Reuters: HDP Kilit Parti Olmayı Sürdürüyor

Bir yıldan kısa bir süre kalan Türkiye seçimlerinde zorlu ekonomik şartların etkisiyle yıpranan iktidarın değişebileceğine yönelik beklentiler güçlenirken, bazı uzmanlar muhalefetin iktidara gelebilmesi için HDP’nin seçimlerdeki gücünü kabul etmesi gerektiğini belirtiyorlar. Ancak milliyetçi seçmenin hassasiyetleri ve hükümetin HDP’yi “terör” ile ilişkilendirmesi, partilerin HDP ile yanyana gelmesinde sorun oluşturuyor.

Geçen günlerde CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık elbette verilir” sözleri tartışma yaratmıştı. Altılı masada yer alan İYİ Parti’nin Grup Başkanvekili Musavat Dervişoğlu bu açıklamanın ardından tepki göstermiş ve bu açıklamayı, “Densizlik, hadsizlik ve ilkelere saygısızlık” olarak nitelendirmişti. HDP ise bu tartışmaların ardından bakanlık konusunda herhangi bir talepleri olmadığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu’nun gücü artıyor mu?

Muhalefet, adayını henüz açıklamasa da, bazı anketlere göre, muhalefetin “temsilcisi” konumuna gelen Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısındaki gücü artmış görünüyor. Ancak Reuters’ın görüşüne başvurduğu dört kamuoyu yoklama şirketine göre bu oyların da mevcut durumda yine meclis çoğunluğu ve Cumhurbaşkanlığı’ndan oluşan iktidarı alabilecek güçte olup olmadığını söylemek için erken.

Anketlere göre ayrıca son aylarda asgari ücrete yapılan artışlar ve memur zamlarının etkisiyle iktidarın oylarında bir miktar kıpırdanma olduğu gözleniyor ama son noktada hem Millet hem de Cumhur ittifakında belirgin bir öne çıkış yok.

“Bu şartlar altında biz bugün (eylül başı) seçim olsa ve seçime girsek Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısıyla, Millet İttifakı’nın milletvekili sayısı arasında dikkate değer bir fark olmayacak” diyen Metropoll Başkanı Özer Sencar sözlerini şöyle sürdürdü:

“(Millet İttifakı) anayasayı değiştirecek bir çoğunluk üretemiyor… Anayasayı değiştirecek bir çoğunluk için kabaca %63 civarında oya ihtiyaç var… Millet İttifakı’nın güçlü bir desteği yoksa HDP olmadan karar çıkaramazlar.”

“Muhalefet rehavete sürüklenmemeli”

Sencar, ağustos ayındaki ankete göre AKP oylarının son üç aydır yükselişte olduğunu ve 3.5 puanlık artış kaydettiğini söyledi. Sencar ayrıca, sadece Erdoğan ve Kılıçdaroğlu karşılaştırılarak yapılan bir ankette CHP’nin parti oylarına yansımasa da cumhurbaşkanı adayı olarak Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan’ın önünde gittiğini kaydetti.

Öte yandan, Erdoğan’ın attığı bazı adımların halkta olumlu karşılığını az da olsa bulduğunu, bu nedenle de muhalefetin dikkatli olması gerektiğini söyleyen Sencar’a göre, AKP kitlesinin sosyal medyaya çok fazla aşina olmaması nedeniyle hükümetin Kemal Kılıçdaroğlu dediği için yapılan şeylerden haberi olmuyor. Bu nedenle Sencar’a göre sosyal medyadaki muhalif tablo muhalefeti rehavete sürüklememeli.

“Kısaca bizim bulgularımızla (AK Parti) son dört ayda kararsızlar dağıtılmadan yüzde 25’ten kabaca yüzde 29’a çıktı” diyen Sencar şu değerlendirmeyi yaptı:

“Kılıçdaroğlu, ağustos ayında Erdoğan’dan 6 puan yukarıda. Siyaset sahnesinde Meral Hanım’ın cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklayarak siyaset sahnesindeki oyun kurucu özelliğini kaybetmesiyle boşalan yeri Kemal Bey doldurdu… Bu şartlar altında bugün bu pazar seçim olsa ve seçime girsek Cumhur İttifakı’nın milletvekili sayısıyla Millet İttifakı’nın milletvekili sayısı arasında dikkate değer bir fark olmayacak. HDP’yle diğer sol partiler birleşirlerse bir ittifak oluşurursa onlar da yüzde 14-15’e tırmanabilirler.”

“HDP seçmeni halen seçimin kilit seçmeni olarak duruyor” diyen MAK Araştırma Başkanı Mehmet Ali Kulat’a göre ise AKP oyları yılın başından beri yapılan sekiz araştırmada yüzde 27 ile yüzde 29 arasında seyretti.

Kulat’ın verdiği bilgiye göre, “CHP ise yılın başından bu yana yüzde 25 ile yüzde 28 arasında seyretti ve şu anda AK Parti ile başbabaş hale gelmiş durumda.”

Gezici Araştırma Direktörü Murat Gezici’ye göre muhalefetin, iktidara destek veren seçmenin duygularını hafife almaması gerekiyor. “Güncel duruma baktığımızda iktidarın bir oy artışı olmadığını fakat mevcut oylarını da koruduğunu görüyoruz” diyen Gezici, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Özellikle son aylarda dış politikada işbirliğine dayalı ilişkileri geliştirmeye çalışması, seçmen ile daha yoğun bir empati kurmaya başlaması ve kararsız seçmenlere odaklanması, seçmen kitlesi nezdinde ‘Erdoğan, doğruları bulmaya çalışıyor’ algısını canlandırdı.”

Gezici, “Eski Türkiye diyebileceğimiz döneme dair canlı bir hafızaya sahip olan ve iktidara oy vermeyi sürdüren seçmen adeta ürkek bir güvercin gibi davranıyor…Evet çok ciddi bir ekonomik kriz var, korkunç bir enflasyon var; ancak kültürel-simgesel alanın gücünü de ihmal etmemek gerekiyor” diye konuştu.

HDP’nin seçimin kaderini belirleyip belirlemeyeceği yönündeki bir soruya ise Gezici, “HDP seçmeni en kararlı seçmen grubunu oluşturuyor. İkinci tur bir oylamada HDP’nin yüzde 22’sinin Cumhur İttifakı’na, kalan yüzde 78’sinin ise Millet İttifakı’na oy vereceğini öngörüyoruz” diyerek, mevcut durumda Millet İttifakı’nı desteklemesini beklediği cevabını verdi.

Gezici şöyle devam etti:

“Kürtlerin Türkiye’deki oranı neredeyse yüzde 22 ve onların da yüzde 55’i hala AK Parti’ye oy veriyor. Yüzde 30’u HDP’ye, yüzde 15’i ise diğer siyasi partilere oy veriyor. Kürtlerin bir kısmı halen Erdoğan’ı lider olarak görüyor, bir kısmı da mevcutlar arasında Erdoğan karsısındakine oy veririm diyor. Kürtlerin nereye oy vereceği o yüzden belli ve bu anlamda seçimlerin kaderi üzerinde belirleyici değiller.”

HDP her aşamada önemli olacak

Avrasya Kamuoyu Araştırma Başkanı Kemal Özkiraz, AKP’nin oylarında hafif bir artış yaşandığını ama anlamlı bir artışın olmadığını belirterek, “Uzunca bir süredir esasen muhalefet toplamıyla Cumhur İttifakı toplamı sabitlenmiş gibi gözüküyor” dedi.

HDP tarafında önemli olanın aday çıkartıp çıkartamayacağı olduğuna işaret eden Özkiraz, “HDP seçmeninin yüzde 75’i Kemal Kılıçdaroğlu’na oy veririm diyor Erdoğan’ın karşısında. Geri kalan yüzde 25’in çok büyük bir kısmı da partinin kurumsal kararını bekleyecek. Ama parti destek kararı açıkladığında muhtemelen yüzde 95’lere yakın bir destek olacak muhalefetin adaylığına” diye konuştu.

“HDP’nin tavrı, kurumsal tavrı seçimin ne kadar farkla biteceğini belirleyecek” diyen Özkiraz sözlerini cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turuna atıfta bulunarak, “HDP altılı masaya on beş gün önce mi kazandıracak? On beş gün sonra mı kazandıracak?” diye sürdürdü.

Özkiraz da sistemin şu anda muhalefette olan partilerin yasama organında kontrolü ele alabilmesi için mecliste 360 sandalye ile çoğunluğu elde edebilmesi gerektiğini belirterek, “Seçim sonrasında sistemi değiştirmek için HDP grubuna ihtiyaç var. Yani HDP her koşulda muhalefetin ihtiyaç duyduğu bir konumda olacak. Mesele cumhurbaşkanını seçtirmek değil, O cumhurbaşkanını bir de çalıştırabilmek mesele. Onun için herkes seçimden sonra HDP’yle mecburen bir oturacak” dedi.

HDP’nin seçmen tutumu ve aday tarifi

Partisinin seçim stratejisi ile ilgili Reuters’ın sorularını yanıtlayan HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin farklı dinamikleri olacağını ifade etti.

“Mesela parlamento seçimlerinde biz HDP olarak kendi ittifaklarımız dışında herhangi bir ittifak arayışında değiliz. Yani Millet İttifakı, Cumhur İttifakı ile bir alakamız yok parlamento seçimleri için. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi farklı” diyen Oluç sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50 artı 1 oya ihtiyaç var. Dolayısıyla burada kendi adayımızla elde edeceğimiz sonuçtan daha önemlisi ortak adaylarla elde edilecek sonuçtur. O yüzden de biz geçtiğimiz yıl bir deklarasyon yaptık.”

Oluç, partisinin cumhurbaşkanı adayı tanımını işe şu şekilde yaptı:

“İsim günü geldiğinde tartışılacaktır. İsim önemsiz demiyoruz. İsimden daha önemlisi seçilecek kişinin Türkiye’nin yeni döneminde yapması gereken işler üzerine anlaşılması gerekiyor. (Bunlar) güçlü bir demokrasi. Yani güçlü bir yerel ve merkezi demokrasinin inşa edilmesi, tarafsız ve bağımsız bir yargı, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin sağlanması, Kürt sorununda demokratik bir çözümün ortaya çıkarılması. Bunun için en azından bazı adımların atılacağının ilan edilmesi.”

AK Parti: Daha sahaya inmedik

Üst düzey bir AKP’li yetkili de anketlerin sürekli değişkenlik gösterdiğini ve zaman içinde olumlu trendin görüleceğini belirterek, enflasyon gibi sorunların tüm dünyada olduğunu ve halkın bunu gördüğünü söyledi.

HDP’nin seçim sürecindeki önemi konusunda ise aynı yetkili, “Kürtlerden bizi destekleyen önemli bir kesim var, kimse bunu yabana atmasın. Tabi Doğu ve Güneydoğu’dan daha çok oy almak için biz de daha çok çaba göstereceğiz. Ama sadece onlara yönelik değil, tüm Türkiye’deki seçmeni kazanmaya çalışacağız, tepkili olan eski seçmeni, küskün olan seçmenimizi. Uzun bir süreç var ve daha ciddi olarak sahaya bile inmedik” diye konuştu.

Kamuoyu araştırmacısı Gezici de bu konuda HDP’den ziyade “merkez seçmenin” önemine dikkat çekti. Gezici, HDP’nin oylarının nasıl bir tercihte bulunacağının az çok kestirilebildiğini, bu nedenle Doğu Karadeniz ve İç Anadolu’daki merkez seçmenin seçimlerin kaderinde belirleyici olacağını ifade etti.

Paylaşın

‘Üçüncü İttifak’ 24 Eylül’de Kamuoyuna Duyurulacak

Seçimler yaklaştıkça siyasi partiler arasındaki ittifak çalışmaları da hız kazandı. Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın yanı sıra, üçüncü bir ittifak da “Emek ve Özgürlük İttifakı” adı ile 24 Eylül’de kamuoyuna duyurulacak.

Haber Merkezi / Böylece iktidarı temsil eden Cumhur İttifakı’nın karşısında iki ayrı muhalif blok oluşmuş olacak. Reuters, konu ile ilgili bilgiyi TİP yetkililerinden edindiğini kaydetti.

Emekçi Hareket Partisi (EHP), Emek Partisi (EMEP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) temsilcileri, TİP’in ev sahipliğinde İstanbul’da bir araya gelmişti.

Bu toplantıda siyasi gelişmelerle ilgi değerlendirmelerin yanı sıra, ittifakın isminin ve yol haritasının, hazırlanacak deklarasyonun kamuoyuna açıklanmasının yöntem ve tarihinin belirlenmesi gündeme alındı. Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamada ise şu ifadeler kullanılmıştı:

“25 Ağustos’ta İstanbul’da, ülkemizin bugününde ve yarınında eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış ve demokrasi temelinde bir değişimi yaratacak birlikteliği vurgulamak, siyasal ve toplumsal iradeyi güçlendirmek, kararlı duruşumuzu, mücadelemizi, dayanışmayı ve umudu büyüten yürüyüşümüzü şekillendirmek üzere bir kez daha bir araya geldik.

Aylar süren emeklerimizin sonucunda;

Türkiye’nin tüm kentlerinde, sokaklarında ve meydanlarında, tarlalarında ve fabrikalarında, okullarında ve üniversitelerinde, her alanda mücadeleyi büyütmek; Emekçilerin, işçilerin, kadınların, gençlerin, çiftçilerin ve üreticilerin taleplerini ve mücadelelerini ortaklaştırmak üzere sürdürdüğümüz ittifak çalışmasını tamamlama aşamasına geldik.

Yaşadığımız ve her gün daha da derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal kriz karşısında toplumsal adalet, eşitlik ve güçlü demokrasi temelinde değişim mücadelesini ortaklaştıracak bu ittifakın mücadele ilkelerini, siyasal program çerçevesini, seçimler öncesini ve sonrasını kapsayan yol haritasını eylül ayında kamuoyuyla paylaşma kararına vardık.

Tarihsel sorumluluğumuzun farkındayız ve buna uygun davranma konusunda kararlıyız.

İttifakımız; AKP-MHP iktidarının halk düşmanı politikalarına direnen, bu düzenden ve iktidardan kurtulmak; sorumlulardan hesap sormak isteyen tüm kesimlerin, siyasal ve toplumsal muhalefet güçlerinin katılımı, katkısı ve desteğiyle büyüyecektir.

İttifakımız; bir yol arkadaşlığı, bir mücadele arkadaşlığı olacaktır.

İnsanca çalışılacak ve yaşanacak bir düzen için; halkın egemenliğine dayanan bir güçlü demokrasi için; Kürt sorununda barışçıl ve demokratik bir çözüm için; kadınlar, gençler ve dezavantajlı grupların eşitliği ve özgürlüğü için; doğanın ve kültürel varlıklarımızın korunması için hep birlikte mücadele edeceğiz.

Çağrımız tüm emekçilere, demokrasi, hak, hukuk, özgürlük, eşitlik mücadelesini yürüten bütün toplumsal hareketler, kurum, kuruluş ve yurttaşlaradır.

Hep beraber sorumluluk alalım. Yangın yerine çevrilen ülkeyi ortak talepler ve birlikte mücadele anlayışıyla özgür ve demokratik bir şekilde yeniden inşa edelim.

Emek, barış, özgürlük ve demokrasi değerleri temelinde, halkın egemen olduğu bir toplumsal ve siyasal düzeni kurmanın, ezilen ve sömürülen tüm toplum kesimlerinin gücüyle mümkün olduğunu biliyoruz.

Herkesi bu anlayış ve çağrı doğrultusunda ortak ve birlikte mücadeleye davet ediyoruz. Tek adam iktidarına, sermayenin ve zulmün düzenine karşı hep birlikte başaracağız.

‘Emek ve Özgürlük İttifakı’

Kurumlarımızın girişimiyle, Eylül ayı sonunda kitlesel bir halk buluşması ve en geniş demokrasi güçleriyle birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluşunun ilan edilmesine karar verilmiştir.”

Paylaşın

‘HDP’ye Bakanlık’ Kulisi: Gürsel Tekin Kişisel Konuştu, Parti Görüşü Değil

‘HDP’ye Bakanlık’ tartışması gündemin sıcak başlığı olmaya devam ediyor… Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “İktidara gelmemiz halinde HDP’ye bakanlık verilebilir” açıklamaları tartışmaları beraberinde getirdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP’ye olan bakış açılarının çok net olduğunu ifade ederek, “HDP’nin olduğu masada biz olmayız. Bizim olduğumuz masada da HDP olmaz” dedi.

Akşener daha sonra Yeniçağ TV’ye yaptığı açıklamada: “Sayın Gürsel Tekin çok tecrübeli kilit taşlarından birisidir. Böyle bir cümle kurduğuna göre, kanaat belirttiğine göre partisinin görüşlerini iletiyor demektir” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 6’lı masada alınan kararların belirleyici olacağını söyledi.

HDP kanadından tüm bu tartışmalara yönelik açıklama ise Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’tan geldi.

HDP’nin kimseyle bakanlık pazarlığına girmediğini belirten Beştaş, “Buna rağmen, yapay tartışmalarla ve çirkin bir üslupla HDP’lileri aşağılamaya çalışanlardan, toplumu nasıl kucaklayıp ülkeyi nasıl yöneteceklerini de duymak isteriz’’ dedi.

”Gürsel Tekin kişisel kamuoyu oluşturma gayreti ile partisini zora sokmuştur”

Euronews Türkçe’ye konuşan CHP kaynaklarına göre, CHP’li Gürsel Tekin bu açıklamayı kişisel kamuoyu oluşturma gayreti ile yaptı ve partisini zora soktu:

“Son HDP tartışmasının çıkış nedeni, iktidardan çok mevcutta bir yetkisi olmayan CHP’li vekil Gürsel Bey ve eski milletvekili Barış Yarkadaş’ın konuşmaları. Parti görüşünü partinin ilgili kurulları yapar milletvekilinin yaptığı açıklamaları parti görüşünden ziyade şahsi görüş olarak değerlendirmek gerekir. Ha derseniz ki ne amaçla yaptı bu açıklama, özetle şunu söyleyebilirim kişisel kamuoyu oluşturma gayreti ile partisini zora sokmuştur.’’

Bu tartışmadan 6’lı masanın dağılacağı yönündeki açıklamaların da gerçeği yansıtmadığı hatta bunun bir yıpratma politikası olduğu düşünülüyor.

CHP kaynaklarına göre iktidar HDP’yi düşmanlaştırarak ve bu düşmanlıktan beslenerek iç politikada hamle yapıyor.

Parti kaynağına göre, mevcut iktidar seçimi kazanamayacağını gördüğü için HDP üzerinden altılı masada bir gedik açmaya ve toplumu da HDP üzerinden muhalefete oy vermemeye ikna etmeye çalışıyor.

“Bu haberi okuyanlar iyi anlayacaktır son bir kaç yıldır CHP’nin toplantılarından son dakikalar geçmiyor. CHP’de flaş başlıkları neredeyse atılmıyor. Olmayan olaylar ya da alınmayan kararlar kamuoyuna doğruymuş gibi yansımıyor. Demek ki bir gedik CHP lideri Kemal Bey tarafından kapatıldı. Akşener ve İYİ Parti kuruldukları ilk günden beri o çizgide. Yeni bir şey söylemediler. Bu tarz tartışmalar alevlendikçe ara ara bu yönde beyanlar veriyorlar.’’

”Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken masanın dağılması mümkün değil”

CHP kaynakları 6’lı masanın dağılmasının mümkün olmadığını ve bu yöndeki beklentinin boşa olduğunu ifade ediyor.

“Masanın dağılması mümkün değil. Hatırlayalım Türkiye siyasi tarihinde bir dönüm noktası CHP’den milletvekillerinin istifa edip İYİ Parti’ye katılması ve İYİ Parti’nin seçime katılmasındaki engelin kalkmasıydı. İki parti arasında o günden beri oldukça anlayışlı bir süreç gitmekte. Yerel seçimde birinin aday çıkardığı yerde diğerinin çıkarmaması ya da uzlaşılarak iki partinin de o seçim bölgesinde aday çıkarması, meclis üyeleri listeleri iki parti arasındaki ilişkinin ne kadar doğru bir zeminde ilerlediğinin göstergesi. Bunu niye söylüyorum çünkü altılı masanın ana unsurları bu iki parti. Ve altılı masa dağılacak mı sorusu aslında CHP ile İYİ Parti ayrılacak mı? Ben cumhurbaşkanlığı seçimine giderken böyle bir ayrılığın olacağını düşünmüyorum. Peki neden sürekli bu tartışılıyor? Bunun nedeni de iktidarın bu masanın dağılmasını istemesi ve gündemi bu tartışmaya sıkıştırması. Bilerek ya da bilmeyerek bir çok insan ülkenin en önemli sorunlarını bir kenara bırakıp saatlerce bu konuyu konuşup tartışıyor.’’

“Adaya ilişkin bir anlayış birlikteliği var ama henüz isim belirlenmedi”

Ortak aday konusunda ise bir anlayış birlikteliği olduğu fakat ismin henüz belirlenmediği vurgulanıyor:

“Ortak aday konusunda bütün siyasi liderler aynı gözlemde. Adaya ilişkin bir anlayış birlikteliği de var ama henüz isim belirlenmedi. Anlayış ve ilkelerde uzlaşıldıktan sonra aday isminin belirlenmesi emin olun çok kolay. Daha önce de partimizden ilgili yetkililer açıkladı. Seçim tarihi resmi olarak duyurulsun aday da duyurulacak. Ve yeni Cumhurbaşkanı altılı masanın adayı olacak.’’

Saadet Partisi kaynakları ise bu gündemin suni olduğunu ve HDP’nin başka bir ittifakta yer aldığına dikkat çekiyor.

“En başından beri HDP 6’lı masada yer almıyor diyoruz fakat anlaşılmıyor. HDP başka bir yol ve ittifakın içinde. 6’lı masanın gündeminde bu suni tartışmalar yer almıyor. Amaç huzursuzluk yaratmak fakat bizim ülkenin dertlerine çözüm bulmak gibi bir gayretimiz var. Ve bu bağlamda masadaki her siyasi parti üstüne düşeni yapmaya çalışıyor. Komisyonlarımız çalışıyor ve ülke gündemi ile ilgiliyiz.’’

DEVA Kaynakları: CHP’nin kendi içindeki gerginlikten kaynaklandı

DEVA Partisi kaynakları da bu tartışmanın CHP’nin kendi içindeki bir gerginlikten kaynaklandığı görüşünde.

“Bu tartışma özelinde biz bir şey söylemedik. HDP, altı milyon seçmen oyu aldı hatta temsil ettiği kitle çok daha büyük. Bizim de temaslarımızı sürdürdüğümüz bir parti. Gündemde olan tartışma Diyarbakır’daki il yönetiminde yaşanan gerginliğin ardından geldi. Bizce iç dinamikleriyle alakalı. Üstüne masanın dağılacağı tartışmaları yürütüldü. Bu masanın devam etmesi için çaba gösteriyoruz, Türkiye açısından bir umut var. Bu sistem ülkenin başında kara bulut ve yeni bir parlamenter sistem inşa edilmeli. O nedenle iş birliği yapmak zorundayız. Sistem değişikliği için ortaklaşmak lazım ve hatta masada olmasa bile keşke aday ekseninde bir genişleme olsa. Ardından da adaylık tartışması sürdürüldü. Bu tartışmanın bu şekilde yürümesi bile çok sağlıklı, herkes fikrini söylüyor. Ayrıca seçim sathına girilmeden bir aday üzerinde konuşmak riskli, yıpratılır.’’

Paylaşın

Muhalefet, HDP Koridoruna Sıkıştırıldı

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek, muhalefetin HDP üzerinden köşeye sıkıştırıldığını söyledi. Zeyrek, 2023’te yapılması planlanan seçimin ikinci tura kalması durumunda sonucu HDP seçmeninin belirleyeceğini hatırlattı.

Zeyrek, bugünkü köşe yazısında iktidarın muhalefete karşı kullandığı en önemli kozun hep HDP olduğunu söyledi:

Farkında mısınız? İktidarın muhalefete karşı kullandığı en önemli koz HDP oluyor. HDP, televizyon ekranlarında en çok konuşulan ama hiç konuşturulmayan bir parti haline geldi. Herkes HDP’yle ilgili ağır hüküm cümleleri kuruyor, suçlamalar yöneltiyor ama kimse bir HDP’liye dönüp “bu konuda sizin görüşünüz ne” diye sormuyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ekibi ülkede öyle bir popülist milliyetçi hava oluşturdu ki o havanın dışına çıkıldığında kıyamet kopacağı algısı yaratıldı. Nedir o hava? “HDP demek PKK demektir. HDP’yle bir şekilde ilişkilendiğinizde, iş birliği yaptığınızda PKK’yla iş birliği yapmış olursunuz.”

“Bu hava milliyetçi oylarını MHP’ye geri kaptırmak istemeyen İYİ Parti’yi esir almış vaziyette” diye devam eden Sözcü yazarı, şunları yazdı:

CHP, bu cümleye inanmasa da İYİ Parti’nin ve sağcı seçmenin desteğini kaybetme endişesiyle de iktidarın kendisini sıkıştırdığı HDP koridorundan çıkamıyor. Bu politika o kadar işe yarıyor ki “altılı masa”nın en yumuşak karnı HDP haline gelmiş vaziyette. Son olarak CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in ve eski İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın konuşmaları üzerinden bir HDP eksenli CHP-İYİ Parti kavgası yaratılmaya çalışılıyor.

“Kendi görüşleridir, partiyi bağlamaz” denilerek kolayca içinden çıkılabilecek bir polemik, iktidarca kaşınıyor ve büyütülüyor, CHP ve İYİ Parti bu tuzağa düşmeye devam ediyor. Muhalefet de iktidar da ister kabul etsin ister kabul etmesin: Ülkede Cumhur ve Millet İttifakı’nın dışında 6-7 milyon seçmeni olan üçüncü bir ittifak var ve o ittifakın dinamosu HDP’dir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa sonucu HDP seçmeni belirleyecek. HDP seçmeninin oyuna Millet İttifakı adayı kadar Cumhur İttifakı adayı olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da ihtiyaç duyacak ve Erdoğan bunun farkında. İYİ Parti ve CHP’liler HDP’yi öcüleştirip dışlaya dursun, Lice’de Bırkleyn Mağaralarında Feqiye Teyran’ın “Gülistan” türküsünü söyleyip halay çeken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, muhalefeti HDP koridorunda sıkıştırmanın keyfini sürüyordu.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: Tek Dil, Tek Millet Hitler’in Sloganıdır

Kobani davasının 16. duruşmasına SEGBİS aracılığıyla bağlanarak savunma yapan Selahattin Demirtaş, “Bir kimlik etrafında bütünleşmeden ortak ulusal değerler yaratılabilir. Devletin ve bizim çok kültürlü ulusun bağımsızlığını simgeleyen bayrak bunlardan biridir” dedi.

Demirtaş, savunmasının devamında, “Hukuk, ulusal birliğin güvencelerinden biridir. Diller de bunlardan biridir. ‘Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin’ diyorlar. Hayır burası hepimizin yurdudur. Kürt olarak benim Ankara’da, Trabzon’da hakkım var. Bölünmeyi engellemenin yolu tekleştirmek değil birleşmektir. Birlik çokluktur. Tek dil, tek millet Hitler’in sloganıdır.” ifadelerini kullandı.

Kobani davasının 16. duruşma periyodunun 6. oturumu Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.

Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.

Duruşmada mahkeme başkanı, iddia makamının mütalaası ve bu celsede okunan belgelere dair siyasetçilere ve avukatlarına söz verdi.

Söz alan önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, davada yaşanan hukuka aykırılıkları defalarca dile getirdiklerini belirtti:

“Dosyanızda benimle ilgili bir AİHM kararı var. Orada da yargılananların siyasi saiklerle tutuklu bulunduğuna dair bir karar var. O nedenle davanın siyasi amaçlarını es geçerek tartışmak hukuku görmemek olur.

Neden bu davayı biz Türkiye tarihinin önemli bir siyasi davası olarak görüyoruz? Osmanlı çökerken İttihatçıların iki ayrı kanadının çatışması, Cumhuriyet’in kurulmasıyla son bulmadı. Demokrat Parti ve CHP olarak ikiye ayrılan gelenek, dillendirilen devletin bekası gereği laik seküler Türkiye Cumhuriyet Devleti’ni, bütün kimlikleri inkâr ederek inşa etmeye karar verdiler.

O günden bugüne baktığımızda bu davanın neden siyasi kırım davası olduğu daha iyi anlaşılır. Osmanlı dağılırken milliyetçi akımların Osmanlı’yı böldüğü paranoyası nedeniyle Anadolu’daki millet tanımının tartışmalar sonucu Türklük üzerinden kurulmasına karar verildi. Kimi İslam’a denk bir Türklük, kimi büyük Turan’ın bugünkü ismi olarak tartışıyor. En nihayetinde etnik bir Türklük tanımı bütün Anadolu’da bir çimento olarak ortaya çıkıyor.

İttihat Terakki’nin tartışmaları bu konuda uzlaşma sağlıyor. ‘Milletin bir tek dili olmalıdır. TC’ye bağlı herkes Türk’tür. Bilinci ve tarihi aşılanmalı. Bunun dışına çıkan herkes de rejimin radarına girmelidir’ deniliyor. Kendi aralarında ayırımlar olsa da uzlaşma sağladıkları nokta budur.”

“O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir”

Kobanî Davası’nda yargılananların da resmî ideolojiye karşı gelen siyasetçiler olduğunu vurgulayan Demirtaş, sonrasında şunları söyledi:

“Resmi ideolojiye uymuyorsa sanatçı da olsa, siyasetçi de olsa terörist kabul ediliyor. Salonda bulunan asker, polis ve diğer kamu görevlilerinin bu resmî ideolojiye inandığını düşünüyorum. ‘Devletin bütünlüğünü nasıl koruyacağız’ diye düşünüyorlar. Kendilerini devlet yanlısı olarak tanımlıyorlar. Tarih 1925’ten 2022’ye aynı kodlarla devam ediyoruz ama yanılıyorsunuz. O yıllarda yapılan hatalar düzeltilebilir.

Devlet parçalanmadan, ulus bütünlüğü bozulmadan yeni tanımlar oluşturulabilir. Anadolu ve Mezopotamya coğrafyası aynı zamanda Mısır gibi büyük bir medeniyet merkezi, İstanbul gibi medeniyet merkezi var.

Dünyada bu tanımları doğuracak hiçbir kimse olmasa bile biz bu zenginliklerle ve deneyimlerle kendimiz üretebiliriz. Dinlerin bize kazandırdığı muazzam birikimler var. Ayrıca yaşadığımız savaşlar, soykırımlar var. Kürt isyanları var. Buradan çıkarmamız gereken dersler var.

Anadolu coğrafyası halklar ve medeniyetler bileşkesidir. Çok sayıda kültür vardır. Bunlar yok etmek veya tekleştirmek mümkün değildir. Bu bir ihanet olacaktır aynı zamanda gereksizdir. Bir kimlik etrafında bütünleşmeden ortak ulusal değerler yaratılabilir.

Devletin ve bizim çok kültürlü ulusun bağımsızlığını simgeleyen bayrak bunlardan biridir. Hukuk, ulusal birliğin güvencelerinden biridir. Diller de bunlardan biridir. ‘Burası Türk yurdudur. Sevmeyen terk etsin’ diyorlar. Hayır burası hepimizin yurdudur. Kürt olarak benim Ankara’da, Trabzon’da hakkım var. Bölünmeyi engellemenin yolu tekleştirmek değil birleşmektir. Birlik çokluktur. Tek dil, tek millet Hitler’in sloganıdır.

“Mütalaanın temelinde Kürt sorunu var”

Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, Kürtleri, Alevileri ve Çerkesleri savaşa dahil edebilmek için çoğulcu söylemlere yer vermiştir. Anadolu halkları da bu savaşta katkı sağlamıştır. Kürdistan’ın güney bölgesi Misak-ı Milli sınırları içerisinde tartışılıyordu ama Lozan ve 1924 Anayasası’nda bu iş bozuldu ve Türkleştirmenin resmi ideolojisi ortaya konuldu.

Sene 2022’de savcı önümüze bir mütalaa koymuş. Mütalaanın temelinde Kürt sorunu, Kürtçe konuşma ve Kürtlükle ilgili meseleler. Herkes ders çıkarmalı. Yüz yıldır birbirimize çektirdiğimiz acılara son vermemiz lazım. 2012 sonu 2013 başındaki Çözüm Süreci’nde özgürlüklerle ve kansız bir çözüm talebi yükselmişti.

Çözüm Süreci Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin ayakları üzerine oturtulması isteğidir. Türkiye Devleti, kendi Kürt halkına dürüst ve eşit davransın ki Kürt de devletine taş atmasın istiyorduk.

İşin emperyalizm boyutu da var. Emperyalizm Kürt Türk’ü vurmuş Türk Kürt’ü vurmuş buna bakmaz, rantına büyümesine bakar. Bu sorunun çözülmesinde sen ya da ben zarar görmeyiz. Emperyalizm zarar görür. Bu nedenle bu mesele aynı zamanda bir sınıf meselesidir.

Çözmek için birilerinin cesaretli davranması gerekir. Özgürlüğünden feragat etmesi gerekecek. Korkak ve kaypak siyasetçilerle bu iş yürümez. Bize fedai siyasetçiler lazım. Terörist yaftası yemeyi göze almanız lazım. Çözüm için Abdullah Öcalan yetkilidir. Türkiye Cumhuriyeti demokrasi karşılığında Öcalan ile görüşmelidir.

“Artık değişim zamanı”

Irkçılık üzerine kurulan beka çoktan yıkıldı. Artık değişim zamanıdır. Bir kısım muhalefet partisi dahil HDP’yi dışlayan ve kapatmaya çalışanlara karşı biz değişim zamanının geldiğini düşünüyoruz. Savcının mütalaası ile devleti korumaya çalışıyorlar. Başaramayacaksınız.

Ülkeyi bölünme tehdidi ile karşı karşıya bırakanlar biz değil bu mütalaanın arkasındakilerdir. Türkiye Cumhuriyeti’ne herkesten çok sahip çıkacağız. İtirazı olan var mı? Devletin bekasını tekçilik üzerinden kuranlar, cemaatçiler, emperyalistler itiraz ediyor, evet.

Tam böylesi bir tarihsel kırılma varken, AKP iktidarı, 1400 yıllık İslam medeniyetinin yeni ve en modern temsilcisi olarak 2002 Kasım’da seküler laik Atatürk Cumhuriyeti’nde tek başına iktidar oldu. Çok ilginç bir gelişmedir bu.

Cumhuriyet’in yanlışlarının düzeltilmesi ve Cumhuriyet’in ötekileştirdiği muhafazakarlar, Kürtler ve Alevilerin Cumhuriyet’le barışması açısından önemli bir gelişmeydi. Geldiğimiz gün itibariyle ise yolsuzluk, hırsızlık, haksızlık, adaletsizlik, İslamın ‘i’si bile olmadan İslam adına hareket ettiler.

Erdoğan-Bahçeli ittifakı tarihi yenilginin hesabı sorulmasın diye şimdi her türlü hukuksuzluğun öncüsü oluyor. Türkiye artık değişim kapılarını aralamıştır. Şimdi kazananın ne olduğunun tartışılmasıdır. Kazanan, özgürlük, demokrasi, İslam, kadınlar, emekçiler olmalıdır. AKP, her şeyi berbat etmiştir. İslam’ın bu şekilde horlanmasından üzüntü duyuyorum.

“Tehdit, Binali Yıldırım’ın Hollanda’daki serveti”

Kobanî davası bu çatışmaların bir sonucudur. Biz silaha bulaşmadık. PKK savaşıyor. Biz HDP’yiz, siyasetçiyiz. Bekacılar ve hırsızlar bir kurgu oluşturdu. HDP’nin oyu ile belirlenecek bir MGK, devlet için bir tehdit olarak görülüyor.

Biz neden tehdit olalım, Binali Yıldırım’ın Hollanda’daki 26 milyar Dolar serveti tehlikedir. Eskiyi savunanlar yenilmiştir. Yenilen Türk halkı değildir.

Bu yenilgiden büyük bir zafer çıkacaktır. Demokratik Cumhuriyet çıkacaktır. Biz de Kürtler olarak Türkiye Cumhuriyeti’ni yeniden inşa etmek için var gücümüzle mücadele edeceğiz.

Yüz yıldır Kürtler kendi devletini kuramadı. Yüz yıldır Türkler, Kürtleri bitiremedi. Bir yerde uzlaşmamız lazım. Bizim evlatlarımız bu ülkede birbirini öldürmesinler. Askerlerin ve Kürt çocuklarının yattığı mezarlarda bir daha kimse ölmeyecek. Herkes eceliyle ölsün. Tarih bizim dediğimiz şekilde gerçekleşecek. Ben halkın istediği şey dışında kimseye tabi değilim.”

Paylaşın

HDP’li Beştaş’tan ‘Bakanlık’ Eleştirilerine Sert Tepki

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in HDP’den bakan çıkabileceğini söylemesi üzerine gelen eleştirilere sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile cevap verdi.

Haber Merkezi / HDP’li Beştaş, açıklamasında, “Eğer ortak aday gibi bir niyet yoksa ve “biz 6’lı masa olarak kimsenin desteğini istemiyoruz” denilecekse HDP’liler de kendi yollarını çizerler. HDP’de çare tükenmez, merak etmeyin” ifadelerini kullandı

Meral Danış Beştaş, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“HDP’nin kimseyle bakanlık pazarlığına girmediği ve açıkladığı ilkeleri dışında bir yaklaşımı olmadığı nettir. Buna rağmen, yapay tartışmalarla ve çirkin bir üslupla HDP’lileri aşağılamaya çalışanlardan, toplumu nasıl kucaklayıp ülkeyi nasıl yöneteceklerini de duymak isteriz.

HDP de her parti kadar meşrudur, halkın desteğini almayı başarırsa devleti yönetebilecek kapasitededir, buna hakkı da vardır.

Ama muhalif görünümlü sorumsuz milliyetçilerden toplumu birleştirici, demokrat, emekten ve özgürlükten yana bir politika beklenemeyeceğine göre kendilerinin de ortak adayın kabinesinde kesinlikle yer almayacaklarını öngörebiliriz.

Zaten kendileri de “ilkeli” davranırlarsa HDP seçmeninin oylarıyla bakanlık koltuğuna oturmayı kabul etmeyeceklerdir.

Bu durumda anlaşılıyor ki, ortak adayın kim olacağıyla beraber, kimlerin kabinede olacağı da önemlidir.

Eğer ortak aday gibi bir niyet yoksa ve “biz 6’lı masa olarak kimsenin desteğini istemiyoruz” denilecekse HDP’liler de kendi yollarını çizerler. HDP’de çare tükenmez, merak etmeyin.

Herkes lafının önünü arkasını ölçüp, siyasetçi sorumluluğuyla konuşsa daha hayırlı olur. Biz değişimden yanayız derken sakın yanlış anlaşılmasın. Kötü milliyetçilerin yerine iyi milliyetçilerin gelmesi değildir, değişim.

Otoriter faşizmin yerine demokrasinin inşasından söz ediyoruz. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz ve mutlaka kazanacağız.”

Gürsel Tekin ne demişti?

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’e katıldığı bir televizyon programında, “İktidar olursanız HDP’ye bakanlık verecek misiniz?” diye soruldu.

Bu soruya karşılık olarak TBMM’de başkan vekillerinin her partiden seçildiğini belirten ve mevcut TBMM Başkanvekilinin HDP milletvekili olduğunu söyleyen Tekin, şöyle konuştu:

“HDP’li başkana elimizi kaldırıyor muyuz? Buna genel başkanlar dahil. ‘Sayın başkanım söz hakkı istiyorum’ Şimdi bunu hak sayacaksınız ama bu ülkeyi yönetmek için bu kabul olmaz…

O zaman seçime sokmayın kardeşim. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman milli irade nerede kaldı. Bu seçmen yarın nasıl oy verecek kendi partisine. Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir.”

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: HDP’nin Olduğu Masada Biz Olmayız

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in HDP’ye bakanlık verilebileceği yönündeki sözlerini değerlendirdi. Akşener “Bizim olduğumuz masada HDP olmaz” dedi.

İYİ Parti Lideri Akşener, Ankara’da partisinin il başkanlarıyla bir araya geldi. Yaklaşık 5 saat süren toplantıda il il seçim hazırlıkları ve stratejileri değerlendirildi, bundan sonra atılabilecek adımlar masaya yatırıldı.

Habertürk’ten Mahir Kılıç’ın aktardığına göre toplantıda CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in HDP’ye bakanlık verilebileceği yönündeki sözleri de gündeme geldi. Söz alan birçok il başkanı o sözleri eleştirdi, HDP’nin kırmızı çizgileri olduğunu ifade etti.

İl başkanlarının konuşmasının ardından söz alan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de “HDP’nin olduğu masada biz olmayız. Bizim olduğumuz masada da HDP olmaz. Bu hassasiyetimiz devam edecek. Parti yetkilileri konuyla ilgili, parti hassasiyetleriyle ilgili gerekli açıklamalar yaptı” ifadelerini kullandı.

Gürsel Tekin ne demişti?

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’e katıldığı bir televizyon programında, “İktidar olursanız HDP’ye bakanlık verecek misiniz?” diye soruldu.

Bu soruya karşılık olarak TBMM’de başkan vekillerinin her partiden seçildiğini belirten ve mevcut TBMM Başkanvekilinin HDP milletvekili olduğunu söyleyen Tekin, şöyle konuştu:

“HDP’li başkana elimizi kaldırıyor muyuz? Buna genel başkanlar dahil. ‘Sayın başkanım söz hakkı istiyorum’ Şimdi bunu hak sayacaksınız ama bu ülkeyi yönetmek için bu kabul olmaz…

O zaman seçime sokmayın kardeşim. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman milli irade nerede kaldı. Bu seçmen yarın nasıl oy verecek kendi partisine. Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir.”

Paylaşın

‘Bakanlık’ Tartışmasına HDP’den Cevap: Bizim Üzerimizden…

Halkların Demokratik Partisi (HDP) kurulduğu günden bugüne kadar hep tartışmaların odağında yer aldı. Çözüm sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile yakınlaşmadan dolayı muhalefet partileri tarafından eleştirildi.

Milli Birlik ve Kardeşlik projesinin akametle sonuçlanması üzerine bu defa da muhalefet, yakın ilişkiler kurmaya çalıştı HDP ile.

Durum böyle olunca bu sefer de AK Parti, HDP üzerinden muhalefete yükleniyor.

HDP ayrı 6 farklı partiyle oluşturulan ittifakta yer almasına rağmen “6’lı masanın yanında yer almakla” eleştiriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bundan hareketle “6’lı masanın altında PKK var” diyerek Millet İttifakı’na tepki gösterdi.

HDP sadece iktidar ve muhalefet arasındaki tartışmanın odağında değil, Millet İttifakı’nın içindeki kavganın da konusu oluyor.

CHP’li Gürsel Tekin’in bir televizyon programında HDP’li bir kişinin de bakan olabileceğini söylemesi ittifakın diğer ortağı İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu’nun tepkisine yol açtı.

Ağıralioğlu, Twitter’da yaptığı paylaşımda, “Kime sordunuz da kime neyi veriyorsunuz?” dedi.

İYİ Parti’nin hassasiyetlerine, Genel Başkanlarının ‘Terör örgütünün gölgesinin bile düştüğü yerde olmayız.’ beyanına, asgari ittifak hukukuna ve nezaketine rağmen, kime sordunuz da kime neyi veriyorsunuz? Bu gibi açıklamalar doğru değil ve biz böyle bir şeye asla razı olmayız” ifadelerini kullanan Yavuz Ağıralioğlu, tepkisini şöyle sürdürdü?

“Bu gibi talihsiz beyanatlar sebebiyle bir daha, açıkça şerh edelim ki: PKK’ya terör örgütü diyemeyen ve terörle bağını kopartamayan HDP ile asla yol yürümeyiz. İttifak hukukuna riayet ve karşılıklı saygı için bizim ilkelerimiz ve kırmızı çizgilerimiz dosdoğru anlaşılmalıdır. ”

Tekin ile Ağıralioğlu arasındaki tartışma devam ediyor. Bu konu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na dahi soruldu.

Peki HDP üzerinden yürütülen tartışmalara parti temsilcileri nasıl yaklaşıyor?

“Yönetime gelmek en meşru hakkımızdır”

Independent Türkçe’den Abdulhakim Günaydın‘ın haberine göre, HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, öncelikle parti olarak böyle bir tartışmanın içinde yer almadıklarını söyledi.

Bir HDP’linin bakan yapılması gibi bir taleplerinin olmadığı gibi yürütülen tartışmanın bir tarafı da olmadıklarını vurgulayan Oluç, “Sayın Gürsel Tekin, görüşünü ifade etmiş ve İYİ Parti’den cevap gelmiş” dedi.

HDP’nin Türkiye’de 7 milyona yakın oy alan anayasa bağlı çalışma yapan bir parti olduğunu belirten Oluç, “Bu partinin seçmenleri ve yöneticileri Türkiye’de yönetime gelmek ve ortak olmak hedefiyle mücadele ediyor. Meşru ve anayasal bir partinin yönetime gelip gelemeyeceğine dair bir tartışmayı yapmak zaten başlı başlına gayri meşru bir durumdur. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bizim böyle bir tartışmamız yok ama bu ülkenin yönetimine gelmek bizim en meşru hakkımızdır” diye konuştu.

“Kimsenin haddine değil”

Bugüne kadar hiçbir biçimde hırsızlığa, yolsuzluğa, usulsüzlüğe bulaşmamış, demokratik siyasetten uzaklaşmamış ve bu konuda kararlı bir duruş sergileyen bir parti üzerinden yürütülen tartışmayı yanlış bulduğunu vurgulayan Saruhan Oluç, şunları söyledi:

“Eğer diğer partiler bugün HDP’nin durumunu tartışacaklarsa önce iktidar partileri kendi durumuna bakmamalılar. Bu ülkeyi nasıl yozlaşmış bir hale getirdiklerine bakmalılar. Muhalefet partileri de seçmenlerin çok önemli bir kısmını nasıl olur da yönetimden dışlarız hesabı içindelerse onlar da aynaya bakmalılar. Hiç kimsenin haddine değildir 7 milyona yakın oy alan bir parti yönetime gelebilir mi, gelemez mi tartışmasını yapmak. Hele Hele sürekli iktidara yeşil ışık yakan, iktidar kapısında ikbal arayışında olan birinin haddi hiç değildir.”

“Polemik yaratarak siyasette var olma gayreti gösteriyorlar”

Yıllardır HDP ve öncülleri partilerde milletvekilliği ve belediye başkanlığı yapan siyasetçi Sırrı Sakık da yürütülen tartışmalara tepkili.

Hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı’nda kendileriyle ilgili tartışmaların yürütüldüğüne dikkati çeken Sakık, “Bizim gündemimizde böyle bir şey yok. Biz bunları ne tartışıyoruz ne konuşuyoruz ama ne hikmetse hem Millet hem de Cumhur İttifakı’nın tek gündemi HDP” ifadelerini kullandı.

Sakık’a göre mevcut iktidar bir gedik açmak için zaman zaman bunu tartışıyor ve konuşuyor.

İki ittifakın da Türkiye’nin geleceğiyle ilgili projeleri olmadığını savunan Sakık, “Polemik üzerinden siyaseti götürmeye çalışıyorlar. Bu şahıslar yeminli Kürt düşmanıdır ve bizim muhatabımız değildirler. Bunların büyük çoğunluğu bizimle var olmaya çalışıyorlar. Başka bir varlık sebebi olmayan şahıslar siyasette faşizmle ayakta durmaya çalışıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Yavuz Ağıralioğlu’nun bir ara İYİ Parti Grup Başkanvekili olduğunu, oradan alınıp genel başkan yardımcısı yapıldığı en sonunda bu görevine de son verildiğini anımsatan Sırrı Sakık, “Yani partide yok hükmünde sayılan biri HDP üzerinden polemik yaratarak var olmaya çalışıyor. Siz kimsiniz ki HDP’ye yön vereceksiniz?” diyerek tepkisini gösterdi.

“Kimin sayesinde birisi cumhurbaşkanı, diğeri başbakan olacak?”

“Birileri ‘çıkıyor cumhurbaşkanı’, bir diğer ‘başbakan olacağım’ diyor. Kimin sayesinde olacak?” diyen Sakık, şunları kaydetti:

Siz kimsiniz ki HDP’ye ayar vereceksiniz? Haddinize midir böyle bir şey söylemeye? HDP’nin gündeminde bu tartışmalar yok. HDP şunu söylüyor; bir ortak vatan inşa edilecek ve birlikte yaşayacaksak icazeti sizden değil halkımızdan alırız. 30 yıllık demokratik siyasette merciimiz halk olmuştur. Yeni bir yüzyıl şekilleniyor ve yeni yüzyılda ret, inkar ve asimilasyonu yok edecek bir anlayışa ihtiyaç var. Bunun da mimarı HDP olacak. Bakanlık gibi bir sorunumuz da yok. Asıl sorunumuz Türkiye’nin demokratikleşmesidir, özgürleşmesidir. Biz böyle bakıyoruz. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin de içinde bulunduğu bir bakanlar kurulu yok muydu? Vardı. Siz kimsiniz, nesiniz? Sizin MHP’den ne farkınız var? Bizim mevcutlarla bir iktidar bloğunda buluşmak gibi bir çabamız olmadı, olamaz. Geçmişten bugüne hiçbir zaman küçük hesaplar içerisinde olmadık, olamayız.

“Absürt ve kabul edilemez bir tartışma”

Türkiye’nin Sesi Partisi kurucusu ve 63. Hükümet’in HDP’li Kalkınma Bakanı eski HDP’li Müslüm Doğan da yürütülen tartışmayı absürt ve kabul edilmez bulduğunu belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre kurulmuş Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilen bir partinin temsilcisinin Bakanlar Kurulu’na uygun bulunmamasının Türkiye için son derece büyük bir kayıp ve ayıp olduğunu söyleyen Doğan, “Bu ülkede gerçek bir demokrasi varsa, iradelerin temsili ve hükümete katılım anlamında bunun normal bir durum olarak kabullenmesi gerekir. Sanki anormal bir durummuş gibi lanse edilmesi son derece yanlıştır” yorumunu yaptı.

“HDP hükümete ortak da olabilir, dışardan destek de verebilir” diyen Doğan, “Anayasa hükümleri gereğince kurulmuş ve 6 milyon civarında oy potansiyeli olan bir partinin hükümete katılımı hiçbir zaman sorun olmamalı” şeklinde konuştu.

Sorun olarak görülmesinin ülke demokrasi ve hukukunu tartışmalı olduğu anlamına geldiğini dile getiren Doğan, “Siyasi partiler kanununa göre kurulmuş bir partinin temsiliyetini nasıl engellersiniz? Ülke Olağanüstü Hal ile mi yönetiliyor veya yönetilecek? İYİ Parti’nin tasavvur ettiği ülke nasıl bir ülke ki HDP’ye yer vermiyor” diye sordu.

“Demokrasiyi içselleştirmediğinizi ortaya koyarsınız”

Siyaset yaparak TBMM’ye girme hakkı elde eden hiçbir partinin hükümette temsil edilmesinin engellenmemesi gerektiğine işaret eden Müslüm Doğan şöyle konuşarak sözlerini tamamladı:

Bu çok sıkıntılı bir tespit. Bence demokrasiyi içselleştiremeyen yapılar için gündem olabilecek bir konu. CHP böyle düşünüyor mu? 6’lı masa böyle bir projeyi ortaya koyabilecek cesareti gösterebilir mi? Doğrusu düşünmüyorum. 6’lı masadan HDP’nin sadece kapalı kapılar ardından var olan desteği söz konusu. Yani ‘açıktan değil kapalı kapılar ardından destek verin ve hükümette yer bulamazsınız, çünkü Türkiye’nin jeopolitiği veya siyasi durumu buna uygun değil’ derseniz o zaman demokrasiyi içselleşmediğinizi ortaya koymuş olursunuz.

Paylaşın

Semra Güzel’in Tutuklanmasına Yedi Parti Ve Kurumdan Tepki

Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Halkevleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), HDP Milletvekili Semra Güzel’in tutuklanmasına, gözaltı esnasındaki uygulamalara ve iktidar mensuplarının söylemlerine tepki gösterdi.

Ortak açıklamada halkın iradesi ile seçilen ve milletvekilliği devam eden Semra Güzel’in gözaltına alınma biçimi, basına servis edilişi, İçişleri Bakanı’nın kullandığı nobran, düşmanca ve ciddiyetten uzak üslubun kabul edilmediği vurgulandı.

“Adaleti savunacağız”

Özetle şöyle denildi:

“Sistematik olarak yürütülen kara propagandalar üzerinden yaratılmaya çalışılan algı, Türkiye’nin hukuk, adalet ve demokrasi açısından geldiği vahim durumun en açık örneklerinden biridir. Bir milletvekiline yapılan ve asla kabul edilmeyecek bu muamele iktidar gibi düşünmeyen hiç kimsenin güvende olmadığının göstergesidir.

“Güvenlikçi politikalar, demokratik siyaseti tasfiye girişimleri, Kürt seçilmişlere yönelik düşmanca tutumlar Türkiye’nin en hayati meselelerinden biri olan Kürt sorununu şimdiye kadar derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramamıştır, yaramayacaktır da.

“Bir kadın milletvekilinin, insanlık suçu olan ters kelepçe uygulamasıyla, saçlarından çekiştirilerek ve başını eğmeye çalışarak gözaltına alınması, tutuklanması bütün muhalefete ve halk güçlerine verilmiş gözdağıdır. Bu durum karşısında tüm muhalefet partilerini, demokratik kamuoyunu sessiz kalmamaya, iktidarın kendi suçlarını örtbas etme girişimlerine ortak olmamaya çağırıyoruz.

“Semra Güzel’e yapılanları asla kabul etmiyoruz. Tüm anti-demokratik uygulamaların, hukuksuzlukların karşısında olacak, halkın iradesine sahip çıkacağız. Emeği, demokrasiyi, özgürlükleri, barışı ve adaleti savunacağız. Birlikte mücadele edecek, birlikte değiştireceğiz!”

Ne olmuştu?

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, iktidar yanlısı basın tarafından 2014 yılında PKK’li Volkan Bora ile çekildiği fotoğraflar servis edilerek, linç operasyonu başlatılmıştı. 8 Ocak’ta servis edilen fotoğraflar ardından Güzel hakkında 10 Ocak itibariyle hızla hazırlanan fezleke Adalet Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na gönderilmişti.

Meclis Başkanlığı’na 12 Ocak’ta gönderilen fezleke hızlıca Karma Komisyona sevk edildi. Karma Komisyon Başkanı Bekir Bozdağ tarafından da aynı gün fezlekelerin göürüşülmesi için gün belirlenmişti.

Güzel hakkında hazırlanan iki fezleke nedeniyle dokunulmazlığın kaldırılması görüşmeleri 20 Ocak’ta başlamıştı. Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan Karma Komisyon tarafından oluşturulan Hazırlık Komisyonu, Güzel’in “dokunulmazlığının kaldırılması” yönünde hazırladığı raporu HDP’nin şerhiyle birlikte 8 Şubat’ta Karma Komisyon’a sunmuştu.

Meclis’te 17 Şubat’ta toplanan Karma Komisyon’da, HDP Batman Milletvekili ve Komisyon üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki tarafından savunma yapılmıştı. Komisyon’da Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar AKP, MHP, CHP ve İYİ Parti’nin oylarıyla kabul edilmişti.

Meclis Genel Kurulu’nda 1 Mart’ta yapılan görüşmelerde de HDP Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığı, Meclis Genel Kurulu’nda yapılan oylamayla kaldırılmıştı. Karar, 313 ‘Evet’e karşılık 52 ‘hayır’ oyuyla alındı. Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması ile hakkındaki iddialarla ilgili yargı sürecinin de önü açılmış oldu.

Güzel, hakkında hazırlanan fezlekeler HDP Kapatma Davası’na da ek delil olarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sunulmuştu.

Paylaşın

Milletvekilliği Düşürülen HDP’li Semra Güzel Tutuklandı

“Silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan aranan ve gözaltına alınan ve adliyeden Ankara Sulh Ceza Hakimliğine bağlanan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Haber Merkezi/ Dün İstanbul Silivri’de gözaltına alınan Semra Güzel bugün adliyeye sevk edilmişti. Bugün bir açıklama yayımlayan HDP Merkez Yürütme Kurulu ise “Güzel’in gözaltına alınması gayri meşrudur” demişti.

Güzel hakkında silahlı terör örgütüne üye olma iddiasıyla iki fezleke hazırlanmış ve Güzel’in dokunulmazlığı TBMM tarafından kaldırılmıştı.

Bunun gerekçesi ise 2017’de Adıyaman’da öldürülen PKK’li Volkan Boran’ın cep telefonunda birlikte fotoğraflarının bulunmasıydı. Fotoğrafların bazılarında silahlar da görülüyordu.

Semra güzel ise bu fotoğrafların ortaya çıkmasının ardından yaptığı açıklamada Volkan Bora ile bu olaydan çok önce sözlendiklerini, fotoğrafların ise çözüm süreci döneminde çekildiğini, bölgeye yalnızca kendisinin gitmediğini, pek çok devlet yetkilisinin mevcut iktidarın bilgisi ve onayı çerçevesinde benzer ziyaretler yaptıklarını söylemişti.

Dün yayımlanan haberlerde Güzel’in “Yunanistan’a kaçmak üzere Edirne’ye giden bir arabada yakalandığı” duyurulmuştu.

HDP ise açıklamasında “[Güzel’in] Peruk taktığına, kendisini kamufle etmeye çalıştığına ilişkin haberler gerçek dışıdır. Bugüne kadar her türlü saldırıya karşı direnmiş, cesaretle mücadele etmiş hiçbir arkadaşımızın mücadeleden ve onun gerektirdiği bedellerden kaçması söz konusu değildir” dedi ve ekledi:

“Eğer bir kaçış hikâyesi yazılacaksa, halk adına siyaset yapanların, bedel ödeyenlerin değil bu halkın ve toplumun her türlü değerini çarçur eden, zimmetine geçirenler, adeta birer suç örgütüne dönüşen iktidar ve yandaşlarının kaçış hikayeleri yazılacak çok yakında.”

Dün ajansların geçtiği haberlerde Güzel’in üzerinde sahte pasaport bulunduğu ve yanında A.G. adlı bir insan kaçakçısının da yakalandığı aktarılmıştı.

Paylaşın