Yerel Seçimler: HEDEP’den ‘İlkeler Temelinde İttifak’ Vurgusu

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimler yaklaştıkça, partilerinde seçime ilişkin stratejileri netleşiyor. Hafta sonu Ankara’da Yerel Yönetimler Konferansı’nı gerçekleştiren HEDEP, yerel seçimler için ilke kararları aldı.

Birgün’den Hüseyin Şimşek’in haberine göre; Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), hem iktidara kaybettirme hem de kayyum atanan belediyelerin geri alınması için muhalefetten “cesur adımlar atılmasını” bekleyecek.

HEDEP Yerel Yönetim Konferansı’na, partinin A takımı olarak adlandırılan MYK ve PM üyeleri, kayyum atanan belediyelerin eş başkanları, il ve ilçe belediye meclis üyeleri ve milletvekilleri katıldı.

Basına kapalı olarak yapılan toplantıda, başta kayyum atananlar olmak üzere, doğu ve güneydoğudaki tüm belediyelerin HEDEP tarafından kazanılması gerekliliği vurgulandı. Batı’da ise Mersin ve Adana başta olmak üzere bazı illerde yer alan ve Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı ilçe belediyeleri de “kazanılması hedeflenen yerler” arasında değerlendirildi.

HEDEP tabanının, “Yan yana görüntü vermek istemeyenlerle ittifak yapılmaması” talebi de toplantıda gündeme geldi. Tüm partilere bu koşul, olası ittifak öncesi önemli şartlardan biri olarak gösterilecek.

“Kayyumlara son verilmesi” vurgusu

Konferansın ardından yayımlanan bildirgede de kayyumlara son verilmesi gerektiği vurgulandı. “2023 seçimleri, Türkiye’nin demokratikleşmesini amaçlayan halklar açısından istenilen başarı düzeyine ulaşamamıştır” denilen HEDEP Yerel Yönetimler Konferansı Sonuç Bildirgesi’nde ayrıca şu ifadeler kullanıldı:

“Türkiye’de siyasetin iki kutba sıkıştırılmak istenmesi, bugün bizlere Üçüncü Yolu daha kıymetli ve büyütülmesi gereken bir mücadele hattı olarak gösteriyor. Üçüncü Yol siyasetimizi yerel yönetimlerde uygulama, büyütme ve toplumsal mücadele birlikteliğine dönüştürme yolunda ısrarlı ve kararlıyız.

31 Mart 2019 seçimleri bizler açısından yeni bir dönemi ifade ediyordu. 2016 yılında başlayan kayyım atamaları ile birlikte halkların kentleri, kimlikleri, kültürleri, dilleri topyekûn bir saldırı konseptine tabi tutulmuştu. Bu nedenle 2019 sonrasında belediyelerin yeniden kazanılması hem bizler açısından hem de halklarımız açısından ayrı bir önem taşımaktaydı.

Ancak halkların ortak irade beyanıyla kazanıma dönüşen belediyelerimizi koruma ve gasp edilmesinin önüne geçme noktasında yeterli mücadeleyi yürütemedik. Halkların kazanımına yönelen bu saldırılar karşısında gerekli toplumsal refleksi örgütleyemedik.

Bizler açısından masada ve sandık üzerinde kurulan değil, toplumsal yaşamın içerisinde kurulan ve halkı özne olarak gören demokratik ittifak anlayışı esastır.”

Paylaşın

HEDEP’li Hatimoğulları: Adaylarımızı Sandık Kurarak Belirleyeceğiz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, yerel seçimlere ilişkin yaptığı açıklamada, “Bir kez daha bütün halklarımıza duyuruyoruz; adaylarımızı sandık kurarak halkın iradesiyle belirleyeceğiz” dedi ve ekledi:

“Yerel yönetimleri güçlendireceğiz. Doğrudan demokrasinin bütün yollarını kullanarak, halklarımızın kentleri ve yaşam alanlarıyla ilgili karar verme imkanlarını daha güçlü bir şekilde temsil edeceğiz. Kayyımlara feleğin tokadını vuracağız. Bunun için gece gündüz demeden çalışmak zorundayız. Halkımızın iradesini gasp edenlere karşı bunu bir onur mücadelesi ve yaşam hakkı mücadelesi olarak göreceğiz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, haftalık Meclis Grup Toplantısı’nda gündemdeki gelişmelere dair konuştu.

MA’nın haberine göre İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına değinen Hatimoğulları, bütün dünyanın izleyici konumunda olduğunu söyledi.

Gazze’de her an büyük bir insanlık dramı yaşandığını ama bir tek devletin bile kılının doğru düzgün kıpırdamadığını belirten Hatimoğulları, “AKP,  Filistin halkıyla dayanışma mitingi yaptı. Mitingde Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı hatırlayacaksınız. Adeta yerel seçimlere hazırlanmak üzere yapılmış bir miting gibiydi. Gerçekten Filistin halkı için ağlayan yok. Ağlamıyorlar, doğru söylemiyorlar, timsah gözyaşı döküyorlar” diye konuştu.

“Biz bu kürsüden defalarca çağrı yaptık, yapmaya devam edeceğiz; İsrail ile ticari ve askeri anlaşmalarınızı devam ettirdiğiniz sürece siz hiçbir şey yapamazsınız” ifadelerini kullanan Hatimoğullları, “Şimdi diyor ki ‘garantör olalım. Gelin barışı sağlayalım.’ Buradan AKP genel başkanına soruyoruz: Türkiye’de Kürt sorunu bu kadar capcanlıyken, barış yanlısı insanların barış çağrılarına kulak vermezken hangi barıştan, hangi garantörlükten bahsedeceksiniz?” diye sordu.

“Sizlerin yüreğiniz kaskatı kesilmiş. Yüreğiniz o kadar katılaşmış ki Ortadoğu’da firavun olarak anıtınız dikilecek. Sizin yüreğiniz işte bu kadar kaskatı olmuştur.”

“Erdoğan bu kadar vicdanlıysa çıksın kürsüden ‘Filistin sorununu çözmek için yola çıkacağımız gibi Kürt sorunu da çözmek istiyorum’ desin” çağrısını yapan Hatimoğulları, “Ama bunu söyleyecek ne bilinç ne yürek ne de anlayış yok. Ortadoğu halklarının savaşsız, sınırsız, sömürüsüz, bir arada yaşamaya ihtiyacı var. Türkiye ve bölge halklarının tamamının yığınaklarını buraya yapması lazım” dedi.

“Bu zalim rejimlerden bizlere hayır gelmez. Savaşa karşı barış savunmak bizim sorumluluğumuzdadır. Bizler, halkların demokratik zeminde kurtuluşu için ölüm kusan silahlara karşı yaşamı, kan dolu ideoloji ve sistemlere karşı barışın erdemini, hakkaniyetini, adaletini sonuna kadar savunacağız. Acılarımızı hep beraber dayanışarak, örgütlenerek, mücadele ederek dindireceğiz.”

Hatimoğulları’nın konuşmasının devamı kısaca şöyle: “4 Kasım 2016’da HDP Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın içinde olduğu çok sayıda milletvekilimiz gözaltına alındı ve tutuklandı. Geçtiğimiz hafta Kobanî davası kapsamında önceki dönem HDP milletvekilliğini yürütmüş sevgili Hüda Kaya yine yaka paça gözaltına alınarak tutuklandı.

“Ey vicdanı kurumuş din istismarcısı AKP”

Ey vicdanı kurumuş din istismarcısı AKP, adaletten, eşitlikten, kardeşlikten, barıştan yana olan 28 Şubat mağduru bir mütedeyyin kadını gözaltına aldınız ve tutukladınız. Sonra ‘28 Şubat Darbesi’yle hesaplaşıyoruz’ diyorsunuz. Hadi oradan. 28 Şubat’ta size yapılanın aynısını şimdi sizden olmayan, muhaliflere yapıyorsunuz. Gültan Kışanak’ın tutukluluk süresi dolmuş durumda ve şu an yasaya aykırı bir şekilde keyfi bir biçimde hala alıkonulmuş durumda.

Uluslararası bir suç işleniyor. Bir hukuk dışılık ve insanlık dışılık söz konusu. Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki cezaevinde bulunan bir insan 3 yıl boyunca ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesin. Buradan Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum; BM İnsan Hakları Komitesinin verdiği tedbir kararını üzerinden bir yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen henüz atılmış somut bir adım yok. Bu konuda derhal görev ve sorumluluklarınızı yerine getirin. CPT’ye sesleniyorum; görevinizi yapın, adaya gidin ve milyonların talebi olan Sayın Öcalan’ın sağlığı başta olmak üzere adadaki durumu kamuoyu ile paylaşın. Ağırlaştırılmış tecridin kalkması demek.

Bir kez daha bütün halklarımıza duyuruyoruz; adaylarımızı sandık kurarak halkın iradesiyle belirleyeceğiz. Yerel yönetimleri güçlendireceğiz. Doğrudan demokrasinin bütün yollarını kullanarak, halklarımızın kentleri ve yaşam alanlarıyla ilgili karar verme imkanlarını daha güçlü bir şekilde temsil edeceğiz. Kayyımlara feleğin tokadını vuracağız. Bunun için gece gündüz demeden çalışmak zorundayız. Halkımızın iradesini gasp edenlere karşı bunu bir onur mücadelesi ve yaşam hakkı mücadelesi olarak göreceğiz.”

Paylaşın

HEDEP’den İktidara Filistin Tepkisi: Timsah Gözyaşı Dökerek Dayanışma Olmaz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Hatimoğulları, “Türkiye’de iktidar her açıklamasında Filistin’i sahiplendiğini söylese de gerçek bu değil. Samimiyetten uzak ‘Dostlar alışverişte görsün’ misali adımlarla savaş durduramazsınız” dedi ve ekledi:

“İktidar, Filistin’i ve savaşı, iç siyaset malzemesi yapmaktan geri durmuyor, tabanına şirin mesajlar vermek için kullanıyor. Oysa bu savaşın yayılmaması ve akan kanın durması için dilek ve temenniler yetmez.”

Hatimoğulları konuşmasının devamında, “Buradan iktidara açıkça soruyoruz: İsrail’le yaptığın askeri anlaşmaları iptal edecek misin, etmeyecek misin? Ey iktidar! Timsah gözyaşı dökerek Filistin’le dayanışma olmaz. Bu ve benzeri sorulara nasıl cevap verdiğin belirler tavrını.” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin grup toplantısında konuştu. Gazete Penecere’nin aktardığına göre, Hatimoğulları’nın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“Biz bu grup toplantımızı yaptığımız anda bile İsrail Filistin’i vurmaya devam ediyor. Ağır bir savaş bölgeyi esir almış durumda. 7 Ekim’den bu yana yüzlerce sivil katledildi. Binlerce yaralı var. Yaşamını yitirenleri saygıyla anıyorum. Yaralılara acil şifalar diliyorum. İsrail insanlık suçu, savaş suçu işlemeye devam ediyor.

2 Milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze, yıllar içerisinde İsrail tarafından açık cezaevine dönüştürüldü, şimdi ise topraklarından sürülmeye çalışılıyor. Hastaneler bombalanıyor. Gazze’deki Sağlık Bakanlığı bağış çağrısı yapmış. Sağlık bakanlığı neyin bağışını isteyebilir ki? Akla ilk gelen kan bağışı. Ama değil. Yakıt bağışı istemiş. Yakıtın bittiği yerde sağlık malzemelerinin ve Filistin’de sağlık hizmetinin ne hale geldiğini varın siz düşünün.

Türkiye’de iktidar her açıklamasında Filistin’i sahiplendiğini söylese de gerçek bu değil. Samimiyetten uzak ‘Dostlar alışverişte görsün’ misali adımlarla savaş durduramazsınız. İktidar, Filistin’i ve savaşı, iç siyaset malzemesi yapmaktan geri durmuyor, tabanına şirin mesajlar vermek için kullanıyor. Oysa bu savaşın yayılmaması ve akan kanın durması için dilek ve temenniler yetmez.

Buradan iktidara açıkça soruyoruz: İsrail’le yaptığın askeri anlaşmaları iptal edecek misin, etmeyecek misin? Ey iktidar! Timsah gözyaşı dökerek Filistin’le dayanışma olmaz. Bu ve benzeri sorulara nasıl cevap verdiğin belirler tavrını.

Filistin halkı gerçek bir destek ve dayanışma bekliyor. Kudüs, Mescidi Aksa, Gazze… Bir asırdır yaşadıkları şiddete karşı yaşamlarını, topraklarını savunmaya devam eden, İntifada’larla tarih yazan mazlum Filistin halkının yanındayız. Bu bizim tarihsel bir sorumluluğumuzdur aynı zamanda.

İsrail’in saldırılarını acilen durdurması için muhatapları; bölge ve bütün dünya kamuoyunu seferberlik ruhuyla tavır koymaya çağırıyorum. Savaşlar karşısındaki sessizlik, ölümleri, vahşetleri, yıkımları onaylamak demektir. Vicdanı olan herkesi, tüm insanlığı savaş karşıtlığında birleşerek barışın tarafı olmaya ve sesini gür çıkarmaya çağırıyorum.

Savaşı dayatanların değil, barıştan taraf olanların sesi gür çıktığında dünya ve bölge değişecektir. O halde; Barışın sesini savaşı bastıracak kadar gür çıkaralım.

Filistin’in yaşadığı acıların benzerini Kürt halkı da on yıllardır yaşıyor. Ortadoğu’nun kanayan iki yarasının biri Filistin davası ise diğeri kuşkusuz Kürt sorunudur. Suriye’de 2011’den bu yana devam eden savaş sürecinde Kürtler komşumuz olarak kalmasın diye Türkiye’deki iktidarın yapmadığı şey kalmadı. Kürtleri Afrin’den sürdü. Şimdi İsrail’in Gazze’de yaşayan Filistinlileri Sina Yarım Adası’na ya da Necef Çölü’ne sürmek istediği gibi. Rojava’da kalan Kürtleri ve diğer halkları oradan sürerek demografik yapı değiştirilmek isteniyor. İşte Türkiye’ye neden

Suriye topraklarından elinizi çekin. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmek üzere hala dört parçada sorun olarak durmaya devam ediyor. Siz öncelikle barışı kendi topraklarınızda tesis edeceksiniz.

Türkiye barış Meclisi’nin kuruluşunda büyük emek veren değerli Yaşar Kemal “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır.” der. Evet Yaşar Kemaller barış için çalıştı, çabaladı. Biz Yaşar Kemallerin çağrısını yineliyoruz. Barışa sahip çıkalım, barışı bölgemizde tesis edelim, akan kanı durduralım.

Bugün otomotiv sanayisinde çalışan bir işçi kendi imal ettiği arabaya hayatı boyunca binemeyecek. Çünkü onu alabilecek parası yok.

2024 bütçesi görüşülmeye başladı. Bu bütçe Türkiye’de 84 milyon yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren bir bütçe. Sunulan bütçe de göreceğiz ki hiçbir şey değişmemiş. Bu bütçede yine iktidar bir türküde söyler ya ‘tahsildar da çıkmış köyleri gezer, elinde kamçısı yoksulu ezer.’

“15 milyonu etkileyen depremde çok büyük acılar çektik, çekmeye devam ediyoruz”

Deprem bizden çok şey götürdü. Depremin üzerinden 8 ay geçti. Orada değişen hiçbir şey yok. İktidar, ana akım medyanın büyük kameralarının olduğu yerde çadırlar ve aşevi kurdu, bunları servis etti. Ama koca bir yalan. 15 milyonu etkileyen depremde çok büyük acılar çektik, çekmeye devam ediyoruz. Deprem bölgesinde insanlar hijyen malzemelerine, temiz içme suyuna ihtiyaç var.

Birçok bölgede taş üstüne taş konmamış. Okul bile yapılmamış. Çocukları servislere mahkum ederek 1-1.5 saatlik yol almalarını istiyorlar. Depremzedelere derhal konut inşa edilmelidir. 2024 bütçesinin temel odaklanacağı noktalardan biri depremzedelere verilecek konutların karşılanması olmalıdır.

Paylaşın

HEDEP’in Yeni “Merkez Yönetim Kurulu” Belli Oldu

15 Ekim’de Ankara’da gerçekleştirilen Yeşil Sol Parti’nin (YSP) 4. Olağan Büyük Kongresi’nde partinin ismi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirildi.

İsmini değiştiren ve yeni eş genel başkanları ile Parti Meclisi’ni belirleyen HEDEP’in yeni Merkez Yönetim Kurulu da netleşti. Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’ın aktardığına göre; HEDEP MYK’daki görev dağılımı şöyle oldu:

Parti Sözcüsü: Ayşegül Doğan
Örgütlenmeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcıları: Vezir Coşkun Parlak ve Elif Bulut
Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcıları: Yardımcıları Ebru Günay ve Berdan Öztürk
Halklar ve İnançlardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcıları: Mahfuz Güleryüz ve Yüksel Mutlu

Engelliler Komisyonu Eş Sözcüsü: Hatice Betül Çelebi
Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı: Öztürk Türkdoğan ve Nuray Özdoğan
Basın Yayın ve Propagandadan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı: Tayip Temel
Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu: Mehmet Tiryaki

Dil, Kültür ve Sanat Komisyonu Sözcüsü: Kerem Fırtına
Emek ve Sosyal Politikalar Komisyonu Eş Sözcüsü: Sevtap Akdağ Karahanlı
Sağlık Politikalarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı: Onur Hamzaoğlu
Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü: İbrahim Akın.

Kongrede belirlenen HEDEP’in 80 kişiden oluşan Parti Meclisi (PM) üyeleri ise şöyle:

Aysel Batyar Önsel, Bahattin Karaman, Hülya Kavuk, Öztürk Türkdoğan, Berdan Öztürk, İbrahim Akın, Perihan Pakize Sinemillioğlu, Berkat Kar, İdil Uğurlu, Recep Demirci, Beybün Aslan, İlknur Birol, Sami Evren, Beyza Zeyno Bayramoğlu, Kemal Bülbül, Selçuk Odabaşı, Burcugül Çubuk, Kerem Fırtına, Selda İlgöz Kocayiğit, Bülent Uyguner, Livan Orman, Sema Koç, Cabbar Leygara, Lütfü Kaya, Semiha Şahin, Canan Çalağan, Mahfuz Güleryüz, Semra Kıratlı,

Canan Kebenç Özkan, Mediha Yüksel, Senem Eriş, Cemile Turhallı Balsak, Mehmed Ali Yavuz, Serhat Eren, Derya Arslan, Mehmet Bozgeyik, Servin Kararkoç, Diyadin Fırat, Mehmet Rüştü Tiryaki, Several Ballıkaya Çelik, Ebrü Günay, Mehmet Saltoğlu, Sevtap Akdağ Karahalı, Edanur İbrahimoğlu, Melis Emine Tantan, Sezai Temelli, Elif Bulut, Metin Kılıç, Sinem Seven, Emirali Türkmen, Muhammed Ayten, Şakire Şeyda Ataş, Ender İmrek,

Murat Gökdağ, Tayip Temel, Evgil Türker, Murad Mıhçı, Tülay Korkutan, Fatma Çelik, Musa Piroğlu, Umut Vedat Açar, Fatma Koçyiğit Öner, Naciye İskender, Ümit Küçükbayatlılı, Funda Buyruk, Nevroz Şanlı, Ünal Yusufoğlu, Haci Erdemir, Nuray Özdoğan, Vedat Çınar Altan, Halime Bayram, Onur Hamzaoğlu, Vezir Coşkun Parlak, Hatice Betül Çelebi, Ömer Görünmek, Yüksel Mutlu, Hatice Doğan, Hülya Ateş, Özlem Gündüz, Özcan Teker.

Merkez Disiplin Kurulu Asil üyeleri: Cumhur Ege, Garip Kandemir,  Zeynep Nilgün Salmaner, Emine Akyazılı, Hüseyin Gözen, Eylem Arzu Kayaoğlu, Tülay Kılınç.

Uzlaşma Kurulu Asil üyeleri : Aylin Hacaloğlu, Ayşe Erdem, Nevzat Onuk, Ayşe Elif Ela Hasanoğlu, Mehmet Salih Yıldız.

Paylaşın

HEDEP Eş Genel Başkanı Bakırhan’dan “İttifak” Açıklaması

HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, ittifaklara ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Bizim ittifak yeterince toplumsallaşamadı, bir güç biriktiremedi. Sadece seçimle sınırlı kaldı. Zaten seçimle sınırlı kalan bir ittifakın ne topluma ne halklarımıza ne kimseye bir hayrı olmadığını defalarca test etmiştik” dedi ve ekledi:

“İttifakların sığ, daha çok seçim endeksli olması, bu seçimde bizlere çok büyük dersler verdi. Geçmişteki pratiği tekrar etmek bu halka yapılacak en büyük kötülüklerdendir. En sağlıklı en doğru ittifak, en geniş toplumsal zemini, siyasal partilerle sınırlı kalmayan bir mücadele zemini oluşturmaktır.”

Tuncer Bakırhan, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmelerin devamında, “Bugüne kadar başaramadığımız, geçmişteki bagajlardan kurtularak bu halka umut olacak bir seçenek yaratmamaktan kaynaklı bir şeydir. Ya bütün iddialarımızdan vazgeçeceğiz, biz dâhil olmak üzere, artık bu toplumu ‘İttifak altında birleşiyoruz, başaracağız’ diyerek tekrar yanıltmak gibi büyük bir yanlış içine girmeyeceğiz. Ya da demokrasi için emekçiler için geleceğimiz için en doğru olan neyse asgari müşterekte de olsa bir araya gelip hem zeminde hem sahada yeri gelirse de seçimde hayata geçirmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, BirGün’den Nurcan Gökdemir ve Hüseyin Şimşek’e konuştu. Bakırhan, ittifaklara ilişkin şunları söyledi:

“Sonuç itibarıyla dediğimiz şeye çok da hizmet etmediği ortaya çıktı. Bizim ittifak yeterince toplumsallaşamadı, bir güç biriktiremedi. Sadece seçimle sınırlı kaldı. Zaten seçimle sınırlı kalan bir ittifakın ne topluma ne halklarımıza ne kimseye bir hayrı olmadığını defalarca test etmiştik. İttifakların sığ, daha çok seçim endeksli olması, bu seçimde bizlere çok büyük dersler verdi. Geçmişteki pratiği tekrar etmek bu halka yapılacak en büyük kötülüklerdendir.

En sağlıklı en doğru ittifak, en geniş toplumsal zemini, siyasal partilerle sınırlı kalmayan bir mücadele zemini oluşturmaktır. Bugüne kadar başaramadığımız, geçmişteki bagajlardan kurtularak bu halka umut olacak bir seçenek yaratmamaktan kaynaklı bir şeydir. Ya bütün iddialarımızdan vazgeçeceğiz, biz dâhil olmak üzere, artık bu toplumu ‘İttifak altında birleşiyoruz, başaracağız’ diyerek tekrar yanıltmak gibi büyük bir yanlış içine girmeyeceğiz. Ya da demokrasi için emekçiler için geleceğimiz için en doğru olan neyse asgari müşterekte de olsa bir araya gelip hem zeminde hem sahada yeri gelirse de seçimde hayata geçirmemiz gerekiyor.

İttifaklarımız toplumsal mücadeleyi büyütmedi, mevcut iktidar karşısında başarılı bir sonuç ortaya koymadı. Kıymetlidir, değerlidir, hiç yoktan iyidir ama kendisi değil… Bir arada olmamız gerekiyor. Son dönem yaşadığımız şeyler de çok net şekilde bunu bir ödev olarak karşımıza koyuyor. Biz geçmişte birbirimize karşı olan eleştiriler üzerinden birbirimize mesafe koyma, araya duvarlar örme şansına sahip değiliz.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde, masada görünmek gibi bir derde düşmedik. Bizim için bu sistemi değiştirebilir miyiz, daha demokratik bir zemine kavuşabilir miyiz, mevcut iktidardan kurtulabilir miyiz, Erdoğan gönderilebilir mi, savaş politikaları biter mi, insanların yaşamına, düşüncesine, giyim kuşamına karışmayan, görece daha ılımlı bir politika ortaya çıkar mı, önemliydi. Ne kadar katkı verdik, katkımız ne kadar görüldü o ayrı bir mesele. Yaptığımız şeyin karşılığının verilmesi onlarla ilgili bir durumdur.

Ama şu bilinmeli ki yanlış anlaşılmasını istemiyorum Kürt oyu basit bir oy değildir. Gözaltı, cezaevi, köyü yakılan insanlar… Ağır bedeli olan bir kâğıt parçasıdır. Büyük bedeller ile oluşmuş oyun gittiği yerin kıymetli olması gerekiyor. Denedik bir sonuç ortaya çıkmadı ama büyük dersler ortaya çıktı. Önümüzdeki dönemde ne yapacaksak açık ve şeffaf olmalı. Bizim desteğimize ihtiyaç duyanlar açısından da böyle olmalı. Artık arka kapı diplomasisinin yürüdüğü, Türkiye toplumunun kabul etmediği, topluma kapalı ittifaklar olmamalıdır. Olacaksa açık olmalıdır, ilkeleri belli olmalıdır.

“İktidarla hiçbir konuda bir görüşme durumumuz olmamıştır”

Yapacağımız çalışmalar seçim ittifakı olarak algılanabilir. Ama bununla sınırlı tutmayacağız. Savaş tezkeresi, İsrail – Filistin savaşı, eğitim sistemi ya da benzeri konularda da ittifak yapmalıyız. Yerel seçimler için bir çalışmamız var. Yapacağımız her işte kesinlikle demokratik değerleri, halklarımızı esas alacağız. Yapacağımız iş ne ise açık ve şeffaf olacak. Tanımlanmış olacak. 7 Haziran 2015’ten beri hükümete kaybettirme, muhalefete kazandırma stratejisini izliyoruz. Tamam, iktidar kaybetsin ama kazanacak muhalefet de daha anti demokratik olmasın.

Evet, ihtiyaç varsa değişim olsun ama bir öncekinden daha demokrat, daha kapsayıcı, daha şeffaf, daha halkçı olması lazım desteklenecek adayın. Hükümetle şu an bu konuda bir görüşme söz konusu değildir. Seçim dâhil olmak üzere iktidarla hiçbir konuda bir görüşme durumumuz olmamıştır. Ancak kim olursa olsun ne istediğini ve beklediğini kamuoyu ile net bir şekilde paylaşmak kaydıyla ve çözümü mümkün kılacaksa her kesimle yeri gelince görüşebiliriz.”

Paylaşın

HEDEP Eş Genel Başkanı Hatimoğulları: Belediyelerimizi Kayyımlardan Geri Alacağız

31 Mart 2024’ye yapılması planlanan yerel seçimlera dair konuşan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Belediyelerimizi kayyımlardan geri alacağız. Belediyelerimize yeni belediyeler ekleyeceğiz. Sadece kaybettirme üzerine kurulacak bir siyaset bizim için yeterli olmayacaktır. Bizler birlikte yönetmeye talibiz” dedi ve ekledi:

“Amed, Mardin, Van ve İstanbul’da kadın atölyelerimiz gerçekleşecek. Bu atölyelerimizde nasıl bir yerel yönetim modeli stratejisi izleyeceğimizi kadınlar birlikte kararlaştıracağız. Daha sonra yapacağımız konferansımızda esas stratejimizi belirleyecek ve kamuoyuna gerekli bilgilendirmeyi yapacağız.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Kadın Meclisi, bugün Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Merkezi’nde toplandı.

Toplantı öncesi güncel gelişmelere dair açıklamalarda bulunan HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 15 Ekim’de Ankara’da gerçekleşen olağan kongrede emeği geçen ve önceki dönem görev yapan tüm kadın siyasetçilere teşekkür etti.

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Hatimoğulları, konuşmasında İsrail’in Filistin’e ve Türkiye’nin Rojava’ya saldırılarına, PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrite, Kürt kentlerindeki belediyelere atanan kayyımlara, kadın cinayetlerine ve Agrobay Seracılık önünde direnen kadın tarım işçilerine dikkat çekti.

“Gazze’ye dönük saldırıları kabul etmek mümkün değil”

Hatimoğulları’nın konuşmasından satır başları şöyle: “İsrail’in saldırı nedeniyle 2 milyon kişi daracık bir alanda yaşam mücadelesi veriyor. Gazze’ye dönük saldırıları kabul etmek mümkün değil. Bu savaşta kadınların ruhu ve bedenleri paramparça ediliyor. Rojava’da ise elektrik santralleri, hastaneler, yakıt istasyonları, okullar yani bütün sivil alanlar bombalandı. 5 milyon insan hedeflendi bu sivil saldırılarda.

İsrail, Gazze’de yaşayan Filistinlileri, Mısır kabul etmezse şayet Necef Çölü’ne sürmek istiyor. Türkiye’deki iktidar buna karşı çıkarken, aynısını Efrin’de gerçekleştirdi. Efrin’e kara harekâtı düzenleyerek, Efrin’de yaşayan Kürt halkını ve diğer halkları Efrin’den sürüp oradaki büyük demografik değişim üzerine çalıştılar.

Şimdi bu projeyi bütün Rojava üzerinden sürmek istiyorlar. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Ortadoğu’nun kaynayan iki büyük yarası var; biri Kürt sorunu biri Filistin sorunu. Bu iki sorun ulus-devlet anlayışının dışında demokratik bir zeminde çözülmediği sürece, ne yazık ki bölgenin rahat bir nefes almasına imkân yok.

“Barış mücadelesinin önünü daha fazla açmamız gerekiyor”

Sayın Abdullah Öcalan üzerinde 24 yıldır İmralı Cezaevi’nde devam eden bir tecrit var. Son 32 aydır ne ailesiyle ne de avukatlarıyla görüştürülüyor. Bu dünyanın hiçbir yerinde, otoriter rejimlerin en koyu şekilde hüküm sürdüğü dönemlerde bile, görülmemiş bir tablodur.

Kürt sorununun ve bölgedeki haklar sorunun çözümünde Sayın Öcalan’ın fikriyatının önemini bir kez daha vurguluyorum. Tecridin bir an önce ortadan kaldırılması ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğüne kavuşması, başta Kürt halkı olmak üzere bölge haklarının talebidir. Biz Türkiyeli kadınlar Kürt kadın hareketi ile el ele vererek, barış mücadelesinin önünü daha fazla açmamız gerekiyor.

Kadın cinayetleri

Türkiye’de iktidar kadınların başına savaştan da büyük felaketler örmeye devam ediyor. Kadınların yaşam güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçtiler. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet ilkesini suç sayarak kadınların iradesine kayyım atadılar. Sadece 2023 yılının son 9 ayı içinde 323 kadın erkekler tarafından katledildi.

Evde bakım hizmeti, hasta bakımı, ev işleri boynumuza asılmış zincirlerdir. Bu zincirlere boyun eğmek zorunda değiliz. Görünen ve görünmeyen emek sandığınız kadar sessiz kalmayacak. ‘Emeğime sahip çıkıyorum’ sesleri evlerden, tarlalardan, fabrikalardan, atölyelerden yükselecek.

“Bizler birlikte yönetmeye talibiz”

Belediyelerimizi kayyımlardan geri alacağız. Belediyelerimize yeni belediyeler ekleyeceğiz. Sadece kaybettirme üzerine kurulacak bir siyaset bizim için yeterli olmayacaktır. Bizler birlikte yönetmeye talibiz.

Amed, Mardin, Van ve İstanbul’da kadın atölyelerimiz gerçekleşecek. Bu atölyelerimizde nasıl bir yerel yönetim modeli stratejisi izleyeceğimizi kadınlar birlikte kararlaştıracağız. Daha sonra yapacağımız konferansımızda esas stratejimizi belirleyecek ve kamuoyuna gerekli bilgilendirmeyi yapacağız.”

Paylaşın

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları: Bizler 3. Yolun Yolcularıyız

Ankara’da gerçekleştirilen Yeşil Sol Parti’nin 4. Olağan Büyük Kongresi’nde konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkan Adayı olarak gösterilen Tülay Hatimoğulları, “Egemen bloklara karşı ezilen ve sömürülenlerin hakkı için; adalet, özgürlük, barış ve demokrasi için mücadele veren 3. Yolun yolcularıyız” dedi ve ekledi:

“Faşist-otoriter rejim kendini tahkim ederken, mücadeleyi seçimlere ve sandıklara hapsetmek isteyenlere, ana muhalefet partisine de bir çift sözümüz var: Mücadele alanlarda, fabrikalarda, sokaklarda, köylerde, mahallelerde halkın arasında olur. Seçim ve sandık bunun sonucu olur. Bu tarihsel hatayı yeniden yaşamamak için muhalefete uyarımızı yapıyoruz. İttifak politikalarımızı gözden geçirdik.

Yeni dönemde bileşen ve ittifaklarımızla ile beraber en geniş toplumsal ve demokratik ittifakı kuracağız. Bunu toplumun bütün dinamikleriyle bir arada yapacağız. Her aydın, yazar, sanatçı, gazeteci, sosyal demokrat, devrimci, sosyalist, feminist, yurtsever, kısacası “Bu devran böyle gitmez. Bir şey yapmalı” diyen her herkes bu dönemde elini taşın altına koymalı. Çağrımız şudur; gelin bu en geniş yelpazedeki ittifakımızı beraber inşa edelim.”

Yeşil Sol Parti’nin 4. Olağan Büyük Kongresi Ankara’da gerçekleştirildi. Kongrede partinin ismi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirilirken, HEDEP Eş Genel Başkan Adayı olarak gösterilen Tülay Hatimoğulları’da bir konuşma yaptı. Salondakileri selamlayan Hatimoğulları, şunları söyledi:

“Sayın divan, değerli partili yoldaşlarım, bileşen temsilcileri, emek-meslek örgütleri ve siyasi parti temsilcileri hoş geldiniz. Otoriter rejimin basını susturduğu bir dönemde bütün bedellere rağmen ülkenin sesi olan özgür basın emekçileri sizler de hoş geldiniz. Çocuklarının cenazeleri kargo kutularıyla gönderildiği halde barış demekten bir adım geri atmayan Barış Anneleri hoş  geldiniz. Yıllardır her Cumartesi günü bıkmadan usanmadan çocukları, kayıplarını aramak için nöbet tutan Cumartesi Anneleri hoş geldiniz, selam olsun size.

Toplumun bir araya gelerek dipten gelen bir dalgada neler yapılabileceğini gösteren Gezi direnişçileri burada, onlara da hoş geldiniz diyorum. Selam olsun Gezi direnişine! Bu salona yoğun baskılara rağmen defalarca kapatılmış partilerin tarihini taşıyarak gelindi. HDP hakkında açılmış kapatma davasına rağmen halkın bu salona gelmesini kimse engelleyemedi. Halk yeniden kendi partisini kurdu. Yeni partimiz hepimize hayırlı uğurlu olsun!

Kapitalist uygarlığın krizi dünyanın her köşesinde insanlık ve doğa için alarm veriyor. Dünyada bir avuç zenginin kararları çerçevesinde milyonlarca insan  yoksullukla açlıkla baş başa kaldı, doğa çok büyük bir yıkım içindedir. Kapitalist modernitenin ekonomik ve siyasi kriziyle baş edebilmek için, küresel çapta ırkçı, milliyetçi, aşırı sağcı ve faşizan rejimlerin iktidara geldiği bir dönemden geçiyoruz.

Son seçimlerde küresel ve yerli sermaye güçlerinin büyük bir bölümünün Erdoğan’ın arkasında durmasının en temel nedenlerinden biri de budur. Giderek derinleşen ekonomik krizde sermaye arsızca zenginleşirken; işçilerin, emekçilerin, yoksulların payına daha çok açlık, yoksulluk, çile düşmüştür. Artan hayat pahalılığına, düşen ücretlere karşı Erdoğan ne diyor yurttaşa, “Dişinizi biraz daha sıkın, sabredin”. Bizlerin sıkacak dişi kalmadı, sıkacak kemeri kalmadı, bıçak kemiği kesmiyor artık, bıçak iliğimize dayanmış durumda.

Hz. Muhammed’in bir sözü geliyor aklıma: “Komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildir”. Karun gibi zenginleşen, yolsuzlukla zenginleşen iktidar ve temsilcileri bizden değildir, bu toplumdan hiç değildir!  Havamıza, suyumuza, toprağımıza göz diken sermaye düzenine ve iktidara karşı bıkmadan mücadele edeceğiz. 11 ilimizi etkisini altına alan depremde insanlar acı kan revan içinde kurtarılmayı bekledi.

Bu iktidar depremde insanları kurtarmadığı gibi 8 ayda bir gıdım yol almadan 15 milyon insanı mağdur etmeye devam ediyor. “Marihne nihne hön”, “Gitmedik buradayız”, “Kendimizi ve kentimizi yeniden kuracağız” diyenlerin, kış koşullarında yaşam zorlukları içinde çadırlarda ve konteynerlerde yaşamak zorunda olan depremzedelerin sesi şu an bu salonda. Onlar diyor ki “Bizi unutmayın”, unutacak mıyız?

Bu iktidar bir felaket iktidarıdır. Türkiye ve Kürdistan açık cezaevine dönüştürüldü. Cezaevleri ise işkence haneye dönmüş durumda. Buradan cezaevinde bulunan bütün yoldaşlarımıza, özellikle hasta tutsaklara sesleniyorum; sizleri unutmadık, sizler için mücadeleye devam edeceğiz, insanca bir dünya ve ülke kurana kadar mücadele edeceğiz.

İktidar yargısı kumpastan ve siyasi soykırım davalarından vazgeçmiyor. Kobanî Kumpas Davası Ortaçağ’ın Engizisyon mahkemelerini aratmayacak şekilde çalışmasını sürdürüyor. Cezaevlerinde tutulan Gültan Kışanak’a, Sebahat Tuncel’e, Ayla Akat’a, Figen Yüksekdağ’a, Leyla Güven’e, Selahattin Demirtaş’a ve bütün tutsak yoldaşlarımıza selam olsun!

Sevgili genç yoldaşlarım; işsizlik, yoksulluk, barınma sorunu, eğitimsizlik bütün bu sorunlar kader değildir. Daha çok örgütlenmenin ve bunlarla mücadele etmenin tam zamanıdır. Türkiye ve Kürdistan mücadele tarihi devrimci, sosyalist ve yurtsever gençlik hareketinin öncülük ettiği pırıl pırıl sayfalarla dolu. Faşist rejime karşı demokratik ve özgür yarınlar için 21. yüzyılın sosyalizmini, devrimci-yurtsever ruhunu kurmanın zamanıdır. Gençler umudumuz sizsiniz, partiyi sırtlayacak ve özgür yarınları kuracak olan sizlersiniz.

“Demokratik bir Türkiye inşa etmek boynumuzun borcu”

Mayıs seçimlerinden sonra iktidar yine insanların inançlarına ve yaşam tarzlarına müdahale etmekte daha fazla ceberutluk içinde. Buradan mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum: Dini istismar edenlere, dini siyasete alet edenlere karşı şimdi durma zamanıdır. Sizlerin sözleri ve duruşu 72 milletten yurttaşın barış ve huzur içinde yaşamasına büyük katkı sağlayacaktır. Değerli Alevi canlar; Alevi toplumunu ötekileştiren, inanç olarak kabul etmeyen tekçi ve mezhepçi zihniyete karşı “eşit yurttaşlık hakkı temelinde” mücadelenizin ve duruşunuzun dün olduğu gibi bugün de yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülkede inanan ve inanmayan herkesin inancını, ibadetini özgürce yaşayabileceği, demokratik bir Türkiye’yi inşa etmek boynumuzun borcudur.

AKP iktidarı kadınların lehine olan kazanımları kadınların elinden tek tek almak için harekete geçmiş durumda. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemimiz hedef alınmıştır. Kadın kurumlarının kapatılmasını ve kayyımlar eliyle işlevsizleştirilmesini, İstanbul Sözleşmesinin bir gece yarısı gasp edilmesini, nafaka hakkımızın gasp edilmesini asla kabul etmiyoruz. Kadın düşmanlığına, farklı cinsel yönelimlere yönelik nefret siyasetini asla kabul etmiyoruz. Biz kadınlar buna karşı direnişimizi ve mücadelemizi devam ettiriyoruz.

Erkekler tarafından katledilen, şüpheli biçimde kaybedilen her bir kadının hesabını sormaya devam edeceğiz. İktidar güdümündeki cemaat ve tarikat yurtlarında gerçekleşen çocuk istismarlarına, çocuk ölümlerine, çocukların intihara itilmelerine seyirci kalmayacağız. Yoksulun da yoksulu olan kadınların ekonomik çaresizliğine ve emek sömürüsüne asla sessiz kalamayız. Mülteci kadınların, engelli kadınların daha katmerli ayrımcılığa maruz bırakılmasını asla kabul etmeyeceğiz.

“Jina Mahsa Amina’nın yoldaşlarıyız, selam olsun onlara!”

Kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren, erkek devlet şiddeti ile katledilen, susmadığı ve biat etmediği için cezaevlerinde olan kız kardeşlerimize, kadın yoldaşlarımıza sözümüz var. Bedenimize, emeğimize, kimliğimize saldıran erkek egemen zihniyetle mücadele etme sözümüz var. Bizler Roza Lüksenburg’un, Klara Zetkin’in, Şirin Tekeli’in, Sakine’nin, Sêve’nin, Kader’in, Eylem’in, Hevrin Xelef’in ve Nagehan’ın yoldaşlarıyız. İran’dan, Ortadoğu sokaklarından bütün dünyaya “JIN JIYAN AZADΔ sloganını yaygınlaştıran Jina Mahsa Amina’nın yoldaşlarıyız. Selam olsun onlara, binlerce kez selam olsun!

Ortadoğu’yu ateş çemberi sarmış. Emperyalizmin yüzyıllardır sömürü cenderesi altında yaşayan halklar büyük acılar içinde. Uğrunda mücadele ettikleri petrol kadar insan kanı var o toprakların altında. Bu coğrafya aynı zamanda görkemli direnişlerin yurdudur. Kürt halkının Rojava’da Arap halkı ve bölge halklarıyla birlikte IŞİD’e karşı verdiği mücadele dünya tarihinde kıymetlidir.

AKP’nin Kürt düşmanlığı, Rojava’da ve Başur’da askeri varlıktaki ısrarı ne yazık ki bölgeyi kan gölüne çevirmiş durumdadır. Sivilleri hedef alan bu saldırılar derhal bitirilmeli, TSK bütün güçlerini derhal Rojava ve Irak topraklarından geri çekmelidir diyoruz. On binlerin huzurunda, bu kongrede, sizlerin huzurunda Arap dünyasına çağrımız var: Ortadoğu’da huzur ve barışın yolu Kürt ve Filistin sorununun çözülmesinden geçer. Bu sorunların çözümü için herkesin tarihi sorumluluğunu yerine getirmesi lazım.

Kürt sorunu sadece Kürtlerin sorunu değildir; Ermenilerin de Türkün de Arap’ın da sorunudur, bu coğrafyada yaşayan herkesin sorunudur. Tanka, topa, mermiye, özel harbe ayrılan bütçe bütün yurttaşların ekmeğini küçültüyor. Ekonomik kriz derinleşmişken ve insanlar bir kuru ekmeğe muhtaçken, “Bir merminin fiyatı nedir biliyor musun?” diyen Erdoğan’ı kınıyoruz.

Halk mermi fiyatını biliyor ama Erdoğan ekmeğin fiyatını bilmez. Hangi halktan olursak olalım açlığımız ve yoksulluğumuz aynı, savaşlarda dökülen kanlarımız aynı. Bizler açlık bitsin, savaş bitsin istiyoruz. Bunun için, barışı inşa etmek için İmralı tecrit rejiminin ortadan kalkması lazım. Kürt sorununun çözümü önündeki en büyük engellerden biri tecrit rejimidir. 25 yıldır mutlak tecrit altında tutulan ve 32 aydır kendisinden hiçbir şekilde haber alınamayan Sayın Öcalan’ın bir an önce özgürlüğüne kavuşması gerekiyor.

“İktidar Filistin halkları için timsah gözyaşları döküyor”

Hepinizin, Ortadoğu ve dünya kamuoyunun yakından takip ettiği Filistin sorunu apaçık ortada duruyor. Filistin ve İsrail’de şu an devam etmekte olan çatışmalarda, binlerce sivil ne yazık ki yaşamını kaybetti. Bu savaş hala devam ediyor. Bizler yaşamını yitiren bütün insanların ailelerine başsağlığı diliyoruz. Ortadoğu coğrafyasının başı sağ olsun. Bu çatışmaların derhal bitirilmesi için bu kongremizde çağrımızı yineliyoruz. Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya ve Gazze’ye dönük saldırılarda siviller katlediliyor. İsrail’in yüzyılı aşkın bir süredir Filistin toprakları üzerinde devam eden işgal politikasını asla kabul etmiyoruz.

Savaş ve çatışma alanlarında kadın bedenlerinin teşhir edilmesini asla kabul etmiyoruz. Mazlum Filistin halkıyla dayanışmak için, mücadele deneyimlerinden öğrenmek için Türkiye devrimci hareketinden Deniz Gezmiş, Kürdistan devrimci hareketinden Abdullah Kumral ve birçok yoldaş gitti orada mücadele verdi, Filistin halkıyla dayanıştı. Bizler dün olduğu gibi bugün de mazlum Filistin halkının mücadelesinin yanındayız. İktidar ise Filistin için yine dini istismar ederek, yine bir sahtekarlığa imza atarak timsah gözyaşı döküyor. Öyle kurtla yiyip kuzuyla ağlayarak Filistin halkının yanında olunmaz ey Erdoğan, bunu bilesin!

Ortadoğu’nun kanayan iki yarası. Kürt sorunu ve Filistin sorunu. Yüzyıllardır emperyalistler ve yerli iş birlikçileriyle beraber kışkırttıkları din, mezhep ve halklar arasındaki savaş ne yazık ki 21’inci yüzyılda da Ortadoğu’yu kana bulamaya devam ediyor. Bizler bu çerçevede Büyük Ortadoğu Barışını savunuyoruz. Türkiye’de Kürt sorununun çözülmesini, dört parça Kürdistan’a bu çözümün ulaşmasını savunuyoruz. Bu noktada barış demeye, barış demeye, barış demeye devam edeceğiz. Bizler biliyoruz ki sorunların çözümü Sayın Abdullah Öcalan’ın geliştirmiş olduğu Demokratik Konfederalizm’dir. Barışın inşası bununla mümkündür.

“Otoriter rejime karşı tek vücut çıkmayı hep beraber başaracağız”

Bizler bir seçim süreci yaşadık hep beraber. Bu seçim sürecinin akabinde partimiz kendi iç toplantılarını, aynı zamanda değerli halkımızla toplantını aylarca devam ettirdi. Aylarca toplantılar yaptık. Bizler nerede yanlış yaptık muhasebesini yaptık. Nerede eksik yaptık, önümüzdeki süreçte hangi yanlışlara düşmemeliyiz, bu soruların yanıtlarını aradık. Bu ortaya çıkan sonuçlarda yeniden yapılanma kararı aldık. Yeniden yapılanmayı merkezden yerele, yerelden merkeze doğru hep beraber siz değerli halkımızın desteğiyle birlikte, sizlerle beraber gerçekleştireceğiz ve bu otoriter rejime karşı tek vücut çıkmayı hep beraber yeniden başaracağız.

Egemen bloklara karşı ezilen ve sömürülenlerin hakkı için; adalet, özgürlük, barış ve demokrasi için mücadele veren 3. Yolun yolcularıyız. Faşist-otoriter rejim kendini tahkim ederken, mücadeleyi seçimlere ve sandıklara hapsetmek isteyenlere, ana muhalefet partisine de bir çift sözümüz var: Mücadele alanlarda, fabrikalarda, sokaklarda, köylerde, mahallelerde halkın arasında olur. Seçim ve sandık bunun sonucu olur.

Bu tarihsel hatayı yeniden yaşamamak için muhalefete uyarımızı yapıyoruz. İttifak politikalarımızı gözden geçirdik. Yeni dönemde bileşen ve ittifaklarımızla ile beraber en geniş toplumsal ve demokratik ittifakı kuracağız. Bunu toplumun bütün dinamikleriyle bir arada yapacağız. Her aydın, yazar, sanatçı, gazeteci, sosyal demokrat, devrimci, sosyalist, feminist, yurtsever, kısacası “Bu devran böyle gitmez. Bir şey yapmalı” diyen her herkes bu dönemde elini taşın altına koymalı. Çağrımız şudur; gelin bu en geniş yelpazedeki ittifakımızı beraber inşa edelim.

Biz şunun farkındayız. 3. Yol ince, engebeli, uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizler bu yolu hep beraber kararlı adımlarla yürüyoruz. Paradigmamızı umudumuz ve cesaretimizle yoğuruyoruz ve pusulamız yapıyoruz. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, cinsel yönelimlerinden dolayı dışlananların, doğa ve insan hakları savunucularının, Kürtlerin, Alevilerin, bütün halkların ve inançların özgür, eşit, adil ve barışçıl koşullarda yaşayabileceği Demokratik Cumhuriyeti ikinci yüzyılda hep birlikte kuracağız. Kongremizde bütün siyasal ve toplumsal dinamiklere çağrımızı yineliyorum: Gelin bir yüzyıl daha kaybetmeyelim, gelin Cumhuriyeti hep birlikte demokratikleştirilelim. Gelin Kürt sorununu, emekçilerin, kadınların ve Alevilerin sorununu hep birlikte çözelim.

Bizler kazanana dek serkeftin hevalno!

Bu irade bizde mevcuttur. Biz bu iradeyi  “Ene ül hak” diyen Hallacı Mansurlardan, “Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır” diyen Pir Sultanlardan alıyoruz. Biz bu iradeyi; Mustafa Suphilerden, Behice Boranlardan, Hikmet Kıvılcımlılardan, Paramazlardan, Mahirlerden, Denizlerden, İbolardan, Mazlum Doğanlardan, Kemal Pirlerden, Sakinelerden alıyoruz.

Sözlerimize son verirken Şair Adnan Yücel’in birkaç dizesini sizinle paylaşmak istiyorum.

“…ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenlere” diyoruz ki:
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Bizler kazanana dek serkeftin hevalno, serkeftin hevalno!”

Paylaşın

HEDEP Eş Genel Başkanı Bakırhan: Rotamız Özgürlük, İrademiz Eşitliktir

Ankara’da gerçekleştirilen Yeşil Sol Parti’nin 4. Olağan Büyük Kongresi’nde konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkan Adayı olarak gösterilen Tuncer Bakırhan, “Bugün buraya gelene kadar büyük emekler verildi, bedeller ödendi. Yüreği değişim ve özgürlükten yana atan herkesin büyük çabasıyla bugün buradayız” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Kongre salonunu zılgıt, slogan ve alkışlarıyla inleten siz değerli halklarımızın bu coşkusu bunun en iyi göstergesidir. Şimdi çabamızı ve yürüyüşümüzü zafer ve özgürlükle taçlandırma zamanıdır. Özgürlük için yeniden diyoruz. Umudu ve mücadeleyi büyütmek isteyen, ‘gelecek biziz’ diyen herkesi bu görkemli yürüyüşe, büyük mücadeleye davet ediyoruz. Bizler fikriyatımıza güveniyoruz.  Bizler bu geleneğin emekçilerine inanıyoruz.  Bize büyük bedellerle bırakılan bu mirasın ardıllarıyız. Çünkü bu miras 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır. Pusulamız Jin, Jiyan, Azadî’dir. Rotamız özgürlük, irademiz eşitliktir.”

Yeşil Sol Parti’nin 4. Olağan Büyük Kongresi Ankara’da gerçekleştirildi. Kongrede partinin ismi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirilirken, HEDEP Eş Genel Başkan Adayı olarak gösterilen Tuncer Bakırhan’da bir konuşma yaptı. Salondakileri Kürtçe ve Türkçe selamlayan Bakırhan, şunları söyledi:

“Yeni bir düzen arayışına giren kapitalist küresel sistem, son yılların en derin buhranını yaşıyor. İçinden geçtiğimiz bu süreçte egemen güçler bırakalım çözüm üretmeyi, tüm ağır sorunların kaynağı olmaya devam ediyor. Uzak Asya’dan Ukrayna’ya, Karabağ’dan Afrika’ya, Kolombiya’dan Kurdistan’a ve Filistin’e uzanan kriz ve kaosun eşlik ettiği değişim talepleri dünyanın dört bir yanından yükseliyor. Diğer yandan aşırı sağın popülist, milliyetçi ve faşist siyaseti ana akım siyasete dönüşüyor. Vekalet savaşları ve işgaller toplumları tehdit ederken ve halkları topraklarından sürerken, böylesi bir atmosferde bizler devrimci mücadeleyi, kültür ve ahlakı kapitalist modernitenin insafına bırakmamalıyız. Bölgesel ve yerel düzeyde tarihin hızlandığı bir süreçteyiz ve Ortadoğu küresel dönüşümlerin hassas terazisidir.

Ortadoğu hem görkemli direniş ve değişimlerin kalbi hem de zalim diktatörlerin boy gösterdiği topraklardır. Bugün devasa bir sorun olan İsrail-Filistin savaşı bütün yakıcılığıyla devam etmektedir. Bilinsin ki; sömürgeci, işgalci her anlayışa karşı tavrımız ve duruşumuz nettir ve böyle olmaya da devam edecektir. Bir halkın işgale karşı direnişi ne kadar meşru ve gerekli ise, bununla ilgili yürütülecek mücadele yöntemi de önemlidir, biliyoruz. Bu savaş tüm acımasızlığıyla yaşanırken, bunu durdurmak yerine ateşe benzinle gitmek, açıkça bu savaştan medet ummaktır. Bu savaşın derinleşmesine destek veren herkes insanlığa karşı suç işlemektedir.

Filistin’de yaşananlar çok tanıdıktır. Hemen yanı başımızda aynı acılar, ölümler, kayıplar yaşanıyor. Türkiye tarafından bombalanan, susuz ve elektriksiz bırakılan, camilerine ve ibadethanelerine kastedilen, yaşam hakkı yok sayılan bir Rojava var.  Rojava’da yaşananlara tüm dünya tanıktır. Halkların baharını kara kışa çevirmek isteyenler saldırmaya devam ediyor ama insanca bir yaşam için direnenler mücadeleden vazgeçmiyor. Bugün Ortadoğu’da demokrasi ve özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden biri Saray rejimidir. Rojava’da yaşayan milyonlarca insana karşı dünyanın gözü önünde etnik temizliğe yeltenenler, her şeyden önce insanlığa karşı suç işlemektedir ve bu bir utançtır. Bu insanlık suçuna geçit vermeyeceğiz.

Türk-İslam sentezine yaslanarak Filistin’de barış güvercini, Rojava’da savaş makinesi kesilen bu ikiyüzlülüğü herkes görmelidir. Bu ikiyüzlülüğü kınıyoruz. Açıktır ki bu faşist iktidar hem din hem de milliyetçilik adına tekçi zihniyetini dayatarak tek millet ve tek devlet faşizmini sürdürmek istemektedir. Bakın Erdoğan Filistin için ne diyor: “Sivil yerleşimleri hedef alan hiçbir saldırıyı doğru bulmuyoruz. Savaşın da bir ahlakı olduğuna inanıyoruz. Barışın kaybedeni yoktur” diyor. Buradan sesleniyorum: Bu ikiyüzlü siyasetle nereye kadar? Kürtler söz konusu olduğunda çok hızlı ağız değiştiren bir rejimle karşı karşıyayız. Kürt düşmanlığı sizin asıl politikanızdır. Dürüst değilsiniz, ikiyüzlüsünüz!

Rojava demokratik bir yaşam alanıdır, Rojava bir devrim yurdudur, Rojava yeni yaşamın filizlendiği ve tüm dünyaya umut verdiği yerdir. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bakış açısıyla, kadınlar öncülüğünde inşa edilen bu biricik demokratik ve eşit yaşam modeline dönük saldırıların karşısındayız, olmaya devam edeceğiz. Bu saldırıları derhal durdurun. Buradan hava sahasını dahi kapatmayan tüm uluslararası kamuoyuna sesleniyorum: Bu suça ortak olmaktan vazgeçin. Buradan net bir şekilde ifade etmek istiyorum: Rojava’nın statüsü resmi olarak tanınmalıdır! Bu statü ilk olarak Türkiye tarafından tanınmalıdır!

“Kaynağı yandaşlara ve çetelere aktaran bu iktidar, halkın bütçe hakkına düşmandır”

Filistin sorunu gibi Kürt sorunu da gerek küresel gerek ulusal bağlamda çözümsüz bırakılan bir sorundur. Bu sorunu bir güvenlik sorununa indirgeyen zihniyet, ekonomiyi savaşa feda ediyor. Son 25 yılda savaşa aktarılan 800 milyar dolara yakın bir bütçe, ülkedeki derin ekonomik krizin de temel sebeplerindendir. Yaratılan savaş ekonomisi ile ömrünü uzatmak isteyen iktidar; barınma sorununa, enflasyona, derin yoksulluğa, aç çocuklara bir çözüm bulmaktan uzaktır. Kaynağı yandaşlara ve çetelere aktaran bu iktidar halkın bütçe hakkına düşmandır.

Bu savaş durmadan bu ekonomik kriz durmayacaktır. Kürtlerin parçalı halinden güç alarak savaşı büyütmek isteyen Türkiye, Kürtlerin ulusal birliği önündeki en büyük engeldir ve kendine bağımlı işbirlikçiler yaratarak saldırılarını meşrulaştırmaktadır. Sınır ötesinde Kürtlere yapılan suikastları önlemeyenler de bu katliamlara ortaktır. Bu vesileyse Kürt ulusal birliğinin emekçisi Deniz Bülbül ve Jineolojî Araştırma Merkezi üyesi Nagihan Akarsel’i saygıyla anıyorum. Nagihan’ın ilmek ilmek örüp mücadelesini verdiği ‘Jin, Jiyan, Azadî’ sesleri dünyanın her yerinde yankılanmaya devam ediyor.

Kürt sorunu; irade gaspıdır, kayyım rejimidir, siyaset hakkını engellemektir, Kürtçenin yasaklanmasıdır, ekolojik tahribattır, binlerce siyasetçinin, sevgili Gültan Kışanak’ın, Sebahat Tuncel’in, Ayla Akat’ın, Figen Yüksekdağ’ın, Leyla Güven’in, Selahattin Demirtaş’ın, Günay Kubilay’ın, Nazmi Gür’ün rehin tutulmasıdır. Kürt sorunu; Kürtlerin mülksüzleştirilmesidir, yoksulluğun Kürtleştirilmesidir, Kürtlerin mezarsız bırakılmasıdır, yas hakkının elinden alınmasıdır. Kürt sorunu, Kürtlerin statüsüz bırakılmasıdır. Bu sorunun demokratik bir çözüm yolu var. Bu sorunun bir çözüm muhatabı var. O da Sayın Abdullah Öcalan’dır.  Sayın Öcalan şahsında demokratik çözüm, barış umudu ve toplum tecrit altındadır. İmralı’da mutlak tecrit vardır.

Bu tecridin en önemli sebebi de İmralı’nın Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar etmesidir. Tecrit, hukukun sıfır noktasıdır. Tecrit, Kürt sorunundaki inkârın en uç noktasıdır. ‘Özel bir hukukun’, ‘özel bir rejimin’ ve ‘özel yasaların’ işletildiği İmralı Cezaevi’ndeki tecrit 3 yıldır devam ediyor.  Dünyadan yüzlerce avukat ve kurum başvuru yapıyor. Tüm dünya tecrit var diye haykırırken, iktidar bunu inkâr ediyor. Tecrit, Türkiye’deki demokrasi güçleri açısından bir turnusol kâğıdı haline gelmiştir. Tecride karşı durmak demokrasinin yanında durmak demektir. Çözümden ve barıştan yana olan her demokrat, sosyalist, muhalif ve feministin, herkesin öncelikli olarak tecride karşı mücadele etme sorumluluğu vardır.

Tecrit rejimi sonlanmadan Türkiye’nin gerçek anlamda bir demokrasiye kavuşması mümkün değildir. Bunun için Sayın Öcalan’ın rolünü oynayacağı koşulların yaratılması gerekmektedir. Çözüm Sürecinin başlatılması ve ilerlemesinde gösterdiği çabaya ve aldığı yapıcı role tüm toplum şâhittir. Buradan tüm kamuoyuna sesleniyoruz: Tecrit ile Türkiye halklarının barış hakkı gasp edilmektedir. Artık buna dur diyoruz! “Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır!” Azadî ji bo Öcalan!

“Demokratik anayasa hareketini başlatıyoruz”

Erdoğan yine yeni bir anayasa gündemine sarıldı. Bu anayasanın özgürlükler için gündeme getirilmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Siyasi partileri kapatan, kayyım rejimi ile halkın iradesini gasp eden, AİHM’i tanımayan, İstanbul Sözleşmesini bir gecede iptal eden, emekçilerin grev hakkını yasaklayan, Gezi direnişçilerini rehin alan, demokratik siyasete kumpas kurup hukuku ayaklar altına alan, Cumartesi Annelerini her hafta gözaltına alan bu iktidar sivil anayasa yapacakmış! Nemre, bıra bihar were (Ölme, bahar gelsin) diyor bizim Kürtler. Demokratik bir anayasa ancak demokratik uzlaşıyı esas alan ve evrensel hukuku kabul eden bir anlayışla yapılır.

Evet,  biz de yeni bir anayasa istiyoruz. Bu ülkenin Kürtleri, Alevileri, işçileri, kadınları, gençleri yeni anayasa talep ediyor. Ancak bizler ülkenin ezilenleri olarak gerçekten eşitlikçi, gerçekten demokratik ve gerçekten sivil bir anayasa istiyoruz. Ülkede başta Kürt sorunu olmak üzere bütün sorunları gideren bir anayasa yapmaya hazırız. Özgürlük için yeniden, toplumun tüm kesimlerinin dahil olacağı ve kendini ifade edeceği demokratik anayasa hareketini buradan başlatıyoruz.

Değerli yol arkadaşlarım, önümüzde çok önemli virajlar var. Bunun farkındayız. Yerel yönetimler seçimleri geliyor. Bazı şeyleri net olarak ifade edelim. Kayyımlarla iradesi gasp edilen tüm belediyelerimizi tekrar geri alacağız. Bu seçimlerde sadece kayyımları Ankara’ya göndermeyeceğiz, aynı zamanda Türkiye’nin her bölgesinden de belediyeler kazanacağız. Mayıs seçimlerinden hemen sonra bütün kurullarımızla çalışmaya başladık.

Bu dönemin stratejisini belirlemek üzere aylardır çalışıyoruz. Yeni döneme dair yol haritamızı çok yakında kamuoyu ile paylaşacağız. Değerli halklar, değerli emekçiler, dönem halklarla ittifak dönemidir. Seçim hesaplarına sıkışmayan, siyasi partilerle sınırlı kalmayan, nerede direniş varsa orada olan, nerede zulüm varsa karşısında duran demokratik ve toplumsal ittifaklar zamanıdır. Bizim çizgimiz ne iktidarın sömürü düzeni ne de restorasyoncu çizgidir. Biz bu ülkeye baharı getirecek Üçüncü Yolu savunmaya ve örmeye devam edeceğiz.

“Çare bizdedir, çözüm bizdedir”

Bugün buraya gelene kadar büyük emekler verildi, bedeller ödendi. Yüreği değişim ve özgürlükten yana atan herkesin büyük çabasıyla bugün buradayız. Kongre salonunu zılgıt, slogan ve alkışlarıyla inleten siz değerli halklarımızın bu coşkusu bunun en iyi göstergesidir. Şimdi çabamızı ve yürüyüşümüzü zafer ve özgürlükle taçlandırma zamanıdır. Özgürlük için yeniden diyoruz. Umudu ve mücadeleyi büyütmek isteyen, ‘gelecek biziz’ diyen herkesi bu görkemli yürüyüşe, büyük mücadeleye davet ediyoruz. Bizler fikriyatımıza güveniyoruz.  Bizler bu geleneğin emekçilerine inanıyoruz.  Bize büyük bedellerle bırakılan bu mirasın ardıllarıyız. Çünkü bu miras 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır. Pusulamız Jin, Jiyan, Azadî’dir. Rotamız özgürlük, irademiz eşitliktir.

Jîna Amîni’nin saç teli bize emanet, Kobanê’de yaşamı ören çocukların gülüşü bize emanet, Şırnak’ta barışı bekleyen annenin hayali bize emanet, Hatay’da demokrasi bekleyen yurttaşın isteği bize emanettir. Biz bu ülkenin barış ve demokrasi umuduyuz. Onurlu ve eşit yaşamı inşa edecek güç biziz. Şimdi sokak sokak, mahalle mahalle çalışma ve örgütleme zamanıdır. Onlarca yılın mücadele birikimi ile örgütlemenin ve özgürlüğü örmenin zamanıdır. Düzenin muhalefeti çare değildir, olamaz. Çare bizdedir, çözüm bizdedir. Özgürlük için yeniden yeni bir başlangıç zamanıdır! Em dibêjin, Ji Bo Azadiyê, Ji Bo Azadiyê,  Serkeftin”

Paylaşın

YSP’nin Yeni İsmi HEDEP: Eş Genel Başkanlar Belirlendi

Ankara’da gerçekleştirilen Yeşil Sol Parti’nin 4. Olağan Büyük Kongresi’nde partinin ismi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirildi. Kongrede Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları ile Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan’ın HEDEP Eş Genel Başkanları olması konusunda mutabakatta sağlandı.

Partinin yeni ismini açıklayan Kongre Divan Eş Başkanı Meral Danış Beştaş, “Aslında partimizin adını ne kadar değiştirirsek değiştirelim her zaman özellikle röportajlarda ve toplantılarda bütün partilerimizin adı HEDEP’ti. Şimdi gerçekten HEDEP” dedi. Beştaş partinin amblemine ilişkin ise, “Hareketli, dinamik çizgisellikle bilge ağaç, güneşli insan figürüyle ekoloji, değişim ve dönüşüm tarif edilmiştir” ifadelerini kullandı.

Kongrede Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (HEDEP) yönetimi de belirlendi. HEDEP’in 80 kişiden oluşan Parti Meclisi (PM) üyeleri şöyle:

Aysel Batyar Önsel, Bahattin Karaman, Hülya Kavuk, Öztürk Türkdoğan, Berdan Öztürk, İbrahim Akın, Perihan Pakize Sinemillioğlu, Berkat Kar, İdil Uğurlu, Recep Demirci, Beybün Aslan, İlknur Birol, Sami Evren, Beyza Zeyno Bayramoğlu, Kemal Bülbül, Selçuk Odabaşı, Burcugül Çubuk, Kerem Fırtına, Selda İlgöz Kocayiğit, Bülent Uyguner, Livan Orman, Sema Koç, Cabbar Leygara, Lütfü Kaya, Semiha Şahin, Canan Çalağan, Mahfuz Güleryüz, Semra Kıratlı,

Canan Kebenç Özkan, Mediha Yüksel, Senem Eriş, Cemile Turhallı Balsak, Mehmed Ali Yavuz, Serhat Eren, Derya Arslan, Mehmet Bozgeyik, Servin Kararkoç, Diyadin Fırat, Mehmet Rüştü Tiryaki, Several Ballıkaya Çelik, Ebrü Günay, Mehmet Saltoğlu, Sevtap Akdağ Karahalı, Edanur İbrahimoğlu, Melis Emine Tantan, Sezai Temelli, Elif Bulut, Metin Kılıç, Sinem Seven, Emirali Türkmen, Muhammed Ayten, Şakire Şeyda Ataş, Ender İmrek,

Murat Gökdağ, Tayip Temel, Evgil Türker, Murad Mıhçı, Tülay Korkutan, Fatma Çelik, Musa Piroğlu, Umut Vedat Açar, Fatma Koçyiğit Öner, Naciye İskender, Ümit Küçükbayatlılı, Funda Buyruk, Nevroz Şanlı, Ünal Yusufoğlu, Haci Erdemir, Nuray Özdoğan, Vedat Çınar Altan, Halime Bayram, Onur Hamzaoğlu, Vezir Coşkun Parlak, Hatice Betül Çelebi, Ömer Görünmek, Yüksel Mutlu, Hatice Doğan, Hülya Ateş, Özlem Gündüz, Özcan Teker.

Merkez Disiplin Kurulu Asil üyeleri: Cumhur Ege, Garip Kandemir,  Zeynep Nilgün Salmaner, Emine Akyazılı, Hüseyin Gözen, Eylem Arzu Kayaoğlu, Tülay Kılınç.

Uzlaşma Kurulu Asil üyeleri : Aylin Hacaloğlu, Ayşe Erdem, Nevzat Onuk, Ayşe Elif Ela Hasanoğlu, Mehmet Salih Yıldız.

Kongrede cezaevinde bulunan Gültan Kışanak ve Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Eski Diyarbakır Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı’nın mesajları da okundu.

Kongrenin yapıldığı salona “İsyanımızla Örgütleniyor Özgürlüğümüzü Savunuyoruz”, “Jin Jiyan Azadî”, “Kürt Sorununa Demokratik Çözüm”, “Demokratik Anayasa”, “Tecride Hayır, Barış Hemen Şimdi”, “İklimi Değil Sistemi Değiştir”, “Engelliler İçin Yeni Yaşam”, “Üçüncü Yolda Zafere Yürüyoruz” yazılı pankartlar asıldı.

Paylaşın