Goldman Sachs, Türkiye Tahminlerini Revize Etti: Faiz Yüzde 40’a Çıkabilir

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikalarına dönüşün bir işareti olarak yorumlanırken, ABD merkezli yatırım bankası Goldman Sachs da Türkiye’ye ilişkin tahminlerini revize etti.

Goldman Sachs, Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanı, Hafize Gaye Erkan’ın da Merkez Bankası Başkanı olarak atanmasının yeni yönetimde para ve mali ayarlamalara ihtiyaç duyulduğu anlayışının yaygın olduğuna işaret ettiğini belirtti.

Türkiye’ye ilişkin bir dizi tahminini revize eden banka, ekonominin istikrara kavuşturulmasının “döviz kurunda büyük ve süreksiz bir ayarlama gerektireceğini” kaydetti.

Bankanın ekonomistlerinden Clemens Grafe, müşterilerine gönderdiği bir bilgi notunda, her ne kadar bu aşamada para politikasının çerçevesi bilinmese de, “tamamen ortodoks politika yapıcılığın” döviz kurunun önceden ayarlanmasına izin vereceğini ve repo faizini ekonomideki faiz oranlarını sabitleyecek bir seviyeye yükselteceğini yazdı.

“Bize göre bu durum, ortodoks bir politika yapıcının faiz oranlarını mevduat faizlerinin mevcut seviyesi olan yüzde 40’a yükselteceğini göstermektedir.” diyen Grafe, döviz kuru ve enflasyon beklentisi istikrara kavuşmasının ardından, yıl sonunda faiz oranları hızla, büyük ihtimalle yüzde 25 civarına düşürülebileceğini de ifade etti.

Banka, ayrıca Türkiye’nin daha önce yüzde 2,9 olarak belirlediği yıllık gayrisafi milli hasıla tahminin yüzde 2,3’e düşürdü.

Dolar/TL beklentisi 28 seviyesinde

Öte yandan ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Türk ekonomisine ilişkin bir raporunda, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıklamaları doğrultusunda Türk lirasında değer kaybı ve yüksek faiz oranlarıyla daha konvansiyonel politikalar beklediğini bildirdi.

Morgan Stanley, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini haziran ayında yüzde 20, ağustos ayında ise yüzde 25’e yükselteceği tahminini paylaştı.

Raporda Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının geleneksel para politikasına dönüşün bir işareti olduğu belirtildi. Seçimlerin ardından Türk lirasında değer kaybı ve finansal koşullarda sıkılaşma beklediğini belirten kurum ekonomistleri, para biriminde sert değer kaybı beklemediklerini, dolar/TL’ye ilişkin yıl sonu tahminlerinin 28 civarında olduğunu ifade etti.

Merkez Bankası’ndan 2 yıldan uzun süre sonra ilk kez bu ay faiz artışı beklediklerini açıklayan kurum ekonomistleri, şu ifadeleri kullandı:

“Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasının ve TCMB yönetiminde beklenen değişikliklerin yapılmasının ardından politika faizinde normalleşme bekliyoruz.

Para politikasında kademeli bir normalleşmenin tercih edileceğini düşünüyoruz. 22 Haziran’da gerçekleşecek toplantıda politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 20’ye yükselmesini, Ağustos ayında da yüzde 25’e çıkabileceğini öngörüyoruz.”

Paylaşın

Mehmet Şimşek’ten İngilizce Paylaşım; Öngörülebilirlik Vurgusu

“Tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirilen Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Bize daha kalkınan ve dirençli bir Türkiye yaratmak için yol gösteren prensiplerimiz, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilirlik olacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “İç ve dış zorlukları aşmaya çalışırken, öngörülebilirliğimizi artırabilmek için kural temelli politika yapımına bağlılığımızın güvencesini veriyoruz.”

Şimşek, açıklamasının devamında, Kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bunun için bulunmuyor. Ama bizim tecrübemiz, bilgimiz ve görevimize bağlılığımız potansiyel zorlukları aşmamıza yardım edecektir. Önceliğimiz ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program dizayn etmektir.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanı olarak görev verilen Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabından İngilizce paylaşım yaptı.

Şimşek şunları yazdı:

“Hazine ve Maliye Bakanı olmanın onur ve şerefini yaşadım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a halkımıza hizmet etme sorumluluğunu bu kapasitede teslim ettiği için minnettarım.

Bize daha kalkınan ve dirençli bir Türkiye yaratmak için yol gösteren prensiplerimiz, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilirlik olacak.

İç ve dış zorlukları aşmaya çalışırken, öngörülebilirliğimizi artırabilmek için kural temelli politika yapımına bağlılığımızın güvencesini veriyoruz.

Kolay çözümler ya da hızlı sonuç verecek yöntemler bunun için bulunmuyor. Ama bizim tecrübemiz, bilgimiz ve görevimize bağlılığımız potansiyel zorlukları aşmamıza yardım edecektir.

Önceliğimiz ekibimizi güçlendirmek ve güvenilir bir program dizayn etmektir.”

Öte yandan haftanın üçüncü işlem gününe hızlı başlayan döviz kurları, Türk Lirası karşısında yaklaşık yüzde 7 değer kazandı. Dolar, 23 TL’yi aştı; Euro ise, 25 TL’ye yaklaştı. Gram altında ise 1445 lira ile rekor kırıldı.

Dolar/Türk Lirası, dün Türkiye piyasalarının kapanış saatinde 21,50 lira seviyesinde hareket ederken, yeni güne rekorla başladı. Kur, sonrasında da yukarı yönlü hareketine devam etti ve tüm zamanların en yüksek seviyesini 23,2260 TL’ye taşıdı. Dolar, saat 10.26 itibarıyla yüzde 6,43 oranında artışla 22,9415 liradan işlem gördü.

Euro da tarihinde ilk kez 24 liranın üzerini görerek, rekor seviyesini 24,8670 liraya kadar yükseltti. Euro, şu dakikalarda yüzde 6,67 oranında kazançla 24,6405 liradan hareket ediyor.

Altının gram fiyatı, ons altındaki yatay seyre rağmen, Dolar/TL’deki hızlı yükselişin desteğiyle tüm zamanların en yüksek seviyesini 1445,93 liraya taşıdı.

Ons altının ve Dolar/TL’nin fiyatına göre hesaplanan gram altın, saat 09.12 itibarıyla yüzde 5,71 oranında primle 1439 TL’de alıcı buluyor. Altının ons fiyatı ise, şu sıralarda yüzde 0,02 oranında düşüşle 1963 dolarda işlem görüyor.

Döviz kurundaki bu artış ülkenin birinci gündem maddesi haline gelirken, henüz Merkez Bankası ve Ekonomi Bakanlığı’ndan herhangi bir açıklama yapılmadı.

Paylaşın

Mehmet Şimşek Ekonomide Enkaz Devralıyor, Peki Bu Noktaya Nasıl Gelindi?

2015-2018 yıllarında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, 2009-2015 yıllarında ise Maliye Bakanlığı yapan Mehmet Şimşek’in yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve getirildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini Nurettin Nebati’den devralan Mehmet Şimşek, “Orta vadede enflasyonun tek haneye düşürülmesi, her alanda öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır” dedi.

Attıkları her adımın Türkiye’ye güveni ve istikrarı güçlendirmeye devam etmesinin öneminin altını çizen Şimşek, “Şahsıma zorluklar ve yüksek beklentilerle dolu ağır bir görev verildiğini biliyorum. İnşallah hep birlikte bu süreçten alnımızın akıyla çıkacağız” diye konuştu.

Mehmet Şimşek’in görevi devraldığı Nureddin Nebati, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yeni Ekonomi Modeli ile Türkiye’nin rasyonel ekonomi politikalarından tamamen kopuşunu simgeleyen en önemli isimlerden biri.

Göreve geldikten sonra Türkiye’nin ortodoks politikaları bir kenara koyduğunu söyleyen Nebati, Eylül 2022’de bir ekonomi zirvesinde yaptığı konuşmada “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır” sözleriyle gündem olmuştu.

Nebati’nin ifadesi ile bu “epistemolojik kopuş” literatürde bir örneği olmayan Erdoğan’ın düşük faizin enflasyonu da düşüreceği iddiasına dayanıyordu.

Ortodoks politika ne anlama geliyor?

DW Türkçe’den Pelin Ünker’in haberine göre; Mehmet Şimşek’in yeniden ekonomi yönetiminde görev almasıyla piyasalarda Türkiye’nin enflasyonla mücadele için tüm dünyada uygulanan ortodoks politika araçlarına dayanan bir patikaya döneceği ve böylelikle yabancı yatırımcının Türkiye’ye olan güveninin tekrar tesis edilerek dış kaynak ihtiyacının karşılanacağı beklentisi var.

Küresel ekonomide uygulanan, genel kabul görmüş görüşlere bağlı oluşturulan ekonomi politikası ‘ana akım’ ya da ‘ortodoks politikalar’ olarak adlandırılıyor. Ortodoks politikaların altında piyasacı bir yaklaşım yatıyor. Serbest piyasa ekonomisine dayanan sistemde kamu otoritesi, faiz önlemleri ve yatırım teşvikleri gibi piyasada dengeyi sağlayacak politikalar uyguluyor. Ülke parasının değerinin yani döviz kurunun piyasalarda arz ve talep koşullarına göre belirlenmesi de ortodoks modelin bir parçası.

Peki ortodoks politikalardan uzaklaşıldığı dönemdeuzmanların bir enkaz olarak nitelendirdiği ekonomik tabloya adım adım nasıl gelindi?

Berat Albayrak dönemi

Mehmet Şimşek, 2018 seçimlerinden sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndaki devir teslim töreninde Hazine’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’a teslim etmişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, düşük faiz talebini ilk kez 2003’te başbakanlığı döneminde dile getirmiş, bu konuda Merkez Bankası başkanları ve ekonomi yönetimi ile sık sık karşı karşıya gelmişti. Erdoğan’ın dile getirdiği ‘faiz lobisi’ kavramı da Şimşek döneminde ortaya çıkmıştı.

Siyasi baskı ile yapılan faiz indirimleri her defasında kurlarda yükselişe yol açarken faiz artırımı için Erdoğan’ın ikna edildiği bir sürece geçildi. Ancak Albayrak dönemi, Erdoğan’ın faiz indirimi talebini koşulsuz yerine getiren bir ekonomi yönetiminin de başlangıcı oldu.

Erdoğan’ın faizlerin düşük tutulması yönünde sık sık dile getirdiği söylemler nedeniyle kurların yükseldiği dönemde, ekonomi yönetiminin başına Berat Albayrak’ın getirilmesi, Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik endişeleri daha da artırdı. Düşük faiz politikası nedeniyle kurlardaki ve enflasyondaki artış sürdü.

Berat Albayrak döneminde Merkez Bankası Başkanlığı’na atanan Murat Uysal döneminde faiz yüzde 24 seviyesinden yüzde 8,25′ kadar çekildi. Merkez Bankası Eylül 2020’de politika faizini yüzde 10,25’e yükseltse de kurlardaki artışın önüne geçemedi.

Albayrak’ın Instagram üzerinden istifasını açıkladığı tarihe kadar geçen 28 aylık süreçte dolar TL karşısında yüzde 89 değer kazandı. Başka bir deyişle TL, dolar karşısında yüzde 45 eridi.

Albayrak dönemi Türk Lirası’ndan kaçışın hızlandığı bir dönem olurken, bu dönem yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 62 milyar dolar arttı.

Bakan Albayrak’ın gecikmeli olarak açıkladığı ve adı Yeni Ekonomi Programı olarak değiştirilen 2019-2021 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program da piyasalar ve akademik çevrelerde olumlu etki yaratmadı. Buna göre Albayrak’ın “Burası çok önemli” diyerek açıkladığı program rasyonel beklentilere dayanmayıp temenniden öteye geçmiyordu.

Açıklanan plana göre hükümetin dolar kuru varsayımı 2018 için 4.90, 2019 için 5.63, 2020 için 6.00 ve 2021 için 6.21 idi. Albayrak, Ağustos 2018’de yaptığı açıklamada ise enflasyonun 2019’da tek haneye ineceğini belirtmişti. 2019 yıllık enflasyonu ise resmi rakamlara göre yüzde 11,84 olarak gerçekleşti.

Albayrak dönemde enflasyondaki çift haneli seyirle birlikte işsizlikteki artış da sürdü. Haziran 2018’de yüzde 10,1 olan işsizlik Kasım 2020’de yüzde 13,1 seviyesine çıktı.

Öte yandan Türkiye ekonomisi, Albayrak’ın göreve başladığı 2018’in ikinci yarısında yavaşlayarak resesyona girdi. 2018’de yüzde 2,6, 2019’da yüzde 0,9, 2020’de 1,8 büyüme kaydedilirken 2018’de 9 bin 632 dolar olarak kişi başına milli gelir 8 bin 600 dolara geriledi. Merkez Bankası’nin döviz rezervleri de Albayrak döneminde yüzde 47 erirken kamu borcunda yüzde 92, döviz cinsi borçlarda da yüzde 155 artış yaşandı.

Naci Ağbal ve Lütfi Elvan’ın görevi kısa sürdü

Ekonomistlere göre, kurlardaki artışla beraber ekonomideki olumsuz göstergeler politika değişiklikliği ihtiyacını zorunlu kıldı.

Kasım 2020’de Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı Kararı ile göreve Lütfi Elvan atandı.

Aynı dönem Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal da görevden alınarak başkanlığa eski Maliye Bakanı Naci Ağbal getirildi. 7 Kasım 2020’de göreve başlayan Ağbal’ın döneminde faiz 10,25’ten 19’a yükseltildi. Ancak Ağbal, 4,5 aylık başkanlığının ardından Mart 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alındı.

Ağbal’ın yerine getirilen ve şu an halen görevine devam eden Şahap Kavcıoğlu döneminde ise faiz şimdiye dek 19’dan 8,5’e kadar indirildi. Erdoğan, bu dönemde sık sık faiz indirimlerinin işaretini verdi.

Faiz indirimleri sürerken Mart 2021’de 8,3 lira civarında olan dolar kuru hızla yükselerek çift haneli rakamlara çıktı ve en son 21 lirayı geçti. Enflasyon ise Mart 2021’deki 16’li seviyelerden hızla yükselerek Ekim 2022’de yüzde 85,5 ile zirve yaptı

Merkez Bankası Başkanlığı’na eski Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ise 2016-2018 arasında Kalkınma Bakanlığı görevinde bulunan Lütfi Elvan’ın getirilmesi piyasalarda kredibilitenin yeniden sağlanacağı beklentisine yol açmıştı.

Ancak ikisinin de dönemi kısa sürdü. Ağbal’ın ardından Erdoğan’ın ekonomi politikasına karşı çıktığı kamuoyuna yansıyan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan da 1 Aralık 2021’de görevinden istifa etti.

Nureddin Nebati ve Yeni Ekonomi Modeli

Lütfi Elvan’ın yerine ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2 Aralık 2021’de yayınlanan gece yarısı kararıyla Nureddin Nebati atandı.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin döneminde AKP’nin ‘Yeni Ekonomi Modeli’ olarak adlandırdığı düşük faiz yüksek kur politikasına geçildi. İddia, düşük faizle üretimin ve ihracatın destekleneceği, enflasyonun ise düşürüleceği yönündeydi.

Nureddin Nebati göreve geldikten kısa bir süre sonra şöyle dedi:

“Hani şöyle hayal edersiniz ya ‘Bir uyusam da altı ay sonra uyansam’ diye… Bir uyuyun, altı ay sonra uyanın Türkiye’de… Çok farklı noktalarda olacağız.”

Ancak veriler tam tersini gösterdi. Kasım 2021’de yıllık enflasyon yüzde 21,3 iken, Aralık’ta yüzde 36, Mart’ta yüzde 61 ve Mayıs’ta yüzde 73’ü geçti.

Bakan Nebati, 22 Aralık 2021’de katıldığı canlı yanında kullandığı sözlerle de gündem oldu. “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” diyen Bakan Nebati, program sunucusuna gözlerindeki ışıltıyı görüp görmediğini sordu.

Bakan Nebati’nin rasyonellikten uzak bulunan, enflasyon ve ekonomi hakkındaki iyimser açıklamaları devam ederken ekonomik görünüm kötüleşmeye devam etti. Kavcıoğlu başkanlığındaki Merkez Bankası’nın faiz indirimleriyle birlikte 2 Aralık 2021’de 13,4 seviyelerinde olan dolar kuru bugünlerde 21 lirayı aştı.

Kasım 2021’de yüzde 21,31 olan enflasyon yüzde 85,5 ile tarihi zirveyi gördü, artan hayat pahalılığıyla asgari ücret açlık ve yoksulluk sınırının altında kaldı. Türkiye geçen yıl yüzde 5,6 oranında büyürken 2021’de yüzde 26,9 olan iş gücünün büyümeden aldığı pay, 2022’de yüzde 23,7’ye inerek 2000’li yılların en düşük düzeyine geriledi. Yoksulluk oranı da yüzde 14 ile son 5 yılın en yüksek seviyesini gördü. Yılın ilk çeyreğinde yüzde 4 büyüme gerçekleşirken resmi işsizlik yüzde 10 ile çift haneli rakamlarda seyrini sürdürüyor. DİSK’e göre geniş tanımlı işsizlik oranı ise yüzde 21,8.

Yine bu dönemde kurları baskı altında tutmak için getirilen kur korumalı mevduat da yüksek maliyeti nedeniyle bütçede ağır bir yüke yol açtı. Türkiye’nin bütçe açığı Ocak-Nisan döneminde 382,5 milyar TL’ye çıkarken, dört ayda yıl sonu için öngörülen bütçe açığının yüzde 58’ine ulaşıldı.

Kuru baskılamak için ihracatçıdan gelen döviz gelirleri, Kur Korumalı Mevduat kanalıyla gelen dövizler ve swaplar kullanılsa da Merkez Bankası rezervlerindeki düşüşün de önüne geçilemedi. Merkez Bankası net rezervi 19 Mayıs haftasında eksi 0,2 milyar dolar seviyesine gerileyerek 21 yıl sonra ilk kez negatife geçti. Swap hariç net rezervler eksi 60,3 milyar dolarla kritik bir seviyeye geldi.

Kuru sabit tutma politikasının bir parçası olarak Türkiye’de ithalat ucuzlarken ihracat daha pahalı hale geldi. Dış ticaret açığı ve cari açıkta uçurum büyüdü.

Türkiye, 2021 yılında 46 milyar dolar dış ticaret açığı vermişken açık 2022 yılında 110 milyar dolara ulaştı. Dış ticaret açığı, yılın ilk beş ayında ise 56,1 milyar dolara yükseldi. Son açıklanan verilere göre 12 aylık cari açık da şubat ayında 55,4 milyar dolar ile 10 yılın zirvesini görürken martta 54,2 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Mehmet Şimşek döneminin tablodaki etkisi ne?

Öte yandan ekonomistler ekonomide dışa bağımlılık çözülmedikçe ve üretim odaklı bir yapısal dönüşüm gerçekleşmedikçe Türkiye ekonomisinin uzun vadede bir kazanım sağlamayacağının da altını çiziyor. Buna göre Türkiye ekonomisinde gelinen noktada Şimşek döneminde hayata geçirilen enflasyonu düşürmeye odaklı piyasacı yaklaşımın da etkisi var.

Türkiye ekonomisindeki durumun küresel ekonomideki gelişmelerden bağımsız düşünülmemesi gerektiğinin altını çizen ekonomistlere göre, Şimşek’in görevde olduğu 2008 sonrası dönemde gelişmiş ülke merkez bankalarının parasal genişlemeye gitmesi birçok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye’nin de elini kolaylaştırdı. Ancak sıcak parayla büyümenin bedeli ulusal tasarruf oranında olağanüstü bir düşme ve bunun yanında kronikleşen işsizlik ve sanayisizleşmeye yol açtı.

Ekonomide fiyat istikrarını hedefiyle enflasyonu düşürmeyi önceleyen politikaların uluslararası finans çevrelerine bir güvence vermek ve Türkiye’nin kredibilitesini artırmak açısından önemli olduğuna işaret eden ekonomistler, bu reçeteyle son dönemde ciddi hasar alan toplumun büyük bir zorlukla karşılaşacağını, bu nedenle gelir destekleyici politikaların da geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.

Paylaşın

JPMorgan’dan “Merkez Bankası Faizi Yüzde 25’e Yükseltebilir” İddiası

“Tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelen ve ekonomide “rasyonel zemin” sinyali veren Mehmet Şimşek’in yetkin bir ekip kurması ve gerekli adımları atmasına izin verilmesi halinde ekonomiyi “uçurumun kenarından alabileceği” yorumları yapılırken, yabancı kurumların politika faizine ilişkin sert artış beklentileri de birbirini izliyor.

ABD merkezli yatırım bankası ve finansal hizmetler şirketi JPMorgan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Haziran toplantısında yüzde 8,50 seviyesinde olan politika faizini yüzde 25’e yükseltmesinin olası olduğuna işaret etti.

Bloomberg’in haberine göre ABD bankası JPMorgan tarafından Pazartesi günü yayımlanan notta TCMB’nin 22 Haziran’daki para politikası toplantısında veya “belki daha da erken bir tarihte” politika faizini yüzde 25’e yükseltebileceği belirtildi.

JPMorgan ekonomistleri, müşterilerine gönderdikleri araştırma notunda, “Politika faizinin 22 Haziran toplantısında veya belki de daha önce mevcut yüzde 8,5 seviyesinden yüzde 25’e yükseltilmesi ve bununla birlikte ihtiyaç olması halinde daha küçük artışların yapılabileceğine işaret eden bir yönlendirme metni yayımlanması olasılıklar dahilinde. Yüzde 30 olan yıl sonu politika faizi tahminimizde değişikliğe gitmiyoruz” ifadelerine yer verdi.

SocGen de 6,5 puanlık artış bekliyor

Societe Generale de Türkiye ile ilgili yeni analizinde politika faizinin yüzde 15’e yükseltileceğini öngördü. Kurumun müşterilerine gönderdiği notta Türkiye ile ilgili ana riskler olarak geri dönülen politika ortodoksisine dair hayal kırıklığı oluşması ve yeni ekonomi yönetiminin ihracatı desteklemek için para birimini zayıflatması ihtimalleri gösterildi.

Kurum, politika faizinin 22 Haziran’da 650 baz puan artışla yüzde 15’e yükseltilmesini, ardından Temmuz ve Ağustos aylarında 500’er baz puan artırımlar gerçekleştirilmesini bekliyor.

Şimşek adı TCMB için geçen Erkan ile görüştü

TCMB Başkanlığı için adı geçen Hafize Gaye Erkan, Pazartesi sabahı Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile görüşmüştü.

Diğer yandan, halen bu görevde bulunan Şahap Kavcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ‘uyumlu’ bir çalışma göstermişti. Buna karşılık, kamuoyunda yoğun biçimde aralarında eski banka genel müdürlerinin de olduğu bir dizi isim dile getiriliyor.

Paylaşın

Ekonomide “Rasyonel Zemin” Sinyali Veren Mehmet Şimşek Kimlerle Yollarını Ayıracak?

2015-2018 yıllarında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı, 2009-2015 yıllarında ise Maliye Bakanlığı yapan Mehmet Şimşek’in yeni kabinede “tam yetkili Hazine ve Maliye Bakanı” olarak göreve gelmesinin ardından ekonomi yönetiminde büyük değişiklikler olması bekleniyor.

Uzmanlar, Mehmet Şimşek’in yetkin bir ekip kurması ve gerekli adımları atmasına izin verilmesi halinde ekonomiyi “uçurumun kenarından alabileceği” yorumunu yapıyor.

Ekonomim’den Mehmet Kaya’nın haberine göre, Merkez Bankası Başkanlığı için Mehmet Şimşek ile uyumlu bir politikayı benimseyebilecek kişiler üzerinde duruluyor. Diğer yandan, halen bu görevde bulunan Şahap Kavcıoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ‘uyumlu’ bir çalışma göstermişti. Buna karşılık, kamuoyunda yoğun biçimde aralarında eski banka genel müdürlerinin de olduğu bir dizi isim dile getiriliyor. Bunlar arasında en öne çıkan ise Hafize Gaye Erkan oldu.

BDDK ve SPK’de de değişiklikler olabileceği kaydedildi. BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben’in 2015’ten itibaren fasılalı da olsa BDDK’da görev yaptığını hatırlatılarak, kendisinin de değişiklik isteyebileceği vurgulanıyor. Akben’in yerine gelecek isimler arasında İkinci Başkan Yakup Asarkaya ve Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Taha Çakmak’ın adı geçiyor.

Danışma nitelikli finans, yatırım, teknoloji ofisleri ile özellikle düzenlemelerde zaman zaman etkili olabilen Ekonomi Politikaları Kurulu, Strateji ve Bütçe Başkanlığı gibi yarı idari görev yapan birimlerde “kan tazeleme” nitelikli değişiklikler bekleniyor.

Strateji ve Bütçe Başkanlığında Başkan İbrahim Şenel’in devam etmesinin beklendiği diğer yandan SGK Başkanı Kürşad Arat’ın da adının geçtiği kaydedildi.

Sosyal Politikalar Kurulu, Vedat Işıkhan’ın Bakan olması nedeniyle boşalmıştı. Buraya atama yapılacak. Görevden alınacak üst düzey bürokratlardan birinin bu göreve getirilebileceği kaydediliyor.

Paylaşın

Mehmet Şimşek: Her Alanda Öngörülebilirliğin Artırılması Hayati Önem Taşımakta

Hazine ve Maliye Bakanlığı görevini Nurettin Nebati’den devralan Mehmet Şimşek, “Orta vadede enflasyonun tek haneye düşürülmesi, her alanda öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır” dedi.

Attıkları her adımın Türkiye’ye güveni ve istikrarı güçlendirmeye devam etmesinin öneminin altını çizen Şimşek, “Şahsıma zorluklar ve yüksek beklentilerle dolu ağır bir görev verildiğini biliyorum. İnşallah hep birlikte bu süreçten alnımızın akıyla çıkacağız” diye konuştu.

Yeni kabinede yeniden Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen Mehmet Şimşek, görevi törenle Nureddin Nebati’den devraldı. Şimşek devir töreninde yaptığı konuşmada, piyasaları rahatlatmaya yönelik ifadeler kullandı.

Hükümetin temel hedefinin toplumsal refahı arttırmak olduğunu söyleyen Şimşek, “Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır. Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” dedi.

“Politik gerginliklerin arttığı bir dönemde kurumsal kalite ve kapasiteyi güçlendirerek makro finansal istikrarı önceliklendireceklerini” vurgulayan Bakan, “Vakit kaybetmeden orta vadeli program çalışmalarımıza başlayacağız. Sürdürülebilir yüksek büyüme için mali disiplinin tesis edilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması temel hedefimiz olacaktır” diye konuştu.

Bakan Şimşek, sözlerine şöyle devam etti: “Orta vadede enflasyonun tek haneye düşürülmesi, her alanda öngörülebilirliğin artırılması, cari açığı azaltacak yapısal dönüşümün hızlandırılması ülkemiz için hayati önem taşımaktadır.”

Attıkları her adımın Türkiye’ye güveni ve istikrarı güçlendirmeye devam etmesinin öneminin altını çizen Şimşek, “Şahsıma zorluklar ve yüksek beklentilerle dolu ağır bir görev verildiğini biliyorum. İnşallah hep birlikte bu süreçten alnımızın akıyla çıkacağız” diye konuştu.

AK Parti ve Erdoğan’ın zaferiyle sonuçlanan seçimlerin ardından, Cumhurbaşkanı’nın ekonomiyi toparlamak için kimi göreve getireceği merak konusu olmuştu. Beş yıldır uluslararası şirketlerde çalışmalarına devam eden eski Bakan Şimşek daha önce siyasete dönmeyi düşünmediğini açıklamıştı. Erdoğan’ın seçim öncesi ve sonrası yaptıkları görüşmeler sonucu Şimşek‘i yeniden göreve gelmesi için ikna ettiği belirtilmişti.

Mehmet Şimşek kimdir? 

2007, 2011, Haziran 2015 ve Kasım 2015 genel seçimlerinde AKP’den  milletvekili seçilen Şimşek, 2009 yılında “Maliye Bakanlığı” görevini yürüttü. “Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı” ve “Başbakan Yardımcılığı” görevlerinde de bulunan Şimşek IMF ve Dünya Bankası’nda 2007 – 2009 yılları arasında  “Türkiye Guvernörlüğü” görevini üstlendi.

Binali Yıldırım, 2016 yılında Başbakan olunca “Ekonomik Koordinasyon Kurulu Başkanlığı” görevi Şimşek’ten alınıp Yıldırım’a verilmişti. Daha sonra siyasetten uzaklaşan Şimşek, bir süredir uluslararası finans kuruluşlarında görev yapıyordu.

Uzmanlar, uluslararası sermeye çevrelerinin yakından tanıdığı bir isim olan Şimşek’in göreve gelişine   yapısal reformların da eşlik etmesinin gerekliliğini vurguluyor. Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı’nın ekonomi politikalarında Şimşek’e ne kadar özgürlük tanıyacağının kritik önemde olacağına da dikkat çekiyor.

Paylaşın

Hazine’nin Yüksek Riskli Borçları 929 Milyar Liraya Yükseldi

Hazine’nin olumsuz gelişmelere karşı daha az riskli olan sabit faizli borçların toplam borç stoku içindeki ağırlığı 4 ay içinde yüzde 71,39’dan yüzde 70.96’ya gerilerken tutar olarak yüzde 9,1 artarak 3 trilyon 256 milyara çıktı.

Buna karşılık riski görece daha yüksek olan değişken faizli borçlar aynı dönemde yüzde 16,7 artarak 796 milyardan 929 milyara yükseldi. TÜFE’ye endeksli borçlar ise 4 milyar TL artarak 403 milyar oldu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 30 Nisan itibarıyla merkezi yönetim brüt borç stoku verilerini açıkladı.

Resmi verilere göre, merkezi yönetim brüt borç stoku yıl başından bu yana 408 milyar lira artarak 4 trilyon 180 milyar liradan 4 trilyon 588 milyar liraya yükseldi. Risk primindeki artışla birlikte dış borçlanma maliyetlerinin artması Hazine’nin borçlanmada içeriye dönmesine yol açtı.

Sözcü’den Erdoğan Süzer’in haberine göre, yılın ilk 4 ayında Türk Lirası cinsinden borç stoku 289 milyar lira artarken yabancı para cinsinden borçlardaki artış 120 milyar lira oldu. 4,6 trilyonluk borcun yaklaşık yarısı iç, yarısı da dış borçlardan oluşuyor.

Hazine verilerine göre, bu yılın Ocak ayında 4 trilyon 180 milyar liralık merkezi yönetim brüt borç stokunun 1 trilyon 979 milyarı iç borç, 2,2 trilyonu ise dış borçlardan oluşuyordu. Son 4 aylık dönemde dış borçlanma şartlarının ağırlaşıp iç borçlanmaya ağırlık verilmesiyle birlikte dış borç stokunda azalma, iç borç stokunda artış yaşandı.

Böylece 30 Nisan itibarıyla 4,6 trilyonluk borç stokunun 2 trilyon 293 milyarı iç, 2 trilyon 295 milyarı dış borçlardan oluştu. Dış borçla iç borç stoku arasındaki makas kapandı, iç-dış denge eşitlendi.

Hazine 4 aylık dönemde yurt içinden 314 milyar TL, yurt dışından 94 milyar TL yeni borç aldı. Bununla birlikte döviz cinsinden borçların stoktaki ağırlığı azalarak da olsa devam etti. 30 Nisan itibarıyla 4,6 trilyon liralık borç stokunun yüzde 37,8’i TL, yüzde 62,2’si döviz cinsinden oluşuyor. Yılın başında TL borçlar yüzde 34,6, döviz borçlar yüzde 65,4 düzeyinde bulunuyordu.

Merkezi yönetim borç stokunun faiz yapısında da yılın başına göre değişim yaşandı. Olumsuz gelişmelere karşı daha az riskli olan sabit faizli borçların toplam borç stoku içindeki ağırlığı 4 ay içinde yüzde 71,39’dan yüzde 70.96’ya gerilerken tutar olarak yüzde 9,1 artarak 3 trilyon 256 milyara çıktı.

Buna karşılık riski görece daha yüksek olan değişken faizli borçlar aynı dönemde yüzde 16,7 artarak 796 milyardan 929 milyara yükseldi. TÜFE’ye endeksli borçlar ise 4 milyar TL artarak 403 milyar oldu.

Paylaşın

Hazine’nin Borcu 4 Trilyon 588 Milyar Lirayı Aştı

Merkezi yönetim brüt borç stoku, nisan sonu itibarıyla 4 trilyon 588,1 milyar lira oldu. Borç stokunun 1 trilyon 736,7 milyar lira tutarındaki kısmı Türk lirası, 2 trilyon 851,4 milyar lira tutarındaki bölümü ise döviz cinsi borçlardan oluştu.

Haber Merkezi / Ayrıca, hazine alacakları, nisan sonu itibarıyla 21 milyar lira oldu. Alacak stoku içindeki en yüksek payı 8,7 milyar lirayla mahalli idareler oluşturdu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 30 Nisan itibarıyla merkezi yönetim brüt borç stoku verilerini açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Merkezi yönetim borç stoku 30 Nisan 2023 tarihi itibarıyla 4.588,1 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Borç stokunun 1.736,7 milyar TL tutarındaki kısmı Türk Lirası cinsi, 2.851,4 milyar TL tutarındaki kısmı döviz cinsi borçlardan oluşmaktadır.”

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 30 Nisan itibarıyla Hazine alacaklarına ilişkin verileri de açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Hazine Alacak stoku 30 Nisan 2023 tarihi itibarıyla 21 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Hazine alacak stoku içerisinde en yüksek pay 8,7 milyar TL ile Mahalli İdareler’e aittir. 2023 Nisan ayı sonu itibarıyla Hazine alacaklarından toplam 1 milyar TL tahsilat gerçekleştirilmiştir.”

Paylaşın

Nisan Ayında Bütçe 132,5 Milyar TL Açık Verdi

Merkezi yönetim bütçesi, nisan ayında 132,5 milyar TL, ocak-nisan döneminde 382,5 milyar TL açık verdi. Bütçe açığı, geçen sene nisanda 50,2 milyar TL, ocak-nisan döneminde 19,4 milyar TL olmuştu. Nisanda bütçe geliri 268 milyar TL olurken, bütçe gideri 400,4 milyar TL oldu.

Haber Merkezi / Ocak-nisan döneminde ise toplam gelir 1 milyon 63 milyar TL, toplam gider 1 milyon 445 milyar TL oldu. Faiz dışı açık, nisanda 98 milyar TL, ocak-nisan döneminde 247,3 milyar TL oldu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, “Nisan 2023 Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri” raporunu yayınladı.

Buna göre, nisan ayında merkezi yönetim bütçe giderleri 400,4 milyar TL, bütçe gelirleri 268 milyar TL ve bütçe açığı 132,5 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 365,9 milyar TL ve faiz dışı açık ise 98 milyar TL olarak gerçekleşti.

Bütçe Dengesi

Merkezi yönetim bütçesi nisan ayında 50 milyar 167 milyon TL açık vermiş iken 2023 yılı Nisan ayında 132 milyar 471 milyon TL açık verdi.

Nisan ayında 31 milyar 33 milyon TL faiz dışı açık verilmiş iken 2023 yılı Nisan ayında 97 milyar 974 milyon TL faiz dışı açık verdi.

Bütçe Giderleri

Merkezi yönetim bütçe giderleri Nisan ayı itibarıyla 400 milyar 444 milyon TL olarak gerçekleşti. Faiz harcamaları 34 milyar 497 milyon TL, faiz hariç harcamalar ise 365 milyar 947 milyon TL olarak gerçekleşti.

2023 yılında merkezi yönetim bütçe giderleri için öngörülen 4 trilyon 469 milyar 570 milyon TL ödenekten Nisan ayında 400 milyar 444 milyon TL gider gerçekleşti.

Geçen yılın aynı ayında ise 214 milyar 281 milyon TL harcama yapıldı. Nisan ayı bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 86,9 oranında arttı.

Giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 7,6 iken 2023 yılında yüzde 9 oldu. Faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı ayına göre yüzde 87,5 oranında artarak 365 milyar 947 milyon TL olarak gerçekleşti.

Faiz hariç giderlerin bütçe ödeneklerine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 7,8 iken 2023 yılında yüzde 9,4 oldu. Nisan ayı bütçe giderlerinin ekonomik sınıflandırma bazında bir önceki yıla göre kıyaslamasını gösteren grafik aşağıda yer aldı.

Bütçe Gelirleri

Merkezi yönetim bütçe gelirleri Nisan ayı itibarıyla 267 milyar 973 milyon TL olarak gerçekleşti. Vergi gelirleri 232 milyar 704 milyon TL, genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 26 milyar 247 milyon TL oldu.

2022 yılı Nisan ayında bütçe gelirleri 164 milyar 114 milyon TL iken 2023 yılının aynı ayında yüzde 63,3 oranında artarak 267 milyar 973 milyon TL olarak gerçekleşti.

Bütçe tahminine göre bütçe gelirlerinin Nisan ayı gerçekleşme oranı 2022 yılında yüzde 6,4 iken 2023 yılında yüzde 7 oldu.

2023 yılı Nisan ayı vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 70,8 oranında artarak 232 milyar 704 milyon TL oldu. Vergi gelirlerinin bütçe tahminine göre gerçekleşme oranı ise 2022 yılında yüzde 6,2 iken 2023 yılında yüzde 7,3 oldu.

2023 yılı Ocak-Nisan döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri 1 trilyon 445,2 milyar TL, bütçe gelirleri 1 trilyon 62,7 milyar TL ve bütçe açığı 382,5 milyar TL olarak gerçekleşti. Ayrıca, faiz dışı bütçe giderleri 1 trilyon 310 milyar TL ve faiz dışı açık ise 247,3 milyar TL olarak gerçekleşti.

Bütçe Dengesi

Merkezi yönetim bütçesi 2022 yılı Ocak-Nisan döneminde 19 milyar 358 milyon TL açık vermiş iken 2023 yılı Ocak-Nisan döneminde 382 milyar 496 milyon TL açık verdi.

2022 yılı Ocak-Nisan döneminde 84 milyar 615 milyon TL faiz dışı fazla verilmiş iken 2023 yılı Ocak-Nisan döneminde 247 milyar 342 milyon TL faiz dışı açık verdi.

Ocak-Nisan dönemi gerçekleşmelerinin bütçe başlangıç ödeneklerine göre gerçekleşme oranlarını gösteren grafik ise aşağıda yer aldı.

Merkezi yönetim bütçe giderleri Ocak-Nisan dönemi itibarıyla 1 trilyon 445 milyar 197 milyon TL olarak gerçekleşti.

Faiz harcamaları 135 milyar 154 milyon TL, faiz hariç harcamalar ise 1 trilyon 310 milyar 42 milyon TL olarak gerçekleşti.

2023 yılı Ocak-Nisan döneminde merkezi yönetim bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 83,9 oranında artarak 1 trilyon 445 milyar 197 milyon TL olarak gerçekleşti.

Faiz hariç bütçe giderleri geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 92,1 oranında artarak 1 trilyon 310 milyar 42 milyon TL olarak gerçekleşti.

Bütçe Gelirleri Merkezi yönetim bütçe gelirleri Ocak-Nisan dönemi itibarıyla 1 trilyon 62 milyar 701 milyon TL olarak gerçekleşti. Vergi gelirleri 863 milyar 739 milyon TL, genel bütçe vergi dışı gelirleri ise 160 milyar 368 milyon TL oldu.

2022 yılı Ocak-Nisan döneminde bütçe gelirleri 766 milyar 638 milyon TL iken 2023 yılının aynı döneminde yüzde 38,6 oranında artarak 1 trilyon 62 milyar 701 milyon TL olarak gerçekleşti.

2023 yılı Ocak-Nisan dönemi vergi gelirleri tahsilatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46 oranında artarak 863 milyar 739 milyon TL oldu.

Paylaşın

Hazine ve Maliye Bakanlığı Açıkladı: Hazine 4 Ayda 417 Milyar TL Açık Verdi

Hazine, ocak-nisan döneminde toplamda 417 milyar lira nakit açık verdi. Hazine, geçen yıl ocak-nisan döneminde 66,8 milyar TL, nisan ayında ise 43,7 milyar TL açık vermişti.

Haber Merkezi / 2022’nin ilk dört ayında 82,3 milyar TL olan Hazine’nin net borçlanması, bu yıl aynı dönemde 286,8 milyar TL’ye yükseldi.

Geçen sene ilk 4 ayda 93 milyar TL olan Hazine’nin faiz harcamaları, bu yıl aynı dönemde 115,4 milyar TL’ye yükseldi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2023 yılı Nisan ayına ilişkin ‘Hazine nakit gerçekleşmeleri’ verilerini yayımladı.

Buna göre, Hazine’nin nisan ayı nakit açığı 159,1 milyar TL oldu. Nisanda faiz dışı nakit açığı ise 132,1 milyar TL olarak açıklandı.

Böylece, seçim öncesi dört ayda ocak-nisan döneminde Hazine, toplamda 417 milyar TL nakit açığı vermiş oldu.

Hazine, Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaşandığı şubat ayında 171,5 milyar TL açık vermiş ve bu rakam aylık bazda rekor olarak kayıtlara geçmişti.

Hazine’nin geçen yıl ocak-nisan döneminde 66,8 milyar TL, nisan ayında ise 43,7 milyar TL açık vermişti.

Geçen sene ilk dört ayda 93 milyar TL olan Hazine’nin faiz harcamaları, bu yıl aynı dönemde 115,4 milyar TL’ye yükseldi.

2022’nin ilk dört ayında 82,3 milyar TL olan Hazine’nin net borçlanması, bu yıl aynı dönemde 286,8 milyar TL’ye yükseldi.

Paylaşın