Bakırhan’dan ‘Kayyım’ Tepkisi: Bu Nasıl Kardeşlik?

Hakkari’de halka seslenen HEDEP Eş Genel Başkanı Bakırhan, “Recep Tayyip Erdoğan, oturuyor kalkıyor ‘Kürt kardeşlerim’ diyor. Biz kardeşsek niye iki dönemdir buraya kayyım atıyorsunuz? Niye Amasya’ya, Yozgat’a atamıyorsun da Batman’a, Siirt’e atıyorsun. Bu nasıl kardeşlik. Niye başka kapılar vızır vızır işlerken Kürtlerin sınır kapıları kapatılıyor” dedi ve ekledi:

“Bu ülkenin en demokrat, en onurlu, en kıymetli kurumlarından Türk Tabipler Birliği’nin yönetimine de buraya atadıkları gibi kayyım atadılar. Biz buradan TTB’nin mücadelesini desteklediğimizi haykırıyoruz. Hakkari’de de kayyıma hayır, Ankara’da da TTB’de de”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, bir hafta önce başlattığı kent gezilerini Hakkari halk buluşmasıyla noktaladı. Sabah saatlerinde Hakkari’ye giden Bakırhan ve beraberindekiler, kalabalık bir kitle tarafından Özgürlük Meydanı’nda karşılandı.

Konvoyla kent merkezine geçen Bakırhan, HEDEP il binası önüne kadar yürüdü. Parti binası önünde toplanan halka seslenen Bakırhan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Zannediyorlar ki engelleyerek bedel ödemiş insanlar bu davadanm vazgeçecek. Biz bir türlü onlara haklı bir dava verdiğimizi,  bu dava sonuçlanıncaya kadar bütün eziyetlerine onurumuzla katlanacağımızı anlatamadık. Ama inşallah anlatmaya devam edeceğiz. Devlet burada çok pervasızca davranıyor. Adını sayamayacağım kadar çok sivil vatandaş bu topraklarda yaşamını yitirdi. Onları katledenlerin bir gün demokratik bir yargı önünde hesap vereceklerini belirtmek istiyorum.

İki dönemdir irademize kayyım atıyorlar. Kayyım yolsuzluk demektir, kayyım yolsuzluk demektir, kayyım Ape Musa’nın ismini tabeladan silmektir, kayyım kadın karşıtıdır, genç karşıtıdır. Peki kayyım ne yapıyor? Talan ve yolsuzluk yapıyor. Diyarbakır’da Bağlar’da, Mardin kayyımının Van kayyımının yaptıklarını anlatsak 2 saatte bitmez.

Van’ın borcu ikiye katlanmış. Peki ne yapacağız? Önümüzdeki seçimde bu kayyım sistemini sandığa gömeceğiz. Sayın kayyımı kendi memleketine göndereceğiz, gitsin biraz da Uşaklılara hizmet etsin, Uşaklılar onu sevsin. Sayın valiler, sayın kayyımlar, 4 ay sonra seçim var, kendinize güveniyorsanız buyurun siz de aday olun, halk kimi destekliyor görelim.

Recep Tayyip Erdoğan, oturuyor kalkıyor ‘Kürt kardeşlerim’ diyor. Biz kardeşsek niye iki dönemdir buraya kayyım atıyorsunuz? Niye Amasya’ya, Yozgat’a atamıyorsun da Batman’a, Siirt’e atıyorsun. Bu nasıl kardeşlik. Niye başka kapılar vızır vızır işlerken Kürtlerin sınır kapıları kapatılıyor.

Bu ülkenin en demokrat, en onurlu, en kıymetli kurumlarından Türk Tabipler Birliği2nin yönetimine de buraya atadıkları gibi kayyım atadılar. Biz buradan TTB’nin mücadelesini desteklediğimizi haykırıyoruz. Hakkari’de de kayyıma hayır, Ankara’da da TTB’de de.”

Paylaşın

HEDEP’li Meral Danış Beştaş: Yılmaz Güney Davası Yeniden Görülsün

HEDEP Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, “Kriminal rapor ve otopsi raporu Yılmaz Güney’in katil olmadığını ispat eder nitelikte olmasına rağmen olay anında saldırıya uğrayan Güney meşru savunma sınırlarında kalmış olmasına rağmen dönemin yargıçları ve onları atayan Adalet Bakanlığı, Yılmaz Güney’i bugüne kadar maalesef katil ilan etmiş durumdalar” dedi ve ekledi:

“Avukatlarının da yazdığı ve bu davanın terazisi maktulün mezarının açılmasıdır. Teraziden kaçan hırsızdır. Yılmaz Güney gibi büyük bir değeri katil ilan eden bu yargı kararının değiştirilmesi ve düzeltilmesi aynı zamanda milyonların talebidir. Yeniden yargılama talebinin kabul edilmesini umuyoruz.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş, Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Sefa Mutlu’nun ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili Güney’in avukatlarının yeniden yargılama taleplerinin kabul edilmesini istedi.

49 yıl sonra gerçeklerin açığa çıkması için o gün Adli Tıp Kurumu’nun istediği gibi Sefa Mutlu’nun mezarının açılması ve kurşun giriş çıkış yönünün tespit edilmesi gerektiğini söyleyen Meral Danış Beştaş, şu ifadeleri kullandı:

“49 yıl önce Yumurtalık’ta meydana gelen ve Sefa Mutlu’nun ölümüyle sonuçlanan olayda Yılmaz Güney’i katil ilan eden yargılamayı avukatları 49 yıl sonra tekrar ele aldılar. Yargılanmanın taraflı yapıldığına ilişkin somut deliller ortaya koyarak yeniden yargılama taleplerini bize de ilettiler.

Kriminal rapor ve otopsi raporu Yılmaz Güney’in katil olmadığını ispat eder nitelikte olmasına rağmen olay anında saldırıya uğrayan Güney meşru savunma sınırlarında kalmış olmasına rağmen dönemin yargıçları ve onları atayan Adalet Bakanlığı, Yılmaz Güney’i bugüne kadar maalesef katil ilan etmiş durumdalar. 49 yıl sonra adaletin tecelli edebilmesi için gerçeklerin açığa çıkması için o gün Adli Tıp Kurumu’nun istediği gibi Sefa Mutlu’nun mezarının açılması ve kurşun giriş çıkış yönünün tespit edilmesi gerekmektedir.

Avukatlarının da yazdığı ve bu davanın terazisi maktulün mezarının açılmasıdır. Teraziden kaçan hırsızdır. Yılmaz Güney gibi büyük bir değeri katil ilan eden bu yargı kararının değiştirilmesi ve düzeltilmesi aynı zamanda milyonların talebidir. Yeniden yargılama talebinin kabul edilmesini umuyoruz.”

Paylaşın

HEDEP’in Kısa İsim Alternatifleri Belli Oldu: Öne Çıkan Üç Öneri

Yargıtay’ın HADEP’e benzerliği nedeniyle kabul etmediği Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nde (HEDEP) kısa isim alternatifleri belli oldu: Eşitlik Partisi, Halklar Partisi ya da Halk Partisi.

Yargıtay, geçen hafta verdiği kararda parti isminin kısaltması olan HEDEP’in daha önce kapatılan Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) andırdığı gerekçesiyle kısaltmasının değiştirilmesi istemişti.

Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan da partinin uzun isminin aynı kalacağını ancak kısa isminin değişeceğini açıklamıştı.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) 4. Olağan Büyük Kongre’de tüzük değişikliğiyle ismini Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirme kararı almıştı. Alınan karar, Yargıtay’a bildirilmişti.

Partinin ismi de, tabandan gelen “Kürt siyasi hareketini temsil eden siyasi parti isimlerini çağrıştıran bir isim olması” yönündeki talepler doğrultusunda değiştirilmişti.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nde (HEDEP) kısa isim alternatifleri belli oldu. Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre Halk Dep, Eşitlik Partisi, Halklar Partisi ve Halk Partisi konuşulan alternatifler arasında.

Habere göre kısaltmanın, parti adının harflerinden oluşmaması planlanıyor. Bu göre kısa isim olarak Eşitlik Partisi, Halklar Partisi ya da Halk Partisi alternatifleri öne çıkıyor.

Hafta sonu toplanacak Merkez Yürütme Kurulu’nda (MYK) yeni kısaltma önerilerinin görüşülmesi, kararın belirlenmesi ardından da Tüzük Kurultayı’nın toplanması bekleniyor.

Hafta sonu yapılacak MYK öncesinde HEDEP yönetimi kısaltma ile ilgili ilk kararını da aldı. Buna göre, kısaltma logodan kaldırılacak ve logoda sadece partinin tam ismi yer alacak.

Partisinin grup toplantında gündemi değerlendiren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, HEDEP olarak belirlenen parti kısa adını HADEP’i andırdığı gerekçesiyle uygun görmemesine tepki gösterdi.

Bakırhan, “Gün geçmiyor ki iktidar ve ortakları partisimize kumpas kurmasınlar! 11 parti kapatıldı, dava açıldı. Yerine yenilerini kurduk. Biz büyüdükçe iktidar korkuyor. Hiçbir şey bulamadılar, bu sefer de tam yerel seçime gideceğimiz bir süreçte HEDEP’in ismine kafayı taktılar.

Çünkü kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı. Neymiş efendim, HEDEP ismi HADEP’e benziyormuş. Tebrik ediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmışlar.

Türkiye’de ilk defa mı bir partinin adı ya da kısaltılmış ismi bir başka partiye benziyor! Seçimlerde ittifak yaptığınız Yeniden Refah Partisi’nin adı Refah Partisi’ne benzemiyor mu? Buna benzer onlarca parti olmasına rağmen, yargının tek uğraştığı parti biz olduğumuz için muhtmelen orayı görmüyor” dedi.

Paylaşın

Tuncer Bakırhan’dan Yargıtay’ın “HEDEP” İsmi Kararına Tepki

Partisinin grup toplantında gündemi değerlendiren HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, HEDEP olarak belirlenen parti kısa adını HADEP’i andırdığı gerekçesiyle uygun görmemesine tepki gösterdi.

Tuncer Bakırhan, “Gün geçmiyor ki iktidar ve ortakları partisimize kumpas kurmasınlar! 11 parti kapatıldı, dava açıldı. Yerine yenilerini kurduk. Biz büyüdükçe iktidar korkuyor. Hiçbir şey bulamadılar, bu sefer de tam yerel seçime gideceğimiz bir süreçte HEDEP’in ismine kafayı taktılar. Çünkü kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı.

Bakırhan açıklamasının devamında, “Neymiş efendim, HEDEP ismi HADEP’e benziyormuş. Tebrik ediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmışlar. Türkiye’de ilk defa mı bir partinin adı ya da kısaltılmış ismi bir başka partiye benziyor! Seçimlerde ittifak yaptığınız Yeniden Refah Partisi’nin adı Refah Partisi’ne benzemiyor mu? Buna benzer onlarca parti olmasına rağmen, yargının tek uğraştığı parti biz olduğumuz için muhtmelen orayı görmüyor” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin Meclis grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Dört Ayaklı Minare’nin önünde 28 Kasım 2015’te katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi için anma mesajı veren Bakırhan, “Onu özlemeye, onu anmaya devam ediyoruz. “Halen katilleri bulunmadığı gibi siyasi cinayetlerde cezasızlık geleneği devam ediyor., Kürt sorununun demokrat ve barışçıl şekilde çözülmesini istemeyen Tahir Elçi’nin yokluğunu her zaman hissediyoruz” ifadelerini kullandı. Bakırhan, Tahir Elçi davasının takipçisi olacaklarını ifade etti.

1 Aralık’ta Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanacağını hatırlatan Bakırhan, “Asgari ücret konusunda arkadaşlarımızla birlikte bir çalışma yürüttük. HEDEP olarak diyoruz ki, en düşük asgari ücret 25 bin lira olmalı, yoksulluk sınırının yarısı kadar olmalı. Ve düzenli olarak asgari ücret, yoksulluk sınırına göre her ay düzenlenmesini talep ediyoruz. Gelin hep birlikte bu kanun teklifimizin Meclis’ten geçirelim diyoruz” diye konuştu.

“Kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, HEDEP olarak belirlenen parti kısa adını HADEP’i andırdığı gerekçesiyle uygun görmemesine tepki gösteren Bakırhan, “Gün geçmiyor ki iktidar ve ortakları partimize kumpas kurmasınlar! 11 parti kapatıldı, dava açıldı. Yerine yenilerini kurduk. Biz büyüdükçe iktidar korkuyor. Hiçbir şey bulamadılar, bu sefer de tam yerel seçime gideceğimiz bir süreçte HEDEP’in ismine kafayı taktılar. Çünkü kafaları hukuksuzluktan başka bir şeye çalışmıyor” ifadelerini kullandı.

Bakırhan, şöyle devam etti: Neymiş efendim, HEDEP ismi HADEP’e benziyormuş. Tebrik ediyoruz, şapkadan tavşan çıkarmışlar. Türkiye’de ilk defa mı bir partinin adı ya da kısaltılmış ismi bir başka partiye benziyor! Seçimlerde ittifak yaptığınız Yeniden Refah Partisi’nin adı Refah Partisi’ne benzemiyor mu? Buna benzer onlarca parti olmasına rağmen, yargının tek uğraştığı parti biz olduğumuz için muhtmelen orayı görmüyor.”

Yerel seçimlere ilişkin çalışma içinde olduklarını belirten Bakırhan, “Aday başvurularını almaya başladık. 10 Aralık’a kadar başvurulara devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Yerel Seçimler: HEDEP’ten ‘İşbirliği’ Açıklaması

HEDEP’li Mehmet Rüştü Tiryaki, yerel seçimlerinde yapılabilecek olası işbirliklerine dair yaptığı değerlendirmede, “Birlikte kazanma ihtimalimiz olan yerlerde Türkiye demokrasi güçleri ile Emek ve Özgürlük İttifakı’yla veya muhalefetin diğer bileşenleriyle ittifaka, iş birliğine kapımız açık. Olabildiğince çok sayıda belediyeyi dostlarımızla, muhaliflerle kazanmak istiyoruz” dedi ve ekledi:

“Geçmiş milletvekili seçiminde en büyük eleştirilerden birisi ittifak politikalarımıza dairdi. Bu ittifak politikalarının açık olmaması geniş kesimler tarafından eleştiri konusu yapılmıştı. Yani halkımız aslında bir ittifaka, iş birliğine karşı değil. Sadece bu ittifakın biçimine dair eleştirileri var. İş birliklerinin, ittifakın bir protokole bağlanmadan veya çerçevesi belirlenmeden tek taraflı olarak destek verilmesini doğru bulmadığını söylüyor.”

Tiryaki, açıklamasının devamında, “Dolayısıyla biz de bunu göz önünde bulundurarak siyaset yürüteceğiz. Eğer bir yerde bir iş birliği yapacaksak biz ‘muhalefet burada kazansın diye aday çıkarmıyoruz’ demeyeceğiz. Eğer kürsüye çıkacaksak halkımızın karşısına o kürsüye birlikte çıkacağız” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryak, Gazete Duvar’dan Ceren Bayar’a konuştu. Tiryaki’nin HEDEP’in ‘Kent Uzlaşısı’ modelinin yanı sıra kayyım riski ve yerel seçim iş birliklerine dair açıklamalarda bulundu:

(Kent Uzlaşısı) Siyasi Partiler Kanunu uyarınca yapılacak ön seçimlerde sadece o siyasi partinin üyeleri oy kullanabiliyor. Biz sadece HEDEP üyelerinin değil, çok daha geniş bir kesimin onayını ve oyunu alarak adaylarımızı belirlemek istiyoruz. Dolayısıyla il, ilçe seçim kurullarının gözetiminde değil partimiz ve örgütlerimiz tarafından yürütülecek bir ön seçim olacak.

“Kent Uzlaşısı” dediğimiz bir yöntemle adaylarımızı belirleyeceğiz. Yani sadece HEDEP üyeleri değil, bileşen partilerimizin üyeleri, partimizin çalışanları, geçmişten bugüne partilerimizin herhangi birisinde yöneticilik yapmış olanlar, mahalle meclisi temsilcilerimiz, demokratik kitle örgütlerinin üyeleri oy kullanacak. “Kent Uzlaşısı” dediğimiz şey bu.

Ayrıca yalnız belediye eş başkan adaylarımızı değil, il genel meclisi üyesi adaylarımızı, belediye meclisi üyesi adaylarımızı da bu yöntemle belirleyeceğiz. Her kentte seçmenlerin yüzde 2’sinin, 3’ünün oy kullanacağı bir yöntem öngörüyoruz. Örneğin 150 bin seçmeni olan bir ilçede 3 bin ila 4 bin 500 arasındaki kişi oy kullanacak.

(Kayyım) Adalet Kalkınma Partisi adına söz kuranlar üstü örtülü biçimde bu tür tehditleri savuruyorlar. Biraz halkın oy tercihlerini etkilemeye çalışıyorlar. “Nasıl olsa kayyım atanacak” dedirtmeye çalıştıkları anlaşılıyor. Ama bunda başarılı olamayacaklar. Kayyım siyasetinin AKP’nin tabanında bile meşru görülmediği yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında ortaya çıktı.

Bu konuda kendi seçmenlerinin yarısını bile ikna edememiş bir Adalet ve Kalkınma Partisi var. Muhalefet partilerinin hiçbirisi zaten bunu meşru görmüyor. Türkiye’de kayyım rejimini meşru gören bir tane parti var, o da MHP. O da
ırkçı ve faşist politika üreten bir parti olduğu için zaten ciddiye almıyoruz.

Bunlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde çok rahat olmadıklarını düşünüyorum. Bir kez daha kayyım gönderebilme ihtimalleri çok düşük. Bunun birkaç nedeni var. Her geçen gün kayyım siyasetlerine destek azalıyor. Her geçen gün meşruiyeti daha çok tartışılıyor.

Kaldı ki bir kez daha bunu yapar iseler insanlar Türkiye’de artık seçme ve seçilme hakkının olmadığını, verdikleri oyun hiçbir değerinin olmadığını, Kürtlerin oylarının devlet tarafından yok sayıldığını düşünüyor olacaklardır ki bu büyük bir duygusal kopuş anlamına gelir. Bu nedenlerle AKP’nin ve devletin bir parça aklı varsa o aklın buna tevessül etmeyeceğini düşünüyorum.

(İşbirliği) Birlikte kazanma ihtimalimiz olan yerlerde Türkiye demokrasi güçleri ile Emek ve Özgürlük İttifakı’yla veya muhalefetin diğer bileşenleriyle ittifaka, iş birliğine kapımız açık. Olabildiğince çok sayıda belediyeyi dostlarımızla, muhaliflerle kazanmak istiyoruz.

Geçmiş milletvekili seçiminde en büyük eleştirilerden birisi ittifak politikalarımıza dairdi. Bu ittifak politikalarının açık olmaması geniş kesimler tarafından eleştiri konusu yapılmıştı. Yani halkımız aslında bir ittifaka, iş birliğine karşı değil. Sadece bu ittifakın biçimine dair eleştirileri var. İş birliklerinin, ittifakın bir protokole bağlanmadan veya çerçevesi belirlenmeden tek taraflı olarak destek verilmesini doğru bulmadığını söylüyor.

Dolayısıyla biz de bunu göz önünde bulundurarak siyaset yürüteceğiz. Eğer bir yerde bir iş birliği yapacaksak biz “muhalefet burada kazansın diye aday çıkarmıyoruz” demeyeceğiz. Eğer kürsüye çıkacaksak halkımızın karşısına o kürsüye birlikte çıkacağız.”

HEDEP Yerel Yönetimlerden Sorumlu MYK Üyesi Mehmet Rüştü Tiryaki’nin açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

HEDEP’ten Yerel Seçim Açıklaması: Belediyelerimizin Hepsini Geri Alacağız

Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, yerel seçimlere ilişkin, “Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı” dedi ve ekledi:

“Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.”

Doğan konuşmasının devamında, “Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz.

Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP’in, 2003 yılında Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla kapatılan HADEP’i andırdığı gerekçesiyle değiştirilmesi yönündeki bildirimine ve gündemdeki diğer gelişmelere ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Mezopotamya Haber Ajansı’nın aktardığına göre; Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devan eden 2024 yılı merkezi bütçe görüşmelerine değinen Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, hazırlanan bütçenin “savaş ve sermayenin bütçesi” olduğunu, alın teri ile geçinen ve kazanan milyonlarca yurttaşın emeğinin bu bütçede olmadığını söyledi.

Doğan, “Onların daha da yoksullaşması pahasına sermayenin çıkarları gözetilerek bu bütçe hazırlanmış. Yine toplumsal talepleri yok sayılmış. Bu bütçeye barışın değil, savaşın bütçesi diyoruz. Niye böyle diyoruz, kaynakları savaşa ayırıyor bu bütçe. Çünkü bütçenin yüzde 10’undan daha fazlası güvenlik ve savunma harcamasına tekabül ediyor. Yani en az 40 milyar dolarlık devasa bir büyüklükten bahsediyoruz. O yüzden bu bütçe savaşın bütçesi” dedi.

Hazırlanan bütçede halkın olmadığı dile getiren Doğan, “Kadınlar yok, çocuklar yok, gençler yok, öğrenciler, engelliler, EYT’liler, işçiler, işsizler, çiftçiler ve asgari ücretliler yok. Açlık ve yoksulluk sınırındaki yurttaşlar da yok, deprem bölgesindeki insanlar yok. Yani toplumsal talepler ve itirazlar, isyanlar bu bütçede yok. Ne var? Rant var, yandaş şirketlere teşvik var, zam var, faiz var, belli tarikat ve cemaatlere ödenek var. Vergi indirimi var yandaş şirketler için ama yine halkın bütçesi yok. O yüzden adını sermayenin, yoksulluğun, savaşın ve yandaşın bütçesi olarak koyuyoruz. O yüzden diyoruz ki demokratik bir hak olan bütçe hakkı ihlal ediliyor. Biz bu bütçe görüşmeleri boyunca ne yaptık. Kıyasıya bir mücadele verdik. Bütçenin halkın bütçesi olması için sözümüzü en gür şekilde söylemeye çalıştık. Yeşil mor ekonominin önceliklerini taşıyan bu bütçeye, tekçi zihniyete karşı mücadele eden halkların dillerin kimliklerin inançların sesini taşıdık” diye konuştu.

Doğan, Kürtlere, Kurdistan’a ve Kürtçeye yönelik saldırılar üzerinde durdu. Yeni dönemde de bu tür saldırıların olacağına ilişkin işaretlere dikkat çeken Doğan, “Eğip bükmeye gerek yok. Sadece kargolarda elimize verilmeye çalışılan cenazeler, sadece kayyım rejimine bakarsak bile bu kategorik düşmanlığın saf halini görmemiz mümkün” dedi.

Doğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bütçe görüşmeleri sırasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları ile ilgili söylemlerine ilişkin ise şunları söyledi: “Şimdi buradan bir kez daha sormak isteriz. AİHM, Avrupa Konseyi ve AB bu açıklamaları dinliyorlar. Onlar ne diyorlar? Onlar bu siyasal davaları onaylıyorlar mı? Buradan bir bilgi notunu paylaşmak isterim. Avrupa Birliği Parlamenterler Asamblesi ekim ayında Osman Kavala davasının insan hakları sözleşmesinin temellerini baltaladığını belirten bir karar verdi. Bu karara göre, eğer Ocak 2024’e kadar Kavala serbest bırakılmazsa, Türkiye delegasyonun oy hakkının askıya alınmasına karar verdi. Üye devletlerden de Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istedi. Biz bu sonuçların çıkmasını istemeyiz. Aksine bu kararları uygulayın. AB’de baskı değil, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin tamamlanması için katkı sunsun. Yıllardır bunu vurguluyoruz. AİHM ve AYM kararlarını uygulayın, Türkiye’yi bu yaptırımlarla karşı karşıya bırakmayın.”

Parti Sözcüsü Doğan, açıklamalarının devamında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın partilerinin kısaltması olan HEDEP ismine dönük itirazına dair konuştu.

Dayandıkları geleneğe yönelik yargı kumpaslarının devam ettiğini belirten Doğan, şunları söyledi: “Partimize yönelik kumpaslar dur durak bilmeden devam ediyor. Yeni bir kumpas kararını paylaşacağım. Yargıtay’ın verdiği yeni karar. 15 Ekim’de her türlü engelleme baskı ve zora karşı son derece görkemli bir kongre gerçekleştirdik. Kongrede isim değiştirerek ismimizi Halkların Demokratik ve Eşitlik Partisi, kısaltma adıyla HEDEP olarak değiştirdik. Buna niye ihtiyaç duyduk. HDP hakkındaki kapatma davası sürdüğü ve seçime girememe riski belirdiği için, geçen seçimlere Yeşil Sol Parti olarak girdik. Peki, şimdi ne ile karşı karşıyayız. Yerel seçimlere birkaç ay kala, bir yandan il ilçe kongrelerimiz devam ederken aday adaylığı başvurularımıza günler kala Yargıtay Siyasi Parti Bürosu tarafından tarafımıza partimizin kısa ismi HEDEP’e itiraz geldi. Şaşırdık mı? Hayır, şaşırmadık. Yeni bir yargı kıskacına alma girişimi.

Hatırlatalım HADEP kapatılmıştı. Dolayısıyla her iki partinin birbiriyle karıştırılması mümkün değil. Bilmeyenler için hatırlamayanlar için bunu not olarak düşelim. Yasayı evirip çevirip HADEP’i çağrıştığını ifade ediyorlar ve ismimizi değiştirmemizi talep ediyorlar. Savcılık diyor ki bu karar yerine getirilmezse, bu talebimizi dikkate almaz belirlediğimiz sürede gerekli değişiklikleri yapmazsanız AYM’ye ihtar davası açmakla bizi tehdit ediyor. Tüzük ile ilgili bazı değişiklikler yapmamızı istiyor, HEDEP’e itiraz dışında. HADEP kapatma davasıyla ilgili Türkiye haksız bulundu ve mahkûm edildi. Elbette geldiğimiz geleneği inkâr edecek değiliz. HADEP mücadelemizde önemli köşe başlarından birini oluşturuyor.

AYM’yi fiili olarak kapatmaya çalışanlar, yerel seçim öncesi bizi zor durumda bırakmaya çalışıyorlar. Burada bizi takip edenler, oy verenlere, gözü gönlü kalbi bizimle atanlara bir kez daha hatırlatalım ki bunlar bizi yıldıramaz. Bunlara karşı her türlü tedbirimiz var. Biz HEDEP’in hangi çağrışımları yaptığını ve hangi çağrışımlardan korkulduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunun farkındayız. İnadımızdan, ısrarımızdan vazgeçmiyor oluşumuzdan ve demokratik siyaset alanını terk etmiyor oluşumuzdan korkuluyor. Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi sadece bir partiden ibaret değildir, HEDEP’ten ibaret değildir. O yüzden hukuk dışı müdahalelerle önümüzü kesmeye çalışıyorlar.

Bundan sonra ne yapacağız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına şunu da söyleyelim. Bundan sonra bu tür itirazlarına bir de kullanma kılavuzu iliştirseler. Sakıncalı harfler, kelimeler, hangi harfler yan yana gelirse sakıncalı olur gibi bir kılavuz gelirse, onlar da fazla mesai yapmaz, biz de yapmayız. Yerel seçim öncesi herhangi bir risk almamak için bu itiraza ilişkin çalışmalarımıza başladığımızı duyurmak isterim. İstenen maddelere ilişkin tüzükte bazı değişiklikler yapılacak.

Bunlar sadece Yargıtay’ın istediği sınırlarda olacak. Bunun dışında başka bir değişiklik yapılmayacak. Bunu en kısa zamanda yapacağız. Yine partinin yeni kısa adının ne olacağı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Partimizin uzun ismi olan Halkların Demokrasi ve Eşitlik Partisi ismi değiştirilmeyecek, sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek.

Gelelim yerel seçimlere. Tebliğ edilen bu karar gösteriyor ki iktidar partimizin yerel seçim başarısından şimdiden korkuyor ve elindeki tüm araçlarla saldırmaya başladı. Neden korkuyorlar? Çünkü bizim yerel yönetim anlayışımızda rant yok, yolsuzluk yok, usulsüzlük yok, talan yok, kayırmacılık yok. Demokratik, katılımcı, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik bir yönetim anlayışı var. Emek var, kaynakların ihtiyaçlarına göre kullanılması var. Yerellerde yaşayan halkların, yönetimde söz ve karar süreçlerinde demokratik katılımı var. İşte bu yüzden korkuyorlar.

Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eş başkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı. Kent hakkı, kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte bizden bu yüzden de korkuyorlar. Şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar. Nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.

“Kayyımları kentlerimizden söküp atacağız”

Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. Kent hakkımız için 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla, gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı, inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimiz 31 Mart akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız. Belediyelerimizi özgürleştireceğiz. Hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı ‘hayır’ demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi, gönüllüsü, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey, aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır.

Yeni dönemde mottomuz; kaybettirmek ve kazandırmak yerine, kazanmak olacaktır. O nedenle birinci ve ikinci parti olduğumuz her yerde kendi adaylarımızla seçime gireceğiz. Kayyımları göndermekle yetinmeyeceğiz, kazan-kazan politikası ile hareket edeceğiz. Bu konuyla ilgili tartışmalarımız ve çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye’nin her yerinde kazanma odaklı bir stratejimiz olacak. Halklarımıza, kamuoyuna aday adaylığı süreci ile ilgili teknik bazı bilgilendirmeler de yapacağım. Adaylarımızı en geniş mutabakatla belirleyeceğiz. Adaylarımızı PM üyelerimiz, bileşen partilerimizin üyeleri, geçmişten bugüne kadar yönetim kademelerimizde görev almış, emek vermiş yönetimlerimiz, ailelerimiz, demokratik kitle örgütleri ve kent için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşısıyla belirleyeceğiz.

Yani adaylarımızı bir kent uzlaşısıyla ortaya çıkartıp, halkın takdir ettiği şekilde belirleyeceğiz. En demokratik yöntemle belirleyeceğiz. Buradan aklınıza şöyle bir tablo gelmesin. Klasik bir önseçim modeliyle belirlemeyeceğiz adaylarımızı. Yalnızca partimizin üyeleri ya da bileşen partimizin üyeleriyle değil, hakikaten şehrin en geniş kesimlerin ulaşıp en katılımcı, en kapsayıcıyı ve en demokratik biçimde adaylarımızı belirleyerek 2024 yerel seçimlerinde belediyelerimizi geri almak ve her yerde kazanmak için çalışacağız. Sandık kuracağız, adaylarımızı seçimle belirleyeceğiz, seçimin yöntemine ilişkin ayrıntıları kısa sürece içinde Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuz açıklayacak.

Bir kent uzlaşısı ile belirlenecek adaylarımız. Eşbaşkanlık sistemi, kadınların ve demokrasinin kazanımı olarak gördüğünüz bir sistem. Bu sistemden asla vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Yalnızca belediye eş başkanlıklarında değil, aynı zamanda meclis üyeliklerinde ve tüm yönetim kademelerinde bugüne kadar olduğu gibi eşit temsiliyet ilkesi ile hareket edeceğiz. Yine yerelde yaşayan tüm halkların, inanç ve kimlerin yerel yönetimlerde söz ve karar sahibi olmasında da ısrarcı olacağız. Aday adaylığı başvurularımız 27 Kasım’da, yani pazartesi günü başlıyor. Başvurular iki hafta, 10 Aralık tarihine kadar sürecek. Özellikle kadınlara ve gençlere bir çağrı yapmak istiyorum. Aday adaylığı başvurularımız başlıyor. En çok kadınların ve gençlerin başvurmasını istiyoruz. Bu ülkenin tek en gerçek muhalefet partisinin yerel yönetim mekanizmasında yer almak için lütfen başvurularınızı yapın. gelin birlikte kazanalım ve beraber yönetelim.”

Paylaşın

Saruhan Oluç’tan Yargıtay’a “HEDEP” Tepkisi

Yargıtay’ın HEDEP kısaltmasını kabul etmemesine tepki gösteren Saruhan Oluç, “‘Kısaltılmış adını kullanmayın, değiştirin’ demiş. Neden? Savcılık diyor ki; bu HEDEP ismi daha önce temelli olarak kapatılmasına karar verilen Halkın Demokrasi Partisi’nin kısa adı olan HADEP ile aynı olmamak ile birlikte iltibasa mahal verecek benzerlik gösteriyor” dedi ve ekledi:

“Bu da her iki siyasi partinin birbirleri ile karıştırılmasına elverişli olduğu…’ Yani savcının hukuki davranmadığını biliyoruz. Neden daha önce kapatılan bir partinin neredeyse ismi ve logosu aynısının alındığı, kullanıldığı, milletvekillerinin olduğunu biliyoruz, görüyoruz. İktidara yakın olunca dert değil, iktidara muhalefet olunca dert oluyor.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Meclis Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis Genel Kurulu’nda Yargıtay’ın HEDEP kısaltmasını kabul etmemesine tepki gösterdi.

HDP hakkında açılan kapatma davası sürecinin başlangıcın değinerek sözlerine başlayan Saruhan Oluç, bu davanın siyasi baskı sonucu açıldığını anımsattı. MA’da yer alan habere göre Saruhan Oluç, davanın “ısmarlama” ile açıldığını belirterek, şunları söyledi:

“Üç sene oldu. Dava sürüyor. Bu nedenle seçimlerde herhangi bir sorun yaşamaması için mecburiyetten dolayı bir bileşen partimizin listelerinden seçime girdik. Daha sonra kongre yaparak partinin ismi değişti. Tüzüğünde değişiklikler oldu. Partinin yeni ismini biliyorsunuz, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi oldu. Kısa adı HEDEP.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yemeden içmeden kendilerine bir yazı gönderdiğini belirten Saruhan Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“‘Kısaltılmış adını kullanmayın, değiştirin’ demiş. Neden? Savcılık diyor ki; bu HEDEP ismi daha önce temelli olarak kapatılmasına karar verilen Halkın Demokrasi Partisi’nin kısa adı olan HADEP ile aynı olmamak ile birlikte iltibasa mahal verecek benzerlik gösteriyor. Bu da her iki siyasi partinin birbirleri ile karıştırılmasına elverişli olduğu…’

Yani savcının hukuki davranmadığını biliyoruz. Neden daha önce kapatılan bir partinin neredeyse ismi ve logosu aynısının alındığı, kullanıldığı, milletvekillerinin olduğunu biliyoruz, görüyoruz. İktidara yakın olunca dert değil, iktidara muhalefet olunca dert oluyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu kararını kınıyor, protesto ediyoruz. Bize politika yaptırmamak için demokratik siyaset alanında adım atmamıza engellemek için bu kararları aldığını biliyoruz.

Bunu bir kez daha söyleyelim Yargıtay’a; Yemin ediyoruz, demokratik siyasete kararlarıyız. Siz hangi kumpası yaparsanız yapın, hangi zorluğu çıkartırsanız çıkartın demokratik siyaset alanındaki kararlığımız, mücadelemiz sürecektir. Bu da size cevap olsun.”

Paylaşın

Yargıtay, HEDEP İsmini Kabul Etmedi

Yargıtay, “HEDEP” kısaltmasının daha önce kapatılan “HADEP”e benzediği gerekçesiyle Yeşil Sol Parti’nin isminin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirmesini kabul etmedi.

Yargıtay tarafından partiye gönderilen yazıda HEDEP kısaltmasının değiştirilmesi istendi. Parti, HEDEP kısaltmasını değiştirme ya da Yargıtaya itiraz etme seçeneklerini değerlendirecek. Karar, hukukçular ile yapılacak toplantıdan sonra verilecek.

Yargıtay, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) isminin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirmesini kabul etmedi.

Parti isminin kısaltması olan HEDEP’in daha önce kapatılan Halkın Demokrasi Partisi’ni (HADEP) andırdığı gerekçesiyle reddeden Yargıtay, bu benzerliğin Siyasi Partiler Yasası’na aykırı olduğunu ileri sürdü. HEDEP’e gönderilen yazıda HEDEP, kısaltmasının değiştirilmesi istendi.

HEDEP, kısaltmayı değiştirmek ya da Yargıtay’a itiraz etme seçeneklerini masaya yatırdı. Buna göre HEDEP, kararını hukukçular ile yapacağı toplantıdan sonra verecek. Bunun yanı sıra HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan ise söz konusu konuya ilişkin yarın açıklama yapacak.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) 4. Olağan Büyük Kongre’de tüzük değişikliğiyle ismini Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) olarak değiştirme kararı almıştı. Alınan karar, Yargıtay’a bildirilmişti.

Partinin ismi de, tabandan gelen “Kürt siyasi hareketini temsil eden siyasi parti isimlerini çağrıştıran bir isim olması” yönündeki talepler doğrultusunda değiştirilmişti.

Paylaşın

TBMM’de Küfür Krizi: MHP’den ‘Özürsüz’ Veya ‘Vekaleten Özürlü’ Çözüm Arayışı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Meclis Başkanvekili Celal Adan’ın mikrofonun açık olduğunu fark etmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kürsüsünden Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partilileri (HEDEP) hedef alarak ettiği küfür nedeniyle doğan krize çare arıyor.

HEDEP Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, 26 Ekim’de TBMM Genel Kurulu’nda cumhuriyet tarihi boyunca yapılan katliamları bir uzun rulodan okumuş ve elindeki kağıt rulosunu TBMM üyelerine kürsüden göstermişti.

Sakık’ın konuşmasının bitirp yerine dönmesinin ardından Genel Kurul oturumunu yöneten MHP’li Başkanvekili Celal Adan, mikrofonun açık olduğunu unutarak, Sakık’a küfür etti. HEDEP’lilerin protestoları arasında AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in Adan ile görüşmesinin ardından MHP’li Başkan Vekili oturuma 5 dakika ara verdiğini duyurdu. Ancak oturum uzun süre boyunca yeniden açılmadı.

Olaydan sonra Başkanlık divanını terk eden ve TBMM kürsüsünde görünmeyen Adan Salı günü TBMM Genel Kurulu’nu yönetme sırası geldiğinde kürsüye çıkarak özür dilemeyeceğini belirtti.

“Geçtiğimiz günlerde Meclis’i yönettiğim oturumla ilgili olarak bazı tartışmalar Genel Kurul’da gündeme gelmiştir. Bu konuda oturum sırasında ifade ettiğim hususlar bizatihi tutanaklarda yer almaktadır. Bunun dışında beni ve parlamentoyu bağlayacak hiçbir husus bulunmamaktadır. Hepinize saygılarımı sunuyorum,” dedi.

Bunun üzerine HEDEP grubu TBMM kürsüsü çevresinde toplanarak, milletvekillerinin Adan’ın yönetiminde Genel Kurul’a hitap etmesini sembolik olarak engellediler.

MA’nın haberine göre, TBMM Genel Kurul çalışmaları duraksayınca MHP’liler Genel Başkan Bahçeli’nin Adan’a övgüler düzmesine karşın Başna Vekillerinin ettiği küfrü kabul ederek, HEDEP ile uzlaşma arayışı başlattılar.

HEDEP protestosunun devamı üzerine MHP’liler, TBMM’deki Saadet Partisi, CHP, AKP ve diğer siyasi parti Grup Başkanvekilleri üzerinden iHEDEP Grubuyla temas kurdu. Görüşme trafiği içinde MHP’lilerin Adan’ın küfür ettiğini kabul ettiklerini HEDEP grubuna iletilince iki parti arasında aracılarla diyalog başladı.

Bu gelişmeler üzerine MHP’lilerin Adan yerine diğer Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül’ün Adan’ın küfür ettiğini kabul ederek TBMM Kürsüsünde kamuoyuna deklare etmesini önerdiler. HEDEP’lilerin bu talebi reddi üzerine MHP’liler Bülbül’ün deklarasyonu sonrasında Adan’ın da, “Evet, katılıyorum” beyanında bulunacağına güvence verdi.

Ancak MA’nın haberine göre, HEDEP’liler, Adan’ın ağzından çıkan küfrü kabul etmesi ve hem Sakık hem de HEDEP grubu ile TBMM’nin yanı sıra tüm toplumdan özür dilemesi gerektiğini vurgulayarak öneriyi geri çevirdi.

TBMM Grupları, MHP’nin çözüme dönük bir formülle gelmesini bekliyor.

Paylaşın

HEDEP’li Danış Beştaş’tan Anayasa Açıklaması: İktidarın Kayığına Binmeyiz

Erdoğan’ın Anayasa çağrısını değerlendiren HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Biz anayasa yapılması gerektiğini hep savunuyoruz ama demokratik ve özgürlükçü bir anayasa. Bunu yapmak için de önce anayasayı tartışmamız gerekiyor. Şu anda tartışma özgürlüğü yok. Önce bunun sağlanması lazım” dedi ve ekledi:

“Bir kere cezaevlerindeki siyasi mahpusların derhal serbest bırakılması lazım. Ancak tabii ki anayasa talebimiz baki ve görüşmeye de açığız. Niye açığız? Bu dediklerimizi ifade etmek için. Yoksa ‘hadi gelinsin dediklerinizi kabul edeceğiz’ anlamında değil. Yani biz bir parti olarak anayasa tartışmalarından kaçmayız, bu konuda kendimize güvenimiz tam. Ama onların hazırladığı bir kayığa da binmeyiz.”

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlerde partisinin ittifak yapıp yapmayacağı konusunu da değerlendiren Danış Beştaş, “Bizim şu anda hiç kimseyle ittifakımız yok. Ama HEDEP çok bileşenli bir parti. Ayrıca genel seçimde Emek ve Özgürlük İttifakımız vardı. Onlarla da görüşüyoruz.

Ama diğer konuda bir karar olmadığı gibi şu anda bir aktivite de yok. Kapalı değiliz tabii ki ama ittifak olacaksa ilkeli, açık ve şartların konuşulduğu bir ittifak olmalı. Adına iş birliği diyeceksek ya da belirli bölgelerde aynı isimleri destekleyeceksek, adı farklı şekillerde konulabilir ama şu anda öyle bir durum söz konusu değil” ifadelerini kullandı.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, DW Türkçe’den Gülsen Solaker‘e gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Meral Danış Beştaş, Erdoğan’ın ’50+1 değişmeli’ sözlerine yönelik olarak, “Bahçeli bugünkü açıklamalarıyla belki ilk kez çok sert çıkışıyor büyük ortağına. Belli ki bir sorun var, içerde tartışmaları mutlaka vardır ama artık bu kez kamusallaşmış durumda. Tam içeriğini bilmiyorum ama şunu söyleyeyim, yani birbirlerine ihtiyaçları olduğu için sıkı sıkıya sarılmışlar zaten. Böyle bir tablo da var. Çok uzun yıllar önce demiştim; MHP AKP’lileşmedi, AKP MHP’lileşti diye. Şu anda MHP’nin tezlerini AKP de çok yüksek sesle ifade ediyor. Bu ülkede anayasa artık onlar için kullanışlı bir aparata dönüştü.

AKP ile MHP için anayasa onlar istediğinde değiştirilebilecek bir şey. Oyumuz yüksek mi? 50+1 yaparız. Oyumuz düştü mü? 40 ya da 45 yaparız. Yani kendine göre anayasayı değiştirmek istiyor. Bu anayasaların hem ruhuna hem yapılış şekillerine hem de amaçlarına aykırı bir durum.

Bir de şöyle bir gerçek var, şimdiki anayasa yürürlükte değil ki. Şu anda Türkiye anayasasız, anayasaya uyulmuyor. Bunu en son Can Atalay meselesinde gördük. Biz şu anda maalesef darbe anayasasını savunur konuma geldik. Karşı olduğumuz bir anayasayı savunuyoruz. Neden? Çünkü mevcut kırıntılar bile uygulanmıyor. Şimdi bu anayasayı uygulamayan bir iktidar yeni anayasayı nasıl yapacak? Ya da zaten uymadığı bir anayasayı niye yapacak?

Biz anayasa yapılması gerektiğini hep savunuyoruz ama demokratik ve özgürlükçü bir anayasa. Bunu yapmak için de önce anayasayı tartışmamız gerekiyor. Şu anda tartışma özgürlüğü yok. Önce bunun sağlanması lazım. Bir kere cezaevlerindeki siyasi mahpusların derhal serbest bırakılması lazım.

Ancak tabii ki anayasa talebimiz baki ve görüşmeye de açığız. Niye açığız? Bu dediklerimizi ifade etmek için. Yoksa ‘hadi gelinsin dediklerinizi kabul edeceğiz’ anlamında değil. Yani biz bir parti olarak anayasa tartışmalarından kaçmayız, bu konuda kendimize güvenimiz tam. Ama onların hazırladığı bir kayığa da binmeyiz” değerlendirmesinde bulundu.

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlerde partisinin ittifak yapıp yapmayacağı konusunu da değerlendiren HEDEP Grup Başkanvekili Danış Beştaş, şu ifadeleri kullandı:

Bu konuda alınan bir kararımız yok. Eş genel başkanlarımız ittifaklara kapalı değiliz diye açıkladılar. Şöyle ifade edeyim; sonuçta bizim kesin olarak kazanacağımız yerler var. Birinci ve ikinci olduğumuz yerler yüzlerce merkezi kapsıyor. Buralarda zaten kendi adaylarımızla gireceğiz ve bir parti olmanın doğal sonucu olarak da Türkiye’nin her yerinde adaylarımızı göstermek aslolandır. İttifaklar daha çok istisnadır aslında.

İttifaklar bize çok sorulan soru. Bu da tabii ki seçim sisteminin getirdiği bir sonuç. Bizim şu anda hiç kimseyle ittifakımız yok. Ama HEDEP çok bileşenli bir parti. Ayrıca genel seçimde Emek ve Özgürlük İttifakımız vardı. Onlarla da görüşüyoruz. Ama diğer konuda bir karar olmadığı gibi şu anda bir aktivite de yok. Kapalı değiliz tabii ki ama ittifak olacaksa ilkeli, açık ve şartların konuşulduğu bir ittifak olmalı. Adına iş birliği diyeceksek ya da belirli bölgelerde aynı isimleri destekleyeceksek, adı farklı şekillerde konulabilir ama şu anda öyle bir durum söz konusu değil.

AK Parti ile yapılan görüşmelerin ittifak olup olmadığına ilişkin de konuşan Danış Beştaş, “Bu tartışmanın kendisi aslında bir ayrımcılık ve ötekileştirme. Oluşturulan yargılara ve algıya dair söylemek isterim ki bu da HEDEP’e yönelik yaklaşımın bir neticesi. İktidarın ya da farklı kesimlerin çıkardığı ‘HEDEP orayla da görüşebilir, burayla da görüşebilir, işte ittifak yaptı yapıyor’ tartışmaları rahatsız edici.

Basında çıkan görüşme tamamen hasta mahpuslarla ilgiliydi. Biz de görüştük. Ben mesela Saruhan (Oluç) Bey’le birlikte Adalet Bakanıyla görüştüm, (bu görüşmenin) bir hafta sonrasında. Pervin (Buldan) Hanım’la Sırrı (Süreyya Önder) Bey de bu konuda görüşmüştü. Çünkü ciddi şikayetler var cezaevinden. Bir ittifak görüşmesi değildi. Ayrıca bir ittifak görüşmesi niye Adalet Bakanıyla yapılsın? Yani bunun bir anlamı yok. AKP ile de CHP ile de Gelecek ile de hiçbir partiyle bizim bir ittifak görüşmemiz yok” dedi ve ekledi:

“Bu konuda şunu söyleyeyim, biz hep görüşüyoruz, yani bu yeni bir şey değil. Önemli bir soru sordunuz; yani mesela Adalet Bakanlığıyla grup adına grup başkan vekilleri olarak biz gerçekten sürekli görüşüyoruz. Yani bize talep geliyor, dilekçe geliyor ya da bir sorun geliyor. Telefonla ya da yüz yüze ara ara görüşüyoruz. Yani böyle ‘kabul etmediler’ diye bir şey diyemeyiz, çünkü kabul ediyorlar.

Meclis için şunu söylemek isterim, burası bir yasama meclisi, yasama organı ve siyasi düşüncelerimiz, duruşumuz net. Bu ne kapı arkasında ne kapı önünde değişir. Yani HEDEP olarak bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Hiçbir şekilde değişmiyor. Yani biz gidip arkada konuşunca kimseye sözler vermiyoruz ya da farklı bir şey yapmıyoruz. Çalışma programı konuşuluyor, hangi kanun ne kadar sürer bu tür şeyleri konuşuyoruz. Bu tür temaslar aslında bütün partiler arasında var. Bütün partilerin de iktidarla var. Siyaseten yarışırsın, rekabet edersin. Ama o an akut bir sorun varsa da konuşursun.”

HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş’ın açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın