1 Ağustos 1959 yılında Zeynep Hanım ve İsmail Celalettin Giderer’in oğlu olarak İstanbul’da dünyaya gelen Hakkı Engin Giderer, Bakırköy Lisesi’ni (1979) ve Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü (1986) bitirdi.
Haber Merkezi / Yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanında tamamladı (1990). Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı’nda “Resmin Sonu Sorunsalı” başlıklı teziyle bilim doktoru oldu (2001).
Ankara’da Onkoloji Hastanesi’nde psikolog olarak çalıştı. Bir süre Çankırı Karatekin Üniversitesi’nde görev aldı. 2010’da plastik sanatlar alanında doçent oldu. 2014’ten beri Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde öğretim üyesidir (Prof.Dr.). Mitoloji, estetik, sanat kuramları, sanat sosyolojisi, sanat kavramları dersleri vermektedir.
İlk kişisel sergilerini Ankara’da 1992’de TOBAV’da, 1994’te ve 1997’de Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde açtı. Türkiye’de ve Türkiye dışında karma sergilere katıldı. 2013’te Berlin’de kişisel sergi açtı. 1995’te 5. AÇS Resim Yarışması’nda ikincilik ödülü, 1996’da HABİTAT Resim Yarışması’nda birincilik ödülü, 2001 Kültür Bakanlığı Şefik Bursalı Resim Yarışması Teşvik Ödülü aldı. Çocuk kitapları resimledi. Çocuk kitapları projelerinde yer aldı.
Sanat Eğitimcileri Derneği (SEDER) üyesidir. İlk şiiri “Pencere” 1981’de Yarın’da çıktı. Şiir ve yazılarını İnsan, Kedi, Sombahar, Kitaplık, Littera, Yarın, Adam Sanat, Yeni Biçem, Edebiyat Eleştiri, Artist, Hacettepe Üniversitesi Sanat Yazıları, Anadolu Sanat, Sanat Çevresi, Cumhuriyet, RH+ Sanart, Hürriyet Gösteri, Abece dergilerinde yayımladı.
Sanat üzerine yazılarında kavramsal sanat, modern sanat konularını irdelemiştir. Çağdaş resim sergileri hakkında eleştiriler yazmıştır. 1996’da Ankara Üniversitesi 50. Yıl Şiir Yarışması’nda birinci oldu.
“Ada, sabun baloncukları üflerken burnuma, soruyor”
Beni kim büyüttü?
Başını denize sokup çıkaran yeşil kayaları gösteriyorum
Oralarda emekledin, sektin
Sütünü ben ısıttım
Sırtını titrek zeytin dalları kaşıdı
Suyunu annen getirdi
Seni karettalar, lapanı tanımadığın çiftçiler, kum ve rüzgâr
Bal arıları
Şaşkın, neşeli, zıp zıp avcı
Gözleriyle kovalıyor
Yüzüme doğru yaklaşırken ömrü doluyor birinin
Yedi renk yağmur oluyor
Ben senden önce mi öleceğim?
Toparlamam zor yanıtımı
Kor ateşten bir cam küre kadar mükemmel olmalı
Minik ellerini yakmayacak kadar da ılık
Benim yıldızların arkadaşı olduğumu unutma hiç
Düşününce üzülmezsin
Ben senim, baba dilin
Eti yapan ot gibi
saçlarını ışıktan parmaklarımla taradığımı
Seni aşk acısına hazırladığımı
Başkasının ömrü daha uzun, havada yuvarlanıyor
Ama kara lekeleri çoğalıyor gittikçe
Bizimle evlenecekmiş çünkü çok güveniyor
Güvenin bir tek evi var
Burası, belki şu an
Hepimizin resmi içinde
O da uçup gidiyor
Ada’nın ebesi kırmızı balık
Dedesi uzun tüylü kıskanç sarman
Uyku meleği, halası
Soruyor anlatıyorum
Deniz kabukları ağzını neden açar?
Onlar canlı mıdır?
Hayattayken söylüyorum
Gereken hızda
Kontrollü ve kararlı nefesimi
Geçirerek ruhumun içinden
Kulağına üflüyorum.