Şule Gürbüz Kimdir? Hayatı, Eserleri

30 Aralık 1974 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Şule Gürbüz, 1994’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İspanyol Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Cambridge Üniversitesinde felsefe eğitimi aldı. Antika saatlerin tamiri üzerine ustalaştı.

Bu alandaki çalışmalarına 1997 yılında Dolmabahçe Sarayında başlayan Şule Gürbüz, Millî Saraylar Müdürlüğü çatısı altında sanat tarihçisi ve antika saat tamircisi olarak görevine devam etmektedir.

İstanbul’da yaşayan Şule Gürbüz, yazdıklarını hiçbir dergide yayımlamadı. Saat Kitabı’yla, Millî Saraylar Daire Başkanlığı adına, Türkiye Yazarlar Birliğinin kamu yayıncılığı ödülünü (2011), Zamanın Farkında adlı eseriyle 7. Oğuz Atay Öykü Ödülünü (2012) aldı.

Şule Gürbüz’ün ilk kitabı, daha on sekiz yaşındayken (1992) yazdığı Kambur’dur. Şule Gürbüz, 1993 yılında ölümün saçmalığı karşısında çaresiz kalan aklı anlattığı Ne Yaştadır, Ne Başta Akıl Yoktur adlı oyununu ve Ağrıyınca Kar Yağıyor adlı şiir kitabını yayımlamıştır.

Yurt dışı eğitimi, iş ve şahsi tercihler nedeniyle yaklaşık on yedi yıl eser vermeyen Gürbüz, 2011’dea Zamanın Farkında adlı kitabını yayımlamıştır. Bir yıl sonra, dört öyküden oluşan Coşkuyla Ölmek (2012) okurla buluşur.

Şule Gürbüz’ün şimdilik son edebî eseri öykü, roman yahut deneme olarak adlandırmadığı, dört bölümden oluşan, sorma ve okurunu sorgulatma üzerine kurulu Öyle Miymiş? (2016) adlı kitabıdır.

Şule Gürbüz’ün eserleri: Kambur (1992 Diğer), Ne Yaştadır, Ne Başta Akıl Yoktur (1993 Tiyatro), Ağrıyınca Kar Yağıyor (1993 Şiir), Zamanın Farkında (2011 Hikaye), Coşkuyla Ölmek (2012 Hikaye), Öyle Miymiş? (2016 Diğer).

Paylaşın

Şirin Tekeli Kimdir? Hayatı, Eserleri

1944 yılında Ankara’da dünyaya gelen Şirin Tekeli, 12 Haziran 2017 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Lise öğrenimini Ankara Kız Lisesi’nde tamamladı. 1961-1963 arasında Paris’te Fransızca öğrendi ve hukuk fakültesine başladı, daha sonra İsviçre’de Lozan Üniversitesi’ne geçti. Siyaset Bilimi Anabilim Dalında öğrenim gördü.

1968-1981 yılları arasında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde asistanlık öğretim üyeliği yaptı. Doçentlik tezi kadınların siyasete katılımı üzerine karşılaştırmalı bir araştırma olan Tekeli’nin araştırması, 1982’de basıldı (Kadınlar ve Siyasal-Toplumsal Hayat, İstanbul).

1981’de YÖK’ün yürürlüğe girmesi üzerine üniversiteden istifa etti ve bir daha dönmedi. Feminist hareketin içindeydi, Medeni Kanun değişikliği için “Dilekçe kampanyası”(1984), Dayağa karşı protesto yürüyüşü (1987), Kariye Şenliği’ne (1987) katıldı.

1989’da Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın kuruluş çalışmalarını başlattı. 1996 yılına kadar Kütüphane’de gönüllü olarak çalıştı.

1988’de Kadınlar İçin adlı makaleler derlemesini, 1990’da Meryem Koray ile birlikte yazdığı Kadınlarla İlgili Eşitlik Politikaları kitabını yayımladı. Aynı yıl, Kadın Bakış Açısından Türkiye’de Kadınlar kitabını derledi. Bu kitap, 1995 ve 2010 yıllarında yeniden basıldı ve Almanca (1991) ve İngilizce (1995) baskıları da yapıldı.

1997 yılında KA-DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği), Anakültür Kooperatifi ve Winpeace -Türk ve Yunan Kadınları Barış Girişimi’nin oluşumunda kurucu olarak yer aldı.

Üniversiteden ayrıldıktan sonra çeviriler yaptı. 2011 yılına kadar, Fransızca ve İngilizce’den çoğu kadınlar ve demokrasi ile ilgili 25 kitap çevirdi; Andrée Michel, Feminizm, 1984; Elisabeth Badinter, Biri Ötekidir, 1992; Halide Messaudi, Cezayir’de Kadın Olmak, 1996; Diane Scully (L. Aytek ile birlikte), Tecavüz, 1994; Germaine Tillion (N. Sirman ile birlikte), Harem ve Kuzenler, 2006; Semih Vaner (der.), Yirmibirinci Yüzyıl Başında Türkiye, 2009; Dejanirah Couto (der.), Harp ve Sulh Avrupa ve Osmanlılar, 2010 vb.

Şirin Tekeli’nin yayınlanan son kitabının adı “Feminizmi Düşünmek” idi. Tekeli, bu kitabı yazma amacını şöyle aktarmıştı: “… neredeyse kırk yıllık bir döneme tanıklık etmek istedim. Tarihe meraklı genç okurların ilgisini çekebilir diye düşünüyorum. Bu umutla hepinize ‘eleştirel’ gözle okumalar yapmanızı öneriyor; kadınların kaderini değiştirmekte bana göre tek güç olan feminizmle dostça bir ilişki kuracağınızı umuyorum.”

Şirin Tekeli’nin eserleri: Kadınlar ve Siyasal-Toplumsal Hayat (Doçentlik tezi, 1982), 80’ler Türkiye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar, “Kadınlar İçin, Meryem Koray ile: Devlet-Kadın-Politika, David Easton`un Sistem Teorisine Katkısı Üzerine Bir İnceleme, Aufstand im Haus der Frauen: Frauenforschung aus der Türkei.

Paylaşın

Şebnem İşigüzel Kimdir? Hayatı, Eserleri

28 Mayıs 1973 yılında Yalova’da dünyaya gelen Şebnem İşigüzel, İstanbul yaşamaktadır ve yazı çalışmalarını sürdürmektedir. İlk ve orta öğrenimini Yalova’da tamamladı.

Yalova Lisesini bitirdikten sonra başladığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümünden 1995 yılında mezun oldu. 1992-1994 yılları arasında özel televizyonlarda editör ve muhabir olarak çalıştı (Yalçın 2010: 550). 1990’lı yıllarda yazarlığa başladı ve eserleri çeşitli ödüllere layık görüldü.

Şebnem İşigüzel; Hanene Ay Doğacak (1993) adlı ilk öykü kitabıyla 1993 Yunus Nadi Öykü Ödülü, Venüs (2013) adlı romanıyla 2015 yılında Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü ve Gözyaşı Konağı & Ada, 1876 (2016) adlı romanıyla 2016 yılında Duygu Asena Roman Ödülü gibi ödüllerin sahibi oldu.

Şebnem İşigüzel’in eserleri: Kaderimin Efendisi (2001 Hikaye), Neşeli Kadınlar Arasında (2001 Deneme), Çöplük (2004 Roman), Resmi Geçit (2008 Roman), Kirpiklerimin Gölgesi (2010 Roman), Eski Dostum Kertenkele (2010 Roman), Annem, Kargalar ve Ben (2011 Hikaye), Venüs & Bir Aile Tarihçesi, Bir Yaşamöyküsü (2013 Roman),

Sarmaşık (2014 Roman), Hanene Ay Doğacak (2017 Hikaye), Öykümü Kim Anlatacak (2017 Hikaye), Gözyaşı Konağı & Ada, 1876 (2016 Roman), Bir Pudink Hikayesi (2017 Hikaye), Uçtu Uçtu / Büyüyen Kitaplar Dizisi 1 (2017 Hikaye), Ağaçtaki Kız (2018 Roman), İyilik (2019 Roman).

Paylaşın

Suzan Samancı Kimdir? Hayatı, Eserleri

20 Eylül 1962 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelen Suzan Samancı, tam adı Suzan Samancı Dalgalı’dır. Asiye Hanım ile öğretmen Şahabettin Samancı’nın kızıdır. 1979’da Diyarbakır Lisesinden mezun oldu.

Bir süre Demokrasi, Gündem, Özgür Politika ve Taraf gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. 2008 yılına kadar çalışmalarını Diyarbakır’da sürdüren yazar, o yıldan bu yana daha çok Cenevre’de yaşamakta, Fransızca dil eğitimi almaktadır. Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği üyesi olan Samancı evli ve iki çocuk annesidir.

Edebiyata şiirle başlayan Samancı’nın ilk şiirleri 1985-1987 arasında Sanat Olayı dergisinde yayımlandı. Yazar, şiirle başladığı serüvene öykü ve romanla devam etti. Eserleri birçok yabancı dile çevrildi. Reçine Kokuyordu Hêlîn, Almanca, Flamanca, İspanyolca, İtalyanca ve İsveççeye çevrildi. Aynı eser Bajarê Mirinê, Suskunun Gölgesinde eseri de Siya Bê Dengiyê adıyla Kürtçeye çevrildi.

Eriyip Gidiyor Gece, Reçine Kokuyordu Hêlîn, Kıraç Dağları Kar Tuttu gibi eserlerinde yer alan öykülerde tümüyle Güneydoğu üzerine odaklandı. Halepçe’den Gelen Sevgili romanı, Halepçe Katliamı ile başladığı romanda bu travmayı yaşayan iki kahraman (Zeynep ile Delila) aracılığıyla İstanbul ve Cenevre’ye uzanan ilişkiler üzerinde mültecilik sorunsalına da değinmiştir.

Öyküleri yabancı dilde yayımlanan birçok antolojide yer alan Suzan Samancı, Kıraç Dağlar Kar Tuttu adlı eseriyle 1997 Orhan Kemal Öykü Yarışması’nda ikinci oldu. “Perili Kent” adlı öyküsü de Almanya’nın Sesi Radyosu’nun açtığı yarışmada ilk yirmi beş eser arasına girerek Almanca ve Türkçe olarak yayımlandı.

Suzan Samancı’nın eserleri: Eriyip Gidiyor Gece Edebiyat (1991 Hikaye), Reçine Kokuyordu Hêlîn (1993 Hikaye), Kıraç Dağlar Kar Tuttu (1996 Hikaye), Suskunun Gölgesinde (2001 Hikaye), Korkunun Irmağında (2004 Roman), Halepçe’den Gelen Sevgili (2009 Roman), Koca Karınlı Kent (2016 Roman).

Paylaşın

Suna Tanaltay Kimdir? Hayatı, Eserleri

22 Nisan 1933 yılında Mersin’de dünyaya gelen Suna Tanaltay, 5 Mart 2021 yılında bir süredir tedavi gördüğü Mersin Alzheimer Derneği Yaşlı Yaşam Merkezi’nde kalp yetmezliği nedeniyle 87 yaşında hayatını kaybetti. Tanaltay, Mersin Akbelen Mezarlığına defnedildi.

İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Mersin’de bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde psikoloji (tezli), felsefe tarihi, eski ve yeni Türk edebiyatı sertifikalarının yanı sıra İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Çapa Psikiyatri Kliniği’nden psikiyatri Sertifikası alarak öğrenimini tamamlamıştır.

Aynı dönemde Kandilli Kız Lisesi’nde ve Kabataş Erkek Lisesi’nde Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe ve Türkçe öğretmenliği yapmış olan Tanaltay, Çapa Psikiyatri Kliniği’nden emeklidir. Eşi psikiyatrist Erdoğan Tanaltay’la birlikte muayenehane açmışlardır.

Üç yıl süre ile Inter-Star’da İyi Günler Türkiye programında ve yıllardır TRT’de konuşan Tanaltay, HBB’de iki yıla yakın bir süre Sevgiyi Paylaşalım programında eşi Erdoğan Tanaltay’la birlikte konuşma ve yorumlarını sürdürmüşlerdir.

Kanal 6’da Derdini Söyle ve bir yıl boyunca Sorun Dertleşelim – Sevgiyi Paylaşalım, 9. Kanal’da Medya Terapi ve Bir Yudum Sevgi programlarında Erdoğan Tanaltay’la canlı yorumları paylaşarak konuşmuşlardır.

Ayrıca, Flash TV, NTV, TRT, Show TV, Kanal D, atv, TGRT ve çeşitli kanallarda söyleşiler yapmıştır. Radyo I Ortak Yayın’da yıllarca Gececi ’lerine seslenen Tanaltay, Radyo Kulüp ve çeşitli özel radyolarda da sık sık konuşmaya devam etmiştir.

Yıllar yılı çeşitli gazete ve dergilerde yazan Suna Tanaltay, Günaydın Gazetesi yanı sıra, eski Posta Gazetesi’nde günlük, Meydan Gazetesi’nde de haftalık köşe yazarlığı yapmıştır. Yirmi yıldır Sanat Çevresi ve Size dergilerinde devamlı olarak yazan Tanaltay, Bebek Dergisi’nin de köşe yazarıdır.

Türkiye’nin hemen her yöresinde eşi Erdoğan Tanaltay’la birlikte bin beş yüzü aşkın söyleşinin yanı sıra Şırnak’ta da bir seminer vermiştir. 23. Jandarma Tümen Komutanı Ömer Keçecigil’den eşi ile birlikte Takdir belgesi almışlardır.

Dikili ve Akçakoca Belediye Meclisleri’nden Fahri Hemşehrilik Beratı alan Tanaltay’ların Dikili ve Balıkesir’de “Suna-Erdoğan Tanaktay Sokağı” bulunmaktadır. Suna Tanaltay, Oriflame firmasının yaptığı bir Halk Araştırması sonucunda 1997 yılında sağlık hizmetleri konusunda “Yılın en Başarılı Kadını” seçilmiştir.

Suna Tanaltay’ın eserleri: Günaydın Raporu / Türkiye’de Aile ve Cinsel Sorunlar (1979), Her Yaşta Ruh Sağlığı (Çocuk ve Aile bölümü, 1986), Sevdikçe (1986), Önce Sevgi Vardı (1987), Çocuklar Ağlamasın (1988), Sonsuzu Paylaşanlar (1989), Ben Sevgiyim (1991), Gençlik Sevgidir (1992), Düş Sevginin Peşine (1993),

Yaşam Nehri (1995), Kapıda Bir Gül Açtı (1989), Gül Kokusu (1990), Şakayık Sokak (1994), İskambil Evler (anı-öykü, 1998), Çocukluğum Bana Kalsın (anı-öykü, 2004), Sevdalar Çocuk Kalır (çeviri, E. Tanaltay ile,1996), Seviyorum Öyleyse Varım (Sesli Kitap, 1997).

Paylaşın

Suat Derviş Kimdir? Hayatı, Eserleri

1905 yılında İstanbul Çamlıca’da dünyaya gelen Suat Derviş, 23 Temmuz 1972 yılında Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nde yaşama veda etti. Kadıköy Numune Rüştiyesi ve Bilgi Yurdu’nda ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Darülfünûn’a girdi, ardından da Sternisches Konservatuvarı’nda piyano ve şan dersi almak üzere Berlin’e gönderildi.

Konservatuvarda bir süre okuduktan sonra edebiyata duyduğu ilgi nedeniyle Edebiyat Fakültesi’ne geçen Suat Derviş bu süreçte çeşitli, gazete ve dergilerde öyküler ve fıkralar yayımlamaya başladı ve bir süre sonra dönemin gazete ve dergilerinde çalışmayı yeğleyerek fakülteden ayrıldı.

1932 yılında babasını kaybeden yazar, bir yıl sonra yurda döndü. Dönemin Cumhuriyet, Haber, Son Posta, Tan gibi gazetelerinde hikâye, röportaj ve tefrika romanlar yayımladı. Tan gazetesi, yazarı 1937 yılında Sovyetler Birliği’ne gönderdi. 1940-1941 yılları arasında toplumcu aydın ve sanatçılar tarafından yirmi altı sayı yayımlanan; Kemal Bilbaşar, Sadri Ertem, Nâzım Hikmet, Orhan Kemal, Sabahattin Ali, İlhan Tarus gibi önemli isimlerin eserlerinin yer aldığı Yeni Edebiyat dergisinde çalıştı. Dergide, o dönem yayımlanan Yaban, Bir Tereddüdün Romanı, İçimizdeki Şeytan, Tatarcık, Eski Hastalık, Fahim Bey ve Biz gibi romanlar hakkında on dört yazı neşretti.

Seyfi Cenap Berksoy, Selami İzzet Sedes, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu ve son olarak 1941 yılında Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Reşat Fuat Baraner’le evlendi. Anılarından ve gezilerindeki izlenimlerinden yola çıkarak 1944 yılında kaleme aldığı Niçin Sovyet Rusya’ya Hayranım başlıklı yapıtıyla tartışmalara neden olan Suat Derviş, aynı yıl eşi Reşat Fuat Baraner’le birlikte Türkiye Komünist Partisi davası sanığı olarak tutuklandı.

Dokuz yıl hüküm giyen Reşat Fuat, 1950’de serbest bırakılmasına karşın 1951’de tekrar tutuklandı ve yeniden hüküm giydi. Sorguda bebeğini düşüren ve sekiz aya mahkûm olan Suat Derviş ise hapisten çıktıktan sonra iş bulmakta zorlandı. İşsiz kaldığı ve yazılarını kendi adıyla yayımlamakta dahi zorlandığı bir sürecin ardından ablasının daveti üzerine 1953 yılında İsveç’e gitti ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde yaşadı.

1960 yılındaki genel afla tahliye edilen Reşat Fuat Baraner’i yanına almak istese de Baraner bunu reddetti. 1963 yılında İstanbul’a dönen Suat Derviş, eşini 1968 yılında kaybetti. 1970 yılında Neriman Hikmet’le birlikte Türkiye Devrimci Kadınlar Birliği’ni kurdu. Yine aynı yıl aldığı davet üzerine Rusya’ya giden yazar orada gözlerinden tedavi oldu.

Suat Derviş’in eserleri: Buhran Gecesi (Roman), Fatma’nın Günahı (Roman), Emine (Roman), Hiç (Roman), Ne Bir Ses Ne Bir Nefes (1946 Roman), Ankara Mahpusu (2013 Roman), Fosforlu Cevriye (2013 Roman), Kara Kitap (2014 Roman),

Aksaray’dan Bir Perihan (2014 Roman), Çılgın Gibi (2015 Roman), Behire’nin Talipleri (2016 Hikaye), Gönül Gibi (2016 Roman), Ahmet Ferdi (2017 Hikaye), Hiçbiri (2018 Roman), Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır (2018 Roman), Beni mi? (2019 Hikaye).

Paylaşın

Sibel Eraslan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1967 yılında İstanbu’un Üsküdar İlçesinde dünyaya gelen Sibel Eraslan, ilk ve orta öğrenimini doğduğu yerde tamamladıktan sonra Üsküdar Kız Lisesini 1985’te bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1989’da mezun oldu.

Feminizm, kadın hakları, kadınların eğiimi, sivil savunma ve insan hakları ile ilgili birçok projede görev aldı. Daha çok Vakit gazetesindeki köşe yazılarıyla tanındı. 2002’de köşe yazıları sayesinde Türkiye Yazarlar Birliği Basın/Fıkra Ödülü ve Star gazetesi tarafından verilen 2015 Necip Fazıl Öykü Ödülü gibi ödüllere layık görüldü.

Sibel Eraslan yazı hayatına lise yıllarındayken kaleme aldığı öykülerle başlamıştır. 2000’li yıllara kadar öyküye bir müddet ara vererek bu dönemlerde çeşitli konular üzerine kaleme aldığı makale ve deneme türündeki yazılara ağırlık vermiştir. Vakit gazetesinde yaptığı köşe yazarlığı sayesinde adını duyuran yazar, edebiyat dünyasında ise daha çok dergilerde yer alan öyküleriyle tanınmıştır.

Lisedeyken yazdığı ilk hikâyeleri Töre ve Türk Edebiyatı dergilerinde yayımlanmış ve daha sonra öykü ve yazılarını; Dergâh, İmza Vahdet, Teklif, Mostar, İnsan ve Hece gibi süreli yayınlarda belli aralıklarla yayımlamayı sürdürmüştür. Onun öykücülüğünün gelişmesinde Mustafa Kutlu ve Dergâh dergisinin muhiti bir okul vazifesi görmüştür. Balık ve Tango adını verdiği ilk hikâye kitabı 2006’da yayımlanmış ve bunu Parçası Benden (2008) izlemiştir.

“Balık ve Tango, kitabın enteresan öykülerinden. ‘Balık’ muhafazakar ve eskiyi, ‘Tango’ yeniyi ve değişimi simgeliyor. Eraslan bu iki imge üzerinden Türkiye’deki süreci anlatıyor bir bakıma. Kitabına ismini verdiği Parçası Benden ise öyküsü sabrı, sadakati, inceliği, ihaneti, Srebrenica’nın utancını, iyiliği, merhameti, fedakârlığı anlatıyor. Eraslan, öykülerinde insana en çok yakışanla hiç yakışmayanı işliyor. İnceliğini yitirmiş yaşamları ve incelikle örülmüş yaşamları mükemmel bir dille anlatıyor. Öykülerinden yola çıkarak Eraslan’ın insanı ve toplumu iyi tanıdığını ve analiz ettiğini söyleyebiliriz.”.

Yazar öykülerinde genellikle; göç, cinsellik, Doğu-Batı çatışması, ihanet, mübadele, kadın meselesi, yabancılaşma, aşk ve üzüntü gibi temaları ele almıştır. Öyküyü “Hayat! Ve savunma!” (Akbulut 2015) olarak gören yazar Babam İçin Beyaz Bir Kuğu (2016) adlı hikâye kitabında ise kadın meselesine daha fazla eğilmiştir. Daha sonra kurguda çemberi genişleterek genellikle Hz. Hatice, Hz. Aişe, Hz Meryem ve Hz Asiye gibi peygamber eşleriyle İslâm tarihindeki önemli kadın şahsiyetleri konu olarak seçtiği romanlar kaleme almıştır.

Sibel Eraslan’ın eserleri: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kadının Tarihi Dönüşümü (2000 İnceleme), Fil Yazıları (2002 Diğer), Kadın Oradaydı – Vahiy Sürecinde Kadın Rolleri (2004 Diğer), Balık ve Tango (2006 Hikaye), Parçası Benden (2008 Hikaye), Siret-i Meryem Cennet Kadınlarının Sultanı (2008 Diğer), Şile Bir Denizkızı-70 (2010 Diğer), Çöl / Deniz Hz. Hatice (2009 Roman),

Nil’in Melikesi Hazreti Asiye (2011 Roman), Saklı Kitap (2013 Roman), Kadın Sultanlar (2014 Diğer), Aişe (r.a.) (2014 Roman), Zemzem’in Annesi Hazreti Hacer (2015 Roman), 4 Defter Rumeli Rüzgarı (2016 Deneme), Babam İçin Beyaz Bir Kuğu (2016 Hikaye), Canfeda / Hz. Fatıma (2018 Roman), Siret-i Meryem (2019 Roman).

Paylaşın

Sevinç Çokum Kimdir? Hayatı, Eserleri

25 Ağustos 1943 yılında İstanbul’un Beşiktaş İlçesi’nde dünyaya gelen Sevinç Çokum, Büyük Esma Sultan İlkokulu, Beşiktaş Ortaokulu ve Lisesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü (1970) mezunudur.

Yedi yıl klasik Batı müziği dalında özel keman dersleri alarak Türk ve değişik ülkelerin temsilcilerinden oluşan A. Kavafyan yönetimindeki İstanbul Amatör Senfoni Orkestrasında ikinci kemanlarda çaldı, konserlere katıldı. 1970-73 arası Özel Anadolu Lisesi edebiyat öğretmenliğinin yanı sıra Türk Edebiyatı dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Kültür Bakanlığı Halk ve Çocuk Yayınları Komisyonu üyeliğinde bulundu.

1981-85 yılları arasında eşi Rıfat İzzet Çokum’la kurdukları Cönk Yayınlarını yönetti. 1990-2001 yılları arasında Türkiye gazetesinde iki tefrika roman, deneme, inceleme ve gezi yazıları yazdı. Nisan 2003’ten itibaren Halka ve Olaylara Tercüman gazetesine haftada iki gün yazdı; 2004 yılından itibaren Burç FM’de haftalık “Tanzimat’tan Günümüze Türk Hikâyesi” adlı bir programda hikâye seslendirip yorumladı. Türk Edebiyatı Vakfı (kurucu), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.

“Bir Eski Sokak Sesi” adlı ilk hikâyesi, Hisar dergisinde (Şubat, 1972) çıkmıştı. Aynı yıl Ahmet Nadir Caner’in yönettiği Başkent gazetesinde birkaç şiiri neşredildi. Daha sonra Hisar, Töre, Türk Edebiyatı, Kaynaklar, Yeni Düşünce ve Türkiye’de yazdı. 1976’da Çarmıha Gerilen İsa ve Bir Geminin Getirdikleri adlı hikâyeleri Almancaya; 1991’de Denizin Dalgaları Saçların adlı hikâyesi ve 1992’de Bizim Diyar adlı romanı Azerbaycan Türkçesine; 1993’te Güneşin Son Saatleri adlı hikâyesi Özbekçeye; 1994’te Rozalya Ana adlı hikâyesi Tatarcaya çevrilerek bu dillerde yayımlandı. Hikâyelerinin bir bölümü diğer Türk Cumhuriyetlerinin Kazan Odları, Türkistan, Edebiyat ve İnce Sanat, Azerbaycan Gençleri, Azerbaycan Muallimi gibi dergi ve gazetelerinde yayımlanmıştır.

Makina (1976) adlı hikâye kitabıyla Türkiye Millî Kültür Vakfı Hikâye Armağanını; ilk romanı olan Zor ile (1977), Dündar Taşer Roman Armağanı Ödülünü; 1982 Kayseri Sanatçılar Derneği Hikâye Armağanını, Hilâl Görününce (1984) romanıyla 1984 Türkiye Millî Kültür Vakfı Jüri Özel Ödülü ve Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Romancısı Ödülünü (1985), Rozalya Ana adlı kitabıyla TYB Yılın Hikâyecisi Ödülünü (1993), Karaman 723. Türk Dil Bayramı Türkçeyi En İyi Kullanan Yazar-Dil Armağanını (2000), Hevenk-Kayıp İstanbul kitabıyla anlatı dalında Türkiye Yazarlar Birliği (2003) Ödülü aldı.

Yazarın ayrıca radyofonik oyunları ve senaryoları vardır. Bulgaristan’da Türklere yapılan zulmü anlattığı Yeniden Doğmak ve Beyaz Sessiz Bir Zambak adlı senaryoları televizyona uyarlandı. Yeniden Doğmak senaryosuyla 1988’de Ankara Gazeteciler Cemiyetinin Senaryo Armağanını kazandı. Kendisine Ankara Gazeteciler Cemiyeti tarafından Basın Şeref Belgesi verildi. 

İlk kitabıyla insan sevgisi çizgisinde yerini belirleyen Sevinç Çokum, zamanla insanın iç derinlikleriyle toplum arasındaki ilintileri, tarih perspektifi içerisinde ulus olmaya özgü değer bağlılıklarını da eserlerine kattı. Ancak Gece Kuşu Uzun Öter adlı hikâye kitabından sonra ve özellikle Gece Rüzgarları adlı romanının yazılışında, kendisiyle bir iç hesaplaşmaya girişerek, içtenliği savunup, ideolojik bağımlılıkları reddederek, insana, zaafları, erdemleri ve ruh derinlikleri boyutlarında yaklaşmanın, doğru olacağı fikrini benimsedi.

Sevinç Çokum’un eserleri: Hikaye: Eğik Ağaçlar (1972 Hikaye), Bölüşmek (1974 Hikaye), Makina (1976 Hikaye), Derin Yara (1984 Hikaye), Onlardan Kalan (1987 Hikaye), Onlardan Kalan (1993 Hikaye), Rozalya Ana (1995 Hikaye), Bir Eski Sokak Sesi (1996 Hikaye), Evlerinin Önü (1997 Hikaye),

Beyaz Bir Kıyı (1998 Hikaye), Gece Kuşu Uzun Öter (2001 Hikaye), Zor (1977 Roman), Hilâl Görününce (1993 Roman), Karanlığa Direnen Yıldız (1996 Roman), Bizim Diyar (1996 Roman), Çırpıntılar (1996 Roman), Ağustos Başağı (1996 Roman), Deli Zamanlar (2000 Roman)

Gülyüzlüm (2003 Roman), Gece Rüzgarları (2004 Roman), Tren Burdan Geçmiyor (2007 Roman), Beyaz Sessiz Bir Zambak (1987 Senaryo), Yeniden Doğmak (1987 Senaryo).

Paylaşın

Sevin Okyay Kimdir? Hayatı, Eserleri

25 Kasım 1942 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Sevin Okyay’ın tam adı Fatma Sevin Okyay’dır. 1963’te Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ni bitirdi. Liseden mezun olduğundan beri çevirmenlik, 1976’dan beri de gazetecilik yapmaktadır.

Selahattin Hilav vesilesiyle gazeteciliğe, Enis Batur vesilesiyle sinema yazarlığına başlamıştır. Spor, caz ve sinema üzerine yazılar yazmaktadır.

Politika, Dünya, Ayrıntılı Haber, Milliyet, Hürriyet gazetelerinde ve Gergedan, Şehir, Kapris, Start, Gösteri, Elele, Hürriyet Pazar, Kadın, Milliyet Sanat, Radikal İki, Andante, Cogito, Hürriyet Gösteri, Sabit Fikir, Tefrika gibi gazete ekleri ve dergilerde sinema eleştirisi ve caz üzerine yazılar yazmıştır.

1994-1998 yılları arasında TRT’de Ve Sinema adlı bir program hazırlayıp sunmuştur (Okyay 2002). Halen NTV Radyo’da on beş yıldır devam eden Cinayet Masası adlı polisiye edebiyat programını hazırlayıp sunmaktadır.

Tiyatroyla da yakından ilgilenen yazar İstanbul Şehir Tiyatroları’nda pek çok oyun için çevirmenlik ve dramaturgluk yapmıştır. 2014’te Çeviri Derneği tarafından Onur Ödülü’ne layık görülmüştür.

Sevin Okyay’ın eserleri: Moby Dick (1981 Çeviri), Vahşi Doyum (1982 Çeviri), Yalnızlar Şöleni (1982 Çeviri), Dişilik Kompleksi (1983 Çeviri), Yapayalnız (1983 Çeviri), Hayvanlar Çiftliği (1984 Çeviri), Gorbaçov’un Rusya’sı (1995 Diğer),120 Filmde Seyriâlem (1996 Eleştiri),

İlk Romanım (1996 Roman), Çiçek Dürbünü (1998 Deneme), İlk Dünya Hikâyeleri (1998 Çeviri), Türkiye Tatları (1999 Çeviri), Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar ve Seymour Bir Giriş (1999 Çeviri), İstanbul’da Bir İsveç Sarayı (2000 Çeviri), Dokuz Öykü (2000 Çeviri), Tek Meyve Portakal Değildir (2000 Çeviri),

Harry Potter ve Azkaban Tutsağı  (2001 Çeviri), Harry Potter ve Ateş Kadehi (2001 Çeviri), Harry Potter ve Sırlar Odası (2001 Çeviri), Gol Atan Kaleye (2002 Deneme), Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaşlığı (2003 Çeviri), İngiliz Gülleri (2003 Çeviri), Harry Potter ve Melez Prens (2005 Çeviri),

Sevgili Salak Günlük-7 Salaklığını Asla Küçük Görme (2009 Çeviri), Fran Zamanı Unuttu (2011 Çeviri), Özgürlük (2012 Çeviri), Midilli Tutkunu Prenses- Prenses Ellie ve Saray Entrikası (2012 Çeviri), Frantastik Yolculuk (2012 Çeviri), Hayali Yerler Sözlüğü-2 cilt (2013 Çeviri), Okumalar Okuması (2014 Çeviri),

Tetile ve Nemne (2014 Roman), Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları (2014 Çeviri), Tanpınar’ın İzinde Beş Şehir (2016 Çeviri), HarryPotter ve Lanetli Çocuk (2016 Çeviri), Mabel Jones’un Akıl Almaz Maceraları (2016 Çeviri), Arkadaşım Olacaksın (2017 Çeviri), Öğretmenim Bir Canavar (2017 Çeviri),),

Harry Potter Ölüm ve Yadigarları (2018 Çeviri), Harry Potter Sihir Tariihinde Bir Yolculuk (2018 Çeviri), Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? (2018 Çeviri), Çağlar Boyu Qudditch 2018 Çeviri), Ozan Beedle’in Hikâyeleri (2018 Çeviri), Ara Sıra ve Daima (2018 Hatıra).

Paylaşın

Sevim Burak Kimdir? Hayatı, Eserleri

29 Haziran 1931 yılında İstanbul’un Ortaköy İlçesi’nde dünyaya gelen Sevim Burak, Kalp ameliyatı geçirmek üzere yattığı Haseki Hastanesi’nde ameliyat edilemeden 30 Aralık 1983’te öldü. 5 Ocak 1984’te Nakkaştepe Mezarlığı’nda toprağa verildi.

İlkokula 1938 yılında babasının görevi nedeniyle bulundukları Çanakkale’de başladı. İlköğrenimini Kuzguncuk’taki Süleyman Şefik Paşa Nakkaştepe 45. İlkokulu’nda tamamladı. 21 yaşına kadar yaşadığı Kuzguncuk, hikâyelerinde azınlık kültürünün yaşlı insanlarına ağırlık vermesinde etkili oldu. Ortaokulu Alman Lisesi’nde tamamladıktan sonra okul hayatına son verdi.

Annesini 17 yaşında iken kaybetti. İlk evliliğini 18 yaşında, keman sanatçısı Orhan Borar ile yaptı (1949). 1950’de Olgunlaşma Enstitüsü’nde mankenliğe başladı. Dönemin Amerikan Büyükelçisi Mc Ghee’nin öncülüğünde düzenlenen kültür etkinlikleri kapsamında Amerika’ya giderek, orada defilelere çıktı. Amerika dönüşünde kendine ait bir modaevi ve atölye açtı.

Orhan Borar ile evliliğinden oğlu Karaca Borar dünyaya geldi (1955). Bu evliliği sırasında romancı Peyami Safa ile bir aşk yaşadığı iddia edilir. Yakınlarına Peyami Bey ile ilişkisini arkadaş olarak koruduğunu söylemiştir. Sanatçının öykü dünyasının şekillenmesinde bu ilişki etkili oldu; eserlerinde kahramanları da bu ilişkiye benzeyen yasak aşklar yaşadı. 1958 yılında ilk eşinden boşandı. Bu dönemde amatör hikayeler yazmaya başladı.

İkinci evliliğini ressam Ömer Uluç’la yaptı; bu evlilikten Elfe Uluç adındaki kızı dünyaya geldi. 1960 ihtilalinden sonra bozulan ekonomi nedeniyle işyerini kapattı ve tamamen hikâye yazarlığı üstüne yoğunlaştı.

İlk hikâye kitabı “Yanık Saraylar”ı 1965’te yayımladı. Kapalı ve alışılmadık biçimsel üslubu nedeniyle kitap çok tartışıldı. Sait Faik Ödülü’ne aday oldu, ancak ödülü alamadı. Kitabının aforoz edildiğini düşünen Burak, bu kitaptan sonra on yedi yıl boyunca edebiyat piyasasından çekildi. Bu süre içinde “Mach 1” adını verdiği romanı üzerinde çalıştı.

Yazar, çocukluğunda geçirdiği kalp romatizması tekrarladığı için 1970’li yıllarda bir tedavi sürecine girdi; ancak eşinin Nijerya’ya atanması üzerine olması gereken kalp kapakçığı ameliyatını geciktirerek 1976’da Nijerya’ya gitti ve bir buçuk yıl orada yaşadı. Bu dönem dışında tüm yaşamını İstanbul’da geçirdi. 1980 yılında İstanbul’da bir ameliyat geçiren Sevim Burak, ameliyata girerken aldığı karar sonucu Ömer Uluç’tan ayrıldı. Kızı Elfe Uluç diyor ki: “Ömer Uluç’un Afrika’ya gitmesi geciktirmemiş, tam tersi ameliyat için imkan sağlamış, bu sayede İngiltere’de Hammersimth Hastanesi’nde o dönem için maddi olarak çok zor olan ilk açık kalp ameliyatı olmuştur. Boşanması da ameliyatın ardından değil, yıllar sonra başka saiklerle olmuştur.”

Yeniden yazılarını yayımlamaya başlayan sanatçı, 1982 yılında “Sahibinin Sesi” adlı oyunu yayımladı. Aynı yıl “Palyaço Ruşen” isimli öyküsüyle Sabahattin Ali Öykü yarışmasına katıldıysa da, hak ettiğini düşündüğü bu ödülü alamadı ve tepki olarak hikayelerini yayımlayacak antolojiden çekti. 1983’te “Afrika Dansı” adlı öykü kitabı yayımlandı. Çok farklı teknikler denediği bu kitap, edebiyat dünyasında büyük tartışmalara neden oldu[5]. Aynı yıl “Everest My Lord (İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar)” adlı kitabını yazdı ve romanını yazmayı sürdürdü.

“Everest My Lord (İşte Baş, İşte Gövde, İşte Kanatlar)” (1984) adlı oyunu ve son öykü kitabı “Palyaço Ruşen” (1993) ölümünden sonra yayımlandı. Ayrıca oğluna yazdığı mektuplar “Mach I’dan Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı (1990). Genellikle azınlık toplumlar ile kadın sorunlarını anlattığı yapıtlarında şiirsel bir dil kullanmıştır.

Sevim Burak’ın eserleri: Yanık Saraylar (1965 Hikaye), Afrika Dansı (1982 Hikaye), Sahibinin Sesi (1982 Tiyatro), Everest My Lord / İşte Baş İşte Gövde İşte Kanatlar (1984 Tiyatro), Ford Mach I (2003 Roman), Mach I’dan Mektuplar (1990 Mektup).

Paylaşın