Menekşe Toprak Kimdir? Hayatı, Eserleri

01 Ocak 1970 yılında Kayseri’de dünyaya gelen Menekşe Toprak, anne ve babası Almanya’ya giden ilk kuşak işçilerdendir. İlk ve ortaöğrenimini Köln ve Ankara’da tamamladı. Başlangıçta köyde akrabaları yanında bırakılan tipik bir Almancı işçi ailesi çocuğuydu.

İlerleyen senelerde (9 yaşında) o da Almanya’ya ailesinin yanına gitti. Almanca bilmediği için iki yıl Türk sınıfında eğitim aldı. Lise bitince Türkiye’de üniversite okumasının daha iyi olacağı düşünülerek tekrar Türkiye’ye gönderildi. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi.

Üniversiteden sonra, Ankara ve Berlin’de dört yıl kadar bir bankanın elemanı olarak çalıştı. 2002 yılından itibaren gazetecilik ve çevirmenlik yapmaya başlayan yazar, Berlin ve İstanbul’da yaşamaktadır. Hikâyeleri Almanca, Fransızca, İtalyanca ve İngilizceye çevrilen genç yazar, bu ülkelerin edebiyat dergilerinde ve hikâye antolojilerinde yer aldı.

Menekşe Toprak, hikâyelerinde özellikle kadın duyarlılıklarını, kültürlerin üzerinden, salt kadın kimliği olarak yakalayabilmiş bir yazardır. Hikâyelerinde; toplumsal cinsiyet, göç, gurbet ve kadın kimliği konularını işler; evleri konuşturan, vicdanı çağıran bir dille, göçmenleri, sürüklenenleri anlatır.

2015 Duygu Asena Roman Ödülüne değer görülen Ağıtın Sonu (2014) kitabı; Hollanda ve Almanya‘da çalışırken işten çıkarılınca İstanbul’da gelen, mutlu olmak isteyen, hatıralara ve hayallere sarılan, ümitlenen, aşka ve hazlara kapılan, pişmanlıklar yaşayan bir kadının hikâyesini anlatmaktadır.

Temmuz Çocukları (2011) romanında; arada kalmış bir kuşak, Almancıların ikinci kuşağının aşkları, tereddütleri, küçümsemeleri, kollamaları, kardeşleri, çocukları, anneleri, memleketten gelenleri, memlekete dönenler anlatılır.

Menekşe Toprak’ın eserleri: Valizdeki Mektup (2007 Hikaye), Hangi Dildedir Aşk (2009 Hikaye), Temmuz Çocukları (2011 Roman), Ağıtın Sonu (2014 Hikaye).

Paylaşın

Mina Urgan Kimdir? Hayatı, Eserleri

01 Mayıs 1915 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mina Urgan, 15 Haziran 2000 yılında İstanbul’da yaşama veda etmiştir. Asıl adı Fatma Mina olan yazarın annesi Şefika Hanım, babası şair ve oyun yazarı Tahsin Nahit Bey’dir.

Fecr-i Ati topluluğundan “Adalar Şairi” olarak bilinen Tahsin Nahit, Urgan üç yaşındayken vefat etmiştir. Annesi Şefika Hanım ise dönemin ünlü gazetecilerinden ve Atatürk’ün yakın arkadaşlarından olan Falih Rıfkı (Atay) ile evlenmiş, Urgan ile Falih Rıfkı arasında sağlam bir bağ kurulmuştur.

Ailesinin varlıklı, çağdaş ve özgürlükçü olması, Mina Urgan’ın dönemin önde gelen kültür insanlarıyla beraber zengin bir çevre içinde yetişmesini sağlamıştır. Şefika Hanım ile Falih Rıfkı on iki yıllık evliliğin ardından boşanmaları Urgan’ı derinden etkilemiştir.

Liseyi bugün Robert Kolej olarak bilinen Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde tamamlayan yazar, İstanbul Üniversitesi’nde Fransız Filolojisi eğitimi almış, mezuniyeti sonrasında o sırada aynı üniversitenin İngiliz Filolojisi Kürsüsü başkanı olan ünlü yazar Halide Edip Adıvar’ın asistanı olmuştur. Elizabeth Devri Tiyatrosunda Soytarılar çalışmasıyla 1949’da doçentliğe hak kazanmıştır.

Şair ve oyuncu Cahit Irgat ile evliliği 1959 yılında sona eren Urgan’ın, bu evlilikten oğlu Mustafa ve kızı Zeynep dünyaya gelmiştir. 1961 yılında İngiliz Edebiyatı profesörü olmuş ve sosyalist aydınların birleşerek yeni kurdukları Türkiye İşçi Partisi’ne katılmıştır. Mina Urgan, İstanbul Üniversitesi’nde otuz altı yıl boyunca çeşitli dersler vermiş, 1977 yılında emekli olana kadar çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir.

Urgan’ın edebiyat dünyasına en önemli katkıları, beş ciltlik İngiliz Edebiyatı Tarihi çalışması, dünya edebiyatı klasikleri üzerine yaptığı incelemeleri ve çeviri kitaplarıdır. Thomas More, William Shakespeare, D. H. Lawrence ve Virginia Woolf incelemeleri, onun akademi çevreleri tarafından dünya çapında bilinen ve saygıyla karşılanan çalışmalarıdır.

Türkiye’de geniş okur kitlelerine ulaşan otobiyografik yapıtları Bir Dinozorun Anıları ve Bir Dinozorun Gezileri, yazarın kendi hayatını, düşüncelerini, edebiyat ve sanat alanında ülkemizin önde gelen isimleriyle yaşadığı anılarını içtenlikle aktardığı kitaplardır.

Yazarın içinde yaşadığı çevrede Necip Fazıl Kısakürek, Sait Faik Abasıyanık, Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu, Halet Çambel, Nail Çakırhan, Güzin Dino, Abidin Dino, Sabahattin Eyüboğlu, Aziz Nesin gibi edebiyat ve sanat dünyamızın önde gelen isimleri bulunmaktadır.

Urgan’ın kendisi de son iki kitabının getirdiği geç kalmış şöhrete şaşırdığını dile getirirken, Urgan’ın bu kitaplardaki başarısını “otobiyografi türünün beklentileri ve sınırlandırmalarından kurtulmasına ve okurun ilgisini eser boyunca yüksek tutma arzusuna” dayandırmaktadır.

Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş biri olarak Urgan, yeni kuşaklara çağdaş ve özgür bir yaşamın ipuçlarını sunmaya çalışmıştır. Eserlerinde, Türkiye’de kadın olmanın güçlüklerini aktarmakla birlikte kadınların yaşamlarını özgürce kurgulama hakları bulunduğunun altını çizmekte, yaşam öyküsüyle âdeta okurlarına örnek bir model sunmaktadır.

Mina Urgan; hastalıkları, zorlukları, kayıpları yaşamın doğal bir parçası olarak görmek gerektiğini ve her ne olursa olsun umudu kaybetmemek konusunda direnmenin önemini anlatmaya çalışmıştır. Bunları yaparken de mizahla örülü, içtenlikli bir anlatım yolunu seçmiştir.

Mine Urgan’ın eserleri:

İnceleme: Shakespeare ve Hamlet (1984), Edebiyatta Ütopya Kavramı ve Thomas More (1984), İngiliz Edebiyatı Tarihi (5 cilt, 1986-1993), Virginia Woolf (1995), D.H. Lawrence (1997).

Anı: Bir Dinozorun Anıları (1998), Bir Dinazorun Gezileri (1999), Elizabeth Çağı Tiyatrosunda Soytarılar, Sir Thomas More ve Shakespeare (2 cilt).

Çeviri: Tom Jones: Sokakta Bulunmuş Bir Çocuğun Hikâyesi (H. Fielding’den, 4 cilt, 1945-46), Otuz Yaşındaki Kadın (H. Balzac’tan, 1946), Arthur’un Ölümü (J. Malory’den, 4 cilt, 1948), Troilos ile Kressida (W. Shakespeare’den, S. Eyuboğlu ile, 1956), Ses Sese Karşı (A. Huxley’den, 2 cilt., 1961-62), Utopia (T. More’dan, ortak çeviri, 1964), Moby Dick (H. Melville’den, S. Eyuboğlu ile, 1964), Uygarlık (C. Bell’den, ortak çeviri, 1966), Sineklerin Tanrısı (W. Golding’den, 1979), Forsyte Efsanesi (J. Galsworthy’den, 1980), Yıkılış (G. Green’den, 1982), Yalınayak Sokrates (M. Anderson’dan, 1985).

Paylaşın

Mine G. Kırıkkanat Kimdir? Hayatı, Eserleri

1951 yılında Ankara’da dünyaya gelen Mine G. Kırıkkanat’ın tam adı Mine Gökte Kırıkkanat’tır. Şadiye Hanım ve Subay Kazım Bey’in kızı olan Mine G. Kırıkkanat, Ankara Fevzi Atlıoğlu İlköğretim Okulunu bitirdikten sonra öğrenim hayatı İstanbul’da devam etti.

Haber Merkezi / İstanbul Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünü bitirdi.

Gazeteciliğe Cumhuriyet Gazetesi’nin İspanya muhabiri olarak başladı, Cumhuriyet Gazetesi Fransa temsilciliğine getirildi. 1992 yılında Milliyet Gazetesi’ne geçti. 1996 yılında Milliyet Fransa muhabirliğiyle birlikte, Radikal Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı.

2005-2010 yılları arasında köşe yazılarını Vatan Gazetesi’nde devam ettirdi. Daha sonra kendi deyimi ile ‘yuvaya dönen’ yazar, 2010 sonbaharından itibaren yazılarını Cumhuriyet Gazetesi’nde sürdürüyor.

Fransızca TV5 Monde kanalının yabancı gazeteciler ekibinde yer alıyor. Yazarın edebi eserleri deneme, araştırma, öykü ve roman türünde olup yapıtlarını Sinek Sarayı, Bir Gün Gece ve Destina, bir nehir roman oluşturmaktadır.

Mine G. Kırıkkanat’ın eserleri: Gülün Öteki Adı (1989 deneme), Bir Gün, Gece (2003 roman), Yalnız Kalem Unutmaz (2006 deneme), Pandispanya (2007 gezi yazısı), Paris Dünyanın En Romantik Kenti (2007 gezi yazısı), Amerika (2007 gezi yazısı),

Destina (2008 roman), Bir Hıristiyan Masalı (2014 inceleme), Sinek Sarayı (2015 roman), Hiçkimse (2016 roman), New York Amerikan Rüyasının Başkenti (2017 gezi yazısı), Madrid (2018 gezi yazısı), Adnan’ın Tek Taşı (2018 diğer).

Paylaşın

Muazzez Tahsin Berkand Kimdir? Hayatı, Eserleri

1899 yılında Selanik’te dünyaya gelen Muazzez Tahsin Berkand, 4 Ekim 1984 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Asıl adı Meryem Muazzez olan Muazzez Tahsin Berkand’ın babası avukat Hasan Tahsin Bey, annesi Ayşe Hanım’dır.

Muazzez Tahsin Berkand, özel hocalardan Türkçe, Fransızca ve İngilizce öğrendi. İstanbul Fevziye Lisesi mezunu. Bir süre Kumkapı’daki Fransız rahibelerinin okulu olan Saevrs d’Assomption’da okudu. Dârülmuallimât’ın (Kız Öğretmen Okulu) açtığı öğretmenlik sınavını geçerek öğretmenlik belgesi aldı. Üsküdar’daki Refet Kadın ile Kasımpaşa’daki Numune mekteplerinde öğretmenlik yaptı.

Henüz on yedi yaşında iken Halide Edip ile Suri­ye’ye giderek Beyrut Kız Sultanîsi ve Dârülmuallimâtında iki yıl Türkçe ve Fransızca öğretmenliği, Suriye dönüşü de birkaç yıl Şişli Terakki Lisesinde Türkçe, Fransızca ve ahlâk dersleri öğretmenliği yaptı. Çeşitli yabancı kurum ve bankada mü­tercim olarak çalıştı. Osmanlı Bankası’nda yirmi beş yıl çevirmen olarak görev yaptı. Hiç evlenmedi.

Yazdığı elli iki romanının tümünde aşk ve nefret konusunu işledi. Eserleri, çoğunluğu kadınlar olmak üzere, geniş bir okur kitlesi topladı. Birçok romanı sinemaya uyarlandı. Kitaplarının bir bölümü adaptasyon olup “nakleden” notuyla yayımlandı. Dergi ve gaze­telerde çıkan küçük hikâyeleri dışında elliden fazla roman yazdı. Sanat değeri zayıf popüler romanlar yazan döneminin diğer yazarları gibi geniş kitlelere ulaştı. Romanları, gelenek­sel İstanbul kültür ve yaşayışından izler taşır.

Sönen Yıldız (1956), Bülbül Yuvası (1961, 1970), Küçük Hanımefendi (1961, 1970), Mağrur Kadın (1962,1970), Çiçeksiz Bahçe (1963), Gençlik Rüzgârı (1964), Günah Bende mi? (1964), Yılların Ardından (1964), Aşk ve İntikam (1965), Garip Bir İzdivaç (1965), Sevgim ve Gururum (1965), İftira (1968), Kezban (1968), Sabah Yıldızı (1968), Sarmaşık Gülleri (1968), Saadet Güneşi (1970), Bir Genç Kızın Romanı (1971), Muallâ (1971), Aşk Fırtınası (1972) kitapları belirtilen tarihlerde filme alındı.

Muazzez Tahsin Berkand’ın eserleri:

Roman: Sen ve Ben (1933), Aşk Fırtınası (1935), Bahar Çiçeği (1935), Sonsuz Gece (1937, yeni bas. yay. haz. Selim İleri, 2002), Bir Genç Kızın Romanı (1938), O ve Kızı (1940), Kezban (1941), Muallâ (1941, yeni bas. yay. haz. Selim İleri, 2002), Dağların Esrarı (1943), Bülbül Yuvası (1943, yeni bas. yay. haz. Selim İleri, 2002), Perdeler (Kızım ve Aşkım, 1943), Aşk ve İntikam (1943), Aşkla Oynanmaz (1944), Garip Bir İzdivaç (1944), Kalbin Sesi (1944), Sa­bah Yıldızı (1944), Saadet Güneşi (1944), Küçük Hanımefendi (1945, yeni bas. yay. haz. Selim İleri, 2001),

Nişan Yüzüğü (1945), Lâle (1945), Çiçeksiz Bahçe (1947), Büyük Yalan (1948), Çamlar Altında (1949), Aşk Tılsımı (1949), Gönül Yolu (1950), Sarmaşık Gülleri (1950), Sevmek Korkusu (1953), Kırılan Ümitler (1957), Bir Rüya Gibi (1958), Mağrur Kadın (1958, yeni bas. yay. haz. Selim İleri, 2002), Sevgim ve Gururum (1959), Yılların Ar­dından (1960), Işık Yağmuru (1962), Gençlik Rüzgârı (1963), Kıvılcım ve Ateş (1963), Bir Bahar Akşamı (1966), Bulutlar Dağılınca (1966), İlk Aşk (1967), Uzayan Yollar (1967), Bir Gün Sabah Olacak mı? (1972), İki Kalp Arasında (1972), Uğur Böceği (1974), Yabancı Adam (1980).

Çevirileri: Ateşli Kalp (Magali’den, 1939), Safo (Alphonse Daudet’den, 1940), Hemşireler (A. J. Cronin’den, 1944; Nöbetçi Hemşire adıyla 1957), Jezabel / İhtiyarla­mayan Kadın (İrene Nemirowsky’den, 1943), Ev­leniyorum (J. Foldes’ten, 1945).

Paylaşın

Leyla Erbil Kimdir? Hayatı, Eserleri

12 Ocak 1931 yılında İstanbul’un Fatih İlçesi’nde üç kız kardeşin ortancası olarak dünyaya gelen Leyla Erbil, 19 Temmuz 2013 yılında yine İstanbul’da vefat etti. Erbil’in çocukluğu, önce Fatih’te ve sonra Beşiktaş’ta geçti.

Esma Sultan İlkokulu’nda başladığı öğrenim hayatına Beyoğlu Kız Lisesi’nde ve Kadıköy Kız Lisesi’nde devam etti. Lisede okuduğu dönemde kısa öyküler ve şiirler yazmaya başladı. Bu dönemde aralarında Metin Eloğlu, Selahattin Hilav, Nevzat Özmeriç gibi entelektüellerin de bulunduğu sanatçı bir çevreyle arkadaşlık kurdu. 1950’de İstanbul Üniversitesi İngiliz Edebiyatı bölümüne girdi, buradaki ilk yılının ardından Aytek Şay’la kısa süren bir evlilik yaptı. 1953-1955 yılları arasında İskandinav Havayolları’nda sekreter olarak çalıştı. Büyük hayranı olduğu Sait Faik’le tanışması bu sıralara denk gelir. Sait Faik’in 1954’teki ani ölümüne dek, yakın arkadaş olarak kaldılar.

1954 yılında Mehmet Erbil’le evlendi. Çiftin 1955’te Ankara’ya taşınmasıyla Leyla Erbil kendisini Vüs’at O. Bener, İlhan Berk, Mithat Fenman, Fethi Kopuz, Kaya-İlhan Kopuz gibi sanatçı ve entelektüellerden oluşan bir grubun arasında buldu. 1956-1957 yılları arasında Ankara Devlet Su İşleri’nde çevirmen ve sekreter olarak çalıştı. İlk kısa öyküsü “Uğraşsız” da bu sıralarda yakın arkadaşı Metin Eloğlu’nun yüreklendirmesiyle Seçilmiş Hikayeler dergisinde yayımlandı. Daha sonra Ataç, Dost, Dönem, Papirüs, Türk Dili, Türkiye Defteri, Yeditepe, Yelken, Yeni a, Yeni Dergi ve Yeni Ufuklar gibi dergilerde öykülerini yayımlamaya devam etti.

1957’de eşiyle birlikte İzmir’e taşındılar. 1960’ta kızı Fatoş dünyaya geldi. İlk hikâye kitabı Hallaç da aynı sene yayınlandı. Erbil İzmir’de İstanbul ve Ankara’daki entelektüel ortamı bulamadı ve eşinin iflasından sonra ailecek İstanbul’a taşındılar ve Teşvikiye’ye yerleştiler. 1961’de Türkiye İşçi Partisi’ne katıldı ve Fethi Naci yönetiminde, Edip Cansever ve Ahmet Oktay’la birlikte partinin Sanat ve Kültür Bürosu’nda çalıştı.

1967’de kısa bir süre Zürih’te Türk Konsolosluğu’nda çalıştı. İkinci öykü kitabı Gecede 1968’de yayınlandı. 1969’da babasını kaybetti, aynı sene işinden ayrılarak tam zamanlı yazarlık yapmaya başladı. 1970’te Türkiye Sanatçılar Birliği’nin ve 1974’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı.

1971’de ilk romanı Tuhaf Bir Kadın, 1977’de öykü kitabı Eski Sevgili yayımlandı. 1979’da ABD’de Iowa Üniversitesi’nin onursal üyesi seçildi. Center for American Culture’ın davetlisi olarak Uluslararası Yazarlar Atölyesi’ne katıldı ve burada Türkçe edebiyat üzerine bir seminer verdi.

1984’de uzun süredir hastanede yatmakta olan Alzheimer hastası annesi vefat etti. İkinci romanı Karanlığın Günü 1985’te yayınlandı. 1986’da yakın arkadaşı Tezer Özlü’yü kaybetti. Tezer Özlü’yle birlikte tasarladıkları üçüncü romanı Mektup Aşkları Özlü’nün anısına 1988’de yayımlandı. Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e Mektuplar, 1995’te yayımlandı. 1998’de denemeleri Zihin Kuşları adı altında çıktı. 2001’de Cüce yayımlandı.

90’lar boyunca hem yazınsal üretimiyle hem de siyasi duruşuyla göz önünde olmaya devam etti. 1996 yılında F-tipi cezaevleri ve açlık grevlerine dikkat çekmek için yayımladığı bildiri, yüz kadar şair ve yazarın imzasını aldı. 1999’da genel seçimlerde Özgürlük ve Demokrasi Partisi’nden (ÖDP) milletvekili adayı oldu ve seçimlerden sonra partinin üyeliğinden ayrıldı.

Türkiye PEN Yazarlar Derneği Leyla Erbil’i 2002’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterdi. PEN, Erbil’i “Türk diline ve edebiyata egemenliği, yapıtlarında kendine özgü bir dil yaratarak oluşturduğu özel dünya ve bu dünyanın evrenselliği, sanata katkısı olduğu kadar, aynı zamanda sokaktaki insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu bir aydın tavrıyla” aday göstermiştir. Leyla Erbil, Türkiye’den Nobel’e aday gösterilen ilk kadındır.

2005’te Üç Başlı Ejder, 2011’de Kalan yayınlandı. 2013’te PEN Kısa Öykü Ödülü’ne şu gerekçelerle layık görüldü: “Edebiyat alanındaki olağanüstü eserleri, laik ve demokratik bir Türkiye yönündeki mücadelesi için bir şükran ifadesi olarak 2013 PEN Öykü Ödülü’nün usta yazarımız Leyla Erbil’e sunmaktan kıvanç duyuyoruz. Yaratıcılığını bugüne dek aydın sorumluluğu ve hiç eksilmeyen gençlik coşkusuyla beslediğini için kendisine teşekkür ediyoruz.”

Aynı sene son romanı Tuhaf Bir Erkek yayımlandı. 19 Temmuz 2013’te İstanbul’da vefat etti. Ahmet Arif’le mektuplaşmalarını içeren Leylim Leylim: Ahmet Arif’ten Leyla Erbil’e Mektuplar vefatının ardından yayımlandı. Eserleri Almanca, İngilizce, Fransızca, Kürtçe ve Rusçaya çevrildi.

1950’lerden itibaren geleneksel edebi yazım tarzına ve tekniklerine karşı yeni ve deneysel bir kelime haznesi kullanarak, kendine özgü bir noktalama işareti sistemi geliştirerek ve söz dizimi kurallarını değiştirerek edebiyatın olanaklarını genişletmeye ve dilin sınırlarını zorlamaya çalıştı. Yeni bir edebi dil ve biçim oluşturmaya çalıştığı eserlerinde Erbil, orta sınıf ahlakını, bireyleşmeyi, kadın-erkek ilişkilerini ve kadının tüm bunlar içinde bulunduğu konumu yazdı. Gerçek ve kurmaca, şiir ve roman, geçmiş ve şimdi arasındaki sınırları zorladığı eserlerinde Erbil, bireyin iç dünyası ile toplumun gerilimli ilişkisini ele aldı.

Leyla Erbil’in Eserleri

Öyküleri: Hallaç (1959), Gecede (1968), Eski Sevgili (1977),

Romanları: Tuhaf Bir Kadın (1971), Karanlığın Günü (1985), Mektup Aşkları (1988), Cüce (2002), Üç Başlı Ejderha (2005), Kalan (2011), Tuhaf Bir Erkek (2013),

Deneme: Zihin Kuşları (1998)

Diğer: Tezer Özlüden Leyla Erbil’e Mektuplar (1995), Düşler Öyküler (1997)

Paylaşın

Lütfiye Aydın Kimdir? Hayatı, Eserleri

8 Ağustos 1949 yılında Gaziantep’te Naciye Hanım ile fıstık eksperi Ömer Birecikligil’in kızı olarak dünyaya gelen Lütfiye Aydın, Liseyi Gaziantep İlköğretmen Okulu’nda okudu.

1972’de İzmir Buca Eğitim Enstitüsü’nü bitiren Lütfiye Aydın, çeşitli okullarda Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yaptı. 1982 yılında Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı FRTEM’de eğitim amaçlı belgesel senaryoları yazmaya başladı.

1985’te 13 yıllık hizmetten sonra memuriyetten ayrıldı. TRT Ankara radyosunda “Arkası Yarın” dizileri ve radyo oyunları yazdı. TRT-2’de “Şarkılar Neyi Söyler” adlı müzik belgeselini hazırladı. 2000 yılına kadar TRT’de uzman dramaturg olarak çalıştı.

2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan “Sivas Katliamı”ndan ağır yaralı olarak kurtuldu. Evli ve bir çocuk annesi olan Aydın, Ankara’da yaşıyor.

Bu zamana kadar aldığı ödüller şunlardır: 1991 ve 1992 Ömer Seyfettin Öykü Yarışması’nda özel ödül ve üçüncülük; 1997 TRT Radyo Yayıncılığının 75. Yılı Yarışması’nda radyo tiyatrosu dalında mansiyon; Tsunamiadlı kitabıyla 1998 Kültür Bakanlığı “Cumhuriyet’in 75. Yılı Eser Yarışması”nda Öykü Büyük Ödülü; “Gri Gül” öyküsüyle 2005 Rıfat Ilgaz Öykü Ödülü.

Lise yıllarında “Şelda Birecikligil” imzasıyla şiirler yazdı. 1971 yılında ilk öyküsü “Mayın” Uyanış dergisinde yayımlandı.

Varlık, Türk Dili, İnsancıl, Kıyı, Yazıt, Notos, Sözcükler, Milliyet Sanat, Damar, Kurgu, Lacivert, Sincan İstasyonu gibi yazın dergileri yanında, Cumhuriyet Kitap Eki’nde yazıları çıktı. Türk edebiyatında öyküleriyle tanınan Lütfiye Aydın, 2016 yılında iki roman yayımladı.

Lütfiye Aydın’ın eserleri: İkili Yalnızlık (1985 Hikâye), Cemre (1990 Hikâye), Sengisemai Bir Ölüm (1992 Hikâye), Ölüm Erken Bir Akşamdır (1994 Hikâye), Kül Tablet (1997 Diğer), Tsunami (1998 Hikâye), Gri Gül (2005 Hikâye), Anka Kentim Antep’im (2008 Diğer), Aşkın Ne Derin (2016 Roman), Dehanın Sesi (2016 Roman).

Paylaşın

Latife Tekin Kimdir? Hayatı, Eserleri

1957 yılında Kayseri Bünyan İlçesi’ne bağlı Karacafenk Köyü’nde dünyaya gelen Latife Tekin, 9 yaşında iken ailesi ile birlikte İstanbul’a taşınmıştır. Latife Tekin, Beşiktaş kız lisesinde okuduktan sonra İstanbul telefon başmüdürlüğünde kısa bir süre çalıştı. Bu kurumdan ayrıldıktan sonra yazarlığı uğraş edinerek, çalışmalarını aynı şehirde sürdürdü.

Köyden kente gelen bir ailenin hayatını masalımsı bir anlatımla yazdığı ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm (1983) ilgiyle karşılandı. Bu romanda, 1960’larda başlayan köyden kente göçü, gecekondu bölgelerine yerleşen insanları anlattı. Bu romanın yayımlandığı dönem, Latin Amerikalı yazarların art arda Türkçeye çevrildiği bir dönem olduğu için onda Marquez etkisi olduğu ileri sürüldü.

İkinci romanı Berci Kristin Çöp Masalları; mizah tonu, anlatım ve konu açılarından ilk romanıyla benzer çizgidedir. Bu romanda yazar, Çiçektepe çöplüğünde gecekondularda yaşayan insanların doğayla ve belediyeyle mücadelelerini kara mizahla ve yalın bir dille anlattı. Gece Dersleri, 1980 öncesi devrimci bir örgüt içindeki ilişkileri ele aldı. Bu kitabın, Latife Tekin’in yazarlığında bir kırılma noktası olduğu söylendi.

Yazar, sonraki kitaplarında görülecek bir dilsel çeşitliliğe ilk kez bu kitapta yer verdi. Nurdan Gürbilek’in ifadesiyle, “Bir onarımdan çok bir savaş, bir intikam kitabıdır.” Gece Dersleri. Dili soyut bir kitap olan Buzdan Kılıçlar’da kendi ifadesiyle yoksulluğun ne olduğunu anlamak ve anlatmak oldu başlıca kaygısı. Yoksul insanlardan yola çıkarak tüm insanlığa bakma ihtiyacı duydu. Bu kitapta, mizahla hüzün iç içedir.

Yazarın sorunsalı  Aşk  İşaretleri’nde dildir. “Dili, dünyayı anlamlandırmak için kullananların bunu yapamayan insanlar karşısında bir güç ve iktidar ele geçirdiklerini söylemek istiyorum.” dedi. Ormanda Ölüm Yokmuş romanı da yazarı için kopuş sayılabilecek bir romandır. Orta yaşın biraz üstünde, sevgilisi tarafından terk edilmiş bir ressamla, sevgilisi yakınlarda ölmüş bir kadının arkadaşlığı çerçevesinde, yazarlığında temel kaygı olan yazı-yazar ilişkisini çözmeyi amaçladı.

Roman karakterleri, insana dair her şeyin üzerinden, ayrılığın ve ölümün verdiği duygu halleri içinde insanın, doğanın durum ve oluşlarının yeniden bir anlam, yeniden bir yoruma kavuşması, bunlarla hayatlarının yeni bir başlangıç kazanması arzusunu açığa vurdular. Yazar bu romanıyla, daha önce işlediği yazı ve yoksulluk temasından uzaklaştı. Unutma Bahçesi adlı son romanında, unutma ve hatırlama kavramları üstüne eğildi, böylece insan ilişkilerinin vahşiliği, iktidar ve güç üstüne odaklandı.

Birbirlerinden rol çalan kahramanlarıyla, belleğin ve toplumsal rollerin şiddetli ağırlığını irdeleyen Latife Tekin belki de daha çok unutamamanın kitabını yazdı. İnsanlığın geçmişini unutması ve aynı felaketleri yeniden yaşamasındaki sakatlığın bu unutmayla bağını anlattı. İnsanların teker teker sergilediği davranışları toplum olarak aynı anda ve aynı şekilde sergilemediğimiz için aynı sıkıntıları, sorunları, felaketleri ve olumsuzlukları hep birlikte yeniden yaşadığımızı gösterdi.

Latife Tekin tüm eserlerinde, Murat Belge’nin ifadesiyle Şeker Ahmet Paşa’nın tabloları gibi, anlatının içinde durdu, anlatısını bu teknikle biçimledi.

Berci Kristin Çöp Masalları, Berji Kristin: Tales from the Garbage Hills adıyla John Berger tarafından kaleme alınan bir önsözle İngiltere ve Amerika’da, Ayşe Saraçgil çevirisiyle İtalya’da, Ali Semizoğlu çevirisiyle Fransa’da yayımlandı. Liberation gazetesi kitabı “Genç Türk yazar Latife Tekin’den toplumsal günlük ile destan arasında, İstanbul’daki bir gecekondunun kuruluşu: Berci Kristin Çöp Masalları” başlığı ile sundu.

Kitap, Almanya, İsviçre ve Hollanda’da da satışa sunuldu. Buzdan Kılıçlar adlı romanı Alfred Depeyrat tarafından Fransızcaya çevrildi, Stock Yayınları tarafından Fransa’da yayımlandı. Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Bir Yudum Sevgi” adlı filmin (1984) senaryosunu yazdı. Bu film 22. Antalya Film Şenliğinde Altın Portakal Ödülünü aldı, Uluslararası İstanbul Sinema Günlerinde (1986) En İyi Film seçildi. Latife Tekin ayrıca, Unutma Bahçesi ile, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2005 Sedat Semavi Edebiyat Ödülünü kazandı.

Latife Tekin’in eserleri: Sevgili Arsız Ölüm (1983 roman), Berci Kristin Çöp Masalları (1984 roman), Gece Dersleri (1986 roman), Buzdan Kılıçlar (1989 roman), Aşk İşaretleri (1995 roman), Ormanda Ölüm Yokmuş (2001 roman), Unutma Bahçesi (2004 roman), Muinar (2006 roman), Rüyalar ve Uyanışlar Defteri (2009 roman), Manves City (2018 roman), Sürüklenme (2018 roman), Zamansız (2022 roman), Bir Yudum Sevgi (1984 senaryo), Gümüşlük Akademisi (1977 hatıra).

Latife Tekin’in ödülleri: Eylül 2019 – Erdal Öz Edebiyat Ödülü

Paylaşın

Kutsiye Bozoklar Kimdir? Hayatı, Eserleri

1953 yılında Mersin’de dünyaya gelen Kutsiye Bozoklar, 2009 yılında Ankara’da hayatını kaybetmiştir. Kutsiye Bozoklar’ın mezarı Ankara Karşıyaka Mezarlığı’ndadır.

Haber Merkezi / Kutsiye Bozoklar, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunudur. Gençlik yıllarında Türkiye İşçi Partisi üyesi olmuştur. çeşitli politik dergilerde “Işık Kutlu” takma adı ile köşe yazıları yazmıştır.

Yazılarından dolayı 300’den fazla davada yargılanan Kutsiye Bozoklar 1973 yılında bir silahlı saldırıda vurularak yaşamına felçli bir halde tekerlekli sandalyede engelli olarak sürdürmeye başlamıştır.

İki yıl tutuklu kalan Kutsiye Bozoklar, 21 yıl kalemini elinden bırakmadan siyasi konuların yanı sıra kadın sorunlarına da değinmiştir.

Kutsiye Bozoklar’ın eserleri: Kavga Düştü Payıma (Şiir), Yaşama Dair (Üç baskı, 1992, 1994, 2003 roman), Umuda Yazılı Sözler (1998 roman), Sanat ve Mücadele (1999 roman), Türkiye Bu Tadı Seviyor mu? (2000 roman), Hayatı Ellerinden Tutmak (2002 roman), Emperyalist Küreselleşme ve Yalanlar (2004 roman).

Paylaşın

Konca Altan Kimdir? Hayatı, Eserleri

Konca Altan, 30 Haziran 1973 yılında Bolu’da dünyaya geldi. Devlet memuru mühendis babası nedeniyle Konca Altan, on iki yaşına kadar Türkiye’nin hemen her yerini görme, beş değişik şehirde yaşama fırsatı buldu.

Haber Merkezi / Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’ni, ardından 19 Mayıs Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nü bitiren Konca Altan, Ankara’da üretim mühendisi, organizasyon müdürü olarak çalıştı.

Konca Altan, kariyerini İstanbul’da sürdürürken kısa bir tatil niyetiyle başlayan İmroz planı, Ada’ya sevdalanmakla son buldu. Konca Altan, halen eşiyle İmroz Adası’nda yaşamakta.

Anı, anlatı, günlük, seyahatname, edebiyat kategorilerinde eserler yazan Konca Altan’ın en bilinen eseri, “Rüyaların Öldüğü Ada”dır.

Paylaşın

Kezban Acar Kimdir? Hayatı, Eserleri

1971 yılında Konya’nın Çumra İlçesi’nde dünyaya gelen Kezban Acar, ilk öğreniminden sonra, lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü’nde yaptı.

Haber Merkezi / Akademik, araştırma, inceleme, başvuru kitapları kategorilerinde eserler yazan Kezban Acar, yüksek lisans ve doktora eğitimini University of Kentucky’de tamamladı. Kezban Acar, halen Celal Bayar Üniversitesi Tarih Bölümü’nde profesör olarak görev yapmakta.

Kezban Acar’ın en yaygın eserleri: Rusya ve Ruslar & Erken Dönemden 21. Yüzyıla, Rusya & Ortaçağ’dan Sovyet Devrimi’ne, Türkiye-İran İlişkileri 1979-2004: Devrim, İdeoloji, Savaş, Darbeler ve Jeopolitik.

Paylaşın