğu, Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/37 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 09/09/2015 olduğu, Ankara 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/1462 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 26/11/2015 olduğu, Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/24 Esas Sayılı dosyasının suç tarihinin 04/02/2016 olduğu, yine mağduru dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu suçu hakaret ve suç tarihi 07/09/2015 olan İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/200 Esas Sayılı dosyalarının olduğu tespit edilebilmiştir.

Bu dosyalardan suç tarihi 04/02/2016 olan Mardin 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/24 Esas Sayılı dosyasından Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasıyla ilgili verilen birleştirme kararının ise Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından ayrıca onandığı anlaşılmıştır

Sanık Selahattin Demirtaş hakkında Cumhurbaşkanına hakaret ve dönemin başbakanına hakaret eylemleriyle ilgili halen derdest olan Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/541 Esas Sayılı dosyasının birleşen dosyalarla birlikte suç tarihlerinin 03/08/2015 ile 27/02/2016 tarihleri olduğu ve bizim dosyamızın suç tarihi olan 24/12/2015 tarihinin bu tarih aralığında kalması nedeniyle TCK’nın 43. Maddesinde düzenlenen zincirleme suç kapsamında kalıp kalmadığı, sanığın suç işleme kastının yenilenip yenilenmediğinin tespiti açısından dosyanın Mersin 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/541 Esas Sayılı dosyasıyla birleştirilerek yargılamanın yapılması gerekirken eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması kanuna aykırı olup bu sebeplerle sayın üyelerin görüşüne katılmıyorum.”

Paylaşın

HDP’li Buldan İktidara Seslendi: Gidicisiniz, Gideceksiniz

Partisinin Mersin İl Kongresi’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, iktidarı ekonomi üzerinden eleştirerek, “Onlar bu ekonomik krize gelip geçici deseler de asıl gelip geçici olanın onların iktidarı olduğunu biliyoruz. Asıl gelip geçici olan sizsiniz, sizin iktidarınızdır, gidicisiniz, gideceksiniz başka alternatifimiz yok” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında “Biz biliyoruz ki bu iktidarın hedefi karanlıktır, zulümdür, zalimliktir” diyen Buldan, “Türkiye’nin geleceğini savunan bir parti olarak bu gücümüzle irademizle, mücadelemizle Türkiye’yi daha iyi bir noktaya getireceğimize buradan bir kez daha söz veriyoruz. Onlar Türkiye toplumunun önüne inkarcı ve imhacı bir karanlık sistem koydular. Onların önünde en büyük engellin HDP olduğunu çok iyi biliyoruz. Onların bize saldırmalarının tek nedeninin bu olduğunu çok iyi biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yanıt veren Buldan, ““Hani bir cumhurbaşkanı var ya, diyor artık mecalleri kalmadı ve salonları dolduramıyorlar.  O, hayal görmeye devam etsin ama gerçek buradadır, gerçek Mersin’dedir, Adana’dadır, Diyarbakır’dadır, gerçek Dersim’dedir, Serhat’tadır, Botan’dadır. ‘Miting yapacak mecalleri kalmadı’ diyenler, gelsinler bu salonları görsünler. Sadece kongrelerimize değil, ebetteki şimdi Mart ayına girdik. 8 Mart’ta, 21 Mart Newroz’unda alanlara, meydanlara baksınlar. 8 Mart’ta kadın buluşmalarına baksınlar. HDP’nin mecali kaldı mı kalmadı mı? Onlar bu rüyaları görmeye devam etsinler, HDP’yi çabuk pes edecek, çabuk sinecek, partilerinin kapısını kapatacak bir parti zannettiler. Yanılacaklar” dedi.

HDP’ye dair yanlış hesap yapanları şaşırtmaya devam edeceklerini vurgulayan Buldan, şöyle devam etti: “Onların yanlış hesapları tutmadı, tutmayacak. Biz birlerin bin olacağını, yüzbinlerin milyonlar olacağını onlara gösterdik ve göstermeye devam edeceğiz. Tüm hesapları şaştı, şaşmaya da devam edecek. HDP onları şaşırtmaya devam edecek. Buradan onlara sesleniyoruz: Bizi izlemeye devam edin. Çünkü biz gücümüzü; mazlum halkımızdan ezilenlerden kadınlardan ve gençlerden, aynı zamanda işçilerden emekçilerden mücadele eden direnen halkımızdan alıyoruz. HDP gerçekliği budur ve bu gerçekliğin artık herkes farkında olmalı.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Mersin 4’üncü Olağan İl Kongresi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu: Buldan’ın açıklamaları şöyle:

“Gelê me yê hêja, dayikên bi rûmet, mêvanên delal, ciwanen hêja, hûn hemû bi xêr hatine, ser seran û ser çavan re hatine.

Çok kıymetli konuklar, hepiniz HDP Mersin İl Örgütümüzün 4. Olağan Kongresine hoş geldiniz, bizlere onur verdiniz, güç verdiniz. Baharın coşkusu ile HDP’nin gerçekleştirmiş olduğu kongremizin hayırlara vesile olmasını yürekten temenni ediyorum. Bugün burada olmaktan, sizlerle bir arada olmaktan Mersin halkımızla buluşmaktan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Kongrelerimizde salonu dolduran halkımızın gözündeki ışıltıya, coşkuya baktıkça gerçekleştirdiğimiz şeyin sadece bir kongre olmadığını söylemek isterim.

“Bizleri demokrasi ve büyük barışa götürecek kongrelerimizden birini yapıyoruz”

Her kongremizde olduğu gibi burada Mersin’de umut, cesaret ve kararlılık var. Bizler her kongremizi bu amaçla gerçekleştiriyoruz. Bizleri güçlü kılan, demokrasi ve büyük barışa götürecek hakikate yolculuğun kongrelerinden birini gerçekleştiriyoruz. Emeği geçen bütün arkadaşlarıma, halkımıza, sevgili kadın yoldaşlarıma, gençlere, il yönetimimize, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. İki yıl boyunca büyük bir fedakarlıkla emek veren, mücadele yürüten ve bu zorlu süreçte bizimle yürüyen il eş başkanlarımız başta olmak üzere il yönetimine buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Hepinizin emeğine, yüreğine sağlık. Bugün bu kongre ile birlikte seçilecek olan başta il eşbaşkanlarımız olmak üzere yönetime seçilecek olan arkadaşlarıma da bir kez daha başarılar diliyor, hepimizin yolu açık olsun diyorum.

“Türkiye’yi daha iyi bir noktaya getireceğimizin sözünü veriyoruz”

Bu ülke siyasetinde iyi ki HDP var. HDP’nin eşitlik ve özgürlük fikriyatı var. Çünkü tutunulacak bir daldır ama aynı zamanda yıkılmayacak sağlam bir köktür. Bir çözüm adresidir Türkiye siyaseti içerisinde. Toplumu ve ülkeyi karanlıkla kuşatmak isteyen ve kendi çıkarları için her türlü kötülüğü yapan bu zihniyete karşı özellikle HDP’nin hedef alındığı bu son dönemlerde bizim bütün bu zorluklara, karanlık dönemlere ve halkımıza karşı uygulanan bütün zalimliklere karşı bir umut yarattık. Bu umudu büyütmenin peşindeyiz. Bir cesaret yarattık, bu cesareti büyütmenin peşindeyiz. Biz biliyoruz ki bu iktidarın hedefi karanlıktır, zulümdür, zalimliktir. Çünkü onlar bu karanlıktan, zulümden beslenen, adaletsizlikten beslenen bir iktidardır. Onların karşısında aydınlığı, umudu savunan, hakikati, Türkiye’nin geleceğini savunan bir parti olarak bu gücümüzle, irademizle, mücadelemizle Türkiye’yi daha iyi bir noktaya getireceğimize buradan bir kez daha söz veriyoruz.

“Önlerindeki tek engel HDP’dir, bu yüzden bize saldırıyorlar”

Onların inkarcı bir sistemi imhacı bir sistemi karanlık bir sistemi önümüze, Türkiye toplumunun önüne koydular ve kendi siyasetlerini ayakta tutmak için de bunu her güne yayarak Türkiye’nin tüm toplumuna sirayet ettirerek uygulamaya çalıştıklarını biliyoruz. Onların önünde en büyük engelin HDP olduğunu çok iyi biliyoruz. Onların bize saldırmalarının tek nedeni budur. Hani hayal dünyasında dolaşan bir Cumhurbaşkanı var ya, “mecalleri kalmadı, artık salonları dolduramıyorlar” dedi ya, o hayali görmeye devam etsin ama gerçek buradadır, gerçek Mersin’dedir, Adana’dadır, Diyarbakır’dadır, Dersim’dedir, Serhat’tadır, Botan’dadır.

“Yanlış hesap Amed’den geri döndü”

Bunların artık miting yapacak mecalleri kalmadı diyenler gelsinler bu salonları görsünler; Mersin’e baksınlar, İstanbul’a, İzmir’e, Amed’e, Serhat’a, Botan’a, tüm Türkiye’ye baksınlar. Sadece kongrelerimize değil elbette ki, şimdi Mart ayına girdik, 8 Mart’ta, 21 Mart Newroz’unda alanlara meydanlara baksınlar. 8 Mart’ta kadın buluşmalarına baksınlar, 21 Mart Newroz’unda Türkiye halklarının bir araya geleceği meydanlara baksınlar ve o zaman söylesinler HDP’nin mecali kaldı mı kalmadı mı? Onlar bu rüyaları görmeye devam etsinler, HDP’yi çabuk pes edecek, çabuk sinecek, partilerinin kapısını kapatacak bir parti zannettiler ama yanılıyorlar. Yanılacaklar. HDP baskılarla, tehditlerle saldırılarla, siyaset yapmaz, güç olmaz, olamaz. Yanlış hesap yaptılar, yanlış hesap yapmaya devam ediyorlar. Yanlış hesabın Bağdat’tan değil Mersin’den Amed’ten, Batman’dan Dersim’den Botan’dan geri döndüğünü hep birlikte görüyoruz.

“HDP onları şaşırtmaya devam edecek”

Onların yanlış hesapları tutmadı, tutmayacak. Biz birlerin bin olacağını, yüzbinlerin milyonlar olacağını onlara gösterdik, göstermeye devam edeceğiz. Tüm hesapları şaştı, şaşmaya da devam edecek. HDP onları şaşırtmaya devam edecek, buradan onlara sesleniyoruz: bizi izlemeye devam edin. Çünkü biz gücümüzü mazlum halkımızdan, ezilenlerden, kadınlardan ve gençlerden, aynı zamanda işçilerden, emekçilerden, mücadele eden, direnen halkımızdan alıyoruz. HDP gerçekliği budur ve bu gerçekliğin artık herkes farkında olmalıdır.

“Onlar saldırdıkça biz daha da büyüyor, güçleniyoruz”

HDP’ye saldırmayı bir görev haline getirdiler. Her gün saldırmaya, hedef göstermeye, müdahale etmeye devam eden bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Tüm halkımızı bir kez daha temin ederim ki onlar saldırdıkça biz daha da büyüyor, güçleniyoruz, daha da büyüyeceğiz, daha güçleneceğiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Onlar saldırdıkça biz büyüyoruz, güçleniyoruz ya işte bunun için aslında bize iki tane kumpas davası açtılar. Çünkü siyasetten karşımıza çıkmalarına, bizi yenmelerine asla müsaade etmiyoruz. Sandıkta bizi yenemediklerini onlar da gördüler ve anladılar. Bütün bu sebeplerden dolayı iki tane kumpas davası açtılar. Bunlardan bir tanesi Kobanî Kumpas Davası diğeri de HDP Kapatma Davası. Bu davalardan özellikle Kobanî Kumpas Davasının AKP-MHP kumpas davası olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu davanın kesinlikle bir siyasi dava olduğunu, hukuki dava olmadığını çok iyi biliyoruz. Yapılan duruşmalarda arkadaşlarımızın ortaya koyduğu gerçekler bir kez daha bunu ortaya koydu ve ispatladı.

“Kapatma ve Kobanî Kumpas Davalarının da savcısı ve hakimi AKP-MHP’dir”

Sandıkta yenemedikleri HDP’ye dava açarak kapatma davasını bir kez daha gündeme getirdiler. Hani Türkiye’de kapatmalar yasaklanmıştı ya, ama yasak deyince HDP’yi bunun dışında tutan bir anlayışla karşı karşıyayız. Yine AKP ve MHP’nin ortaklığında ortak kumpas davasıyla karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Büyük ortak ekonominin kitabını yazıyor, diğer küçük ortak da HDP’nin kitabını yazıyor. AKP ekonomi kitabını yazarken MHP yazacak başka bir şey bulamadığı için, sadece HDP ile uğraştığı için HDP’nin kitabını yazmaya başladılar. HDP’den bir şey anlasalar aslında mesele yok ama HDP’yi zerre kadar anlamadıklarını çok iyi biliyoruz. Fakat yazdıkları kitaplar, oluşturdukları iddianameler, sahte deliller sahte tanıklarla karşımıza çıkmışlar hem siyasi kumpas davalarını karşımıza koymuşlar hem de HDP’nin kapatılması için ortak bir tavır almışlar. Bu her iki davanın savcısı da hakimi de AKP ve MHP’dir. Halkımız bunu çok iyi bilmelidir. Bu davaların hem hakimi hem savcısı, karar vereni, onaylayanı AKP ve MHP’dir.

“Varsa cesaretiniz karşımıza kumpas davalarıyla değil siyaseten çıkın”

Bunlar ikisi de bugün Türkiye’de yazar olarak geçiniyor. Biraz önce dedim ya biri ekonominin biri de HDP’nin kitabını yazıyor. Bu iki yazar kafa kafaya vermiş acaba Türkiye’de HDP, Kürtler, muhalifler, demokratlar olmazsa neyi konuşacaklarını, neyi hedef alacaklarını, neye saldıracaklarını bilmeyecek bir düzeye gelmişler. Şunu ifade etmek isterim ki her iki insan da vallahi billahi tallahi de bu ülkeye züldür, zulümdür. Madem yargıç, savcı olmaya niyetiniz vardı niye siyaset yapıyorsunuz? Öte yandan madem siyaset yapmak istiyorsunuz o zaman savcı olmayacaksınız, hakim olmayacaksınız. Savcı olmayı da hakim olmayı da halkımız sandık kurulduğunda, seçim yapıldığında size öyle bir ders verecek ki sizleri tarihin çöp sepetine göndermeyi görev olarak görüyor ve bunu gerçekleştirecek. Biz de onlara diyoruz ki varsa eğer cesaretiniz bizim karşımıza kumpas davalarıyla değil kendi gücünüzle, siyaseten çıkın ve o zaman kimin daha güçlü olduğunu hep birlikte görürüz.

“HDP’ye yönelik saldırıların kaynağını biliyoruz”

Bütün devlet aygıtlarını, medyayı, yargıyı, kolluğu, bütün bu güçleri arkanıza alarak Türkiye siyasetinin önemli bir partisi olan ve Türkiye siyasetine yön veren bir partiyi hedef almanıza asla izin vermeyeceğiz. Halkımız da bütün bunların hesabını size sandıkta soracak. Bunun sözünü de bütün halkımıza vermek istiyoruz. Hepiniz görüyorsunuz ve takip ediyorsunuz. Neredeyse her gün bir il örgütümüze, bir ilçe örgütümüze ya da belde örgütümüze saldırılar yapılıyor, insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bu saldırıların da nereden kaynaklandığını, nereden yapıldığını hepimiz biliyoruz. Bu ülkede çeteler ortalıkta dolaşırken, mafya ortada dolaşırken, IŞİD’liler ve suç örgütleri ortada dolaşırken partimizin il örgütlerine yapılan saldırıların nereden kaynaklandığını hepimiz görüyor ve biliyoruz.

“HDP’ye saldırılar olurken iktidar ve küçük ortağı hedef göstermeye devam ediyor”

İzmir İl Örgütümüzde sevgili Deniz Poyraz’ın katledilmesi, hemen arkasında Bahçelievler İlçe Örgütümüze yine bir saldırganın girmesiyle bir katliamın eşiğinden dönülmesi, iki gün önce Adana Yüreğir’de İlçe Örgütümüze molotoflu saldırı yapılırken bütün bunların müsebbibinin bu ülkeyi yönetenler olduğunu hep söyledik bir kez daha söylüyoruz. Bu saldırıları yapanları Roboskî’den tanıyoruz, Çorum’dan, Maraş’tan, Gazi’den, Gezi’den, Ankara Garı’ndan, Suruç’tan çok iyi tanıyoruz. Eğer Roboskî Katliamı aydınlatılmış olsaydı, sorumlular yargılanmış olsaydı, Deniz Poyraz arkadaşımız katledilmeyecekti. Bu saldırıları gerçekleştirenlerin sadece bir katilden ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu katillerin arkasındaki gücün, organizasyonun kim ve kimler olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama yargılanması ve ortaya çıkması için de herhangi bir yaptırımın, müdahalenin olmadığını biliyoruz. Suç örgütleri ortada cirit atıyor, bunlar HDP’ye saldırıyor ama iktidar partisi ve onun küçük ortağı bütün bunların karşısında HDP’yi suçlayan HDP’yi hedef gösteren bir yerden siyaset yapmaya devam ediyorlar.

“Bütün baskılar ve hukuksuzluklar AKP ve MHP’nin seçim kampanyası”

Söyledim bir daha tekrarlıyorum. Bu ülkede kadın katliamlarını gerçekleştirenler, toplu katliamları gerçekleştirenler ortada dururken cezaevlerinde hiçbir suç işlemeyen, 5 yılı aşkın bir süre haksız ve hukuksuz bir şekilde tutulan sevgili Selahattin Demirtaş’ın, sevgili Figen Yüksekdağ’ın, İdris Baluken’in, Gültan Kışanak’ın Sebahat Tuncel’in ve Aysel Tuğluk ile adını sayamadığım bütün arkadaşlarımızın hukuksuz haksız yere 5 yılı aşkındır cezaevinde kaldığını herkes biliyor. Ortada suç işleyenler, katliam gerçekleştirenlere dokunmuyorlar ama barış isteyeni, demokrasiyi savunanı, özgürlük diyeni, siyaset yapanı belediye eşbaşkanı olarak seçileni cezaevinde tutan bir anlayış var. Bütün bu saldırı, baskı, haksızlık ve hukuksuzlukların AKP ve MHP’nin seçim kampanyası olduğunu çok iyi biliyoruz. Çünkü onları ayakta tutacak başka bir güç yok. Onların bütün siyasetlerini Kürtler, muhalifler, demokratlar üzerinden, cezaevindeki baskılar üzerinden, hasta tutukluların ölümüne sebebiyet vermekten başka yaptıkları hiçbir şey yok. Bütün bunlar AKP ve MHP’nin seçim kampanyasıdır. Bu seçim kampanyasını da seçimlere kadar devam ettirecekler öyle gözüküyor.

“İktidar ne yaparsa yapsın asla başaramayacak, kazanamayacak”

Ne yapmak istediğimizi ne yapacağımızı da kısaca anlatmak istiyorum. Bu iktidara buradan şunu söylemek istiyorum. Ne yaparsanız yapın asla başaramayacaksınız, asla kazanamayacaksınız. Kenan Evrenleriniz, Tansu Çillerleriniz ağa babalarınız başaramadı, siz de başaramayacaksınız, kazanamayacaksınız. Sizin yaratmak istediğiniz HDP’siz bir Türkiye, HD’siz bir parlamento, HDP’siz bir siyaset rüyanız asla gerçekleşmeyecek.

Tek bir HDP’li bile kalsa ant olsun ki HDP’nin kapıları kapanmayacak, bu kapılara asla kilit vurulmayacak. HDP bayrağı asla yere düşmeyecek. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Onların bize olan öfkesini çok iyi biliyoruz, Kürt düşmanlığı yürüttüklerini çok iyi biliyoruz. Bu ülkede kadın düşmanlığı yarattıklarını çok iyi biliyoruz. Bugüne değin Kürt düşmanlığı yaparak zafer kazanan hiçbir iktidarı görmedik bunu siz de asla başaramayacaksınız, asla kazanamayacaksınız. Bunun böyle bilinmesi lazım.

“Zam ve zulüm iktidarı ülkeyi felakete sürüklüyor”

Onlar bizimle uğraşmaya devam etsinler ama bizim gündemimiz halkımızın sorunları ve gündemidir. Ülkeyi ne hale getirdiklerini hep birlikte görüyoruz. Bu iktidarın bir zam ve zulüm iktidarı olduğunu biliyoruz. Hayatı yaşanmaz hale getirdiler ve insanları beslenme ile ısınma arasında bir tercihe sürükleyen iktidar ülkeyi felakete sürüklüyor. İnsanlarda yaşama sevinci bırakmayan bir iktidar var. Türkiye toplumunun, insanların yüzünde umut bırakmadılar, yaşama sevinci bırakmadılar, gözlerindeki ışıltıyı söndürmeye sebep oldular. Bugün Türkiye tarihinin en yüksek zamları ve faturalarıyla yüksek vergilerle karşı karşıya kaldı. Belki de tarihte ilk kez böyle bir şey yaşandı, bu da AKP ve MHP iktidarının dönemine denk geldi. Bu utanç size yeter, bu utançla yaşamaya devam edin.

“Gidicisiniz, gideceksiniz başka alternatifimiz yok”

Elbette bu durum Türkiye tarihi açısından korkunç bir zalimliktir. Bunu çok iyi biliyoruz çünkü onların derdi halk değil, toplum değil, Kürtler değil, kadınlar, demokratlar değil. Onların sadece ve sadece düşündükleri 5’li çeteleri, yandaşları, müteahhitleri ve kendi saraylarıdır. Ayakta tutmaya çalıştıkları sadece budur. Bu fiyatlar gelip geçici diyerek hayal satmanın peşinde olduklarını biliyoruz. Krizi yaratan kendileri hayal satma peşinde olan yine kendileri, enflasyonu yükselten kendileri ama çarşıyı, pazarı marketi yangın yerine çevirdiklerinin farkında değiller. Çünkü halkın karşısına çıkacak ne yüzleri ne cesaretleri var. İnsanlar yüksek fatura ve vergi ödemekten, bu faturaların, krizlerin sona ermesi için seslerini yükseltmekten başka bir çarelerinin olmadığını biliyorlar. Onlar bu ekonomik krize gelip geçici deseler de asıl gelip geçici olanın onların iktidarı olduğunu biliyoruz. Asıl gelip geçici olan sizsiniz, sizin iktidarınızdır, gidicisiniz, gideceksiniz başka alternatifimiz yok.

“Halkın sesi Saray’ın sesinden daha güçlüdür”

İşçilerin, emekçilerin bugün en fazla meydanda olduğu, sesini yükselttiği mücadele yürüttüğü bir dönemi yaşıyoruz. Elbette milyonların birlikte haykırdığı, “geçinemiyoruz” sloganı önemli bir sloganıdır. Milyonların soygun var dediği bir dönemde büyük bir değişimin gelmekte olduğunu, büyük bir değişim ve dönüşümün yaşanacağının ve bunun ayak seslerinin geldiğinin farkındayız. Bu ses önemli bir sestir, bu güç halkın gücüdür, bu ses halkın sesidir, elbette bu ses Saray’ın sesinden Saray’ın gücünden daha güçlüdür. Bu sloganları atmaya devam edeceğiz. Önemli olan direnmekte olan, mücadele eden işçinin de emekçinin de yanında olmaktır. Yani şimdi birlikte yürümenin birlikte yol almanın omuz omuza yol almanın tam zamanıdır. Bu iktidarın Türkiye’nin sorunlarını ve krizlerini çözme gibi bir derdi yoktur.

Bakıyoruz sorunlar orta yerde duruyor. Bu ülkenin en büyük sorunlarından biri olan Kürt Sorununu tecrit ve inkarla çözmeye çalışan bir iktidara Kürt Sorununun hala sürdüğünü buradan vurgulamak istiyorum. Kürt Sorunu tecritle çözülecek bir sorun asla değildir. Bugün başta İmralı Cezaevi olmak üzere birçok cezaevinde tecrit ve hukuksuzlukların olduğunu biliyoruz. Ama bu sorunun çözümü için de Kürt Sorununun çözümü için de Kürtlerin de HDP’nin de özellikle muhatap alınması gerekiyor. Kürtler ve HDP olmadan, İmralı olmadan bu sorunun çözülemeyeceğini herkesin çok iyi bilmesini buradan hatırlatmak istiyorum.

“Kadınlar ortak görüntü vermek zorundadır”

Bu ülkenin demokrasi sorunu var ama bu demokrasi sorununu darbe yöntemleriyle, kayyım yöntemleriyle çözmeye çalışan bir iktidar var. Bu ülkenin hukuk ve adalet sorunu var, bu sorunu adaletsizlikle çözmeye çalışan bir iktidar var. Bu ülkenin hak taleplerini ve Türkiye’de muhalif kesimlerin, Alevilerin, kadınların, işçilerin, direnenlerin, bütün kesimlerin hak taleplerini bastırmaya çalışan iktidara diyoruz ki bu baskılarla, zulümlere artık bu ülkenin başında durmaktan, bu ülkeyi yönetmekten vazgeçin, halk sizi göndermek için sandığı bekliyor. Bunun özellikle görülmesi gerekiyor, kadınlar ve gençlerin özellikle büyük talepleri olduğunu, Türkiye’deki en büyük zulmü, haksızlığı kadınlar ve gençler yaşıyor. Kadın katliamlarının, ölümlerinin her gün yaşandığı, kadınların eşitlik talebi üzerine verdiği mücadelenin baskılarla, müdahalelerle engellendiğini biliyoruz ama kadın örgütleri dayanışarak, mücadele ortaklığı yaparak, omuz omuza yürüyerek, bu baskılar karşısında 8 Mart başta olmak üzere her gün alanlarda ve meydanlarda bir araya gelip bu iktidara karşı ortak bir görüntü vermek durumundadır.

“HDP’yi Türkiye’yi yönetmeye aday bir parti haline getirmeye var gücümüzle çalışacağız”

Sevgili arkadaşlar, elbette bu böyle gitmeyecek, bu devran mutlaka değişecektir. Bu devranın değişmesiyle birlikte bu ülkede adaletin de huzurun da barışın da özgürlüklerin de olacağı bir ortamı hep birlikte yaratacağımıza hiç kimsenin kuşkusu olmasın. HDP işte bunun için var, bunun için siyaset yapıyor, herkes bunu böyle bilsin ve olaya böyle baksın. İşte en güzel örnek Mersin’de yaşanılandır. Türkiye Mersin’i örnek almak durumundadır. Bütün ülkeyi Mersin yapmak için HDP elinden geleni yapacaktır. Bütün kurumlarıyla, demokrat kesimleriyle Kürt’üyle, Alevi’siyle Roman’ıyla Arap’ıyla Çerkez’iyle Laz’ıyla Ermeni’si Süryani’siyle birlikte bir arada, barış içerisinde Türkiye’ye örnek olacak bir kent olan Mersin’in bu durumunu bütün Türkiye örnek almak durumundadır. Bir kez daha bu anlamda Mersin’e teşekkür etmek istiyorum. Tam da HDP’nin ifade ettiği Demokrasi İttifakı işte bu kentte bu kadar güzel yaşanıyorsa bütün Türkiye’de de bu Demokrasi İttifakının hayata geçmesi için hepimizin büyük çabası olması gerekiyor. Bunun için HDP’yi daha da büyütme zamanıdır. HDP’yi daha da güçlendirme zamanıdır. Her şeye inat bütün zalimliklere, zulümlere ve baskılara inat HDP’li olmaya, HDP’de kalmaya devam edeceğiz. Korkmayacağız, yılmayacağız asla direnmekten vazgeçmeyeceğiz.

Büyük bir cesaret, kararlılık ve irade ile HDP’yi Türkiye’de siyasetin ana merkezine getirmeye ve Türkiye’yi yönetmeye aday bir parti haline getirmeye var gücümüzle çalışacağız ve bunu başaracağız. Mutlaka kazanacağız. Bir kez daha Mersin İl Örgütümüze bu güzel coşkulu ve anlamlı kongreyi gerçekleştirdiği için halkımıza ve emeği geçen bütünü arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu uzun yolda, bu sancılı yolda bizimle birlikte mücadele edecek yeni arkadaşlara da başarılar diliyorum. Hepimizin yolu açık olsun.”

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Partisinin Yol Haritasını Açıkladı

Katıldığı bir televizyon programında gündemin öne çıkan konuları hakkında değerlendirme yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Milletvekili seçimlerine ayrı girilebilir ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak aday olmalı. Biz ortak aday fikrine açığız. Eğer ortak adayda anlaşılırsa biz destekleriz. Bu ittifakta yer almak değildir.” dedi.

6 muhalefet partisinin liderinin bir araya geldiği toplantıyı da değerlendiren Sancar, “‘Biz niye o masada değiliz’ demedik. Bizim bir yolumuz ve politikamız var. Ne istedik muhalefetten. Deklarasyonumuzu yayınladık. O zaman bizimle bu deklarasyonu ile birlikte diyalog ve müzakere konusunu değerlendirin dedik. 4 muhalefet liderini ziyaret ettik. Bize geri dönüş yapın dedik. Geri dönüş olmadı” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ‘Gündem Özel’de TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın konuğu oldu. Sancar’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Türkiye’de en şeffaf politika yapan partiyiz. Tutumumuzu gerekli şartlar oluştuğunda kamuoyuna açıkça ilan eden bir partiyiz. Yayınladığımız deklarasyon da bu çerçeveye oturuyor. Eğer bu masada ortak olsaydık bunu gizlemek için bir sebep olmazdı. Bahçeli’nin sözleri şeffaf siyasetin onlara ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.

Biz Millet İttifakı’nın ortağı olsaydık bunu gizlemezdik zannederim diğer partiler de gizlemezdi. Biz Türkiye’deki sorunların diyalogla çözüleceğini belirtmiş etmiş bir partiyiz. Söylediğimiz sözün yapıcı olmasına dikkat ediyoruz. 6 parti güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerine bir çalışma başlatmıştı. Bizde 27 Eylül’de kamuoyuna duyurduğumuz 11 maddelik bir metnimiz var. Diyoruz ki bu metinde biz parlamento seçimlerine Millet İttifakı ile birlikte girmeyeceğiz. Biz kendi ittifakımızı kurarak gireceğiz.

Bizim 3’üncü yol diye bir politikamız vardır ve parlamento seçimleri tam da bu politikayı çok açık bir şekilde hayata geçireceğimiz bir alandır. Ancak sistem artık eski sistem değil. Cumhurbaşkanlığı seçimi artık çok özel bir sistem içine yerleştirildi. Muhalefetin de Cumhurbaşkanlığı seçimi için bir ortak yol bulması gerekiyor artık.

Cumhurbaşkanlığı seçimi için sonuç alınacaksa bizimle müzakere yapılmasını istiyoruz. Eğer muhalefetin tümü ortak aday konusunda bir müzakere yürütürse ortak aday fikrine açığız. Masaya davet edilmedik dışlandık gibi bir şey söz konusu değil. Ne istedik muhalefetten bütün partilere bir heyet gönderip deklarasyonumuzu anlattık. Bize geri dönüş yapın dedik. Geri dönüş olmadı.

“İktidara alternatif oluşturmak istiyorsunuz ama…”

2017 referandumu, 2018 seçimleri, 2019 yerel seçimleri ortada. İktidarın muhalefete çalışmayı imkansızlaştıracak uygulamaları ortada. Adayı isim olarak konuşmak yerine hangi ilkeler üzerine bir isim oturtacağımızı tartışalım.

Seçim kazanılırsa nasıl bir Türkiye kuracağımız konusunda birlikte konuşalım. Bizim bu söylediklerimiz gizli değil. HDP ile konuşmazsanız iktidarın çizdiği oyun sahasında kalmış olursunuz. Esas olarak iktidara alternatif oluşturmak istiyorsunuz ama o iktidarın temel konulardaki oyun alanına sıkışıp kalıyorsunuz.

“HDP olmazsa seçim kazanılmaz demiyoruz ama bu bir gerçek”

4 muhalefet liderini ziyaret ettik. Orada da 6 partinin üzerinde çalıştıkları parlamenter sisteme dönüş çalışması var dediler. Bu mutabakata varılan taslağı bize iletin kamuoyu nezdinde. Eğer bunlar dikkate alınmıyorsa bundan sonraki süreçte daha zor süreçler ortaya çıkar. HDP olmazsa seçim kazanılmaz demiyoruz ama bu bir gerçek. Bir özne olarak HDP’yi ve bir aktör olarak temsil ettiği kitleyi dikkate almak zorundasınız.

Çözüm süreci konusunda farklı düşünüyoruz. O süreçlerde yanlışlıklar vardı ama mantık doğruydu. Bu tür süreç ilk değildi. Yanlışlar sürecin kurgulanmasıydı. Bu süreci toptan reddetmek yerine yanlışlarına bakarak nasıl doğru süreç yürütmeliyiz diyoruz. HDP bu süreç için adresi Meclis olarak gösteriyor.

“İktidar AYM’yi kuşatma altına alabilir”

Muhalefet ile kavga etmeyi tercih etmiyoruz. İYİ Parti ile görüşme isteğimizi ilettik. Yanaşmadı ve hatta bizim kabul etmeyeceğimiz ithamlarda bulundu. Ondan sonra biz de İYİ Parti randevu isterse görüşürüz dedik. Türkiye’de yargının durumu malum. AYM’de vicdan ile ve evrensel hukuk ilkelerine uygun şekilde karar verecek üyeler olduğuna inanıyorum. İktidar AYM’yi kuşatma altına alabilir.

Bu iktidar her yolu deniyor ve kapatma kararı çıkabileceğini ciddiye alıyoruz. Kapatırlarsa hukuki ve demokratik yolu buluruz. Yedek parti meselesi değil. Avukatlarıyla görüşün kamuoyu duysun. İkide bir oradan hiçbir veri bilgi gelmeden oradan çıkış yapmanın önünü keselim. Böylelikle bu manipülasyonu da aradan çıkaralım.”

Paylaşın

Meclis Komisyonu’ndan HDP’li Güzel’in Dokunulmazlığını Kaldırma Kararı

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Adalet Karma Komisyonu Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına oy çokluğu ile karar verdi. Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin son karar, TBMM Genel Kurulu’nda alınacak.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında hazırlanan iki fezleke nedeniyle dokunulmazlığının kaldırılması görüşmeleri Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon’da yapıldı. Usul yönündeki taleplerinin reddedilmesine tepki gösteren HDP Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “İlk toplantınıza içtüzük ihlali ile başladınız” dedi.

HDP komisyon üyeleri yanı sıra çok sayıda milletvekilinin katılım gösterdiği komisyonda usul tartışılması açılması istendi. Karma Komisyon Başkanı Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı’na getirilmesiyle yerine Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt seçilmişti.

Beyazıt başkanlığında toplanan komisyonda gazeteciler görüntü almaları ardından salondan çıkarıldı. HDP gazetecilerin salondan çıkarılmasına tepki gösterdi. Usul açılması talebini de reddeden Beyazıt, görüşmelere geçti. HDP Komisyon üyesi ve aynı zamanda Güzel yerine savunma yapacak Mehmet Rüştü Tiryaki, yeni seçilen Komisyon Başkanı Yusuf Beyazıt’ın tutumunu eleştirdi.

Tiryaki, “Sayın başkan şahsınıza yönelik hiçbir önyargımız yok. İlk kez toplantıya katılıyorsunuz. Tek isteğimiz hukuka uygun bir şekilde bu sürecin yönetilmesi başkaca bir şey istemiyoruz. Bir usul tartışması açmak istedik. Ben sesli bir şekilde İçtüzük’ün hangi maddesi uyarınca usul tartışması açtığımızı ve neden bu konuda söz vermeniz gerektiğini söyledim” dedi.

İçtüzük ihlaliyle görüşmeler başladı

İçtüzük 63’üncü maddesini okuyan Tiryaki, “Görüşmeye yer olup, olmaması, başkanı gündeme veya TBMM çalışmalarına usule davet gibi konular diğer işlerden önce konuşulur. Bu yolda bir istemde bulunulursa ki biz bunun için talepte bulunduk. Üçer dakikadan fazla olmamak üzere en az iki kişiye lehte ve aleyhte söz verilir. Verilebilir denilmiyor. Burada emredici bir hüküm var. Biz gündeme geçmeden önce usule ilişkin bir tartışma açılmasını istedik. Bunu size bildirdik. Bize üçer dakika ile sınırlı ya da daha uzun süre söz verebilirdiniz. Bir usul tartışması açmanız gerekiyordu. Başkan olarak katıldığınız ilk toplantı da Meclis İçtüzük’ün 63’üncü maddesini ihlal ederek, görüşmeye başladınız” diye konuştu.

İçtüzük tartışmasına ilişkin de taleplerini anlatan Tiryaki, “Basına kapalı olması için emredici bir hüküm olarak kurala bağlayan herhangi bir mevzuat hükmü yok. Ne İçtüzük’te ne Anayasa’da. Bugüna kadar teamül, gelenek böyle diye geçiştiremezsiniz. Bu komisyon toplantılarının diğerlerinden herhangi bir farkı yoktur. Ne üstünlüğü ne altlığı vardır. Aynı ilkeler geçerlidir. Yani sağlık, MEB’de çalışmalar nasıl yürüyorsa Karma Komisyon’da da aynı şekilde yürür. Dolayısıyla diğer bütün komisyonlar da olduğu gibi yazılı olarak basının haber yapabilmesi için basının engellendiği çok nadir toplantılardan bir tanesidir” diyerek, tepki gösterdi.

“Yargısız bir şekilde infaz ve mahkûm edildi”

MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül’ün HDP’den ihraç edilen Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasında basının çıkarılmasına itiraz edilmediğini hatırlatmasına da Tiryaki, “Tuma Çelik fezlekesinde bir kadının cinsel saldırısına yönelik bir iddia vardı. Bu tartışmaların kamuoyuna yansımasının kendisine zarar vereceği için özel olarak itiraz da bulunmadık. Kendi milletvekilimizi değil, kadını esas aldık. Burada bir yargısız infaz var zaten. Semra Güzel basın yayın organları aracılığıyla ve komisyon üyesi olan milletvekilleri aracılığıyla yargısız bir şekilde infaz ve mahkûm edildi. Hatta milletvekilliği bile düşürüldü. Çünkü milletvekilliği yapamayacağı söylendi. Keşke böyle başlamasaydınız” diyerek, sözlerini noktaladı.

Ne olmuştu?

2017 yılında düzenlenen bir operasyonda öldürülen PKK üyesi Volkan Bora’nın cep telefonunda yapılan incelemede Semra Güzel ile birlikte çektirdikleri fotoğraflar bulunmuştu. Fotoğrafların iktidara yakınlığıyla bilinen medya organlarında yayımlanmasının ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karma komisyona süratle bunu gönderdik. Gereği yapılacaktır. Biz parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz” demişti.

Semra Güzel ise yaptığı açıklamada fotoğrafların 2014 yılında çözüm süreci sürerken çekildiğini ve o tarihte hiçbir siyasi partiye üye olmadığını söylemişti. Volkan Bora ile üniversite yıllarında tanıştığını ve daha sonra sözlendiğini aktaran Güzel, 2009 ve 2014 yılları arasında ise görüşmediklerini belirtmişti. Fotoğraflarda üzerine bulunan kıyafetleri de Bora’yı ziyarete gittiği yerdekilerin kendisine giydirdiğini ifade etmişti.

Güzel, “Bu fotoğrafların bugün hakkımda yürütülen karalamalara, kumpas girişimlerine ve suçlamalara dayanak yapılmaya çalışılması kabul edilemez. 5 yıl önce ele geçen fotoğrafların yargıya konu edilmeden bugün basına servis edilmesi erkek-devlet aklının bir tezahürüdür. Son derece çirkin ve cinsiyetçi söylemlerle yapılan fotoğraf ve haber servisinin partim hakkında siyasi iktidar tarafından yürütülen kirli propagandaların bir devamı olduğu aşikardır” demişti.

TBMM Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyon, Semra Güzel hakkında “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla hazırlanan iki dokunulmazlık dosyasını görüşmek için 20 Ocak’ta toplanmış, toplantıda Hazırlık Komisyonu kurulmasına karar verilmişti.

Hazırlık Komisyonu 18 gün içerisinde “dokunulmazlığın kaldırılması” yönünde hazırladığı raporu, HDP’nin şerhiyle birlikte Karma Komisyon’a sunmuştu. Rapor, AKP ve CHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.

Hazırlık Komisyonu’nun HDP’li üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki, rapora yönelik şerhinde, “PKK’ye katılmış gençlerin de ağabey, kardeş, anne, baba, dayı, teyze veya sevgili olabileceği yadsınamaz bir gerçeklik. Siyasetin işi bunu düşünmek, bunu yok saymak değil. Onlar yeryüzünün başka bir yerinden gelmiş değiller. Bu sorunu şark ıslahat planlarına, öldürmeye, tutuklamaya, sürgüne, açlıkla terbiye etmeye, kayyumlarla irade gasbına, siyasi temsilcilerini rehin almaya ve tutmaya, en ağır sorunları hamasetle geçiştirmeye sıkıştırmak, özcesi bu sorunu ‘terör-güvenlik’ denklemine sıkıştırmak, bu politikaları, bu savaşı sürdürmekten başka bir şeye hizmet etmez, etmemiştir” demişti.

Paylaşın

HDP’li Günay: Amacımız Tarihsel Bir İttifakı Gerçekleştirmek

Partisinin genel merkezinde gündeme dair değerlendirmelerde bulunan HDP Sözcüsü Ebru Günay, ittifak çalışmalarına ilişkin, “Üçüncü seçenek olan demokrasi ittifakını sadece seçimler için önemsemiyoruz. Devletçi bloklar dışında üçüncü yolu temsil etmek, demokratik ülke hayalini haklar lehine gerçekleştirmek istiyoruz. Hangi ortak zeminde bulunabileceksek, dostlarımız ve müttefiklerimizle o zemini bulup gerçekleştireceğiz. Tek bir vicdanlı muhalifin bu ittifakın dışında kalmayacağı tarihsel bir ittifakı kurmaktır. Bizler HDP olarak demokratik ittifakı gerçekleştirmek için çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz. ” dedi.

Haber Merkezi / Altı muhalefet partisinin görüşmesine ilişkinde konuşan HDP’li Günay, “Geçen hafta siyasi bloklar arasında yaşananlar bu gerçeği bir kez daha ispatladı. Çizilmiş çemberi aşamayan, resmi kodların ötesine geçemeyen, inkar zihniyetini aşamayan bu siyasetin Türkiye’ye bir hayrı yoktur. Bizler siyaseti diyalog, müzakere ve çözüm sanatı olarak görüyoruz., O yüzden siyasi partilerin birbirleriyle istişare halinde olması, görüşmesi elbette önemli ve anlamlıdır. Ancak çerçevesini iktidarın belirlediği, kimin katılıp katılmayacağını dahi milliyetçi dayatmaların belirlediği buluşmalar ülkenin sorunlarına çözüm olmaz. Ülkenin sorunlarını derinleştirir, kalıcı bir çözüm anlayışını gerçekleştirmez” ifadelerini kullandı.

Dün gece Adana’da HDP Yüreğir İlçe Örgütü’ne yönelik saldırıya dikkat çeken Günay, “Bizler bu saldırganların iktidarın beslediği, büyüttüğü ve yetiştirdiği çeteler olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu saldırılarla asla sonuç alamayacaklar. Bizleri direniş, geleneğimizle ve mücadelemizle bugüne kadar hiçbir baskı aygıtı ile bizi yıldıramadılar. Bu saldırılarla asla bizleri yıldıramayacaksınız. Zaten bugün oradaki duruma ilişkin partili arkadaşlarımız daha detaylı açıklamalar yapacaklardır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Günay’ın açıklamaları şöyle;

“Geceden beri hepiniz yakından takip ettiniz, Yüreğir ilçe binamıza saldırı gerçekleştirildi. Bizler bu saldırganların iktidarın beslediği, büyüttüğü ve yetiştirdiği çeteler olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu saldırılarla asla sonuç alamayacaklar. Bizleri direniş geleneğimizle ve mücadelemizle bugüne kadar hiçbir baskı aygıtı ile bizi yıldıramadılar. Bu saldırılarla asla bizleri yıldıramayacaksınız. Zaten bugün oradaki duruma ilişkin partili arkadaşlarımız daha detaylı açıklamalar yapacaklardır.

“ATK Tuğluk için tıbbi normlardan uzak bir rapor hazırladı”

Ülkenin kanayan yarası cezaevlerindeki hasta mahpuslar meselesi maalesef hala Türkiye’deki bütün sorunlar gibi çözülmeyi ve adaleti bekliyor. Son olarak Aysel Tuğluk ile ilgili Kobanî Kumpas Davasında savunma yapıp yapamayacağını sordu. ATK, ilgili soruyu cevaplamadan cezai sorumluluğunun tam olduğunu söylediği bir rapor düzenledi. Mahkeme başka bir soru sordu,  ATK ise tıbbi normlardan uzak bir rapor hazırladı. Bir kez daha ATK söz konusu hasta tutsaklar olduğunda ne kadar düşmanca yaklaştığını, kendisini yargının ve iktidarın yerine koyarak raporlar düzenlediğini bir kez daha gördük. Bizler hep söyledik cezaevleri artık ölüm evlerine dönüştü, iktidarın 90’lardaki faili meçhullerin yerini cezaevleri politikaları aldı, hasta tutsaklara yönelik düşmanlık politikalarının yerini aldı. Başta Aysel Tuğluk olmak üzere bütün hasta mahpuslar bir an önce salıverilmeli, serbest bırakılmalı hasta mahpuslara yönelik düşmanca ve intikam politikalarından vazgeçilmelidir.

“Ev baskınlarında insanlık dışı uygulamalar sıradanlaştı”

AKP iktidarda kalmak için uzun süre kendisinden önceki iktidarların yaptığı işkenceleri yer yer yargılayarak gündemleştirdi ve bu işkence uygulamalarını her defasında reddetti. Fakat devletin tüm olanaklarını ele geçirdikten sonra kendisinden önceki tüm iktidarların uyguladığı toplam işkence uygulamasını hayata geçiriyor. Son olarak Bingöl Karlıova’da gerçekleşen ev baskınlarında kameralarının önünde kolluğun ev sahiplerine uyguladığı işkence görüntüleri kamuoyuna yansıdı. Gerçekten o ev baskınlarından insanlık dışı uygulamaların sıradanlaştığını gördük. Şok geçiren kadınlar, darp edilenler, zil çalınsa açılacak kapılar balyozlarla kırıldı. Yine görüntülerde de görüldüğü gibi dili tutulan, konuşamayan çocuklar kameralara yansıdı.

Bu talimatları kimler veriyor, bu orantısız güç kullanma cesaretini kolluk nereden buluyor. Bir kez daha çağrımızı yineliyoruz; işkence insanlık suçudur. Bunun hesabını mutlaka ama mutlaka vereceksiniz. İktidarınıza güvenmenizin bir yararı yok. Sizler elbette tarafsız ve bağımsız yargı nezdinde yargılanacaksınız. Aklınızı başınıza alın.

“Çerçevesini milliyetçi dayatmaların belirlediği buluşmalar sorunlara çözüm olmaz”

HDP’nin Türkiye demokrasisi için vazgeçilmez ve aynı zamanda umut adresi olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Geçen hafta siyasi bloklar arasında yaşananlar bu gerçeği bir kez daha ispatladı. Çizilmiş çemberi aşamayan, resmi kodların ötesine geçemeyen, inkar zihniyetini aşamayan bu siyasetin Türkiye’ye bir hayrı yoktur. Bizler siyaseti diyalog, müzakere ve çözüm sanatı olarak görüyoruz., O yüzden siyasi partilerin birbirleriyle istişare halinde olması, görüşmesi elbette önemli ve anlamlıdır. Ancak çerçevesini iktidarın belirlediği, kimin katılıp katılmayacağını dahi milliyetçi dayatmaların belirlediği buluşmalar ülkenin sorunlarına çözüm olmaz. Ülkenin sorunlarını derinleştirir, kalıcı bir çözüm anlayışını gerçekleştirmez.

“Amacımız vicdanlı tek bir muhalifin dışarda kalmadığı tarihsel bir ittifakı gerçekleştirmek”

Bizler HDP ve bileşenleri, sosyalistlerle, demokrasiden yana olanlarla, Alevilerle, demokratik İslami değerlere inananlarla, emekçilerle, kadınlar ve gençlerle ve en önemlisi sistem tarafından dışlanmış bütün kimliklere dayanan bir partiyiz. HDP benzeri olmayan ve Türkiye siyasetinde ezberleri bozan bir partidir. Bu çerçevede üçüncü seçenek olan demokrasi ittifakını sadece seçimler için önemsemiyoruz. Devletçi bloklar dışında üçüncü yolu temsil etmek, demokratik ülke hayalini haklar lehine gerçekleştirmek istiyoruz. Hangi ortak zeminde bulunabileceksek, dostlarımız ve müttefiklerimizle o zemini bulup gerçekleştireceğiz. Tek bir vicdanlı muhalifin bu ittifakın dışında kalmayacağı tarihsel bir ittifakı kurmaktır. Bizler HDP olarak demokratik ittifakı gerçekleştirmek için çalışmalar yürütmeye devam edeceğiz.

“Yönetememe haliniz bu ülkenin krizlerini her geçen gün derinleştiriyor”

Dün kabine toplantısı sonrası tekrardan toplumu kandıran ve oyalayan açıklamalarda bulundu iktidar. Gelip geçici olan sizin iktidarınızdır. Krizi yaratan sizsiniz, krizin sebebi sizin yalana ve talana dayalı yönetim anlayışınızdır. Yönetememe haliniz bu ülkenin krizlerini her geçen gün derinleştiriyor. Sizler enflasyonun üstesinden gelemezsiniz çünkü enflasyonun sebebi sizlersiniz. Halklarımız bunların farkında ve bunun cevabını elbette verecektir. Hal böyle olunca vergiyi indirdik gibi hamlelerin sorunun çözümüne dönük olmadığını herkes biliyor. Bu türden girişimlerin ne çarşı pazardaki gıdaya ne de mutfaktaki aşa yansımadığı ortada. Bu köklü sorunlar karşısındaki çözümler de köklü ve sonuç alıcı olmak zorunda. Bu nedenle palyatif çözümler sonuç vermez. Türkiye halkları büyük bir felaketle cebelleşmek zorunda bırakılmıştır.

“İşçi ve emekçiler iktidarın sömürü çarkına karşı itiraz ediyor”

İktidar ülke kaynaklarını Saray’a, savaşa, yandaşa ve talana aktararak halkı yoksulluk, sefalet ve ölümle yüz yüze bırakıyor. Bir yandan elektrik faturalarına karşı protestolar diğer yandan emekçilerin emek mücadelesi büyümeye devam ediyor. İşçi ve emekçiler iktidarın sömürü çarkına karşı itiraz ediyorlar, seslerini yükseltiyorlar, grevlerini büyütüyorlar. Farklı iş yerlerinde halen 50’den fazla grev var. İşçilerin talepleri ne? Evlerine ekmek götürmek, kışın soğuğunda evlerinin ısınması, çarşı pazarda el yakan fiyatlara karşı insanca yaşam en önemlisi de güvencesiz esnek çalışma saatlerine karşı insan onuruna yakışan çalışma iş ve emek rejimi talep ediyorlar. Talepler asgari talepler, meşru ve haklı taleplerdir. Emek mücadelesi ülkenin geleceğidir. Emeğini ve alın terini savunan, sömürü çarkına itiraz eden emekçiler polis şiddetine maruz kalıyor.

“Emekçilerin haklı taleplerinin yanındayız, talepleri taleplerimizdir”

Emekçiler ve işçiler işten atılma, şiddete maruz kalma, işsiz kalma tehdidine karşı direnmeye devam ediyorlar. Emekçilerin haklı talepleri bir an önce karşılanmalıdır. Bizler HDP olarak işçi direnişlerinde yer almaya, emekçi yoldaşlarımızla omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz. Onların talepleri bizlerin de talebidir. Bizler mücadele etmeye devam edeceğiz, çünkü bu ülkenin geleceği emek mücadelesinde, bu ülkenin geleceği işçi ve emekçiler için hakça ve adilane bir paylaşımın, insan onuruna yakışır çalışma koşullarının düzenlenmesinde elbette olacaktır. Bizler bunun farkındayız. Bu nedenle devam eden bütün grevlerde, onlarla yan yana omuz omuza mücadele ettik. Her yerde il ve ilçe örgütlerimiz ve yine her yerde vekil arkadaşlarımız direnen işçilerle birlikte mücadele etti bugüne kadar, bundan sonra da direnmeye devam edecektir.”

Paylaşın

Sancar’dan İttifak açıklaması: Üçüncü İttifak Değil, Geniş Demokrasi İttifakı

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, ittifak görüşmelerine ilişkin yaptığı açıklamada, “‘Üçüncü ittifak’ sözü, yürüttüğümüz çalışma için doğru bir niteleme değildir. Bu şekilde kullanıldığının farkındayız ama biz bunu üçüncü ittifak değil, geniş demokrasi ittifakı olarak tanımlıyoruz. 26’sındaki toplantı da çalışma alanlarını ve yöntemlerini daha da somutlaştıracağımız bir gündemle gerçekleştirilecek” ifadelerini kullandı.

Mithat Sancar, parlamenter sistem çalışması yürüten altı muhalefet partisi liderinin buluştuğu “yuvarlak masa” toplantısına davet beklemediklerini ancak “geçiş süreci” ve cumhurbaşkanlığı seçimi konularında kendilerinin “mutlak müzakere zemini” olarak kabul edilmesini istediklerini söyledi.

Sancar, “O nedenle ‘HDP ile görüşüyoruz’ demek yetmez. ‘HDP’yi meşru görüyoruz’ demek de yetmez. Esas olan, HDP’yle eşitler arası bir zeminde tereddütsüz, çekincesiz, doğrudan ve açık bir diyalog ve müzakere yürütmeyi kabul etmektir” görüşünü dile getirdi.

Sancar, İYİ Parti’nin “HDP kapatılmalıdır” yaklaşımını eleştirirken, muhalefet içinde “HDP’yi hoş tutalım, ama boş tutalım, yaklaşımını pişirenlerin farkında olduklarını” söyledi.

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, güncel siyasi gelişmelere ilişkin BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı:

Altı muhalefet partisi liderinin buluşmasıyla başlamak istiyorum. Bu buluşma nedeniyle, sosyal medyadan “HDP neden masada yok” eleştirileri geldi. Siz bu masaya davet edilmeyi bekliyor muydunuz?

Muhalefet partilerinin kendi aralarında diyalog ve ortak çalışma yürütmelerine bizim herhangi bir itirazımız yok. Zaten bu buluşma, güçlendirilmiş parlamenter sistem tartışmalarının finali olarak duyurulmuştu. Bu tür çalışmalar yapılabilir elbette. Çeşitli partiler arasında bu tür ilişkiler bize göre olumludur.

Burada karışıklık yaratan ve tartışmaya neden olan durum şudur: Toplantı hakikaten belirtilen gündemle mi gerçekleştirildi, yoksa aynı zamanda bir ittifak buluşması mıydı? Millet İttifakı’nın genişleyip genişlemeyeceği gibi bir tartışma, sanırım bu belirsizlikten ortaya çıktı. Millet İttifakı’nın genişlemesiyle ilgili görüşmeler de yapılabilir, buna da bizim itirazımız olamaz. Zira biz parlamento seçimine kendi ittifakımızı kurarak gireceğimizi belirttik.

Fakat cumhurbaşkanlığı seçimi için ortak aday fikrine açık olduğumuzu da söyledik. Bunun yolunun da bizimle kamuya açık, doğrudan müzakere yürütülmesi olduğunu her vesileyle dile getiriyoruz. Müzakere etmek istediğimiz çerçeveyi ana hatlarıyla zaten hem deklarasyonumuzla duyurduk hem de çeşitli beyanatlarımızda ifade ettik. Eğer bu çalışma, Meclis seçimlerine dönük bir ittifak niyetiyle yapılıyorsa, bizim burada yer almamızın bir gereği zaten yok.

Şayet cumhurbaşkanlığı seçimi ve onunla bağlantılı temel meseleler söz konusuysa, durum değişir. Başta geçiş süreci olmak üzere, cumhurbaşkanlığı seçimini ilgilendiren konularda bizimle açık diyalog ve müzakere yürütülmesi talebimizi tekrar etmek istiyorum. Bunun için o masada bulunmak gerekmiyor; kaldı ki bizim o masaya davet edilme gibi bir beklentimiz de yoktu. Şayet cumhurbaşkanlığı seçimi ortak aday tartışması üzerinden gelişecekse, HDP olarak talebimiz, bu çerçevedeki konuların bizimle kamuoyuna duyurularak, açık, doğrudan ve şeffaf biçimde yürütülmesidir.

Bu görüşmenin ardından Pervin Buldan, “Bizi yok sayanları zamanı geldiğinde biz de yok sayarız” dedi, keza sizin de bu yönde açıklamalarınız var ve bu, altılı toplantıya tepki olarak yorumlandı.

HDP’yi yok sayan herhangi bir yaklaşımın, Türkiye’de gerçek ve güçlü bir demokrasi, kapsamlı ve kalıcı bir toplumsal barış inşa etme şansı yok. Bunu da şöyle netleştireyim: Eğer Türkiye’de gerçekten demokrasiye giden yol açılacaksa, yeni bir dönem başlatmak gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmanın ve Meclis’te bu değişimi sağlamaya yetecek bir çoğunluk oluşturmanın bu açıdan çok önemli olduğu açık. Bütün bunları HDP’siz yapabileceğini düşünen kim varsa, hayal aleminde yaşıyor demektir.

“HDP’yi hoş tutalım ama boş tutalım” gibi bir yaklaşımın da birilerinin gündeminde olduğunu ve bu konuda hazırlık yapıldığını görüyoruz. Böylesi bir yaklaşım tuzaklarla doludur. Bunun farkında olmadığımızı düşünmek de ciddi bir yanılgıdır.

“Kastettiğimiz İYİ Parti’dir”

Benim merak ettiğim şu; siz o toplantıda olmamakla kendinizi “yok sayılmış” mı hissettiniz?

Hayır, böyle söylemiyorum. HDP’yi ötekileştiren, hatta düşmanlaştıran yaklaşımlar çok tehlikeli sonuçlar doğurur. HDP’yi muhatap almayı kabul etmeyen, bunun da ötesine geçerek HDP’ye karşı düşmanca tutum takınan bir zihniyetin Türkiye’de demokrasiye katkı sunma iddiasının herhangi bir inandırıcılığı yoktur, olamaza da.

Eğer bu iktidara karşı demokratik bir alternatif oluşturulmak isteniyorsa, bunu Türkiye’nin geçmişten bugüne en derin sorununda iktidarın anlayışını aynen sahiplenerek yapılması mümkün değildir. Sözü dolandırmaya gerek yok: Kastettiğimiz, öncelikle ve özellikle İYİ Parti’dir. Düşünün ki, bu parti sözcüleri aracılığıyla “HDP kapatılmalıdır” bile diyebiliyor.

Buna yönelik mi tepkiniz, yani İYİ Parti’ye?

Sadece İYİ Parti’ye yönelik değil. Toplantıdan önce de pek çok kez dile getirdik. “Altı muhalefet partisi” bir araya geldiğinde, bu partilerin,Türkiye’deki temel sorunlara dair gerçekten muhalif bir tutum sergilemesi beklenir. Muhalif olmak da iktidarın, Türkiye’deki temel sorunlara dair yaklaşımlarına karşı olmak ve demokratik çözüm önerileri sunmak anlamını taşır. Ancak bir parti, kurum veya çevre, Kürt sorunu, eşit yurttaşlık ve siyasal özgürlükler gibi en temel konularda dahi iktidarla aynı veya benzer anlayışı paylaşıyorsa biz bu yapıya muhalif diyemeyiz.

Böyle bir anlayışın ağırlık taşıyacağı bir ittifakın da Türkiye’ye bugünkünden daha iyi bir gelecek vaat etmesinin mümkün olmayacağını düşünüyoruz.

“HDP mutlak müzakere adresi olarak kabul edilmeli”

Kılıçdaroğlu, ‘HDP’yi yok saymıyoruz, görüşüyoruz, gerektikçe de görüşeceğiz’ dedi. Bu açıklama sizin için yeterli oldu mu, yoksa “biz de o masada mutlaka olmalıydık” diyor musunuz?

Bizim “mutlaka o masada olmalıydık” gibi bir beyanımız veya açıklamamız olmadı. Biz Türkiye’nin geleceği tartışılırken HDP’nin yok sayılmasının büyük bir yanlış ve tuzak olduğunu söylüyoruz. Esas mesele, HDP’nin doğrudan doğruya müzakere adresi olarak kabul edilip edilmediğidir.

HDP ile açık ve şeffaf görüşme yürütülmesi, diyalog kanallarının oluşturulması, Türkiye’de baskıcı iktidarı ve yıkıcı atmosferi dönüştürmek için elzemdir. Ama gündemde seçimler olduğu için meseleleri genellikle seçim çerçevesinde konuşmak durumunda kalıyoruz.

Öncelikle şunu tekrar vurgulamalıyım: Parlamento seçimiyle cumhurbaşkanlığı seçimini ayırıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı zamanda bir geçiş süreci meselesidir. Eğer ortak bir adayda karar kılınacaksa, Türkiye’nin yeni bir başlangıcı hangi çerçevede yapacağının ayrıntılı bir biçimde konuşulması gerekiyor. Şayet ortak bir aday fikri olgunlaşırsa biz, bu meselenin isim üzerinden değil, siyasal ilkeler ve yapısal sorunlar üzerinden konuşulmasını istiyoruz. Aksi taktirde kamuoyunun büyük bir kesiminin şu soruları sorma hakkı doğuyor: 6 parti buluştu, şöyle bir geçiş süreci şöyle bir sistem ve şöyle bir gelecek önerisi ortaya çıkardı. Peki bu nasıl hayata geçirilecek?

Bunu Türkiye’nin en dinamik, demokrasi mücadelesi konusunda başta Kürt halkı olmak üzere en direngen ve kararlı sosyolojisini hesaba katmadan, bu sosyolojinin doğrudan siyasi iradesini temsil eden bir partiyi eşit bir aktör olarak görmeden nasıl yapacaksınız? Bu sorulara cevap verme mecburiyeti, muhalefet partilerinin topluma karşı sorumluluğudur.

“HDP ile görüşüyoruz, meşru görüyoruz demek yetmez”

Bizim derdimiz esas olarak Türkiye’yi demokrasiye kavuşturarak kalıcı barışı inşa etme imkanlarını sağlayacak toplumsal dinamizmi ortaya çıkarmaktır. Son yıllarda çok büyük tahribatlar, çok büyük adaletsizlikler yaşandı. Bunların elbette tamiri gerekiyor ama daha ötesini hedeflemek gerekiyor, o da şudur: Aynı tahribatların yeniden yaşanmayacağı sosyolojik ve politik bir zemini yaratmak.

Bu zemini yaratabilmek için de HDP’nin siyasi aktör olarak temsil ettiği geniş sosyolojinin siyasi özne olarak tanınması bir zorunluluktur. O nedenle “HDP ile görüşüyoruz” demek yetmez. “HDP’yi meşru görüyoruz” demek de yetmez. Esas olan, HDP’yle eşitler arası bir zeminde tereddütsüz, çekincesiz, doğrudan ve açık bir diyalog ve müzakere yürütmeyi kabul etmektir.

Siz ‘mevcut iki ittifak içinde yer almayacağız diyorsunuz ama partinizin cumhurbaşkanı adayı çıkarıp çıkarmayacağı konusunda da şimdiye kadar net bir açıklama yapmadınız.

Aday meselesini, önerdiğimiz bu çerçeve derinlemesine tartışılmadan gündemimize almıyoruz. Seçim tarihi belli olduğunda o zamana kadar alınmış olan veya alınması muhtemel yola bakarız, gelişmeleri değerlendiririz, kararlarımızı da bu olgu ve verilere göre veririz.

Kendi adayımızı çıkarıp çıkarmayacağımız meselesi de bu süreç içerisinde şekillenecektir. Ki bunu da sadece HDP olarak yapmayacağız; Meclis seçimi için kurmakta olduğumuz demokrasi ittifakının bileşenleriyle tartışarak, bu ittifakta yer almayan demokrasi güçleriyle istişare ederek, tabanımızla diyalog içerisinde belirleyeceğiz. Şöyle yapılmazsa aday çıkarırız veya şöyle yapılırsa aday çıkarmayız gibi bir yaklaşımın, bu konuda yürütülebilecek kapsamlı ve derinlemesine tartışmaların önünü tıkayacağı kanaatindeyiz. O yüzden biz, demokrasiye, barışa ve adalete giden yolun tıkanmaması, aksine bu yolun genişlemesi için, mevcut şartlarda bir tuzak olarak gördüğümüz aday tartışmasına girmek istemiyoruz.

“Seçeneklerden biri kendi adayımızla çıkmaktır”

Ama eş genel başkan yardımcınız Tayip Temel de altı liderin buluşmasına davet edilmemenizi eleştirirken “biz de kendi adayımızı çıkarabiliriz” anlamına gelecek bir açıklama yaptı…

Tam olarak öyle söylemedi, o açıklamanın bir bağlamı vardı. Tayip Temel arkadaşımız, “Millet İttifakı’nda, kendi adayımızı çıkarma eğilimimizi güçlendiren gelişmeler var” dedi. Herkes biliyor ki, kendi adayımızı çıkarmak da reel bir seçenektir. Ama biz bunu şimdi tartışmak istemiyoruz.

Yani seçeneklerden biri, elbette seçimlere demokrasi ittifakının adayıyla katılmaktır. Bizim esas olarak önceliğimiz, bu önerdiğimiz çerçeve olgunlaşıncaya kadar tartışmanın sürdürülmesidir. Mutabakat sağlanırsa ortak aday fikrine açık olduğumuzu zaten beyan etmiştik. Şayet ortak aday bu gerçekleşmezse ne yapacağımıza, biraz önce değindiğim çoğulcu demokratik yöntemle karar vereceğiz. Böyle bir durumda, kendi adayımızla seçimlere girmek de elbette önemli bir seçenek olacaktır.

“Üçüncü ittifak değil, geniş demokrasi ittifakı olarak tanımlıyoruz”

Partinizin de içinde yer aldığı üçüncü ittifak çalışması var. İkinci toplantıyı da sanırım 26 Şubat’ta yapacaksınız. Birincisi sekiz siyasal yapı ile başlayan ittifak görüşmeleri yeni katılımcılarla genişleyecek mi? İkinci olarak da sekiz siyasal yapı lideri olarak bir araya gelip birlikte fotoğraf verecek misiniz?

Bizim demokrasi ittifakımız çok geniş bir çerçeveyi içeriyor. Sol sosyalist aktörlerle, siyasi parti ve oluşumlarla ittifak da bunun önemli bir parçasıdır. Biz bu buluşmalara “ortak mücadele” hedefi koyduk.

Bizim yaptığımız görüşmeler, demokrasi ittifakı olarak tanımladığımız bir çerçeve içerisinde ilerliyor. Demokrasi ittifakı, başlı başına bir seçim ittifakı değildir. Bizim önceliğimiz, bir mücadele ortaklığını oluşturmaktır. Bu ortaklık inşa edilirken bir seçim gerçekliğiyle de karşı karşıya olduğumuzun bilincindeyiz. Ancak odağımıza seçimi almadık.

İlk toplantıda da bu konuda mutabakat sağladık. Yani öncelik seçim ittifakı değildir. Birincil olarak ortak mücadeleyi nasıl inşa edeceğimizi konuşuyoruz. Ama seçimler de bu buluşmalardaki tartışma konularından biri olarak gündeme gelecektir elbette.

Taraflar, 26’sında gerçekleşecek ikinci toplantıya eş başkanlar düzeyinde katılacak. İlk toplantıdan çıkan üç önemli sonuç vardı. Bunların içinde genişleme perspektifi de yer alıyordu. Dolayısıyla sol-sosyalist yapılara dönük genişleme çalışmalarımız devam edecek.

Öte yandan demokrasi ittifakı çerçevesinde başka kesimlerle görüşmelerimiz sürüyor. Mesela Kürdi partilerle yürüyen bir çalışmamız var. Zaten 2019 yerel seçimlerinde oluşmuş bir ittifakımız mevcut, bunu genişletmek için çalışmalarımızı yürütüyoruz. Biz bütün ezilenleri, sömürülenleri, dışlananları, ötekileştirilenleri, mazlumları ve mağdurları kapsayacak bir ortak mücadele birlikteliği inşa etmek istiyoruz. Bunu başardığımızda seçim meselesi daha rahat bir biçimde ele alınır.

O nedenle “üçüncü ittifak” sözü, yürüttüğümüz çalışma için doğru bir niteleme değildir. Bu şekilde kullanıldığının farkındayız ama biz bunu üçüncü ittifak değil, geniş demokrasi ittifakı olarak tanımlıyoruz. 26’sındaki toplantı da çalışma alanlarını ve yöntemlerini daha da somutlaştıracağımız bir gündemle gerçekleştirilecek.

“Öcalan’ın ne dediğini doğrudan kendisinden öğrenelim”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Edirne’deki İmralı’dakine hesap verecek” sözleri çok tartışıldı. Burada HDP’ye yönelik yeni bir plan mı kuruluyor ya da somut bir gelişme olmuş olabilir mi sizce?

Suyu bulandırmak istiyorlar. Somut bir gelişme olup olmadığını bilmemiz mümkün değil. Bunu bilmenin tek yolu var: İmralı’da avukatlarla ve/veya bağımsız heyetlerle görüşmeye izin verilmesi. Böylece Abdullah Öcalan’ın bu konu dahil, diğer konularda ne düşündüğü, bizzat kendisi tarafından ifade edilsin. Bunun dışındaki hamlelerin HDP içinde tartışma yaratma, Kürt seçmende zihin bulanıklığına yol açma gibi amaçlar güttüğünün farkındayız ama bu hesapların tutması mümkün değil. O nedenle biz Erdoğan’ın sözlerinin içeriğine bir önem atfetmiyoruz.

Öcalan daha önce yıllarca avukatlarıyla görüştü, düşüncelerini avukatları aracılığıyla kamuoyuna duyurdu; şimdi de aynısı yapılmalıdır. Yol basit ve açıktır: Görüşmeler sağlansın, Öcalan’ın ne dediğini herkes doğrudan kendisinden öğrenelim.

“HDP yüzde 15’lere ilerliyor”

Partiniz hakkındaki kapatma davasının seçimlere kadar sonuçlanmasını bekliyor musunuz? Partiniz kapatılsa da kapatılmasa da, HDP temsilcilerini bir şekilde sahada siyasi aktör olarak görecek miyiz?

HDP kapatılsa da kapatılmasa da, siyasi gücünü ve toplumsal etkisini bir şekilde değil, her şekilde, sadece siz değil herkes görecek. Biz hem mücadele sürecine hem de seçime ağırlığımızı ve gücümüzü en etkili şekilde yansıtacak imkanlara sahibiz. Geleneğimiz, tecrübemiz ve birikimimiz ortadadır. Bütün saldırılara ve kuşatmalara rağmen sadece ayakta durmakla kalmadık, yolumuzda tutarlı ve kararlı bir şekilde ilerledik, ilerliyoruz.

Şu anda bizden hoşlanmayan çevrelerin etkisindeki kamuoyu yoklamaları bile HDP’nin yüzde 15’lere doğru ilerlediğini dile getiriyor. Yüzde 15 oranı sadece sayısal bir mesele değildir. Bu oran, bütün engellere rağmen HDP’nin, halkın desteğiyle belirlediği yolda kararlı ve tutarlı biçimde yürümeye devam etmesi anlamı taşımasıdır. Dolayısıyla yüzde 15 sayısal olmanın ötesinde çok önemli bir siyasal meseledir. Türkiye’nin güçlü demokrasiye ve eşit ortak yaşama dayalı büyük barışa ulaşması konusunda gerçek bir alternatifin mevcut olduğunun, buna dair umudun canlı ve bu yolda mücadelenin dinamik olduğunun önemli bir göstergesidir.

Erdoğan’ın üçüncü dönem aday olup olmayacağı tartışması var. Bazı muhalefet partileri “hukuken aday olamaz ama siyaseten biz bu tartışmaya girmeyeceğiz, aday olsun” yaklaşımında. Sizin tutumunuz nedir?

Ben bir kamu hukukçusu olarak ifade edeyim: Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesinin tek bir yolu var. O da cumhurbaşkanı olarak görev süresi tamamlanmadan Meclis’in erken seçim kararı alması. Anayasa hükümleri bu konuda açıktır. Karşı argümanı savunanlar var ama argümanların hukuksal temeli yok. Anayasa’nın lafzı açık: Eğer seçim zamanında yapılırsa veya cumhurbaşkanı erken seçim kararı alırsa Erdoğan aday olamaz. Çünkü referandum ile Anayasa’nın tümü değil, bir kısmı değişti. Dolayısıyla değişmeyen kısımlar uygulanmak zorunda.

Bu kısımlardan biri de cumhurbaşkanının en fazla iki dönem aday olabileceğidir. Tek istisnası da hükme bağlanmıştır: Görev süresi dolmadan Meclis’in en az 360 oyla erken seçim kararı alması. Kendi gerçekleştirdikleri anayasa değişikliğinde bile bu hususu öngörmemiş, bu konuda bir düzenleme yapmamış iktidara, “anayasaya uymayabilir ama yine de aday olsun” diyemeyiz. Bu, demokratik hukuk devletine dönmeyi hedefleyen çevrelerin dile getirebileceği bir argüman olamaz. Bizim böyle bir lüksümüz de hakkımız da yok.

Erdoğan belirttiğim istisna dışında yeniden aday olursa ve -çok küçük bir ihtimal ama- seçilirse meşruiyet tartışması bitmeyecektir. Biz de bunun takipçisi oluruz.

Paylaşın