12 Temmuz 1891 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Halit Fahri Ozansoy, 23 Şubat 1971’de yine İstanbul’da hayatını kaybetti. Bakırköy Rüştiyesi ve Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Sınavı kazanarak Muğla Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı.
Haber Merkezi / İki yıl Muğla ve Konya’da çalıştı ve İstanbul’a atandı. Emekli oluncaya kadar kırk yıl edebiyat öğretmenliği yaptı. Fecr-i Ati etkisinde, aruz vezniyle yazdığı ilk şiirleri lise öğrencisiyken Rübap ve Şebal dergilerinde yayımlandı. Hecenin Beş Şairi’nden biri olan Halit Fahri adını aruz şiirleriyle (Aruza Veda) duyurdu. Daha sonra hecee ölçüsüne ve yalın Türkçe’ye yöneldi, Yeni Mecmua dergisinde hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri yayımlandı.
Sonraki yıllarda şiirleri Hayat, Ayda Bir, Serveti Fünun-Uyanış Çınaraltı, Varlık, Hisar dergilerinde yayımlandı. Bir süre Serveti Fünun-Uyanış dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Haftalık olarak yayımlnan “Nedim” adlı bir dergi çıkardı ve Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Selahattin Enis gibi şair ve yazarların ilk yazıları yayımladı.
Eserleri;
Şiir;
Rüya (1912)
Cenk Duyguları (1917)
Efsaneler (1919)
Zakkum (1920)
Bulutlara Yakın (1920)
Gülistanlar ve Harabeler (1922)
Paravan (1929)
Balkonda Saatler (1931)
Sulara Dalan Gözler (1936)
Hep Onun İçin (1962)
Sonsuz Gecelerin Ötesinde (1964)
Roman;
Sulara Giden Köprü (1939)
Aşıklar Yolunun Yolcuları (1939)
Oyun;
Baykuş (1916)
İlk Şair (1923)
Sönen Kandiller (1928)
10 Yılın Destanı (1933)
Nedim (1936)
Hayalet (1936)
Bir Dolaptır Dönüyor (1958)
İki Yanda (1970)
(Baykuş ve Şair oyunları aruzla yazılmıştır.)
Anı;
Edebiyatçılar Geçiyor (1939, Edebiyatçılar Çevremde adıyla genişletilmiş baskı, 1970)
Darülbedayi Devrinin Eski Günleri (1964)
Eski İstanbul Ramazanları (1968)
“Dedikodu”
Zaman bir böcek gibi sinsi, kenarda
Koltukların didikler durur kadifesini,
Hain bir kedi gözü parıldar lambalarda.
Şom ağızlar buz gibi üflerken nefesini,
Bir beddua halinde uzatarak sesini
Saat hırıltılarla can çekişir duvarda.
“Denizde ay”
İndi solgun ve ılık
Ay ışığı denize
Bal rengi bir tatlılık
Çöktü gözlerinize.
Baktınız uzun uzun
Bu sulara baktınız,
Sulara ruhunuzun
Tadını bıraktınız!
Bu tatla aydınlanan enginlere aktınız!
“Balkonda saatler”
III.
Arka mahallelerde kızgın bir yaz öğlesi!
Tabak tıkırtıları duyuluyor evlerden…
Uzakta bir satıcı, yahut çocuk sesi…
Susuzluktan bunalmış uçamazken serçeler,
Tozlu sokaklar gibi tutuşup alevlerden
Bodur ağaçlar ile bomboş kalmış bahçeler!
İşte karşıkini de güneş çerçeveledi:
Demin duvar dibinde uyuklayan bir kedi
Sıyrılıyor yavaşça mutfağın loşluğuna…
Bayıltıyor hararet otu, taşı, böceği;
Fazla güneş içmiş de ortada ayçiçeği
Ayaküstü uğramış ışık sarhoşluğuna!
XII.
Ay bir lotüs, kocaman…düşmüş bir berraklığa…
Gök parlıyor durgun bir göl gibi saf ve şeffaf.
Işık dalgalarıyla yıkanıyor her taraf.
Ay, balkonda başını dayadı parmaklığa
Uyuyor…Uzakta bir saat çaldı: Bir…iki!…
Billûr bir hıçkırıktır bu sesin içindeki.
Ay, ışıkla süsleyip örümcek ağını
Minyatür bir cibinlik astı dışardaki cama.
Ses yok…yalnız yukarda, damda bir miyavlama!
Ay, odaya düşürdü solgun bir yaprağını:
Lambasız bir masanın üzerinde şimdi süs
Bir vazonun içinden parıldayan bu lotüs.