DEM Parti: Belediyelerimiz Kirli Komplolarla Hedef Haline Getiriliyor

İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan “bayrak, İstiklal marşı” vs. soruşturmalarına ilişkin açıklama yapan DEM Parti, açıklamasında “Belediyelerimiz asılsız iddialar ve kirli komplolarla hedef haline getirilmektedir. İktidar seçimlerde yaşadığı kayıpların üzerini bu algı operasyonlarıyla örtmeye çalışmaktadır” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Açıklamada ayrıca, 31 Mart’ta Türkiye halkları sandık başına giderek yaşadıkları kentleri beş yıl boyunca yönetecek belediye eş başkanlarını ve meclis üyelerini seçtiği belirtilerek “31 Mart’tan bu yana DEM Partili yerel yönetimler olarak kayyımların yarattığı tahribatlara ve yönetme yetkisi aldığımız belediyelerdeki büyük soyguna çözüm bulmaya çalışıyor, halka hizmet etmek için var gücümüzle emek veriyoruz” denildi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), İçişleri Bakanlığı tarafından DEM Partili belediyelere başlatılan “bayrak, İstiklal marşı” vs. soruşturmalarına ilişkin açıklama yaptı. Merkez Yürütme Kurulu (MYK) adına yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“31 Mart’ta Türkiye halkları sandık başına giderek yaşadıkları kentleri beş yıl boyunca yönetecek belediye eş başkanlarını ve meclis üyelerini seçmiştir. 31 Mart’tan bu yana DEM Partili yerel yönetimler olarak kayyımların yarattığı tahribatlara ve yönetme yetkisi aldığımız belediyelerdeki büyük soyguna çözüm bulmaya çalışıyor, halka hizmet etmek için var gücümüzle emek veriyoruz.

Yerel yönetim anlayışımızın gereği olarak her mahalle, ilçe ve kente hizmet götürmek en öncelikli hedefimizdir. Belediyelerimiz, genel siyasi tartışmalara dahil olmadan hizmet odaklı çalışmalarıyla farklarını gösterme adımlarını atmaya başlamıştır.

Yerel yönetimlerimiz başta olmak üzere partimizin her kademesi yıllardır bayrak, ulusal, marş vb. sembol ve değerlerle tek bir sorunu olmadan siyaset yapmakta, hizmet üretmektedir. DEM Parti belediyeleri hiçbir ayrım gözetmeden ve yurttaşlarımızın kimliklerine, değerlerine, inançlarına ve saygı duydukları sembollere bakmaksızın eşit hizmet temelli bir yaklaşımı benimsemektedir.

Bu gerçekler apaçık bilinmesine rağmen belediyelerimizde kirli oyunlar geliştirilmekte, belediyelerimiz asılsız iddialar ve kirli komplolarla hedef haline getirilmektedir. İktidar seçimlerde yaşadığı kayıpların üzerini bu algı operasyonlarıyla örtmeye çalışmaktadır.

Türkiye’de artık bayrak, ulusal marş gibi sembollerin ve değerlerin istismarına dayanarak siyaset yapma dönemi miadını doldurmuştur. Demokratik kamuoyu bu ucuz algı operasyonlarını ve kumpasları ciddiye almamaktadır.

Bugün her kentte kayyımlardan ve iktidar partisinden devralınan belediyelerdeki soygunlar, usulsüz harcamalar ve borç batakları açığa çıkmaktadır. Halkın gerçek gündemi işte bu talan uygulamalarıdır. Söz konusu bu durumu örtmek isteyen İçişleri Bakanlığının ucuz algı operasyonları üzerinden belediyelerimize müfettiş görevlendirmesi, eskimiş tartışmaları tekrardan gündeme getirme çabasıdır. Bakanlığın asli görevi belediyelerde yapılmış olan soygun, yolsuzluk ve talanı araştırmak, sorumluları yargıya teslim etmektir.

DEM Parti olarak alnımız ak, başımız diktir. Belediyelerimiz hiçbir soruşturmadan kaçmayacaktır. Ancak bu soruşturmaların soygunları, yolsuzlukları ve belediyelerdeki talanı da içerecek şekilde genişletilmesini talep ediyoruz.

Son olarak Sur Belediyesinde partimiz ve belediye ile herhangi bir resmi ilişkisi olmayan bir vatandaşın hakaretlerine ve duvarda asılı olan fotoğraflara dair girişimlerine ilk karşı çıkanların ve müdahalede bulunanların Belediye Eş Başkanlarımız olduğu basına yansıyan görüntülerden de açıkça görülmektedir. Algı operasyonlarıyla belediyelerimizi yıpratmaya çalışan kirli odaklara sesleniyoruz; amacınızı ve kim olduğunuzu çok iyi biliyoruz, bu ucuz komplolarınıza asla geçit vermeyeceğiz.

Bu kapsamda semboller ve değerler üzerinden yürütülen bu kirli tezgahları sert biçimde kınıyoruz. Bu tezgahlara rağmen kentlerdeki ve belediyelerdeki tahribatların giderilmesi, halka hizmet verilmesi ve ekonomik krize karşı halkın korunması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.”

Paylaşın

DEM Partili Tülay Hatimoğulları: Seçim Sonuçları Umudumuzu Büyüttü

DEM Parti Kadın Meclisi toplantısı öncesi konuşan Eş Genel Başkan Tülay Hatimoğlları, “Ortaya çıkan sonuçlar bize büyük moral kattı, umudumuzu büyüttü. Biz bu seçimlere eşit olmayan koşullarda girdik. Bu seçimlerde özellikle AKP ve ortakları devletin bütün olanaklarını kullanarak bir seçim faaliyeti yürüttüler” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Oysa biz DEM Parti olarak, başta basında gördüğümüz sansür olmak üzere büyük bir olanaksızlık içerisinde ama bu olanakları kendimiz yaratarak çalışmalarımızı yürüttük. Karşılaştığımız zorluklar sadece bunlar değildi. Özellikle Kürdistan’da az farkla kaybettiğimiz ya da belli oranlarda oy kaydırılırsa denklemin değişeceği daha az seçmeni olan toplam 32 merkeze AKP iktidarı ince bir mühendislik çalışması yürüterek çok ciddi seçmen kaydırdı.”

1 Mayıs’a ilişkinde konuşan Tülay Hatimoğlları, “8 Mart’tan, Newroz’dan, 31 Mart’tan ortaya çıkan o özgürlükçü ve mücadeleci ruhla 1 Mayıs hazırlıklarımıza başlıyoruz. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz. 1 Mayıs’ta kadınlar olarak meydanlarda olacağız. Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine, emek sömürüsüne karşı 1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, seçim sonuçlarını değerlendirmek ve politik mücadele hattını belirlemek üzere partinin genel merkezinde toplandı. DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, toplantı öncesi güncel gelişmelere dair konuştu:

“Seçimlerden sonra ilk Kadın Meclisi toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Bugün bizler bir yandan seçim değerlendirmemizi yapacağız, bir yandan da Türkiye’deki ve dünyadaki siyasal gelişmeleri kadın cephesi açısından değerlendireceğiz. Seçimlerin yeni dönemde kadın mücadelesi açısından yaratmış olduğu olanakları hep birlikte değerlendirecek, yol haritamızı çizeceğiz. Bu nedenle bugünkü toplantımız çok anlamlı ve kıymetli. Çünkü bu dönemde mücadelemizi daha da büyütecek yol haritamızı hep birlikte değerlendirecek ve bunu Türkiye kamuoyuyla paylaşacağız.

Uzun bir aradan sonra yine beraberiz. Yoğun ve yorucu bir süreci hep birlikte geçirdik. Ancak gittiğimiz her yerde kadınlarla gerçekleştirdiğimiz buluşmalarla, kadınlarla birlikte yaptığımız güçlü çalışmalarla büyük bir moral depoladık. Ortaya çıkan sonuçlar bize büyük moral kattı, umudumuzu büyüttü. Biz bu seçimlere eşit olmayan koşullarda girdik. Bu seçimlerde özellikle AKP ve ortakları devletin bütün olanaklarını kullanarak bir seçim faaliyeti yürüttüler. Oysa biz DEM Parti olarak, başta basında gördüğümüz sansür olmak üzere büyük bir olanaksızlık içerisinde ama bu olanakları kendimiz yaratarak çalışmalarımızı yürüttük. Karşılaştığımız zorluklar sadece bunlar değildi. Özellikle Kürdistan’da az farkla kaybettiğimiz ya da belli oranlarda oy kaydırılırsa denklemin değişeceği daha az seçmeni olan toplam 32 merkeze AKP iktidarı ince bir mühendislik çalışması yürüterek çok ciddi seçmen kaydırdı.

Seçmen kaydırmayı, kayyım rejiminin başka bir versiyonu olarak gördük. O seçmenleri aynı zamanda kayyım seçmen olarak değerlendirdik. AKP bütün bu çabalarına rağmen bölgede istediği sonucu yine alamadı. Halklarımızla yürüttüğümüz aktif bir çalışmayla bunu ters yüz etmeyi başardık. 10 merkezi bu şekilde tırnak içinde kaybettik. Bu 10 merkez seçmen kaydırma ve kayyım seçmenle AKP tarafından kazanılmış gibi görünse de halkın vicdanında ve seçmenin gerçek listesinde AKP asla o belediyeleri kazanmadı. AKP’nin bu 10 merkezi bizden gaspla aldığını buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Gelen belediye başkanları, gelen yönetim meşru değildir.

Sadece Şırnak’a 8500’ün üzerinde asker kaydırmışlar. Şırnak’ta sadece bir okuldaki 6940 seçmenin -erkek seçmen, özellikle altını çiziyorum- hepsi asker ve AKP’ye oy kullanmışlar. Okulda silme 6940 oy AKP’ye çıkmıştır. Bu adeta bir gasptır, bir işgal politikasıdır. Bunu asla kabul etmedik, etmiyoruz. Şırnak halkının bu mücadeleyi en güçlü şekilde yürüttüğünü biliyoruz. “Konuş, sen kimsin?” diyen abimiz şahsında sembolleşen mücadele de aslında uygulanan özel politikaya Şırnak’ta başta kadınlar tarafından olmak üzere verilen en güçlü yanıtlardan biriydi. Şırnak halkına bu güçlü mücadeleyi yürüttükleri için, bu kayyım seçmeni bütün kamuoyu ve dünya nezdinde teşhir ettikleri için teşekkür ediyoruz.

“Seçim çalışmalarımızın lokomotif gücü kadınlardı”

Seçim çalışması çok yoğun bir tempoyla geçti. DEM Parti olarak yürüttüğümüz çalışmanın lokomotif gücü de Kadın Meclisimiz başta olmak üzere değerli kadınlardı. Analarımız gece gündüz çalıştı, yüreğini kattı bu çalışmaya. Analarımız Kürt halkının demokrasi ve hak mücadelesi için bütün duygusunu ve düşüncesini çözüm odaklı bir fikriyatla yürüttü. Kayyımcı rejime karşı başta Kürdistan’da olmak üzere Türkiye’nin tamamında kadınlar gece gündüz demeden çalıştı, her biri birer gizli kahraman gibi çalıştı. Gece gündüz yüreğini, umudunu ve duygusunu çalışmalara katan değerli analarımıza, tüm kadınlara buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Türkiye toplumuna ve Kürt halkına bu başarıyı hediye ettikleri için kendilerine sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ülkede artan baskılar, otoriterleşme ve erkek egemen anlayışın hayatımızın her alanında yoğun bir biçimde olumsuz etkiler yarattığını görüyoruz. İktidarın İstanbul Sözleşmesinden çekilmesinden sonra kadın cinayetlerindeki artışı hepimiz biliyoruz. İktidarın kadınların yaşam tarzlarına müdahale etmeye başlamış olması kadınlarda büyük bir rahatsızlık yaratmıştır. Bizler her daim söyledik; etek boyumuz, baş örtümüz üzerinden hiç kimse siyaset yapmaya kalkmasın, kadınların kılık kıyafeti üzerinden toplumu şekillendirmeye hiç kimse kalkmasın. Biz buradan bir kez daha uyarımızı yapıyoruz. Kadınlar dün tek adam rejimine biat etmedi ve mücadele etti. Ve bu tek adam rejimine, otoriter rejime, yaşam tarzımıza müdahale edenlere en güçlü yanıtı biz kadınlar bu seçimlerde verdik.

Daha önceki gün, 24 saat içinde 4 kadın katledildi. İstanbul Sancaktepe’de Çiğdem, Ağrı’da Esma, Balıkesir Manyas’ta Kübra, Antalya Manavgat’ta Türkan eşleri tarafından katledildi. 2024 yılının ilk 3 ayında 91 kadın erkekler tarafından katledildi. Ülkede kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet ve katliam tablosu bu şekilde devam ederken, aynı zamanda Kürt kadınları üzerinde yürütülen özel savaş politikalarını da çok yoğun bir şekilde yaşıyoruz. Savaşın merkezi haline getirilmek istenen Şırnak’ta bir uzman çavuşun kadınları taciz etmesi de bu politikalardan bağımsız değildir.

Seçim kampanyası çerçevesinde Şırnak’a gittiğimizde gördük ki oradaki her iki kişiden biri asker. Bir kısmı zaten Şırnak’ta oturmadığı halde dışarıdan getirilmişti. Zaten yürütülen özel savaş politikaları kapsamında Şırnak’ta kadınlara dönük çok yoğun bir taciz var. Mardin Derik’te 22 yaşında bir kadına 1,5 yıl boyunca şantajla sistematik olarak tecavüz eden biri korucu 3 erkek, bu taciz ve tecavüzden hiçbir şekilde ceza almadan çıktı.

Kolluk eliyle yürütülen bu politikalarla kadın özgürlük mücadelemizi hedef alanlar şunu çok iyi bilsin ki Türkiye kadın hareketi, Kürt kadın özgürlük hareketi bunlara asla prim vermeyecek, bunların karşısında en güçlü şekilde politika üretmeye devam edecek. Kadın katillerinin, tacizcilerin, istismarcıların elini kolunu sallayarak dolaşmalarına artık yeter diyoruz. Bu cezasızlığın kadın katliamlarının ve çocuk istismarının önünü çok ciddi bir biçimde açtığının altını bir kez daha çiziyoruz. Buradan erkek yargıya uyarımızı bir kez daha yapıyoruz: Bu cezasızlık sisteminiz sonucunda kadınlar tacize tecavüze uğruyor, erkek egemen sistemin ekmeğine yağ sürmeniz sonucunda kadın katliamları devam ediyor.

Kadınların 100 yıldır verdikleri mücadele sonucu elde ettiği hakları tek tek ellerinden almaya çalışan bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kadınların nafaka hakkının ellerinden alınmaya çalışılması, Medeni Kanunda elde edilmiş kazanımların tek tek elimizden alınmaya çalışılması, İstanbul Sözleşmesinden çekildikten sonra bunu da gündeme getirmeleri kabul edilebilir değildir. Kadınları ve çocukları şiddetten korumak amacıyla yapılan 6284 Sayılı Kanunu bile tartışmaya açmalarını asla kabul etmiyoruz.

Bütün bu tablo içerisinde kadınlar bu seçimlerde bu erkek otoriter rejime, bu iktidara “İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını geri çek ve sözleşmeyi uygula. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddetle mücadelenin kanunu olan 6284’ün bütün maddelerini tek tek uygula” dedi. Katledilen her kadın isyanımızdır, onurumuzdur dedi. Kürt kadınları üzerinde uygulanan özel harp politikalarına karşı daha güçlü bir mücadeleyi hep birlikte yürüteceğiz dedi. Bu mesajı hep birlikte verdi kadınlar. Buradan selam olsun şiddetsiz, özgür, eşit, adil bir yaşam için mücadele veren kadınlara, selam olsun bu tavrı ortaya koyan Kürt ve Türkiyeli bütün kadınlara!

Gençlik Meclisimiz, 1566 gündür kayıp olan Gülistan Doku’ya atfederek bir futbol turnuvası başlattı. Bu turnuvayı hem gençlik üzerinde hem de genç kadınlar üzerinde uygulanan politikalara karşı bir tavır olarak ortaya koydular. Şovenist, cinsiyetçi, endüstriyel futbola karşı alternatif spor diye tanımladıkları kampanyayı destekliyoruz. “Gülistan Doku nerede?” kampanyasına destek veren DEM Parti gençliğine buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Turnuvada beraber olacağız.

“İşçi aç, emekçi aç, yoksulluk diz boyu”

Seçime giderken ülke çok derin bir açlık ve yoksullukla karşı karşıyaydı. Bu süreç gittikçe derinleşerek devam ediyor. Birleşik Metal İş Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin yaptığı araştırmalara göre Türkiye’deki açlık sınırı 16 bin 646, yoksulluk sınırı 57 bin 578 TL. Açlık ve yoksulluk sınırlarının rakamları böyleyken asgari ücret 17 bin TL. Seçim kampanyamız boyunca nereye gittiysek bir dokunduk bin ah işittik. Türkiye ve Kürdistan’daki en temel gündemlerden biri ülkenin içinde bulunduğu yoksulluktur, derin ekonomik krizdir.

Açlık ve yoksulluk artık gerçekten dayanılmaz bir seviyeye gelmiştir. Zaten bu seçim sonuçlarını belirleyen en önemli etmenlerden biri de buydu. Halkın, işçinin, emekçinin, esnafın, gencin, kadının en çok dile getirdiği noktalar bunlardı. “Türkiye yüzyılında Türkiye’yi uçuruyoruz” diyenler, Türkiye’yi uçurumdan aşağı attı. İşçi aç, emekçi aç, yoksulluk diz boyu. Esnafın durumu ortada. 16 milyon emeklinin durumu ortada.

Yoksulun yoksulu olan kadınlar, mevsimlik işçi kadınlar, merdiven altı atölyelerde çalışmak zorunda kalan kadınlar, güvencesiz çalışmak zorunda olan kadınlar ve bütün bu koşullara rağmen hane içinde tencere kaynatmaları, çocuklarının karnını doyurmaları beklenen kadınlar… Bu kadınlar gerçekten en güçlü şekilde seçimlerde tavrını ortaya koymuştur ve artık yeter demiştir.

Özellikle Kürdistan’da yürüttüğümüz seçim çalışmalarında Kürt halkına dönük uzun zamandır başlatılan ve kayyımcı rejimle yoğrulmuş olan Çöktürme Planının çöktüğüne tanıklık ettik. Kayyımcı rejime rağmen, devletin bütün olanaklarını seferber etmelerine rağmen Kürdistan’da elde ettiğimiz başarı çok önemli ve tarihidir. Yürüttüğümüz mücadeleyi daha da büyütme konusunda kararlı çıktık bu seçimlerden. Bu seçim döneminde kadın politikalarımıza, özellikle de eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemimize karşı sistematik saldırıların çok ciddi bir biçimde açığa çıktığını gördük.

Ama çok güçlü bir kadın dayanışmasıyla, Kadın Meclisimizin öncülüğünde ve Türkiye ve Kürt kadın hareketinin ortak yürüttüğü mücadeleyle bu saldırıları bir kez daha boşa düşürdük. Kadın politikalarımızı, eş başkanlık ve eşit temsiliyet konusunda güncelleyerek ve güçlendirerek yolumuza devam ettik. Bu mücadeleyi yürüten bütün kadın arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza buradan teşekkürlerimizi sunuyorum. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkesi bu tavırdan sonra öyle kolayca saldırıya uğramayacak. Bu seçimde kadınlar buna yönelik çok güçlü bir bariyer oluşturdu. Bu iradelerinden dolayı Kadın Meclisimizi ve bütün kadınları kutluyorum.

Kobanî Kumpas Davasında karar verilecekti ama 16 Mayıs’a ertelendi. 16 Mayıs’ta karar duruşması olmasını bekliyoruz. Bütün dünya ve Türkiye kamuoyu biliyor ki Kobanî Kumpas Davası IŞİD’in Sincan’daki yansımasının ürünüdür. Kobanî direnişi; Ortadoğu’da ve bütün dünyada IŞİD’in yenilebileceğine, geriletilebileceğine dair umutları yeşerten bir direnişti. IŞİD Kobanî’de yenildi ve bu sadece Suriye açısından, Kuzey ve Doğu Suriye açısından değil bütün dünya açısından çok önemliydi.

Kobanî direnişi bütün dünyada takdirle karşılanırken, Türkiye’de AKP iktidarının bir tweeti gerekçe göstererek yüzlerce klasörlük mesnetsiz suç iddiaları ortaya sürmesini bizler kabul etmedik, etmeyeceğiz. Arkadaşlarımız yıllardır devam eden bu davada ortaya koydukları savunmalarla erkek egemen zihniyete karşı, IŞİD zihniyetine karşı kadın özgürlükçü anlayışın, demokratik anlayışın nasıl zuhur etmesi gerektiğini, demokrasinin nasıl tesis edileceğini ders gibi anlattı. Bütün Türkiye ve dünyaya bu demokrasi dersini verdikleri için arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

Biliyorsunuz Gültan Kışanak’ın tutukluluğu devam ediyor. Yasalara göre 7 yıllık tutukluluk süresi bittiği halde hala 6 aydır fuzuli bir şekilde cezaevinde esir tutuluyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan Adayımız Kışanak için kadınlarla birlikte güçlü bir kampanya yürüttük. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu mesajlar bu kampanyada kadınlar tarafından verildi. Sevgili Gültan Kışanak’ın da özetlediği gibi Diyarbakır’dan Ankara’ya ortak yaşamı talep etmenin mesajıydı, kadın siyasetinin merkeze taşınmasının mesajıydı. Bu çalışmayı yürüten, gece gündüz demeden emek veren kadınlara teşekkür ediyoruz. Sevgili Gültan Kışanak şahsında Kobanî Kumpas Davasında esir tutulan bütün arkadaşlarımıza sevgilerimizi iletiyoruz.

Bugün sabaha karşı İsrail İran’ı bombaladı, füze attı. Bir süredir devam eden bu gerilimlerde, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın savaşa sürüklendiği bu dönemde, savaşın etrafında oluşturulmak istenen bu kaosa karşı Türkiye, Kürdistan ve bölgedeki tüm kadınlar karşı durduk. Bugün bölge çok ciddi ve büyük bir savaşa sürüklenmek üzeredir. Kızıldeniz’de savaş gemileri konumlanmış. İsrail’in İran’a, İran’ın İsrail’e yaptığı saldırılar ve İsrail’in Filistin’e gerçekleştirdiği işgal ortada. Burada büyütülmek istenen savaşa karşı biz kadınlar barış istiyoruz, bunun altını çiziyoruz. Her daim ifade ettik, buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Bölgenin iki temel kanayan yarası Kürt sorunu ve Filistin sorunudur. Kürt ve Filistin sorunu halkların kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde çözülmesi gereken sorunlardır. Bu sorunlar çözülmediği sürece, savaş silsileleri bunların etrafında kümelenerek devam edecek. Biliyoruz ki küresel sermayenin bir savaşı var. Küresel sermaye, emperyalist güçler bölgede ve dünyada yeniden konumlanmak için Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı adete bir savaş üssü haline getirmek istiyor. Ortadoğulu kadınlar olarak, bu topraklarda yaşayan bütün farklı halklardan ve inançlardan kadınlar olarak bizler hep birlikte “Büyük Ortadoğu Barışı” için çalışacağımızın altını bir kez daha çiziyoruz.

Seçimlerde elde ettiğimiz başarılar görev ve sorumluluklarımızı daha da artırdı. Yerel yönetimler modelimizi hayata geçireceğiz. Şeffaf, ilkeli ve kadın özgürlükçü yönetim anlayışımızla kendimizi ve kentimizi halkla birlikte yöneteceğiz. Her bir arkadaşımız büyük bir sorumlulukla ve yoğun emek harcayarak bu sorumluluğu yerine getirecektir. Batıda kent uzlaşısı kapsamında önemli başarılara imza attık. Türkiye’de kadınlarla beraber rejimin sistematik baskılarına hep birlikte dur dedik. Biz kadınlar; özgürlükçü, ekolojik, demokratik anlayışımızı Kürdistan’da da batıda da yaşamın her alanında etkin bir biçimde ortaya koyacağız.

Yeri geldiği zaman yönetimlerle -batı için özellikle söylüyorum- birlikte çalışacağız, yeri geldiği zaman da toplumun ve kadınların yararına olan etkin muhalefeti hep birlikte yürüteceğiz. Siyasete hep birlikte kadının mor rengini vermek üzere çalışacağız. Yeni siyasal iklimin açabileceği mücadele olanaklarını hep birlikte bugün de değerlendireceğiz. Bu yeni dönemde demokratik cumhuriyetin inşası konusunda kapıları örgütlü bir mücadeleyle zorlamak ve demokratik cumhuriyetin inşası konusunda adım atmak gibi görev ve sorumluluklarımız var. Tecrit, savaş ve şiddet politikalarına karşı onurlu barışı ve bir arada ortak yaşamı hep beraber öreceğiz.

Kadın cinayetlerini tırmandıran erkek devlet şiddetine karşı kadın mücadelemizi hep beraber büyüteceğiz. Emine Şenyaşar’ın adalet arayışının sesi olmaya devam edeceğiz. Sedyeyle cezaevine götürülen 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ın ve tüm hasta tutsakların serbest bırakılması için mücadele edeceğiz. Baskı ve zulüm politikalarına karşı direndikleri için, “eş başkanlık ve eşit temsiliyet mor çizgimizdir” diyerek mücadele yürüttükleri için rehin alınan arkadaşlarımızın özgür yarınlara ulaşması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı kadın örgütlülüğünü daha fazla büyüteceğiz.

Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine karşı çıkan kadın isyanının başarıya ulaşması için çaba harcayacağız. Nafaka hakkı başta olmak üzere Medeni Kanun’da gerçekleştirilmek istenen hiçbir değişikliğe izin vermeyeceğiz. “Engelsiz bir yaşam mümkün” diyerek yola çıkan kadınlarla ortak mücadelemizi büyüteceğiz. İçinde kadının adının dahi olmadığı bir anayasal düzenlemeye hayır diyeceğiz. 31 Mart seçimlerinde kadınların ortaya koyduğu iradeye güvenerek gündemlerimizi tartışacak ve yol haritamızı belirleyeceğiz.

“1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz”

8 Mart’tan, Newroz’dan, 31 Mart’tan ortaya çıkan o özgürlükçü ve mücadeleci ruhla 1 Mayıs hazırlıklarımıza başlıyoruz. 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanıyla geliyoruz. 1 Mayıs’ta kadınlar olarak meydanlarda olacağız. Kadın yoksulluğuna ve işsizliğine, emek sömürüsüne karşı 1 Mayıs’ta mücadelemizi daha da büyüteceğiz. Şairin dediği gibi, “1 Mayıs’ta yan yana yürüyeceğiz güzel günler için. Herkes çalışsın, bölüşsün kardeşçe yaşamın sunduklarını. İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizde ekmek ve gül türküleri.” Ekmek ve gül demek için; bedenimiz, emeğimiz ve kimliğimiz için; özgürlük, eşitlik ve adalet için 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız. 1 Mayıs’ta alanlarda dayanışmayı daha da büyütmek üzere hep beraber buradan mesajımızı güçlü bir şekilde veriyoruz. Yaşasın kadın dayanışması, yaşasın kadın örgütlülüğümüz!”

Paylaşın

Sırrı Süreyya Önder, Genel Kurul’u Yönetirken Rahatsızlandı

TBMM Başkanı Bekir Bozdağ, “Meclis Başkanvekilimiz Sırrı Süreyya Önder bu hafta nöbetçi grup başkanvekilimiz. Ancak devam eden tedavisi nedeniyle biraz istirahat ihtiyacı oldu” dedi ve ekledi:

“O nedenle kendisinin yerine Meclis yönetimini ben deruhte edeceğim. Sayın başkanımıza buradan acil şifalar dileklerimizi iletiyoruz. Sıhhati gayet iyidir. Sadece bir istirahat ihtiyacı hasıl olmuştur.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder, Genel Kurul’daki oturumu yönetirken rahatsızlandı.

Önder’le ilgili gelişmeyi daha sonra TBMM Başkanı Bekir Bozdağ açıkladı. Bozdağ, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Meclis Başkanvekilimiz Sırrı Süreyya Önder bu hafta nöbetçi grup başkanvekilimiz. Ancak devam eden tedavisi nedeniyle biraz istirahat ihtiyacı oldu. O nedenle kendisinin yerine Meclis yönetimini ben deruhte edeceğim. Sayın başkanımıza buradan acil şifalar dileklerimizi iletiyoruz. Sıhhati gayet iyidir. Sadece bir istirahat ihtiyacı hasıl olmuştur.”

Sırrı Süreyya Önder kimdir?

Sırrı Süreyya Önder, 1962 yılında Adıyaman ilinin merkez ilçesinde, Türkmen kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Berber ve arzuhalci olan babası, 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Adıyaman kurucusu ve il başkanı oldu.

Sekiz yaşındayken babası sirozdan ölen Önder, annesi ve dört kardeşi ile dedesinin evine taşındı ve bu dönemde bir fotoğrafçıda çırak olarak çalışmaya başladı. Fotoğrafçılıktan aldığı ücretin ailesini geçindirmeye yetmemesi üzerine 16 yaşını bitirdikten sonra Sıtma Savaş ve Eradikasyon Teşkilatı’na mevsimlik işçi olarak girdi.

Milliyetçi Cephe Hükûmeti kurulunca bu işini kaybeden Önder, bir lastik tamirci dükkanı açtı. 1978 yılında Adıyaman Lisesi’nde lise iki öğrencisi iken Maraş Katliamı’nı protesto ettiği için tutuklanarak cezaevine giren Önder, tahliye olduktan sonra üniversite sınavında yaptığı ilk tercihi olan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanarak Ankara’ya gitti.

12 Eylül Darbesi yapıldığında Ankara’daydı. İlk tutuklama furyasında hapse girdi. Uzunca bir yargılama sürecinin ardından 12 yıl hapse mahkûm edildi. Afişlerle aranmaya başladığı zaman Ankara’nın Altındağ ilçesinde bir gecekonduda saklanan Önder, geçmiş yıllarda beraber işkence gördüğü bir arkadaşının, saklandığı yeri ihbar etmesi ile yakalanmış ve 105 gün DAL adı verilen bir yerde tutuldu.

105 günlük tutukluluk ardından mahkûmiyeti sona erdi. Açlık grevi gibi protestolar ve eylemler nedeniyle infazlarının yakılması sonucu çeşitli cezaevlerinde yedi yıl hapis yattı.

Önder’in 2013 Taksim Gezi Parkı direnişine karıştığı ve biber gazı fişeğinin isabet etmesi sonucu hastaneye kaldırıldığı bildirildi. Abdullah Öcalan ile Türk Hükûmeti arasında 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı’na yol açan diyalogu kolaylaştıran HDP’li siyasetçilerden oluşan bir heyetin parçasıydı.

Önder, 2013 yılında Nevruz kutlamaları sırasında yaptığı konuşma nedeniyle 3 Aralık 2018’de 43 ay hapis cezasına çarptırıldı. 6 Aralık 2018’de Kocaeli’de cezaevine girdi. Önder, bir gün önce Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermesi üzerine 4 Ekim 2019’da serbest bırakıldı.

17 Mart 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile örgütsel birlik içinde olduğu gerekçesiyle Önder ve 686 diğer HDP’liye 5 yıl siyasetten men ve HDP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı.

Önder, gazeteciliğe Ocak 2010 – Mart 2010 tarihleri arasında BirGün gazetesinde köşe yazıları yazarak başladı. Ekim 2010’dan sonra Radikal gazetesinde, 2011 Mayıs – Haziran aylarında Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarlığı yaptı.

Paylaşın

Hatimoğulları: 31 Mart’ta DEM Parti’nin Seçim Stratejisi Kazandı

Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eşgenel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “31 Mart’ta ortaya çıkan harita; demokratik değişim ve dönüşüm talebinin haritasıdır, demokratik bir ülkeyi yaratabileceğimizin umutlarının haritasıdır, güçlü ve umutlu yarınların kurulabileceğinin haritasıdır, inancın haritasıdır” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “DEM Parti olarak seçim sonuçlarını böyle okuyoruz. 31 Mart’ta DEM Parti’nin seçim stratejisi kazanmıştır. Ortaya koyduğumuz hedefleri hatırlayacak olursak; kayyımları göndermek, az farkla kaybettiğimiz belediyeleri kazanmak, batıda da Türkiye halklarının kazanması ve tüm halkların temsiliyetinin yerel yönetimlerde sağlanması.”

Hatimoğulları, konuşmasının devamında, “DEM Parti sadece kayyımları göndermedi, sadece kazandığımız belediyelere yenilerini eklemedik; aynı zamanda Türkiye siyasetinin ve Türkiye’de ortaya çıkan bu haritanın yönünü DEM Parti belirlemiştir. Bu seçim DEM Partinin başarısıdır, kent uzlaşısının her yerde başarıya ulaşmasıdır” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eşgenel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında konuştu. Hatimoğulları, şunları söyledi: Uzun bir aradan sonra gerçekleştirdiğimiz ilk grup toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. 31 Mart gibi çok önemli bir seçim sürecinden zaferle çıkmanın sevinciyle burada bir aradayız. 31 Mart seçimlerinde Türkiye halkları kazandı. Ezilenler ve sömürülenler açısından gerçekten Türkiye’de bir umut kapısı aralanmıştır bu süreçte. Ayrıca hepimizin geçmiş bayramı mübarek olsun. Bu bayramın seçim zaferiyle beraber bütün halklar ve bölge için barışa ve kardeşliğe vesile olmasını temenni ediyorum.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki oldukça anti demokratik bir zeminde bir seçim yarışına girdik. Siyasi partiler eşit koşullarda yarışmadı. AKP-MHP ortaklığı devletin bütün olanaklarını arkasına aldı ve her türlü hileye başvurmaktan geri durmadı. Ancak bütün hilelerine rağmen böyle bir sonucun ortaya çıkması aslında artık bu rejimin gidecek bir yerinin olmadığını göstermiştir. Türkiye halkları 31 Mart’ta tekçiliğe, inkara, zamlara, zulümlere dur demiştir. Yerel seçimde bizler gece gündüz demeden çalıştık. Bu seçimde otoriterleşmeye, faşist rejime, kayyımcı sisteme, yaşam alanlarını bize dar edenlere karşı büyük bir demokrasi mücadelesi vereceğiz demiştik.

Bu demokrasi mücadelesini değerli halklarımızla birlikte, partimizin bütün organlarıyla birlikte yürüttük. Bu başarıyı değerli halklarımıza borçluyuz. Her türlü baskıya rağmen ve her türlü hile ve zorbalığa rağmen sandıklarını asla terk etmeyen, gece gündüz çalışan, kayyım seçmenlere karşı nasıl mücadele vereceğimizi kapı kapı gezerek anlatan kadınlara, analarımıza, halklarımıza, parti emektarı arkadaşlarımıza buradan sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bu başarı hepimizin başarısıdır. Bu başarı hepimize kutlu olsun.

Evet 31 Mart’ta dillerimiz farklı ama sözlerimiz aynıydı. Hukuksuzluklara, haksızlıklara, sefalete hep birlikte “yeter” dedik, “edî bes e” dedik ve bunun sonuçlarını hep beraber aldık. Uzun yıllardan beri toplum kutuplaştırılmış ve ayrıştırılmıştır. Ülkenin kaynakları ve zenginlikleri bir avuç yandaşa peşkeş çekilmiştir. 50 milyona yakın insan bu ülkede açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken, AKP’ye yakın bir avuç kesime bu ülkenin bütün varlıkları ve kaynakları peşkeş çekilmiştir. İşte bu tabloya Türkiye halkları yanıt olarak “adalet” demiştir, “demokrasi ve özgürlük” demiştir. Türkiye halkları AKP-MHP kuşatmasını seçimlerde kırmıştır, iktidarın alanını daraltmıştır.

Özgürlük ittifakına bir kapı aralanmıştır. Türkiye halklarının verdiği her oy yoksulluk istemedikleri, ayrışma istemedikleri anlamını taşıyordu. Halklarımız iktidarın baskıcı ve otoriter siyasetine karşı demokratikleşmeyi savunmuştur, yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı adil bir ekonomik bölüşümün kapılarının aralanmasını istemiştir. Bunun ürünüdür seçim sonuçları. Türkiye’de bütün siyasetçilere düşen en önemli görev de Türkiye halklarının verdiği bu mesajı doğru okumaktır. Bu, iktidar açısından da böyledir, muhalefet açısından da böyledir. Kürt halkı da seçimlerde verdiği mesajla, Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinin kapılarının aralanmasını istemiştir.

“31 Mart’ta DEM Parti’nin seçim stratejisi kazanmıştır”

Burada iktidar da muhalefet de bu mesajı en güçlü şekilde değerlendirmelidir. Kürt halkının taleplerine kulak verilmelidir. 31 Mart’ta ortaya çıkan harita; demokratik değişim ve dönüşüm talebinin haritasıdır, demokratik bir ülkeyi yaratabileceğimizin umutlarının haritasıdır, güçlü ve umutlu yarınların kurulabileceğinin haritasıdır, inancın haritasıdır. DEM Parti olarak seçim sonuçlarını böyle okuyoruz. 31 Mart’ta DEM Parti’nin seçim stratejisi kazanmıştır. Ortaya koyduğumuz hedefleri hatırlayacak olursak; kayyımları göndermek, az farkla kaybettiğimiz belediyeleri kazanmak, batıda da Türkiye halklarının kazanması ve tüm halkların temsiliyetinin yerel yönetimlerde sağlanması.

DEM Parti sadece kayyımları göndermedi, sadece kazandığımız belediyelere yenilerini eklemedik; aynı zamanda Türkiye siyasetinin ve Türkiye’de ortaya çıkan bu haritanın yönünü DEM Parti belirlemiştir. Bu seçim DEM Partinin başarısıdır, kent uzlaşısının her yerde başarıya ulaşmasıdır. Halklarımızın ayrışmaya, talana, kutuplaşmaya karşı kent uzlaşısında bir araya gelmesinin yansımasıdır bu seçimler. Ortak yaşam konusundaki ısrarımızın başarısıdır. Bir kez daha politik bilinç ve örgütlü tutumuyla sandıklara gidip farkını ortaya koyarak bu mücadeleye ve bu başarıya katkı veren seçmenlerimize, seferber olan analarımıza, halklarımıza buradan bir kez daha sonsuz teşekkürlerimizi sunuyor ve başarımızı daha da ilerletmenin sözünü veriyoruz.

“Görev ve sorumlulukların farkındayız”

Bu ülkede demokratik çözümü ancak ve ancak ortak mücadeleyle getirebiliriz. Hem 31 Mart’ta irademizi sandıklara yansıtırken hem de Van’da gasp edilmek istenen belediyemizi savunurken ortak mücadelenin önemine bir kez daha şahit olduk. Buradan özellikle 14’te 14 yapan ve sonrasında iradesine sahip çıkan halkımıza ve birlikte mücadele yürüttüğümüz bütün kurumlara, siyasi partilere sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Van büyük bir başarıydı, hepimize kutlu olsun. Bizler yeni dönemin üzerimize yüklediği görev ve sorumlulukların farkındayız. Bunların her zamankinden daha ağır olduğunun da farkındayız.

Biz bu başarıyla yetinecek değiliz. Bu başarıyı daha da ileriye taşıyacağız. Siyasetin tıkanmış damarlarını ve demokratik siyasetin kapanmış kapılarını açmak gibi bir görev ve sorumlulukla yolumuza devam edeceğiz. Demokratik mücadele ortaklığını hep birlikte kurmak, demokratik mücadele ittifakını hep birlikte genişletmek gibi bir görev ve sorumluluğumuzun olduğunun farkındayız. DEM Parti olarak, Türkiye’de demokratik bir cumhuriyeti inşa etmenin kapılarını aralamak üzere bütün demokrasi güçleriyle birlikte bu mücadeleyi daha da büyütmemiz gerektiğinin farkındayız.

Kent uzlaşısı derken, demokratik mücadele ittifakı derken hiçbir zaman sadece siyasi partileri kast etmedik. Türkiye’deki bütün toplumsal dinamiklerle, bütün siyasal öznelerle birlikte önümüzdeki en önemli görev ve sorumluluklarımızın demokratik mücadele ortaklığı olduğunun bilinciyle hareket ettik bugüne kadar. Şimdiden sonra da açılan bu kapılardan içeri girmek, Türkiye’yi demokrasi ile buluşturmak, demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek için yolu tek tek o tuğlalardan örmek gibi bir görev ve sorumluluğumuz var. DEM Parti olarak, yerelden merkeze halklarımızla birlikte, bütün toplumsal ve siyasi dinamiklerle birlikte bu mücadeleyi yürütecek ve Türkiye’yi de demokrasi ile buluşturacağız.

Bizler bu seçim kampanyamızda 8 Mart’ta kadınlarla alanları doldurduk ve Newroz’da akın akın meydanlardaydık. Bu bir iradenin göstergesidir. 31 Mart’a bu irade yansımıştır. 31 Mart’ta Türkiye’de ortaya çıkan tabloya bu iradenin yansıdığını hep birlikte gördük. Şimdi aynı duyguyla, aynı ruhla ve aynı başarı inancıyla 1 Mayıs’ta alanları doldurma konusunda buradan hem çağrımızı hem de kararlılığımızı ifade ediyoruz. Türkiye’nin şu an en büyük sorunlarından biri artan hayat pahalılığı.

Emekliler aldıkları maaşla bir hafta dahi geçinemez hale geldi. 16 milyon emekli mağdur. 50 milyona yakın insan açlık ve yoksullukla karşı karşıya. O nedenle 1 Mayıs, bu ülkede açlıkla ve yoksullukla boğuşan işçilerin, emekçilerin ve bizlerin hep birlikte bir arada olacağımız gündür. Şimdiden bütün işçilerin, emekçilerin 1 Mayıs’ını kutluyorum. Alanlarda olacağız. Meydanlarda olacağız. İşçilerle ve emekçilerle el ele olacağız 1 Mayıs’ta. VİGO işçileri var aramızda, onlara hoş geldiniz diyorum. Getir’e bağlı şirketin 5 Nisan’da çalışanlarına sormadan saatli garanti çalışma ücretini kaldırarak paket başı ücret sistemine geçmesi üzerine VİGO kuryeleri İstanbul ve Kocaeli’de iş bırakma eylemlerine başladı.

Paket başı ölümdür diyor VİGO işçileri. Ekmeğimizin küçülmesine izin vermeyeceğiz diyor VİGO işçileri. Ekmeğimiz için, canımız için eylemdeyiz diyor VİGO işçileri. DEM Parti olarak, VİGO işçilerine bu kürsüden bir kez daha diyoruz ki sizlerleyiz, ekmek kavganızın yanındayız, dayanışma içinde olacağız. Sizler başarana dek sizlerle bu mücadeleyi hep birlikte yürüteceğiz. Direnişinizi buradan saygıyla selamlıyorum.

31 Mart Kürt halkının kayyıma karşı iradesinin yansıdığı gün olmuştur. Halk kazandı, kayyımcı zihniyet kaybetti. Bu süreci değerlendirirken şu bilgileri de paylaşmak isterim. AKP-MHP iktidarının kayyım seçmenle elimizden aldığı belediyelerin listesi ve oy oranları var burada. Birkaç örnek vereceğim. Batman Gercüş’te 295 kayyım seçmen var, biz burayı 54 oyla kaybettik. Şırnak Merkez’de 8287 kayyım seçmen var, biz burayı 2507 oyla burayı kaybettik. Ancak aslında biz kaybetmedik, Şırnak’ta da bu listedeki 10 merkezde de biz kazandık. Şırnak’a gittiğimiz zaman inanın Şırnak’ta şöyle bir duyguya kapıldım.

Şırnak adeta bir açık hava karakoluna dönüştürülmüş. Her yer asker kaynıyordu. Hiçbir zaman Şırnak’a ayak basmamış askerler de seçim günü gelip orada oy kullandılar. Şimdi durum buyken AKP seçimden zaferle çıktım diyebilir mi? Diyemez. Burada adeta bir hırsızlık yapmıştır. Bu, kayyım rejiminin başka bir versiyonudur. Buradan onurlu direniş sergileyen başta Şırnak halkı olmak üzere bütün bu merkezlerde en yüksek düzeyde mücadele yürüten halklarımıza ve arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Şırnak halkı başta olmak üzere bütün halklar kazanmıştır. AKP çaldığı belediyelerde asla muzaffer olamayacaktır. Bunun hesabını da sormaya devam edeceğiz.

“Çöktürme Planı 31 Mart seçimlerinde bir kez daha çökmüştür”

Kürt halkının barış taleplerine her zaman savaş ve ayrıştırıcı dille yanıt veren anlayışa ve Çöktürme Planına Kürt halkı bu seçimlerde demiş oldu ki bizler irademize ne olursa olsun sahip çıkacağız. Kayyımcı anlayışı asla kabul etmedik, etmeyeceğiz. Bu seçimlerde bunu bir kez daha gösterdik. Şu bilinsin ki AKP iktidarının, Saray rejiminin Kürt halkı üzerindeki Çöktürme Planı 31 Mart seçimlerinde bir kez daha çökmüştür. Saray rejiminin JİTEM ittifakı bir kez daha çökmüştür. 31 Mart seçimlerinden çıkan sonuçlara baktığımızda “Kürt sorununu çözemeyen çözülür” gerçeği bir kez daha karşımıza çıkmıştır.

Herkesi bu gerçeklikle yüzleşmeye davet ediyoruz. 21. yüzyılda bir halkın seçme ve seçilme hakkını elinden almak anlamına gelen kayyım rejimine karşı halk dedi ki biz kendi kendimizi yöneteceğiz, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışıyla belediyemizi bizler yöneteceğiz. Kendimizi de kentimizi de bizler yöneteceğiz diyen değerli halkımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Buradan onları ne kadar alkışlasak azdır. Bu iradeyi ortaya koyan Kürt halkına ve bütün seçmenlerimize bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyorum.

Yarın Kobanî Kumpas Davasının karar duruşması gerçekleşecek. Ancak aldığımız duyumlara göre karar verilmeyecek ve ertelenme ihtimali var. Demokratik siyasetin tasfiyesini hedeflemiştir Kobanî Kumpas Davası. Demokratik mücadeleyi engellemek istemiştir Kobanî Kumpas Davası. Kobanî Kumpas Davasıyla bugün ortaya konulan senaryoya inanın ki o sözde yargıyı yürüten heyet de inanmıyor.

Yargılanan arkadaşlarımız için kimler gelip ifade vermeye kalkıştıysa o ifadeleri yalan olduğu için hepsi yüzlerine gözlerine bulaştırmıştır. Bir hukuk garabeti, bir hukuk cinayeti görmek istiyorsanız Kobanî Kumpas Davasının belgelerine bakın. Kobanî Kumpas Davası IŞİD zihniyetinin Sincan Adliyesindeki tezahürüdür. Bunu asla kabul etmiyoruz. Buradan yargıya çağrımızı yineliyoruz. Ey yargı; Saray’ın karşısında cübbeni iliklemekten vazgeç, bozulan adalet terazisini bir kez olsun düzeltme eğilimine gir.

Bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Arkadaşlarımız hakkında isnat edilmiş hiçbir suç yoktur. Arkadaşlarımız yarın tahliye edilmelidir. Arkadaşlarımızın verdiği mücadele bugün Ortadoğu halklarının kurtuluşuna hizmet eden mücadelenin ta kendisidir. Bugün Kobanî demek IŞİD’e karşı güçlü bir mücadele yürütmek demektir. Bugün IŞİD’in Rusya’da en son gerçekleştirdiği katliama, yeni yeni basına düşen ve Türkiye’de gerçekleştirmeyi hedeflediği kimi katliamlar dizisine, gerçekleştirdiği katliamlar dizisine dönüp baktığımızda partimizin IŞİD’e karşı demokratik mücadele konusunda ortaya koyduğu tavır takdire şayandır.

Bütün dünya halklarının takdir ettiğini Saray yargısı suç olarak görüyor. Bunu bizler asla kabul etmiyoruz. Yarın arkadaşlarımızın serbest kalması gerektiğinin altını çiziyoruz. Şu bilinsin ki Kobanî Kumpas Davasında yargılanan arkadaşlarımız, yıllardır devam eden bu hukuksuz davada en onurlu tavrı ortaya koymuşlardır. Her bir savunma bir hukuk, bir demokrasi dersi niteliğindedir. Buradan kendileriyle gurur duyduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Figen Yüksekdağ’a, Sabahat Tuncel’e, Gültan Kışanak’a, Ayla Akat’a, Nazmi Gür’e, Ali’ye, Bülent’e, Günay’a ve Selahattin Demirtaş’a buradan selam ve sevgilerimizi iletiyorum.

Ortadoğu kaynayan bir kazan olmaya devam ediyor. Ortadoğu’da sular son 200 yılda hiçbir zaman durulmadı, biliyoruz. Kızıldeniz’de başlayan bir gerilim, Doğu Akdeniz’de zaten devam eden bir gerilim vardı. Bununla birlikte İsrail’in Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve en sonra İsrail ve İran arasında devam eden çatışmalar çok ciddi bir savaşın habercisi. Bu dönemde dünyanın içinden geçtiği ekonomik koşullar, küresel sermayenin yaşadığı krizler bunların yansımaları. Emperyalist güçlerin yeniden paylaşım savaşları.

Bütün bunların en çok zuhur ettiği bölge Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Kafkasya bölgesidir. Bu bölgede bizler baştan beri dedik ki savaşa asla prim verilmemeli. Baştan beri dedik ki bugün 3’üncü Dünya Savaşını andıracak bir savaşa girilmesi dünyanın ortadan kalkması anlamına gelecektir. Devletlerin birbirini nükleer silahla tehdit ettiği bir dönemden geçiyoruz. Çok ciddi bir süreçten geçiyoruz. Biz böylesi bir süreçte barış ve diyalog dışında sunulabilecek hiçbir reçete olmadığını düşünüyoruz. Bugün ulus devlet anlayışının kendi içinde yürüttüğü çatışmaların en ağır bedelini halklar ödemektedir.

“Gelin Kürt sorununu ve Filistin sorununu çözelim”

Bugün Ortadoğu’ya baktığımızda iki temel kanayan sorun vardır: Filistin sorunu ve Kürt sorunu. Filistin sorununun acil olarak çözüme kavuşması konusunda mesajlarımızı sürekli bu kürsülerden de verdik, meydanlardan da verdik. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi, dört parça Kürdistan’da bir statünün elde edilmesi konusunun Ortadoğu halklarını rahatlatabilecek, Ortadoğu barışına hizmet edecek bir konu olduğunu baştan beri sürekli ifade ettik.

Buradan bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bu iki sorun, halkların kendi kaderini tayin etme hakkı çerçevesinde çözülmediği sürece küresel emperyalist güçlerin kanatmaya devam edeceği sorunlar olmaya devam edecektir. Buradan bütün bölge halklarına ve Türkiye halklarına sesleniyoruz. Gelin, Kürt sorununu ve Filistin sorununu çözelim. Özellikle bu kadar kaynayan bir bölgede, bu kadar çetrefilli bir siyasi süreçten geçilen bir dönemde Kürt sorununu çözmüş olan bir Türkiye’nin halklarının ve toplumunun çok daha güçlü ve dayanışmacı bir mesajı olabilir.

Bu kaos ve karmaşa içinde tek çözüm halkların birlikte kuracağı ittifaktır. Bölge açısından en önemli çözüm Türk-Kürt ittifakıdır, Kürt-Arap ittifakıdır. Gelin, bu halklar ittifakını hep birlikte güçlendirelim ve barışın sesini savaş çığırtkanlarına karşı daha da yükseltelim ki bu bölgeye barış ve huzur gelsin. Biz DEM Parti olarak Ortadoğu’nun büyük barışı için çalışmaya devam edeceğiz.

31 Mart’ta işimiz bitmedi, yeni başlıyoruz demiştik. Türkiye’den Ortadoğu’ya barış köprülerini hep beraber kuracağız. Yerelden başlayarak demokratik yaşamı hep birlikte inşa edeceğiz. Amed’den Ankara’ya, Ankara’dan Şam’a, Bağdat’a, Gazze’ye her yerde halkların birlikte yaşamını inşa edebilecek bir iradeye ve kabiliyete sahibiz. 31 Mart’ta seçilen belediye eş başkanlarımızla birlikte hizmet götürmediğimiz bir sokak dahi kalmayacak. Kentleri toplumla birlikte ortak akla dayanarak hep birlikte yöneteceğiz. Seçimleri DEM Partiden önce halklar kazanmıştır. Halkların bu kazanımlarını hem Türkiye’de hem bölgede büyük barış mücadelesine vesile yapmaya, büyük barış mücadelesini büyütmeye söz veriyoruz.

Toplum için yaşanabilir bir ülkenin, bir dünyanın inşası için siyaset yapıyoruz. Siyasetimizin değmediği, gönül birlikteliği kurmadığımız tek bir insanımız kalmayacak. Onlar savaş tamtamlarıyla gürültü çıkarmaya devam etsin; biz barış türküleriyle, halaylarla, horonlarla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Moralimiz yüksek, heyecanımız yüksek, inancımız yüksek. Yeni dönemde DEM Parti ile barışı, adaleti ve demokrasiyi getirme mücadelemiz daha da yükselecek. Her zamankinden daha çok çalışmaya, dayanışmaya ve emek vermeye ihtiyacımız var. Bu bilinçle yol alacağız. Tekrar başarımız kutlu olsun, yolumuz açık olsun.

Paylaşın

Hatimoğulları’ndan “Demokratik Anayasa” Çağrısı

Yeni anayasa tartışmalarına değinen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Demokratik bir anayasa bizim her daim talebimizdi. Çünkü şu anda Türkiye’deki mevcut olan yasa 82 Askeri Cunta Anayasası’nın ürünüdür” dedi ve ekledi:

“İktidar, bu mevcut Askeri Cunta Anayasası’nı dahi hayata geçirmedi, bunun da gerisine düşmüş durumdadır. Kayyım atamak ve Kobane Kumpas Davası, 82 Anayasası’nın da gerisine düşmektir. Bu iki örnek iktidarın anayasa anlayışını ortaya koymak bakımından da çok önemli. Yaşanan bu seçimden sonra açığa çıkan tablodan sonra bu iktidar bir anayasa süreci tartışmasını nasıl yürütecek bilmiyoruz. Onların yapacağı açıklamalar çerçevesinde göreceğiz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, seçim sonrası yaptığı değerlendirmede yeni anayasa tartışmalarına değindi.

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’a konuşan Tülay Hatimoğulları, “Demokratik bir anayasa bizim her daim talebimizdi. Çünkü şu anda Türkiye’deki mevcut olan yasa 82 Askeri Cunta Anayasası’nın ürünüdür. İktidar, bu mevcut Askeri Cunta Anayasası’nı dahi hayata geçirmedi, bunun da gerisine düşmüş durumdadır. Kayyım atamak ve Kobane Kumpas Davası, 82 Anayasası’nın da gerisine düşmektir. Bu iki örnek iktidarın anayasa anlayışını ortaya koymak bakımından da çok önemli. Yaşanan bu seçimden sonra açığa çıkan tablodan sonra bu iktidar bir anayasa süreci tartışmasını nasıl yürütecek bilmiyoruz. Onların yapacağı açıklamalar çerçevesinde göreceğiz” dedi.

DEM Parti demokratik bir anayasa yapım sürecinin başlaması gerektiğini düşündüklerini ifade eden Hatimoğulları, “Ancak iktidarın kendi kendine oturup bir taslak hazırlamasıyla bu iş olmaz. Meclis’te temsiliyeti bulunan bütün siyasi partilerden oluşacak bir ortak çalışma grubunun acil oluşması gerekiyor. Herkesin temsil edilmesi gerekiyor. Bu çalışma gruplarının yerellerde oluşması gerekiyor. Bu grupların; Türkiye’nin her kesiminde, yerellerde demokrasi güçleriyle, emek meslek örgütleriyle, kadın hareketi, ekoloji, insan hakları mücadelesi veren hareket ve yapılarla, gençlikle, esnafla, işçiyle, çiftçiyle, her kesimle buluşmalar gerçekleştirmesi gerekiyor” diye konuştu.

DEM Parti olarak bütün görev ve sorumlulukları yapmaya hazır olduklarını belirten Hatimoğulları, “Olası erken seçim sürecine ilişkin de, normal şartlarda başka bir ülkede bu sonuçlar çıkmış olsaydı zaten bu iktidarın istifa etmesi gerekirdi. Ancak iktidarın ne yapacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Bu iktidar iki şey yapabilir; birincisi gerçekten bu seçim sonuçlarında kendi meşrebince sonuçlar çıkartır ve uyguladığı bu politikalardan vazgeçer. İkincisi ise ki savaş sinyali çok veriyorlar.

Burada Kürt halkı üzerinde daha yoğun bir savaş ve çatışmayla gitme ihtimali de var. buradan gerilimi arttırabilir. Biz burada rücu etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu seçim sonuçlarını doğru okuyacaksa ne sınır ötesi operasyon yapmalıdır ne de Türkiye için de Kürt sorunundaki gerginliği, çatışmaları sürdürmelidir. Bu politikalarından dönmelidir. Erken seçim konusunu henüz partimizde değerlendirmedik, bir MYK ya da PM kararı ortaya çıkmış değil. Bayramdan sonra çok detaylı oturup değerlendireceğiz. Ama 31 Mart seçimlerinden çıkan tabloyu toplumun erken seçim talebi olarak okuyabiliriz” ifadelerini kullandı.

Söyleşinin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Hatimoğulları, YSK’ya Seslendi: AKP’nin Koltuk Değneği Olmaktan Vazgeç

Şırnak’ta açıklamalarda bulunan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) seslenerek, “YSK, AKP’nin koltuk değneği olmaktan vazgeç. Türkiye’nin siyasi haritası değişmiştir. Türkiye’de artık AKP iktidarının istediği gibi borusunun ötmeyeceği bir yeni siyasi harita oluşmuştur. Bu siyasi haritaya bakarak 3-5 seneyi düşünmek zorundasınız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bugün YSK zaten güvenilirliğini yitirmiştir. Ancak şu saatten sonra alacağı kararlar için bizler YSK’yi asli görevini yerine getirmeye çağırıyoruz. Asli görevini yerine getir YSK. Senin görevin AKP’nin çıkarlarını korumak değil, iktidarın hırsızlarını korumak değil, halkın iradesini çalanları korumak değil. Senin görevin, yurttaşın seçme ve seçilme hakkını korumaktır.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Şırnak’ta seçim sonuçlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Bugün Şırnak’tayız. AKP iktidarı 31 Mart’ta Şırnak halkının iradesini asker ve polisiyle gasp etmiştir, seçimi çalmıştır, gayrimeşrudur. 31 Mart seçimleri tarihe Şırnak açısından böyle geçecektir. Seçim çalışmalarımız süresince Türkiye’nin birçok yerinde askerin ve polisin baskısını gördük. Doğrudan seçim çalışmalarına müdahalelerini gördük. Ayrıca tam 32 merkeze, belediye kazandığımız 32 merkeze asker ve polis kaydırdıklarını biliyoruz. Ancak Şırnak’taki durumun benzerini başka yerde görmedik. Şırnak’ı adeta açık hava karakolu haline getirmiş bu iktidar.

Şırnak’ta seçim günü bulunan her iki kişiden biri asker veya polisti. Elimdeki bir notu sizinle paylaşmak isterim. Tümgeneral Ömer Keçecigil İlköğretim Okulunda sadece ve sadece askerler oy kullanmış. 5 bin 940 seçmen, 5 bin 940 erkek. Aileleri burada değil, herhangi bir konutta ikamet etmiyorlar. Ama bunlar sadece bir okulda oy kullanmışlar ve o okuldan tamamen AKP çıkmış. “Konuş, sen nerelisin?” diyen Şırnaklı abimiz aslında bu seçimin fotoğrafını çizmiştir. Şırnak’ta seçimleri asker ve polis çalmıştır.

Şırnak’ta şu an mazbatayı alan belediye başkanı meşru değildir. Hırsızlıkla Şırnak halkını yönettiğini zanneden, Şırnak sokaklarında onursuzca yürümeyi göze alarak bu görevi kabul eden bu belediye başkanına derhal istifa etmesi çağrısı yapıyoruz. Şırnak halkı seni istemiyor. Kayıtlara “hırsız başkan” olarak girdin. Bu yaftayla Şırnak’ta belediyeyi yönetebileceğini sanıyorsan, bu onursuzluğu üzerinde taşıyacaksan evet korumalarınla gezmeye devam edebilirsin. Ancak bizim açımızdan belediye başkanı, bu sokaklarda aldığı oyları büyük bir gururla taşıyarak dolaşandır.

Oysa, biraz önce kurumlar adına konuşan arkadaşımızın da dediği gibi, Şırnak’ta hiçbir zaman bulunmamış olanları, Şırnak’ın yolunu bilmeyenleri seçim sabahı otobüslerle taşıdılar ve Şırnak halkının iradesini gasp ettiler. Üstelik sadece Şırnak’ta da değil, Uludere ve Beytüşşebap’ta da durum aynı şekilde. Hırsızlıkla atanmış belediye başkanlarınca sözüm ona kazanılmış seçimler… Biz bu seçimleri gayrimeşru görüyoruz. Biz bu seçimleri çalınmış olarak ilan ediyoruz. Beytüşşebap, Uludere ve Şırnak’taki belediye başkanlarını hırsız ilan ediyoruz, gayrimeşru ilan ediyoruz.

“YSK, AKP’nin koltuk değneği olmaktan vazgeçmelidir”

Bizim oylarımızı her yerde çalmaya kalkıştılar. Bitlis’te ve birçok yerde itirazlarımızı reddeden YSK, şimdi de Şırnak’la ilgili konuyu görüşecek. Biz buradan çağrımızı yineliyoruz. YSK, AKP’nin koltuk değneği olmaktan vazgeçmelidir. Türkiye’nin siyasi haritası değişmiştir. Türkiye’de artık AKP iktidarının istediği gibi borusunun ötmeyeceği bir yeni siyasi harita oluşmuştur. Bu siyasi haritaya bakarak 3-5 seneyi düşünmek zorundasınız. YSK zaten güvenilirliğini yitirmiştir. Ancak şu saatten sonra alacağı kararlar için bizler YSK’yı asli görevini yerine getirmeye çağırıyoruz. Asli görevini yerine getir YSK. Senin görevin AKP’nin çıkarlarını korumak değil, iktidarın hırsızlarını korumak değil, halkın iradesini çalanları korumak değil.

Senin görevin yurttaşın seçme ve seçilme hakkını korumaktır. Şırnaklının, Bitlislinin, herkesin hakkını korumaktır görevin. Ve seni bu görevi yerine getirmeye davet ediyoruz. YSK bu görevi yerine getirmezse, o da bu iktidar gibi tarihin çöp sepetine atılacaktır. Ve tarihin çöp sepeti YSK’yı da tıpkı AKP-MHP iktidarı gibi hırsızlardan oluşmuş olan bir birim olarak anmaya devam edecektir. Buradan YSK’ya bir kez daha sesleniyoruz. Görevini yerine getir, Urfa’da verdiğin kararlardan geri dön. Siverek’te AKP adayının akrabaları ve yandaşları sandıkları ve pusulaları yaktı. Sonra kalkıp AKP, sandıklar yakıldı diye seçim tekrarı istedi ve YSK şimdi o seçimleri tekrarlayacak.

Urfa’da kazanamadıkları seçimi hileyle elimizden almaya kalkıyorlar ve üç yerde seçim tekrarlanacak. İkisiyle ilgili karar alındı. Üçüncüsü ile ilgili itirazlarımız şu anda YSK’da değerlendiriliyor. Bir kez daha YSK’ya sesleniyoruz. Urfa’da halkın iradesini, Şırnak’ta çaldığın gibi çalmana izin vermeyeceğiz. İptal ettiğin seçimleri oylarımızı katlayarak yeniden kazanacağız. Buradan da bütün halklarımıza sözümüz olsun.

Seçimleri ortadan kaldırmak isteyen AKP-MHP iktidarı, adeta padişahlık dönemi gibi emirlikler kurmak istiyor bu ülkede. Ama seçimlerde Türkiye halkları buna asla müsaade etmeyeceğini göstermiştir. Bu seçimde AKP ve ortaklarının yaşadığı hezimetin daha büyüğünü önümüzdeki seçimlerde yaşayacaklar. Çünkü halk kayyımcı rejime dur demek istiyor. Çünkü halk oy hırsızlarına, irade hırsızlarına, yaşamına müdahale edenlere artık geçit vermeyecek. Halk bu seçimlerde kırmızı kart göstermiştir.

DEM Parti olarak hangi itirazda bulunduysak itirazlarımız reddedildi. Ama AKP-MHP nerede itiraz ettiyse YSK kabul etti. Buradan bir kez daha Erdoğan’a diyoruz ki seçmen iradesine saygı duyacağını söylediğin balkon konuşmasının arkasında dur. Uludere’yle, Şırnak’la, Urfa ilçeleriyle uğraşmaktan vazgeç. Halklarımız iradesini çaldırmayacağını sana bir hezimet yaşatarak zaten göstermiştir. Bunun sonucunu ve gereklerini yerine getirmelisin.

“AKP’nin bu hırsızlıklarını teşhir etmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz”

Buradan bir kez daha uyarıyoruz. Halkın olanı halka bırakın. Dışarıdan getirdiğiniz seçmenle, 10 bini aşkın asker ve polisle Şırnak halkının iradesini gasp edemezsiniz. Bakın bu konuyla ilgili sadece Türkiye kamuoyunu bilgilendirmiyoruz. Tek tek hangi sandıkta oylarımız çalınmışsa, hangi sandıkta dışarıdan getirdiğiniz asker-polis oy kullanmışsa raporu tutulacak ve bütün Avrupa’yla paylaşılacak. Bütün dünya bilecek ki AKP burada yaşadığı bu hezimete rağmen hırsızlığa devam ediyor. Bunu bütün Avrupa bilecek, bütün dünya bilecek. Bizim mücadelemiz burada bitmiyor. Şırnak’ın mücadelesi Şırnak’la sınırlı kalmayacaktır. Burada halkımız iradesine sahip çıkmaya devam edecek. Bizler de Ankara’da Türkiye ve dünyanın dört bir yanında sonuna kadar hakkımızı aramak üzere, AKP’nin bu hırsızlıklarını teşhir etmek üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Halkın olan halkın kalacaktır. Halkın iradesine hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Taşımalı askerlerle buradaki Kürt halkına diz çöktüreceğini zannediyorsan büyük yanılıyorsun. Büyük yanılıyorsun AKP. Kayyım atadığın yerleri katlayarak geri aldıysak, burada halkın iradesi var demektir. Askerinle, polisinle Kürt halkına, halklara diz çöktüremeyeceğini bu seçimde sana gösterdik. Bir kere daha göstereceğiz. Daha güçlü göstereceğiz. Şırnak halkıyla olmaya, bu dayanışmayı sürdürmeye, bu mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz. Hırsızlara asla geçit vermeyeceğiz. Hırsızlar derhal istifa.”

Paylaşın

Van’da Mazbata DEM Parti Adayı Abdullah Zeydan’a Verildi

Van’da mazbata Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Adayı Abdullah Zeydan’a verildi. Gelişmeyi DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, sosyal medya hesabından duyurdu.

Haber Merkezi / Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti), Van İl Seçim Kurulunun, Abdullah Zeydan’ın Van Büyükşehir Belediye Başkanı “seçilmemiş sayılması” ve mazbatanın ikinci sıradaki adaya verilmesi kararına yaptığı itirazı oy çokluğu ile kabul etti.

Karar doğrultusunda, Van’da yüzde 55 oy ile seçilen Abdullah Zeydan’a mazbatası verilecek.

Karara ilişkin YSK önünde açıklama yapan, DEM Parti YSK Temsilcisi Mehmet Rüştü Tiryaki de YSK’nin oy çokluğuyla itirazlarını kabul ettiğini belirterek, “Yüksek Seçim Kurulu’nun kararları bildiğiniz gibi kesin. Herhangi bir itiraz olanağı yok. Anayasa Mahkemesi denetimine de tabii değil. Dolayısıyla başvurulacak başka bir makam olmadığı için mazbata Abdullah Zeydan’a verilecek.” diye konuştu.

Öte yandan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da gelişmeyi sosyal medya hesabından duyurdu. Bakırhan, “Olması gereken oldu ve Van halkının iradesi hayat buldu. Hayırlı olsun” dedi.

Neler yaşandı?

Pazar günü yapılan yerel seçimlere resmi olmayan sonuçlara göre Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yüzde 55,48 oyla DEM Parti adayı Abdullah Zeydan kazanmıştı. AK Parti adayı Abdulahat Arvas oyların yüzde 27,15’ini, Yeniden Refah Partisi adayı Abdullah Sadıksoy da yüzde 5,37’sini almıştı. Van’ın tüm ilçelerinde de, yerel seçimleri DEM Parti kazanmıştı.

DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine, Pazar günü yapılan yerel seçimlerde Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu (yasaklı) haklarının geri alındığını açıklamıştı. Memnu haklarının elinden alınması, Zeydan’ın seçilme hakkını yitirmesi, itiraz başvurularından sonuç çıkmazsa mazbatasının verilmemesi anlamına geliyor.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, halkın ortaya koyduğu iradeye saygı duyulması gerektiğini söyledi. Doğan, “Bu hukukun gereğidir, bu bir lütuf değildir. Alınan bu yanlış karardan derhal geri dönülsün” dedi.

Parti MYK’sından yapılan yazılı açıklamada da, partinin Van’da büyükşehir dahil, 14 belediyenin tümünü kazandığı anımsatıldı. Açıklamada, “Van halkı iradesini net ve en güçlü şekilde sandığa yansıtmıştır. Bu güçlü irade, aynı zamanda kayyım rejimine verilen bir cevaptır” denildi.

Ayrıca Adalet Bakanlığı’nın itirazı üzerine, Abdullah Zeydan’ın memnu hakkının iadesi kararının hiçe sayıldığı vurgulandı: “Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Abdullah Zeydan, tüm hukuki prosedürlerini tamamlayarak Yüksek Seçim Kurulu’na başvurmuş, adaylığı yapılan incelemeler sonucu YSK tarafından kabul edilmiştir. Zeydan, Van’da halkın büyük çoğunluğunun desteğini alarak seçilmiştir.

Ancak 29 Mart 2024 Cuma günü mesai bitimine 5 dakika, seçime 2 gün kala Adalet Bakanlığı idari bir karar ve yazıyla, 2022 yılında memnu haklarını alan ve tüm yasal denetimlerden geçen Zeydan’ın memnu haklarına itiraz etmiştir. Yetkili savcılık, talimat niteliğindeki bu idari itiraz yazısı üzerine kesinleşmiş memnu hak kararını veren mahkemeye yeniden başvurmuştur.

Mahkeme aynı gün kesinleşmiş memnu hak kararını geri almış ve memnu hak talebini reddetmiştir. Karar henüz kesinleşmeden, yani itiraz ve temyiz hakkı kullanılmadan hemen YSK’ye bildirimde bulunmuştur.”

Paylaşın

DEM Parti’den Abdullah Zeydan Kararının İptali İçin YSK’ya Başvuru

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın mazbatasının Adalet ve Kalkınma Partili (AK Parti) Abdulahat Arvas’a verilmesi kararının iptal edilmesi için Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu.

Haber Merkezi / Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan başvuruda, Zeydan’ın memnu haklarının iadesi kararının 4 Nisan 2023’te verildiği belirtildi. Başvuruda şu ifadelere yer verildi:  “Memnu hakların iadesine ilişkin kararı Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne gönderen de mahkemenin kendisidir. Bu konuda da müvekkilin bir kusurundan bahsedilemez.

Memnu hakların iadesi kararını kontrolünü yaptıktan sonra Adli Sicil Kaydına işleyen ise Adalet Bakanlığı personelleri olup bu hususta da müvekkilin bir dahli bulunmamaktadır. Keza bu Adli sicil kaydını yaklaşık 1 yıl boyunca bu şekilde muhafaza eden de yine Adalet Bakanlığıdır. Müvekkile, Van İl Seçim Kuruluna sunulmak üzere, sabıkası olmadığını gösteren Adli Sicil Kaydı Belgesini veren de Adalet Bakanlığıdır.”

Neler yaşandı?

Pazar günü yapılan yerel seçimlere resmi olmayan sonuçlara göre Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı yüzde 55,48 oyla DEM Parti adayı Abdullah Zeydan kazanmıştı. AK Parti adayı Abdulahat Arvas oyların yüzde 27,15’ini, Yeniden Refah Partisi adayı Abdullah Sadıksoy da yüzde 5,37’sini almıştı. Van’ın tüm ilçelerinde de, yerel seçimleri DEM Parti kazanmıştı.

DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine, Pazar günü yapılan yerel seçimlerde Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu (yasaklı) haklarının geri alındığını açıklamıştı. Memnu haklarının elinden alınması, Zeydan’ın seçilme hakkını yitirmesi, itiraz başvurularından sonuç çıkmazsa mazbatasının verilmemesi anlamına geliyor.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, halkın ortaya koyduğu iradeye saygı duyulması gerektiğini söyledi. Doğan, “Bu hukukun gereğidir, bu bir lütuf değildir. Alınan bu yanlış karardan derhal geri dönülsün” dedi.

Parti MYK’sından yapılan yazılı açıklamada da, partinin Van’da büyükşehir dahil, 14 belediyenin tümünü kazandığı anımsatıldı. Açıklamada, “Van halkı iradesini net ve en güçlü şekilde sandığa yansıtmıştır. Bu güçlü irade, aynı zamanda kayyım rejimine verilen bir cevaptır” denildi.

Ayrıca Adalet Bakanlığı’nın itirazı üzerine, Abdullah Zeydan’ın memnu hakkının iadesi kararının hiçe sayıldığı vurgulandı: “Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Abdullah Zeydan, tüm hukuki prosedürlerini tamamlayarak Yüksek Seçim Kurulu’na başvurmuş, adaylığı yapılan incelemeler sonucu YSK tarafından kabul edilmiştir. Zeydan, Van’da halkın büyük çoğunluğunun desteğini alarak seçilmiştir.

Ancak 29 Mart 2024 Cuma günü mesai bitimine 5 dakika, seçime 2 gün kala Adalet Bakanlığı idari bir karar ve yazıyla, 2022 yılında memnu haklarını alan ve tüm yasal denetimlerden geçen Zeydan’ın memnu haklarına itiraz etmiştir. Yetkili savcılık, talimat niteliğindeki bu idari itiraz yazısı üzerine kesinleşmiş memnu hak kararını veren mahkemeye yeniden başvurmuştur.

Mahkeme aynı gün kesinleşmiş memnu hak kararını geri almış ve memnu hak talebini reddetmiştir. Karar henüz kesinleşmeden, yani itiraz ve temyiz hakkı kullanılmadan hemen YSK’ye bildirimde bulunmuştur.”

Mahkemenin kararında temyiz beklenmedi

Zeydan 2021’de terör propagandası suçundan hüküm giydiği için seçilme hakkını kaybetmiş, ancak mahkeme 4 Nisan 2023 tarihinde bu suçtan kaynaklı memnu (yasaklanmış) haklarının geri verilmesine hükmetmişti. Mahkeme kararına yasal süre içinde itiraz gelmemiş ve Zeydan’ın adaylığı Yüksek Seçim Kurulunca da kabul edilmişti.

Adalet Bakanlığı’nın seçimlerden üç gün önce yaptığı itiraz üzerine mahkeme aynı gün, 29 Mart’ta Zeydan’a haklarının geri verilmesi yönünde kendi verdiği kararı geri almıştı. Bunun üzerine mazbata, seçimde ikinci gelen AKP’nin adayı Abdulahat Arvas’a verildi. Mahkemenin tutumunu eleştirenler, karara Yargıtay’da temyiz yolu açık olmasına rağmen bu sürecin beklenmemesini eleştiriyor.

Zeydan’ın seçilme hakkının elinden alınmasına karşı Van’ın yanı sıra Diyarbakır ve Şırnak gibi çeşitli illerde protesto gösterileri düzenlendi. Yer yer polisin müdahale ettiği gösterilerde gözaltına alınanlar oldu.

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’ndan tepki

Van’da yaşananlara Cumhuriyet Halk Partisi de tepki gösterdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İkinci olana mazbata verme rezaleti Van halkının iradesine pusu kurmaktır. Van halkının iradesine saygılı olmak hepimizin boynunun borcudur” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yaptığı balkon konuşmasında sonuçlara saygılı davranacağı şeklindeki sözünü hatırlatan Özel, “Orada öyle konuşup da sonra rakibinin üç katı kadar oy alan bir büyükşehir belediye başkanı varken ona tuzak kurup ikinci olana mazbatayı verme rezaletine kalkışırlarsa söylediği bütün sözler hükümsüz hale gelmiş olur” dedi.

CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu da hükümeti ve yargıyı halkın iradesine saygı duymaya çağırdı. İmamoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hukukçuların bütünüyle hukuk dışı buldukları bir karar gerekçe gösterilerek Van Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen DEM Parti adayına mazbatasının verilmemesi Van halkının iradesini tanımamaktır.

Bu kabul edilemez. Seçimlerin siyasi maksatlı yargı kararlarıyla gölgelenmesine karşı hep birlikte tepki göstermek ve demokrasiden yana tavır almak zorundayız. Milli iradenin üstünlüğü Cumhuriyetimizin temel değerlerinden biridir. Hükümeti ve mahkeme heyetlerini, son yıllardaki tavırları artık terkedip, asıl ve en büyük irade olan halk iradesine saygı duymaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

Van’da gösteri ve toplantılar yasaklandı

Van’da valilik her türlü toplantıyı ve gösterilere katılması muhtemel kişilerin kente girişini 15 gün yasakladı. Valilik, şu açıklamayı yaptı:

“Van ili coğrafi sınırları içerisinde 03/04/2024 tarihinden geçerli 17/04/2024 tarihi de dâhil olmak üzere (15) gün süre ile; Valilik ve Kaymakamlık makamlarınca uygun görülenler hariç olmak üzere, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu hükümlerine göre düzenlenecek gösteri yürüyüşü, açık hava toplantıları ve kapalı yer toplantılarının 2911 Sayılı Kanunun ilgili hükümlerine istinaden yasaklanması, yine Valilik ve Kaymakamlık makamlarınca uygun görülenler hariç olmak üzere, basın açıklaması, oturma eylemi ve anket yapılması, çadır ve stant kurulması/açılması, imza kampanyası düzenlenmesi, bildiri, broşür ve el ilanı dağıtılması ve her türlü protesto eylemi şeklindeki faaliyetlerin de 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. Maddesinin (a) ve (c) fıkra hükümleri gereğince belirtilen tarihler arasında yasaklanması,

yine yukarıda belirtilen tarihler arasında, ilçelerimizden veya çevre illerden bireysel veya toplu olarak veya ilimiz güzergâhını kullanarak, başta yukarıda belirtilen paylaşımlarda bahsedilen konu ve benzer konulara ilişkin her türlü kanuna aykırı eylem/etkinliklere katılım sağlanmasının önlenmesi amacıyla, kanuna aykırı eylem/etkinliklere katılması muhtemel şahıs/şahıslar/grup/grupların 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. Maddesinin (c) fıkra hükümleri gereğince, ilimiz ve ilçelerimize girişlerine, buralardan bireysel veya toplu olarak çıkışlarına izin verilmemesi hususunda Valilik makamınca karar alınmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Paylaşın

DEM Parti’nin Kazandığı Belediye Sayısı 78’e Çıktı

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu yerel seçimlerde kazandığı belediye sayısı, 3 beldenin daha eklenmesiyle 78’e çıktı. HDP’nin 2019’da kazandığı 65 belediyenin 48’ine İçişleri Bakanlığı kararıyla kayyım atanmıştı.

Resmi olmayan sonuçlara göre; DEM Parti, Şırnak merkeze bağlı Balveren), Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Elmakaya ve Siirt’in Baykan ilçesine bağlı Veyselkarani beldelerini de kazandı.

Mezopotamya Haber Ajansı‘nda yer alan habere göre, DEM Parti’nin kazandığı belediye sayısı 78’e çıktı. Böylece DEM Parti, 3 büyükşehir, 7 il, 58 ilçe ve 10 belde belediyesini kazanmış oldu.

Diyarbakır’da DEM Parti’nin eş başkan adayları Ayşe Serra ile Bucak Küçük kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 64.47 oyla kazandı. 2019’da HDP, Diyarbakır’ı Adnan Selçuk Mızraklı ile kazanmıştı. Seçimlerin ardından Ağustos 2019’da Diyarbakır’a İçişleri kayyım atanırken Mızraklı da Kasım 2019’da tutuklanmıştı.

Mardin’de 2019’da yerine kayyım atanan Ahmet Türk, tekrar aday olduğu seçimleri eşbaşkan Figen Altındağ ile birlikte yüzde 57,4 oyla bir kez daha kazandı. Van’da 14 ilçenin 14’ünü de kazanan DEM Parti, büyükşehir belediyesini de Abdullah Zeydan ile birlikte yüzde 55,48 oyla tekrar kazandı.

2019’da HDP’nin yüzde 59.9 oyla kazandığı Hakkari’de bu seçimde DEM Parti’den Mehmet Sıddık Akış yüzde 48,92 oy alarak belediye başkanı oldu. Kentte AK Parti de yüzde 46 oy aldı. Kayyım yönetiminde seçime girilen bir diğer il olan Batman’da DEM Partili Gülüstan Sönük, yüzde 64.9’la belediye başkanı seçildi.

Siirt’te de DEM Parti’nin adayı Sofya Alağaş yüzde 50.7 oyla belediyeyi tekrar partisine kazandırdı. Iğdır’da da seçimleri, yüzde 46,70 oy oranıyla DEM Parti’nin adayı Mehmet Nuri Güneş kazandı. Kayyım atanan illerde Kars’ta ise MHP’nin adayı Ötüken Senger yüzde 36 ile seçimi önde bitirdi.

Paylaşın

DEM Parti 75 Belediye Kazandı: Bizim Olanı Geri Aldık

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), bu yerel seçimlerde, resmi olmayan sonuçlara 3’ü büyükşehir ve 7’si il olmak üzere 75 belediye kazandı. HDP’nin 2019’da kazandığı 65 belediyenin 48’ine Türkiye İçişleri Bakanlığı kararıyla kayyım atanmıştı.

Diyarbakır’da DEM Parti’nin eş başkan adayları Ayşe Serra ile Bucak Küçük kesin olmayan sonuçlara göre yüzde 64.47 oyla kazandı. 2019’da HDP, Diyarbakır’ı Adnan Selçuk Mızraklı ile kazanmıştı. Seçimlerin ardından Ağustos 2019’da Diyarbakır’a İçişleri kayyım atanırken Mızraklı da Kasım 2019’da tutuklanmıştı.

Mardin’de 2019’da yerine kayyım atanan Ahmet Türk, tekrar aday olduğu seçimleri eşbaşkan Figen Altındağ ile birlikte yüzde 57,4 oyla bir kez daha kazandı. Van’da 14 ilçenin 14’ünü de kazanan DEM Parti, büyükşehir belediyesini de Abdullah Zeydan ile birlikte yüzde 55,48 oyla tekrar kazandı.

2019’da HDP’nin yüzde 59.9 oyla kazandığı Hakkari’de bu seçimde DEM Parti’den Mehmet Sıddık Akış yüzde 48,92 oy alarak belediye başkanı oldu. Kentte AK Parti de yüzde 46 oy aldı. Kayyım yönetiminde seçime girilen bir diğer il olan Batman’da DEM Partili Gülüstan Sönük, yüzde 64.9’la belediye başkanı seçildi.

Siirt’te de DEM Parti’nin adayı Sofya Alağaş yüzde 50.7 oyla belediyeyi tekrar partisine kazandırdı. Iğdır’da da seçimleri, yüzde 46,70 oy oranıyla DEM Parti’nin adayı Mehmet Nuri Güneş kazandı. Kayyım atanan illerde Kars’ta ise MHP’nin adayı Ötüken Senger yüzde 36 ile seçimi önde bitirdi.

“Kürt halkı DEM’e sahip çıktı”

Siirt Belediyesi Eşbaşkanları Safiye Alağaş ve Mehmet Kaysi, Siirt’te seçim sonuçlarını değerlendirdi. Bütün hilelere, hurdalara ve haram seçmene rağmen ciddi farkla belediyeyi kazandıklarını söyleyen Alağaş, Siirt halkının iradesine ve partisine sahip çıktığını kaydetti. İki dönemdir atanan kayyıma büyük bir cevap verildiğini kaydeden Alağaş, “Bu kayyımlara karşı bir tepkidir. Diline, kültürüne, varlığına sahip çıkma iradesidir” dedi.

Mehmet Kaysi ise, Siirt halkının başarıya ulaştığını söyleyerek, Siirtlileri kutladı. Kaysi de, taşımalı seçmenlere değinerek, şöyle konuştu: “Siirt’e yaklaşık 7 bin seçmen getirmişlerdi. Sokak sokak, köy köy, mahalle mahalle gezerek halka, ‘Bu halkın iradesinin ayaklar altına almak istiyorlar’ dedik. Onlar yaklaşık 7 bin seçmen getirdi, biz 7 binden fazla fark attık. Siirt halkı dışarıdan getirilen yaklaşık 7 bin seçmene cevap verdi.”

Seçimlere Dersim İttifakı bünyesinde giren DEM Parti, kesin olmayan sonuçlara göre seçimleri kazanan taraf oldu. DEM Parti belediye eş başkanları Birsen Orhan ve Cevdet Konak, sonuçların ardından ilk değerlendirmeyi yaptı. Dersim’in direngen yapısına dikkat çeken Konak, seçimlerde alınan sonucu, “faşizm karşısında mücadele açısından bir durak” dedi.

Konak, “500 yıl Osmanlı Dêrsim’e seferler yapmış. 1900’lü yıllarda şunu ifade etmişler: ‘Dêrsim’e sefer olur, zafer olmaz.’ Yüzyıllık Cumhuriyet tarihinde soykırımlara uğradı, baskılar yaşadı. Coğrafyasından uzaklaştırıldı, köylerinden göç ettirildi. Ancak Dêrsim, açığa çıkarttığı zaferle 2016’da gasp edilen iradesinin cevabı oldu” dedi.

Seçim çalışmaları kapsamında uzun süredir yoğun bir efor sarf ettiklerini ifade eden Birsen Orhan ise “Bizler bugün Dêrsim halkına sonsuz teşekkür ediyoruz. Dêrsim DEM’siz, DEM Dêrsim’siz olmaz Kürt illerindeki başarısına da dikkat çeken Orhan, “Kayyımın irademize dönük saldırısına da cevap oldu. Bizim olanı, bizden çalanlardan aldık. Kürt halkı iradesini gösterdi, DEM’e sahip çıktı” dedi.

Paylaşın