Karnitin nedir, hangi besinlerde bulunur? Faydaları

Karnitin 1980’li yıllarda yağ yakımına yardımcı olabilen bir ürün olarak piyasaya sürülmüştür. Daha çok sporcular tarafından bilinen bu madde, vücutta kendiliğinden de oluşmaktadır. Kilo vermek, hızı geliştirmek ya da performansı artırmak için kullanılan karnitin, vücutta en fazla epididim kaudada (testisin arkasına yerleşik kuyruk kısmı) üretilir.

Karnitin ile aynı kulvarda yarışan uyarıcı ürünler ortaya çıkınca popülerliğini yitirmiş olsa da, günümüzde eskisinden daha güçlü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Karnitin içeren besinler nelerdir?

Esasen vücutta doğal olarak bulunan bu madde, doğal gıdaların pek çoğundan da alınabilinir. Kırmızı et;  başta kuzu eti ve sığır eti olmak üzere, peynir; başta kaşar peyniri olmak üzere, kümes hayvanları, süt, balık; özellikle morina balığı,  kepekli ekmek ve kuşkonmaz listede yer alan gıdalardır. Yüksek dozda karnitin içeren gıdaların içerikleri ise şu şekildedir:

  • Yaklaşık 110gr pişmiş sığır etinde 56-162 mg
  • Bir bardak sütte 8 mg
  • Yaklaşık 110gr pişmiş tavuk göğsünde 3-5 mg
  • Yaklaşık 56gr cheddar peynirinde 2 mg

Kırmızı et tüketerek beslenen yetişkinler günde ortalama 60-80mg karnitin tüketirken, vegan beslenen yetişkinlerde bu miktar 10-12mg şeklindedir. Yapılan çalışmalar, besin olarak alınan karnitinin %54-86’sının kan dolaşımına katıldığını gösterirken takviye olarak alınanların sadece %14-18’inin kan dolaşımına katıldığını göstermektedir. Tüketilmesi önerilen miktar ise 500-2000 mg arasındadır. Tabii doktor görüşü alınmadan öneriler dikkate alınmamalıdır.

Karnitinin yararları nelerdir?

Birkaç başlık altında toplamakta fayda vardır. Bunlardan başlıcaları;

  • Yağ Yakımı: Vücudun yağ depolamasına engel olur, iştahı kapatmayı sağlar
  • Sperm Kalitesinin Artırılması: Çocuk sahibi olmak isteyen, sperm kalitesini artırmak isteyen erkekler için vücutta sperm kalitesinin artmasını sağlar. Yapılan çalışmalar özellikle sperm hareketliliğini olumlu yönde etkilediğini göstermektedir. Ayrıca sperm sayısı ve performansını da artırmaktadır
  • Damar ve Kalp Problemleri: Yapılan çalışmalarda kalp yetmezliği tedavisi olarak kullanılması önerilmektedir
  • Damar genişletici özelliği vardır ve kalp krizine engel olduğu yönünde de çalışmalar mevcuttur
  • Dayanıklılığı artırır, yorgunluğa iyi gelir
  • Performans artırıcıdır
  • Kemik erimesine engel olur

İnceleme  çalışmalarından birinde ALC’nin ağrıyı azaltmada orta düzey etkisi olduğu gözlense de bu henüz kanıtlanmamıştır. Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulan bir alandır.

Ne kadar ve nasıl alabilirim?

Genellikle 2 ila 4 gram karnitin almak, genel sağlık ve form tutma hedeflerinize ulaşmak için yeterlidir. Karnitin, kapsül, tablet veya sıvı formunda bulunabilir. Eğer karnitini yediğiniz besinlerle almak isterseniz, karnitin içeren birçok besin kaynağı vardır. Kırmızı etler ve süt ürünleri karnitin için en iyi seçimlerdir, ama fındık, tohumlar, enginar, kuşkonmaz, brokoli, brüksel lahanası, kara lahana, sarımsak, hardal otu, bamya, maydanoz, kıvırcık lahana, kayısı, muz, arı poleni, bira mayası, esmer buğday, mısır, yulaf ezmesi, pirinç kepeği, çavdar ve tam buğday da harika birer karnitin kaynağıdır.

Karnitin’in performansa etkileri;

Karnitin’in yağ yakmaya yardımcı olabilen bir supplement olduğunu kanıtlayan sağlam veriler bulunmaktadır. Karnitin hacimlenme (bulk) döneminde yağlanmayı önleyerek daha iyi bir şekilde kas yapmanızı sağlar. Diyet döneminde ise yağların hücrelere taşınmasını sağlayarak enerji olarak yakılmasına yardım eder.

Yapılan araştırmalarda ortaya çıkan en ilginç sonuç ise karnitin supplementlerinin atletik performansa olan olumlu etkileridir. Nottingham Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapılan ve 24 hafta süren bir araştırmada, bir grup atlete sabah uyanır uyanmaz ve 4 saat sonra 80 gram yüksek glisemik indeksi olan bir karbonhidrat ile 2 gr. karnitin verilmiştir. Diğer atlet grubu ise sadece karbonhidratı almıştır.

Araştırmacılar düşük yoğunlukluktaki bisiklet egzersizi sırasında karnitin alan grubun %55 daha az kas glikojeni yakmalarına rağmen %55 daha fazla yağ yaktığını görmüştür. Yüksek yoğunluktaki bisiklet egzersizinde kL-Karnitin alan grubun daha düşük laktik asit ve daha yüksek kreatin fosfat (ATP enerjisinin yapı taşlarından biri) seviyelerine sahip olduğu görülmüştür.

Deneklerin egzersiz testleri sırasında yorgunlukla baş etme kapasiteleri ölçüldüğünde ise, karnitin alanların %25 daha uzun süre egzersizlere devam ettiği gözlemlenmiştir. Bunun sebebi, karnitin alan atletlerin kas glikojenini korurken daha fazla yağ yakmaları ve daha düşük laktik asit ve daha yüksek kreatin fosfat oranına sahip olmalarıdır.

Araştırmacılar aynı zamanda kana hızlıca karışan yüksek glisemik indeksli 640 kalorilik karbonhidrat ile birlikte karnitin alan atletlerin, vücutlarındaki yağ oranlarının artmadığını tespit etmiştir. Karnitin almayan diğer grupta ise 2.3 kg’dan daha fazla yağ artışı olmuştur.

Karnitin’in performans üzerinde görülebilen etkileri sadece yağ yakmaya yardımcı olabilmesinden ve glikojen kullanımını azaltmasından kaynaklanmamaktadır; Karnitin kaslara kan akışını da arttırmaktadır. Kan akışında artış olması demek, kaslara en çok ihtiyaç duyduğu, egzersiz sırasında daha fazla besin maddesi ve hormonun ulaşması demektir. Karnitin vücuttaki nitrik oksitin (NO) oksidatif zararını azaltır ama aynı zamanda nitrik oksit üretimi sağlayan vücutta anahtar rollere sahip enzimin aktivitesini de arttırır. Bu da kandaki nitrik oksit seviyesinin artarak antrenman sırasında daha çok enerjiye sahip olmanız ve antrenman sonrası kasların daha hızlı iyileşmesi anlamına gelmektedir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

 

 

Paylaşın

Kalsiyum nedir, hangi besinlerde bulunur?

Kemiklerin ve dişlerin oluşumunda hayati öneme sahip bir mineraldir. Yaklaşık %99’u, yapılarını desteklediği kemiklerde ve dişlerde depolanır. Geri kalan %1 kan, kas ve diğer dokularda bulunur. Vücudun kemiklerin korunması, kasların kasılması, damarların genişlemesi, hormonların ve enzimlerin salgılanması için kalsiyuma ihtiyacı vardır.

Kalsiyumun kemik ve diş yapımındaki görevi dışında, doku sıvılarında bulunarak kas kontraksiyonu (kasılma) ve relaksiyonunda (gevşeme), kanın pıhtılaşmasında, sinirsel uyarıların iletiminde, hücre duvarı geçirgenliğinde, bazı enzimlerin aktivasyonunda, miyokard fonsiyonlarının düzenlenmesinde, asit baz dengesinde ve demirin etkin biçimde kullanılmasında görevi vardır.

Hangi besinlerde bulunur?

  • Yumurta
  • Yoğurt-süt-peynir
  • Ispanak
  • Balık
  • Soğan
  • Nohut

Diğer kalsiyum kaynakları:

  • Lahana, brokoli, salatalık, karahindiba, kereviz, roka gibi lifli koyu yeşil sebzeler
  • Çoğu tahıl (ekmekler, makarnalar) kalsiyumdan zengin olmasa da sık tüketildiklerinden vücuda önemli miktarda kalsiyum sağlar
  • Bazı kahvaltı gevreklerine, meyve sularına, soya ve pirince kalsiyum eklenir
  • Fıstık, susam, badem, fındık, keten tohumu
  • Fasulye, soya, mercimek gibi baklagiller
  • İncir, kuru kayısı

Faydaları

  • Kemikleri korur
  • Kolon kanseri riskini azaltır
  • Kalp-damar sağlığını korur
  • Gebelik zehirlenmesini önler
  • Zayıflamaya yardımcıdır
  • Metabolizmayı destekler
  • Kas aktivitesini düzenler
  • Kanı pıhtılaştırır
  • Kemik sağlığı korur ve osteoporozu önler

Kalsiyum eksikliği neden olur?

  • Aşırı kafein-alkol
  • Bulimia, anoreksi gibi yeme bozuklukları
  • Civa maruziyeti
  • Magnezyumun aşırı tüketimi
  • Kemoterapi
  • Paratiroid hormonu eksikliği
  • Menopoz
  • Çölyak, Crohn, inflamatuar barsak hastalığı, pankreatit, böbrek yetmezliği
  • D vitamini, fosfat eksikliği
  • Osteoporoz, osteopeni

Kalsiyum eksikliği belirtileri;

  • Dişlerin yapısında bulunan ve dişlerin sağlığını korumaya yardımcı olan kalsiyumun eksikliği sonucu dişler kırılganlaşır ve çürümeler başlar
  • Kemiklerin sağlığı için çok önemlidir. Bu sebepten ufak darbeler sonucu incinmeler haricinde kemiklerde çatlamalar ya da kırılmalar görülebilir
  • Tırnaklar güçsüzleşir, tırnakların uzaması uzun sürer ve sürekli kırılır
  • Regl dönemi öncesi PMS olarak bilinen premenstrüel sendromun çok şiddetli yaşanmasına sebep olabilir
  • Kalsiyum eksikliği nedeniyle ruh hali çok çabuk değişebilir. Aşırı sinirli, gergin, huysuz, kaygılı ve depresiflik durumları görülebilir
  • Cilt sağlığının bozulmasına neden olabileceğinden cilt kurur, ciltte pürüzlenme görülür ve cilt soluklaşır
  • Göz sağlığı bozulabilir, görme bozuklukları gelişir özellikle katarakta neden olabilir bu da kalsiyum belirtileri arasında yer alır
  • Kalsiyum eksikliği nedeniyle eklemlerde ve kemiklerde ağrılar görülür. Bunun sonucu kronik ağrılar gelişebilir ve hareket kabiliyeti kısıtlanabilir
  • Kalsiyum eksikliği nedeniyle kemik erimesi görülebilir
  • Kalsiyum eksikliği nedeniyle saçlar incelir, kurur ve çok miktarda dökülür
  • Unutkanlığa neden olduğundan kalsiyum eksikliği olan bireylerde unutkanlık görülür
  • Kas gelişimi ve sağlığı açısından önemli olan kalsiyumun eksikliğinde ellerde, kollarda uyuşmalar görülebilir, kasılmalar ve kramplar sık sık yaşanabilir
  • Vitamin ve mineral eksikliklerinin klasik belirtilerden olan yorgunluk, halsizlik görülür
  • Sürekli yorgunluk görülmesi nedeniyle bir süre sonra uykusuz gibi olunacağından dolayı odaklanmakta güçlük çekilir ya da dikkat eksikliği görülür
  • Bütün bunlarla birlikte kalp sağlığı da bozulabilir, kalp kasılmaları düzensizleşir, çarpıntı görülebilir

Kalsiyum eksikliğine ne iyi gelir?

Kalsiyumun eksikliğinde çoğunlukla takviye kullanılması önerilir. Takviyeler, emilimi artırmak ve yan etkileri azaltmak için gıdalarla birlikte alınmalıdır. Tüm takviye çeşitleri küçük dozlarda alındığında daha iyi emilir. Her bir doz 600 mg’ı geçmemelidir. Gün boyunca aralıklarla 2 veya 3 doz alınabilir. Hastanın ihtiyaçlarına, tıbbi durumuna ve kullandığı ilaçlara bağlı olarak belirlenmelidir.

Bu faydalı element kemiklerin bakımı için gerekli bileşenlerden bir tanesidir. Hepsi vücuttaki eksikliği tamamlamaya yönelik geliştirilmişse de piyasada çeşitli kombinasyon ve preparatlarda takviyeler mevcuttur. Miktarı ürüne göre değişmekle birlikte birçok multivitamin-mineral takviyesinde kalsiyum bulunur.

Çoğu takviyeye D vitamini eklenir, çünkü vücuttaki proteinlerin sentezini teşvik ederek kalsiyumun emilimini arttırır. Takviyeler tablet, kapsül, çiğneme, sıvı ve toz formlarında mevcuttur. Takviye seçerken türünü, miktarını ve aldığınız diğer ilaçlarla etkileşime girip giremeyeceklerini dikkate almak önemlidir.

Kimler kalsiyum takviyesi almalı?

  • Menopoz dönemindeki kadınlar
  • Adet dönemleri duran doğurma çağındaki kadınlar (amenore hastaları)
  • Veganlar (hayvansal ürün tüketmeyenler), ovo-vejetaryenler (yumurta yiyen ancak süt ürünleri tüketmeyenler)
    70 yaş üzeri yaşlılar
  • Vücudun fazla kalsiyum salgılamasına neden olabilecek büyük miktarlarda protein veya sodyum tüketenler
  • Osteoporoz hastaları
  • Kortikosteroidlerle uzun süre tedavi görenler
  • Çölyak, inflamatuar barsak hastalığı gibi kalsiyum emilimini azaltan sindirim hastalıklarına sahip olanlar

Günlük kalsiyum ihtiyacı nedir?

  • Yeni doğan; 200-1000mg
  • 7-12 ay bebekler; 260-1500 mg
  • 1-8 yaş çocuklar; 1000-2500 mg
  • 9-18 yaş ergenler; 1300-3000 mg
  • 19-50 yaş yetişkinler; 1000-2500 mg
  • 51 yaş üstü erkekler; 1000-2000 mg
  • 51 yaş üstü kadınlar; 1200-2000 mg
  • Hamile-emziren kadınlar; 1000-2500 mg

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

K vitamini nedir, hangi besinlerde bulunur? Detaylar

K vitamini, iki farklı türü bulunan yağda çözünen bir vitamin türüdür. K vitamini, kan pıhtılaşmasından ve kanda kalsiyum seviyesinin düzenlenmesinden sorumludur. K vitamininin yetersizliğine yetişkinlerde nadir olarak rastlanır. Çünkü bu vitamin yeşil yapraklı sebzelerin tüketimi ile kolaylıkla elde edilebilir.

K1 vitamini fillokinon olarak da adlandırılır ve ıspanak, lahana gibi bitkilerle birlikte vücuda alınır. Diğer tür olan K2 vitamini ise menakinon olarak adlandırılır ve bağırsaklarda bulunan bakteriler tarafından doğal olarak üretilir. Vitaminin her iki alt türü de vücutta benzer şekilde çalışır ve kanın pıhtılaşmasından sorumludur. Pıhtılaşma için gerekli olan proteinlerin üretiminde görev yapan K vitamini, vücudun içinde ve dışında aşırı kanamanın önlenmesini sağlar. K vitamininin besinlerle birlikte vücuda yeteri kadar alınmaması, vücutta üretiminde sorunların olması veya besinlerle alınan vitaminin emilimine ilişkin bozuklukların söz konusu olması halinde K vitamini eksikliği gelişir.

K vitamini eksikliği sonucunda pıhtılaşma için gerekli olan kan proteinlerinin üretimi bozulur, buna bağlı olarak pıhtılaşma bozuklukları, olağan dışı ve aşırı kanamalar ortaya çıkabilir. K vitamini eksikliği yetişkinler arasında oldukça nadir görülür. Bunun nedeni tüketilen besinlerin içerisinde bol miktarda K1 vitamini olması ve vücutta da endojen olarak K2 vitamininin üretiliyor olmasıdır. Fakat bazı durumlarda K vitamininin emilimine ilişkin sorunlar, beslenme düzenindeki ciddi bozukluklar veya çeşitli hastalıklara bağlı olarak yetişkinlerde K vitamini eksikliğine rastlamak mümkündür. Buna karşın bebeklerde K vitamini eksikliği ile çok daha sık olarak karşılaşılmaktadır.

Hangi gıdalarda bulunur?

K1 ve K2 vitaminleri açısından zengin olan gıdaları aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

K1 vitamini açısından zengin besinler; Lahana ve pazı gibi yeşil yapraklı sebzelerde yüksek oranda K1 vitamini yer alır. Bitkisel yağlarda ve birtakım meyvelerde de K1 vitamini bulunur. Maydanoz, ıspanak, soya fasulyesi, bamya, üzüm, marul, havuç, şalgam, pancar, kivi, erik, Brüksel lahanası, yaban mersini, brokoli; K1 vitamini içeren bitkilere örnek olarak gösterilebilir.

K2 vitamini içeren hayvansal kaynaklar; Yüksek yağlı süt ürünleri, karaciğer, diğer organ etleri, süt, peynir, tereyağı, yumurta sarısı; K2 vitamini açısından zengin olan hayvansal kaynaklardır. Aynı zamanda fermente gıdalarda da K2 vitamini yer alır.

  • Doğal K vitamini kaynakları
  • Fesleğen, Adaçayı, Kekik
  • Salatalık turşusu, Taze soğan
  • Armut, İncir, Paprika, Kaju
  • Kuşkonmaz, Böğürtlen, Kereviz

K vitamini eksikliği neden olur?

K vitamini eksikliği çok fazla yaygın olan bir sağlık problemi olmasa dahi önemsenmesi gerekir. K vitamini eksikliği yaşadığınızı düşünüyorsanız bu durumu doktorunuza bildirmenizi öneririz. Doktorunuz gerekli testleri yaparak K vitamini eksikliğine sahip olup olmadığı ile ilgili sizi bilgilendirecektir. Aşağıdaki etmenler K vitamini eksikliği oluşumunu tetikleyebilmektedir:

  • Yüksek oranda alkol tüketmek
  • Ciddi şekilde yetersiz beslenmek
  • K vitamini emilimine müdahale eden ilaçlar kullanmak
  • Sindirimi etkileyen hastalıklara sahip olmak, çölyak hastalığı ya da Crohn’s hastalığı gibi

K vitamini eksikliğinin neden olduğu hastalıklar hangileridir?

  • Diş eti kanaması, burun kanaması, idrarda ve dışkıda kan vb.
  • Kolay yaralanma, yara ve kesiklerin daha çok kanaması
  • Kadınlarda adet kanamasında artış
  • Kemik yoğunluğunda azalma ve kemik kaybı
  • Böbrek taşı, Kemik erimesi
  • Kalp ve damar rahatsızlıkları

Tedavisi;

K vitamini eksikliği uzun süre devam ettiğinde aşırı kanamalara ve bebeklerde de beyin kanamalarına yol açabilen önemli bir sorundur. Bunun yanı sıra teşhis edildikten sonra yapılacak uygulamalar ile K vitamini eksikliği tedavi edilebilir. Tedavi K vitamininin ağız yolu ile veya damar yoluyla takviye edilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Takviyenin hangi şekilde yapılacağına, doz ve sıklığın nasıl olacağına hekim tarafından karar verilir.

Yağ emilimine ilişkin bozuklukların söz konusu olması halinde veya pıhtılaşma bozukluğuna neden olan farklı hastalıkların tespiti durumunda bunlara yönelik ayrıca tedavi planı yapılır. Beslenme düzenine ilişkin sorunlara bağlı olarak K vitamini eksikliği görülen hastalar diyetisyene yönlendirilerek K vitamini içeriği yeterli bir beslenme planına ilişkin eğitim almaları sağlanmalıdır. K vitamini için her gün tüketilmesi gereken belirli bir miktar olmasa da ortalama olarak bir günde erkekler için 120 mcg, kadınlar için ise 90 mcg K vitamini alımı önerilmektedir.

Yukarıda verilen K vitamini kaynağı besinlerin ve özellikle de yeşil yapraklı sebzelerin düzenli olarak tüketilmesi sonucunda K vitaminine olan ihtiyaç çok kolay bir şekilde karşılanabilir. Kan sulandırıcı ilaç kullanması gereken bireylerde K vitamini alımının sınırlandırılması gerekebilir. Bu durumda hekim önerilerine göre beslenme planında düzenleme yapılır ve hastaya gerekli bilgiler aktarılır. Bu hastalarda pıhtılaşma testlerinin düzenli aralıklarla tekrarlanması gerekebilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Fosfor nedir, ne işe yarar? Detaylar

Vücudun normal işlevini yerine getirebilmesi için gerekli olan  minerallerden biri olan Fosfor, vücutta kalsiyumdan sonra en fazla oranda bulunan temel bir mineral olup doğada kırmızı, beyaz ve siyah olmak üzere üç farklı formda bulunur. Vücutta özellikle kemik ve dişlerin yapısında bulunan bu mineral aynı zamanda hücre içi sıvıda da bulunur.

Fosfor, birçok gıdada doğal olarak bulunur veya katkı maddesi olarak hazır gıdalara eklenir. Vücudun güçlü kemikler ve dişler oluşturmak, doku ve hücreleri onarmak, enerji üretmek, kas ve sinir fonksiyonunu düzenlemek, böbreklerdeki atıkları filtrelemek gibi birçok fonksiyon için fosfora ihtiyacı vardır. Fosforun kandaki seviyeleri çok yüksek veya düşük olduğunda; kalp hastalıkları, eklem ağrıları veya halsizlik gibi problemler gelişebilir. Günlük fosfor ihtiyacımızın çoğunu yiyeceklerden, az miktarını da içme suyundan karşılayabiliriz. Kepekli tahıllar, baklagiller, turunçgiller, kuruyemişler, et, tavuk, balık, yumurta, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve patates fosfordan zengin kaynaklardır.

Faydaları;

Vücutta önemli işlevleri olan minerallerden biridir. Dolayısıyla bu mineral yönünden dengeli ve yeterli beslenme sağlanarak eksikliğinin neden olabileceği anormal vücut işlevlerinden korunulabilir. Peki, bu mineralin vücuda faydası nelerdir:

  • Kemik ve dişlerin yapısında yüksek oranda bulunur, sağlıklı kemik yapısı ve sağlam diş yapısının oluşmasını sağlar. Çocuklarda raşitizm yetişkinlerde ise osteomalasi olarak adlandırılan kemiğe bağlı sağlık sorunlarının da önüne geçer
  • Hücre ve dokuların onarılması, büyümesi ve sağlıklı bir şekilde çoğalmalarında rol oynar
  • Kas ve kemik ağrılarının önüne geçer, enerji üretimi ve depolanmasında rol oynarlar
  • Zihin açıklığı sağlamasının yanı sıra daha dayanıklı ve dirençli bir vücut yapısının oluşmasını da sağlar
  • Vücutta asit baz dengesinin sağlanmasında rol oynar
  • Hücre içi dışı sıvı dengesini sağlamasının yanı sıra enzimlerin yapısına da katılır
  • Özellikle üreme ile ilgili hormonların dengesinin oluşmasını sağlar
  • Böbreklerden atımı kolaylaştırmada rolü olan bu mineral, aynı zamanda sindirime de yardımcı olur
  • Ayrıca vücutta gerçekleşen birçok kimyasal reaksiyonun oluşumuna da yardımcı olur

Hangi besinlerde bulunur?

  • Süt, yoğurt
  • İşlenmiş peynir
  • Yumurta
  • Dondurma, çikolata, kurutulmuş meyve
  • Tam tahıllar, mısır ekmeği, kepekli pirinç
  • Fasulye gibi baklagiller
  • Fındık, badem gibi kuruyemişler
  • Ayçiçeği gibi yağlı tohumlar
  • Pastırma, jambon, sosis gibi işlenmiş etler
  • Karaciğer
  • Kırmızı et, tavuk ve hindi gibi kümes hayvanları, balık ve diğer deniz ürünleri
  • Aromalı sular, gazlı içecekler, enerji içecekleri, soya sütü
  • Patates, sarımsak, brokoli, bezelye, kabak çekirdeği

Düşük fosforlu gıdalar;

  • Badem-pirinç sütü
  • Yabani av hayvanları, tamamen doğal kümes hayvanları
  • Su, katkısız meyve suları
  • Elma, çilek, ayva, üzüm, havuç, salatalık gibi meyve ve sebzeler

Günlük fosfor ihtiyacı;

Vücut için önemli bir temel element olan bu mineralin günlük alınması gereken miktarı her yaşa, cinsiyete ve bireye göre farklılıklar gösterir. Genelde kalsiyum / fosfor oranı 1:1 olacak şekilde diyet düzenlenmelidir.

  • 0-6 aylık bebekler için 100 mg/gün’dür.
  • 7-12 aylık bebeklerde ise 275 mg/gün’dür.
  • 1-8 yaş çocuklarda ise bu oran 460-500 mg/gün’dür.
  • 9-18 yaş için 1250 mg/gün’dir.
  • 19 yaş ve üzeri yetişkinlerde ise 700 mg/gün’dür.
  • 18 yaş altı gebe ve emziklilerde 1250 mg/gün’dür.
  • 19 yaş ve üzeri olan gebe ve emziklilerde ise bu oran 700 mg/gün’dür.

Fosfor eksikliği, nedenleri, belirtileri ve tedavisi;

Fosfor yaygın olarak tüketilen gıdalarda bol miktarda bulunur ve paketlenmiş yiyeceklere sentetik olarak eklenir. Aynı zamanda bağırsaktan iyi emilir, bu nedenle eksikliği nadirdir.

Nedenleri;

  • Alkolizm
  • Hiperkalsemi (kalsiyum yüksekliği)
  • Hiperparatiroidizm (paratiroid hormonu yüksekliği)
  • Diyabet
  • Gıdalardan çok az fosfat alımı
  • Düşük proteinli beslenme
  • D vitamini eksikliği
  • Anoreksiya
  • İnsülin, ACE inhibitörleri, kortikosteroidler, antiasitler, antikonvülzanlar ve diüretiklerin aşırı kullanımı

Belirtileri;

  • Eklem, kas ağrısı
  • Kemiklerde güçsüzlük
  • İştahsızlık
  • Sinirlilik, kaygı
  • Halsizlik
  • Karıncalanma, uyuşma
  • Ciltte matlaşma
  • Odaklanmada zorluk

Tedavisi;

Öncelikle yapılması gereken en önemli şey beslenmeyi düzenlemektir; her türlü vitamin ve mineralden zengin gıdalarla dengeli beslenme şarttır. Alkol tüketimi sınırlandırılmalıdır. Gerekli sağlık kontrolleri yapıldıktan sonra eksikliğe neden olan sorunun tedavisine başlanır. Eksikliğin giderilmesi için hastaya takviye verilir. Daha ileri vakalarda fosfor, elektrolit şeklinde doğrudan vücuda enjekte edilebilir.

Fosfor yüksekliği belirtileri, nedenleri ve tedavisi;

Bu mineral, bazen fazla alınıp plazmada olması gereken oranın daha üzerinde bulunabilir, bu durum hiperfosfatemi olarak adlandırılır. Bu durum:

  • Hormonal dengesizliklere neden olabilir
  • Kemik ve diş hastalıklarına sebep olabilir
  • Sindirim sisteminde bozulmalar
  • Böbrek işlevlerinde bozulmalar
  • Tiroid bezinin işlevinin bozulmasına
  • Damar harabiyetine neden olabilir
  • Yüksek fosfat oranı kanda ve dokularda kalsiyum- fosfat taşı oluşumuna neden olabilir bu da dolayısıyla kalp krizi , inme ve felç dolayısıyla da ölümle sonuçlanabilir

Nedenleri;

  • Kalsiyum ve magnezyum yetersizliği, D vitamini fazlalığı gibi vitamin mineral dengesizlikleri fosfor yüksekliği oluşumuna neden olabilir
  • Ayrıca, D vitamini başlıklı yazımıza göz atabilir, bu vitamin hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz
  • Yüksek keton seviyesi sonucu kanın asidik hale gelmesi durumu olan diyabetik ketoasidoz
  • Böbrek hastalıkları
  • Paratiroit bezlerin normalden az çalışması durumu olan hipoparatiroidizm,
  • Karaciğer hastalıkları
  • İltihaplı hastalıklar
  • Kas dokularının ani yıkımı
  • Kemoterapi hastalarının kullandığı ilaçlar
  • Ve belki de en önemli sebeplerden birisi de beslenme yoluyla bu minerali içeren gıdaların fazla tüketilmesi ya da gereksiz yere takviye (suplemant) tüketimi serum fosfat düzeyinde artışa neden olan durumlardır.

Tedavisi;

  • İlk olarak hiperfosfatemi yani fosfor yüksekliği durumuna sebep olan etmen belirlenir ve buna yönelik bir tedavi yapılır
  • Süt, kuruyemişler, karaciğer gibi bu mineralden zengin gıdalar daha az miktarda tüketilmelidir
  • Nedeni tespit edildikten sonra buna yönelik tedaviye başlanmalıdır ve  gerektiğinde idrar sökücü ilaçlar kullanılabilir
  • Kalsiyum karbonat içeren suplemantlar ya da alüminyum hidroksit içeren  bazı ilaçlar kullanılır

Fosforun zararları ve yan etkileri nelerdir?

  • Fosfat içeren deterjanlarla yıkanan bulaşıklar iyi durulanmadığında mide ve sindirim sorunlarına yol açabilir
  • Atıklardan suya karışan fosfatın temizlenmesi zordur, bu nedenle çevreye büyük zarar verir; yosunları parçalayarak sudaki oksijen miktarını azaltır
  • Organik yiyeceklere fosfat karışması durumunda kanserojen etki doğurur
  • Fosfat içeren temizlik malzemeleri cilde zarar vererek cilt kanserine neden olabilir. Ciltte mantar, egzama, alerji ve kızarıklıklar oluşabilir
  • Fazla fosfor paratiroid hormonu salgısını arttırarak kemik erimesine, kas güçsüzlüğüne, eklem ve kas ağrısına neden olabilir
  • Çok fazla fosfat toksik olabilir; kabızlık, mide bulantısı, kusma ve ishale neden olabilir
  • Fosforun kanda yükselmesi, kas gibi yumuşak dokularda kalsiyumla birleşerek tortu oluşumuna ve dokuların sertleşmesine neden olabilir
  • Fosforu çok yüksek dozlarda almak veya tüketmek D vitamini sentezini ve kalsiyum emilimini bozabilir
Paylaşın

E Vitamini nedir, nelerde bulunur? Faydaları

Vücudun ihtiyaç duyduğu, temel vitaminlerden biri olan E Vitamini, yağda çözünen vitaminlerden bir tanesidir. E vitamini; cilt sağlığı, göz sağlığı ve hormonal düzen gibi pek çok alanda önemli görevlere sahip olan bir besin ögesidir.

E vitamini, ince bağırsak tarafından emilir, ardından karaciğer tarafından depolanır. E vitamini, ihtiyaç duyulduğunda kullanılmak üzere karaciğerin dışındaki dokularda, böbrekte, kalpte, kaslarda ve böbreküstü bezlerinde de depolanır. E vitamini, vücuttaki serbest radikallere karşı hücreler tarafından kullanılır, antioksidan özellikler taşır. Güzellik vitamini olarak da bilinir. Cilt sağlığı açısından faydaları ile öne çıkan bir vitamindir.

Faydaları;

E vitamini, insan vücudundaki hücre zarlarını çeşitli reaktif oksijen tiplerinden koruyan ve yağda çözünen bir antioksidandır.

Antioksidanlar, bireyin vücudundaki sağlıklı hücreleri yani vücut yiyecekleri parçaladığında, ya da tütün dumanı veya radyasyona maruz kaldığında üretilen zararlı moleküller serbest radikallerin etkilerine karşı koruyabilen maddelerdir.

Serbest radikaller kalp hastalığı, kanser ve diğer hastalıkların gelişiminde rol oynayabilir. E vitaminini takviye olarak alan kişiler, E vitamininin antioksidan özellikleri nedeniyle gıdalardan doğal olarak bulunan antioksidanlarla aynı faydaları her zaman sağlamadığını unutmamalıdır.

Hem doğal hem de sentetik tokoferoller oksidasyona tabidir. Bu nedenle diyet takviyelerinde esterleştirilir ve stabilite amacıyla tokoferil asetat oluşturulur.

Hangi besinlerde bulunur;

E vitaminine olan günlük gereksinimin karşılanabilmesi için bu vitamini bol miktarda içeren temel besin türlerinin diyette yeteri kadar bulundurulması gerekir. E vitamininin en değerli kaynakları;

  • Zeytinyağı, fındık yağı gibi bitkisel yağlar
  • Fındık, badem, ceviz, ay çekirdeği gibi yağlı tohumlar
  • Ispanak, tere, maydanoz, marul, kereviz, lahana, brokoli, balkabağı gibi sebze ve yeşillikler
  • Kümes hayvanları
  • Hamsi, somon, uskumru, sardalya ve ton balığı gibi balık türleri
  • Avokado, muz ve kivi gibi meyveler
  • Tahıllar
  • Tereyağı
  • Kırmızı et
  • Yumurta gibi besinlerdir

E Vitamini eksikliği nelere yol açar?

Düşük E vitamini seviyeleri aşağıdaki rahatsızlıklara sebep olabilir (4):

Kas zayıflığı: E vitamini merkezi sinir sistemi için gereklidir. Vücudun ana antioksidanları arasındadır ve E vitamini eksikliği, kas zayıflığına yol açabilen oksidatif strese neden olur.

  • Koordinasyon ve yürüme zorlukları: Eksiklik, bazı nöronların parçalanmasına ve sinyal iletme yeteneklerine zarar vermesine neden olabilir.
  • Uyuşma ve karıncalanma: Sinir liflerinin hasar görmesi, sinirlerin sinyalleri doğru şekilde iletmesini engelleyebilir ve bu da periferik nöropati olarak da adlandırılan durumlara neden olabilir.
  • Görme yetisinde bozulma: E vitamini eksikliği, retinadaki ve gözdeki diğer hücrelerdeki ışık reseptörlerini zayıflatabilir. Bu, zamanla görme kaybına neden olabilir.
  • Bağışıklık sistemi sorunları: Bazı araştırmalar, E vitamini eksikliğinin bağışıklık hücrelerini engelleyebileceğini öne sürer. Yaşlı yetişkinler özellikle risk altında olabilir.

Ancak bu rahatsızlıkların birçok farklı sebebi bulunabilmektedir ve tanıyı kişinin doktorunun koyması gerekir. Böyle bir durum yaşadığınızı düşünüyorsanız öncelikle doktorunuza danışmanızı önemle tavsiye ederiz.

E vitamini takviyesi kullanılmalı mıdır?

E vitamini takviyeleri veya bu vitamini de içerisinde barındıran vitamin-mineral tabletleri eczanelerde ve sağlıklı yaşam ürünlerinin satıldığı mağazalarda bulunabilir. Ancak tüm besin gruplarını dengeli miktarlarda içeren sağlıklı bir beslenme programı ile E vitamini gereksinimi tam olarak karşılanabilir. Bu nedenle E vitamini kaynağı besinleri tüketmesinde tıbbi bir engel bulunmayan bireylerin E vitamini desteği kullanmasına gerek yoktur. Tüm vitamin ve minerallerde olduğu gibi E vitamininin de doğal yollarla karşılanması daha sağlıklıdır.

Dolayısıyla hekime danışılmaksızın, hastalıklardan korunmak veya bünyeyi güçlendirmek gibi amaçlarla bilinçsiz şekilde vitamin ve mineral takviyeleri kullanmak kesinlikle önerilmediği gibi gereğinden fazla alınan vitamin ve minerallerin sağlığı olumsuz etkileyebildiği de bilinmelidir. Buna ek olarak E vitamini yetersizliği teşhis edilmiş olan kişilerde veya herhangi bir hastalık nedeniyle özel bir diyet uygulayan, bu nedenle E vitamini kaynaklarını yeterince tüketemeyen bireylerde hekim önerisiyle E vitamini takviyeleri reçetelendirilebilir.

Bu takviyeler genellikle kapsül şeklindedir ve kullanım sıklığı ile dozu hekim tarafından belirlenmelidir. E vitamininin yetersizliği genellikle bitkisel yağları yeterince tüketmeyenlerde, yağ içeriği çok düşük olan diyetleri uygulayan bireylerde görülür. Ayrıca sindirim sistemine ilişkin hastalıkları bulunan kişilerde de bağırsaklardan E vitamini emilimi yeterli düzeyde olmadığında E vitamini yetersizliği gelişebilir. Bu gibi durumlar hekim önerisi ile E vitamini takviyelerinin kullanılabileceği durumlar arasında sayılabilir.

E vitamini eksikliği arasında görme problemleri, halsizlik ve yorgunluk, kansızlık, deride ve dilde çatlaklar, kansızlık, ciltte kolay morarma, kas ve kemik ağrıları, kas kaybı, tırnak ve saç sağlığının bozulması gibi durumlar yer alır. Bu belirtilerden birçoğu farklı hastalıklarda da görülebilen semptomlar olduğundan belirtileri yaşayan kişilerin mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurması ve muayeneden geçmesi gerekmektedir. Eğer siz de E vitamini eksikliği belirtileri yaşıyorsanız bir sağlık kuruluşuna başvurarak gerekli testleri yaptırabilirsiniz. Muayene ve test sonuçlarınıza göre vitamin takviyesine ihtiyaç duyup duymadığınızı öğrenebilir, hekiminiz tarafından verilecek önerilere dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz.

Paylaşın

D vitamini nedir, hangi besinlerde bulunur?

Çoğu zaman “güneş ışığı vitamini” olarak da adlandırılan D Vitamini, vücudumuzda kalsiyum ve fosfor metabolizmasında çok önemli rolü olan,iskelet sistemimizin gelişimi ve kemik mineralizasyonunun sağlıklı devamı için gerekli  bir vitamindir. Kalsiferol olarak da bilinir.

D vitamini aktif formuna dönüşürken iki aşamalı bir süreç geçirir. İlk olarak, karaciğerdeki kalsidiol depolama formunda oluşturulur. Daha sonra, böbreklerdeki aktif formuna dönüştürülür. D vitamini kalsiyumun normal emilimine, kas ve kemiklerin normal fonksiyonlarının korunmasına katkıda bulunur.

Günlük D vitamini ihtiyacı ne kadar?

Günlük D vitamini ihtiyacı yasa ve kişiye göre değişir. Bu nedenle günlük takviye mutlaka doktor önerisiyle ve doktor kontrolünde olmalı. Yine D vitamini alırken günlük kalsiyum alımının da optimal düzeyde olması gerekir. D vitamini mutlaka doktor kontrolünde kullanılmalı.

Hangi besinlerde bulunur?

D vitamini nelerde var sorusu pek çok cevaba sahip olmakla birlikte, kişinin kendi olanaklarına ve zevklerine göre seçim yapabileceği kadar da yaygındır. D vitamini içeren besinler aşağıdaki gibi sıralanmaktadır.

  • Yağlı balık
  • Ton balığı
  • Mantarlar
  • Süt
  • Portakal suyu
  • Yumurta sarısı
  • Tahıl
  • Sığır karaciğeri
  • Morina yağı

D vitamini olan yiyecekler bu şekilde listelenebilirken, güneş ışığı da D vitamini kaynakları arasında yer almaktadır.

D vitamini eksikliği belirtileri;

D vitamini eksikliği en sık yorgunluk, halsizlik, tüm vücutta genel ağrı, kemik ağrıları, eklemlerde ağrı, depresif ruh durumu, bağışıklık sisteminde zayıflamaya bağlı enfeksiyonlara duyarlılıkta artma, sık enfeksiyon geçirme, sarkopeni olarak adlandırdığımız kas kütlesinde azalma ve yaşlı kişilerde yatağa bağımlılığa kadar giden daha ciddi tablolarla kendini gösterebilir. Yine osteoporoz ve düşme, kırıklara neden olabilir.

D vitamini eksikliği nedenleri;

Pek çok sebeple D vitamini eksikliği ortaya çıkabilir. Bu sebeplerden bazıları şunlar:

  • Yeterli güneş ışığı almamak, D vitamini eksikliği nedeni olabilir. Oysa güneş ışığına doğrudan ve yeterince maruz kalan deride vücutta ihtiyaç duyulan tüm D vitamini karşılanabilir. Ancak çoğu insan, kapalı alanda çok vakit geçirdiğinden ya da fazla güneş kremi kullanımından dolayı yeterince güneş ışığı alamaz. Özellikle kış aylarından güneşten alınacak D vitamini oranı oldukça düşer.
  • Takviye olarak D vitamini kullanmamak diğer bir eksiklik nedenidir çünkü sadece diyetle alınan yiyeceklerle vücudun ihtiyacı olan miktarı karşılamak oldukça zordur.
  • Vücutta gebelik, obezite gibi nedenlerle artmış ihtiyaç, D vitamini eksikliğini tetikleyebilir.

Bazı bireyler ise eksiklik geliştirmeye daha yatkındır. D vitamini eksikliği için risk grubunda yer alanlar:

  • Koyu ten rengine sahip bireyler. Ten renginiz koyulaştıkça aynı miktar güneş ışığına maruz kalan daha açık tenli bireylere göre vücutta daha az D vitamini üretilir.
  • Gün içerisinde zamanının büyük kısmını kapalı alanlarda geçiren kişiler. Örneğin; hastane personeli, gece çalışanlar ya da çeşitli nedenlerle evden çıkamayanlar
  • Sürekli cildini kapalı tutan insanlar. Örneğin; sürekli güneş kremi kullanıyorsanız veya cildiniz tamamen giysilerle örtülüyse eksiklik geliştirmeye yatkın olabilirsiniz.
  • Amerika veya Kanada’nın kuzeyinde yaşayan insanlar. Bunun nedeni, ekvatordan uzaklaştıkça güneş ışığının daha kısa sürelerle yeryüzüne ulaşmasıdır.
  • Yaş ilerledikçe cilt incelir, dolayısıyla D vitamini üretimi azalır. Dolayısıyla ileri yaştaki insanlar da risk gubundadır.

Anne sütü ile beslenen ve D vitamini takviyesi verilmeyen bebekler de risk grubundadır. Bebek ya da anne takviye almıyorsa yüksek oranda risk taşır.

  • Gebeler
  • Aşırı kilolu bireyler

D vitamini eksikliği kimlerde görülür?

  • Açık tenliler
  • Kapalı ortamda çalışan kişiler
  • Yaşlı kişiler
  • Beslenme bozukluğu olanlar
  • Güneş ışığından korunmak için yüksek faktörlü güneş koruyucu krem kullananlar
  • Kapalı giysiler giyenler
  • Gebe ve emziren kadınlar
  • Böbrek hastalığı olanlar
  • Karaciğer hastalığı olanlar

Tedavisi;

Tedavi enjeksiyon ya da ağızdan D vitamini verilerek yapılabilir. Durumunuza, yaşınıza ve eksikliğin şiddetine göre en uygun tedavi seçeneği ve dozu doktorunuz tarafından belirlenir. Enjeksiyon, her gün ilaç almayı sevmeyen ya da unutan bireyler için daha uygun bir seçenek olabilir. Tek doz ilaç enjeksiyonu 6 aylık ihtiyacı karşılayabilir. Ağızdan tedavilerde ise ilacın günlük, haftalık ya da aylık düzenli olarak uzunca bir süre alınması gerekir.

D vitamini takviyelerinin, yağ içeren bir yemekle birlikte alınması öneriliyor. Çalışmalara göre yağ içeren bir yemekle alındığında, aç karnına alınıma göre ortalama %32 daha fazla emilim olduğu bildiriliyor. Eksikliği tedavi etmek için ihtiyaç duyulan D vitamini miktarı, eksikliğin ciddiyetine ve bireysel sağlık risklerine bağlı olarak değişir. Tedaviyle D vitamini depolarını güvenli aralığa getirmek ve düşmeyi engellemek hedeflenir.

Çocuklarda D vitamini alımı nasıl olmalı?

Çocuklarda ve bebeklerde D vitaminini sabah saatlerinde tüketilebilir. Güneşle temas yaz aylarında çok önemli. Güneş koruyucu ürünler vücudumuza D vitamini girilmesini engellediği için en azından 15-20 dakika kadar koruyucu krem sürmeden D vitamini alınmalıdır.

Çocuklarda D vitamini kullanımı yeni doğan döneminden itibaren başlaması gerekiyor. Geçmişte sağlık ocakları tarafından yeni doğanlarda ilk 14 günden sonra başlatılıyordu. Ancak günümüzde bebek hastaneden çıkıp evine giderken D vitamini 400 ünite şeklinde başlatılıyor. Bunun farklı preparatları bulunmakta. Her kullandığınız preparattaki 400 ünite miktarı ilaçtan ilaca değişkenlik gösterebiliyor. Kimisinde bir damla kimisinde 3 damla kimisinde bir puf şeklinde ama sonuçta tüketilmesi gereken miktar 1 yaşına kadar 400 ünitedir.

D vitamini alımı çocukluk döneminde profilaksi yani koruyucu hekimliğe de giriyor. Bu nedenle çocuğa 1 yaşına kadar kesilmeden D vitamini verilmesi gerekiyor. Ancak D vitamininin hekime başvurulmadan alınmamalıdır. Çocuğa D vitamini testi yaptırılmalı, eksiklik varsa verilmelidir. Sonuçta yüksek dozda D vitamini kullanımında zehirlenme olasılığı mevcuttur.

 

Paylaşın