Demirtaş’tan Akşener’e Yanıt: Yarınları Da Düşünerek Konuşmakta Yarar Yar

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “HDP ile aynı masada olmayız” açıklamasına yanıt veren Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Sadece bugünü değil, yarınları da düşünerek konuşmakta yarar var” dedi.

Selahattin Demirtaş, tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden Medyascope’un sorularını yanıtladı. Ruşen Çakır’ın söyleşisinin bir kısmı şöyle:

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e atfedilen ve yalanlamadığı “Bizim olduğumuz masada HDP olmaz, HDP’li masada biz olmayız“ sözleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir gelecek, değişim, kucaklaşma vizyonu taşımayan bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Herkesle oturup memleketin her sorununu konuşma cesaretini ve becerisini göstermek, büyük siyasetçi olmayı gerektirir. Ülkenin geleceği hakkında sözü ve güzel hayalleri olan siyasetçiler böyle konuşamazlar, konuşmamalılar. Risk almadan, tabanı ve toplumsal psikolojiyi değiştirmeden ciddi sorunlara çözüm bulunamaz.

Tabii ki bugünün konjonktürel gerilim ve fay hatları hesap edildiğinde, bir de seçimin kapıya dayandığı gözetildiğinde siyasetçilerin oy kaygısıyla hareket etmeleri anlaşılır olsa da stratejik açıdan hatalıdır. Çünkü Türkiye seçimden sonra, büyük sorumluluk sahibi siyasetçilere ihtiyaç duyacak. Sadece bugünü değil, yarınları da düşünerek konuşmakta yarar var.

Son dönemde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhalefetin ortak adayı olma ihtimaline karşı yükselen itirazları nasıl değerlendiriyorsunuz? Eleştiriler sadece “kazanabilme ihtimalinin düşük olması“ önermesine mi dayanıyor size göre?

Altılı masanın ortak bir adayı olur mu, olursa kim olur, buna elbette kendileri karar vereceklerdir. Ancak söz konusu adayın altılı masayı da aşacak şekilde, geniş kesimlerin adayı olması isteniyorsa HDP de dahil diğer tüm kesimlerle adaylık öncesi açık, şeffaf bir müzakere yürütülmesi gerektiğini HDP defalarca belirtti. Benim veya bizim, ortak aday konusunda isim söylememiz doğru olmaz.

Bu vesileyle bir şey söylemek isterim, Kemal Bey üzerinden veya inancı üzerinden yapılan ayrıştırıcı tartışmaları hem çok yanlış hem de kendisine haksızlık olarak değerlendiriyorum. Kaldı ki bence Sayın Kılıçdaroğlu, ülkenin neredeyse tüm temel ve tartışmalı sorunlarına ilişkin görüşlerini açıklamış durumda ve farklı toplumsal kesimlerde önemli bir desteğe sahip olduğu görünüyor. Böylesine kamplaşmış toplumlarda, her konuya ilişkin çözüm önerisi sunmak ve bunlar etrafında toplumu birleştirmek hiç de kolay bir iş değildir.

Ülkenin sorunları hakkında henüz tek kelime etmemiş kişilerin suskunluklarının bazı anketlerde bir parça yüksek çıkması kimseyi yanıltmasın. Ülkenin son derece önemli sorunları hakkında konuşmaya başladıklarında, ki aday olurlarsa konuşmaları gerekecek, bazı anketlerde görülen bu destek sürer mi, emin değilim.

Ben sadece kişisel bir gözlemimi bu şekilde aktarmakla yetiniyorum. Daha fazla yorum yapmam doğru olmaz.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

HDP’den Çarpıcı ‘Altılı Masa’ Yorumu

HDP PM’nin düzenlediği son toplantının yayınlanan sonuç bildirgesinde, “Türkiye Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ikilemi arasına sıkıştırılamaz. Demokrasi ve milliyetçilik ikileminde demokrasiyi dışlayanlarla, kendi küçük siyasi ikballerini halkların ikbalinin önüne koyanlarla HDP’nin aynı masada olması beklenemez. HDP emek, özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik ayakları üzerinde inşa edilen bir zeminin ittifak ve öncü gücüdür” ifadelerine yer verildi.

Haber Merkezi / Bildirgenin devamında, “Millet İttifakının kapsayıcılıktan uzak ve ürkek tavrı, AKP-MHP ittifakının siyasi tuzağına düşme anlamına gelmektedir. Çünkü bu yaklaşım, iktidarın kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı siyasetine hizmet etmektedir” denildi.

Bildirge, “Oysa 7, Haziran, 24 Haziran ve 31 Mart seçimleri iki kutuplu siyaset tarzının nasıl mahkûm edilebileceğini net olarak göstermiştir. HDP’nin bu seçimlerdeki çoğulculuğu esas alan ve demokrasiyi örgütleyen politika tercihleri bir yandan AKP-MHP ittifakının baskıcı iktidarını zayıflatmış, rant kaynaklarını elinden almış diğer yandan ise iktidarı desteklemeyen tüm kesimlere başarmanın hangi yöntemlerle ve cesaretle olabileceğini göstermiştir” cümleleriyle devam etti.

Bildirgenin sonunda, “Bu kapsamda 2019 yılında yapılan seçimler ve dahası Türkiye’nin yakın siyasi geçmişi, HDP’nin kilit parti olduğu gerçekliğini kanıtlamaktadır. Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi önemde olduğu mevcut süreçte, parti olarak siyasi ve örgütsel tahkimatımızı büyüterek kilit parti konumumuzu güçlendireceğiz” ifadelerine yer verildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP), 11-12 Eylül’de yeni mücadele hatlarına ilişkin Parti Meclisi (PM) üyeleri ile Balgat binalarında yaptıkları toplantının sonuç bildirgesini yayınladı. Bildirgede öne çıkan bölümler şöyle;

“Rusya ve Ukrayna savaşının Suriye, Irak ve Libya’da  emperyalist güçlerin, dünyayı nükleer saldırılarla tehdit etme düzeyine geldiğine işaret edilen bildirgede, özetle şöyle denildi:

AKP-MHP ittifakı dış siyasette hala Kürt düşmanlığı ve yayılmacı politikaları sürdürmekte ısrar etmektedir. Ortadoğu siyasetini tamamen bunun üzerine kurmuş bu şer ittifakı, iç siyaseti dizayn etmek ve eriyen gücünü tahkim etmek için Güney Kürdistan’a saldırılarını sürdürmektedir.

Suriye ile görüşmenin kapılarını aralamaya çalışırken, Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldıracak pazarlıklar da yapmaktadır. Çatışmacı dış politikasını sürdüren AKP-MHP, Libya’nın içişlerine de karışmaya devam etmektedir. Ortadoğu siyasetini, ‘ülkenin bekası’ ve ‘ulusal güvenlik’ aldatması üzerine oturtan AKP-MHP iktidarının temel hedefi Kürt ve Arap halklarının devrimci demokratik değerlerini tasfiye etmektir. Türkiye askeri güçleri müdahale ettiği sınır ötesi tüm topraklardan geri çekilmelidir.”

Son zamanlarda AİHM tarafından Sayın Öcalan’la ilgili verilen ‘umut hakkı’ kararı; Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk ilkelerine göre uygulanmalıdır.

Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki temel sorunlardan biri olan Kürt sorununun çözümü, demokrasi mücadelesi veren herkesin yüzünü dönmesi ve onurlu bir barış için çalışması çok önemlidir.

HDP bu konuda çalışmalarını sonuna kadar devam ettirecektir. Savaş, yalnızca halkların hayatını geri dönülmez bir biçimde etkilememekte bir bütün olarak doğa talanının da önünü açmaktadır. 17 Eylül’de savaş yıkımına ve doğa talanına karşı Türkiye’nin çeşitli yerlerinden ekoloji hareketlerinin öznelerinin ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla Cudi’ye yürüyoruz.

Kadın mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz’

Savaşın, çatışmaların, sömürünün, yoksulluğun arttığı bu dönemde erkek egemen anlayış hayatın her alanında daha da derinleşerek kendini sürdürmektedir.

Savaş ve çatışmaların sonucundan en çok etkilenen kadınlardır. Savaşları ve çatışmaları durdurabilecek en önemli güç kadınların evrensel barış mücadelesidir. AKP-MHP ittifakı döneminde kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, yaşam biçimine ve kılık kıyafetine müdahale ve tarihsel kazanımlarına el koyma had safhadadır.

AKP-MHP zihniyetine karşı direnen siyasetçisiyle, sanatçısıyla bütün kadınlar susturulmak ve tutsak alınmak istenmektedir. Bir kadın partisi olan HDP,  İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere kadınların yüzyıllardır elde ettiği kazanımlardan da kadın mücadelesinden de vazgeçmeyecek.

“Darbeci zihniyet devam etmektedir”

AKP-MHP iktidarı işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, engellilerin, doğa ve insan hakları savunucularının bütün kazanımlarına darbe vurarak toplumun nefes borularını kesmeye çalışmaktadır.

2 Eylül askeri darbesinin 42. yıldönümünde yaşamın her alanında aynı darbeci zihniyet devam etmektedir. İktidar kayyım atamalarıyla, yargı ve siyaset üzerindeki vesayetiyle, topluma yönelik saldırı ve baskılarıyla aynı darbeci zihniyetle varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.

Ancak şiddet ve zor yöntemiyle toplumu teslim almaya çalışan hiçbir yönetim ve darbe pratiği başarılı olmamıştır AKP ve MHP’nin darbeci zihniyeti de 12 Eylül’ün lanetlenen darbe pratiği ile birlikte alınacaktır. Demokratik gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen öğretmenlere kolluk kuvveti sokak ortasında işkence etmekte. İşçilerin, kadınların, gençlerin, ekolojistlerin demokratik hak taleplerine yine işkenceyle yanıt verilmektedir. Konserler yasaklanmakta, özgür basının haber yapma, yurttaşın da haber alma hakkı engellenmektedir.

Dışarıda artan baskının daha fazlası ve ağırı cezaevlerinde uygulanmaktadır. Sudan bahanelerle infazlar yakılmakta, mahpuslar aç-susuz bırakılmakta, hasta tutsaklar ölüme terk edilmektedir.

Her gün onlarca tutsak ailesinden bu konularda başvurular alıyoruz. Sessiz kalmayacağız. Ailelerin adalet nöbetlerinin sesi olmaya devam edeceğiz. Her türlü yalanı, dolanı, yolsuzluğu, beceriksizliği açığa çıkan iktidar; toplumu baskı ve zor aygıtlarıyla susturacağını zannediyor ama yanılıyor. Yıllardır rahat nefes alamaz hale getirilen toplumla birlikte bütün toplumsal yaşamın, kadınların, doğanın, emeğin eşitlik, adalet ve demokrasi umudunu güçlendireceğiz.

“AKP-MHP ittifakının siyasi tuzağına düşme”

Türkiye Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı ikilemi arasına sıkıştırılamaz. Demokrasi ve milliyetçilik ikileminde demokrasiyi dışlayanlarla, kendi küçük siyasi ikballerini halkların ikbalinin önüne koyanlarla HDP’nin aynı masada olması beklenemez. HDP emek, özgürlük, demokrasi, adalet ve eşitlik ayakları üzerinde inşa edilen bir zeminin ittifak ve öncü gücüdür.

Millet İttifakının kapsayıcılıktan uzak ve ürkek tavrı, AKP-MHP ittifakının siyasi tuzağına düşme anlamına gelmektedir. Çünkü bu yaklaşım, iktidarın kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı siyasetine hizmet etmektedir.

Oysa 7, Haziran, 24 Haziran ve 31 Mart seçimleri iki kutuplu siyaset tarzının nasıl mahkûm edilebileceğini net olarak göstermiştir. HDP’nin bu seçimlerdeki çoğulculuğu esas alan ve demokrasiyi örgütleyen politika tercihleri bir yandan AKP-MHP ittifakının baskıcı iktidarını zayıflatmış, rant kaynaklarını elinden almış diğer yandan ise iktidarı desteklemeyen tüm kesimlere başarmanın hangi yöntemlerle ve cesaretle olabileceğini göstermiştir.

Bu kapsamda 2019 yılında yapılan seçimler ve dahası Türkiye’nin yakın siyasi geçmişi, HDP’nin kilit parti olduğu gerçekliğini kanıtlamaktadır. Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi önemde olduğu mevcut süreçte, parti olarak siyasi ve örgütsel tahkimatımızı büyüterek kilit parti konumumuzu güçlendireceğiz.”

Paylaşın

Eski HDP Milletvekili Önder’den Dikkat Çeken ‘Bakanlık’ Yorumu

Eski HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, katıldığı bir Youtube programında, “Bugün siyaseten mahkûm olan yarın bu ülkede bakanlık yapabilir. Gerçekten o ara çok kısadır. Onun için siyasi mahkûmiyetleri çok önemsemem” dedi.

Sırrı Süreyya Önder, açıklamasının devamında, “Sadece ülke adına kaygılanıyorum ve bir sürü genç arkadaşımız adına kaygılanıyorum. Sağlığını kaybeden arkadaşlarımız var, bunlar adına kaygılanıyorum” dedi ve ekledi:

“Seçilmiş bir halk temsilcisinin yasama ve temsiliyet görevini yaparken ve bu süreçte sarf ettiği sözler ve yaklaşımlardan dolayı mahkûm edilmesinden ülkem adına derin bir utanç ve üzüntü duyuyorum” ifadelerine yer verdi.”

Eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Youtube’ta yayınlanan Ayşegül Doğan, Yıldırım Türker ve Hâle Şerif’in birlikte hazırladığı “İtirazım Var” programında gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Önder, “Hapishanelerin benim üzerimde bir yaptırım şeyi yok. ‘Eyvah hapse düşerim.’ Bu doğal bir kaygıdır. Hapislik kötü bir şeydir. ‘Eyvah hapse düşerim, özgürlüğüm kısıtlanır, artık sağlık sorunlarım da var, ne yaparım?’ falan filan. Bu sağlıklı düşünebilen her bireyin taşıması gereken kaygılardır ya da onun tersi yiğitlik falan değildir. Ama bende hapishanelerin ya da cezanın bir yaptırım değeri yok” dedi.

‘Sadece ülke adına kaygılanıyorum…’

Önder konuyla ilgili değerlendirmesinin devamında, “Dolayısıyla cezaevi şey değil benim için, böyle düşünülecek, kaygılanacak bir şey değil. Bu ülkede de siyaseten mahkûm olmakla siyasi iktidarın paydaşı olmak arasındaki mesafe çok kısadır. Yani bugün siyaseten mahkûm olan yarın bu ülkede bakanlık yapabilir. Gerçekten o ara çok kısadır. Onun için siyasi mahkûmiyetleri çok önemsemem.” ve ekledi;

“Sadece ülke adına kaygılanıyorum ve bir sürü genç arkadaşımız adına kaygılanıyorum. Sağlığını kaybeden arkadaşlarımız var, bunlar adına kaygılanıyorum. Seçilmiş bir halk temsilcisinin yasama ve temsiliyet görevini yaparken ve bu süreçte sarf ettiği sözler ve yaklaşımlardan dolayı mahkûm edilmesinden ülkem adına derin bir utanç ve üzüntü duyuyorum” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın

Cezası Biten Eski HDP Milletvekili Gülser Yıldırım, Tahliye Edilmiyor

Halkların Demokratik Partisi Eski (HDP) Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, hakkında verilen hapis cezası üç ay önce bitmesine rağmen tahliye edilmiyor. Yıldırım hakkında bugüne kadar başka bir dosyadan herhangi bir tutuklama kararı bulunmamakta.

4 Kasım 2016’da tutuklanan ve 8 Şubat 2019’da ise “örgüt üyeliği” iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezası verilen Yıldırım’ın karar tarihinde 2 yıl 4 aylık tutukluğuna rağmen “makul süre aşılmadığı” gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına karar verildi.

İnfaz Kanununa göre; Yargıtay’ın cezayı onaması halinde Yıldırım 5 yıl 7 ay 16 gün cezaevinde kalması gerekiyor. Ancak Yıldırım, 5 yıl 10 ay 8 gündür (11 Eylül itibariyle) cezaevinde tutuluyor. 3 ay önce hapis cezasının infazını tamamlayan Yıldırım, serbest bırakılmıyor.

Yargıtay’dan cevap yok

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre; Yargıtay da henüz dosya kapsamında karar vermedi. Yargıtay, aynı zamanda mevcut duruma dikkat çekmek amacıyla Yıldırım’ın avukatları tarafından verilen dilekçelere de cevap vermedi.

Avukatlar; Yargıtay’a farklı tarihlerde yazdıkları 4 dilekçeyle dava dosyasının bozulması ve derhal tahliye kararı verilmesi talebinde bulundu. Ancak Yargıtay, dilekçelere cevap vermeyerek, Yıldırım’ın tahliyesi konusunda da herhangi bir görüş bildirmedi.

Mahkeme yetkisi olmadığı halde tutukladı

Yıldırım’ın avukatı Azad Yıldırım, müvekkilinin 4 Kasım 2016’da gözaltına alınmasının ardından Diyarbakır’a götürüldüğünü ve tutuldukları karakola bombalı saldırı olduğunu hatırlatarak, Diyarbakır Savcılığı ve Diyarbakır Sulh Ceza Hakimliklerinin yetkileri olmadığı halde hukuksuz şekilde tutuklama kararı çıkarıldığını söyledi.

Yapılan hukuksuzluklarla mücadele sonucunda dosyanın Mardin’e gönderildiğini belirten Av. Yıldırım, şunları söyledi: “Daha sonra soruşturmayı yürüten savcı hakkında FETÖ üyeliğinden dava açıldığı da basına yansıdı.

“Bütün bu hukuksuzluklar bu şekilde bitmedi. Daha sonra dosya Mardin’e gelmesiyle beraber Mardin’de de bizim defalarca tahliye taleplerimiz reddedildi.

“Başka dosyadan verilmiş karar yok”

Aynı duruşma salonunda bir önceki dosyada görülen FETÖ davalarında toplam bir yıl, bir buçuk yıl tutuklu kalan ve 7 yıl 6 ay hapis cezası alan sanıkların tamamı tahliye edilirken, bizim müvekkilimiz 3 yıl, 4 yıl tutuklu kalmasına rağmen ısrarla tahliye edilmedi.

Müvekkilim bütün infazını tamamlamış ve 3 aydır hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulmaktadır. En son verdiğimiz dilekçeye de Yargıtay adeta kulaklarını kapatmış ve hukuksuz bir şekilde müvekkil cezaevinde tutulmaktadır.

Gülser Yıldırım hakkında bugüne kadar başka bir dosyadan herhangi bir tutuklama kararı söz konusu değildir. Sadece Kobanê davasında ev hapsi tedbiri uygulanmıştır.”

Paylaşın

HDP’li Sancar: İktidarı Değiştirmek İstiyoruz

Partisinin meclis toplantısının açılışında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “En başta bu toplumun ezilenlerin, dışlananları, yok sayılanları, sömürülenledir. Biliyoruz ki halklar bu sesi duyuyor. Türkiye toplumlu bu kararlı ve inançlı mücadelenin kendisini aydınlığa çıkaracağını görüyor. Kim ki bunun dışında bir yol izlerse, HDP’yi kurduğu demokrasi ittifakını, bu ittifakın motor gücü olan Kürt halkını yok saymaya dışlamaya ve aşağılamaya yeltenirse Türkiye halklarının vicdanında büyük bir mahkumiyete maruz kalacaktır.” dedi.

Haber Merkezi / Sancar, konuşmasının devamında “Bizler bu iktidarı değiştirmek istiyoruz. Bunun için sorumlulukla hareket ediyoruz. Gücümüzün farkındayız. Seçimlerde kilit parti olduğumuzu da biliyoruz. Esas düsturumuz sorumluluk bilincidir. Biz halk desteğinin farkındayız. Herkes bilsin ki sorumluluğumuzun bilincindeyiz.” ifadelerini kullandı.

HDP üzerinden yapılan tartışmalara değinen HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “HDP ile ilgili suçlayıcı ve dışlayıcı söz söylemek isteyen parti, şahıs ve kurumlar, özellikle partiler, HDP ile ilgili suçlayıcı söz söylemeden aynaya baksınlar” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi (PM), yeni dönem politikalarını belirlemek için partinin genel merkezinde toplandı. Eş Genel Başkan Mithat Sancar, Parti Meclisi toplantısının açılışında siyasetteki gelişmeleri değerlendirdi.

“Halktan destek almak konusunda ne bir doğru dürüst vaatleri ne de oyları olanlar çıkıp ahkam kesiyorlar” diyen Sancar, şöyle devam etti: “Bütün bunlara rağmen yolumuzdan şaşmayacağız, vazgeçmeyeceğiz. Doğru bildiğimiz yoldan yürümeye kararlılıkla devam edeceğiz.

“Ne iktidarın provokasyon ve operasyonları ne de başkalarını tahrikleri bizleri bu yoldan alıkoyabilir. Yolumuz bu ülkeye demokrasinin kapılarını açmaktır, Kürt sorununa siyasal çözümün zemini yaratmaktır. Bu ülkede yaşayan herkesin onurlu ve eşit bir yaşam sürmesini sağlayacak geleceği inşa etmektir.

“Savaş düzenine mahkum değiliz”

Farkındayız, seçimler tartışılıyor, HDP’nin konumu herkesin gündeminde. Çünkü inançlı ve kararlı yürüyüş, güçlü bir halk desteği yaratıyor. Bu seçimlerin ne kadar önemli olduğunu herkes biliyor.

Bizler çağrı yaptık. Önce büyük bir demokrasi ittifakı kuralım dedik. Bu demokrasi ittifakını ilmek ilmek örüyoruz, büyüyerek inşa oluyor demokrasi ittifakı.

Emek ve Özgürlük İttifakı bunun en somut ve önemli sonucudur. Amacımız halkları seçeneksiz, bu toplumu alternatifsiz yaratma arayışlarını boşa çıkarmaktır.

Bu ülkenin halkları yaşanan yıkım, çöküş, savaş, yalan, talan ve kan düzenine mahkum değildir. Çünkü HDP var, HDP ile birlikte Emek ve Özgürlük İttifakının yürüyüşü var, çünkü bu yürüyüşün hedeflediği büyük demokrasi ittifakının güneşi parlamaktadır.

“Adresimiz Türkiye haklarıdır”

O nedenle bir seçenek var, umut var, hem de güçlü bir alternatif, çok sağlam bir umut var. Biz çizgimizden ve geçen eylül deklarasyondan ilan ettiğimiz politikamızdan ne operasyonlar baskılar ne de tahrikler nedeniyle vazgeçecek değiliz.

Çağrılarımız sanılıyor ki siyasi partilerin merkezlerinedir. Elbette bütün muhalefet partilerine çağrılar yapıyoruz. Bu çağrıların amacı gelin bize destek olun olarak anlaşılıyorsa, bu aymazlıktır. Tam tersine Türkiye halklarına gelin, yol açılım amacını taşımaktır. Çağrımızın esas adresi, Türkiye halklarının vicdanı, aklı ve ahlakıdır.

“Yalpalayacağımızı sananlar yanılıyor”

Tertemiz bir geçmişe ve bütünüyle kararlı bir demokrasi mücadelesine kendini adamış bir partinin başkalarının boş sözleriyle herhangi bir şekilde yalpalayacağını sananlar büyük yanılıyorlar.

Diyoruz ki önümüzdeki seçimde yalan talan ve kan düzenini değiştirelim. Bunun için de cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından açık diyalog doğrudan müzakere çağrımızı defalarca yaptık, yineliyoruz. Fakat altını bir kez da çiziyoruz. Bu çağrımızın muhatabı esası olarak Türkiye halklarıdır, toplumun tamamıdır.

“İktidarı değiştirmek istiyoruz”

En başta bu toplumun ezilenlerin, dışlananları, yok sayılanları, sömürülenledir. Biliyoruz ki halklar bu sesi duyuyor. Türkiye toplumlu bu kararlı ve inançlı mücadelenin kendisini aydınlığa çıkaracağını görüyor. Kim ki bunun dışında bir yol izlerse, HDP’yi kurduğu demokrasi ittifakını, bu ittifakın motor gücü olan Kürt halkını yok saymaya dışlamaya ve aşağılamaya yeltenirse Türkiye halklarının vicdanında büyük bir mahkumiyete maruz kalacaktır.

Bizler bu iktidarı değiştirmek istiyoruz. Bunun için sorumlulukla hareket ediyoruz. Gücümüzün farkındayız. Seçimlerde kilit parti olduğumuzu da biliyoruz. Esas düsturumuz sorumluluk bilincidir. Biz halk desteğinin farkındayız. Herkes bilsin ki sorumluluğumuzun bilincindeyiz.”

Paylaşın

Demirtaş’tan Dikkat Çeken ‘Altılı Masa’ Yorumu: Kürt Sorununa…

Eski HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, ‘Altılı Masa’da HDP üzerinden başlayan polemiğe ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Eğer Altılı Masa’nın Kürt sorununa ilişkin barışçıl bir çözüm vizyonu yoksa ve ‘Biz iktidara gelirsek daha çok terörist öldürürüz ve Kürt sorununu da böylece çözmüş oluruz’ diyorlarsa açık açık söylesinler de bilelim” dedi.

Demirtaş, konuya ilişkin değerlendirmesinin devamında, “Çünkü bu halkın insanları; milyonlarca kişinin ağabeyi, ablası, kızı, oğlu, torunu, arkadaşı dağda ve o milyonlarca kişi, yakınlarını, sevdiklerini daha iyi öldürsünler diye kimseye değil oyunu, günahını bile vermez” ifadelerini kullandı.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, T24’te yayınlanan “HDP Sorunu!” başlıklı yazısında PKK üzerinden HDP’ye üzerinden yürütülen siyasi tartışmalara tepki gösterdi.

Yazısında “Gereksiz bir bakanlık tartışması nedeniyle bugünlerde herkes her yerde HDP’yi tartışıyor, ahkam kesiyor ya da asıp kesiyor.” diyen Demirtaş, Millet ittifakı arasındaki polemiğe de “Eğer Altılı Masa’nın Kürt sorununa ilişkin barışçıl bir çözüm vizyonu yoksa ve ‘Biz iktidara gelirsek daha çok terörist öldürürüz ve Kürt sorununu da böylece çözmüş oluruz’ diyorlarsa açık açık söylesinler de bilelim. Çünkü bu halkın insanları; milyonlarca kişinin ağabeyi, ablası, kızı, oğlu, torunu, arkadaşı dağda ve o milyonlarca kişi, yakınlarını, sevdiklerini daha iyi öldürsünler diye kimseye değil oyunu, günahını bile vermez” karşılığını verdi.

Demirtaş, “kesişen sosyolojiye rağmen HDP, PKK’nin uzantısı ya da siyasi kolu değildir. HDP anayasal, meşru, demokratik bir siyasi partidir” vurgusu yaptığı yazısının dikkat çeken bölümleri şöyle:

Tekrar belirtelim, kesişen sosyolojiye rağmen HDP, PKK’nin uzantısı ya da siyasi kolu değildir. HDP anayasal, meşru, demokratik bir siyasi partidir. HDP ile memleketin sorunlarını ve çözümlerini konuşmak için “Önce terörle arana mesafe koy” saçmalığını dayatanlara şunları sorup cevabı da onlardan bekleyelim:

– Erdoğan, Öcalan ile resmi olarak görüşürken Öcalan’dan “terörle arasına mesafe koymasını” istemiş olabilir mi?

– Erdoğan, PKK ile resmi olarak görüşürken, PKK’den PKK ile arasına mesafe koymasını istemiş olabilir mi?

Peki siz HDP’ye “Terörle arana mesafe koy!” diye gürlediğinizde (!) HDP ne diyor? “Hayır, ben terörden yanayım, terör ilelebet sürüp gitsin istiyorum” mu diyor? Yoksa “Gelin el ele verelim, silah meselesini siyasi yollarla çözüp iç barışı sağlayarak demokrasiyi büyütelim” mi diyor?

Yani siz HDP’ye diyorsunuz ki, “Sen de gel bizim saflarımıza katıl, terörle birlikte mücadele edelim ve dağa çıkmış Kürt çocuklarını hep beraber öldürelim.”

HDP ne diyor? “Hayır, kimse kimseyi öldürmesin. Ölen Kürt de Türk de bizim çocuklarımızdır. Gelin beraberce konuşalım ve sorunlara barış yoluyla çözüm bulalım.”

Evet, durum tam olarak budur. Kimse aklımızla alay etmesin.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Pervin Buldan: Hiç Kimse HDP Üzerinden Siyaset Yapmasın

Pervin Buldan, HDP Kadın Meclisi açılış konuşmasında, “Cumhur İttifakı da bilsin Millet İttifakı da. Hiç kimse HDP üzerinden siyaset yapmasın. HDP’yi siyasi malzeme haline getirmesin. Herkes haddini bilsin. HDP’yi ağzına alırken bin kere düşünsün” dedi.

Haber Merkezi / Buldan, konuşmasının devamında, “Açıkça ifade etmek gerekirse sistemin yüzyıllık hatalarıyla, tarihsel inkârla yüzleşme cesareti gösteremeyen, demokratik muhalefetin tamamıyla ortaklaşma cesareti ve iradesi göstermeyen hiçbir anlayış, çözüm gücü olamaz! Gelecek vaat edemez! Bizler kadınlar olarak, HDP olarak eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir geleceğin kurucu gücüyüz” ifadelerini kullandı.

Pervin Buldan, konuşmasını, “Bizler var olanın temsil gücüyüz. İnkâr, ötekileştirme ve dışlama üzerine kurulu olan anlayışların tamamını buradan bir kez daha reddettiğimiz özellikle ifade etmek isterim. Bizler bahsettiğim insanlığın evrensel değerlerine bağlı demokrasi ve emek güçleri ile Emek ve Özgürlük İttifakımızı kamuoyuna deklare ettik, biliyorsunuz” cümleleriyle sürdürdü.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi yeni dönem politik mücadele hattına ilişkin Genel Merkez binasında bir araya geldi. Toplantının açılış konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan yaptı. Buldan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Kadın siyasetçilerden, kadın belediye eş başkanlarımıza, kadın mücadelesi emektarlarından kadın sanatçılara, emekçilere kadar her kesimden kadına saldırıyı bir görev olarak önlerine koydular.

Şu çok iyi bilinmelidir ki; kişiler farklı olsa bile hedef aynıdır. Kadının özgür iradesi ve demokratik mücadelesidir. Özellikle kadın vekilimiz Semra Güzel’i işkence uygulamaları ile gözaltına almaları ve vekilimize boyun eğdirmeye çalışmaları kadın kimliğine boyun eğdirme çabasıdır. Kürt’e boyun eğdirme çabasıdır! Demokratik siyasete boyun eğdirme çabasıdır!

Buradan kendilerine bir kez de ben ifade edeyim. Semra Güzel halkımızın ve kadınların iradesidir. O iradeye boyun eğdirmek hiç kimsenin hele ki, gırtlağına kadar suça bulaşmış olanların hiç harcı değildir, olamaz da! Boyun eğdirmeye çalıştıkları kadınlar alnı ak, başı dik bir şekilde yürümeye devam edecektir. Buradan bir kez daha Semra Güzel arkadaşımıza Kadın Meclisimiz adına sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz.

Yine Kürt kadınlarına karşı devletin gücüne dayanarak suç işlenmeye devam edilmektedir. Geçtiğimiz ay Şırnak’ta, Firdevs Babat devletin silahıyla katledilmiştir. Bu olay istisna bir olay değildir. Kürt kadınlara karşı benzeri durumlar sıklıkla yaşanmaktadır. Elbette HDP olarak olayın takipçisiyiz.

Hangi güce yaslanıyor olursa olsun hiçbir kadın katilinin cezasız kalmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Ne Aysel Tuğluk’un ne de ağır hastalığı olan hiçbir tutsağın cezaevlerinde ölüme terk edilmesine karşı sessiz kalmayacağız, yaşam siyaseti için var gücümüzle mücadele etmeye devam edeceğiz.

Sevgili Figen Yüksekdağ’ın yasaklanan “Yıkılacak Duvarlar” kitabını elden ele dolaştırıp bütün kadınlara ulaştıracağımıza söz veriyoruz.

Seçim Süreci: Üstesinden gelmeye, durdurmaya çalıştıkları şey adalettir, hukuktur, demokratik çözüm siyasetidir, kadın mücadelesidir.

Seçimlere giderken ellerinde topluma vaat edebilecekleri tek bir çözüm projesi olmadığı için seçim hazırlıklarını başka türlü yapmaya çalıştıklarının farkındayız.

Seçim hazırlıkları daha çok korku, baskı ve kaostur. Kadın kazanımlarına, Kürtlere, demokrasi ve emek güçlerine saldırmak, komşu ülkelere tehditler savurup savaş fırsatı kollamak bu iktidarın bir seçim kampanyası haline gelmiştir. Tutsaklara uyguladığı işkence, hak gaspı, tehdit bu iktidarın seçim beyannamesidir, topluma vaadidir.

“Hiç kimse HDP üzerinden siyaset yapmasın, herkes haddini bilsin”

Bu çürümüş bozuk düzeni değiştirecek esaslı güç kadınların gücüdür. Kadının eşitlikçi demokratik bilinci toplumu da siyaseti de dönüştürecek dinamizme ve etkinliğe sahiptir.

Bu nedenle kadın mücadelesi önemlidir, kadın örgütlülüğü esastır. Özellikle Kadın Meclisimizin bu mecrada yürüttüğü çalışmalar son derece kıymetlidir.

Önümüzdeki seçimler için siyaset alanında tartışmalar yürütülüyor ve bazı hesaplar yapılıyor. Buradan çok net olarak şunu söylemek isterim.

Kadınların dâhil olmadığı hiçbir hesap tutmaz, tutmayacaktır. Kadın mücadelesini büyütmek üzerine kurulu olan ve bir kadın partisi olan HDP fikriyatıyla bu konuda açık tutum aldığımızı herkes bilsin.

Cumhur İttifakı da bilsin Millet İttifakı da. Hiç kimse HDP üzerinden siyaset yapmasın. HDP’yi siyasi malzeme haline getirmesin. Herkes haddini bilsin. HDP’yi ağzına alırken bin kere düşünsün.

Açıkça ifade etmek gerekirse sistemin yüzyıllık hatalarıyla, tarihsel inkârla yüzleşme cesareti gösteremeyen, demokratik muhalefetin tamamıyla ortaklaşma cesareti ve iradesi göstermeyen hiçbir anlayış, çözüm gücü olamaz! Gelecek vaat edemez! Bizler kadınlar olarak, HDP olarak eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir geleceğin kurucu gücüyüz.

Bizler var olanın temsil gücüyüz. İnkâr, ötekileştirme ve dışlama üzerine kurulu olan anlayışların tamamını buradan bir kez daha reddettiğimiz özellikle ifade etmek isterim. Bizler bahsettiğim insanlığın evrensel değerlerine bağlı demokrasi ve emek güçleri ile Emek ve Özgürlük İttifakımızı kamuoyuna deklare ettik, biliyorsunuz.”

Paylaşın

“Meral Akşener HDP’ye İhtiyaç Olduğunu Biliyor”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebileceği” açıklaması üzerine başlayan tartışmalar sürüyor. Tekin’in açıklamasına ilk yanıt İYİ Parti’den gelmişti. Genel Başkan Meral Akşener, “Bizim olduğumuz masada olamazlar” demişti. CHP ise Tekin’in kişisel değerlendirmesi olduğunu söyledi. 

HDP, bakanlık pazarlığı yapmadıklarını belirtirken, son olarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, Meral Akşener’e “Hiçbir HDP’li zaten senin olduğun masaya gelmez” diye seslendi. Günay, “Emek ve Özgürlük İttifakı dahil en geniş Demokrasi İttifakıyla seçimlere gireceğiz” diye de ekledi.

Tüm bu tartışmaların seçmenlere nasıl yansıdığını, seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceğini MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat bianet’ten Derya Okatan’a konuştu.

“HDP kilit parti”

HDP için hep “kilit parti” tanımlaması yapılır. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar son olarak “anahtar parti” dedi. Siz önümüzdeki seçimlerde HDP’nin rolünü nasıl görüyorsunuz?

HDP, bu seçimin kilit partisi, kesin. Elimizde son bir yılın araştırma sonuçları kabaca şöyle çıkmakta (Hata payı içerisinde ve birkaç puanlık artı eksi üzerinden): Cumhur İttifakı, yani Ak Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin toplamı şu anda 40 puan bandında. Hatta 1-2 puan altında seyrederken, Millet İttifakı’nın yani 6’lı masanın oy oranı yüzde 45 civarında. Burada da yine 1-2 puanlık hata payı var. Geriye 15 puan kalıyor.

Bu 15 puanın büyük kısmı HDP seçmeni. Diğerleri de Zafer Partisi, Yeniden Refah Partisi, Bağımsız Türkiye Partisi gibi partilerden oluşuyor. Böyle olunca bu sistemde ilk turda 50+1 şart olduğu için HDP kilit parti.

Cumhur İttifakı HDP’yi yanına alsa seçimi kazanabilir, Millet İttifakı HDP’nin tümüyle olmasa bile biraz desteğini alsa seçimi kazanır. Şu anki fotoğraf bu ve bu fotoğraftan dolayı ben bu tartışmayı çok suni bir tartışma olarak görüyorum.

Yani, bu tür açıklamalara rağmen HDP ile görüşülür ya da müzakere yapılır mı?

Yapılıyor zaten, yapılmadığını söylemek doğru değil. Yani yapılıyor derken 6’lı masa karşısına alıp HDP ile görüşmüyor. Bu insanlar aynı parlamentoda, karşılaştıkları zaman siyaset konuşuyorlar, zaman zaman bir birlerini ziyaret ediyorlar.

Ama bu tür konular ayaküstü sohbetlerle mi konuşuluyor?

Şüphesiz, ayaküstü sohbetlerin ötesindedir ama sadece orayla mı görüşüyor. Acaba Cumhur İttifakı’ndan birileriyle görüşmüyorlar mı?

Bu konuda bir bilginiz mi var?

Kurumsal bir görüşmeden bahsetmiyorum ama görüşme oluyordur. Görüşmeler her zaman siyasette iki kişinin bir masanın karşısına oturup konuşması şeklinde olmaz.

Muhtemeldir ki, bazı HDP’liler ile bazı Ak Partililer görüşüyordur. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Ak Parti 50+1’e ihtiyaç duyuyor, bu şu an Cumhur İttifakı’nın bulabildiği bir rakam değil.

Bunu Ak Parti’nin kendi yaptırdığı anketlerde de göremiyoruz. Siz 50+1’i biri bulabilmek adına yasal bütün paydaşlarla görüşmeler yaparsınız ya da yaptınız ya da yapmayı düşünürsünüz. Bugün yapıp sonuç alamadıklarınızla seçim günü sandık milletin önüne konuluncaya kadar bu şansınızı denersiniz.

“Her iki ittifakın da HDP ile temas etmesi gerekiyor”

İYİ Parti’nin dile getirdiği gibi “Bizim olduğumuz masada olamazlar” yaklaşımı Millet İttifakı seçmeninde nasıl bir etki yaratıyor? HDP’ye, HDP ile seçim ittifakı ya da işbirliğine nasıl bakıyor?

Millet İttifakı’nın bütün bileşenleri aynı düşünmüyordur, zaten 6 ayrı partiden oluşuyor. Dünyaya bakışları farklı. HDP’ye bakışları da farklı. İYİ Parti, Milliyetçi Hareket Partisi’nden ayrılmış, sonra kendini biraz daha merkez sağa konumlandırmış bir parti. Ama ana arterde milliyetçi refleksleri yüksek bir parti.

Doğal olarak farklı duruşlar bekliyoruz. 6’lı masadaki liderlerin farklı görüşleri var, onlar da kendi parti tabanından gelen reflekslere uygun davranış sergiliyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu bir yere gittiğinde onun tabanı Kemal Bey’in cumhurbaşkanı adayı olmasını yüksek sesle ifade ediyor. Ben şahit olduğum bir şeyi söyleyeyim. Urfa’da, Gaziantep’de Meral Hanım’a insanlar aday olmayacağını deklare ettiği için ‘Biz Mansur Bey’i istiyoruz’ dediler. Meral Hanım, Mansur Bey’i ister istemez ama siyasetçidir, kulağını buna kapatamaz.

Ama siyasette sizin birbirinize katlanma zorunluluğunuzu oluşturan şartlar doğar bazen. İşte şimdi bu yaşanıyor. İlk turda seçimin bitebilmesi için her iki ittifakın da HDP ile doğrudan ya da dolaylı temas kurması gerekiyor ya da HDP tabanı ile kurması gerekiyor.

“Akşener HDP’ye ihtiyaç olduğunu biliyor”

Akşener’in bu çıkışını siz nasıl değerlendiriyorsunuz? İYİ Parti, oyları sürekli artan bir parti. Akşener, bu açıklama ile kime ne mesaj veriyor?

Kendi tabanına. Kendi tabanının büyük kısmını oluşturan milliyetçi Türk seçmene mesaj verdi. Bundan daha normal bir şey yok. Meral Hanım, sadece tabanın hoşuna gitmesi için söylediği bir cümle de değil, gerçekten böyle inanıyor.

Ama şunu da biliyor, HDP’ye, HDP tabanına ihtiyaç var. Ama 6’lı masada görev taksimi yapılır, HDP ile CHP görüşür, DEVA görüşür, birileri görüşür, o diyalog öyle kurulur. Masanın diğer bileşenlerinin illa bu işin içinde olması gerekmez.

Herkesin kaçırdığı bir şey daha var: İttifak dışı bazı partiler de bu 6’lı masadaki partilerin alt bileşenleri olabilir. Mesela Bağımsız Türkiye Partisi’nin, önümüzdeki seçimde İYİ Parti listelerinden seçime gireceğini duyuyorum. Belki Yeniden Refah Partisi başka partinin listesinden seçime girer.

Ama Gürsel Tekin’in söylediği bu ifadenin zamanlaması yanlış bana göre. Olabilirlik üzerinden bir değerlendirmeyi herkes yapabilir. 7 Haziran’dan sonra ülkede HDP’li bakan oldu.

Diyelim ki, biz anketlerde yanıldık, HDP yarın yüzde 40 oy aldı. Yani hükümet yaptırmayacak mısınız, darbe mi yapacaksınız HDP’ye! Anayasal olarak bu millet tercih ettiyse ne yapacaksınız? Bir şey yapamazsınız. Yasal bir yapıdan bahsediyoruz. Ben onları sevmiyorum, tanımıyorum deyince bir şey olmuyor ki… Sen yok saymaya devam et, karşında duruyor, var olmaya devam ediyor.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

HDP Sözcüsü Günay: Demokrasi İttifakıyla Seçime Gireceğiz

Partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında açıklamalarda bulunan HDP Sözcüsü Günay, “Hiçbir partiyle bakanlık pazarlığı yapmadık, yapmayız. Seçimlerde alacağımız oylarla halkımız bizi görmek istediği yerde görecektir. Yönetim ehliyetimizi bize birileri değil, halk verecek zaten” dedi.

Haber Merkezi / Günay, açıklamasının devamında, “Ne Cumhur İttifakının ne Millet İttifakının içindeyiz ne de bu ittifakları destekleriz. Bizim böyle bir derdimiz olmadı, olamaz. Emek ve Özgürlük İttifakı dahil en geniş Demokrasi İttifakıyla seçimlere gireceğiz” ifadelerini kullandı.

HDP Sözcüsü Günay, açıklamasını, “Hiç merak etmeyin bizim ne aday ne de tercih yapma sorunumuz var. Türkiye’nin en geniş kesimlerine hitap edecek isimler üzerinde şimdiden tartışmaya başladık. Bizim tasvip etmeyeceğimiz bir adaya asla destek vermeyeceğimizi tekrar belirtmek isteriz” ifadeleriyle sürdürdü.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Sözcüsü Ebru Günay, parti genel merkezinde düzenlediği haftalık baısn toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi:

“Seçim hesaplarından başka bir şeyin derdine düşmeyen Millet İttifakı ise makyajcı ve restorasyoncu bir siyasetle günü kurtarmanın derdine düşmüş durumda. Adaylık tartışmalarına sıkışmış durumdalar ve sanki tek önemli olan sandık günüymüş gibi seçim sonrasına dair hiçbir plan ve proje geliştirmiyorlar. “Kime hangi bakanlık verilecek, kim masada olsun, kim olmasın, aday kim olsun” gibi kısır tartışmaları sürdüren, seçim sonrasına dair hiçbir şey söylemeyen bir siyasi hattın, ittifakın içinde zaten biz olmayız, olamayız.

Hiçbir partiyle bakanlık pazarlığı yapmadık, yapmayız. Seçimlerde alacağımız oylarla halkımız bizi görmek istediği yerde görecektir. Yönetim ehliyetimizi bize birileri değil, halk verecek zaten.

Ne Cumhur İttifakının ne Millet İttifakının içindeyiz ne de bu ittifakları destekleriz. Bizim böyle bir derdimiz olmadı, olamaz.

Emek ve Özgürlük İttifakı dahil en geniş Demokrasi İttifakıyla seçimlere gireceğiz. Hiç merak etmeyin bizim ne aday ne de tercih yapma sorunumuz var. Türkiye’nin en geniş kesimlerine hitap edecek isimler üzerinde şimdiden tartışmaya başladık. Bizim tasvip etmeyeceğimiz bir adaya asla destek vermeyeceğimizi tekrar belirtmek isteriz.

Meral Akşener veya onun sözcülerinin işi HDP’ye konum belirlemek değil. Bir kere halk; seni Mehmet Ağar ve Tansu Çiller ile çevirdiğin karanlık işlerden tanıyor. Hiç merak etme, senin bu ülkeye vaat ettiğin tek şey 90’ların karanlığıdır. Hiçbir HDP’li zaten senin olduğun masaya gelmez, hatta oturduğun kıraathanede çay içmez.

Diyarbakır Milletvekilimiz Semra Güzel’in manipülasyonlarla ve ucuz bir şovla gözaltına alınış şekli, 7 Haziran 2015’ten itibaren AKP-MHP bloğu tarafından yürürlüğe konulan algı operasyonlarından biridir. İktidar ve tüm aktörlerin dahil olduğu ve Türkiye halklarına, Kürt halkına umut olmuş Çözüm Sürecinde bir milletvekilimizin yakın arkadaşı ile görüşmüş olmasını kriminalize etmeye çalışanlara asla hesap vermeyeceğiz. Aksine hesap soracağız.

Şırnak’taki ağaç kıyımı, devletin Kürtlere karşı son yüzyılda yürüttüğü şiddet retoriğinin ekolojik boyutlarını göstermesi açısından son derece öğreticidir. 1990’larda başlayan köy boşaltmaları sonrası sistematik hale getirilen doğa talanı, güvenlik adı altında bizatihi devlet ve kolluk güçleri tarafından yapılıyor. 2019’da Cudi’de başlayan ve 2022’ye gelindiğinde en üst boyuta varan ağaç kesimi, koca bir bölgeyi, koca bir ekosistemi göz göre göre yok ederek sürdürülüyor.

Sadece son 7 ayda Şırnak ormanlarının yüzde 8’i yok edildi. Sadece Besta bölgesinde, korucular 2 yılda 500 bin tona yakın ağaç kesti. Günlük 60 TIR odun kesiliyor. Asker gözetimde bir sektör oluşturulmuş ve büyük rantlar elde ediliyor. Temmuz 2022 tarihinde 14 yeni bölgede de ağaç kesimine başlandı. Bunun anlamı günlük yüzlerce ton endemik bitkinin ve tarihin yok edilmesidir.

Yolsuzluk ve gasp ile tanımlanan AKP-MHP iktidar bloku ömrünü bir nefesliğine uzatmak için her türlü kuralsızlığı mübah görecek şekilde kamu kurumlarını birer parti teşkilatı şeklinde çalışır vaziyete getirmektedirler. Son olarak Ağustos ayı enflasyonu aylık yüzde 1,46 olarak hesaplandı TÜİK tarafından.

Yıllık enflasyon ise yüzde 80 olarak hesaplandı. Bağımsız araştırmacılar (ENAG) grubu tarafından hesaplanan enflasyon yüzde 181’dir. Bu rakam bile gerçek enflasyonun altında bir rakamdır. Türkiye halkları büyük bir ekonomik komplonun doğrudan mağdurları olarak yaşamaya devam etmektedirler.

Enflasyon verileri düşük gösterilerek kamu emekçilerinin maaşlarına yapılacak zam hakları gasp ediliyor. Üç kuruş maaşla geçinmeye çalışan emeklilerin maaşlarına yapılacak zam hakları gasp ediliyor. Asgari ücretli soyuluyor, gençler, kadınlar, çiftçiler bu dönüştürücü ve kirli mekanizma tarafından soyuluyor.”

Paylaşın

Eski HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ’ın Kitabına Toplatma Ve İmha Kararı

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski ve tutuklu Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın “Yıkılacak Duvarlar” isimli kitabının “örgüt propagandası” iddiasıyla basım, dağıtım ve satışı yasaklandı.

Yüksekdağ’ın Ceylan Yayınları tarafından yayımlanan şiir kitabı “Yıkılacak Duvarlar”ın, “örgüt propagandası” iddiasıyla basım ve dağıtımının yasaklanmasının yanı sıra toplatılması ve toplatılan nüshalarının da imha edilmesi yönünde karar verildi.

Kararı veren Antalya 6. Sulh Ceza Hakimliği, kitapla ilgili “PKK/KCK terör örgütü basın yayın yoluyla örgütsel varlığını devam ettirme ve geniş halk kitlelerinin desteği almak maksadıyla yazılmış yazı içeriği olduğu anlaşılmıştır,” dedi.

“Yıkılacak Duvarlar” kitabında yer alan “Yokluğun kıyısında kıvranıyor insanlık, bodrumlar yanarken, karanlıkla kundaklanırken, ıssız evlerdeki bebeler ve başından vurulurken” dizeleri, mahkeme tarafından örgüt propagandası sayıldı.

Yüksekdağ, bu dizelerle 16 Ağustos 2015’te başlayan sokağa çıkma yasaklarını* ve yasaklar esnasında öldürülen insanları hatırlatıyordu.

Yayınevinden açıklama

“Yıkılacak Duvarlar” kitabını yayımlayan Ceylan Yayınları ise sosyal medya hesaplarından bir açıklama yaparak şöyle dedi:

Figen Yüksekdağ’ın ‘Yıkılacak Duvarlar’ kitabı hakkında yasaklama kararı verildi.

Yayınevi kolektifimiz, her koşulda şiiri, her koşulda devrim romanlarını, kuramsal yol haritalarımızı okurla buluşturmaya devam edecek!

Dirençle, diri bir inatla…”

TİHV’in sokağa çıkma yasakları açıklaması

2015 senesinde, Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözümüne ilişkin bütünlüklü bir programın uygulanamamasının da yanı sıra, Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisi ile 7 Haziran Genel Seçimlerinin hemen sonrasında, Türkiye’de çatışmalı ortam yeniden başladı.

Bu süreçte, Anayasa’ya ve başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere Türkiye’nin temel haklar alanındaki uluslararası yükümlülüklerine aykırı olarak ilan edilen süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasaklarının ilki 16 Ağustos 2015 tarihinde uygulamaya kondu. Bu biçimi ile süresiz ve resmi sokağa çıkma yasakları Türkiye’de ilk kez yaşandı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Dokümantasyon Merkezi verilerine göre; sokağa çıkma yasaklarının süresiz (sona erdirileceği tarihin ucu açık bırakılarak) ve/veya gün boyu (24 saat sürmesi öngörülür biçimde) uygulanmaya başlandığı ilk tarih olan 16 Ağustos 2015’ten 1 Ocak 2020 tarihine kadar geçen süre içerisinde toplam 11 il ve en az 51 ilçede resmi olarak tespit edilebilen en az 381 sokağa çıkma yasağı ilanı gerçekleşti.

Diyarbakır (214 kez), Mardin (60 kez), Hakkâri (23 kez), Şırnak (13 kez), Bitlis (29 kez), Muş (7 kez), Bingöl (7 kez), Dersim (6 kez), Batman (6 kez), Elazığ (2 kez) ve Siirt (14 kez).

Paylaşın