Zehra İpşiroğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

12 Şubat 1948 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Zehra İpşiroğlu, Ortaöğrenimini Avusturya Lisesi’nde; yükseköğrenimini İstanbul, Freiburg ve Berlin Üniversitelerinde Alman Dili ve Edebiyatı ile Felsefe bölümlerinde tamamladı.

1976 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne öğretim üyesi olarak girdi. 1992 yılında aynı üniversitede Dramaturji ve Tiyatro Eleştirmenliği Anabilim Dalı’nı kurdu. 1998 yılına kadar burada bölüm başkanlığı görevini sürdürmüş olup daha sonra 1998-2009 yılları arasında Almanya’da Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.

Murat adlı eseriyle 1978’deki Milliyet Sanat film öyküsü yarışmasında ve Gece adlı 1987’deki Milliyet Sanat edebiyat eleştirisinde birincilik ödüllerini kazandı. Kültür Bakanlığı’nca 1993’te Tiyatroda Devrim adlı kitabıyla Kültür Bakanlığı Tiyatro Araştırma ve İnceleme ödülüne, Tiyatroda Yeni Arayışlar adlı kitabıyla Kültür Bakanlığı Eleştiri ödülüne layık görüldü. 1997’de yurtdışında Nashornspiel adıyla Gergedan Oyunu adlı çocuk kitabıyla Orhan Kemal Öykü yarışması ödülünü kazandı.

Almanya’da da Eselsohr dergisi sıra dışı çocuk yazını ödülünü, 2008’de Özgürlük Yolları kitabıyla A. Baştürk İşçi Edebiyatı ödülünü, 2013’te Demokratik İşçi Derneği Onur ödülünü ve 2014’te de Afife Jale Yapı Kredi Özel Tiyatro ödülünü kazandı. Haneye Tecavüz adlı romalı ile 2016’da Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazandı(Ağaoğlu, Saral 2013: 243). Son olarak 2018 yılında Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin onur ödülüne layık görüldü.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bünyesinde Nazan İpşiroğlu, Prof. Dr. Jale Baysal ve Prof. Dr. Şeyda Ozil’le birlikte yaratıcı eğitim ve öğretim alanında ortak kitaplar hazırladı. Bunun yanı sıra yurtdışında yazın, tiyatro, eğitim üzerine çıkan çeşitli inceleme yazılarının ve çeviriler hazırladı. Ayrıca tiyatro oyunları, kısa öyküleri, anı kitapları, gençlik kitapları da bulunmaktadır. Kitaplarının bazıları Almanca, Sırpça, Rusça ve Hindu dillerine çevrilmiştir.

Zehra İpşiroğlu’nun eserleri: Biz Köy Çocukları (1968 Hikaye), Çağdaş Avusturya Öyküleri Seçki (1984 Hikaye), Yargıç ve Celladı (1987 Roman), Çağdaş Düşünce (1987 Deneme), Yaratıcı Toplum Yolunda Çağdaş Eğitim (1990 Araştırma), Yazma Uğraşı (1991 Diğer), Çağdaş Kültürümüz, Olgular – Sorunlar (1991 İnceleme), Tiyatroda Yeni Arayışlar (1992 Tiyatro),

Çağdaş Eğitimde Sanat (1992 Araştırma), Biyografi (1992 Biyografi), Bildirim (1992 Tiyatro), İlse Evden Kaçtı (1993 Roman), Uyumsuz Tiyatroda Gerçekçilik (1996 Tiyatro), Das Nashornspiel (1997 Roman), Gergedan Oyunu (1997 Roman), Çocuk Kültürü-Edebiyat-Tiyatro-Medya (1997 İnceleme), Düşünmeyi Öğrenme ve Öğretme (1997 Deneme), Eleştirinin Eleştirisi (1998 Eleştiri),

2000’li Yıllara Doğru Tiyatro (1998 Tiyatro), Konuşan Çınar (2000 Roman), Bir Kitap Hazırlıyoruz (2000 Fıkra), Tiyatroda Devrim (2001 Tiyatro), Düşünme Korkusu (2002 Araştırma), Gençler İçin Nazım Hikmet Oyunları (2003 Tiyatro), Bugünden Düne Dünden Bugüne (2003 Hatıra), Yollar, Yerler, Yüzler (2003 Hikaye), Eğitimde Yeni Arayışlar (2004 Araştırma),

Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri Yazın (2004 İnceleme), Alımlama Boyutları ve Çeşitlemeleri, Tiyatro (2004 Tiyatro), Lollipop (2004 Roman), İzler (2004 Deneme), Yaratıcı Yazma, Yaratıcı Yazmada Yazınsal Metinlerin İşlevi (2006 Araştırma), Ibsen, İki Oyun / Brand – Peer Gynt (2006 Tiyatro), Yaratıcı Yazma: Yaratıcı Yazma Çalışmalarında Gözün İşlevi (2008 Araştırma), Tiyatroda Kültürlerarası Etkileşim (2008 Tiyatro),

Özgürlük Yolları (2008 Röportaj), Alamanya Alamanya (2008 Tiyatro), Eine Andere Türkei (2008 Deneme), Çağdaş Türk Yazını (2008 İnceleme), Düşlerin Renkleri (2008 Araştırma), Eleştirmen Gözüyle Cumhuriyet Dönemi Türk Tiyatrosu: Eleştiri Seçkisi 1990 Sonrası (2008 Eleştiri), Wege ins Freie (2009 Röportaj), Yüzyıl Sonra Bertolt Brecht (2009 Tiyatro), Düş Hırsızlarına Karşı (2009 Roman),

Hayatımız Tiyatro: Çocuk Oyunları Seçkisi 10 Çocuk Oyunu (2010 Tiyatro), Gençlere Mektuplar (2011 Diğer), Ayaspaşa Yıllarım (2011 Hatıra), Conceptual Colors of Genco Gulan (2011 İnceleme), Aydınlanan Yollar, Kardelen Öyküleri (2012 Röportaj), Dramaturgi – Tiyatroda Düşünsellik (2013 Tiyatro), Gelin Çocuklar Birlikte Düşünelim (2013 Diğer), Gençlerle Diyalog (2013 Deneme),

Lena, Leyla ve Diğerleri (2014 Tiyatro), Dramaturjiden Sahne Çözümlemesine Tiyatroda Alımlama (2014 Tiyatro), Kadınların Gözüyle, Yazmak ve Yaşamak (2014 Biyografi), Şimdiki Çocuklar Hala Harika (2015 Roman), Tabular, Korkular, Kadınlar (2015 İnceleme), Toplu Oyunları / Ozan Ömer Akgül (2015 Tiyatro), Dünden Bugüne Bertolt Brecht (2016 Tiyatro),

Haneye Tecavüz (2016 Roman), Mavi Eşek (2016 Roman), Yapıcılığın Gücü, Türkan Saylan’la Söyleşiler (2017 Röportaj), Memleketimden Kadın Manzaraları (2017 Tiyatro), Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde (2018 Tiyatro).

Paylaşın

Yıldız Ecevit Kimdir? Hayatı, Eserleri

28 Ocak 1946 yılında Çanakkale’nin Gelibolu İlçesi’nde dünyaya gelen Yıldız Ecevit, 22 Haziran 2021 yılında Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde hayatını kaybetti. Ankara Mimar Kemal İlkokulu (1957), Çamlıca Kız Lisesi (1963), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü (1973) mezundu.

“Ferit Edgü’de Kafkaesk Öğe” adlı teziyle yüksek lisans (1983), “Oğuz Atay ve Max Fricsh’de Aydın Sorunsalı” adlı çalışmasıyla doktora(1987) yaptı. Bir süre çevirmen olarak Alman İşçi Bulma Kurumu İstanbul İrtibat Bürosu (1969-70), özel kuruluşlar ve Türk-İş Konfedarasyonunda (1971-80) çalıştı.

1980’de Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine öğretim görevlisi olarak girdi. 1986’da aynı görevle Ankara Üniversitesi DTCF Alman Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalına geçti. Burada 1988 yılında yardımcı doçent, 1990’da doçent, 1996’da profesör olarak öğretim üyeliğini sürdürüp 2000 yılında emekli oldu. Germanistler Birliği, Edebiyatçılar Derneği üyesidir.

Yıldız Ecevit’in eserleri: İnceleme: Oğuz Atay’da Aydın Olgusu (1989), Intellektuellenproblematik bei Max Frish und Oğuz Atay (1990), İsviçre-Alman Edebiyatı (1990), Kurmaca Bir Dünyadan (1992), Orhan Pamuk’u Okumak (1996), Türk Romanında Postmodernist Açılımlar (2001), Ben Buradayım… (Oğuz Atay’ın biyografik ve kurmaca dünyası, 2005).

Çeviri: Flissen Haritada Yok (Maja Beutler’den, 1990), Bozkır Kurdu’nun Düş Yolculukları (Hermann Hesse’nin deneme, anı ve mektuplarından derleme, 1994).

Paylaşın

Yeşim Dorman (Müderrisoğlu) Kimdir? Hayatı, Eserleri

7 Şubat 1957 yılında Ankara’da dünyaya gelen Yeşim Dorman (Müderrisoğlu), nkara Maarif Koleji ve Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Lisansüstü eğitimi sonrası Ankara Çocuk Tiyatrosu ve Sanat Tiyatrosu’nun oyunlarında oynadı.

İlk öyküsü 1980’de Yeni İnsan dergisinde yayımlandı.Yarenlik, Kesit, Ölüm Doğum Düğün isimli oyunları, İstanbul Festivali ile yurt içi ve dışı festivallerde sahnelendi.

Nereye Payidar oyunundaki rolüyle 1976-Ulvi Ural Yılın Oyuncusu; Gölge Ustası oyunuyla 1973-Sanat Kurumu Övgüye Değer Yazar ödüllerini kazandı.1984’ten beri Çan Tiyatrosu metin yazarı olan yazarın ilk öykü kitabı Merdivenaltı(1991) yayımlandı.

Dorman, Ankara’da yaşamaktadır. Rosalba Pansiyonu(1979),Gölge Ustası(1980) ve Bir Valize Ne Sığar ki(2017) oyunlarını hem yazdı, hem yönetti ve hem oynadı.

Yeşim Dorman’ın 1990 yılından itibaren yazdığı Merdivenaltı (1991), Harran’da Dolunay(1995), Mimu’nun Hayat Kitabı (1996), Libera (1998) ve Kuvvetli Komünist (2011) adları ile yayımlanan toplumcu gerçekçi çizgideki öykülerinde bireysel ve toplumsal değişimlerin yansımaları kurguya taşınır.

Diyalog anlatım tekniğinin yoğun kullanıldığı metinlerde geçmiş-gelecek-şimdi bağıntısında bir evren yaratılır. Karakterlerin sosyo-kültürel anlamda yaşadığı çatışmalar, kaçış ve arayış izlekleri merkezli entrik kurguyu oluşturur.

Anlatısını olay örgüsü, zaman, mekân, kişi gibi yapı unsurları ve izlek ile kurarken üstkurmaca ve metinlerarasılık gibi postmodern anlatım tekniklerini kullanır.

Yazarın çağın türü niteliğindeki küçürek öyküleri Yeni İnsan, Yazko, Küçücük gibi edebiyat dergilerinde yayımlanır. Bu metinlerde bireysel ve toplumsal arayış, evrensel düzleme taşınarak metinleşir.

Yeşim Dorman’ın (Müderrisoğlu) eserleri: Rosalba Pansiyonu (1981 Tiyatro), Gölge Ustası (1982 Tiyatro), Merdivenaltı (1991 Hikaye), Harran’da Dolunay (1995 Hikaye), Mimu’nun Hayat Kitabı (1996 Hikaye), Akşamüstü Yine Hüzün (1996 Roman),

Libera (1998 Hikaye), Sokak Kedisi Marilu (2003 Tiyatro), 17-30 Mayıs Kayıplar Haftası: Kayıpları Unutmadık (2003 Diğer), Kuvvetli Komünist (2011 Hikaye).

Paylaşın

Yaşar Nezihe Kimdir? Hayatı, Eserleri

1880 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Yaşar Nezihe Bükülmez, 5 Kasım 1971’de vefat eder ve Küçükyalı Altıntepe Mezarlığı’nda toprağa verilir. Yaşar Nezihe Bükülmez’in babası şehremânetlerinde hademe Kadri Efendi, annesi Kaya Edâ Hanımdır.

Asıl adı Zeliha’dır ve beş kız kardeştirler ancak bunlardan sadece Zeliha hayatta kaldığı için adına ‘Yaşar’ eklenir. İlk eşi Âtıf Zahir Efendi, karısının Yaşar Zeliha olan ismini beğenmediği için Yaşar Nezihe olarak değiştirir. Hayatına Yaşar Nezihe ismiyle devam eden şaire, Soyadı Kanunu’yla Bükülmez soyadını alır. Yaşar Nezihe altı yaşındayken annesini kaybeder. Okumak ister ancak babası onu okula göndermez. Ancak ot toplayıp aktarlara satarak mahalle mektebinde bir yıllık eğitim alabilir.

Babası işten çıkarılınca, fakirliklerine çare olacağı düşüncesiyle kızını kendisinden yirmi yedi yaş büyük olan Atıf Zahir Efendi ile evlendirir. Atıf Efendi, kısa bir süre sonra Yaşar Nezihe’yi çocuğu olmadığı gerekçesiyle boşar. İkinci evliliğini Mühendis Mehmet Fevzi Bey ile yapan Yaşar Nezihe’nin bu evlilikten Suat, Sedat ve Vedat adında üç oğlu olur.

Altı yılın ardından Mehmet Fevzi Bey, ailesini terk eder. Suat ve Sedat gıdasızlıktan ölürler. Daha sonra Yusuf Niyazi Bey ile evlenir. Yaşar Nezihe’nin üçüncü eşi olmasıyla beraber ilk nişanlısıdır ancak gençliklerinde evlenememişlerdir. Evlilikleri ise elli gün sürer. Art arda babası ve amcasını kaybeder. Açlık sınırında geçinebilmek için nakış yapar, İstiklal Savaşına harbe gidenlerin yakınlarına mektup yazar. İki kez intihara kalkışır ancak oğlu yüzünden vazgeçer.

On yedi sene Esirgeme Derneği’ne daha sonraki yıllarda ise Kızılay’a iş işler, Şark Eşya Pazarı’nda dikiş yapar, Darphane’de İstiklâl madalyalarının kurdelelerini diker. Kendisine, 1912 yılında ölen babasından 42,5 kuruşluk çok düşük bir maaş bağlanan şaire, gazetelere mektup yollayarak tepkisini dile getirir. Tanîn gazetesinden İsmail Müştak (Mayakon) bu mektuptan etkilenerek bu mesele üzerine bir yazı yazar. Prof. Dr. Martin Hartmann, 1919 yılında çıkardığı Dichter der NeuenTurkei’de (Türk Şairler Antolojisi) üç sayfayı Yaşar Nezihe’ye ayırır.

Yaşar Nezihe, Mayıs 1923’te  ve 1924 yılının mayısında Aydınlık’ta  “1 Mayıs” adında şiirler yayımlar. Aydınlık’ta şiir yazması, Amele Cemiyeti’ne üye olması ve grevlere destek vermesi yüzünden 3 Haziran 1341’de (1925) komünistlik suçlaması ile gözaltına alınır. Bu nedenle kimi yerlerde “ilk sosyalist kadın şair” gibi ifadelerle anılır. Gözaltına alınışından sonra sosyal içerikli şiir yazmayan Yaşar Nezihe, sonraki yıllarda bütün evrakını Taha Toros’a verirken ‘Şiir Defteri’nin yayımlanmasını, fakat “1 Mayıs” şiirlerinin hayat hikâyesinde kesinlikle işlenmemesini ister.

Henüz hayattayken ölüm ilanı verilen Yaşar Nezihe bu duruma oldukça içerler. Buna bağlı olarak Murat Uraz, şairenin biyografisinde 1934-1935 yıllarını ölüm tarihi olarak verir. Bunun üzerine Taha Toros 1934’te Yaşar Nezihe ile görüşür ve bu röportaj Yedigün dergisinde yayımlanır.

Yaşar Nezihe Bükülmez’in eserleri: Bir Deste Menekşe (1915 Şiir), Feryatlarım (1924 Şiir).

Paylaşın

Vivet Kanetti Kimdir? Hayatı, Eserleri

1956 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Vivet Kanetti, eserlerinin bazılarında E. Emine takma adını da kullandı. İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilen Vivet Kanetti, hâlen İstanbul’da yaşamını sürdürmektedir.

Satıcılık, telefonculuk, çevirmenlik, tiyatroculuk, sinema filmlerinde figüranlık, öğretmenlik, akıl hastanesinde ergoterapistlik, muhabirlik, televizyonculuk ve köşe yazarlığı yapmıştır. Vivet Kanetti’nin ilk romanı 1988 yılında yayımlanan Bizans Sohbetleri’dir. Yahudi asıllı bir kız çocuğunun Fransa’ya kadar uzanan yaşam kesitlerinin anlatıldığı eser, yazarın biyografisinden izler taşımaktadır.

1992 yılında yayımlanan Kurabiye Saatinde romanında başkişi Nebiye’nin çalkantılı yaşamı, benlik arayışı ve kimlik sorunsalı konu edilmiştir. Kırık Zarlar (1997) romanında medya dünyasını merkeze alan Kanetti, Turuncu Kayık (2000) romanında reenkarnasyon konusu üzerinden romanını şekillendirmiştir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanındaki karakterlerden biri olan Nuran’ı metnin içine sokarak metinlerarasılık ve parodinin imkânlarından faydalanmıştır. Kırık Zarlar ve Turuncu Kayık romanında gerçeküstücü ve karnavalesk üslup gözer çarpar.

Hissesiz Kısalar yazarın 1998 yılında yayımlanan ve seçme gazete yazılarından oluşan bir derlemedir. Vivet Kanetti, Koş Süreyya Koş Şampiyon Olacağız (2002) kitabıyla kadın kimliği konusuna değinmiştir. Aynı yıl yayımlanan Prenslerin Adası (2002) isimli eser toplumsal cinsiyet algısını yerle bir etmiştir. Yazar bu eserinde alışılmışın aksine metalaştırılan, arzu edilen bir erkek kimliği kurgulamıştır. Eserin konusu Büyükada’da geçer. Kanetti, 2009 yılında Bana Modern Türkün Tarifini Yapabilir misin Kaan? adlı eserini yayımlamıştır.

Yazar bu eserinde 21. yüzyıl Türkiye’sinde toplumun aksayan yönlerini eleştirel bir bakış açısıyla sunmuştur. 2010 yılında sanat ve edebiyat üzerine yazdığı yazıları Kız Ayakları adlı kitapta derleyen yazar, 2011 yılında gençlik yıllarında yazdığı; ancak o dönemde yayımlanacak düzeyde görmediği ilk romanını Huysuzun Teki adıyla kitaplaştırmıştır. Burada yazar, bir kız çocuğunun kendi dünyasına ve yetişkinlerin dünyasına bakış açısını ve hayatı anlamlandırma sürecini irdelemiştir.

Yazar, romanlarında 1980 sonrası edebi ürünlerinde sıkça görülen metinlerarasılık, parodi, pastiş, çoklu bakış açısı gibi postmodernist unsurlardan çokça faydalanmıştır. Vivet Kanetti, Romain Gary’den Onca Yoksulluk Varken’i (1981), Jacques Verges’ten Savunma Saldırıyor’u (1988), Rene Goscinny’den Pıtırcık serisini (1988), Colette’den Caniko’yu (2004) tercüme etmiştir.

Vivet Kanetti’nin eserleri: Roman: Bizans Sohbetleri (1988), Kurabiye Saatinde (1992), Kırık Zarlar (1997, 2010), Turuncu Kayık (2000), Prenslerin Adası (2002), Bana Modern Türkün tarifini Yapabilir misin Kaan (2009), Huysuzun Teki (2011).

Deneme: Hissesiz Kıssalar (1998), Koş Süreyya Koş Şampiyon Olacağız (2002) Kız Ayakları (2010).

Senaryo: Prenslerin Adası (2002).

Çeviri: Onca Yoksulluk Varken (E. Ajar’dan, 2. bas. 1978), Gerçeğin Arka Yakası (R.V. Pilhes – J. P. Imbrohori’den, 1978), R. Goscinny’den: Pıtırcık Kampta (1980), Pıtırcık İskemle Savaşında (1980), Pıtırcıkın Boya Kalemleri (1980) – Pıtırcık (1981), Pıtırcıkın Bisikleti (1981), Küçük Pıtırcık (1988), Pıtırcık Satranç Oynuyor (1988), Pıtırcık Futbolcu (1988), Pıtırcık Pazara Gidiyor (1988), Pıtırcık Tatilde (1988), Savuma Saldırıyor (J. M. Verges’ten, 1988).

Paylaşın

Ülkü Karaosmanoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

2 Temmuz 1955 yılında Tekirdağ’da dünyaya gelen Ülkü Karaosmanoğlu’nun tama adı Ülkü Sever Karaosmanoğlu. İlkokul, ortaokul ve liseyi İstanbul’da tamamladı. Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu öğrenimine 1975 yılında; düzeltmenlik kadrosuyla çalışmaya başladığı Politika gazetesindeki görevi nedeniyle ara verdi.

Röportajlar ve yazı işleri servisinde haber-yeniden yazım süreçlerinde mesleği, bizzat içinde yaşayarak öğrenmeyi okul öğrenimine yeğledi ve dördüncü yılı tamamlamadı. 1982’de Yazko Somut adlı haftalık gazetede çalışmaya başladığında ‘yaşayan edebiyat’ın bizzat içinde çalışmanın heyecanını yaşadı.

Yazko Somut’un yazı işleri müdürü olduğu dönemde, Attilâ İlhan’ın önerisiyle ve onun ekibiyle, 1983’de bir başka edebiyat dergisinde, Sanat Olayı’nda yazı işleri müdürü olarak birlikte çalışma şansını elde etti. Attilâ İlhan’ın Yayın Yönetmenliği’nde yayımlanan Cönk ve Bakış dergilerinin yöneticiliğini üstlendi. 1986’da yönetmenliğini Hüseyin Karakaş’ın yaptığı ‘Aşkın İlk Yarısı adlı filmin senaryosunu yazdı.

1990’da TRT’de ‘Ondan Sonra’ ve ‘Gündemde Sanat Var’ adlı programlarda metin yazarı olarak çalıştı. 1994 ve 1997 yılları arasında TRT 2’de yayınlanan “Cumhuriyete Kanat Gerenler” adlı belgeselde editörlük görevi üstlendi. 264 portrenin çekim aşamalarından, kurgu ve montajına uzanan sahici editörlüğün yorucu ve bir o kadar da; meslekî anlamda öğretici her alanında yetkinleşme çabası içinde oldu.

Bu belgesel; tüm ekibe 1997 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Ödülünü kazandırdı. TRT yıllarında, ilk romanı ‘İsyanın Bin Yüzü’ 1993’de; İkinci romanı ‘Sus’, 1996 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yayına hazırlandı. 1997 yılında, metin yazarlığını yaptığı, Cem Yılmaz’ın oyunculuğuyla kotarılan Tekofaks Panasonic cep telefonu ‘O Ayrı’ sloganlı reklam filmi, Kristal Elma Ödülü’nü kazandı.

1998 yılında; yine Attilâ İlhan’la çalışma olanağı bulduğu TV8’de Program Müdürü olarak görev yaptı. 1999’da TRT’de 3 bölüm halinde yayımlanan ve yönetmenliğini Güneş Buharalı’nın yaptığı ‘Harem’ adlı belgesel dizisinin metinlerini yazdı. 2000’li yıllarda Bersay-Kesişim Dergi Grubunun yayın yönetmenliğini üstlendi. Merkezi Los Angeles’ta bulunan uluslararası sosyal ve politik yorum dergisi ‘NPQ Türkiye’ dergisini, Halit Refiğ’in Yayın Danışmanlığındaki Yayın Kurulları ekipleriyle Yayın Yönetmeni olarak, 10 yıl boyunca yönetti.

Aralarında, Prof. Önder Küçükerman’ın Danışmanlığı ve araştırma ekipleriyle birlikte hazırladıkları ‘THY’nin 75. Yıl’ kitabının da bulunduğu çok sayıda kurum kitabında Yayın Yönetmeni olarak imzası vardır. Bir şirketin yöneticilerinden biri olan Memet Karaosmanoğlu’nun annesidir.

Yazıları 1976 yılından itibaren önce Politika adlı gazetede daha sonra da Sanat Olayı, Varlık, Cönk ve Bakış dergilerinde yayımlandı. “Aşkın İlk Yarısı” adlı filmin senaryosunu yazdı. Bu film 1987 yılında çekildi. Reşat Nuri Güntekin’in romanında uyarladığı “Bir Kadın Düşmanı” 1991 yılında filme alındı.

Atillâ İlhan ile birlikte senaryosunu yazdığı ve İlhan’ın romanı olan “Sokaktaki Adam” da film haline getirildi. İlk romanı 1993 yılında basıldı. İsyanın Bin Yüzü adını verdiği bu romanda 1980’li yılların olaylı ve kaotik ortamından sonra ülkemizden ayrılan aydınların başka ülkelerde tutunma çabalarını, arayışlarını ve kimlik sorunlarını anlattı.

İkinci romanı olan ve 1998 yılında yayımlanan Sus’ta 1950’li yıllarda iki bilim insanının; meslekî ve sadece birbirleriyle var olabildikleri çok özel duygu dünyalarında, çevrelerindekilerle olan çatışmasının üstesinden nasıl gelebildiklerini, denilebilir ki; bir anlamda ‘suskunluğun müziği’ni anlamaya, anlatmaya çalıştı.

Ülkü Karaosmanoğlu’nun eserleri: İsyanın Bin Yüzü (1993 Roman), Sus Bilgi (1998 Roman).

Paylaşın

Tülay German Kimdir? Hayatı, Eserleri

27 Ocak 1935 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Tülay German, Ankara Maarif Koleji’nden sonra İstanbul’da 1956 yılında Üsküdar Amerikan Lisesi’ni bitirdi. Tülay German, ailesinden habersizce Ankara’da Süreyya gazinosunda sahneye çıktı. 1960 – 1962 yıllarında caz şarkıcısı olarak isim yaptı.

İstanbul Radyosunda Hulki Saner’in hazırladığı “Melodi Kervanı” adlı programda yer alan ilk Türk şarkıcısı oldu, radyoda Salim Ağırbaş Beşlisi’nin haftalık programlarında caz şarkıları söyledi.

Müzik yaşamının ilk yıllarında Atıf Yılmaz’ın evinde Ruhi Su’dan ders aldı. Aşık Nesimi Çimen ve Aşık Ali İzzet’ten öğrendiği türküleri, çağdaş yorumla söyledi. 1960’lı yıllarda dörtlü dinletilerde çalıp söylediler. Timur Selçuk’la albüm çalışmaları yaptı.

1962’de hayat arkadaşı Erdem Buri ile “Çoksesli Türk Popüler Müziği”ni gerçekleştirdi. 1964 yılında, Yurdaer Doğulu, Erol Büyükburç, Tanju Okan gibi sanatçılarla, Milli Orkestra ile katıldığı “Balkan Melodileri Festivali”nde, eleştirmenlerin en beğendiği şarkıcı seçilip, dönemin popüler yayın organı olan Arena dergisine kapak oldu ve Türk Pop müziğinin ilk “hit”i kabul edilen “Burçak Tarlası” plağını doldurdu.

Caz dünyasının efsanevi sanatçılarından Charles Mingus, German’ın Tract albümünü dinleyince, Duke Ellington’un ölümü üzerine yazdığı şarkıyı seslendirmesini ister. Duke Ellington’s Sound of Love, önce German’ın geçirdiği bir trafik kazası, ardından Mingus’un ölümü üzerine yayınlanamaz. Avrupa’nın ünlü virtüozlarından François Rabbath ile de çalışan sanatçı, Zülfü Livaneli’nin Günlerimiz albümüne de Yiğidim Aslanım ve albümle aynı adı taşıyan şarkılarını seslendirerek konuk olmuş, Rabbath, Cahit Berkay, Erol Erdinç ve Engin Yörükoğlu ile birlikte bu albüme katkıda bulunurlar.

1966 yılı başında plak yapmak üzere Paris’e gitti. Fransızca on plak doldurdu. Fransa’da, Belçika’da, Almanya’da, Polonya’da, Tunus’ta, Fas’ta, Hollanda’da ve Brezilya’da radyo ve televizyon programları yaptı, konserler verdi, çeşitli festivallere, televizyon ve radyo programlarına katıldı. Fransa’nın en önemli konser salonlarında Charles Aznavour, Lèo Ferre, Moody Blues gibi isimlerle birlikte konserler verdi. A.B.D için İlhan Mimaroğlu’nun kendisi için yazdığı “Tract” albümünü doldurdu.

Fransa’da Türkçe olarak yaptığı albüm, Charles Cros Akademisi 1981 Plak Büyük Ödülü’nü aldı. Tülay German, en son olarak “Nazım Hikmet’e Saygı” adlı bir albüm doldurduktan sonra, 1987 Hollanda konseriyle sahnelerden çekildi. 1988’de dünya piyasalarına çıkan “The Song of Poets” (Şairlerin Şarkısı) derleme albümü, 1999 yılında “Yunus’tan Nazım’a” adı altında Kalan Müzik tarafından Türkiye’de yeniden çıkarıldı.

Sanatçı, müzik yaşamının yanı sıra yazarlık da yapmaktadır. Yayımlanan iki kitabının dışında 1999’dan beri Adam Sanat dergisinde yazıları çıkıyor.

Tülay German’ın eserleri: 45’likler: Burçak Tarlası / Mecnunum Leylamı Gördüm (1964), Kızılcıklar Oldu mu / Yarının Şarkısı (1965), La Chanson De L’oubli / Le Coeur D’un Ange (1967), O Eski Günler / Sevmem Bir Daha (967), Kumbaya / C’est Joli De S’aimer (1968), Dere Geliyor Dere / Kara Kızın Türküsü (1968), Aras Üste, Buz Üste / Seni Alıp Kaçayım (1968), Mara Eva / Mara Eva 2 (1970), Kumbaya – Parler A la Pluie / N’allez Pas Lui Dire.

Albümler: Tract (1975), Toulai et François Rabbath (1980), Yunus’tan Nazım’a (1999), Burçak Tarlası (2001), Sound of Love (27 Ekim 2007).

Kitaplar: Erdemli Yıllar (1996), Düşmemiş Bir Uçağın Kara Kutusu (2001).

Paylaşın

Tezer Özlü Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Eylül 1942 yılında Kütahya’nın Simav İlçesi’nde dünyaya gelen Tezer Özlü, İsviçre’de tedavi edildiği hastanede, 18 Şubat 1986 yılında yaşama veda etmiştir. Tezer Özlü’nün cenazesi 25 Şubat’ta İstanbul’a getirilmiş ve Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.

Öğretmen Nimet Hanım ile hem hukukçu hem de eğitimci olan Sabih Özlü’nün son çocuğudur. Tezer Özlü’nün ağabeyi yazar Demir Özlü, ablası ise Orhan Duru’nun eşi Sezer Duru (Özlü)’dur. Çocukluğu anne ve babasının işi nedeniyle Anadolu’nun farklı şehirlerinde geçen Özlü ailesi, Simav’dan sonra 1945’te yazarın çocukluğunun dört yılını geçireceği İzmir’in Ödemiş ilçesine, 1949’da Bolu’nun Gerede ilçesine taşınmıştır.

Bir yıl sonra ağabeyi Demir Özlü’nün İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’ne yatılı gönderilmesinden sonra 1952’de Sabih Özlü, Sezer Özlü ve Ayşe Özlü İstanbul’da yaşamaya başlamıştır. Tezer Özlü ise annesi ile bir yıl daha Gerede’de kalmış, 1953’te İstanbul’daki babası, ablası ve babaannesinin yanına geçmiştir. Daha önce Gerede’de başladığı ilköğrenimini Taksim 29 Ekim İlkokulu’nda bitirmiştir. Ortaöğrenim için de ablası Sezer gibi Avusturya Kız Koleji St. Georg’a başlamış fakat eğitimini tamamlamamıştır.

1961’in yaz tatilinde arkadaşı Gönenç Ertem’le okulun gönderdiği bir kampa, Viyana’ya giden Özlü, 1962 yılında lise son sınıf öğrencisiyken okulu bitirmenin önemli olmadığı kanaatine varmış ve 1963 Nisan’ında Almanya’ya, ablası Sezer Duru’nun yanına gitmiştir. İki ay sonra Sezer Duru ile Paris’e geçen yazar, burada sergi açılışlarına, davetlere katılmış, Yüksel Arslan, Mübin Orhon, Nejad Devrim, Remzi Raşa, Selim Turan ve Hakkı Anlı gibi ressamlarla arkadaş olmuştur.

1963’ten itibaren Ankara’ya yerleşen Özlü, 1965’te babasının isteği üzerine İstanbul Erkek Lisesi sınavlarına girmiş ve liseyi dışarıdan bitirmiştir. Ankara yıllarında AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) ile yakın ilişkilerde bulunmuş, AST için çeviriler yapmıştır. Ayrıca Brendan Behan’ın Gizli Ordu adlı oyununda yer almış, tiyatro gurubuyla beraber turnelere çıkmıştır. Bu dönemde Türkiye Şeker Fabrikaları ve Goethe Enstitüsü’nde çevirmen olarak çalışan yazar, Adalet Ağaoğlu, Esin Esen, Sevgi Soysal, Fahir Aksoy, İlhan Berk, Ferit Edgü, Genco Erkal ve İsmet Ay gibi sanatçılarla yine Ankara yıllarında tanışmıştır.

Tezer Özlü, liseyi bırakıp Paris’e gittiği dönemde Adalet Ağaoğlu’nun kardeşi, oyun yazarı Güner Sümer’le 1964’te evlenmiş, 1968’de ise bu evliliği sona ermiştir. Aynı yıl İstanbul’a dönerek M.A.N. ve Alman Birleşik İlaç fabrikalarında çevirmenlik, Türk-Alman Kültür Merkezi’nde program danışmanlığı yapmıştır. Yine 1968’de sinemacı Erden Kıral ile evlenen Tezer Özlü’nün bu evliliğinden 1973’te Deniz adını verdikleri bir kızları olmuştur. 1978’te Ossip Piatnizki’nin Bir Bolşeviğin Anıları adlı kitabını Tuncay Gökmen takma adıyla Türkçeye çevirmiştir.

Çevirileri sadece kitap çevirisi boyutunda kalmayan Özlü, 1980’de, Berlin’de bulunduğu dönemde Türk edebiyatı günleri düzenlemeye başlamış ve Almanya’da radyolar için Türkçe öyküleri Almancaya çevirmiş, Türk edebiyatını tanıtan programlar hazırlamıştır. Evliliği sırasında sürekli çalışan Özlü, kendi sanatına daha az zaman ayırmak, evin yükünü üstlenmek durumunda kalmıştır. Sık sık yaptığı Avrupa yolculuklarında kendisini oradaki sanat ortamına ve yaşama daha yakın hissetmesi Erden Kıral’la olan evliliğini gözden geçirmesine neden olmuş ve neticede 1981’de Erden Kıral’dan ayrılmıştır.

Tezer Özlü, 1981’de aldığı sanatçı bursu ile Berlin’e gitmiş, kendine yakın bulduğu yazarlar Kafka, Pavese ve Svevo’nun yaşadıkları yerleri gezip araştırarak kaleme aldığı Auf dem Spuren eines Selbstmords (Bir İntiharın İzinde; daha sonra Türkçe olarak Yaşamın Ucuna Yolculuk) adlı kitabını yayımlamış; bu kitabıyla bir yıl sonra Marburg Kenti Edebiyat Ödülü’nü almıştır.

1982 Aralık ayında “Okromazone” adlı, Kanadalı sanatçılar sergisine bir yapıtı ile katılan İsviçre asıllı Hans Peter Marti ile tanışmış, 1983’te Türkiye’ye dönmesine rağmen buradaki koşullara dayanamayarak Mart 1984’te Zürih’e yerleşmiştir. Bir ay sonra Nisan 1984’te üçüncü evliliğini Kanadalı ressam Hans Peter ile yapmıştır.

Tezer Özlü’nün eserleri: Yaban Çilekleri (I. Bergman, 1965 Çeviri), Aynadaki Gibi-Sessizlik (I. Bergman, 1967 Çeviri), Fotoğrafta Kadın da Var (H. Böll, 1971 Çeviri), Eski Bahçe (1978 Hikaye), Bir Bolşeviğin Anıları (O. Piatnizki, 1978 Çeviri),

Çocukluğun Soğuk Geceleri (1980 Roman), Yaşamın Ucuna Yolculuk (1984 Diğer), Eski Bahçe-Eski Sevgi (1987 Hikaye), Kalanlar (1990 Günlük), Tezer Özlü’den Leyla Erbil’e Mektuplar (1995 Mektup), Zaman Dışı Yaşam (1998 Diğer), Her Şeyin Sonundayım – Tezer Özlü-Ferit Edgü Mektuplaşmaları (2010 Mektup).

Paylaşın

Şükran Yiğit Kimdir? Hayatı, Eserleri

1961 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Şükran Yiğit, Ankara’da büyüyen Şükran Yiğit, Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Almanya’nın Frankfurt şehrinde yaşamaktadır.

Yazar, “Wittgenstein’ın Yalnızlığı” adlı yazısında Frankfurt’a gelene kadar hayatında iki önemli şehir olduğunu belirterek Ankara ve İstanbul hakkındaki duygu ve düşüncelerini “İstanbul sokakların, Ankara evlerin şehriydi. İstanbul güzelliğin ve ihtişamın Ankara ise sadeliğin… İstanbul’da hayat sokaklarda insanın karşısına çıkar, insanın başına gelir, Ankara’da ise hayat evden içeri kabul edilirdi. İstanbul’da ay Boğaz’ın üzerinde beklenen bir şenlikti, Ankara’da ise evinin penceresinden aniden görünüverirdi .” biçiminde ifade etmiştir.

Yazarın ilk romanı Ankara Mon Amour 2003 yılında yayımlanmıştır. Roman, üç ayrı bölümde üç ayrı çocuğun bakış açısıyla anlatılmaktadır. Birinci bölümde 1960’lı yılların başı Suna’nın gözüyle anlatılmıştır. Suna hastaneden yeni çıkmış okula başlamamış küçük bir kızdır. Çevresinde anlam veremediği dedikodular, sokak oyunlarında kazandığı gazoz kapakları vardır.

Dayısı Ömer’in Ankara’ya gelişi ve karşılarındaki Bahçeli Köşke Gülay Hanım ve kızı Emel’in taşınması ile hayatı değişir. İkinci bölüm çocukluk arkadaşı olan Suna ile Emel’in yıllar sonra karşılaşmalarını konu edinir. Üçüncü bölüm ise Suna’nın dayısı Ömer’in gözüyle anlatılır. Yazar bu romanları yazmasının nedenini “yazı yazmaya” karşı bir takıntı olarak değil, anlatmak istediği öykülerin varlığıyla açıklamaktadır. Burası Radyo Şarampol (2020) romanıyla 2021 Attilâ İlhan Roman Ödülü’nü aldı.

Şükran Yiğit’in eserleri: Ankara Mon Amour (2014 Roman), Bir Akdeniz Kedisinin Hatıraları (2004 Roman), Çatıkatı Aşıkları (2008 Roman), Burası Radyo Şarampol (2020 Roman).

Paylaşın

Şükufe Nihal Kimdir? Hayatı, Eserleri

1896 yılında İstanbul Yeniköy’de dünyaya gelen Şükufe Nihal, 24 Eylül 1973 yılında İstanbul Bakırköy’deki bir huzur evinde hayatını kaybetti. Rumeli Hisarı Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

Yazmaya küçük yaşlarda başlayan, iki evlilik yapan ve 1950’lerin sonunda ikinci eşinden ayrılan yazarın kullandığı imzalar bu paralelde değişti. Sanatçı ‘Şükufe Nihal’ adıyla yazmaya başladı. Mithat Sadullah Bey’le evliliği sırasında ‘Şükufe Nihal Mithat’, Ahmet Hamdi Başar’la evliyken de ‘Şükufe Nihal Başar’ imzasını kullandı.

Edebiyat tarihlerinde ‘Şükufe Nihal Başar’ olarak anılmasına rağmen, bu imza sadece kitaplarında yer aldı. Gazete ve dergilerdeki yazılarında ve eşinden ayrıldıktan sonra ‘Şükufe Nihal’ bazen de ‘Nihal’ ismiyle yazdı. Edebiyat dünyasında ‘Şükufe Nihal’ olarak tanınmak istedi.

Şükufe Nihal eğitim, bilgi ve kültüre önem veren bir aileden gelmekteydi. Babası, iyi eğitim almasını, sosyal meselelere duyarlı bir insan olmasını istediğinden İstanbul dışında görevliyken bile eğitimi aksamadı. İlk ve ortaokulu bu sebeple farklı yerlerde tamamladı. Evde aldığı derslerle Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. 1916’da İstanbul İnas Darülfünunu Edebiyat şubesine kaydoldu. Düzenli eğitim almayı isteyen sanatçının, üniversiteye kabulü için ilk eşinden ayrılması gerekti.

Üçüncü sınıfta Darülfünunun üç yıllık edebiyat şubesinden dört yıllık coğrafya şubesine geçti. 1919’da üniversiteden mezun olan ilk kadınlardan oldu. Liselere tayin edilen ilk kadın öğretmenlerden biri olarak göreve başladı. Emekliliğine kadar İstanbul’un değişik liselerinde edebiyat, tarih, coğrafya öğretmenlikleri yaptı. 1954’te kendi isteğiyle emekli oldu.

İlk eşi, eğitimci ve ders kitapları yazarı Mithat Sadullah (Sander) Bey’di. 1912-1915 yılları arasında süren bu evliliğinden bir oğlu (Necdet Sander), İstiklal Savaşı yıllarında politikacı Ahmet Hamdi (Başar) Bey’le yaptığı ikinci evliliğinden bir kızı oldu (Günay Alok).

Şükufe Nihal santimantal yaradılışlı, sanatkâr ruhlu, mükemmeliyetçi bir kadındı. Evliliklerinde aradığı ruh arkadaşlığını bulamamış olması onu giderek hassaslaştırdı. İkinci evliliği uzun sürmesine rağmen eşiyle aynı ruhsal çizgide buluşamadığını düşündü. 1950’lerin sonundaki boşanmayı izleyen yılları, acı içinde geçti. Annesini bir türlü affetmeyen Necdet (Sander)’in ilgisizliği, geçirdiği kaza ve sakat kalışı, kızının doğum yaparken ölümü onu yalnızlaştırdı.

Şükufe Nihal’in eserleri: Yıldızlar ve Gölgeler (1918 Şiir), Renksiz Istırap (1926 Roman), Hazan Rüzgârları Sanayi-i (1927 Şiir), Tevekkülün Cezası İlhami (1928 Hikaye), Gayyâ (1930 Şiir), Yakut Kayalar (1931 Roman),
Çöl Güneşi (1933 Roman), Su Resimli (1935 Şiir), Şile Yolları (1935 Şiir), Finlandiya (1935 Gezi Yazısı),

Yalnız Dönüyorum (1938 Roman), Sabah Kuşları (1943 Şiir), Domaniç Dağlarının Yolcusu (1946 Gezi Yazısı), Çölde Sabah Oluyor (1951 Roman), Yerden Göğe La Turquie (1960 Şiir), Şiirler Sander (1975 Şiir), Vatanım İçin Mas (2007 Roman).

Paylaşın