Partisinin grup toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Adaleti sağlamakla görevli olması gerekenler, kayyımlar ile bizi tehdit ediyor. Teyakkuzdalarmış! Vallahi sen teyakkuzdaysan, bizim halkımız çoktan teyakkuzda. Artık o dönemler kapandı” dedi ve ekledi:
Haber Merkezi / “Halkın iradesine, halkın iradesi olarak gördükleri belediyelere kayyım atayacağınızı düşünüyorsanız yanılırsınız. Bu halk size aslında Van’da çok büyük bir ders verdi. Evet, biz de teyakkuzdayız. Bu sefer irademizi asla gasp ettirmeyeceğimizi bir kez daha sizin huzurunuzda ifade ediyorum. Anamızın ak sütü kadar helal olan, hakkımız ve emeğimizle kazandığımız yerel yönetimlerimizi ne pahasına olursa olsun koruyacağız.”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin haftalık Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakırhan, şunları söyledi:
“31 Mart seçimlerinden hemen sonra yapmış olduğumuz ilk konuşmada herkesi halkın iradesine saygı göstermeye davet etmiştik. Van’da da bu çağrımızı yinelemiştik. Halkı karşısına alanlar, halkın iradesini yok saydığı için bu seçimleri kaybedenler yine geçmişteki tehdit ve kirli kumpaslarla dolu dillerini konuşmaya devam ediyor. Bizzat Cumhurbaşkanının kendisi sandıktan çıkan sonuçlara saygı göstereceğini söylemişti. Aradan geçen zamana bakılırsa, orada da Kürtler hariç demek istedi sanırım. Çünkü kirli kumpasları, algı operasyonları bizim yerel yönetimler üzerinden devam etmeye çalışıyor.
Tabii ki bu saldırılar yeni değil, biz bunların yabancısı değiliz. Geleneğinden geldiğimiz partilerin tamamı benzer saldırılarla birçok defa karşı karşıya kaldı. Daha geçen günlerde bir katı atık emekçisinin deposundan Milli Güvenlik Kuruluna ait bir belge ortaya çıktı. Bu belgede, 90’lı yıllarda Kürtlere karşı uygulanan kirli politikaların nasıl tezgahlandığını ve nasıl hayata geçirildiğini gördük.
Kürt halkına dönük Psikolojik Harp Dairesinin yürütmüş olduğu planlar aslında o belgenin kendisinde vardı. On binlerce faili meçhul cinayetin nasıl yapıldığını anlatıyordu o belge. Bugün Kürt illerinde hemen hemen ziyaret ettiğimiz bütün ailelerimizin baş köşeye fotoğraflarını koydukları insanlarımızın failleri bu belgelerde saklıdır. Onlar bu belgelerdeki planlarla katledildi. Biz bunları unutmadık, unutmayacağız. Çöpten çıkan o belgenin de takipçisi olacağız.
İnsan-kırımında, katliamlarda zamanaşımının olmadığını belirtmek istiyorum. Bir gün DEM gelir devran dönerse, biz Milli Güvenlik Kurulundaki bu kirli tezgahı, Kürtlere ve muhaliflere dönük katliamcı anlayışı demokratik bir yargı karşısında yargılayacağız. Evet, dün böyleydi ama bugün çok mu farklı?
Söz konusu DEM Parti olunca, söz konusu Kürtler, muhalifler olunca maalesef bu durum değişmiyor, aynı şekilde devam ediyor. Bugün de aynı karanlık çevreler yine oyunlarında ısrar ediyorlar. Adalet desen yok. İşte Kobanî Davası 7-8 yıldır devam ediyor. Bir tweet atıldığı için eş genel başkanlarımız dahil olmak üzere 100’ün üzerinde arkadaşımız yargılanıyor, onlarcası cezaevinde. Özgürlükler yerle bir edilmiş, hukuk can çekişiyor.
En son işte Tahir Elçi davasını hep birlikte gördük. Güpegündüz Diyarbakır’ın caddesinde işlenen bir cinayetin failleri ortada yok. Savcı, tutuklananları da beraat ettirmek istiyor. Karıncayı kuşu dahi kameralarla, MOBESElerle görenler, Amed’in her karışını kontrol edenler Tahir Elçi’nin katillerini bulamadılar ya da bulmak istemiyorlar. Bu yetmiyor, yargılananları da beraat ettirmek istiyorlar. Bu davanın da takipçisi olacağız. Tahir Elçi’nin katillerinin ortaya çıkması için hep birlikte çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Tüm bu olanlara karşı kılını kıpırdatmayanlar, kalkmış bizi tehdit ediyor. Bunların hesabını vermeleri gerekirken, sabah akşam DEM Parti ve kazanmış olduğu yerel yönetimlerden bahsediyorlar. İnsan biraz geriye dönüp bakar. Bu tehditlere, bu kırımlara, bu algı operasyonlarına Kürtler, emekçiler, Türkiye halkları ne zaman taviz verdi, ne zaman eyvallah etti ki şimdi parmak sallamanızdan korkarak barış ve demokrasi mücadelemizden vazgeçmemizi bekliyorsunuz? Ne tehditleriniz ne algı operasyonlarınız bizi bu haklı mücadelemizden asla vazgeçiremeyecektir.
Adaleti sağlamakla görevli olması gerekenler, kayyımlar ile bizi tehdit ediyor. Teyakkuzdalarmış! Vallahi sen teyakkuzdaysan, bizim halkımız çoktan teyakkuzda. Artık o dönemler kapandı. Halkın iradesine, halkın iradesi olarak gördükleri belediyelere kayyım atayacağınızı düşünüyorsanız yanılırsınız. Bu halk size aslında Van’da çok büyük bir ders verdi. Evet, biz de teyakkuzdayız. Bu sefer irademizi asla gasp ettirmeyeceğimizi bir kez daha sizin huzurunuzda ifade ediyorum. Anamızın ak sütü kadar helal olan, hakkımız ve emeğimizle kazandığımız yerel yönetimlerimizi ne pahasına olursa olsun koruyacağız.
“Bizim hiçbir halkın sembolleri ve değerleriyle sorunumuz yok, olmaz da”
Hiçbir dönem belediyelerde bu kadar büyük borç tablosu çıkarılmamıştı. Belediyelerde yolsuzluk diz boyu, belediyeler borç batağına batırılmış. En küçük belediyenin dahi yüz milyonun üzerinde borcu var. Kimi ilçelerimiz büyükşehirlerle yarışacak borçlara sahip. Kayyımlar talan etmiş, yok etmiş, büyük usulsüzlükler yapmış ama bunların tekine bir soruşturma açılmamış. Bizim için teyakkuzda olanlar, 8 yıldır yerel yönetimleri borç batağına batıran, usulsüzlükleri ve yolsuzlukları aleni bir şekilde ortada olan yönetimler hakkında tek bir soruşturma açmamış.
Ama söz konusu biz olunca semboller ve değerler üzerinden bizi tehdit etmeye çalışıyorlar. Bakın son kez burada söylüyorum: Biz geleneğinden geldiğimiz partilerin bu konuda tavrı çok nettir. Sadece Türkiye halklarının değil, dünyada yaşayan hiçbir halkın sembolleri ve değerleriyle sorunumuz yok, olmaz. Şimdi de yoktur. Basit algı operasyonlarıyla sembollere karşı olduğumuzu kamuoyuna lanse ederek kirli oyunlarını hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Bu yetmiyormuş gibi Ağrı’da il vergi dairesi – artık bakanlığı, üst düzey bürokrasiyi geçtik- İller Bankasından Ağrı Belediyemize giden 7 milyon liraya bloke koymuş. Neymiş, Ağrı İl Vergi Dairesinin belediyeden alacağı varmış. Sen 8-10 yıldır uyuyorsun da belediye DEM Parti’ye geçince mi alacağının farkına varıyorsun? AKP ampullü o bürokratlar da bizi iyi dinlensin. Ağrı Belediyesi talan edilmiş, soyulmuş soğana çevrilmiş.
İşçilerin, emekçilerin ücretini dahi ödeyemeyecek bir noktaya getirilmiş. Ağrı’daki yolsuzlukları bilmeyen yok! Bürokrasi suskun. Ama şimdi vergi dairesindekilerin aklına borçlarını tahsil etmek gelmiş. Bu tarafgir tutumları da unutmayacağız. Çağrımız, belediyeler arasında bir ayrımcılığın uygulanmamasıdır. Bizim olmayan belediyelerde il vergi daireleri ne yapıyorsa, Ağrı İl Vergi Dairesini de onu yapmaya davet ediyoruz.
Bizim alnımız ak, kapımız açık. Zaten biz açmasak da 24 saat belediyelerimizde Sayıştay ve mülkiye müfettişleri kamp kuruyor. İçtiğimiz suyun fiyatına, sayısına dahi bakıyorlar. Bizi diğer belediyelerle kimse karıştırmasın. Sizin huzurunuzda çağrı yapıyorum; Sayıştay ve mülkiye müfettişlerini halklarımızın kazandığı belediyelerimize ben davet ediyorum. Gelip araştırsınlar, soruştursunlar. Keşke bunu yapsalar.
Hem bizden önceki kayyımcı anlayışın hem de AKP’li belediyelerin o belediyeleri nasıl soyduğunu görsünler. Türkiye halkları da görsün. Belediyelerimizde kayyımların ve diğer kimi partilere mensup belediyelerin yapmış oldukları usulsüzlükleri ve yolsuzlukları 40 Haramiler bile yapmaz. Onlara bile rahmet okutacak cinsten yolsuzluk ve usulsüzlükler yapılmış. Sayıştay ve mülkiye müfettişlerini biz davet ediyoruz. Buyursunlar, belediyenin 8-10 yıllık borç ve harcama haritasını ortaya çıkarsınlar, biz de hep beraber görelim.
Bu gündemi fazla uzatmak istemiyorum, söylenecekler çok ama siz anladınız. Türkiye halkları da anlamış olmalı ki 31 Mart’ta bunlara gereken cevabı verdiler. Ancak belli ki buradan dersler çıkarmamışlar. Yine algı operasyonlarıyla, tehdit ve şantajlarla bizleri pes ettireceklerini düşünüyorlar. Artık öyle bir dünya yok. Bu ülkenin tarihinde ne zaman yoksulluk, sefalet ve ölüm varsa bilin ki iktidarlar barış ve demokrasiden uzaklaştıkları içindir.
1930’larda, 70’lerde, 90’larda bunları yaşadık. Bu kötü ve karanlık günlerin olduğu dönemler demokrasiden uzaklaştığınız, Kürt sorununu yok saydığınız, şiddetle çözmek istediğiniz dönemlerdi. Şimdi de aynı tablonun içindeyiz. İnsanlar açlıkla mücadele ediyor. Emekliler akşama kadar feryat figan ediyorlar, 10 bin lirayla nasıl geçinilir sorusunu soruyorlar. Ama buna çare bulması gerekenler parmak sallıyor, algı operasyonları yapmaya çalışıyor.
İktidar her kaybettiğinde, geçmişteki sonu belli olan diğer iktidarlar gibi, tekçi ve inkarcı devlet kumpaslarına ve kirli tezgahlara sarılmaya devam ediyor. Bir ülkede siyaset kurumu görevini yapmadığında, iktidar halk iradesine saygı duymadığında, seçim sonuçları inkar edildiğinde ortaya çıkan tek şey huzursuzluk, adaletsizlik ve sefalettir. Bu ülkede yaşayan herkesi şunu görmeye davet ediyorum.
Demokrasi, adalet ve barıştan uzaklaşıldıkça; en fazla biz emekçiler ve yoksullar kaybediyoruz, en çok bizim özgürlüklerimiz gasp ediliyor, en çok bizim soframızda ekmeğimiz aşımız küçülüyor. Pusulası savaş olanların yanaşacakları liman açlık, yoksulluk ve sefalet limanıdır. Bu defalarca deneyimlendi ve görüldü. Şu anda yaşadığımız da budur. Defalarca bu uyarıyı yaptık ama savaş peşinde koşa koşa, ki hala Cumhurbaşkanı ülke ülke dolaşarak Kürtlere karşı savaş vizesi almaya çalışıyor- ülkeyi batırdılar bitirdiler, bu savaş zihniyetinden bir türlü uzaklaşamadılar.
“Emekçiler kaybederken ısmarlama ihale alanlar kazanıyor”
Tekrar ediyoruz; Türkiye’nin yaşadığı temel sorunlar savaşla giderilmez, barış siyasetini izleyelim, demokrasi ve özgürlükleri arttıralım o zaman Türkiye’nin nasıl büyüyeceğini hep birlikte görürüz. Bu iktidar anlayışıyla biz emekçiler, kadınlar, gençler kaybediyoruz. Peki, biz kaybediyorsak kim kazanıyor? Milyarlarca lira vergi desteği alanlar kazanıyor. Hem milyarlar kazanıyorlar hem de vergi desteği alıyorlar. Normalde demokratik bir ülkede tam tersi olmaz mı? Ismarlama ihale alan 3-5 müteahhit kazanıyor.
Milyonlarca genç işsizken, ülkeden bir an önce gidip başka bir yerde yaşamını kurmaya çalışırken, çoklu maaş alan bürokratlar kazanıyor. Halka dolarlarınızı, eurolarınızı bozdurun diye çağrı yapıyorlar ama ihaleleri dolarla veriyorlar. İhaleyi dolarlarla alanlar kazanıyor. Savaştan beslenenler ve halk iradesini tanımayanlar, bu sömürü ve adaletsizlik düzeninin devam etsini isteyenlerdir. Lüks devam etsin, şatafat devam etsin, çoklu maaşlar devam etsin de emekçilere ve emeklilere ne olursa olsun yaklaşımı bugün Türkiye’de uygulanıyor.
İnşallah DEM gelecek devran dönecek. Bu gidişatı da tersine çevireceğiz. Biz DEM Parti olarak; her zaman gençlerden, kadınlardan, emekçilerden yana olduk ve onlar kazansın diye mücadele ettik ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Siyasetin normalleşmesi, sorunların diyalog zemininde çözülmesi ve devlet içindeki bu yeni paralel yapıların son bulması bu sefalet ortamının bitmesinin tek yoludur. Son üç ayda 425’ten fazla işçi katledilmiştir. Hayatını kaybetmiştir demiyorum. Gerekli olan güvenlik önlemleri ve güvenli çalışma ortamı sağlanmadığı için katledilmişlerdir.
Her gün kadınlar katlediliyor. Her yıl binlerce çocuk istismara maruz kalıyor. İnsanlar artık çöpten yiyecek toplamaya başladı. On binlerce genç evini terk etti. Büyük bir çürüme ile karşı karşıyayız. Buna son vermenin adıdır DEM Parti. Buna son vermenin mücadelesini veriyor DEM Parti. Biz bu büyük çürümeye son verme yolunda ortak, adil ve eşit yaşam inadımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Barış ve demokrasi mücadelesinden tek bir geri adım atmayacağız. Her evi, her sofrayı etkileyen bu ekonomik krize karşı acil alınması gereken önlemler ve atılması gereken adımlar var.
“Meclis’e 10 maddelik çağrımız var”
Bu kriz döneminde de DEM Parti’nin tek parolası krize karşı emekçileri ve halklarımızı korumak olacaktır. Halkı ve emekçileri korumak üzere Meclis’in irade göstermesi için acil yerine getirilmesi gereken hususlara ilişkin 10 maddelik bir çağrı yapmak istiyoruz huzurlarınızda:
1- Asgari ücreti her ay sendikaların belirlemiş olduğu yoksulluk sınırının yarısına eşitleyelim. Gelin, asgari ücreti 3 ayda bir güncelleyelim.
2- En düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çıkaralım, Kademeli Emeklilik Sistemi ile sosyal adaleti sağlayalım.
3- Esnafa ucuz kredi imkanı sağlayıp sigorta primlerinde kolaylık sağlayalım ki istihdama katkı sunulsun.
4- Küçük esnafın 100 bin liraya kadar olan borçlarını silelim. Milyar dolar kazananlara vergi muafiyeti sağlayanlar ve borçlarını silenler, esnafın 100 bin liraya kadar olan borçlarını gayet rahat silebilir.
5- Vergi adaleti için çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alacak düzenlemeler yapalım. Vergi muafiyeti ve istisnalarına artık son verelim.
6- Çiftçilerin temel gider kalemlerinden olan mazot, gübre, elektrik gibi girdilerin ucuza teminini sağlayarak üretimi teşvik edelim. Çiftçiye destek sağlamadığınız zaman dışarıdan ithal bir ekonomik anlayışa mahkum kalıyorsunuz. Gelin, küçük çiftçilerin 10 bine kadar olan borçlarını silelim.
7- Bireysel borçlanma sorununu ortadan kaldırmak için, hane geliri 50 bin liranın altında olan vatandaşların ihtiyaç ve bireysel borçlarının faizlerini silip borçlarını yeniden yapılandıralım.
8- KPSS kapsamında hemen engelli 20 bin kişinin işe alımını gerçekleştirelim. Kamuda engelli istihdam kotasını yüzde 6’ya yükseltelim.
9- Gençlere temel gelir desteği sağlayalım. Öğrencilerin burslarını insani şartlarda eğitim görebilecekleri bir seviyeye yükseltelim. Geçim sıkıntısı çekmeyecekleri olanakları gençlerimiz için yaratalım.
10- Barınamayan öğrenciler için bir atılım başlatarak öğrencilerin barınma sorununu tarihe gömelim.
Şimdi size soruyorum; bu 10 maddenin hangisi Meclis’ten geçmez, çok mu zor bunlar? İşte bu 10 maddeyi dahi geçirseler emekliler, emekçiler, öğrenciler, gençler, çiftçiler, küçük esnaf nefes alacak. Ama maalesef bunu bile yapmayanlar, sonra çıkıp emekçilerin, gençlerin, köylülerin dostu olduğunu söylüyor. Milletvekili arkadaşlarımızla birlikte biz bu 10 maddeyi Genel Kurulda da sahada da her yerde dile getirerek Meclis’in adım atması için de kararlılıkla mücadele edeceğiz.
Yarın 1 Mayıs. Yüzlerce yıllık emeğimizle ve çabamızla 1 Mayıs’ı hem devletlere hem sermayeye kabul ettirdik. İşçilerin bayramıdır 1 Mayıs. İşçilerin ve emekçilerin bayramını bu vesileyle kutluyorum. Biz 8 Mart ruhunu nasıl Newroz coşkusuyla birleştirdiysek, Newroz’da sahaya çıkan milyonların gücünü nasıl 31 Mart’ta başarıya dönüştürdüysek, şimdi de 31 Mart’ta elde ettiğimiz başarıyı 1 Mayıs alanlarına taşıyarak işçinin ve emekçinin gücünü göstereceğiz. Baskının, açlık ve sömürünün kol gezdiği bir dönemde 1 Mayıs bizler için 31 Mart’ta aldığımız değişim mesajını zafere ulaştırmanın dönüm noktası olacaktır.
1 Mayıs’ta bir kez daha milyonlarla bir araya gelerek mücadelemizin gücünü gösterme zamanıdır. DEM Parti olarak bizler emeğin ve özgürlüğün ülkesini kurmak için uğraşıyoruz. DEM Parti; emekçilerin partisidir, mültecilerin partisidir, kimliği yok sayılanların partisidir. DEM Parti; maden ocaklarında karın tokluğuna çalışanların, tekstil atölyelerinde hayata tutunmaya çalışanların sesi sözüdür. DEM Parti; Kürt’ün, Türk’ün Arap’ın, Ermeni’nin ve burada adını sayamadığım bütün hakların ve inançların partisidir, güvencesidir. DEM Parti, haksız ve hukuksuz yere içeride olan tutsakların haykırışıdır. DEM Parti, işçi sınıfı ile Kürt halkının hak arama mücadelelerini birleştirdiği bir mevzidir. DEM Parti; 1 Mayıs’tır, 8 Marttır, Newroz’dur.
Bizim için Newroz da 1 Mayıs da aynı mücadeledir, Kürt halkının direnişi ile 1 Mayıs’ın devrimci ruhu kardeştir. Emeği sömürülen ve katledilen işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, ezilenlerin sesi ve umudu olmak için DEM Parti Eş Genel Başkanları olarak biz de yarın Van ve İstanbul’da alanlarda olacağız. Yarın ben İstanbul’daki emekçilerle dayanışmak için, omuz omuza vermek için Taksim’de olacağım. Bu vesileyle tüm işçileri, emekçileri, kamu emekçilerini, kadınları, gençleri, partimize gönül vermiş herkesi 1 Mayıs’ta Taksim’de işçilerle ve emekçilerle dayanışmaya çağırıyorum.
Bugün aramızda KHK’yle işten atılmış Nejla Demirci arkadaşımız var. KHK ile işten atılan emekçilerin de 1 Mayıs bayramını kutluyorum. Onların mücadelesinin takipçisi olduğumuzu, birlikte olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum. Necla Demirci arkadaşımız aynı zamanda “Kanun Hükmü” belgeselinin yönetmenidir. Belki izlediniz, gerçi nereden izleyeceksiniz hep yasaklanıyor. Sizleri Kanun Hükmü’nü izlemeye davet ediyorum. Yarın akşam Ankara’da bütün arkadaşlarımızı izlemeye davet ediyorum. Bijî 1ê Gulanê, Yaşasın 1 Mayıs.
Son olarak da biliyorsunuz Hilvan’da belediyeyi kazanmıştık ama çeşitli oyunlarla oradaki seçimi iptal ettirdiler. 2 Haziran’da seçim yenilecek. Buradan onurlu Hilvan halkına seslenmek istiyorum. Hilvan, hak arama mücadelesinin verildiği ilk topraklardandır. Hilvan halkını 7’den 70’e bu haksız ve hukuksuzluğa karşı DEM Parti çalışmalarına katılmaya, DEM Parti’nin tekrar belediyeyi alması için çalışmaya çağırıyorum. Biz de Hilvan’da olacağız. Merkezimizle, milletvekillerimizle, demokratik kitle örgütleriyle, aydınlarla birlikte bu haksızlığı ve hukuksuzluğu büyük bir farkla Hilvan’da kapatarak belediyeyi halkın evi haline getireceğiz diyoruz.
Amedspor, sadece bizim değil Türkiye emekçilerinin, halklarının, gençlerin takımı. Türkiye’de sanırım son verilere göre taraftarı en fazla olan üçüncü takımmış Amedspor. Yani demek ki köklü takımlara rağmen bu kadar çok taraftarı var, seveni var. Amedspor’un şampiyonluğunu kutluyoruz, hayırlı olsun. İnşallah önümüzdeki yıl bu salonlarda birinci lige çıkmasını hep birlikte kutlarız. Batman Petrolspor’a da başarılar diliyoruz, kutluyoruz. Onlar da çok üstün bir başarı ortaya koydular. Tabii Vanspor da daha bitmedi. Vanspor’un da eleme grubundan çıkarak Van’a yakışır bir sonuçla bir üst lige yükselmesini bekliyoruz. Bu temennilerle hepinizin 1 Mayıs’ı kutlu olsun. Hepimize başarılar.”