Aslı Der Kimdir? Hayatı, Eserleri

22 Temmuz 1975 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Aslı Der, Galatasaray Lisesi’nde eğitim aldı. Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun olan Aslı Der, İngilizce ve Fransızcadan çeviriler yaptı, firmalar için yayınlar hazırladı.

İlk kitabı Küçük Cadı Şeroks’u, aynı karakterin diğer macerası olan Büyük Tuzak izledi. Bu eser Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği (ÇGYD) tarafından 2007 Yılın En İyi Çocuk Romanı seçilerek ödül aldı. Ayrıca aynı kitap ile 2010’da Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu’nun (IBBY) Onur Listesi’ne girdi. Yazar Şeroks’un maceralarını üçüncü kitap olan Barış Odaları ile devam ettirdi.

Çocuk kitaplarında uyguladığı fantastik kurgu ile dikkat çeken yazar, Tehlikeye 3 Yolculuk ve Kayıp Rüyacı eserleriyle de okuyucusu ile buluştu. İlk çocukluk dönemi için yazdığı eserlerin yanı sıra gençler için de eserler kaleme aldı. İlk gençlik romanı Defne’yi Beklerken’in ardından Darmadağın kitaplarını da yazdı. Aslı Der, evli ve iki çocuk annesidir.

Yazarın sevilen eserlerinden olan Küçük Cadı Şeroks, okuyucusuna fantastik bir sayfa açar ve orada yeni maceralar sunar. Alışılmışın dışında masalsı bir dille Şeroks, maceradan maceraya atılır. Şeroks’un yaşadığı maceralar hem okuyucuyu kurgunun içine çeker hem de ana karakter ile yeni şeyler öğrenme ve bu yeni şeyleri sorgulama fırsatı sağlar.

Yazarın eserlerine genel olarak bakıldığında ilk dikkat çeken unsur, bunların okuyucunun ruhsal ihtiyaçlarını karşılamadaki yeterliliğidir. Eserin hitap ettiği yaş grubuna göre kurgu ayarlanmış, dönemin özellikleri göz ardı edilmemiştir. Dönem okuyucusunun ilgi duyduğu konular kurguda sıklıkla verilmiştir.

Sosyal ve duygusal gelişim açısından eserlerde olumlu mesajlar görülebilir. Karakterlerin sosyal ve bireysel alanlarda yaşadığı olaylar üzerinden okuyucuya birtakım problemlerin ve bunların çözüm yollarının mesajı iletilir. Fakat bazen karakterler de çözümsüz kalır. Hatta bu problemler karakteri ağır psikolojik sorunlara iter.

Eserlerindeki olaylar birbiri ardına çözülen düğümler gibi bütünden parçaya, parçadan bütüne bir akış izler. Zaman olgusu okuyucu tarafından kavranabilecek niteliktedir. Olayın başlayışı ve bitişi okuyucu için anlamlı bir zaman diliminde geçer. Açık ve sade bir dille, sürükleyici bir üslupla eser sona doğru ilerler. Eserlerde zaman bakımından geridönüşleri ve ya tam tersi durumları görmek mümkündür.

Yazarın eserlerinde seçtiği temalarda kız çocuklarının toplum tarafından gördüğü baskı, aile içi iletişim problemleri, topluma ayak uydurmada yaşanılan zorluklar kurgu içerisinde kendini belli eder. Karakterlerin yaşadığı bu durumlar okuyucuya olayları uzaktan izleme ve objektif değerlendirme imkânı sunar.

İlk çocukluk dönemi için yazılmış eserlerde sık konuşmalar ve kısa paragraflarla metnin canlılığı ve çeşitliliği artırılmıştır. Fakat gençlik dönemi eserlerinde, okuyucunun da özellikleri dikkate alınarak sık konuşmalardan ziyade, iç hesaplaşmaların yoğunlaştığı görülür.

(Kaynak: yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Arzu Çur Kimdir? Hayatı, Eserleri

1967 yılında Bursa’da dünyaya gelen Arzu Çur, çocukluk ve ilk gençlik yılları; İstanbul, Diyarbakır ve Eskişehir’de geçirdi. 1984 yılında İstanbul’da Gültepe Endüstri Meslek Lisesini bitiren Arzu Çur, 1992 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölümünden mezun oldu.

1997 yılından beri yazarlıkla uğraşan Arzu Çur, 1997 yılından bu yana kaleme aldığı şiir, öykü ve denemeleriyle yazı hayatına başlamıştır. Yazarın ilk romanı Ayşegül Boşanıyor adıyla İletişim Yayınları tarafından 2004 yılında yayımlanmıştır.

Yazar, bu romanda boşanma olgusunun gündelik hayatta gerçekten nasıl yaşandığını; bir tarafta boşanıyor olmanın psikolojisini yeniden, yeniden inşa etmenin bezdirici duygusal mesaisinin; diğer tarafta yeni bir hayata başlama itkisinin altında bulunan kahramanı Ayşegül’ün şahsında sorgulamıştır.

Arzu Çur, ayrıca Tanıl Bora tarafından derlenen; Ahmet Turan Alkan, Haydar Ergülen ve Hasan Ali Toptaş gibi isimler tarafından katkı sağlanan Taşraya Bakmak adlı esere, taşradaki kadın sorunsalını ele alarak “Kadınlar: Taşranın Yurtsuzları” başlıklı makalesiyle katkı yapmıştır. Yayınları dikkate alındığında yazarın kadın meselelerine eğildiği görülmektedir.

Arzu Çur’un eserleri: Çeliktepeli Delikanlı Kızlar İçin, Geçiyordun Uğradın, Kalbimin Son Gözağrısı, Kalsa da Gitse de, Kurdele Türküsü, Nişanlı Midye 1168, Umut

Paylaşın

Alev Alatlı Kimdir? Hayatı, Eserleri

1944 yılında İzmir’in Menemen ilçesinde Fürüzan ve Ertuğrul Alatlı’nın kızı olarak dünyaya gelen Alev Alatlı, ilkokula Ankara Mimar Kemal İlkokulunda başlar, bir dönem Karaköse’de okuduktan sonra Erzurum Kültür Kurumu İlkokulundan mezun olur.

Ankara Namık Kemal Ortaokulunu bitirdikten sonra babasının Japonya’ya askerî ataşe olarak atanması sonucu liseyi Tokyo şehrindeki American School in Japan’da okur. Ortaokul İngilizcesiyle gittiği bu Amerikan kolejini başarıyla bitirir. İngilizcenin yanı sıra burada Japoncayı da öğrenir.

Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi İstatistik Bölümüne girer. Ekonomi & İstatistik lisansını ODTÜ, Ekonomi & Ekonometri Yüksek Lisansını Fulbright bursu ile gittiği ABD, Vanderbilt Üniversitesinden (Nashville,Tennessee) aldı.

Felsefe öğrenimine  de başlayan Alev Alatlı doktora çalışmalarını New Hampshire, Dartmouth College’de sürdürdü. İlâhiyat, Düşünce ve Medeniyet Tarihi üzerinde yoğunlaştı. 1974’de Türkiye’ye döndü, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğretim görevlisi, Ankara Devlet Planlama Teşkilatında kıdemli ekonomist olarak çalıştı.

California Üniversitesi (Berkeley) ile ortak psiko-dilbilim çalışmaları yürüttü. Cumhuriyet Gazetesi ile birlikte “Bizim English” adında bir dergi çıkaran Alatlı, daha sonra Türk Yazarlar Kooperatifinde (YAZKO) başkan yardımcısı olarak görev aldı.

1985 ve 1986 yıllarında Edward Said’in “Haberlerin Ağında Islam” (Covering Islam) and “Filistin’in Sorunu” (The Question of Palestine) yayınlandı. Filistin davasını duyurmak üzere yaptığı çalışmalar, 1986’da Tunus’ta sürgünde olan Yaser Arafat tarafından “Özgürlük Madalyası” ile onurlandırıldı.

2006 yılında Rusya’da Mihail Aleksandroviç Şolohov 100. Yıl Edebiyat Ödülü’nü aldı. 2014 yılında edebiyat alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülünün sahibi oldu.

2012 yılında Bülent Ecevit Üniversitesi; 2017 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi tarafından fahri doktora payesi ile onurlandırıldı.

2005-2017 yılları arasında Kapadokya Meslek Yüksekokulu mütevelli heyet başkanı olarak görev yapmıştır. 2017 yılı itibariyle de Kapadokya Üniversitesi mütevelli heyet başkanı olarak görevini sürdürmektedir.

Alev Alatlı’nın Eserleri

Roman: Yaseminler Tüter Mi Hala? (1985), İşkenceci (1986), Kadere Karşı Koy A.Ş. (1995), Or’da Kimse Var mı?: Viva La Muerte (Yaşasın ölüm) (1992), Nuke Türkiye (1993), Valla Kurda Yedirdin Beni (1993), O.K. Musti Türkiye Tamamdır (1994), Schrödinger’in Kedisi: Kabus (2001), Rüya (2001)…, Gogol’un İzinde: Aydınlanma Değil Merhamet!., Dünya Nöbeti (2005), Eyy Uhnem Eyy Uhnem (2008)

İnceleme – Deneme: Aydın Despotizmi (1986), Eylül (1998), Hayır Diyebilmeli İnsan (2005), Şimdi Değilse Ne Zaman?, Hollywood’u Kapattığım Gün (2009)

Tercüme: Haberlerin Ağında İslam (özgün adı: Covering Islam) (1985)- Edward W. Said, Filistin’in Sorunu (özgün adı: The Question of Palestine) (1986) – Edward W. Said, En Emin Yol “Akvam ül-Mesâlik’li Marifat Ahval el-Memalik” (Kasım 1986) – Tunuslu Hayreddin Paşa

Köşe Yazarları ve Obskürantizm (araştırma): Ayrıca yazarın internet sitesi tartışma grubuyla birikte hazırladığı Safsata Kılavuzu isimli bir kitabı vardır. (Ocak 2001, Boyut Yayınları.)

Paylaşın

Afet Ilgaz Kimdir? Hayatı, Eserleri

2 Ocak 1937 yılında Çanakkale’nin Ezine İlçesinde dünyaya gelen Afet Ilgaz (Muhteremoğlu), 16 Ocak 2015 yılında hayatını kaybetmiştir. Afet Ilgaz’ın mezarı Yedikule Mezarlığı’ndadır.

Çocukluğunun üç yılı, babasının işi dolayısıyla Kars ve Iğdır’da geçti. Okula Iğdır’da başladı. Babasının mesleği dolayısıyla Ankara’ya taşındılar. Ezine’de bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a yerleştiler. Ilgaz’ın çocukluğu ve genç kızlığı, dindar bir muhit olan Kocamustafapaşa’da geçti.

Bu semtteki yaşamına, hikâyelerinde çok yer veren yazar, bu durumu “Ben çocukluğumdan beri bu havayı soludum. Muhafazakâr insanlardan oluşan bir ailede büyüdüm. Yazılarıma yasadıklarım aksetti. Semtin bende uyandırdığı intibalar ve ruhumda oluşturduğu düğümlerin çözülmesi gerekiyordu. Başörtülüler’de böyle bir girişim vardır.” diyerek açıklar. Ilgaz’ın babası Kırım kökenli bir Bulgaristan göçmeni, annesi ise Ezinelidir.

Iğdır ve Kars‘ı rüya şehirleri olarak nitelendirerek buraları, en güzel hatıralarının cereyan ettiği yerler olarak görür. Iğdır’da başladığı ilköğrenimini İstanbul’da tamamlayan Ilgaz, sonrasında 8 yıl (1949-1957) aynı okulda okumuştur. Çapa Uygulama Ortaokulu’ndan sonra, Çapa Öğretmen Okulu, sonrasında ise Çapa Eğitim Enstitüsü’nde öğrenim görmüştür. Öğreniminin hemen ardından Pınarhisar’a ortaokul öğretmeni olarak atanmıştır.

Türkoloji’ye girmek ve üniversitede kalmak düşüncesinde olan yazar görevinden istifa ederek İstanbul’a gelir. Eğitim Enstitüsü’nde yeterli bir eğitim aldığına inanmayan Ilgaz üniversiteye giriş döneminde, kararından vazgeçerek Türkoloji’ye değil, Felsefe ’ye kayıt yaptırır. Ilgaz felsefe öğrenimine başladığı yıl, Latin ve Grek edebiyatını ve dillerini öğrenmek üzere Klasik Filolojiye kaydolarak kendi deyimiyle “öğrenim yıllarında ikinci aşamayı” yapar.

Afet Ilgaz; 1960‟lı yılların edebiyat hayatında zirve yaptığı dönem olduğunu belirtir. 1965 yılında Başörtülüler hikâye kitabıyla Türk Dil Kurumu Hikâye ödülünü alır. 1963 yılında yayımlanan Toprak hikâye kitabı, içeriğiyle Türk edebiyatında ilk sayılabilecek bir eserdir. İtalya gezileri sırasında yazdığı İnsancıklar adlı oyun mansiyon ödülü alır. 1970‟lerden sonra hikâyelerden çok romana ağırlık veren yazarın Yol romanı da Türkiye Yazarlar Birliği‟nce yılın romanı ödülünü kazanır.

İlk soyadını (Muhteremoğlu) taşıyan bir kitabevi açıp yönetir. Ardından sahibi olduğu özel bir anaokulunda öğretmenlik ve yöneticilik yapar. 1970’te Rifat Ilgaz’la Sınıf Yayınları’nı kurar. Bir dönem Türkiye Yazarlar Sendikası’nda çalışır. İstanbul, Yücel, Varlık, Yeditepe, Türk Dili gibi birçok dergide ve gazetede hikâye ve makaleleri yayımlanan A. Ilgaz, Yeni Şafak’ta haftada üç gün fıkra yazmış, Kanal 7 televizyonunda, haftanın yedi günü “Okuma Saati”ni ve haftada bir gün “Yorum”u hazırlayıp sunmuştur.

Afet Ilgaz’ın Eserleri:

Öykü: Eşiktekiler (1960), Ahmet Beylerin Bedriye (1963), İtalya Notları (gezi, 1962), Başörtülüler (1964), Toprak İnsanları (1971), Halk Hikâyeleri (1972), Çeribaşı Abdullahla İdamlık İsmail (1974).

Çocuk kitapları: Annem Annem (çocuk romanı, 1972; TV filmi, 1981), Değişen Sevgililer (1976), Çocuklar da Savaştı (1979), Karadaylak (1991), Filiz Büyüyor (1991).

Roman: Aşamalar (1977), Ölü Bir Kadın Yazar (1983), Garip Bir Dava (1987), Bir Feministin Doğruya Yakın Portresi (1988), Sendika (1987), Ad Semud Medyen (1991), Yol (1993), Yolcu (1994), Menekşelendi Sular (1997).

Çeviri: En Güzel İtalyan Hikâyeleri (1962).

Öteki eserleri: Ateş Denizinde Yol, Ermiş (2000), İbnü’l-Vakt (2000), Kazdağı Öyküleri (2000), Ateş Denizinde Yol Alan Gemi (2001), İkindi Güneşi (2003), Vahiy Sürecinde Kadın (2004), Statükocu Dana (2005), Yarım Kalan “Devrim” (2009), 11 Zabit 11 Subay (2009), Sorgu ve Derviş (2010).

Ödülleri: 1960, Törehan, Sanat ödülü (Eşiktekiler), 1965, Türk Dil Kurumu, Hikaye ödülü (Başörtülüler), 1973, Türkiye Yazarlar Birliği, Yılın Romanı ve Romancısı ödülü (Yol).

Paylaşın

Adalet Ağaoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

23 Ekim 1929 yılında Ankara’nın Nallıhan ilçesinde dünyaya gelen Adalet Ağaoğlu, 14 Temmuz 2020 yılında çoklu organ yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. 15 Temmuz’da Kocatepe Camisindeki cenaze namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığında toprağa verildi.

Adalet Ağaoğlu’nun annesi 93 Harbi’nde (1878) Saraybosna’dan zorunlu olarak İstanbul’a göç etmiş varlıklı Boşnak bir aileye mensup olan Emine İsmet Hanım, babası tüccar Mustafa Sümer’dir.

Nüfus cüzdanında asıl adı Fatma İnayet olarak yazılıydı. On bir yaşına kadar bunu bilmeyen yazar, daha sonra -üniversite ikinci sınıftayken- mahkeme kararıyla adını Adalet olarak değiştirdi. Çocukluğuna ait ilk izlenimleri Nallıhan’da şekillendi:

“Çocukluğum ilkokulu bitirinceye kadar, doğum yerim Nallıhan’da geçti. Üç erkek kardeşimden büyüğü, abim Dr. Cazip Sümer (Kumburgaz’da yürürken bir trafik saldırısına uğrayarak öldü. 1975), benden iki yıl önce ilkokulu bitirmiş, Nallıhan’da ortaokul olmadığından Bursa’ya (Balıkesir de olabilir, şimdi bilmiyorum) yatılı gönderilmiştir. Ben de ortaokula gidebilmek için fazla diretince (ölüm orucuna yatmışım, söylendiğine göre), benim küçüğüm, kardeşlerimin içinde en sadık arkadaşım Ayhan, daha ilkokulu bitirmeden 1938’de gidip Ankara’ya yerleştik. Abim de oraya geldi. Güner Sümer henüz bir buçuk yaşındaydı.”

Nallıhan’da yaşadığı deneyimler ileride kaleme alacağı romanlarına yansıması bakımından hayli mühimdir. Adalet Ağaoğlu, 1946’da Ankara Kız Lisesi’ni bitirdi. 1951’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu.

Açılan bir sınavla Ankara Radyosu’na girdi. 1951-1970 yılları arasında bu kurumda ve kuruluşundan sonra TRT’de dramaturgluk ve idarecilik gibi çeşitli görevler üstlendi. TRT Radyo Dairesi Başkanlığı’ndan, kurumun özerkliğine el konulması sonucu istifa etti (1971). Ankara Meydan Sahnesi’nin kurucuları arasında yer aldı.

1961-1965 yılları arasında dramaturg ve çevirmen olarak çalıştı. 15 Aralık 1954’te mühendis Halim Ağaoğlu (d. 1927-ö. 2018) ile evlendi ve “Sümer” olan soyadı “Ağaoğlu” oldu. Evlilikleri eşi Halim Bey ölünceye kadar devam etti. Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlığını 1970’ten sonra aktif bir biçimde sürdürdü ve başka bir işle meşgul olmadı. Parker Quinck, Remüs Telada ve Adalet Sümer imzalarını kullandı. Radyo ve sahne oyunlarını; roman, hikâye, anı ve deneme kitapları izledi. Eserleri Almanca, İngilizce, Slovakça, Bulgarca ve Hollandacaya çevrildi. Yaşamak adlı oyunu Fransız ve Alman radyolarında yayımlandı.

Tunç Okan, yazarın Fikrimin İnce Gülü adlı romanını “Sarı Mercedes” adıyla filme çekti (1993). The Reader’s of Encylopedia of World Drama (New York, 1969) adlı tiyatro ansiklopedisinde adına yer verildi. Jezabel (Jean Anouilh’ten, 1955), Mezarsız Ölüler (Oyun, J. P. Sartre’dan, 1962), Kafkas Tebeşir Dairesi (Oyun, B. Brecht’ten, 1963) ve Amerikanomanyaklar (Roman, Serge Razvani’den, 1963) gibi eserleri dilimize kazandırdı. 1996’da geçirdiği kaza sonucu ağır bir şekilde yaralandı. Uzun yıllar tedavi gördü. TYS’nin kurucu üyesi Edebiyatçılar Derneği’nin onur kurulu üyesiydi.

Adalet Ağaoğlu’nun başlıca eserleri

Oyun: Bir Piyes Yazalım (Sevim Uzgören’le; oynanışı: 1950/1951 dönemi); Evcilik Oyunu (oynanışı, basılışı: 1964); Çatıdaki Çatlak (oynanışı: 1965/1966 dönemi; basılışı 1970); Tombala (1967); Sınırlarda (1970); Üç Oyun (Çıkış; Kozalar; Bir Kahramanın Ölümü, 1973; 1974 Türk Dil Kurumu Oyun Ödülü); Kendini Yazlan Şarkı (1977); Oyunlar (Bir Piyes Yazalım dışındaki bütün oyunları, 1982); Çok Uzak Fazla Yakın (1991); Duvar Öyküsü (1992); Çağımızın Tellalı (2011).

Roman: Ölmeye Yatmak (1973); Fikrimin İnce Gülü (1976; 1992’de sinemaya uyarlandı); Bir Düğün Gecesi (1979; 1980 Sedat Simavi Vakfı Ödülü; Orhan Kemal ve Madaralı Roman ödülleri); Yaz sonu (1981); Üç Beş Kişi (1984); Hayır (1987); Ruh Üşümesi (1991); Gece Hayatım (1992); Romantik Bir Viyana Yazı (1993); Dert Dinleme Uzmanı (2014).

Öykü: Yüksek Gerilim (1974; 1975 Sait Faik Hikaye Armağanı); Sessizliğin İlk Sesi (1978); Hadi Gidelim (982); Hayatı Savunma Biçimleri (1997).

Anı: Göç Temizliği (1985).

Deneme-eleştiri: Geçerken (1986); Başka Karşılaşmalar (1996); Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar (2002): Yeni Karşılaşmalar (2011).

Ödülleri: 1974 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü (Üç Oyun ile), 1975 Sait Faik Hikâye Armağanı (Yüksek Gerilim ile), 1979 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (Bir Düğün Gecesi ile), 1980 Orhan Kemal Roman Armağanı (Bir Düğün Gecesi ile), 1980 Madaralı Roman Ödülü (Çok Uzak-Fazla Yakın ile), 1992 Türkiye İş Bankası Edebiyat Büyük Ödülü, 1995 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü (Romantik Bir Viyana Yazı ile), 1997 Aydın Doğan Vakfı Roman Ödülü (Romantik Bir Viyana Yazı ile), 1997 NTV Yılın Yazarı Ödülü, 1999 Aziz Nesin Ödülü

Paylaşın

Zerrin Özer Müziği Bıraktı

Şarkıcı Zerrin Özer, sosyal medya hesabından bir paylaşım yaparak müzik hayatını noktaladığını duyurdu. Instagram hesabından açıklama yapan Zerrin Özer, “Mesleki kariyerimi kendi irademle noktaladım” dedi.

Haber Merkezi / Özer, yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Kıymetli dostlarım! Ben Zerrin Özer..! Birkaç gün önce mesleki kariyerimi kendi irademle noktaladım. Bu arada canlarıma açıklamalıyım ki sağlığım gayet iyidir. Hepinize, tüm canlarıma daim olan sevgi dolu saygılarımı yolluyorum. Teşekkür ederim.”

Zerrin Özer kimdir?

4 Kasım 1957 yılında Ankara’da dünyaya gelen Zerrin Özer, 1970’li yılların popüler sanatçılarından Tülay Özer’in küçük kardeşidir. Özer ilk, orta ve lise eğitimini aynı zamanda doğum yeri de olan Ankara’da tamamladı. Anne ve babasının ayrılığı çocukluk yıllarına damga vurmuş, müziğe olan tutkusu Amerikalı şarkıcı Janis Joplin hayranlığı ile büyümüştür. 1969 yılındaki ilkokul mezuniyet töreninde ilk konserini Çankaya’da komşuları olan İsmet İnönü ile eşi Mevhibe İnönü’ye vermiş, Özer’i çok beğenen İsmet İnönü, “Aferin küçük kız, sende büyük iş var.” demiştir.

Kendi çalışmasıyla 1975’te katıldığı bir TRT yarışmasında birinci olmuş, müzik kariyeri yolunda ablası Tülay Özer’in büyük desteğini almış, ilk plağı olan Bizler ve Sizler / Yalvarırım’ı 1976 yılında, uzun yıllar birlikte çalışacağı Kent Plak tarafından yayınlandı. Müzik kariyerini takip eden dönemde İstanbul Gelişim Orkestrası ile caz ve dans müziği yapan Zerrin Özer, 1979 yılında ilk dikkat çeken çalışması Esin Engin aranjeli, sözlerinde ve müziğinde Orhan Gencebay imzası bulunan “Gönül” şarkısı ile patlama yaparak, 1980 yılının en iyi 45’liği seçilen ikinci ve son çalışması Gönül / Yaman Olurum ile Altın Plak Ödülü almaya hak kazandı.

1980 yılında ilk stüdyo albümü Seni Seviyorum adıyla piyasaya çıktı, onu aynı yıl içerisinde Sevgiler izlemiştir. 1981 yılında Ve Zerrin Özer albümüyle arabeske yönelmiş, bu yöneliş sanatçının eserlerine olan ilgiyi artırmıştır. İlk yurt dışı konserlerini 1982 yılında Türkiye’yi tanıtmak için Paris’te ‘Binbir Gece’ adı altında vermiş, bir yıl sonra Olympia’da bir resital için sahne almış, yine aynı yıl Gelecek Misin? albümünü yayınlamıştır.

Kariyerinde müzikal değişiminde gerçekleştiği seksenli yıllar Zerrin Özer için birçok albümün yayınlandığı on yıl kuşağı olmuş, sırası ile 1984’te Mutluluklar Dilerim, 1985’te Evcilik Oyunu ve Kırmızı adlı albümleri yayınlanmıştır. Kırmızı albümünde değişikliğe giderek “Eminem” ve “Dom Dom Kurşunu” şarkılarını “İntuv Ene” ve “Merhaba Ya Habeyip” adlarıyla Arapça seslendirdi. 1987 yılında son LP’si Dayanamıyorum adlı albümü çıktı. Ertesi yıl çıkan ilk CD formatında yayınlanan Dünya Tatlısı albümüyle yeniden Türk pop müziğine dönüş yaptı.

1990 yılında çıkan CD ve kaset olarak yayınlanan İşte Ben albümüyle “En İyi Albüm Ödülü” kazanan Zerrin Özer sonraki yıl yayınladığı Sevildiğini Bil albümü satış rekorları kırmış ancak aynı yıl çıkan Olay Olay albümü beklenilen ilgiyi görmemiştir. Müzik kariyerine bir süre ara veren ve 1996 yılında Zerrin Özer albümüyle müziğe dönen sanatçı, ertesi yıl Zerrin Özer 97 albümünü çıkardı.

Yine 2000 yılında yaptığı Bir Zerrin Özer Arşivi best of/en iyiler albümüyle ikinci kez “En İyi Albüm Ödülü”nü kazandı. 2001 yılında yine eski şarkılarından oluşan best of albümü Ben çift CD ve MC olarak piyasaya çıktı. Peş peşe piyasaya sürülen bu iki albümüyle toplam 1,5 milyonu aşkın satış rakamına ulaştı. Ertesi yıl yaptığı Ölürüm Ben Sana albümü beklenilen ilgiyi görmese de, 2005 yılında yaptığı Ve Böyle Bir Şey türkü-caz albümüyle beklenen ilgiyi gördü. Bu albümü de “Altın Plak Ödülü” ile ödüllendirildi.

Özel hayatı

Zerrin Özer 1991 yılında müzisyen Alper Önal’la evlenmiş kısa süren evliliği 1992 yılında bitmiştir. 2006 yılında ise Levent Süren ile evlenmiştir. 2006 yılında otobiyografisini kaleme aldığı Bir Sarışın Küçük Kız kitabı yayımlanmıştır.

Bacağında bir ameliyatı sırasında neşter parçası bırakılan Özer, ardından yanlış bir ameliyat geçirmiş, neşteri çıkarmak için omuriliğe zarar verilmişti. 1,5 yıl tekerlekli sandalye kullandıktan sonra tedaviyle yeniden ayağa kalktı.

16 Haziran 2019 tarihinde, kendisinden yaşça küçük sevgilisi Murat Akınca ile evlendi.Bir gün evli kalan Zerrin Özer eşi Murat Akıncı hakkında ortaya atılan dolandırıcılık ve Adnan Oktar bağlantısı iddiaları üzerine boşanma kararı aldı.Çiftin 6 ay süren boşanma davası 30 Ocak 2020’de sonuçlandı.

Diskografi;

  • Stüdyo albümleri
  • Seni Seviyorum (1980)
  • Sevgiler (1980)
  • Ve Zerrin Özer (1981)
  • Gelecek misin? (1982)
  • Mutluluklar Dilerim (1984)
  • Kırmızı (1985)
  • Evcilik Oyunu (1985)
  • Dayanamıyorum (1987)
  • Dünya Tatlısı (1988)
  • İşte Ben (1990)
  • Sevildiğini Bil (1991)
  • Olay Olay (1992)
  • Zerrin Özer (1996)
  • Zerrin Özer 97 (1997)
  • Bir Zerrin Özer Arşivi (2000)
  • Ben (2002)
  • Ölürüm Ben Sana (2002)
  • Ve Böyle Bir Şey (2005)
  • Ömür Geçiyor & Zerrin Özel (2007)
  • Emanet (Sabiha Akdemir ile) (2009)

45’likler

  • Bizler ve Sizler / Yalvarırım (1976)
  • Gönül / Yaman Olurum (1979)
  • Tekliler
  • Dünya Tatlısı (2001)
  • Fire (2009)
  • Yerin Hazır (2010)
  • Alim (2010)
  • Giden Gitti (2012)
  • Keşke (Ensar Cantürk ile) (2014)
  • Sevda Zindanları (2014)
  • Yağmurlar (İlker Özdemir ile) (2015)
  • Zerrin Özer ve Saz Arkadaşları (2016)
  • 1 Şarkı 2 Zerrin (2017)
  • Beni Tanıma (2018)
  • Arap Kızı (Bohem ile) (2020)
  • Wonderful Surprise (2020)
  • Ben Hep Buralardayım (2021)
Paylaşın

Bülent Özcan Kimdir? Hayatı, Eserleri

25 Şubat 1973 yılında Kayseri’de dünyaya gelen Bülent Özcan, Ahmet Ozan Akgüneş, Özlem Günay Aytekin, Can Ozan imzalarını da kullandı. İlk, orta ve lise öğrenimini Gaziantep’te tamamladı. 1995 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini birinci sınıfta iken yarıda bıraktı.

Haber Merkezi / Londra’da Southgate, Nottingham’da New Kolejde okudu. Gaziantep’te yayınlanan Doğuş, Önder, Yeni Gazete, Sizin Gazete, Ekspres ve Arena gazetelerinde sanat yönetmenliği, Doğan ve Şok gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Spor 27 gazetesinde felsefe, kültür ve sanat üzerine yazılar yazdı, şiir sergileri açtı ve Mayıs 1997 tarihinde Londra’ya yerleşti. Bülent Özcan Edebiyatçılar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası ve Kilis Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.

İlk şiiri Yeni Bir Gün, Türkiye Çocuk Dergisinde 18.08.1989 tarihinde yayımlandı. Diğer şiirleri Şafak (Yunanistan) Ses, Ana, Gülpınar, Hayat, Berfin Bahar, Çalı, Edebiyat Gündemi, Öteki-siz, Aykırı Sanat, Şiir Defteri, Ozan, Damla, Almanya’da Dem, Wird, Demokratik Gündem ile İngiltere’de Köşe Taşı, Avrupa, Olay gazete ve dergilerinde basıldı. 1998’de Türkiye Çocuk Dergisi tarafından yılın araştırmacısı seçildi.

Şiir sanatına yaptığı katkılarından dolayı Müzik Magazin dergisi Onur Ödülünü aldı. Bir Dünya Büyüyor Yüreğimde şiiriyle 1992’de İsveç Enternasyonal Jüri Özel ödülü Türkiye Dergisi-Bay Ajans tarafından düzenlenen Barış Şiir Yarışmasında ikincilik ödülü, aldı. Bazı şiirlerii bestelendi, bazıları Farsça, İngilizce dillerine çevrildi. Şair, Görüşmek Üzere (1983) adlı şiir kitabında serbest vezinle yazdığı aşk şiirleriyle sevgilisine seslenir.

Eserleri;

En Güzel Ben Ölürüm
Gelincik Tozları

“En Güzel Ben Ölürüm!..”

Böyle umut doluyken tepeden tırnağa
Böyle seviyorken seni amansız
Böyle değerliyken
Böyle yüceyken sevda
En güzel ben ölürüm
K e s i n!..

“Ezgisi mavi”

Usul usul açıyorsun içimde
düş ırmağı bir göğü güzelliyorsun
bir ezgi düşürüyorsun mavi
kanatlanıp güzü elliyorsun

Usul usul açıyorsun içimde
uzun bir zamanı demliyorsun
yokluktan geliyorsun hünerli
bir ömrü yeniden deniyorsun

Usul usul açıyorsun içimde
sözcük sözcük çoğalıyorsun
bir imge oluyorsun bu şiirde
dokunduğum an kanıyorsun

“Hepimiz Birer Kuklayız…”

Hepimiz birer kuklayız
Hayatta.
Rol yapıyoruz
Boyuna…

Hepimiz birer kuklayız,
İplerimiz, biribirimizin elinde.
Aldatıyor, aldanıyoruz
Üç öğün de…

Paylaşın

Bülent Güldal Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Ağustos 1954 yılında Adana’nın Ceyhan İlçesinde dünyaya gelen Bülent Güldal, ilkokulu Ceyhan’da okudu. Edremit Lisesini bitirdikten sonra, İstanbul İktisadi ve İdari Bilimler Akademisinde yüksek öğrenimini tamamladı.

Haber Merkezi / 1973’ten itibaren devlet memuru olarak Edirne, Siirt, Ankara, Kırklareli ve Edremit’te görev yaptı. 1993’te emekli oldu. Bazı şiirleri bestelenen şair, TYS ve Edebiyatçılar Derneği üyesidir. Gökkule adlı eseriyle 2000 İbrahim Yıldız Şiir Yarışması Birincilik Ödülünü, 2000 Ali Rıza Ertan Şiir Başarı Ödülünü aldı. Yağmurkuşunun Türküsü adlı kitabıyla 2007 Ş. Avni Ölez Şiir Emeği Ödülü’ne (Asım Öztürk ile) değer bulundu.

Şiirlerinde genellikle serbest ölçü kullanan ve insan ve doğa sevgisi, aşk, özlem konularını işleyen Bülent Güldal’ın ilk şiiri Edremit gazetelerinden Dokuz Eylül’de yayınlandı (1971). Daha sonraki Şiirleri ve yazıları Afrodisyas Sanat, Agora, Akademi Gökyüzü, Akatalpa, Alaz, Ardıçkuşu, Ay, Aykırı Sanat, Bahçe, Berfin Bahar, Beşparmak Edebiyat, Caz Kedisi, Çağdaş Türk Dili, Çini Kitap, Damar, Dize, Dönemeç, Dünya Kitap, Düşlük, Düşünbil, Edebiyat Gündemi, Eliz Edebiyat, Her Şeye Karşın, İmgelem Çocukları, İspinoz, Kar, Kıyı, Kum, Kurşun Kalem, Lacivert, Mavi Dergi, Mavidünya, Mor Taka, Mühür, Onaltıkırkbeş, Özgür Pencere, Pencere, Sincan İstasyonu, Şehir, Şiir Ülkesi, Şiirce Edebiyat, Taflan, Tan Edebiyat, Tay, Turunç, Ünlem, Yalınayak Sanat, Yazılıkaya, Yeni Biçem, Yenibinyıl Şiir, Zalifre Yazıları vb., vb. dergilerde yayınlandı. Şarköy Sanat dergisinin yazı kurulunda yer aldı. Bazı şiirleri bestelendi.

“Aşk bu olmalı”

Zaman tırısa kalkıyordu güz atlarıyla
yelkeni yırtık eski bir teknenin
köpüren rüzgarlarını doldurup gömleğime
kayaların arasından süzülerek geçtim
kıyısız denizleri bölüştüm seninle

Dalgaların ucunda seken ay ışığının
izini sürerdik patlayan havalarda
ürkek martıların tüneğiydi gözlerin
ışıklar dökülürdü göğüslerinin arasından
kızıl ve beyaz çiçekler yanaklarından

Sular durgunlaşır mı öpüp okşadıkça?
Yıldızları tükenir mi şen gecelerin?
Kara görünür de sözcükler kirlenir mi?
Bırak,çaksın içimizde alevden şimşekler
herkesin olan kıyı bizim olmasın

Ne de güzel yağıyor güz yağmurları
son etabını koştuğum bu yarışın
ıslak saçlarına aşağıdan baktıkça
tuza kesiyor tenim,başım dönüyor
bir çağlayana yetişme telaşında
ömrümün incecik kuş ayakları

Geldiğim derinliğe dönüyorum şimdi
peşleri sıra kuduran dalgaların
direnmek anlamsız işte çekiyor girdaplar
bedenime biçim beğeniyor küheylan deniz
bir fesleğenin silkiniyor yaprakları
sona doğru,sondan içre aşk bu olmalı

“Aşka ibadet”

Bir gülü, bir seni,bir de denizi
örtündüm üstüme yaz geceleri
gül bütün rengini ömrüme kattı
sabahlara kadar çırpındı deniz
taradım saçlarını ay ışığıyla
aşka ibadetti mevsimin adı

Gözlerinde gördüm söz cümbüşünü
çiçekler açtı şiiristanımda
ağzımı dayayıp pınarlarına
teninden dökülen sulardan içtim
çözdüm anlamını bilmecelerin
hem üşüdüm hem yandım ak gerdanında

Bu hangi şiir ki söylerken güneş doğuyor
sıcak ırmakların gel giti başlıyor sonra
çırpınıyor göğsünün güvercinleri
ay kuytuları öpüyor ben seni
başımın içinde dönüyor koca dünya

Pervazlarda büyüttüğüm karanfillerden
belikler örüyorum saçlarının rüzgarına
canımın mağmasını harmanlıyor gözlerin
dağlar kalkınıyor içimde gülistan oluyor
bir’e eşittir ömrüm benim anlıyor musun
dar sofalardan savruluyorum sonsuza

Kendi halinde ne güzelsin ey hayat
uğultular vadisine ben kendim girdim
ve gördüm bir karıncanın tanrılığını
utandım göklere avuç açmaktan
giyindim ömrüme aşk hırkasını

“Satranç”

Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir
yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma
kolayca harcanacak bir nesne yani
düş odaları sığ olanların ellerinde
mermi sesinden ürken asker gibi
kendimi aranırım bulunduğum siperde
ardımsıra dizili omuzu kalabalıklara
hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği
benimle başlar savaş biter benimle

Düşünce tarlasında iki karedir yerim
kalın duvarlarımın olduğu söylenilirse de
burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni
açılır bütün kapılar içten fethedilirim
işte bu an başlangıcıdır sarsıntının
ya uyanıksa biliyorsa bütün becerilerimi
tek kaleyle de savunabilir ülkesini
göğüs kafesinde ırmaklar akan biri

Siyahtan beyaza ya da tersi ‘L’ler çizerek
eşimi aranırım birlikte koşmak için,
gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim
kırılır kilitleri şaha giden yolların,
küçücük bir çakıltaşı dağlaşıverir önümde
kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin
kuralları hiçe sayan binicim acemiyse
başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım

Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim
eşimle çıkarım yollara aynı at gibi
fil denilince uzun hortumlu iri cüsseli
bir de Kartaca Komutanı Hannibal’in
yakarken Roma’yı gücünden yararlandığı
kalın derili acayip bir hayvan gelir akla
oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım
okyanuslarında dolaşırım düşüncenin

Tanrı’yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi
gül bahçesi gibidir aşklar meşkler içinde
geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez
insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini
bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla
eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi
ol saltanatın yeller eser yerinde

Taç kimin başındaysa şah odur, deli ya da veli
atadan kalma nişanesidir hükümranlığın
titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına
tersine akacağını da sanır ırmakların
bir sabah ay’ın güneşi öptüğü saatlerde
dağları yüreklerinde taşıyan birileri
sökünce menteşelerini saltanat kapısının
kenevirden yapıldığını anımsar urganın

Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan
hayatın tartısına vurmalı kendini
avuçlarına doldurup toprağı koklamalı
kor ateşlere yaslamalı başını ki
ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın
yoksa suların üstünde yürüdüğüne
ay’ı ortasından ikiye böldüğüne
ölüleri dirilttiğine inanır
uğruna kurban olduğu şahın

Aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde
genizlerimizi yakıyor gözyaşlarımızın tuzu
kırmızı akıyor damarlarımızda kan
karanlığı tel tel bölen şimşeğin
gök gürültüsünün içimize saldığı korku
doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize
bir insandan kral yapmak:Kah kah kah
birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak

Paylaşın

Burak Tokcan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1979 yılında Ankara’da dünyaya gelen Burak Tokcan, 1990’da Ahmet Vefik Paşa İlkokulu’nu, 1997’de TED Ankara Koleji’ni, 2001’de Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Aynı üniversitenin Yayın Birimi’nde metin yazarı olarak görev yapıyor.

Haber Merkezi / İlk şiiri 1999’da yayımlandı. Kıyı, Bilkent 4 Mevsim, Damar, Beşparmak, Gökyüzü, Çağdaş Türk Dili, Dünya/Kitap, Ünlem, Yom Sanat, Evrensel Kültür, Patika, Koridor, Mavi Liman, Deliler Teknesi, Sanat Cephesi, Nikbinlik, Şehir, Ada, Papirüs, Akköy, Mavi Yeşil, Şarkî, KE, Sadece Şiir dergilerinde ürünleriyle yer aldı.

Eserleri;

“Kırılgan Yüzler Albümü” (Klaros Yayınları, 2021)
“Sesim Kan Kaybediyor” (Damar Yayınları, 2008)

Ödülleri;

Kemal Özer Şiir Yarışması 2.lik Ödülü (2021)
Raşit Kara Şiir Yarışması 2.lik Ödülü (2011)
Hasan Bayrı Şiir Yarışması 1.lik Ödülü (2009)
Attilâ İlhan Şiir Yarışması Mansiyonu (2007)
Cemal Süreya Şiir Yarışması Özendirme Ödülü (2006)
Rıfat Ilgaz Şiir Yarışması 1.lik Ödülü (2004)
Uğur Mumcu Şiir Yarışması 1.lik Ödülü (2003)
Beşparmak Dergisi Şiir Yarışması 2.lik Ödülü (2003)
Şinasi Özdenoğlu Şiir Yarışması 3.lük Ödülü (2001)
Kocaeli Üniversitesi Şiir Yarışması 2.lik

“Sesim kan kaybediyor”

ayakkabısı yırtılacak çocuklar
top oynadığında
bir çipura çengele asar kendini
baba dayağı diyetine

aynı zamanın akrebidir oysa
sevgilisini camda bekleyen kız
sokar aşktan ilk konuşanı

biz mi eskidik
yoksa yüzlerimiz midir dağılan
neden köşebaşlarını ısırgan otları tutuyor

sözlerini bilmediğim bir şarkıyı söylüyorum
sesim kan kaybediyor

“Suç demeti”

küçük şehirler gibi büyük yalnızlığım
şiirlerin gözle yazıldığı
çizgili duvar kağıtları gibi

benim hatam değil
duvarlarımda kabarmış şiir ölüleri var
ki sanırım nemrut dağı bu yüzden
tepelerinde tanımadığın insanların
kırılmış kandan heykellerimize baktığı bir dağ

acele kan aranıyor dediğim bundan
bir de ellerime pullar yapıştırıp
başka şehirlere gönderdiğimden

küçük odalar gibi yalnızlığım
örüyor ağını
ve binbir renkli çiçekler ekiyor

binbir renkli çiçeklere bakıyorum
aklımdan
vagonları voltaladığım
uzun tren yolculukları geçiyor

sonra bir kadın geliyor
hiçbirşey demeden çekip gidiyor
ağzının kenarında bir gül
gülün yanında bir de suç demeti

küçük şehirler gibi büyük yalnızlığım

“Çığlık”

çözüldü örgüsü gecenin
bir bulutun haritası
dağılıyor tenimize

yer değiştiriyor kum taneleri
içimde
rüzgârın kırılgan iğnesi

gider ansızın biri
küçülür gölgesi harflerin
hiç düşündün mü
çığlığın bittiği yeri

beni hayattan
yorgun bir perde gizledi

Paylaşın

Birhan Keskin Kimdir? Hayatı, Eserleri

22 Aralık 1963’te Kırklareli’nde dünyaya gelen Birhan Keskin, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk şiiri 1984 yılında yayınlanan şair 1995-98 yılları arasında arkadaşlarıyla birlikte Göçebe dergisini çıkardı.

Haber Merkezi / Çeşitli yayın kuruluşlarında editör olarak çalışan Keskin, Gülten Akın’ın ardından Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazanan ikinci kadın şairimiz oldu. Ayrıca Sema Kaygusuz’un Karaduygun adlı öykü kitabında yer alması nedeni ile, Türk edebiyatında ilk kez bir şair olarak, bir kitabın kahramanı oldu.

Yaşadığımız dünyaya tepkisini geliştirdiği şiir biçimiyle tekelinden genele yayan ama arada herhangi bir kopuşa katlanamayacak olan Keskin şiirinin genişleyen çemberini asla odaksız bırakmıyor.

Şair İlerleyen dönemlerde Türkçenin kendi imkanlarını sürekli genişletebilen, çok iyi bir şiir dili olacağını düşünüyor. Altıncı kitabı “Ba” Altın Portakal şiir ödülünü almıştır. Şairin Y’ol adlı kitabı 2006’da, son olarak “Soğuk Kazı” isimli kitabı 2010 yılının Nisan ayında yayınlandı.

Eserleri;

Delilirikler (1991)
Bakarsın Üzgün Dönerim (1994)
Cinayet Kışı + İki Mektup (1996)
Yirmi Lak Tablet + Yolcunun Siyah Bavulu (1999)
Yeryüzü Halleri (2002)

“Enstrümental”

Aksın, içimde bir nehir gibi
Dolanan keder
Unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
Bende durmasın
İçimde öyle çok ki, her gidenden
biriktirdiğim melekler

zaman insafsızlık etmese
kederin oyduğu tarafımı sana getirsem
kalem beni tutmasa, anlatsam sana
siyah, simsiyah bir engerektir zaman
ve kış neler eder insana
nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara
sense kışı yaşamadın daha

reddetim bütün kesinlikleri
kalbim bu hayale bir daha inansın diye
siyah… değişmiyor,
siyah hala nehir içimde
ve kalbim anlamıyor
adalet yok, niye?

Yıktığım, atladığım, söndürdüğüm
Bir yangın yerindeyim
İçimde sadece, dediğim gibi
Her gidenden biriktirdiğim melekler
Kalbimin üstünde bir daha hançer

“Salyangoz”

içimdeki taş yerinden kımıldadı.
göğün altında,
yerin telef edilmiş yüzünde
bir papatyanın “olmaz” yaprağına düştüm.
ben sustuysam söz de sussun. olmadı,

taşındım ertesi gün “olur” yaprağına.
orda büyüttüm hatırayı,
ordan düştüm.
hatıra da unutsun kendini koyuluğunda.

beni gel beni bul beni al,
istediğin yerde uyut bendeki hatırayı
istedim.

vardığım yer bir uçurumdan kekeme,
gümüşten ipliğim azaldı
susmaya unutmaya uykuya
yelteniyorum.

“Taş parçaları’ndan…”

II

İçerde tıkanan çığlık dışarda inliyor
Sabaha karşı
Uyku kabul etmiyor beni
Dışardan bir yerden uzuuuuunnnnuzun
Bir inilti kopuyor.
İçimde zulümün duvarları.
Uykuuuuuuuu
alsana beni koynuna.

Kalktığımda,
banyoya seyirttiğimde gözümden sesler boşanıyor.
İçerde,
sonra bu sessizce akan yaşlar senin, diyor. İçimin duvarlarında
bu taşlar oturuyor,
çıkaramadığım bir ses var, benden onu çıkarıyor,
Taşın sessizliğinde:
Kalın, ilkel, boşluğa doğru, gecenin kovuğundan
dışşşşarı doğğğruuuu:

Seni bu yalan dünyaya saldım sonunda
acıyor çoooooookkkkkkkkkkkkk,

Paylaşın