Son Bir Yılda Tekstil Sektöründe 487 Şirket Kapandı

Son bir yılda tekstil sektöründe 487 şirket faaliyetine son verirken, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz’e göre bu durumun sebeplerinin başında deprem, ulusal ve uluslararası arenada düşen talep ve artan ithalat geliyor.

Yıllık 49 milyar dolarlık üretim değerine sahip sektörde üretime destek sağlayan zincir mekanizmalarından birinin bozulmasının, tüm sektörü olumsuz etkilediğine dikkat çeken Öksüz, “Artan ithalat nedeni ile kapasite kullanım oranlarında düşüş devam ediyor. Üreticinin maliyetinden bile daha düşük tutarlarda gelen dampingli ürünler maalesef tekstil sektörünün zor durumda kalmasına neden oluyor.

Hatta Kahramanmaraş gibi önemli bir tekstil kentinde birçok üretim tesisi üretimini maalesef durdurma kararı aldı. Bir yandan işçi maliyetleri, diğer yandan enerji maliyetleri ile fiyat tutturmaya çalışan sektörümüz; ithalatta yaşanan haksız rekabete karşı mücadele edemiyor. Çünkü bu özel sektör – kamu iş birliği ile topyekûn mücadele edilmesi gereken bir husus. Bu çerçevede haksız ithalat artışına karşı Ticaret Bakanlığımız ile sürekli koordinasyon içerisinde çalışıyoruz” diye konuştu.

Ekonomim’den Yener Karadeniz’in haberine göre; Hazır giyim sektörü ile birlikte imalat sanayi istihdamının yüzde 25,4’ünü oluşturan tekstilde kan kaybı hızlandı. Depremle sarsılan, düşen talep ve artan maliyetlerle zor günler geçiren sektörde bir yandan da ithalatın artması, şirket kapanmaları ve istihdam kaybını körükledi.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Mayıs ayı verilerine göre son bir yılda sektörde faaliyet gösteren şirket sayısı 586 adet azalarak 19 bine inerken istihdam kaybı ise 116 bini aşarak 388 bin sınırına dayandı. Söz konusu rakam hazır giyim sektörü ile birlikte değerlendirildiğinde 150 bini aştı.

Üstelik önümüzdeki döneme dair göstergeler de pek parlak değil. İstanbul Sanayi Odası Temmuz ayı PMI verilerine göre tekstil sektörü 49,9’luk PMI ile takip edilen 10 sektör içerisinde, yeni siparişlerdeki en sert yavaşlamanın görüldüğü sektör olarak ön plana çıktı.

Yeni siparişler üst üste ikinci ay ivme kaybederken temmuzdaki yavaşlama geçen yılın Ekim ayından beri en yüksek oranda gerçekleşti. Yeni siparişlerin yavaşlaması sonucu üretimde son 5 ayın ilk düşüşü kaydedilirken istihdam ve satın alma faaliyetlerinde de zayıflama yaşandı. Öte yandan Merkez Bankası verilerine göre de sektörde kapasite kullanım oranı yüzde 70,4’e kadar geriledi. Peki son yıllarda üst üste üretim ve ihracat rekorları kıran ve tarihinin en büyük yatırımlarına imza atan sektör nasıl bu duruma geldi? Zira Ticaret Bakanlığı Yatırım Teşvik İstatistiklerine göre sektör sadece 2021’de 22,4 milyar TL’lik yeni yatırım ve 13 binden fazla da yeni istihdam planı yapmıştı.

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz’e göre bu durumun sebeplerinin başında deprem, ulusal ve uluslararası arenada düşen talep ve artan ithalat geliyor.

Yıllık 49 milyar dolarlık üretim değerine sahip sektörde üretime destek sağlayan zincir mekanizmalarından birinin bozulmasının, tüm sektörü olumsuz etkilediğine dikkat çeken Öksüz, “Artan ithalat nedeni ile kapasite kullanım oranlarında düşüş devam ediyor. Üreticinin maliyetinden bile daha düşük tutarlarda gelen dampingli ürünler maalesef tekstil sektörünün zor durumda kalmasına neden oluyor.

Hatta Kahramanmaraş gibi önemli bir tekstil kentinde birçok üretim tesisi üretimini maalesef durdurma kararı aldı. Bir yandan işçi maliyetleri, diğer yandan enerji maliyetleri ile fiyat tutturmaya çalışan sektörümüz; ithalatta yaşanan haksız rekabete karşı mücadele edemiyor. Çünkü bu özel sektör – kamu iş birliği ile topyekûn mücadele edilmesi gereken bir husus. Bu çerçevede haksız ithalat artışına karşı Ticaret Bakanlığımız ile sürekli koordinasyon içerisinde çalışıyoruz” diye konuştu.

Uluslararası ticaret sistemine göre tekstil sektörü 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 58, 59 ve 60. fasılların yanı sıra hazır giyim fasılları içinde de bazı GTİP kodları ile dış ticarete konu ediliyor. 2022 rakamlarına göre belirttiğimiz fasıllarda geçen sene yapılan ithalatın değeri 12,4 milyar dolara ulaştı. Bu yılın ilk yarısında ise ithalat söz konusu fasıllarda 4,75 milyar dolara ulaşarak dış ticaret açığı vermeye devam etti.

Öksüz, “Sektörümüz maalesef ithalatçı konuma düştü. Uzakdoğu Asya ülkelerinden ya da menşe sapması ile ülkemize gelen ithalat baskısı üretim dengelerini olumsuz etkiliyor. Menşe sapmaları devletimizin vergi kaybına da sebep oluyor. Bu çerçevede dampingli ürünlere karşı üreticilerimizi korumak adına ithalatta ayniyat tespiti, Dahilde İşleme Rejimi kullanımlarında tekstil ürünlerinin yüzde 50’sinin iç piyasadan temin edilmesi gibi destek taleplerimiz bulunuyor. Ayrıca sektörümüzdeki üretim maliyetlerinin uluslararası ölçekte rekabet edebilme imkanlarını da göz önünde bulundurmalıyız. Bu çerçevede sektörün ve işverenin işçilik giderleri hususunda desteklenmesi gerektiğini değerlendiriyoruz” dedi.

Paylaşın

Tekstil Ve Giyim Sektöründe Kriz Derinleşiyor: İşten Çıkarmalar Gündemde

BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, “Tekstil ve hazır giyim sektörünün elbette sorunları vardır ama daha fazla kâr etmek dışında hiçbir kaygısı olmayan patronların gözünden değerlendiriliyor. Sektörün gücü, işçilerin maliyeti gibi… İşçilerin insanca yaşaması, yetebilecek bir ücret alması maliyet kalemi oluyor” dedi ve ekledi:

“İktidara ve patronlara kaldığında her şeyin faturasının işçilere kesildiğini görüyoruz. Giyim sanayiinde ortalama ücret dışında bir ücret ödenmiyor. Beyaz yakalılar bile en fazla asgari ücretin bin lira üstünde alıyor. İşçi ücretleri en az yoksulluk düzeyine çıkarılmalı ama bu patronların insafına bırakılamaz. İşçilerin bunun için örgütlü şekilde mücadele etmesi gerekiyor.”

İşten çıkarmaların yaşanmaya başladığını da aktaran Türkmen, “Urfa’da, Malatya’da, Adana’da, Maraş’ta pek çok fabrikada işçiler evleri hasarlı olduğu için işe gidemedi ve hakları verilmeden işten atıldılar. Mil May Tekstil’de 40 işçi tazminatları verilmeden atılmak istendi.

Biz gidip görüştükten sonra 6’sı atıldı. Ama bayramdan sonra işten çıkarmalar artacaktır. Akıllarına ilk gelen çözüm işten atma oluyor, böyle tehdit ediyorlar. Bazı kentlerde tekstil patronları büyük markaların temsilcilerini çağırıp ne kadar çağdaş koşullarda üretim yaptığını gösteriyorlar. Sendikalı oldukları için işten atıldıklarını, 36 saate varan mesaileri anlatıyorlar mı?” ifadelerini kullandı.

Emekçiler henüz asgari ücrete yapılan zammı alamazken işverenler ise ‘önlem amaçlı işten çıkarmaları’ konuşmaya başladı bile. Asgari ücrete yapılan yüzde 34’lük zam dolar karşılığında kaybolmaya devam ediyor. Hem kurun hem de enflasyonun artmasıyla henüz işçilerin cebine ulaşmayan asgari ücret eridikçe eriyor.

İktidardan destek üstüne destek alan işverenlere, eriyişini sürdüren asgari ücrete yapılan zammın faturasını yine işçiden kesmek istiyor. Tekstil ve hazır giyim sektöründe işten çıkarmalar ve fabrikaların kapanacağı iddiaları gündemde.

Birgün’den Dilan Esen’in aktardığına göre; Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) Genel Başkanı Mehmet Türkmen, asgari ücretin işçinin eline geçmeden 50 lira eridiğine ve bu erimenin devam edeceğine dikkat çekti. Erimenin sebebinin yalnızca dövizdeki yükseliş değil, temel tüketim ürünlerine yapılan zamlarla da ilgili olduğuna değinen Türkmen, asgari ücrete yapılan zam nedeniyle işten çıkarmaların yaşanacağına yönelik tartışmaların işçilerin zammını önemsizleştirdiğini belirtti.

İşverenlerin çok sayıda destek aldığına vurgu yapan Türkmen, “Bazı iktisatçılar da ‘Bu zammın bu anlamı yok, eriyecek, enflasyonu daha da artırır’ diyorlar. Neredeyse işçilere yapılan zamları enflasyonun artış sebebi olduğunu açıklayacak bir söylem bu. Bunun çözümü işçilere zam yapmamak değil, bu ekonominin sorumlusu olanların politikalarını değiştirmesidir. Ama bunun faturası bile işçilere kesiliyor. Asıl enflasyon artışının büyük oranda astronomik şirket kârları olduğunu biliyoruz” dedi.

Asgari ücretin maliyetinin 800 dolar olacağı açıklamasına tepki gösteren Türkmen, şöyle konuştu: “Buna yemek ücretiyle kreş yardımını da ekliyorlar. Antep’te, Malatya’da, Maraş’ta, Urfa’daki fabrikaların hiçbirinde kadın işçilere kreş yardımı yapıldığını görmedik. Hatta bu fabrikaların bir kısmı işe hamileyse almıyor, evlilik düşünüyorsa almıyor.

Patronlar, alım gücünün düşmesinden, finansman kaynaklarına ulaşamamaktan, hammadde maliyetlerinin artmasından da bahsediyorlar ama çözüm önerileri de ilginç. Aldıkları teşvikler yetmiyor hâlâ yeni teşvikler istiyorlar. Kısa çalışma ödeneğinde işçileri izinde gösterip çalıştırıyorlar. Aslında işsizlik fonunu yağmalıyorlar. İşçilerin parası bile patronlara kaynak olarak aktarılıyor. Ama bu da yetmiyor.”

“İşçilerin talep ve maliyetine gelince Hindistan ve Kamboçya ile rekabet ediyorlar” diyen Türkmen, şunları ifade etti: “Tekstil ve hazır giyim sektörünün elbette sorunları vardır ama daha fazla kâr etmek dışında hiçbir kaygısı olmayan patronların gözünden değerlendiriliyor. Sektörün gücü, işçilerin maliyeti gibi… İşçilerin insanca yaşaması, yetebilecek bir ücret alması maliyet kalemi oluyor.

İktidara ve patronlara kaldığında her şeyin faturasının işçilere kesildiğini görüyoruz. Giyim sanayiinde ortalama ücret dışında bir ücret ödenmiyor. Beyaz yakalılar bile en fazla asgari ücretin bin lira üstünde alıyor. İşçi ücretleri en az yoksulluk düzeyine çıkarılmalı ama bu patronların insafına bırakılamaz. İşçilerin bunun için örgütlü şekilde mücadele etmesi gerekiyor.”

İşten çıkarmaların yaşanmaya başladığını da aktaran Türkmen, “Urfa’da, Malatya’da, Adana’da, Maraş’ta pek çok fabrikada işçiler evleri hasarlı olduğu için işe gidemedi ve hakları verilmeden işten atıldılar. Mil May Tekstil’de 40 işçi tazminatları verilmeden atılmak istendi.

Biz gidip görüştükten sonra 6’sı atıldı. Ama bayramdan sonra işten çıkarmalar artacaktır. Akıllarına ilk gelen çözüm işten atma oluyor, böyle tehdit ediyorlar. Bazı kentlerde tekstil patronları büyük markaların temsilcilerini çağırıp ne kadar çağdaş koşullarda üretim yaptığını gösteriyorlar. Sendikalı oldukları için işten atıldıklarını, 36 saate varan mesaileri anlatıyorlar mı?”

“İşverene maliyeti 800 dolara ulaştı”

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, geçen günlerde yaptığı açıklamada, son zammın ardından asgari ücretli bir çalışanın yemek, servis ve kreş yardımlarıyla beraber işverene maliyetinin 800 dolara ulaştığını ileri sürmüştü.

Önlem alınmaması durumunda sektörde iş yeri kapanmaları ve istihdam kayıplarının artacağını belirten Kaya, sektördeki daralmanın tek sebebinin düşük talep olmadığını aktardı ve “Yeni asgari ücretin dolar bazında geldiği seviye hazır giyim sektörünün rekabet koşullarını aşındıracak” demişti.

Paylaşın

Hazır Giyim Sektörü Krizin Eşiğinde!

TGSD Başkanı Ramazan Kaya, hazır giyim sektöründe yaşanan daralmaya ilişkin, bunun tek sebebinin düşük talep olmadığına işaret ederek, özellikle işçilik maliyetlerindeki artış ve her geçen gün kötüleşen finansman koşullarının da etkili olduğunu söyledi.

Ramazan Kaya, konuşmasının devamında, koşullar düzelmezse iş yeri kapamaları ve işten çıkarmalar yaşanacak” diyerek tehlikeye dikkat çekti.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), Adıyaman’da hayata geçirdiği konteyner kente ziyaret gerçekleştirdi.

Ekonomim’den Merve Yiğitcan’ın haberine göre pandemi sonrası sektörde yaşanan yavaşlamaya dikkat çeken Kaya, özellikle ihracat pazarlarındaki enflasyon ve buna bağlı olarak alım gücünün düşmesiyle birlikte talebin de gerilediğini anlattı.

Bu nedenle geçen yılı 21,2 milyar dolar olan sektör ihracatının ilk 5 ayda ihracatta değer bazında yüzde 5,2; adet bazında ise yüzde 13,5 düştüğünü kaydeden Kaya, ilk 6 ayın bu şekilde tamamlanacağını vurguladı.

Kaya, sektörün yılı 19-20 milyar dolar bandında bir ihracatla kapatacağı, adet bazında kaybın da yüzde 15 civarında olacağı öngörüsünü paylaştı. Daralmanın tek sebebinin düşük talep olmadığına işaret eden Kaya, özellikle işçilik maliyetlerindeki artış ve her geçen gün kötüleşen finansman koşullarının da etkili olduğunu savundu.

Yeni asgari ücretin dolar bazında geldiği seviyenin hazır giyim sektörünün rekabet koşullarını aşındıracağını ifade eden Kaya, yılbaşında 450 doların sıkıntı yarattığını ancak seçim sonrası kurda yaşanan hareketliliğin bir miktar nefes aldırdığını hatırlatarak, “Şimdi asgari ücretin neti 483 dolar, brütü ise 667 dolar… Ama yemek ve servis ücretinin bir çalışan için ortalama aylık 100 dolar olduğunu düşünürsek maliyet 767 dolara çıkıyor.

Çocuklu kadın çalışanlar için yaptığımız kreş yardımı da hesaba katıldığında bu rakam 800 doları buluyor. Biz bu maliyetleri yaparken rekabet ettiğimiz ülkeler, özellikle Hindistan, Vietnam Kamboçya’da çalışan maliyeti 150-200. Hem hammadde hem işçilik avantajları var. Şimdi firmaların bir karar vermesi gerekiyor. Koşullar düzelmezse iş yeri kapamaları ve işten çıkarmalar yaşanacak” diyerek tehlikeye dikkat çekti.

Kaya, sektörün taleplerini şu şekilde sıraladı: “Döviz, faiz ve fiyatlar üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması ve arz-talep dengesi içinde belirlenmesi sektörün toparlanma sürecini hızlandıracak öncelikli adımlar. Finansmana erişimin önünü açmak için kredi kullanımına getirilen kısıtlamaların azaltılması, kamu ve özel bankaların ihracat kredisi işlevlerinin yeniden artırılmasını bekliyoruz.

Ayrıca yatırım teşviklerinde yeşil ve dijital dönüşüm ile otomasyon yatırımlarında mevcut firmalara yerinde teşvik verilmesi sektörümüze büyük bir ivme kazandırır. Bu da yılın son çeyreğinden itibaren bir toparlanma olmasını sağlar. Ayrıca istihdamı korumak için yıl sonuna kadar kısa çalışma ödeneği kullandırılması da nefes aldıracaktır.”

Paylaşın

Hazır Giyim Ve Tekstil Sektöründe İstihdam Kaybı 100 Bini Buldu

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, “Ağustos 2022’de hazır giyimde toplam istihdam 738 bindi, Şubat sonunda 710 bine düştü. 6 ayda 28 bin olan istihdam kaybının EYT ile birlikte 50 binin üzerine çıkacağını düşünüyoruz. Son 6 ayda tekstil ve hazır giyimde istihdam çıkışı 100 binin üzerinde. Göçü durduramazsak çarkları döndüremeyiz” dedi.

TGSD Başkanı Kaya, istihdam kaybının nedenlerini AB ve ABD’deki düşen talep, rakiplere kıyasla yüksek maliyetler ve baskılanan kur olarak sıraladı.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), 22 binin üzerinde kişiye istihdam sağlayan 265 firma ile hazır giyim sektörünün kalelerinden Adıyaman’da konteyner kent kurdu. Adıyaman OSB’nin yanında kurulan TGSD Konteyner Kent ve Yaşam Alanı’ndaki 308 konteynerde yaklaşık bin 200 kişinin yaşaması öngörülüyor. Konteyner kentte çocuk parkı, kreş ve çamaşırhane de var.

Adıyaman’daki hazır giyim firmalarının depremin ardından ancak yüzde 40 kapasiteye ulaşabildiğini söyleyen TGSD Başkanı Ramazan Kaya, “Kurduğumuz yaşam alanı ile çalışanlarımızın yeniden hayata tutunmalarını, işletmelerimizin ayağa kalkmalarını ve deprem öncesindeki yüzde 70’lik kapasiteye ulaşmalarını sağlamayı hedefliyoruz” dedi.

Ekonomi gazetesinden Yener Karadeniz’e Kaya, “Ağustos 2022’de hazır giyimde toplam istihdam 738 bindi, Şubat sonunda 710 bine düştü. 6 ayda 28 bin olan istihdam kaybının EYT ile birlikte 50 binin üzerine çıkacağını düşünüyoruz. Son 6 ayda tekstil ve hazır giyimde istihdam çıkışı 100 binin üzerinde. Göçü durduramazsak çarkları döndüremeyiz” dedi. Kaya, istihdam kaybının nedenlerini AB ve ABD’deki düşen talep, rakiplere kıyasla yüksek maliyetler ve baskılanan kur olarak sıraladı.

Göçü önlemedeki en önemli unsurlardan birinin, temel barınmanın ötesinde iyi yaşam koşulları sağlamak olduğuna inandıklarını belirten TGSD Başkanı Sanem Dikmen de “Bölgeye hammadde tedarikinde sıkıntı yok ancak istihdamda ciddi zorluk yaşanıyor. En hızlı ve verimli çözüm konteyner kent kurmaktı. Biz de üyelerimiz ve paydaşlarımızın katkılarıyla yaşam alanımızı oluşturduk.

Ayrıca uluslararası markaların alım ofisi temsilcileri ile bir ay içinde düzenlediğimiz iki toplantıda, ülkemizin siparişleri karşılayacak kapasiteye sahip olduğunu, yeni iş birliklerine imza atılmasının önünde hiçbir engel bulunmadığını ve bölgeye verilen siparişlerin devamlılığının önemini vurguladık” diye konuştu.

Paylaşın

Tekstil Ve Hazır Giyim Sektörü De Depremlerle Sarsıldı

11 ilde büyük yıkıma ve on binlerce can kaybına neden olan Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremler tekstil ve hazır giyim sektörünü de sarstı.

Sektör için pamuklu iplik ve dokuma kumaşta en büyük tedarikçilerin deprem bölgesinde bulunduğunu hatırlatan Arta Tekstil’in Kurucu Ortağı Arif Nalbant, “Kahramanmaraş, Gaziantep ve Malatya’daki tedarikçilerimizin fabrikalarında çok hasar olmasa bile, personel ve aileleri evlerine giremediği için başka şehirlere gitmek zorunda kaldı. Bu nedenle fabrikaların verimli üretim aşamasına geçmesi biraz zaman alacak.

Bu da bizim için önümüzdeki günlerde tedarik sorunu ve fiyatlarda artış olasılığını artırıyor. Gelecek süreçte konfeksiyon üreticisi olan müşterilerimizin ihtiyacını karşılayabilmek için bir süre ithal kumaş kullanmak zorunda kalabiliriz. Pakistan, Çin veya Hindistan’dan ithalat da vakit alacağı için önümüzdeki 2-3 ayın zorlu geçmesini öngörüyoruz” dedi.

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ili etkileyen iki büyük deprem, tekstil ve hazır giyim sektörünü vurdu. Deprem bölgesindeki tekstil firmalarının bir bölümü üretimlerini askıya almak zorunda kalırken, söz konusu tesislerin yeniden faaliyete geçmesi ise zaman alacak.

Dünya gazetesinden Nilgün Özdemir’in haberine göre, örme ve dokuma kumaş alanında çalışmalarını yürüten Arta Tekstil’in Kurucu Ortağı Arif Nalbant, fabrikalarının Marmara Bölgesi’nde olduğu için depremden etkilenmediğini anlatarak, afet bölgesinde yaraların sarılması, sektörlerin toparlanabilmesi için desteklerini sürdüreceklerini söyledi.

Pamuklu iplik üretimiyle birlikte dokuma ve örme kumaş üretiminde ciddi düşüşlerin olabileceğine dikkat çeken Nalbant, “Hasar gören fabrika yapılarının inşası, makinelerin onarılarak ya da gerekirse yenilenerek, yerinden oynadığı için en azından kalibrasyonlarının yapılarak işleme alınması vakit alacak. Bu süre zarfında tedarik zinciri aksayacağı için siparişlerde gecikmeler hatta iptaller olabilir. Bu durum konfeksiyon sektörümüzü zorlayacak fakat el birliğiyle bu zorlu dönemin de üstesinden geleceğimize eminiz” açıklamasını yaptı.

Deprem bölgesinin tekstil açısından önemli miktarda üretim yapan fabrikaların olduğu büyük bir alan olduğunu belirten Nalbant, bölgede yer alan üretim alanlarının zarar görmesinin hem sektörü hem de istihdamı direkt olarak etkileyeceğini bildirdi.

Türkiye’nin gerek dokuma ve örme kumaş üretiminde gerekse bu ürünlere boyama, baskı apre ve sanfor gibi işlemleri gerçekleştirmede büyük üretici ülkelerden olduğunu anlatan Nalbant, dünya genelinde ise 2025’e kadar her yıl yüzde 4,6 büyüme beklendiğini bildirdi. Tekstil sektörünün dünyada pazar büyüklüğünün 380 milyar doları geçtiğini vurgulayan Nalbant, “Bu pazardan Türkiye, önemli bir pay alıyor. Türkiye’de giderek büyüyen tekstil ve ham maddeleri sektörü dış ticaret fazlası veren sektörlerden biri ve net ihracatçı yapısıyla dikkat çekiyor” dedi.

Üretim çarklarının düzenli ve sağlıklı işleyebilmesi için yetişmiş eleman ve ara eleman sıkıntısı yaşandığını söyleyen Nalbant, günümüzde gençlerin tekstil sektörüne çok fazla ilgi duymadıklarını belirtti. Dünyayı etkileyen resesyon endişesinin sektörü etkilediğini, bu sebeple işletmelerin geleceğe dönük adımlar atması gerektiğine dikkat çekti.

‘Tedarik sorunu ve fiyatlarda artış bekleniyor’

Sektör için pamuklu iplik ve dokuma kumaşta en büyük tedarikçilerin deprem bölgesinde bulunduğunu hatırlatan Nalbant, “Kahramanmaraş, Gaziantep ve Malatya’daki tedarikçilerimizin fabrikalarında çok hasar olmasa bile, personel ve aileleri evlerine giremediği için başka şehirlere gitmek zorunda kaldı. Bu nedenle fabrikaların verimli üretim aşamasına geçmesi biraz zaman alacak.

Bu da bizim için önümüzdeki günlerde tedarik sorunu ve fiyatlarda artış olasılığını artırıyor. Gelecek süreçte konfeksiyon üreticisi olan müşterilerimizin ihtiyacını karşılayabilmek için bir süre ithal kumaş kullanmak zorunda kalabiliriz. Pakistan, Çin veya Hindistan’dan ithalat da vakit alacağı için önümüzdeki 2-3 ayın zorlu geçmesini öngörüyoruz” dedi.

Paylaşın